thor tarafından postalanan herşey
-
İdamlar kaldırılmasın..
senden aferin aldım ya saolasın artık daha çok çalışırım dersime... ancak bu yazıdan bunu anlamandan ötürü de bana verdiğin aferinden ötürü biraz yok zaten bende diyorum asalımda suçlumuz 240 bine çıksın asmayınca az oluyor o yüzden valla beni güldürdün allahta seni güldürsün
-
İdamlar kaldırılmasın..
Bu konuda fazla polemiğe gerek yok idam eden büyük amerikadan idamı kaldıran türkiyeye suç oranlarına bakalım... ABD'de 1976 yılından bu yana 716 kişinin idam edildiği belirtiliyor. Bush'un, başkan olmadan önce valiliğini yaptığı Texas eyaleti, 246 idamla birinci sırada geliyor. 82 idamla Virginia ve 51 idamla Florida eyaletleri, Texas'ı takip ediyor. İdam edilenlerin yüzde 55'ini beyazlar, yüzde 36'sını siyahlar, yüzde 7'sini Hispanikler ve yüzde 2'sini Kızılderililer ile Asyalılar oluşturuyor. ABD'de geçen yıl 85 kişi idam edilirken, bu yıl, şu ana kadar 33 idam gerçekleştirildi. McVeigh'in zehirli iğneyle gerçekleşecek idamı, 34. olacak. ABD hapishanelerinde 3726 kişi, idam edileceği tarihi bekliyor. Birleşik Devletler Adalet Bakanlığı'nın NCJ175687 numaralı bültenine göre, 1998 yılı sonu itibarıyla hapishanelerde tutulanların sayısı 1.825.400 idi. Şimdi bu sayı iki milyonu aşmış ve yükselmeye devam ediyor. William Blum, Rogue State: A Guide to the World's Only Superpower ( Serseri Devlet: Dünyanın Tek Süpergücü'nün Rehberi) adlı kitabında, "1991-1999 yılları arasında Birleşik Devletler hapishanelerindeki insan sayısının yüzde ellinin üzerinde artış gösterdiğini" yazıyor. Yani hapishanelerdeki mevcut hücreler şimdiden dolmuş durumda. Durmadan yeni hapishaneler açılıyor. Amerika nufusu 2004 tahmini 293,027,571 ve 2,000,000 üzerinde tutuklu Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 70,000 Türkiye nüfusu 72,000,000 Yani 72,0000,000 * 4 = 288,000,000 yaklaşık amerika nüfusuna denk geliyor bizim nufusta;hadi suçlularımızıda çarpalım 70,000 * 4 = 280,000 bin suçlumuz oldu ama idam eden amerika 2 milyonda demekki neymiş F tipimiz var ama oda az bu suçlulara amerikadan birazda adam asma dersi alalım,niye çünkü bakın onlar asıyorlar ve suç işleyen kimse yok ne kadar az suçlusu var asan ülke büyük abd...yada çin diyelimde yeni bi polemik oluşmasın...
-
şu anda ne düşünüyorsunuz ?
üzüldüm aynı ruh halin de olmandan bir alıntıyla bakalım gel hayata : "Mağlubuz, Durmadan kazanan bu hayat Basit bir üçkağıtçı sadece, bir sahtekar Beşbenzemezle rest çekiyorum Ama o biliyor bunu ve çekiliyor oyundan Yokum diyor "
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)tamam araştırmalarım devam ediyor sana güven olmaz anlaşıldı
-
Sizi en iyi hangi şarkı anlatıyor?
toplanın birleşin bir olun acıların şâhı gibi gelin üstüme gelin ve bitsin şu iş seninle gelecek - çâre yok seninle bu tatlılık ey büyük acı gök incir nasıl ballanırsa acılardan acı koruk nasıl bulursa balların en sarhoşunu o işte o! gel benim darmadağın direncim gücüm emeğim çilem gel gel benim büyük acım gel ve bitir şu işi! kalaylardan mı gelirsin bolivya'lardan rio'nun favelalarmdan mı ispanya'dan mı viyetnam'dan mı zonguldak kömürlerinden mi gelirsin çukurova'lardan mı yellerle mi gelirsin ateşlerle mi uçarak mı koşarak mı yırtınarak mı gel işte gel gayrı gel gel gel de bitir şu işi elbet bir bildiği var bu çocukların kolay değil öyle genç ölmek yeşil bir yaprak gibi yüreği koparıp ateşe atmak pek öyle kolay değil hem öyle bir ağaç ki şu yaşamak denilen şey her bahar yeniden yeniden tomurcuklanır da yalnız bir bahar çiçeklenir a benim gülüm! Söz: Hasan Hüseyin KORKMAZGİL Müzik: Grup KIZILIRMAK
-
şu anda ne düşünüyorsunuz ?
Hayat tarafından bozguna uğratılmış,irdelenmiş yüreğimle;ne yana baksam sessiz bir tını,ağlaç yankılar dolanıyor beynimde/bir düş'üm diyorum kendime/senin en yabancın ben miyim,sana en uzak ben miyim hayat diye düşünüyorum..?
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)olsun sen git bi yerleş ben bi şansımı deneyim baktım doğru söylüyorsun o zaman kaçarım
-
YÜZLEŞME
Kesinlikle toplumun iki yüzlülüğü sorsan kimse izlemez o programları,ben ilk ve son defa izlediğimde hayretler içinde kalıp evde yasaklama gereği hissetmiştim izlenmemesi için,insana dair erdemlerin tümüne saldırarak kar elde etmek isteyen medya ve seviyesizlikler,halka sunulan bunlar ama halkta almaya izlemeye inanılmaz meraklı.
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)Acayip iyi olur hatta bu iyiliğini ömür boyu unutmam bile derim Şimdi sen ordan yer alırsan Zıplayan Dana gibi burası doldu gelmeyin dersin
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)teşekkür ederim
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)oda bana soruyor
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)süper oludu ama toprakla uğraşmak istiyorum karavanım olursa duramam bi yerde durmadan gezerim
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)Tamam haber bekliyorum senden hatta önden gidersen çok daha iyi olur benim için
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)Ankarada oturuyorum bursaya kaç kere gittim izmirede öyle ama bursa izmir yolunu hiç gidemedim ankaradan gidince olmuyor tabi teşekkür ediyorum ilk fırsatta o yolu katedeceğim.
-
SİVAS KATLİAMI 13.YILI
Ne çok katliam yaşandı yurdum da insana dair ne varsa yakmaya,yıkmaya.katletmeye alışmış,kandan beslenen iğreti yaratıklar övünün,gurur duyun yaptıklarınızla! Çocuklarınıza anlatacağınız ne güzel katliamlar gerçekleştirdiniz eminim şimdi hepsi büyümüş ve izinizde ilerliyorlardır.Hayret 13 yıl oldu epey zaman geçmiş ne duruyorsunuz geç kaldınız hadi bi daha dininizi,milletinizi kurtarın yeni bi vahşetle! Öldürün öldürün öldürün nede olsa siz öldürmeyle cennete gideceksizin. düşman çizmesi altında yurdum girdiler kapılardan girdiler pencerelerden mektuplardan kitaplardan telefonlardan girdiler kirlettiler ve gecemizi girdiler ağrıttılar ve gündüzümüzü işimize saygımızı ölümüze acımızı sayrı yatağımızı özlemlere sevgilere sular gibi akışımızı kıyımlara kıranlara türkü türkü bakışımızı girdiler kirlettiler insan onurumuzu insan yüzü güzeldir çirkindi bunlarınki insan yüzü sıcaktır soğuktu bunların ki elleri el değildi eli andırıyordu gözleri göz gibiydi bakışsızdılar göğüse benzer bir kafesti taşıdıkları içinde yürek yoktu kapıların arkasında emeklememiş beşiklere belenmemişlerdi karda tipide girdiler akşam sofralarında evlerimize yoksul sabah çaylarında girdiler girdiler öpüşürken kuytuda okşarken saçlarını çocuğumuzun avutmaya çalışırken acılımızı duyumsarken sevincini insan oluşumuzun girdiler bağlarken mektubumuzu dertleşirken kapısında kırkıncı odamızın girdiler evlerimize en ağrıtan yerinde bir özlem türküsü bunalmış bir kahkahanın orta yerinde taş gibi yorgunluğunda bir güzelim düşün ölümcül sayrılıkta umarsız yalnızlıkta kağıttan kaleler yüzdürürken geçmiş sularımızda uçurtmalar salarken umut göklerimize kucaklarken dostlarımızı telefonlarda girdiler evlerimize çirkindiler korkaktılar yarınsızdılar geldiler itilerek girdiler irkilerek kararttılar gecemizi ısırdılar karanlıkta kanattılar türkümüzü kırdılar çiçekli dallarımızı tükürdüler içine ekmeğimizin ağrıttılar ağrımızı ağrıttılar dünya dünya ağrıttılar vatan vatan söz: kemal özer müzik: grup yorum
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada cevap verdi: thor başlık Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)Karadeniz mükemmel ama beni çok yağış alması düşündürüyor. Tatil kolay evet hatta 2 sene önce gezmiştim sizin oraları samsundan uzungöle oradan aydere kadar gidebilmiştik zamanımız doldu geri dönmek zorunda kalmıştık inanılmaz güzel yerler gördük yağmur altında Cevap verdiğin için saol.
-
Görmüşlüğünüze ihtiyacım var!
thor şurada bir başlık gönderdi: Türkiye - Dünya (Tanıtın - Tanısınlar - Tarihçe - Etkinlikler - Tarihi Yerler)Ben kent yaşamından inanılmaz boğuldum,buralardan kaçıp bir dağ köyüne,her hangi bir kıyı kasabasına yerleşmek ve hayatımı orda sürdürmek istiyorum ama nerde?İşte bu noktada sizin önerebileceğiniz yerler nereler,burda bir çok insan var ve hepiniz bir çok yeri görmüşsünüzdür bana önerebileceğiniz sakin sessiz doğası güzel yaşanılası biyer söyleyin lütfen. İnsanları düzgün olsun,sakin olsun,ormanlık olsun.popüler olmasın.Bu arada bilen arkadaşlar arsa fiyatları hakkında da bilgi verirlerse acayip sevinirim.Dalga geçmeyin ben ciddiyim. Amma çok şey istedim di mi
-
YÜZLEŞME
Geçenlerde star tv de yüzleşme adıyla parayı almak için insanların türlü yalanlarla,birbirlerinin arkasından dedikodularla,karşısındaki insanın güvenini kazanıp ardından kazık atmaya dayalı güya bir yarışma programı izledim.Para için her türlü dalaveranın mübah olduğu bu yarışma için sizin fikirleriniz nedir arkadaşlar? Ben daha fazla yorumda bulunmadan programın yapımcısıyla Vatan gazetesi tarafından 04/06/2006 tarihinde yapılan röpörtajıda izlemeyenler için aşagıya ekliyorum. "Vicdanla çıkarın 'yüzleşme'si Aile içi şiddete maruz kalanlari kredi kartı borçlarıyla boğuşanlar, iflas edenler, deprem mağdurları... Türk filmlerine taş çıkartacak cinsten en acıklı hayat hikayeleri bu yarışmada mevcut. Yarışmacıların birbirlerini "ikna ederek" 30 milyar lira kazandığı yarışmayı taraflarına sorduk (Şafak Bakkalbaşıoğlu, Yapımcı) "YÜZLEŞME GERÇEK BİR SOSYOLOJİK LABARATUVAR" • Yüzleşme gibi bir yarışmayı hazırlamaya nasıl karar verdiniz? Kanal tarafından bu programı hazırlamam istendi. Açıkçası programın formatı nedeniyle çok tepki çekebileceğini düşünüp kaygı duydum. Ancak popüler kültüre baktığımda yapımların sahtekarlık ve aldatma üzerine kurulu olduğunu hatırladım ve zekâların yarıştığı bu yarışma programını hazırlamayı kabul ettim. • Ancak hikayelere göre yarışmacı seçiyorsunuz. Demek ki önemli olan zekâ değil hikaye... Hikaye çok önemli. Altı yarışmacı var programda. Bunun dağılımını cinsiyet, yaş ve hikayelerine göre yapıyoruz. Benzer hikayesi olanları almıyoruz. Ama yarışmayı zekaları ve kurdukları stratejilerle kazanıyorlar. • Hikayesi kurgu olan yarışmacıyı nasıl seçiyorsunuz? Kendi özel hikayesini gizlemek isteyen katılımcılar oluyor. Eğer ekran yüzleri ve oyunculukları iyiyse, onlar ya da yapım ekibi bir senaryo öneriyor. Anlaşırsak ikinci tur için gerekli belgeleri hazırlıyoruz. Kurgulanmış bir hikayeyle katılmak isteyenler, normal yarışmacılardan daha fazla zaten. Aslında herkesin paraya ihtiyacı var. • Bu durumda yarışma duygu sömürüsüne ve yalana teşvik etmiyor mu? Bu yarışmada ağlama edebiyatı yapılmıyor. Çünkü ağlamanın işe yaramadığı, en çok ağlayanın kazanamadığı ilk iki programla kanıtlandı. Zekasını en iyi şekilde kullanan, sinirlerine hakim olan ve stratejisini doğru belirleyen kazanıyor bu yarışmayı. • Yarışmacılara yarışma başlanmadan önce "kimseye güvenmeyin" de diyorsunuz? Hayata baktığımız zaman da hepimiz en sevdiğimiz arkadaşımızdan, en yakınımızdan, en büyük aşkımızdan kazık yemez miyiz? Bu, ilk defa bu programda söylenmiyor ki... Aslına bakarsanız "Yüzleşme" gerçek bir sosyolojik laboratuvar. • Programın mesajı nedir? Hayat bir oyun ve bu oyunda kalabilmenin yolu zekânı kullanabilmen. Çünkü en büyük sermayen o... Programın "yalan söyle" gibi bir mesajı yok. YÜZLEŞME NASIL İŞLİYOR? Altı yarışmacısı var Yüzleşme'nin. 30 milyar lira için yarışıyorlar. Herkes birbirini bu paraya en çok kendisinin ihtiyacı olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Bunun için de hikayelerini anlatıyorlar. Altı yarışmacıdan beşinin hikayesi gerçek, birininki kurgu... Hikayeler anlatıldıktan sonra kimin gitmesi gerektiğine dair bir oylama yapılıyor, bir yarışmacı eleniyor. İkinci turda herkes belgelerle hikayesinin gerçek olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Bir oylama daha yapılıyor ve yarışmacı sayısı dörde düşüyor. Yarışmanın en "kanlı" bölümü de bundan sonra başlıyor. Kalan dört yarışmacı ikişerli gruplar halinde "Komplo Odaları" na giriyorlar. Herkes birbiriyle konuşuyor, kimin gitmesi gerektiğine, içinde binbir çeşit entrikanın döndüğü kulislerle karar veriliyor. Vicdanla çıkarın savaşını, diğerlerini ikna eden (çoğu zaman kandıran) yarışmacı kazanıyor. Erdal Beşikçioğlu, Sunucu "AVRUPA'DA BUNUN İÇİN ÜSTE PARA VERİYORLAR" • Siz aslında tiyatro oyuncususunuz. Yüzleşme'yi sunmaya nasıl karar verdiniz? Şafak Bakkalbaşıoğlu beni arayıp "Enterasan bir yarışma programı sunar mısın?" dedi. Altı farklı insan orada hayat hikayelerim anlatıyorlar ve birbirlerini ikna etmek zorundalar. Benim bir oyuncu olarak arayıp da bulamadığım fırsat ayağıma geldi. Bu yarışmayı sunarken bir oyuncu olarak, görebiliyorum, hissedebiliyorum, çalışabiliyorum. Orası benim için tam anlamıyla atölye. • Size göre yarışmanın amacı ne? İnsanların kendisiyle yüzleşmesidir. • Ama bu yüzleşme 70 milyon önünde gerçekleşiyor... Bunun için Avrupa'da para veriyorlar. Bir nevi grup terapi gibi bir şey bu... Aradaki fark, ortada bir psikologun olmaması ve para ödenmemesi... • Çevrenizden nasıl tepkiler alıyorsunuz? "İyi" ya da "kötü" olmuş demeleri benim için bir şey ifade etmiyor. Benim aradığım kelime "enteresan"... Bunu duyduğumda mutlu oluyorum. Şirin Alkan - İkinci programın galibi "PARA ÇOK TATLI BİR ŞEY" Babam vefat etti, annem rahatsızlandı ve eğitim almak istiyorum. Bütün hikayem bu. Yüzleşme'de insanların hayat hikayesi değil, zekâları ve strateji kabiliyetleri yarışıyor. Dezavantajım 22 yaşında olmamdı. İlk stratejimi bunu avantaja çevirmek üzerine kurdum. Diğer yarışmacıları "Bu para sizin borçlarınızı kapatmaya yetmeyecek ama ben alırsam genç birinin eğitim almasında bir basamak olacaksınız" diyerek ikna ettim, yarışmacıların yaşıma olan önyargısını kırdım. Benden başka herkes "30 milyarı alınca" diye başladı cümleye. Komplo odalarında finalistlere "Parayı paylaşırım ama onlar paranın tamamını istiyorlar" dedim. Böylece yarışmacıları birbirlerine karşı saf olmaya zorladım. Sonunda da "paylaşmıyorum" dedim. Çünkü para çok tatlı bir şey. Deniz Taş - İlk programda elenen yarışmacı "BABAMA SESİMİ DUYURABİLMEK İSTEDİM" Yüzümdeki izler babamın eseri, ben henüz dört yaşındayken suratımı ısırarak yapmıştı bunları. Beni dövmek için yaptığı özel sopaları vardı. 20 yaşında dayanamayıp evden kaçtım. Yarışmanın fragmanını izlediğimde "Neden olmasın, ben de kendi şansımı yaratabilirim" diye düşündüm. Hikayemin çok kuvvetli olduğunu biliyordum. Sadece para kazanmak amacıyla katılmadım Yüzleşme'ye. Benim hiç arkadaşım olmadı. Orada insanlar beni dinleyeceklerdi. Gerçekten de dinlediler ve onlara çok güvendim. Gözüm kapalı her yere giderdim onlarla. Ablam, ağabeyim gibi gördüm hepsini. Ve yine güvenmemem gereken insanlara güvenmenin kurbanı oldum.. Bu yarışmaya paranın tamamının almaya gitmemiştim. Belki de o nedenle kaybettim. Yarışmaya katılmamın ana nedeni babama sesimi duyurmaktı."
-
EN İYİ FİLM MÜZİKLERİ...........
al yazmalım selvi boylum
-
Türkiyede Solun Önü Açılıyormu
Salvador Allende (1903, Valparaiso, Şili - 11 Eylül, 1973), Tıp fakültesinde öğrenciyken siyasetle ilgilenmeye başladı. Bu dönemde birkaç kez tutuklandı. 1933'te, Sovyetler Birliği'nin etkisi altındaki Şili Komünist Partisi'nden ayrılan bir grup tarafından Şili Sosyalist Partisi'nin kuruluşuna katkıda bulundu. 1937'de Temsilciler Meclisine seçildi. 1939-41 yılları arasında Aguirre Cedra hükümetinde Sağlık Bakanı olarak görev aldı. 1945 ve 1970 yılları arasında senatörlük yaptı. 1952, 1958 ve 1964 yıllarında başkanlık seçimlerinde aday oldu, ancak kazanamadı. 1970'te başkanlığa seçildiğinde, dünyada seçimler yoluyla göreve getirilmiş ilk marksist lider oldu. Yeni hükümet ciddi ekonomik sorunlarla yüz yüzeydi. Enflasyon yüzde 30'lar seviyesinde seyrediyordu ve erkek nüfusunun da yüzde 20'si işsizdi. Bu dönemde Şilili çocukların yüzde 15'inin yetersiz beslendiği tahmin ediliyordu. Allende öncelikle toprak reformu kararı aldı. Böylelikle refahın bütün halka dağıtılması yolunda büyük bir adım atılmış olacaktı. Ücretler yaklaşık yüzde 40 oranında artırıldı. Şirketlerin ise fiyat artışları yasaklandı. Bakır endüstrisi millileştirildi. Ayrıca Küba, Çin ve Demokratik Alman Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kuruldu. Allende'nin sosyalist bir ülke kurma girişimi doğal ki iş çevrelerinin muhalefetiyle karşılaştı. ABD de bu süreci bozmak için elinden geleni yapıyordu. Zamanın Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, daha sonra, Eylül 1970'de Başkan Richard Nixon'un kendisine, Şili'de Allende hükümetine karşı bir darbe örgütlenmesi talimatı verdiğini açıklayacaktır. Kissinger ayrıca bu operasyonun bir ay sonra iptal edildiğini iddia eder ama, geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Amerikan hükümet belgelerinin de gösterdiği gibi, CIA darbenin örgütlenmesi işinde doğrudan yer almış, darbeyi ise Amerikan ITT telekomünikasyon şirketi finanse etmiştir. 11 Eylül 1973'te Allende hükümeti askeri bir darbeyle iktidardan uzaklaştırıldı. Salvador Allende, başkanlık sarayında son mermisine kadar çarpıştı, iddialara göre, burada ya teslim olmaktansa intihar etmeyi tercih etti, ya da darbeci kuvvetler tarafından öldürüldü. Allende'nin yerine ise darbecilerin şefi general Pinochet getirildi. Latin Amerika'nın ve dünyanın bu ilk seçilmiş sosyalist hükümeti böylece ABD tarafından yok edildi. Alıntı/Retrieved from "http://tr.wikipedia.org/wiki/Salvador_Allende" Yukarıda ki örnektede çok açık görüldüğü gibi "Latin Amerika'nın ve dünyanın bu ilk seçilmiş sosyalist hükümeti böylece ABD tarafından yok edildi.",şayet diyelim ki solun önü açıldı ve demokratik yollarla iktidara geldi Allende gibi samimi olursa burdada sonunun Şili'dekinden farklı olacağını kim söyleyebilir bana. Düzene hizmet eden bi anlayışla devam ettikten sonra sol yada sağ gibi gereksiz terimler kullanıp bizi yormaya ne gerek var.Abd bunca işbirlikçisi ile bu ülkede at koştururken demokratik yolla iktidara gelen sosyalist bir partinin sermaye ve emperyalizm'e karşı yasalar çıkarıp bunları uygulamaya koyacak ve bu ülkede iktidarda kalabilecek mi? Çoğunluğun azınlığa dikta ettiği sosyalist sol bi parti bu ülkeye gelse gelse silahla gelir ki şimdiki konjektür de bu imkansız daha öncede 2 kere denenmiş ve iki güzide darbeyle iş halledilmişti ki emperyalizm 2. dünya savaşından sonra ülkeleri ellerinde getirdikleri çantalarla işgal ediyorlardı şimdi yeniden 2. dünya savaşı öncesine gidip hem bond çantalarıyla olmadı yine eski pervasızlıklarıyla tank, top teknolojik ne silah varsa ellerinde hepsiyle saldırıyorlar(gerçi açık işgalleri gizli işgallerinden daha iyi en azından kitleler sömürüldüğünü görebiliyor)konuya dönersek solun açın önünü şimdi açın seçimle gelsin iktidara,egemen güçler neye izin verirse onla sürdürsün iktidarını eee bundan banane haa akp iktidarda,ha mhp yada her hangi bir sol fraksiyon...Ben sadece hayal edebiliyorum sınırların orduların olmadığı bir dünyayı. saygılar
-
Bir dostun söylediği yerdeyim şimdi!
öyleyimdir.dillerim lal eyvallah adrenalin ismin gibiysen bi yamaç paraşütü yaparız belki birgün. saol
-
ÇUKURUN DİBİNDE
Kapitalist Bataklık Düzeyi düştükçe reytingi yükselen medya "Showmen" Mehmet Ali Erbil'in ATV'de yayınlanan programında, figüran olarak çıkardığı kişinin pantolonunu indirmesi ile ortaya çıkan durum; tüm toplumu yozlaştırma amaçlı izlenen politikaların, bu politikalar içinde burjuva medyaya biçilen misyonun, reyting (reklam karı) dışında hiçbir değer tanımayan medyanın çarpıcı bir örneğini teşkil etti. Peki kimdi suçlu? Medyanın bayağılıklarla önce ekran başına kilitleyip, ardından figüranlaştırdığı kitleler mi? Onlar mı reytingi yükseltip canavarı azdırıyorlar? Yoksa, onlardan biri olan "zavallı" vatandaş Hilmi içine pijama giymediği için mi suçlanmalı? Ya da "şu medya patronları yok mu" deyip orada düğümü atmak yeter mi? Konu üzerine çok sayıda köşe yazarı Erbil'i eleştiren yazılar yazdı. Kendilerinin içinde bulunduğu medya gruplarına dokundurmalar yapsalar da, elbette bu yazılarda Erbiller'i yaratan bataklığın üzerine cepheden açılan bir savaş asla yoktu. Erbil de "üzülmüş" ki, özrü kabahatından büyük şu açıklamayı yaptı: "Tamamen bir iş kazası. Hilmi içine pijama giymeyi unutmuş. Tıpkı mankenlerin podyumda başına gelen iş kazaları gibi bir şey geldi başımıza. Canlı yayının cilvelerinden biri oldu. Bundan sonra tövbe. Umarım RTÜK anlayışla karşılar." Üzülmüş! Derdi yine reyting, RTÜK'e sesleniyor halka değil. Figüranlaştırdığı vatandaşı suçlaması, bu tövbenin tutmayacağını gösteriyor. Erbil her ne kadar "uç" örnek olsa da, onunla ilgili bir durum da değildir. Burjuva yayıncılık anlayışı, -halkın her türlü eğitimine hizmet etmediği açık olduğuna göre- nasıl şekillenir? Burjuvazi programı yapana der ki, başarılı olacaksın. Bunun ölçütü, reytingtir. Reyting demek, patron için daha fazla reklam, kar demektir. Reytingi yükseltmek, "başarıyı yakalamak" için her yol mübahtır. Şovmenler ekranların kralı olmak için *************** yarışırlar. En fazla ********** yapan, en çığırtkan figüranlarla sahneyi dolduran, *********** sınır tanımayanlar günü gelir, sınırları zorlar. "Pantolonun indirildiği" an bu andır. Bir sonraki adımı, kendi pantolununu indirmektir. Çünkü, reyting her şeydir, kural budur. Çok değil, sadece şu son yıllarda bu tür programlarda yaşanan bayağılıkları gözünüzün önüne getirin, toplumu adım adım çürüten bir çizgiyi açık bir şekilde görürsünüz. Peki bu bir "iş kazası" ise; "iş" ne? Komedi mi? Sahi ne iş yapar Erbil gibileri? Sanat, kültür anlamında hangi yeteneği taşırlar? Hangi sanatsal estetiğin, kültürel değerin temsilcisidirler. Hiç! Sadece konuşurlar. Sululuğu aşan bir bayağılık, dedikodu, spekülasyon, kimin eli kimin cebinde, ******lik, ******lik, kadınlara *****, erkeklere ********... Erbilgiller için çok şey söylenebilir ama, sanat yaptıkları söylenmeyecek tek şeydir. Onlar; halkın yozlaştırılmasında, gençlerin uyuşturulmasında, kızlarımızın ************************, delikanlılarımızın lümpenleştirilmesinde, toplumun bilinçsizleştirilmesinde, ************* zevk duyan bir kendinden geçmişliğin geliştirilmesinde, emekçilerin kendi sorunlarından uzaklaştırılmasında... Burjuvazi tarafından parayla kiralanmış unsurlardır. Burjuvazi, Erbiller'i iki biçimde kullanır. Birincisi, toplumu denetim altında tutma mekanizmasının kültürel-ahlaki boyutuyla, halkı kendi sorunlarından uzaklaştırıp, mücadeleyi düşünemez hale getirmesi ile. İkincisi ise, sisteminin bekaası için bunu yaparken, aynı zamanda da devasa kar amaçlı olarak kullanır. Erbil tarzı unsurlar, bu tür programlar sadece bizim ülkemizde değil, bütün dünyada bilinçli bir politikanın ürünü olarak son yıllarda parlatılmıştır. Yani mesele, sadece yayıncılık, medyanın yozlaşması meselesi değildir; bilinçli bir politikanın ürünüdürler. Bir anlamda "toplum mühendisliği"nin unsuru olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır. Halk kitlelerinin sınıfsal bakışının ve mücadelenin en geri olduğu süreçte ortaya çıkmaları da tesadüf değildir. Politikleşmiş, burjuvazinin politikaları karşısında uyanan kitleleri bu tür programlar, bayağılıklarla uyutmak zordur. 1990'larla birlikte kitlelerin içine düştüğü "boşluk süreci"ni kendi ideolojisi etrafından doldurma yoluna giden burjuvazi, birçok araçla birlikte medyayı da etkin şekilde kullanmış ve tüketim toplumuna uygun insan tipleri yaratmıştır. Bu olumsuz anlamda yeni bir kültür, yeni bir insan, yeni bir eğlence anlayışı demektir. Ülkemizde bu yönde izlenen politikaların miladı, 12 Eylül'dür. Erbil tarzı ise dünyayla paralel olarak 90'larda peydahlanmıştır. Şovların, bilgi içermeyen yarışmaların esiri haline getirilen kitlelerin, yönetilmesinin kolay olduğunun bilincindedir burjuvazi. Sadece tüketen, tek düşüncesi o programlardan birine çıkabilmek olan ve o programlarda dayatıldığı gibi, o dizilerde gösterildiği gibi yaşamaktan başka hayata dair amaç taşımayan insan tipleri üzerinde yükseliyor reyting dedikleri canavar! Ve beslendiği bataklık kurutulmadan, Erbilgiller'i beynimize zehirli oklar gibi fırlatan politikalar etkisizleştirilmeden, o politikaların sahiplerinin düzenleri yerlebir edilmeden, halkımız canavarın tehdidi altında olmaya devam edecek. kurtuluş
-
sayman
foruma üye olduğum anda çok hızlı bi biçimde ilk hoşgeldini diyen insan . herkesin gönlünü çalmışsın demekki sen güzel bi insansın sevgiyle kal
-
Sizce Türkiye Eurovision şarkı yarışmasına kürtçe bi şarkıyla katılsa nasıl olur?
Şunu hep merak etmişimdir Türkiye neden Eurovision şarkı yarışmalarına ingilizce bi şarkıyla katılmayı yeğlerde bu topraklardan çıkan ezgilere (Anadoluda kullanılan bir çok dil var ve üretilen müzik)yarışmada asla yer vermez. Oysaki biz bi kasetçiye gidip istediğimiz dilin müziğini satın alıp dinleyebiliyoruz Türkiyede. (forumda acemiyim daha önceden böyle bi konu başlığı açılmışsa şimdiden özür diliyorum)
-
yaş problemi
tamam teşekkür ederim