Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ESHQIYA

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    16
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ESHQIYA tarafından postalanan herşey

  1. link calismiyor.acaba linkidemi ozelden alacagiz
  2. ESHQIYA

    SİVAS KATLİAMI 13.YILI

    Unutmadık unutturmayacağız…” 2 Temmuz yaklaşıyor. İçimizdeki ateşi harlayacak temmuz alevi. Ne garip değil mi, Temmuz yaklaşınca acımız olduğunu anlıyoruz. 35 insanımızı bir yangında yitirdiğimiz aklımıza geliyor. Matem elbiselerini giyinip, karalar bağlıyoruz. Peki, kaç yıl oldu saydınız mı? Parmak hesabı yapmaktan öte başka yollar da var kaç yıl geçtiğini saymanın. Örneğin; Kaç gece yaptık, kaç anma toplantısı? 2 Temmuz günü Madımak Oteli’nin önünde kaç ateşli konuşma yaptık? Kaç oldu kendi kendimize “Unutmadık unutturmayacağız” demelerimizi sayın çıkacak kaç yılın geçtiği. Biliyorsunuz değil mi? Koray çocuk kaldı, büyümedi resimlerde. Semahçı kızlar gelin olamadılar, Hızır Orucu tutup, susuz, kurumuş dudakları çatlamış, rüyalara yatmadılar. Aşkı bilemediler. Hasret sazının teline dokunmayalı kaç yıl oldu? Kaç şiir yetim kaldı, sustu en ince dizesinde Metin Altıok yok diye? Kaç türkü söylendi Muhlis Akarsu olmadan, kaç saz kırıldı Nesimi Çimen’den sonra? Kabul edin saymadık, bilmiyoruz. Unuttuk, unutturduk… Kendimizi kandırmayalım herkesten çok biz unuttuk. Herkesten çok biz sustuk diye 2 Temmuz, tarihte bir gün olarak kaldı. Madımak hala Otel ve alt katı Kebap Salonu… Senede bir anımsadığımız ve bir gece bir söylevle yetindiğimiz içindir ki Madımak hala müze değil. Bildik sözler etmeyi marifet sayarcasına her 2 Temmuz’da “Dünyanın başka yerinde olsa devlet burasını çoktan müze yapardı” diyor, Almanya Sölingen’i örnek veriyoruz. Doğru. Almanya’da öyle yapılıyor. Ama Almanya’da öyle yapılmasını sağlayan bir halk var. Hadi korkmadan bir de şunu soralım kendimize: Dünyanın neresinde böylesine acılı bir olay yaşanır da halk “unutmadık, unutturmayacağız” diyerek bu kadar duyarsız olur? Aydınımız, köşe yazarımız her fırsatta çetelerden söz eder demokrat olur, ilerici geçinir. Çete dendiğinde aklına gelen Susurluk olur, ayran ve kamyon edebiyatı yapar. 2 Temmuzdan yılda bir ya söz eder ya etmez. 2 Temmuz da Madımak Otelini ateşe veren, devletin içine kadar uzanan ÇETE değil miydi? Üç beş çakal, kara donlu yobaz yakalandı, olay bitti mi sanıyorsunuz? Ne o yoksa siz o işin üç beş sakallı, sarıklı yobaz işi olduğunu mu sanıyorsunuz…? Unutmadık, unutturmayacağız; haydi semaha! "Barışa semah dönüyoruz," Ateşe Semah dönenlerin külleri havada uçuşurken…Alinti hasan kaya
  3. Ben Ercan yas 29,ve kanada'da yasiyorum.meslek bankacilik.
  4. Dilerim yeni yasinda mutluluklarin en güzelini yasar, basari merdivenlerini tirmanirsin ve dilerim yüzün hep güler, neseni hiç yitirmezsin. Dogumgünün kutlu olsun!Arkadas.
  5. Panteist Açıdan Din, Ahlak, Yaşam ve Ölüm Bilinen tarihe göre insanoğlu hiç dinsiz kalmamış, dinlerin etkisinden bağımsız yaşayamamıştır. Muhtemelen, düşünebilen ilk insanlar, akıl erdiremedikleri, açıklayamadıkları gök gürültüsü, şimşek, yıldırım vb. doğa olayları karşısında korkuya kapılmışlar ve sığınabileceklerini, kendilerini koruyabileceklerini sandıkları güçler edinmeye başlamışlardır. Böylece ilk inanç grupları , kabile dinleri doğmuş ve ilk çağlardan günümüze insan yaşamının ayrılmaz parçası haline gelmiştir dinler. Ölüm korkusu ve sonsuz yaşam isteği ile birlikte ise “cennet” ve alternatif olarak da “cehennem” inançları doğmuştur. Dinler zamanla, oluşturduğu yasa ve kurallarıyla bir yönetim biçimi ve yönetilenler üzerinde ise bir baskı rejimi haline dönüşmüştür. Yönetim biçimlerinin ve yasaların geliştiği, demokrasinin vazgeçilmez bir rejim olarak düşünüldüğü çağımızda ise gelişmiş ülkelerde dini yasalar ve kurallar ikinci plana itilmiştir. Bilimsel keşifler ve teknoloji akıl almaz hızla yükseldikçe ve bilimin çemberi büyüdükçe, dinlerin çemberinin küçüldüğü inkar edilemez bir gerçektir. Dinlerin küçülmesi ve etkisiz hale gelmesi demek, inançların yok olması demek değildir. Tersine inançların özgürleşmesi ve inanç sömürüsünün ortadan kalkması demektir. Tanrıya inanan insanlar, başkalarını da kendileri gibi inanmaya zorlayamayacağı, Tanrı inancı etrafında örgütlenip , inancı bir baskı unsuru ve bir rejim haline dönüştüremeyeceği gibi , inanmayanlar da inanca yasak getiremez ve inançları yok etmeye çalışamaz.Tanrı inancı , inananın kalbinde özgürce yer alabilmelidir. Bu noktada şu soru akla gelebilir : Dinler küçüldüğünde yarattığı boşluk nasıl doldurulacak? Manevi değerler kaybolmayacak mı? Dinler bir zorlamayla ortadan kaldırıldığında bu söz konusu olabilir. Ancak doğrusu, kendiliğinden etki çemberinin daralmasıdır. Yani, herhangi bir boşluk oluşmadan, dinin etkili olduğu alanlarda, zamanla bilimsel sistemlerin, tarzların, kuralların benimsenmesi ve herkes tarafından uygulanır olması, dinin bu alanlardan çekilmesi sonucunu getirecektir. Maneviyat denilen değerler bütünü ise insanın ve toplumun yapısındaki özelliklerdir. Her insan yapısı gereği çeşitli karakteristik özelliklere ve olaylar karşısında ise çeşitli duygulara sahiptir. Bu duygu ve karakterlerin dinle ilgisi yoktur.Dini inançları olmadan önce de insan bunlara sahiptir. Maneviyatı doğuran din değildir ama dini inançlar, manevi değerler üzerinde olumlu olumsuz etkiler oluşturmuş, kimi duyguları – değerleri güçlendirmiş, kimilerini ise zayıflatmıştır. Örneğin ; Sevinç, tasa, mutluluk, sevgi, aşk, nefret, kin, merhamet, şefkat, onur, gurur, öfke, yardımlaşma, dayanışma, barış, hoşgörü, sabır, kıskançlık, milliyetçilik, yurtseverlik, hümanistlik vb. tüm özellikler insanların karakteristik yapısından kaynaklanır. Kimi dinler, yayılmacı özelliği nedeniyle hümanistliği, barış ve hoşgörü duygularını azaltır. Kimi dinler ise şefkati, yardımlaşmayı güçlendirir. Köpek sevgisizliğini ve domuz haramını öne çıkaran İslam ülkelerinde doğal olarak köpek katliamlarına şahit olunur ve domuz yaşayamaz. Ahlak’ın, namusun dinle var olduğu, dini duyguların azalması halinde toplumların ahlaki çöküntüye uğrayacağı, bozulacağı, dejenere olacağı fikri doğru değildir. Gelişmemiş toplumlarda, dinin toplum ahlakına faydasından söz edilebilir. Medeni toplumlarda ise, dini etkilerden ziyade , görgü , kültür ve ahlak kuralları geçerlidir. Medeni toplumlarda birey bu konularda eğitilerek ve ailesinden, çevresinden etkilenerek yetişir. Yetişme tarzı onu zaten bu yanlış davranışlardan engellediği gibi, toplum içinde kötü imaj oluşturmamak, toplumdan dışlanmamak için yanlış yapmamaya çalışır. Aile birliğinin zedelenmesi ve ailenin ortadan kalkması diye bir konunun dinle ilgisi yoktur. Bu sadece ideolojik teoridir ki geçerliliği yoktur.İlkel toplumlarda dahi insanlar aile birimleri oluşturmuştur.Hayvanlar aleminde dahi aile birimleri mevcuttur.Bu tür konuların belirleyicisi ideolojiler ya da dinler değil insanlardır , toplumlardır. Toplumlar, aleyhlerine olan zararlı bir yaşam tarzını tercih etmezler. Dünya bir yaşam alanıdır ve dünyanın sunduğu nimetler ve olanaklar bakış açımıza ve dünyaya verdiğimiz önem derecesine göre değişir. Herkes dünya görüşüne, dünya yaşamına verdiği değer ölçütüne göre karşılığını alır. Her dinsel inanç ve ruhsal öğreti dünya ve dünya yaşamına farklı anlamlar verir, farklı değerler yükler. Dinler; diğer bütün varlıklarla birlikte aynı dünyayı paylaştığımız ve tüm varlıklar olarak dünyada bir bütün olduğumuz gerçeğini göz ardı eder, Kendi inançlarını egemen kılmak adına dünyayı yaşayanlara cehennem eder.Yasa ve kurallarıyla bu bütünlüğü bozan düşünceler üretir, günah–sevap, haram - helal ayrımları yaparak kimini yüceltirken kimini de aşağılayarak yok etmeye çalışır. Aşırı ölçüde şekil şartlarına takılıp kalan, özü anlamayan, amacı anlamayan, bilgelik değil, olumsuz elektrik veren, insanların önünü açan değil kapatan kalıpçı din adamları, Hıristiyan olsun Müslüman olsun geniş toplum kesimlerinin dinden soğumasına ve uzaklaşmasına yol açmıştır. Genelde semavi dinleri cazibeli kılan faktör ise, insanlara dünyada ve ölümden sonra iyi bir yaşam müjdelemesidir. Semavi dinler, dünya geleceği için vaatte bulunuyor ve adaletsizliklerin, savaş, ayırım ve kan dökülmelerin sona erip insanlığın huzur ve adalete kavuşacağına, bu kurtuluşun Mesih veya Mehdi ile gerçekleşeceğine inanıyor. Ölümden sonra ise, inanan iyi insanlara sonsuz cennet hayatını vaat, inanmayan kötülere ise cehennem hayatını tehdit ediyor.Tanrının insanların dualarını kabul edeceği inancı ise ayrı bir moral ve sığınma biçimi.. Ölümü kabullenemeyen ve sonsuz yaşamın arzusu içinde olan insanlar için, öteki dünya inancı ve dine bağlılık vazgeçilmez oluyor. Sıkıntıya, zora düşenler dua ile medet umuyor veya arzularını, ihtiyaçlarını sağlayabilmek için tanrıdan talepte bulunuyor. Özellikle İslam ülkelerinde, dinini sorgulayıp da dini inancını terk eden kimi insanın, bir boşluğa düştüğü ve psikolojik sorunlar yaşadığı bir gerçektir. Bunun temel sebebi, çok küçük yaşlarda kendisine inandırılan ve öğretilen dini inançların yaşamındaki etkisinin çok yüksek oluşu ve artık farkında olduğu gerçeklerin bir şok ve hayal kırıklığı yaratmasıdır. Üstelik çevresini kuşatan dini söylem ve davranışların günlük yaşamına etkisinin devam etmesi ve toplum tarafından soyutlanma korkusu bunalım oluşturmaktadır. Yeni inançlarını paylaşacak, söyleşecek çevrenin olmaması, düşüncelerine çevresinden bir destek görememesi, açıkladığı zamanlar ise büyük tepkiler alıp dışlanması o kişiyi suçluluk duygusuna sürüklemektedir. Eğer ateistliği seçtiyse durumu daha da vahimdir. Artık kötü bir durumla, bir bela ile hastalık ya da afet ile karşılaştığında dua edip, sığınacak bir Tanrısı da olmayacaktır. Cennet umuduyla ve geçici dünya inancıyla yaşarken, tersi inançla dünya gerçek, cennet hayal olmuştur onun için. Ve ölüm korkusu daha da fazla meşgul etmektedir kafasını. TANRI INSANLARI YARATMADI,,,INSANLAR TANRIYI YARATTI.
  6. http://video.google.com/videoplay?docid=48...=true&auto=true
  7. Link calismiyor,kontrol edersen bizlerinde gorme sansi olur simdiden tskl.
  8. akli basinda kim ister http://www.bozzetto.com/neuro.htm
  9. resmin ustune tiklayin http://albinoblacksheep.com/flash/jah.php
  10. http://www.resimvideo.com/index.php?action...cat=40&pic=1901
  11. kadınların kimyasal analizi -------------------------------------------------------------------------------- HAMMADDE GÜVENLIK BILGI FORMU Element : Kadın Sembolü : WO Atom ağırlığı : 53,6 kg olarak kabul edilmiştir ancak 40 kg'dan 200kg 'a kadar değişik çeşitleri bulunmaktadır. Bulunduğu yerler : Gezegendeki tüm kırsal ve kentsel alanlar Fiziksel özellikleri 1- Yüzeyi renkli film tabakasıyla kaplıdır. 2- Değişik sıcaklıklarda kaynar. 3- Bilinen bir sebep olmaksızın donar. 4- Özel ilgi gördüğünde erir. 5- Yanlış kullanımlarda ısırır. 6- İşlenmemişinden sıradan maden filizine kadar pek çok halde bulunur. 7- Doğru noktalara basınç uygulandığında ürün verir. 8- Standart ölçüleri varsa da kolay bulunmaz. 9- Çekici özelliği nedeniyle fazla yaklaşılmaması önerilir. Kimyasal özellikleri 1- Altın,gümüş,platin ve diğer kıymetli madenlerle yakın akrabalığı vardır. 2- Büyük miktarlardaki pahalı maddeleri ve değerli taşları absorblayabilir. 3- Belli bir sebebe bağlı olmaksızın patlayabilir. 4- Sebepsiz yere çıkıp gidebilir. 5- Likitlerde çözünürlüğü yoktur fakat alkolle doyurulduğunda aktivitesi büyük oranda artar. 6- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir. 7- Özellikle kapalı alanlarda bir arada tutulmaları tehlikelidir. 8- Çok sayıda bir arada olmaları merkezi sinir sistemini etkiler. Genel kullanım alanları 1- Genelde süs olarak. 2- Üretimde 3- Belli dozda kullanılması halinde rahatlamada büyük yardımcı özelliği vardır. 4- Çok etkili temizleyici özelliği vardır. Testler 1- Saf numunesi doğal halde bulunabilirse rengi parlak pembeye döner. 2- Daha iyi bir numunesiyle kıyaslandığında rengi yeşile döner. 3- Kulağa zarar verdiği tespit edilmiştir. Potansiyel tehlikeleri 1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir. 2- Birden fazlasıyla ilgilenmek yasal olarak engellenmiştir ancak değişik mekanlarda ve birbirleriyle direkt temas etmelerini engellemek koşuluyla bu yapılabilir. 3- Ayni mekanda, uzun süre bir arada olmak,çeşitli sakıncalar oluşturmaktadır. 4- Bağımlılık yapabilir ve tedavisi yoktur. ALINTIDIR onu soylum
  12. her seyi yaratan allah neden bir elciye ihtiyac duyar?hata yapmasi mumkun olmayan allah neden 4 kitap indirmistir,ilk ucunde baski hatasimi vardir sorular bu sekil devam eder gider taki bu siirleri anlayincaya kadar,,,,,Ölüm karanlığı ile bitecek olan yaşamımızda dinlere inanmak pek de yadırgatıcı değil. Hatta çok anlaşılır diyebiliriz çünkü Ömer Hayyam'ın aşağıdaki dörtlüğündeki duygu ve düşüncelerini kabul etmemiz kolay iş olmasa gerek: Varlığın sırrı saklı senden, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizimki perde ardında dedikodu: Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben Ama bin yıl evvel yaşamış bu İranlı büyük usta aşağıdaki dörtlüğünde bize dolaylı yoldan doğru yolun öteki dünya hesapları ve dinsel inanışların içinde değil yaşamın içinde olduğunu da söylemeye çalışıyor: Yaşamanın sırlarını bileydin Ölümün sırlarını da çözerdin; Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: Yarın, akılsız, neyi bileceksin? Ömer Hayyam
  13. ESHQIYA

    Beyninizi test edin.

    Aciklamayi okuyun ve uygulayin,ilginc sonuclar ortaya cikiyor,panige kapilmayin. http://www.benimsayfam.com/teknoloji/beyin_testi.htm
  14. EN COK SEVDIGINIZ UYE KIM????? sevdigi uyenin ismini yazsin.
  15. Özgürlükleri bağlayan her türlü zincir kırılmalı, en başta da kafalardaki "iman zinciri". İman zincirine bağlı düşünce sabittir, değişmezdir. Bu ise doğanın değişken yapısına terstir. Zincirli zihin gelişme gösteremez; değişmelere, gelişmelere ayak uyduramaz. Dünyamızdaki her türlü olumlu gelişme, dinin ve imanınki başta olmak üzere, tabuların zincirinden kurtulabildiği, yol bulabildiği ölçüde gerçekleşebilmiştir. İnsan aklı, bilim, teknoloji, insan hakları alanında ulaşılan noktalar, bu yoldaki adımların ürünleridir. Akıl ve bilim aydınlık kesimdedir. Din ve iman ise karanlık kesimde. Aklın, bilimin ölçüleri bellidir. Gözlem vardır, deney vardır, nesnellik vardır...Yolu ışıklandıran da bunlardır. Öyleyse "din"in üzerine nasıl gidilmesi gerektiği ortada ve son derece açık: Karanlığın üzerine nasıl gidilirse, "din"in üzerine de öyle gidilmelidir. Karanlıkla savaşılırken ışık gereklidir. Dinin, imanın üzerine gidilirken de..." Ben yanmasam, Sen yanmasan, Biz yanmasak, Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. Nazım Hikmet
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.