kardelen83 tarafından postalanan herşey
-
Tatlı isteyen varmı ( sıra tatlılarda)
KOLAY HAVUÇLU PASTA Gereçler: HAMURU İÇİN: 7 YEMEK KAŞIĞI ŞEKER 7 YEMEK KAŞIĞI UN 4 YUMURTA 1 Ç.K. SIVI YAĞ 1 PK.HAMUR KABARTMA TOZU 1/2 SU BARDAĞI HAVUÇ(RENDELENMİŞ) 1/ SU BARDAĞI İRİ ÇEKİLMİŞ CEVİZ 1 YEMEK KAŞIĞI TARÇIN KREMASI: 7 YEMEK KAŞIĞI ŞEKER 3 YEMEK KAŞIĞI UN 1 YUMURTA 1LT.SÜT 1 PAKET VANİLİN Yapılışı: HAMURUN CEVİZ,HAVUÇ VE TARÇIN HARİÇ TÜM MALZEMELERİNİ İYİCE KARIŞTIRIYORUZ.DAHA SONRA CEVİZ,HAVUÇ VE TARÇIN İLAVE EDİYORUZ.YAĞLANMIŞ PASTA KALIBINDA 175 0C DA PİŞİRİYORUZ. KREMASI İÇİNDE TÜM MALZEMELERİ VANİLİN HARIÇ KARIŞTIRIYORUZ KISIK ATEŞTE 2 DK. KAYNATIYORUZ ATEŞTEN ALDIKTAN SONRA VANİLİNİ İLAVE EDİYORUZ. KEKİ TAM ORTASINDAN KESİYORUZ İÇERİSİNE SOĞUMUŞ KREMANIN 3 TE 1 İNİ İLAVE EDİYORUZ DAHA SONRA AYNI İŞLEMİ ÜZERİNEDE UYGULUYORUZ. Servis Önerileri: CEVİZ VE TARÇINLA SÜSLÜYORUZ
-
Tatlı isteyen varmı ( sıra tatlılarda)
KAR YAĞDI Gereçler: Malzeme: 1 kg süt 1 su bardağı un 1 su bardağı şeker 1 küçük paket kakao 100 gr margarin 2 paket krem şanti 250 gr hindistan cevizi 2 su bardağı süt Yapılışı: süt,un,şeker,kakaoyu bir tencerede mikserle çırpalım daha sonra ateşin üzerinde muhallebi kıvamını alana kadar pişirelim.daha sonra margarini ilave ederek mikserle çırpalım 5 dakika öte yandan kare tepsiyi hindistan cevizi ile kaplayalım boş kalmayacak şekilde üzerine muhallebiyi dökelim ve buzdolabına soğuması için bırakalım.servise yakın 2paket krem şantiyi 2 bardak sütle çırpalım ve muhallebinin üzerine dökelim servise yakın dikdörtgen şeklinde kesip ikiye katlayarak tabaklara servis yapalım.AFİYET OLSUN.... Servis Önerileri: Günlerinizde süper bir ikram kendim bizzat denedim...çok memnun kaldılar tavsiye ediyorum.. Püf Noktaları (İnce Ayrıntılar): biraz uzun tarif oldu ama çok basit ve enfes bir lezzet...
-
Tatlı isteyen varmı ( sıra tatlılarda)
ŞEKER PARE ( en sevdiğim tatlıdan başlıyorum 1 margarin 2 yumurta 1 kabartma tozu 1 vanilya yarım s.b. irmik aldığı kadar un ceviz veya fındık(her ikisi de olabilir) şerbeti için: 3 s.b. su 3 s.b. şeker yarım limon Yapılışı: sol taraftakileri karıştır, yoğur ve kulak memesi kıvamında hâle getir. yuvarlak parçalar haline getir ve 160 derdecedeki fırına 30 dakika at . kızarmazsa bir 10 dakika daha bırak. fırından çıkınca soğut ve şerbetini ver. Servis Önerileri: kurabiyeleri şerbet ile karıştırırken kurabiyeler soğuk ve şerbeti sıcak olsun
-
Başaracaksın Kardelen ( Türk mutfağı)
SÜPRİZ BOHÇA Gereçler: kuşbaşı doğranmış tavuk eti domates biber soğan baharat tuz yağ büyük kare seklinde doğranmış kaşar peyniri krep için un yumurta süt tuz 2-3çorba kaşığı yağ Yapılışı: 1.bohçamızın içini hazırlamak için kuşbaşı tavuğu sebzelerimizi ve baharatlarlmızı soteleriz 2.un yumurta süt ve tuzu omlet yapar gibi bi çırpma teli yardımıyla çırparız.krepin kalınlığını ayarlamak için bi bardağı ya da kepçeyi ölcü olarak kullanabiliriz. 3.daha sonra hazırladığımız soteyi kreplerin tam ortasına bir miktar koyup daha sonra krepin dört yanını tam ortada kenarları üst üste getirerek bohça seklinde birleştiririz kaşar dilimini bu bohçanın tam üstüne koyup bohçanın dağılmaması için tam üstünden bır diş çöpü batırırız ve bohçalarımızı bu şekilde yağlanmış tepside fırına süreriz üzerindeki kaşarlar hafif pembelesene kadar bekletip sonra sıcak şekilde servıs yaparız AFİYET OLSUN
-
Başaracaksın Kardelen ( Türk mutfağı)
KREMALI MANTAR SOSLU TAVUK GÖĞSÜ Paket Kremalı Mantar Çorbası 250 ml Süt 1/2 kilo Tavuk Göğsü Zeytinyağı Yapılışı: Tavuk Göğsü uzun ve büyük parcalar haline ayrılır. Kızgın yagda önlü arkalı 5 dak pişirilir. Süt ve mantar corbası koyu bir kıvama gelene kadar baska bir tencerede kaynatılır ve sos kıvamını alınca tavukların üzerine dökülür ve 15 dakika daha pişirilir. Servis Önerileri: Patates püresi, Makarna veya Pilav ile servis edilebilir. Püf Noktaları (İnce Ayrıntılar): Çok kolay ve pratik bir yemek. Son anda gelen misafirlere cok kısa bir sürede cok lezzetli bir yemek sunabilirsiniz. AFİYET OLSUN
-
Başaracaksın Kardelen ( Türk mutfağı)
EZO GELİN ÇORBASI Yapılışı: İlk önce mercimek yıkanır.Daha sonra su,mercimek,bulgur kaynamaya bırakılır.Soğan soyulur,tencereye rendelenir.Arkasından tuz atalir.40 dakika kaynamaya bırakılır.Tereyağı eritilir.Un koyulur ve kavrulur.Salca,biber,nane eklenip karıstılır.Tenceredeki karısımdan biraz alınarak ezilir.Sonra karısıma yedirilir. Servis Önerileri: Limon suyuyla beraber servis edilir.
-
Başaracaksın Kardelen ( Türk mutfağı)
SALTANAT KEBABI 200.gr pirinç,250 gr kıyma,150 gr.bezelye,150 gr.mantar.1 yumurta,yarım kıyılmıs sogan 2 corba kasıgı salca.1 tablet et suyu,1/2 ekmek içi,tuz,karabiber,1/3 lt. su yemek için Yapılışı: önce tencerede yagda (margarin ve sıvı) pirinc metal sesi gelene dek kavrulur.tuz ile karıstırılıp üzerini asacak sekilde su verilir et suyu verilip pilavın kapagı kapatılıp 5-10 dk. pisirilip kapatılır.bir kapta kıyma ekmek içi yumurta ve tuz karabiber yogrulur ve ceviz gibi yuvarlaklar yapılır.yagda kızartılır.yagını cekmek için peceteye birakilir.ayrı tencerede sogan,jülyen mantar kavrulur salca verilir.suyu verilip kaynatılır.kaynayınca kızaran köfteler verilir.5 dk.kaynadıktan sonra köfteler ilave edilip bir taşım kaynatılır.pilavımız kek kalıbına doldurulup büyük bir tabağa ters kapatılıp kalıp alınır.boş olan ortasına köfteli karışım doldurulur.sosu üzerinde gezdirilir. Servis Önerileri: yaptıgımız yemegi maydanoz ve domates ile dekore edebiliriz.kalan köfteli karısım garnitür şeklinde servis edilebilir. Püf Noktaları (İnce Ayrıntılar): pirinc iyi kavurulmalı ve köfteli karısımın sosu kaynatılmalı.bu sayede sos tutucu ve baglanmış olur.
-
Kardelen mutfakta:) ( Akdeniz yemekleri)
TON BALIKLI MAKARNA paket makarna 2 kutu ton balığı 1 çorba kaşığı tuz 1 çorba kaşığı zeytinyağ 1 çay kaşığı karabiber 4 adet domates 5 adet acı veya tatlı yeşil biber 1 çorba kaşığı salça 1 bardak su 2 diş sarımak 1 çorba kaşığı zeytinyağ Yapılışı: tencere içine su konur kaynayıncaya kadar beklenir, kaynayınca içine 1 çorba kaşığı tuz ile 1 çorba kaşığı zeytinyağını karıştırılır bu işlemlerden sonra içine istediğiniz türde 1 paket makarna atılır ve pişmesi beklenir. 20 dak. sonra makarna pişer ve bir süzgeç yardımıyla süzülür.makarna bir kenarda duradursun içinin sosu için tencerenin içine yağ eklenir kızınca içine ince doğranmış biberleri atıp kavurulur ve kuvrulmuş biberin üstüne ince kıyılmış sarımsağıatıp karıştırılır ardından onun üstüne ince doğranmış domatesi kayarak domates ezilinceye kadar pişmesi beklenir, ve pişen karışımın içine 1 çorba kaşığı salça ile su ilave edilip ton balığını ekleyip ve karabiber, tuzu ekleyip pişmesi beklenir pişen sosu makarnanın üstüne dökerek hafif karıştırarak servis yapılır. Püf Noktaları (İnce Ayrıntılar): makarna kenarda beklerken yapışma olaşılığı yüksek olduğundan pişen makarnayı sosla karıştırmadan önce sıcak suyla yıkayın birbirinden ayrılacaklardır.
-
Kardelen mutfakta:) ( Akdeniz yemekleri)
FAVA 500gr soyulmuş Bakla 2 Bsş Kuru Soğan 2 Orta Boy Patates Yeterince Zeytinyağı Tuz Yapılışı: Bakla soğan ve patatesler hepbirlikte eriyinceye kadar kaynatılır.Üzerinde oluşan köpük alınırken bir kaşık zeytinyağı ve yeterli miktarda tuz tencereye eklenir.Tenceredeki karışım iyice eriyince ince bir süzgeçten süzülür ve soğumaya bırakılır. Servis Önerileri: Üzerine zeytinyağı dökülerek servis edilmesi tavsiye edilir. Püf Noktaları (İnce Ayrıntılar): Kaynarken yağ eklenmezse soğuduğunda daha sert bir yapısı olacaktır. Eğer bakla bir gün önceden ılık suya ıslatılırsa pişma süresi kısalacaktır.
-
Kardelen mutfakta:) ( Akdeniz yemekleri)
MERCİMEKLİ MEZE Gereçler: Yeşil mercimek 1 su bardağı 170 gram Su 2 su bardağı 400 gram Yeşil soğan 3 orta boy 45 gram Maydanoz 1/3 demet 20 gram Taze nane 3/4 dal 10 gram haşlanmış mısır(hazır konserve) olabilir Yeşil biber 1 orta boy 15 gram Tuz 1 1/2 tatlı kaşığı 9 gram Zeytinyağı 4 yemek kaşığı 40 gram Limon suyu 3 yemek kaşığı 30 gram Kırmızı biber 1/2 tatlı kaşığı 1 gram Yapılışı: Mercimeği yıka, 2 su bardağı su ile bir gün önceden ıslat. Yumuşayıp, suyunu çekene değin, 25-30 dakika pişir. Sebzeleri yıka, ayıkla,yeşil biberin sap ve çekirdeklerini ayırdıktan sonra hepsini incecik kıy, 1/2 tatlı kaşığı tuzla mısırları,birlikte mercimeğe ekle, karıştır, servis tabağına koy. Yağa, limon suyu, kırmızı biber ve kalan tuzu ekle, iyice çırp, salatanın üzerine gezdir.
-
Kardelen mutfakta:) ( Akdeniz yemekleri)
MAKARNA KEBABI Gereçler: 1 paket cubuk makarna 250 gr kiyma 1 adet sogan maydonoz tuz,karabiber sos icin: 4 adet yumurta 4 bardak sut yarim bardak sivi yag 6 corba kasigi un 1 adet hellim (veya 250 gr kasar peyniri) Yapılışı: oncelikle makarna cok pismemek uzere iyice haslanir.dahan sonra kiyma ayri bir tavada kizartilir icine ince ince dogranmis sogan eklenir bir kac dakika sote edildikten sonra icerisine maydonoz tuz ve karabiber katilir. sosun hazirlanisi ise oncelikle yumurtalarimiz iyice cirpilir icerisine sutumuzu yagimizi peynirimizi katariz arzu edilirse az birazda tuz atilabilir. daha sonra hazirladigimiz bu karisim ocakta muhallebi kivamina gelinceye kadar surekli karistirilarak pisirilir. sosumuzu hazirladiktan sonra genis yayvan bir tepsinin icerisine makarnamizin yarisini koyuyoruz ve sonra hazirladigimiz kiyma icini makarnanin uzerine dokuyoruz. bu islemden sonra geriye kalan makarnayida kiyma icinin uzerine doktukten sonra hazirladigimiz beyaz sosuda makarnayin uzerine dokuyoruz ve bir kasik yardimi ile uzerini duzgun bir sekile getirip daha onceden isittigimiz yuksek dereceli firinimiza atip 20-30 dk uzeri pembelesinceye kadar bekleriz
-
Kardelen mutfakta:) ( Akdeniz yemekleri)
ZEYTİN YAĞLI BÖRÜLCE Gereçler: 1 kg börülce 3-4 yemek kaşığı zeytin yagı 1 orta boy soğan tuz kırmızı pul biber kurutulmuş kırmızı biber 4-5 adet orta boy domates yada 1 kaşık domates salçası Yapılışı: Börülceler temizlenip,doğranır.soğan ve domates küp küp doğranır.tencereye önce domates ve soğan daha sonra börülceler konur üzerine baharatları atılır kurutulmuş kırmızı biberde atılıp ocağa konur kısık ateşte 45-50 dakika pişirilir.AFİYET OLSUN... Servis Önerileri: DOMATES SALÇASI YERİNE DOMATES DAHA ÇOK LEZZET VERİR.
-
Aklımdasın
okuduğum yaşanmış bir aşk öyküsünü aktarmak istiyorum AKLIMDASIN Üniversite 2.sınıfa gidiyordum. Gençlik bu ya, başımda kavak yelleri esiyor. Zaman ise benim geleceğin en büyük gazetecilerinden biri olmam için geçiyor gibime geliyordu. Geliyordu ama ben derslerden çok, arkadaşlarla üniversite binamızın içerisindeki sahalarda ve ağaçların arasında top oynamayı, gezmeyi ve arkadaşlarla sohbet etmeyi tercih ediyordum. Ama itiraf edeyim, özellikle bahar aylarında etraftaki değişimleri, yeşillikleri geleceğin büyük gazetecisi gözüyle de izliyordum. Eh, gözleme yeteneğin olacak ve tabiattaki güzellikleri –bayanları- göreceksin de şairlik taslamayacaksın, aşık olmayacaksın olur mu? “Öğrenci dediğin fotokopisinden belli olur”, “Fotokopisiz öğrenci meyvasız ağaca benzer” öğrenci atasözleri uyarınca vize dönemlerinden bir ay önce gördüğümüz derslerin notlarının fotokopilerini bulup almak için Azim Fotokopi’ye gittim. Azim Fotokopi hemen hemen bizde ki bütün derslerin dönem içindeki notlarının fotokopilerini çoğaltır ve satardı. Orada fotokopileri alırken yanımda bizim birinci sınıfta gördüğümüz bir dersin fotokopisinin olup olmadığını soran bir kız vardı. Fotokopiciden o dersin notlarının olmadığını öğrenince oldukça üzüldüğünü gördüm. İçimdeki yardımseverlik duyguları kabardı. Belirtmeliyim ki genellikle güzel bayanlara karşı her zaman yardımseverimdir. Kıza dönerek: - “Her halde İletişim Fakültesinde okuyorsunuz” dedim. - “Evet” dedi. - “Bizim geçen yıl gördüğümüz Gazete Yazı Türleri dersinin fotokopileri bende hala duruyor. İsterseniz onları size ben temin ederim”dedim. - “Ah, size zahmet olmasın?” dedi. - “Yok canım ne zahmeti” dedim. Sonra oradan beraberce konuşarak çıktık. Yolda adını söyledi: Figen’miş. Neyse biz böylece tanışmış olduk. Ertesi gün ders notlarını ona verdim. Kız beni çok etkilemişti. Bir içim su derler ya öyleydi. Tabii, beni çok etkilediği içinde bana öyle gelmiş olabilir. Neyse... Bu yardım severliğimin karşılığında kız beni ne zaman görse hemen yanıma gelmeye başladı. Diğer arkadaşlarımla da tanıştırdım onu. Artık çok samimi olmuştuk. Olmuştuk olmasına ama kıza da tutulmuştum. Ne yapmalıydım... Düşünüyordum ama bir türlü de karar veremiyordum. Şimdi kıza arkadaşlık teklif etsem, yardım etmemin karşılığında ondan faydalanmak istediğimi düşünebilirdi. Ayrıca arkadaşlık teklif etmemin diğer arkadaşlarımın hele hele Osman’ın kulağına gitmesi... Aman aman ölsem daha iyi. Çünkü bizim arkadaş gurubumuzun arasında şöyle bir beddua vardı: “Allah seni Osman’ın medyatik diline düşürsün de, manşetlerden inme emi !” Çok düşündüm bir karar veremedim. En sonunda ona aşkımı mektupla ilan etmeye karar verdim. Bu amaçla oturdum ve usturuplu bir aşk mektubu yazdım. “Bu mektubu kaldığım yerin soğuk duvarlarını ısıtmaya çalışan yüreğimin her atışında ismini hatırlatan sıcaklığında yazıyorum. Bir melankoni içerisinde yazmaya çalıştığım bu satırlar daha çok seven yüreğimin sevilme mutluluğunu yakalaması için çabalaması ve belki de karşılıksız bir sevda bataklığına nasıl gömüldüğünün ifadesi. Acaba Figen; senin o melekler kadar güzel olarak tasavvur ettiğim hayalini gönlümden silip atsam mı diyorum. Yazık olmaz mı sorusu aklıma geliyor. Yazık olmaz mı aşkıma? Acaba unutsam sana karşı hissettiklerimi, hiçbir şey yaşanmamış gibi acaba bir anda geçen onca zamanın ötesine gidebilir miyim? Yakalanan bir kuşun esaretten kurtulmak için çırpınması gibi seni görünce çırpınan kalbimin atışlarını, yüzümün her kızarışını, benim sana olan tutkumu tavır ve yüz ifademden, heyecanımdan, titrememden anlamandan duyduğum korkuları... unutsam mı? Böyle bir şey mümkün olsa bile herhalde yaşadığım onca duyguyu bir anda jiletle kazıyıp, söker gibi atamam, atmam. Çevremde çok pişkin, yüzsüz, her şeyi çok rahat ifade edebilen biri olarak görülmeme rağmen aslında sevdiğine karşı aşkını ve duygularını ifadeden bile çekinen utangaç yapıda biri olarak sevgimi yazı ile belirtme ihtiyacı duydum. Sana olan sevgimi hoş karşılaman dileğiyle...” “Yakın çevrenden biri” Mektubu daktilo ile yazdıktan sonra bir zarfa yerleştirdim. Figen’in de aralarında bulunduğu arkadaşlarla okulun önünde sohbet ederken lavaboya gitme bahanesiyle gidip sınıfta Figen’in ders notlarını tuttuğu ajandanın içine koydum ve sonucu beklemeye başladım. Ertesi gün üniversitenin ana binasında bulunan yemekhaneye giderken Figen bir ara yanıma yaklaştı ve: - “Yükselciğim san bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalsın. Aramızdaki samimiyetten bir tek sana söylüyorum” dedi ve devam etti “Yahu dangalağın bir bana bir mektup göndermiş” dedi. - “Şaka mı yapmış mektupta?” diye sordum. - “Şaka mı bilmiyorum ama mektupta bana tutulduğunu, aşık olduğunu... falan filan yazmış işte. Yani oldukça duygulu bir dille bana ilan-ı aşk ediyor herif” dedi. Ben de: - “Peki kim bu herif”dedim. - “Ne bileyim, ismini yazmamış ki! Ama yazdıklarından bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum. Bir iki tahminim de var” deyince heyecanlanarak; - “Peki kim olabilir” diye sordum. - “Tahminime göre bizim gruptakilerden biri ve... Neyse ismini de sonra öğrenirsin Yüksel” dediği sırada diğer arkadaşların da yanımıza gelmesiyle sözünü keserek onlarla konuşmaya başladı. Beni bir merak sarmaya başlamıştı. Acaba tahmini ben miydim de tavırlarımdan öğrenmek için konuyu bana açmıştı. Anlamış mıydı acaba... İçim içimi kemiriyordu; mektup yazmasa mıydım. Eğer gerçekten benim yazdığımı anlamışsa ve benimle bir daha konuşmazsa ne yapardım. Belki hem bir arkadaşı yitirecektim, hem de sevdiğim kızı. Bu arada şeytan da dürtüyordu beni bir mektup daha yaz diye. Bu sefer duygularımı daha açık belirtecektim. Bu düşüncelerle tekrar daktilonun başına geçerek yazmaya başladım: “Figen; şu an sana söylemek istediğim ama söyleyemediğim duygular var ya, o duyguları sana bir sahilde hafif bir yağmur çisiltisi altında ıslanırken ve deniz dalgalarının, martı sesleriyle birleşerek oluşturduğu o nefis fon müziği eşliğinde dans ederken söylemek isterdim. Bilmem sen hiç birşeyi, pek çok şeyi kaybetme pahasına daha doğrusu yüreğin pahasına satın almak ister misin? Bil ki ben yüreğimi sana, senin için satmaya hazırım. Keşke sana olan aşkımı, seni görünce hissettiğim duyguları gözlerinin derinliklerinde köşe kapmaca oynarken anlatsaydım. Acaba anlatabilir miydim? İnsanlar madde ve mana arasında, denizde salınan tekneler misali gelip giderken; ben kendimi sevdama kucak açmış, senin gönül limanında demirlemiş olarak bulmak isterdim. Sana bağlanmak sarılmak ve ... Hayali bile yaşadığım hayatın sahte yaşantısından daha gerçek ve daha güzel. Mektubuma çok sevdiğim, güzel bir söz ile son vermek istiyorum: “Sevsen, sevilsen ve sevilebilir olsan” Beni sevilebilir biri olarak görmen dileğimle... “Yakın Çevrenden Biri” Mektubuma ek olarak da “Figen’e” diye ithaf ederek yazdığım: AKLIMDASIN Papatya açmış kırlardan Peygamber çiçeklerinin sarısından Kekik otlarının kokusundan Doyasıya içime çektiğim sen! Belki değilsin, belki farkındasın Sen benim hep aklımdasın Turnalarla gönderdim sana Gönlümde yetiştirdiğim gülleri Yalancı gönüllerde Karanlık tünellerde Aşkı aramaya çalışırken sen Senin aşkını hayat gibi yaşardım ben Belki aşkıma uzaksın, belki yakındasın Sen bilmesende hep benim aklımdasın ! Şiirimi de zarfa koyarak bu sefer postaladım. Ertesi günde dedemin vefat ettiği haberi geldi. Alel acele Gümüşhane’ye gitmek zorunda kaldım. Bir hafta sonra döndüm ve okula gittim. Figen beni görünce hemen gülerek yanıma geldi ve: - “Yüksel hani bana biri aşk mektubu yazıyor demiştim ya işte ondan ikinci bir mektup daha geldi. Bir de bana ithaf ederek yazdığı şiirini koymuş. Çok etkilendim.” - “Peki kim olduğunu bulabildin mi?” diye sordum. O da: - “Sana bir iki tahminim var diyordum ya... Artık emin oldum.” - “Emin mi oldun, peki kim?” diye heyecanla sordum - “Hiç tahmin edemezsin... Osman!” dedi. - “Osman mı?” dedim şaşırarak - “Tabii... Yakın çevremden biri, çok pişkin, yüzsüz, her şeyi çok rahat ifade edebilen biri olarak görünen başka kim olabilir?” deyince şaşkın, yıkılmış bir ifade ile: - “Çok şaşırdım” dedim. - “Şaşır, şaşır ... Dahası var. Emin olunca ben gittim ona ondan hoşlandığımı belirttim. Yazdıkları beni çok etkilemişti. Ayrıca çok utangaç, ona kalırsa bana hiç açılamayacak ve beni sevdiğini söyleyemeyecek... Bu sebeple ona ben açıldım. O da benden hoşlandığını fakat benim seninle olan diyalogumuzdan ve samimiyetimizden dolayı ikimizin arasında bir şey olduğunu sandığından bana açılamadığını söyledi. Düşünebiliyor musun ayrıca ikimizin arasında bir şey var sanıyormuş” dedi. Çok şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sonunda; - “Senin adına sevindim. Nihayetinde sana mektupları yazanı da bulmuş oldun böylece” dedim ve yanından ayrıldım. Bir yanda sevdiğim kız Figen diğer yanda en yakın arkadaşlarımdan Osman vardı. Ve ikisi de benim aşk mektuplarım sonucu... Tam bir çöküntü içerisindeydim, ne yapacağımı bilemiyordum. Bu hal içinde iki hafta okula gitmedim, hatta gidemedim. İki hafta kadar sonra okula gidince bu sefer Figen ve Osman bir ara yanıma geldiler. Osman bana: - “Yüksel seni yemeğe götürüyoruz. Orada sana bir de süprizimiz var” dedi. Ben de: - “Osmancığım bugün olmasa” deyince, Figen: - “İtiraz etme hakkın yok. Çünkü seni son zamanlarda hiç göremiyoruz. Okula uğramıyorsun bile” dedi ve kolumdan çekerek dışarı doğru sürükledi. Benim isteğim üzerine Karadeniz Pidecisine gittik. Yemek siparişini verdik. Bu arada ben sohbet esnasında elimden geldiğince espiri yapmaya, güleç olmaya çalışıyordum. Konuşma esnasında Figen bir ara bana dönerek: - “Sana bir süprizimiz var demişti ya Osman; şimdi onu söyleyeceğim sana. Biz Osman’la nişanlandık. Osman’ın romantik, duygusal mektuplarına dayanamadım. Ben de ona duygusal olarak karşılık verdim ve...” derken Osman söze girerek: - “Ne saçmalıyorsun, ne romantik, duygusal mektupları...” diye Figen’in sözünü kesince ben de Osman’ın sözünün devamını getirmesine fırsat vermeden hemen sözünü kesmek ihtiyacını hissettim: - “Demek ki Figen sendeki romantik, duygusal yönleri keşfetmiş ve sana tutulmuş. Çok şanslısın Osman; Figen’in kıymetini bil” dedim. Yemekten sonra Osman’ın ellerini yıkamak için lavaboya gittiği sırada masadaki peçeteyi aldım ve Figen’e dönerek sessizce: - “Bu günün anısına bu peçeteye duygularımı yazıyorum. Çıktıktan sonra yazdıklarımı oku ve sonra da yırt tamam mı?” dedim. Figen meraklı bakışlarla başını evet manasına salladı. Bende peçeteye O’na ithaf ederek yazdığım şiirin nakarat bölümü olan: Belki aşkıma uzaksın, belki yakındasın Bilmesen de, sen benim hep aklımdasın Ve altına da: “Allah’tan Osman’a ve sana mutlu bir yuva ve mutlu yarınlar diliyorum.” “Yakın Çevrenden” “Yüksel” notunu yazdım. Notu yazdığım peçeteyi katlayarak Figen’in eline tutuşturdum. Osman da yanımıza gelince; - “Sizin bu mutlu haberinize çok sevindim İnşallah Allah tamamına erdirir” dedim ve devamla “Bu gün de aslında çok işim vardı. Sizinle buraya gelince unuttum hepsini. Şimdi gitmem lazım; anlayışla karşılayacağınızı umuyorum” dedim. Birlikte dışarı çıktık ve tokalaşarak yanlarından ayrıldım. Bir süre sonra dönerek arkama baktım Figen peçeteyi yırtıyordu ve gözleri yaş doluydu. Benim onlara baktığımı görünce gözlerini silerek bana el sallamaya başladı. Bir daha arkama bakmaya cesaret edemeden gözlerimde beliren yaşlarla oradan uzaklaştım.
-
sakın elimi bırakma
SAKIN ELİMİ BIRAKMA Ilık rüzgarla gelen bir müzik sesiyle dalıverdim uzaklara; "Aşık olmak günahsa ben bir günahkarım, pişman değilim tanrım…" diyordu yumuşak bir ses… bir sızı saplandı ilk önce kalbime… sensizlik yüreğimi yakıyordu, sana hasrettim… sarı kurumuş yapraklar arasında yürürken rüzgarın yüzüme vurmasıyla kokunu duydum sanki… yalnızdım… mutsuzdum, sen yoktun… ebediyen gitmiştin… Şimdi yanımda olsaydın kollarınla beni sarar, yüzüme dağılan saçlarımı parmaklarınla düzeltirdin.. iki taraftan kulaklarımın arkasına sıkıştırır, "Böyle daha güzel aşkım"derdin… yüzüme düşen saçlarıma tuzlu gözyaşlarım karışıyor şimdi. "Sakın ha ağlama, seni birgün bile ağlarken görmek istemiyorum" derdin bana… şimdi bir yerlerden bakıyorsa gözlerin üzülüyorsundur… ama gözyaşlarıma söz geçiremiyorum sevgilim... Hani biz sonsuza kadar mutlu olacaktık? Hani birbirimizi terketmiyecektik? Neden beni tek başıma bırakıp gittin aşkım.? Kaza haberin geldiğinde inanamadım… evimizden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum… hastanede seni öyle kanların içinde baygın bir şekilde görünce dünya başıma yıkıldı… elini tuttum ve sen gözlerini açtın "Sakın ha! Sakın elimi bırakma" dediğin zaman bile "Gözlerindeki ormanda yağmur yağmasın" dedin… yanaklarımdan süzülen sicim gibi yaşlar yüzüne döküldüğünün farkında bile değildim.. ameliyathanenin kapısına kadar elini hiç bırakmadım ve mecburen elini ayırdılar benden… saatlerce o odada kaldın… çıktığın zaman komadaydın… doktorlar ümitsizce gözlerime bakıyordu… seni odana götürdüler.. neydi, neden o makinaları vücuduna bağlamışlardı.? Sen yaşayacaktın.. beni bırakmayacaktın yemin etmiştin..yavaşça elimi elinin üzerine koydum.. hiç kıpırdamıyordun… günlerce başucunda bekledim… farkında bile değildin… hep uyuyordun… yanında seni beklerken; geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi gözlerimden geçti… beni kızdırmaların, sinirletmelerin ve ondan sonra gönlümü almak için bütün evi ben yokken çiçek bahçesine çevirmen… doğumgünlerimizde birbirimize aldığımız müzik kutuları… hani son doğumgününde sana mavi bir kazak almıştım da hemen giyip mankenlik yapmıştın ya ve ben seninle dalga geçmiştim sen de pastayı alıp yüzüme yapıştırmıştın ve sonra da bütün evi pastayla alt üst etmiştik… ne kadar deliymişiz, ne kadar aşıkmışız… mavi kazağını son gördüğümde kanlar içindeydi.. kaza günü onu giyiyormuşsun meğer… çok sinirlettin beni, nasıl çıkacak şimdi kazaktaki kan lekeleri? Olmadı şimdi, iyileşir iyileşmez kazağını sen yıkayacaksın.. onu sana ben aldım atmak olmaz ki… Hala uyanmadın… bir hafta geçti hiç bir kıpırtı yok…doktorların biri gidiyor biri geliyor.. söyledikleri hiçbirşeyi artık anlamıyorum.. bu arada o yağmurlu gün geldi aklıma.. bisikletlerle yarış yaptığımız o gün.. hani ani bir yağmur başlamıştı da eve zor yetişmiştik.. balkonda durup yağmuru izlerken bir gün ğimiz olursa ismini Yağmur koyalım demiştik… bizim yağmurumuz yaz yağmuru olsun demiştik… Ve bir gün daha geçti işte, yanında sen o yatakta hareketsiz yatarken bir gün daha geçti… elim elinde.. ve başım yatağın yanında, kendimden geçmişim.. ve aniden elin elimde kıpırdadı.. aniden kırmızı, şiş gözlerimi sana çevirdim… ve gözlerini açtın… o halinle bile gülümsüyordun bana… dudaklarına küçücük bir öpücük kondururken sessizce gözlerimden yine bilinçsizce tuzlu gözyaşlarım dudaklarına düştü… kızar gibi yine baktın bana… "Tamam" dedim "Ağlamıyacağım…" Gözlerime baktın buğulu… hiç beklemediğim bir anda dudakların kıpırdamaya başladı "Affet beni" dedin, "Birbirimizi terketmiyecektik, hala daha da seni terketmedim ama…." dedin ve gerisini duymak bile istemiyordum, parmaklarımla dudaklarını kapattım, "Konuşma, yorulma, sonra konuşuruz" dedim ama başınla "Şimdi" dercesine işaret ettin… "Şehre inmiştim, yıldönümümüz için beğendiğin tek taşlı pırlanta yüzüğü alacaktım, aldım da… yanında 25 tane gül vardı, arabanın torpido gözünde yüzüğün, koltukta da güllerin vardı" dedin… ve devam ettin "Hayatımda geçirdiğim en güzel yılları seninle paylaştım, gözlerim, kalbim hep yanında olacak, arabadan emanetlerini almayı unutma" dedin bana… gözlerimdeki yaşları artık durduramıyordum… "Bir dahaki sonbahara yürüdüğümüz yolda yanlız yürüyeceksin ve çok güçlü olacaksın, beni affet aşkım seni bensiz bırakıyorum, seni canımdan çok seviyorum, son bir öpücük ver bana" dedin ve bir elim elinde bir elimle alnını okşarken istediğini yaptım dudakların sıcaktı ve aniden makineden ince bir ses geldi, elin elimden kopuverdi…. Gözlerin yavaşca kapandı…. Doktorlar koşup geldiler… öylece orda kalıverdim hareketsiz kaldım, donmuştum, sen yoktun artık… doktorlar seni götürdüler… artık sen yoktun, yanlızdım.. Ve şimdi sensiz geçen ilk sonbahardayım… yürüdüğümüz yolda kurumuş yaprakların arasında tek başınayım. Arabadan bana getirdikleri emanetlerimin biri evde diğeri parmağımda… yüzüğünü yaşadığımı sürece parmağımdan, güllerini yatağımın yanından hiç ayırmayacağım… mavi kazağını yıkadım, temizledim… yastığının üzerinde duruyor.. Hazan mevisimi, hüzün mevsimi… aşk mevisimi.. ayrılık mevsimi… Kulağımda bana söylediğin şarkıyla yürüyorum tek başıma söz verdiğimiz gibi sarı yapraklı yolda.... "SANA RÜYA DIYEMEM, SENDEN UYANAMAM KI NEREDE OLURSAN OL, SENINLEYIM BEN SANKI BULUTLU GÜNEŞIMSIN, SEVGILIMSIN BENIMSIN YAZ YAĞMURUM, KIŞ GÜLÜM, NEŞEMSIN KEDERIMSIN SENINLE DOLU DÜNYAM, GÜNDÜZÜM GECEM SENSIN ÖLSEMDE AYRILAMAM, BENLIĞIM RUHUM SENSIN..." Biliyorum her an her saniye benimlesin, beni izliyorsun. Iyi ki şarkılar var ve şiirler. Sen sözünü tutmadın, beni bırakıp gittin. Belki birgün aşkım... Bu yağmurlar diner ve biz yine birlikte oluruz hiç ayrılmamacasına. "HER YERDE HATIRAN VAR, HERŞEY SENINLE DOLU HERŞEYDE SENIN IZIN, BU YOL AŞKININ YOLU ALAMAZ BIN SEVGILI KALBIMDEKI YERINI SANKI IÇIMDE AÇAR BU SARMAŞIK GÜLLERI.... " Iyi ki şarkılar var...
-
Hayat kurabiyesi...
Hayat Kurabiyesi Bir tutam hüzün koyalım Biraz da mutluluk. Acıları kavurup,köşede bırakalım Aldığımız sevgileri havanda dövelim. Kinleri süzelim elekten Un haline getirelim hayal kırıklıklarını. Umut suyuyla yumuşatalım Biraz da şeker ilave edip karıştıralım. Hamur yapıp aşk fırına atalım pişsin İşte size hayat kurabiyesi. İsteyenler bunu sevgi sosuyla yesin İsteyen içinden hüznü seçsin. Yaşanacak bir hayat var. Acısıyla,tatlısıyla Yaşayalım.
-
merhaba
kardelen83 şurada cevap verdi: kardelen83 başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımherkeze çok teşekkür ederim güzel dostluklara arkadaşlar
-
merhaba
kardelen83 şurada bir başlık gönderdi: Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalımmerhaba arkadaşlar sitenizi tesadüf üzeri gördüm ve inceledim ..tek kelime ile mükemmel geldi özellikle üyeler arasındaki paylaşım dostluk harika sizlerle birlikte olmak sizlere katılmak istedim .. o güzel yüreğinizda banada yer varmı? güzel dostluklara ve paylaşımlara diyor saygı ve sevgilerimi yolluyorum