hepyeke tarafından postalanan herşey
-
Siz hangi meyvesiniz bayanlar?
KADIN VAR;Şeftalidir,ağızları sulandırır, KADIN VAR;Kirazdır,kurtluysa bulandırır KADIN VAR;Vişnedir,kaynat reçel diye tabak tabak, KADIN VAR;Karpuzdur,Yandın;çıkarsa kabak KADIN VAR;Cins armuttur,iyi gelmez bize, KADIN VAR;Muşmuladır,afiyet olsun size KADIN VAR;Greyfurttur,sıkarsın çıkmaz suyu, KADIN VAR;Keçiboynuzudur,kemir ömüy boyu KADIN VAR;Kestanedir,kış geçesiye sakla KADIN VAR;Kavundur,mutlaka kokla KADIN VAR;İncirdir,yaz kış yenir, KADIN VAR;Muzdur,hemen soymak gerekir Hasılı kelam,Dünyada her kadının benzeri bir meyve vardır Fakat evlenince erkeğin yediği hep ayvadır...
-
erkekler ne ister
Tanrı önce yerküreyi yaratır.Bakar ve der :güzel Sonra atmosferi yaratır:Kenardan bakar ve yine der:güzel Daha sonra toprakları dağları ve denizleri yaratır:Bakar ve der:güzel Erkeği yaratır bir baştan sona seyreder:güzel Sonra kadını yaratır bir hayli baktıktan sonra der:Önemli değil boyanır
-
Muazzez İlmiye Çığ
Arkadaşlar dün ünlü araştırmacı,tarihçi,yazar,Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın bir söyleşisine katıldım.Olağanüstü bir insan.95 yaşında olduğunu bilmek bile insanı etkiliyor.Yaşayan bir tarih.Böyle insanların değerini bilelim,bilmeyenlere anlatalım. 20 Haziran 1914'te Bursa'da doğan Muazzez İlmiye Çığ, ilkokula Kurtuluş Savaşı'nda göçmen olarak gittikleri Çorum'da başladı. Beşinci sınıfa geçtiğinde babası Bursa'ya öğretmen olarak atandı. Bursa'da, Fransızca ve keman dersi olduğu gerekçesiyle "Bizim Mektep" adlı, Zehra Hanım'ın kurduğu özel okula yazdırıldı. (Karikatürist Cemal Nadir resim hocası oldu.) Bu okuldan sonra, Bursa'da kızlar için başka okul olmadığından, 1926 yılında sınavla Kız Muallim Mektebi'ne girdi. 1931 yılında mezun olduktan sonra Eskişehir'e öğretmen olarak atandı. 1936'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne girdi. 1940'ta mezun olduktan sonra İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne atandı. 1972'de emekli oldu. 1935 yılı sonlarında açılan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne bir defaya mahsus olmak üzere ilkokul öğretmenleri de alınıyordu, bundan yararlanarak Öğretmen Okulu'ndan arkadaşı ve meslektaşı Hatice Kızılyay ile 1936 yılı başında Ankara'ya geldi. Büyük bir şans eseri, o güne kadar adlarını duymadıkları Hititoloji, Sümeroloji, Arkeoloji şubelerine girmeleri önerildi; kabul ettiler. 1940 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ni tamamlayarak Hatice Kızılyay ile birlikte İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne ilk üniversite mezunları olarak atandılar. "33 yıl müzede çalıştım; bir gün bile pişman olmadım. Müzede asıl önemli olan 1890'lardan itibaren Mezopotamya'da yapılan kazılardan gelen çiviyazılı tabletlerdi. Bu tarihten önce 1835-40'larda Irak'ta yapılan kazılarda tabletler çıkartılıyor ve Asurbanipal'in kütüphanesi bulunuyor. Muazzam bir şeydi bu. Bu eserler İngiltere'ye götürülmüş. Bir anlamda 1890'lara kadar çıkan bütün eserler Avrupa'ya gidiyor. Fakat Osman Hamdi Bey 1883'te bir nizamname yapıyor ve bu tarihten itibaren çıkarılan eserlerin yarı yarıya bölünmesi karara bağlanıyor." Muazzez İlmiye Çığ, bu eserlerin yurtdışına götürülmesine tepki gösteriyor, ama eklemeden edemiyor: "Yurtdışına götürdü diye tepki veriliyor ama bize gelenler 1940'a kadar öylece müzenin deposuna terk edilmiş duruyordu. Biz müzeye geldiğimizde tabletler, kazılardan çıktığı haliyle sandıklar içinde, kimisi gazetelere sarılmış biçimde üst üste duruyordu. Çok az kısmı numaralanmıştı. Üç bin kadar numaralı tablet vardı. Avrupa'da daha 1856'da yazılar çözülmüş, bir bilim haline gelmişti. Bir kısmı Hitit, bir kısmı Akad, bir kısmı da Sümer dilindeydi. Sümerliler 3000'lerin başlarında yazıyı icat etmiş, bunu önce taşlara resim yazısı şeklinde yazmış, sonra kil üzerine kamış kalemle yazmaya başlamışlardı. Ondan sonra bunları güneşte kurutuyorlar ve yazıyı geliştiriyorlar. Okullar açılıyor; ilk döneme baktığımızda okul tabletleri dediğimiz alıştırma, öğretme tabletleri var. Örneğin kelime listeleri yapıyorlar; bunlar öğretme maksadıyla yazılmış şeyler. Haftalık, aylık, yıllık listeler yaptıklarını öğreniyoruz. Bu tür bir yığın var. Bunlar dünyanın en eski istatistikleri... Mahkeme belgeleri, mahkeme zabıtları, evlenme belgeleri bile var. Düşünün, biz Cumhuriyet'e kadar belgeyle evlenmemişiz. Müzenin arşivinde böyle bir belge bulduk ve hemen yayımladık bunları. Bizim yaptığımız iş, bu kadar perişan vaziyette olan tabletleri ilk olarak konserve ettirmekti. Üzerindeki tuzları, çamur tabakalarını temizledik. Müzenin depolarında Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce çiviyazılı tablet, en aşağı 50 yıldan beri kazıdan çıktıkları gibi duruyordu. Daha önce uzman olarak Almanya'dan getirtilen, hocalarımız gibi Musevi asıllı Dr. F. R. Kraus ile birlikte 1948 yılına kadar, o ayrıldıktan sonra da ikimiz çalışarak tabletlerin konserveleri; devirlerine, konularına, tarihlerine göre tasnifleri; numaralandırmaları bitirildi ve kutular dolaplar içinde kendilerine ait odalarda korunmaya alındı. Bugün Batılı bilginlerin "Bir abide yarattınız" dedikleri, araştırıcılara her türlü kolaylığı sağlayacak, 2500 yıl içinde yazılmış 74 bin tableti kapsayan bir 'Çiviyazılı Belgeler Arşivi' meydana getirilmiş oldu. Bu arada yerimizi dolduracak iki uzman da yetiştirildi." Tüm bu çalışmaları yaparken bir yandan bilimsel çalışmalarını da sürdüren Muazzez İlmiye Çığ, Hatice Kızılyay ve yabancı araştırmacılarla büyük bir özveriyle çalışarak 3000'den fazla tableti kitaplar, makaleler halinde yayımlayarak bilim dünyasına sundu. Bunlar arasında Sümer edebiyatına yeni konular kazandıran veya bilinmeyenleri tanımlamaya yarayan Sümer edebi metinleri ayrı bir önem taşır. "Bu arada bilimsel çalışmalarımız da oldu. Yurtdışından gelen araştırmacılarla beraber çalıştık. Tabletleri okuyup transkripsiyon yaptık. Transkripsiyona, tabletteki ölçülere göre kopya ettik. Bu şekilde üç bin tabletin kopyasını yaptık ve sekiz cilt halinde bunları yayımladık. İlk kitap, Samuel Noah Kramer'in yazdığı Tarih Sümer'de Başlar kitabının Türkçe'ye çevirisi oldu. Kramer ile müzede Sümer edebi metinleri üzerinde çalışmış, 600 tabletin kopyasını içeren bir kitap yayımlamıştık. Kramer'le uzun süre çalışmalarımız oldu. Kramer emekli olduktan bir süre sonra Amerika'ya gittim; bir sohbet sırasında Sümerlilere ait Türkçe'de hiç kitap olmadığı üzerine konuşurken, 15 dile çevrilen Tarih Sümer'de Başlar'ı hatırlattı ve "Neden sen çevirmiyorsun?" dedi. Ve bu konuşmanın sonrasında kitabı çevirmeye başladık. Çeviriyi Tarih Kurumu bastı, tabii mutlu oldum. Kitap yoğun ilgi gördü. Bunun üzerine düşündüm ki çocuklara da bir şeyler yapmalıyım. Ve böylece Zaman Tüneli'yle Sümer'e Yolculuk doğdu. Kültür Bakanlığı hemen aldı ve yayımladı. Ve bu kitabın ardından Ludingirra'yı yazmaya başladım. Ludingirra adlı şairin 3 tane şiirini biliyorduk; bir tanesi annesi hakkında yazdığıydı. Bu o kadar çok sevilmiş ki kendinden 4-5 yüzyıl sonra Hititler almışlar Sümerce'sini kendi dillerine çevirmişler. Suriye'de Ugarit'te de bir kazı yapıldı -yeni adı Rasşainva- orada da birçok tablet bulundu. Çok büyük bir tesadüf eseri İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde annesine yazdığı şiirin tümü bulundu. O dönem çok sayıda şair var ama adlarını bilmiyoruz. Sümer'e Yolculuk'ta bütün Sümer şiirini, efsanelerini, törenlerini, dinlerini, günlük yaşamlarını, hukuklarını, hatta mizahlarını hepsini o kitabın içine sığdırdım. Ondan sonra dış kaynaklı araştırmalarda Sümer dininden Tevrat'a giren birçok konuları ortaya koydular. Ben de araştırdım bu konuyu ve Kuran, İncil ve Tevrat'ın Sümerdeki Kökeni adlı kitap ortaya çıktı." 1972'de emekli olan ve o zamandan bu yana çalışmalarını sürdüren Muazzez İlmiye Çığ, müzede yayımlanan sekiz kitaba ilave olarak beş kitap daha yayımladı. Sümerlilerle ilgili bilimsel ve popüler yazılar da kaleme alan Çığ, çeşitli dergi ve gazetelerde yüzden fazla yazı yayımladı.
-
Hırsızın böylesi
Arkadaşımın başına gelmiş bir hırsızlık olayını onun ağzından aktarıyorum. Bunaltıcı bir yaz gecesi 3. kattaki evimin balkon penceresini hafif aralık bırakıp mışıl mışıl yatmaya çekiliyorum.Başıma gelecekleri bilsem o kadar rahat olmazdım herhalde.Sabaha karşı 5-6 sularında bir tıkırtıyla uyanıyorum ve yarısı evin içinde,yarısı dışarıda,omuzunda çantalarla kaçmaya çalışan mahlukatla gözgöze geliyorum.Ulan,kim,ne demeye kalmadan herif önce çantaları aşağıya atıyor,sonrada kendisini.Hemde 3.kattan.Ben hırsız var diye bağırırken biryandanda acaba bişey oldumu herife diye balkondan aşağıya bakıyorum.Adam turp gibi sanki paraşütle atladı deyyus.Hırsız var yakalayın diye balkonda boş yere kendimi paralıyorum.Aşağı atlamayı gözüm yemiyo tabii.Aşağıdan cevap geliyo <bağır bağır duyan olur seni belki bu saatte> Sinirden gözüm dönmüş vaziyette bağırmaya devam ediyorum<şerefsize bak soydu soğana çevirdi bide dalga geçiyo>Tam bu sırada evin karşısındaki camiden sabah namazını bitiren cemaat dağılmak üzere.Apartmanın kapıcısını görüyorum. <Mustafa efendi yakala hırsızı> Mustafa efendi hırsızın yanından efendi efendi geçiyo,hiç oralı bile değil.Hırsızdan cevap geliyo <merak etme uğramam bi daha buralara> Soyulduğumamı yanayım küçük düştüğümemi yanayım giden mallaramı yanayım(yeni aldığım dizüstü bilgisayar,cep telefonu,cüzdan para vs vs) Bu kadarla kalsa iyi,öğleden sonra çalınan telefonumdaki hattımı arıyorum. Çalıyo,çalıyo çalıyo ve -Alo kimsin -Elindeki telefonun sahibiyim,sen kimsin -Bu sabah tanışmıştık ya -ulan soydun bari kimliklerimi ver ne işine yarıyacaklar -Merak etme abi bırakacağım biyerlere -nereye bırakacaksın söylede gelip alayım -Leventteki mc donalds'ın önüne gel,Ha bilgisayarı istersen sana satayım -????????!!!!!!!!!!! -250 ver yeter -Tamam ulan alıyorum(kelepir mal almazmıyım) Bir hışımla çıkıyorum dışarı taksiye atlıyorum hayatımın en ilginç randevusuna gidiyorum.Bu arada taksiciye dert yanıyorum.Abi yanlış yapıyosun diye nasihatıda alıyorum.Ben o yanlışı pencereyi açık bıraktığımda yaptım zaten.Levente geliyoruz mcdonalds yok ortada.Taksicinin telefonundan hırsızdaki telefonumu tekrar arıyorum. çalıyo,çalıyo -Alo -Leventteyim burada mcdonals falan yok -Abi 4.Levent -****** tamam geliyorum Yeniden yola koyuluyoruz sonra düşünüyorum yaw ben kapıyı kapattım anahtar hırsızda -Dön,dön beni aldığın yere,çabuk Dönüyoruz,bir koşu hemen yukarı çıkıyorum kapıda bi not<saol abi çok işime yaradı bu para>yerde kimliklerim duruyo.
-
Diplomasi
Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış.Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar,çiçekleri koklarken kayboldugunu fark etmiş.Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor "Şimdi başım dertte" diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?" Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış. "Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş leopar. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş.Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım" demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. "Şimdi ne yapacağım ?" diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparin geldiği yöne dönerek,kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmus;"Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok!" !!!!!!!! Diplomasi böyle birşey işte... Yapabiliyorsan; hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün,düşmanını kendi silahı ile yen...
-
Test
Aşağıdaki test sorularını cevaplara bakmadan cevaplayınız. Soru 1. Sekiz çocuğundan üçü sağır, ikisi kör, biri zeka özürlü ve kadının kendisi frengili... Kadın hamile, kürtaj olmasını önerir misiniz? Aşağıdaki cevabı görmeden bir de şu soruyu okuyun. Soru 2. Dünya liderini seçme zamanı ve sizin oyunuzun önemi çok büyük. İşte adayların özellikleri: Aday A: Bir takım kötü politikacılarla işbirliği halinde, astrolojistlere danışıyor. İki metresi var. Bir sigara yakıp diğerini söndürüyor ve günde 8 ila 10 martini içiyor. Aday B: İki kez işten kovulmuş, öğleye kadar uyuyor, üniversitedeyken uyuşturucu kullanmış ve her akşam neredeyse yarım şişe whisky deviriyor. Aday C: Bir savaş kahramanı, vejetaryen, sigara içmiyor, çok nadiren bira içer ve evlilik dışı hiçbir ilişkisi olmamış. Hangi adayı seçerdiniz? Önce karar verin sonra aşağıdaki cevaplara bakın. Aday A : Franklin Roosevelt Aday B : Winston Churchill Aday C : Adolf Hitler Ve birinci sorunun cevabı: Eğer cevabınız evet ise, Beethoven'in yaşamasına izin vermediniz
-
Hasta çocuk annesi
Arkadaşlar hasta bir çocuğun annesinin hissettiklerini sizlerle paylaşmak istedim sadece Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım. Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim. Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve çalışmayacağım. Bu öğleden sonra Mc Donald's a gideceğiz ve iki tane çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar uyumayıp bahçede oturup yıldızları saymana izin vereceğim. Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Allaha şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim. Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim. Ve bu gece yatağına iyi geceler öpücüğü vermeye geldiğimde biraz daha uzun tutacağım kollarımda. Allaha senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım.....
-
sonunda başardık..
çok güzel hazırlanmış hazırlayanların ellerine sağlık
-
Şiirlerim
Hırçın denizlerin hiddetli dalgaları vardırya hani Kıyıya vurduklarında çatlayan,köpük köpük parçalanan Denizlere sığmayan aşmak isteyen Bilinmedik toprakları ıslatmak isteyen İçimdeki özgür ruh gibi Kabına sığmak istemeyen Önüme gerilen setlere çarpıp çarpıp dağılan bir ruh Ama eskiden daha özgürdü o ruh Daha kendini bilmez Daha vurdum duymaz Daha uçarı Daha havalı Zamanla hızı kesildi tabi Aşmak istemiyor artık kendini Daha sakin vuruyor kıyıya Rahat,huzurlu bir liman arıyor artık Nice limanlarda istediğini bulamayan Bu huzursuz ruha yer var mı limanında
-
Şiirlerim
Olmazya Hani olurda bir gün Bulursam Alaaddinin sihirli lambasını Okşayarak çıkartsam cinini Dile benden ne dilersen dese Ama üç dilek hakkın var ona göre Kimbilir neler dileyebilirim Bir düşüneyim Dünya malımı dilesem Altın,gümüş,elmas,zümrüt Katlar,yatlar,arabalar Masal bu ya dile dileyebildiğin kadar Şan şöhret mi dilesem acaba İnsanların imrenerek baktığı Bir hayatım olsun diye Olmazmı olur tabi Ne yapayım hazineyi En büyük hazinem sensin zaten Şanı,şöhreti ne yapayım Sen yanımda olduktan sonra Kimse imrenmesin Bakmasın bana Unutmadan Üçüncü bir hakkım daha vardı Tüm bunlara ilaveten Sonsuza kadar seni diliyorum Yanımda olasın diye Hazineleri,şanı,şöhreti birlikte paylaşalım diye
-
Şiirlerim
teşekkürler zeytin sende hoş geldin aramıza, asıl güzel olan bunları bana hissettirendir.sevgiyle kal
-
Şiirlerim
Aşk dedikleri Umutsuzca aşkı arayanlara Acıyorum Çünkü biliyorum zordur bulmak Buluncada kaybetmemek En kuytu yerlerdedir sanki En umulmadık anda çıkar insanın karşısına Gözü kördür hatta Nerede,nasıl,Kimi göreceğini Bilemez mesela Şaşkındır birazda İnsanın elini,eline Dilini,diline bağlar Nereye koyacağını bilemezsin elini Dilin senden bağımsız konuşur bazen Sakardır,ayakların birbirine dolaşır Yürüyemezsin onun yanında Oturmanı,kalkmanı ayarlayamazsın Ama çok güzeldir Bulduğunda Aşksız yaşadığın yıllara acırsın fütursuzca
-
Şiirlerim
Teşekkür ederim İnterlock senin şiirlerin kadar özgün ve ilginç olmasada idare eder.bu arada şiirlerinin türkçe mealini beyan edersen müteşekkir olurum.
-
Şiirlerim
Çöl Yine aynı dert Aynı tasa İçim yine sıkıntıda Sensizlik boğuyor beni Çölün ortasında Etrafım dört duvarla çevrili gibi hissediyorum Sensizliğin uçsuz bucaksız çölü bu Dermanım kalmıyor bazen Yakıcı çöl güneşi kavuruyor benliğimi Bir yudum suyun hayat olduğu bu ortamda Eriyorum her geçen zamanla Bazen bir serap gibi beliriyorsun Koşuyorum umutla Yeni bir güçle canlanıyor vücudum Ama yine sensizlik,sessizlik Sana kavuşmadan rahat yok bana Bekliyorum çölün ortasında Umutla Belki üzerime yağarsın da Hayat bulur bu canda
-
Şiirlerim
Deli Sen Benim seni sevdiğim kadar Sevebilirmisin beni Ben Altın tepside sunuyorum sana Yaralı kalbimi Sen Benim seni düşündüğüm gibi Düşünüyormusun acaba beni Ben Sen iste kıyarım Öldürürüm kendimi Sen Dünya güzeli Rüyalarımın prensesi Ben Biçare,aşkına divane Bir deli
-
Şiirlerim
istiyorum gözlerine bakmak içinde hapsolmak sadece bakıp bakıp kaybolmak gözlerinin içinde hapsetmek seni gözlerimin içine kalbime kalbimin derinlerine saçlarını koklamak okşamak saatlerce bıkmadan usanmadan içime çekmek kokunu sadece sarılmak sıkı sıkı tenini hissetmek ve sıcaklığını tüm benliğimde dudaklarını öpmek sevgiyle aşkla öpmek dudaklarını seni sadece seni yanımda yakınımda görmek istiyorum hissetmek istiyorum koklamak istiyorum öpmek istiyorum sadece seni istiyorum
-
Şiirlerim
Uzaktaki sevgiliye Uzaktasın biliyorum oradasın Ne yaparsın ne edersin Ne yer ne içersin İyimisin evin sıcakmı Elini mi yaktın yine Sobayı tutuştururken Neredenmi biliyorum Benimde içim yandı ondan Açmısın yemek yaptın mı Benim boğazımdan geçmiyor inan Biliyorum yalnızsın Ama yalnız değilsin ben varım İnan ki sevgili Zorlukla elde edilen şey Daha bir mutlu eder insanı Çekilen çilelerin Sonunda gelen refah Daha bir değerli gelir insana Bil ki sevgili Bütün bu çektiğin ızdıraplar Bir gün son bulacak O gün benimle birlikte olduğun gün olacak
-
Şiirlerim
Seni düşlüyorum Bugün yine bebek sahilinden geçtim Boğaz bir başka güzeldi bugün Bir başka esiyordu rüzgar Daha bereketli bir günmüydü Banamı öyle geldi bilmiyorum Balıkçıların yüzü gülüyordu hep Sevgililer gördüm sarmaş dolaş Gülüyorlar,eleleler,öpüşüyorlar Dünya umurlarında değil Sevince bir başka oluyormuş dünya Farkedemediği güzelliklerin farkına varıyormuş sevince Bugün yine Bebek sahilinden yanlız geçtim Yine yanımda seni dileyerek geçtim Bu sahilde seninle yürümeği Seninle elele tutuşmayı Seni aşkla öpmeyi düşleyerek geçtim
-
Şiirlerim
Ey Sevgili Ey sevgili Nedir bendeki bu sancı Sevgiden mi, yoksa acıdan mı Benliğimi saran bu ateş Isıtır mı beni, yakar mı Bir bilinmez boşlukta Arıyorum umutsuzca Yolunu kaybetmiş çocuk gibiyim Uzatıyorum ellerimi Bakma öyle Ya tut beni Ya da çık Bana bırak hayatımı
-
Şiirlerim
Yemin Olur da bir gün vazgeçersem eğer Seni düşünmekten Görecek başka günüm olmasın Atmasın bu yürek sen olmayacaksan eğer Olur da bir gün vazgeçersem eğer Seni sevmekten Gönlüm karalar bağlasın Sevemesin hiç kimseyi seni sevmeyecekse eğer Olur da bir gün vazgeçersem eğer Seni mutlu etmekten Kanasın, kanasın kapanmasın içimdeki yara Sana verdiğim sözler seni üzecekse eğer Eğer vazgeçersem senden, aşkımızdan, sana olan sevdamdan Tanrı şahidim olsun, cehennem mekânım olsun En büyük yeminim bu olsun Sen de vazgeçmeyeceksen eğer.
-
Şiirlerim
Sensiz ben hiçtim Yapayalnız,İçi boş bir gemi gibi Yelkensiz,yekesiz,pervanesiz Rüzgar nereden eserse oraya savrulan Yolcusuz,kaptansız boş bir gemi Sensiz ben yoktum Dünsüz,bugünsüz,yarınsız Gelecekten ümitsiz geçmişinden mutsuz yeni acılara kayıtsız Senin limanına sığındım Sevgiden aşktan yoruldum Senin kollarına sokuldum Sıcaklığına,dinginliğine kavuştum Ümitlerim seninle yeşerdi Geçmişimi seninle unuttum Seninle kalbimi doldurdum Senin varlığınla hayat buldum
-
Şiirlerim
Selam arkadaşlar,yeni üyeyim foruma yazacağım ilk yazının kendi şiirlerim olmasını istedim.Umarım beğenirsiniz. Bugün kazağımda bir saç teli buldum Uzunca Bana ait olmayan Senden kalan Sen kokan Seni hatırlatan Aldım avuçlarıma O narin ellerini tutar gibi Tuttum şefkatle yüreğim sızladı İçim burkuldu elimdeki senden Utanmasam ağlardım Gözlerim doldu yinede İki damla yaş benden Bir saç teli senden yoğurdum ellerimde Bari onlar kavuşsun diye birbirlerine Sadece bir saç telin kaldı üzerimde Birde nikotin kokusu sigaranın İçme dedim kaç defa Söz verdin her seferinde Ama yinede Bir saç teli kaldı Birde nikotin kokusu üzerimde