Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

pale

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

pale tarafından postalanan herşey

  1. çok komik. aşk ya vardır ya yoktur bunun yüzdesi mi olur.
  2. Tayyip çocuğunu da oraya göndersin ve ondan sonra bu lafı sölesin. "Ateş düştüğü yeri yakar" demişler. Hangi generalin, bakanın, başbakanın, üst düzey bir brokratın veya bir zengin çocuğu orada şehit oldu.
  3. FARKLI BİR BİLİNÇ GELİŞTİ Türkiye'nin önde gelen yazar ve aydınları da bu isyanı değerlendirirken, insanların artık mücadele biçimini “sorgulamaya” başlamasının sağlıklı bir gelişme olduğunu belirttiler. Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş, “Halkımızda şu anki bilincin oluşması olumludur. Halk artık, 'İnsanları neden birbirlerine kırdırtıyorlar' sorusunu sormaya başladı. Şu an insanların 'vatana canım feda' dememesinin nedeni işte bu bilince ulaşmasıdır. Komutanlar şehit cenazelerinde gövde gösterisi yapıyor. Bu kirli savaşı durdurma zamanıdır” dedi. YETERLİ TEDBİRİ ALMIYOR Gazeteci yazar Prof. Dr. Mehmet Altan da, son zamanlarda bu kadar çok üzücü kaybın yaşanmasının “normal olmadığını” belirtirken, “TSK yeterli tedbiri almıyor. Komutanlar gövde gösterisi yapacaklarına görev başına geçip bu ölümlere dur demeleri gerekir. İnsanlar çok acı çekti ve hâlâ çeki-yor. Kimsenin dayanacak gücü kalmadı” diye konuştu. Gazeteci yazar Avni Özgürel ise arkası gelmeyen kayıpların insanları isyana sürüklediğine işaret ederek, “İnsanların değişen bu öfkesi çok normal. Terör artık bitirilmeli. TSK komutanlarının cenazelere toplu bir şekilde katılıp gövde gösterisi yapması halkın acısını dindiremez. Onların cenazelere katılıp katılmaması bir şeyi değiştirmez. Bu kanayan yaraya artık dur demek lazım ama kimsenin bir çözüm üretme gayreti yok” dedi. Gazeteci-yazar Ömer Lütfü Mete de, bu kadar acının “toplumu bozduğunu” vurgulayarak, “Eskiden kimse askerden kaçmazdı. Bugün herkes askerlikten kaçıyor. Vatandaş artık terörle mücadelenin anlamsızlığının farkında. İnsanlar eskiden ülke bölünmesin diye evlatlarını mücadeleye gönderiyordu. 'Şehitlik' mertebesi halk için önemliydi. Artık Türkiye'nin bataklıkta kavga ettiği görülüyor. TSK komutanlarının neden tek bir evladı savaşmıyor. İnsanlar tabiî ki artık isyan edecek” dedi. KAYIPLAR DERS OLDU Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Kutbettin Arzu da, şehit ailelerinin acılarını artık içlerine atamadıklarını söyledi. Arzu, “Ülkemizin kan, gözyaşı ve şehitlerle tanınmasını istemiyoruz. Genelkurmay Başkanı ve diğer paşaların şehitlerin cenaze namazına katılması şehitlere karşı son görevlerinin yapma istekleridir. Ama son görev ölümle olmamalıdır” dedi. Yazar Ümit Fırat, insanların “vatana şehit vermenin” çözüm olmadığını anladığını belirterek, “Yaşanan kayıplar kötü bir ders oldu. Artık halkımız savaşla bir yere varılmayacağını dile getiriyor” diye konuştu. DUYMAZDAN GELİNEMEZ Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen de 15 yıldır aynı şeyleri yaşayan bir toplumun bunu sorgulamaya başlamasının normal olduğunu belirterek şunları söyledi: “Kimsenin çocuğu ölmesin yaklaşımı, Güneydoğu'da çocuğunu kaybeden herkesin birbirini anlamaya başlaması iyi bir noktaya gelindiğinin işareti. Şimdiye kadar acının kendisini en fazla hissettirdiği yer olan şehit cenaze törenleri birileri tarafından politize edil-meye, çözümsüzlük ve Kürt-Türk çatışması gibi yansıtılmaya çalışıldı. Şimdi bu acı birinci dereceden seslendiriliyorsa, bu duymazlıktan gelinemez. Şehit aileleriyle yapılan görüşmelerde de bu soruna artık daha fazla kan dökülmeden bir çözüm bulunması talebini görmek mümkün.”
  4. Şehit Jandarma Asteğmen Zeki Burak Okay'ın babası Sezai Okay, “Çocuğumu bu vatana helal etmiyorum. Benim yavrum neden şehit değil biliyor musunuz? Çünkü benim oğlum Çanakkale'de savaşmadı. Yukarıdakilerin çocukları buralarda askerlik yapmıyor. Tayyip Erdoğan'ınkiler de yapmıyor. Ama bizim çocuğumuz ölüyor işte...'demişti. Acılı anne Neriman Bursa Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Baykurt'a “Bir sinek dahi öldürmeyen oğlumu dağlara neden gönderdiniz, siz değil, ben oğlumu kaybettim' diye konuşmuştu.
  5. Çok güzel dedin sevgili arkadaşım sana kesinlikle katılıyorum.... Dua müminin silahıdır.
  6. pale şurada bir başlık gönderdi: Din Felsefesi
    Ahde Vefa Hz.Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derlerki -Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek: -Söyledikleri doğrumu diye sorar. Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer: -Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Bunun üzerine genç anlatmaya başlar,derki : -Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım varki dönen bir defa daha bakıyor hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyva koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü, kaçmak istedim, fakat arkadşlar beni yakaladı,durum bundan ibaret,dedi. Bu söz üzerine Hz Ömer söyleyecek bir şey yok bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin... Bu sözden sonra delikanlı söz alarak: -Efendim bir özrüm var, ben memleketinde zengin bir insanım babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı, gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım şimdi siz bu cezayı ifnaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettğiniz için Allah indin'de sorumlu olursunuz, bana üç gün izin veriseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum der. Hz Ömer dayanamaz derki: -Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalırki? der, Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki, -Bu zat benim yerime kalır, o zat Hz peygamber (s.a.v) efendimizin en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelen Amr ibni Asr' dan başkası değildir. Hz Ömer Amr 'a dönerek -Ey amr delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabi: -Evet, ben kefili, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medinenin ileri gelenleri Hz Ömere çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr ibni Asr'a verilecek idamın yerine, maktülün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler. Hz Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki, -Bu kefil babam olsa farketmez, cezayı infaz ederim. Hz Amr ibni Asr ise tam bir teslimiyet içerisinde derki, -Biz de sözümüzün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz Ömer gence dönerek derki, -Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin. Genç vakurla başını kaldırır ve: -Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der. Hz Ömer başını bu defa çevirir ve Amr ibni Asr'a derki, -Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun? Amr ibni Asr : -Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der. Sıra gençlere gelir derlerki, -Biz bu davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer : -Ne oldu biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz? Gençlerin cevabı dehşetlidir : - Merhametsiz insan kalmadı deneyesiniz diye.
  7. Bizimle paylaşmak ister misin.... Belki faydamız dokunur...
  8. Ya çok şanslısın ya da polyanacılık olynuyorsun. Umarım hep mutlu olursun. Umutlarının gerçek olması dileğiyle... Ne olursa olsun insa umutsuz yaşamamalı... "Umudu olmayanın imanı da olmaz."
  9. HAYATIN NERESİNDEYİZ? Hayatın neresindeyiz? Kalbin hangi frekansındayız? Yüreğimiz yürürken sevgi yollarında, yolculuğun hangi kilometresindeyiz? Sükuta yolculuk sürerken, sessizliği bozma zamanına yaklaşmakta mıyız? yoksa sessizliğin devamını gerekli görenlerden miyiz? Neden susarız konuşmamız gerekirken ve neden konuşuruz susmak gerekirken? Sevgiye müptela mıyız? Yoksa iptale uğramış bir sevgili miyiz? Hasretin hangi demlerinde, vuslatın hangi yakınlığındayız? Bağlı, bağımlı, bağlanılan mıyız? Ne kadar seviyoruz, sevilmeyi ne kadar hak ediyoruz? Severken seçici miyiz? Seçilen miyiz? Severken şart koyanlardan mıyız? Karşılık bulma endişesinde miyiz? Bir günah işleyip kayb ettik mi onu, dönmeyeceğinin bilincinde olduğumuz halde? Affettik mi? Kendimizi yaptığımız hatalardan dolayı, hatalarımız afedilebilir miydi? Maharet özür dilemek midir? Yoksa özür dileyecek şeyler yapmamak mıdır? Özür dilemek büyüklükse büyüyenlerden miyiz? Yoksa gurura kapılıp küçüklerden mi? İnsan olmanın bilinci içerisinde miyiz? yoksa bilinç kaybına uğrayanlardan mıyız? Hasta, yasta, kışta mıyız? Kalpte, dilde, hayalde miyiz? Hayatın neresindeyiz?
  10. Kürsatotcu kendi keniden soruyor kendi kendine cevap veriyor ve yorumlar yapıyorsun. Zaten kimsenin seni kale falan aldığıda yoktur. Bir defa sen Allah'ın varlığını bir madde gibi düşünüyorsun. Allah zaman ve mekandan bağımsıxzdır. Zaman senin için vardır Allah için zaman denen bişi yok geçmiş ve gelecek diye bişi yok bu tür kavramlar biz varlıklar için vardır. bir daha böle saçmalama beyninin almadığı şeyleri kurcalama. Allah seni de hidayete erdirir inşallah.
  11. pale şurada cevap verdi: turkmete başlık Din Felsefesi
    merak etme Cengizhan212 Kuranın tamamını okumuşum. Senin burda zikr ettiğin ayetlerin mezheplerle hiç bir ilgisi yoktur. Mezhepler dini fırkalara ayırmamışlardır sadece kolaylık sağlamışlardır. Hepsinde hedef aynı zaten sadece hedefe giden yollar farklı kimsenin islamın temel hükümlerini değiştirdiği, fırkalara ayırdığı yok.
  12. pale şurada cevap verdi: turkmete başlık Din Felsefesi
    Sevgili turkmete, Bir müslümanın herhangi bir mezhebe girme zorunluluğu yoktur. Çünkü mezhepler Peygamber efendimizden yaklaşık olarak yanılmıyorsam 300 yıl sonra ortaya çıktığı bilinmektedir. Çıkış sebebi de peygamber döneminde yaşayan kişilerin hayata olmadıklarından dolayı bilgiye doğrudan ulaşma imkanı yoktu. İlk başlarda bir sorun ortaya çıktığında aşere-i mübeşerden kişilerin bilgisine başvurulurdu. Daha sonraları sahabelerin hayatta olmayışı bu imkanı ortadan kaldırmıştır. Bundan sonra bir bilgiye veya sorunun çözümüne ihtiyaç duyulduğunda müctehidlerin bilgisine başvurulurdu. Mezhep İmamlarıda bu bilgileri derleyip toparladılar ve kolaylık olmasını sağladılar. Bu imamlar sadece günün coğrafik iklim ve çevre şartlarını göz önünde bulundurarak peygamberimizin hadislerinden esintilenerek bir yol göstermişlerdir. Ben bu yolu takip etmek istemiyorum ve kendim hadis ve ayetlerden yararlanarak ta bir sonuca ulaşabilirim diyorsan ve bunu yapabilecek kapasitede isen sorun yok mmezhep takip etmene de gerek yok. Ama acaba bu bilgileri yorumlayacak kadar bir ilme haiz misin.
  13. pale şurada cevap verdi: kursatotcu başlık Din Felsefesi
    Allah zalim ise haşa, nasıl zülmü yasaklar zülüm edenlerin cezalandıralacağını söler. Seni yaratan o yüce yaratıcıyı ufacık aklınla suçlamaya kalkışıyor hüküm veriyorsun. Önce şunu düşünmeni istiyorum; bir defa seni yaratn ve sana o aklı veren Allah'tır kaldı ki senin aklın da sınırlı ve beş duyu organlarının sana verecekleri iletileri yorumlar ve ona göre düşünür ancak. Şimdi sen bu ufacık aklınla zülümden rahatsız oluyorsan Allah nasil zalim olabilir. Allah'ın zülüm yaptığını düşünüyorsan bilki o zülüm yapmaz ama sana öle geliyorsa oda senin yetersizliğinden ve acizliğinden kaynaklanıyor. Bu Dünyada iyilikte var kötülükte, zalim de var mazlumda, ama iyiyi yaparsan mükafat kötülüğü yaparsan ceza var. Sonuç olarak BU DÜNYA İMTİHAN DÜNYASIDIR. BU SINAVDAN BAŞARI İLE GEÇENLERE NE MUTLU...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.