DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
ALEVİ NASIL DÜŞÜNÜR... (Peki, bu Ilımlı İslam Devleti nasıl bir 'model' olacak? 'Hanefi - Sünni modeli' mi olacak? 'Alevi - Bektaşi modeli' mi olac)
Düşünce ve katkılarınıza teşekkürler sevgil dostlar.. Bu yıl Hacıbektaş Şenlikleri sırasında ''Bilimsel Devrim ve Kemalizm'' konulu bir açık oturum vardı... Prof. Ali Naki Selmanpakoğlu 'nun yönettiği panelde, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Ferit Bernay , Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri Yamaç ve Mustafa Balbay konuştular... Konu felsefi, bilimsel, siyasal, güncel boyutlarıyla irdelendi... Ortadoğu Savaşı, Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesini gündeme getirirken Türkiye kendine özgü büyük bir tehdit altında bulunuyor... Nedir o?.. Bilimsel Devrim'ini çoktan gerçekleştirmiş Batı'nın emperyalizmi ile Aydınlanma'nın dışında kalmış İslam dünyası arasında sıkışarak Kemalist Devrim'in kazanımlarından uzaklaşmak tehlikesi toplumu kuşatmıştır... Bu çelişkiyi çözmek Türkiye için insanlığa bir armağan, uygarlığa bir katkı sunmak olacaktır... İslam dünyasında 'Aydınlanma' yı, geç de olsa 'Kemalizm' le benimseyen Türkiye tektir... Bu tekliği, özelliği, onuru 'ılımlı İslam devleti modeli' ne dönüşerek tarihe gömmek, uygarlığa aykırı gidişatın akrebiyle yelkovanını tersine çevirmek utancını alnımıza yazar... Anadolu'da Bilimsel Devrim ve Aydınlanma anlamına gelen Kemalizm'den vazgeçmek, Türkiye için irticanın ta kendisidir.
-
DİYANETİN AİLE DANIŞMA BÜRASINDA BOŞANMAYA ÇÖZÜM REÇETESİ... (Bir bardan suya 100 felak, 100 nas oku! ve kocana içir... Allah yardımcınız olsun...)
"Cevapsız kalmak sorunu kabul etmek" olduğunu çok iyi biliyorlarda ondan cevap vermiyorlar segili grejuva... Belki anlamamışlardır.. Keğıda yazdıkları reçeteyi kendi el yazılıları ile aşağıda gönderiyorum... Umarım biraz olsun gerçekliğin farkına varırlar.. . .
-
DANIŞTAY'DA "TÜRBAN" DEHŞETİ... (Danıştay İkinci Dairesi üyelerini 'TÜRBANLI ÖĞRETMENE müdürlük yolunu kapatan karar yüzünden hedef aldığını' söyle..)
Arslan'ın akıl sağlığı yerinde... YAPTIĞI APTALLIK ROLERİ TUTMADI... Duruşma salonunda dikkat çekici hareketleriyle ''rapor peşinde'' olduğu belirtilen Danıştay 2. Dairesi'ne ve gazetemize yönelik saldırıların faili Alparslan Arslan 'ın ''akıl sağlığının yerinde'' olduğu bildirildi. Danıştay 2. Dairesi ve gazetemize yönelik saldırıların faili Arslan'ın avukatı Ahmet Doğan ve babası İdris Arslan , 11 Ağustos'ta Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada, Arslan'ın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespit edilmesini istemişti. Mahkeme heyeti de, Arslan'ın ''suç tarihinde ve halen akıl hastası olup olmadığına'' ilişkin Numune Hastanesi'nden rapor alınmasına karar vermişti. Edinilen bilgiye göre, önceki akşam Sincan F Tipi Cezaevi'nden Numune Hastanesi'ne götürülen Arslan'a bir dizi psikolojik test uygulandı. Uzman doktorlardan oluşturulan heyet, test sonuçlarına göre Arslan'ın akıl sağlığının yerinde olduğuna karar verdi. Arslan'ın bu kararın ardından Sincan F Tipi Cezaevi'ndeki tutukluluğunun süreceği kaydedildi. Duruşmada kaçmaya çalışmıştı Arslan, saldıraya ilişkin davanın ilk duruşmasında suçunu itiraf etmiş, ancak, bu ifadeleri reddeden Aslan'ın avukatı Ahmet Doğan, müvekkilinin akıl sağlığının yerinde olmadığını öne sürmüştü. Arslan'ın avukatı Doğan'ın hastanenin verdiği rapora da itiraz edeceği öğrenildi.Arslan ilk duruşmasında, ''Namaz kılmak istiyorum'' diyerek iki kez mahkeme salonundan kaçmaya kalkışmıştı.
-
DİYANETİN AİLE DANIŞMA BÜRASINDA BOŞANMAYA ÇÖZÜM REÇETESİ... (Bir bardan suya 100 felak, 100 nas oku! ve kocana içir... Allah yardımcınız olsun...)
Elem Terefiş Kem Gözlere Şiş! (*1) Diyanet'in aile danışmanlarından 'yuva kurtarma' kılavuzu... Diyanet’in aile danışmanları şiddet gören kadınlara duayla yol gösteriyor. ‘Kocam beni dövüyor’ diyen kadına, ‘okunmuş su iç, kocana da içir’ diyerek tavsiyelerde bulunuyorlar. Diyanet’ten yardım isteyen iki kadın ve aldıkları cevaplar... İstanbul Müftülüğü'ne bağlı Süleymaniye'deki Aile Danışma Bürosu'ndan yardım isteyen biri telefonla diğeri direkt yardım isteyen iki kadına aynı tavsiyelerde bulunuldu ve aynı reçeteler verildi. 31 yaşındaki A.C.'nin Diyanet'in danışmanıyla yaptığı telefon konuşması şöyle: A.C.: Ben temizliğe gidiyorum ama kocam çalışmıyor. Temizliğe gittiğim halde, kocamın yakınları bana sen kötülük yapıyorsun' diyorlar, tehdit ediyorlar. Ben öyle birşey yapmıyorum. Üç çocuğum var. Ayrılmak istedim, seni öldürürüz' dediler. Ne yapacağımı bilmiyorum. Buradan yardım alabileceğimi söylediler. Danışman: Öncelikle dua edilebilir. Öncelikle duadan ayrılmamamız gerekiyor. A.C.: Ben çok dua ediyorum. Çok korkuyorum ne yapmam lazım? Danışman: Siz cıngar çıkartmış olsanız, bir şey yapamazlardı. Bakarsınız olmayacak gibiyse verirsiniz mahkemeye ayrılırsınız. A.C.: Beni kim koruyacak o zaman? Danışman: Yani kim koruyacak? Polis. O zaman ayrılmayın, ailenizle birlikte kalın. Bakın ben size bir dua vereceğim. 100 tane Felak, 100 tane Nas okuyacaksınız. A.C.: Hepsini okuyorum. BİR BARDAK SUYA 100 FELAK 100 NAS OKU! 27 yaşındaki S.G., Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İstanbul’daki Aile danışma Bürosu’na gitti. Büroda üç başı kapalı danışmanın bulunduğunu, birinin kulaklıkla konuştuğunu, diğerinin bilgisayarda fal açtığını, diğerinin de önünde Kur’an olduğunu söyledi. S.G.’nin yaşadıkları da şöyle: S.G.: Eşim bana karşı şiddet kullanıyor, alkol alıyor. Eşim ve ailesiyle aynı binada oturuyoruz. Danışman: Çalışıyor musun? Maddi kaynağın var mı? S.G.: Evim kira değil, haftada iki kez temizliğe gidiyorum. Danışman: Çocuğun var mı, kocan sana bakıyor mu? Size dua verebilirim. Bu duayla Allah yolunuzu açık eder. İbadetinizi yapıyor musunuz? S.G.: Eşim beni içkiliyken ilişkiye zorluyor. Danışman: Karşı gelebiliyorsanız karşı gelin. Ama karşı gelemiyorsanız boşanın. Bunun için de dua edin. Allah size iş bulsun. Eşiniz Allah’a inanıyor mu? “Gel umreye gidelim” deyin. Arkadaşlarıyla konuşun. Onu caydırmaya çalışın. İçkiliyken zaten bir adamın sizi zorlaması çok ********* S.G.: Ayrılmayı düşünüyorum.Yoksa çocuğumun babasıdır deyip çekeyim mi hangisi daha mantıklı? Danışman: Zor bir durum. Adamı eğitme imkanınız varsa... S.G.: Bana avukat bulabilir misiniz? Danışman: Bizim öyle bir birimimiz yok. Bu anlamda sivil toplum ünitelerinden yardım alabilirsiniz. Biz para yardımı yapmıyoruz. Sarıyer Müftülüğü’nde sohbetler var, oraya katılabilirsiniz. Belediyelerin avukatları belki sizin boşanma davanıza bakabilir ama bilmiyorum. Çocuğunuz için de tehlikeli, babasını örnek alabilir. Babaya onu söylemek lazım, “Bak artık bu çocuk büyüyor, erkek imajını, baba imajını zedeliyor” diye söylemek lazım. Baba çalışıyor mu? S.G.: Çalışmıyor. Danışman: Ailesi destek olsun, destek olmuyor mu? Doktora gitmeyi teklif ettiniz mi? AMATEM’e götürebilirsiniz. Buraya getir, burada söyleşilerimiz var ya da Sarıyer’e getir. Umre’ye gitmeyi teklif et. O alkollüyken görüntülerini çek, ona seyrettir. Arkadaşlarından rica et, onlar konuşsunlar. Bize bir telefon etsin, biz bir konuşalım, belki doktora gitmeye ikna ederiz. S.G.: Ben şimdi boşanırsam. Danışman: Yok bizim öyle bir yardımımız yok. Biz yalnızca sohbet edebiliriz. Yavaş yavaş kendine geliyorsa devam edin, gelmiyorsa da ayrılırsanız. Eviniz yok, sokakta kalacaksınız. İşiniz yok. Onun için çekmek zorundasınız. Allah yardım etsin. Ayrılmak iyi olur ama, şartlarınızı oluşturun. S.G.: Dini olarak onu reddetmem günah mı? Danışman: O Allah’ın buyruklarına karşı gelmiş, onun için günah olmaz. Ne kadar çok sabrederseniz Allah sizi öbür dünyada mükafatlandırır. Onun ne kadar kötü insan olduğunu bildiğiniz halde onu düzeltmeniz sizi hayırlı kul yapar. Çektiğiniz acılar ıstıraplar hepsi sizin için öbür dünyada mükafat. İbadet edeceksiniz. Düzgün bir aile reisini reddetmek günah. Düzgün bir adamsa, adam neden hoşlanıyorsa onu yaparsınız ama bu düzgün değil. Onun için yapmamanız günah değil. Bu duaları okuyun. Suya okuyun ve için. Allah yardımcınız olsun. BİLİM DIŞI! Konuyla ilgili olarak görüşleri alınan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İzzet Er, Danışma Büroları’nda görevlendirilenlerin eğitimden geçtiklerini, duayla, suya üflemeyle sorunlara çözüm bulmanın bilimdışı olduğunu ileri sürdü. Er, bu tür uygulamlara izin vermeyeceklerini söyledi. ___________________________________________ DİPNOT: (*1) - http://www.digimedya.com/Content/News/140818.aspx
-
ALEVİ NASIL DÜŞÜNÜR... (Peki, bu Ilımlı İslam Devleti nasıl bir 'model' olacak? 'Hanefi - Sünni modeli' mi olacak? 'Alevi - Bektaşi modeli' mi olac)
Alevi Nasıl Düşünür?... Sağda, solda, basında, televizyonda, siyasette, şurada burada Alevilere ilişkin çok yayın yapılıyor... Alevi - Bektaşi kesimini birbirine düşürmek için elinden geleni ardına koymayanlar var... Tüm oyuncular sahnede... Peki, bunların çürüğünü temizinden ayırmak için elde bir ölçüt, Frenkçesiyle 'kriter' yok mu?.. Var!.. ** Alevi - Bektaşi her şeyden önce kendi kendisine bir soruyu sorup yanıtlayacak: - Bu durmadan konuşan ya da yazan kişi Atatürk 'ten yana mı?.. Ya değilse?.. O zaman çekiver kuyruğunu!.. ** Alevi Osmanlı'dan çok çekti... Neden?.. Osmanlı kötü müydü?.. Yok canım... Osmanlı İmparatorluğu bir din devletiydi; şeriatçıydı, Sünniydi, bu yüzden Alevi'ye düşman gibi bakardı... Bu iş bu kadar 'basit!..' Ve de Türkçesiyle yalın. ** Peki, sonra ne oldu?.. Başta İngiltere, Avrupalılar Türk'ü tepelemek için ülkemizi 1919'da işgal ettiler... Mustafa Kemal Atatürk Milli Kurtuluş Savaşı'nın bayrağını açtıktan sonra Hacıbektaş'a geldi... Alevi - Bektaşi önderleriyle anlaştı... Söz kesiştiler.. Bir: Ulusal Kurtuluş Savaşı, elbirliğiyle yürütülecek... İki: Zaferden sonra Cumhuriyet ilan edilecek... ** Cumhuriyet'in ilanı, Sünni şeriatını devlet düzeni olmaktan çıkardı.. Sünni halifesini ve padişahını tasfiye etti.. Aleviliğin tepesindeki zulüm kalktı.. Laiklik Alevi - Bektaşileri özgürlüğe kavuşturdu.. Alevi misin? Bektaşi misin? Atatürk'le birsin!.. Mustafa Kemal'le birlikte hem Milli Kurtuluş savaşı vermiş, hem laik Cumhuriyet'i kurmuşsun.. Evet Alevi kardeş, Atatürk'e ilişkin sözlerinde, konuşmalarında, yorumlarında kem küm eden birini gördün mü çekiver kuyruğunu... ** Üstelik bugünkü durum vahim.. Laik Cumhuriyetin köküne kibrit suyu ekmek isteyenler iktidara geçtiler; Amerika ile anlaştılar... Ne yapacaklarmış?.. ''Ilımlı İslam Devleti modeli'' kuracaklarmış... Peki, bu Ilımlı İslam Devleti nasıl bir 'model' olacak?. . 'Hanefi - Sünni modeli' mi olacak?.. 'Alevi - Bektaşi modeli' mi olacak?.. ** Alevi - Bektaşi inancına bağlı yurttaşların şu günlerde gözlerini dört açması gerek!.. Birlik ve bütünlük içinde Anadolu'yu, Türkiye'yi, laik Cumhuriyeti korumak için elden ne gelirse yapmak, geçmişten geleceğe yürüyüşte Aleviliğin özgünlüğüne alınyazısı olmuş... __________________________________________ İlhan Sençuk / 18.08.2006 / Cumhuriyet
-
köpekler neden ezan okunurken havlarlar.Cevap verirseniz sevinirim?
Şuanda sınav falan yok böyle saçma birşey olmaz ve ben dünyaya gelirken sınav için geliyorum öylemi! yapmayın akıl var mantık var ve kaderi önceden belirlenmiş bir yaşamın sınavla ne alakası olabilir.. Cevabımızı alınacakmışız... Gidip gördünüzmü orada olanları... Hani her zaman bize sorarsınız Bir kanıtınız varmı... Kur'ana göre cehenneme gideecek olanlar da belli üstelik... Diyoruz ya yorum farkı... Dini korkular salarak çaresiz ve güçsüz insanları aldatmak en büyük hiledir.. Dinden, Peygamberden ve Allahtan korkulmaz onlar sevilir... Hayrıca::: Kul hakkı (Nisa 11), tevbe (bakara 128) Sevgiyle kalın...
-
DEVİR DEVİR CUMHURİYET GAZETESİ VE ONA BİÇİLEN ROL
Bugün Türkiye'de medya ve dolayısıyla gazeteler iki büyük gruba bölünmüş görünüyor: Holding medyası ve dinci medya. Holding medyasının ardında yerli ve yabancı büyük sermaye, dinci basının ardında da tarikat ve cemaatlerin ekonomik gücü var. Cumhuriyet gazetesi bu iki büyük grup arasında bağımsızlığını sürdürüyor. Atatürk 'ün isteği ve desteğiyle Yunus Nadi tarafından kurulan gazeteniz, kurucusunun ölümünden sonra Nadir Nadi ile varlığını sürdürdü. Nadir Nadi'nin ölümünden sonra ise, bütün medya yukarıda anlattığım nitelik değişmesini yaşarken, Cumhuriyet, bir mucizeyi gerçekleştirdi ve Nadi ailesinin büyük özverisi ile bir özel aile şirketi kimliğini bir vakıf şirketi kimliğine dönüştürdü. Böylece, bir aile gazetesi , bir vakıf gazetesi özelliği kazandı. Cumhuriyet bugün çalışanlarının kurduğu vakfın yayımladığı bağımsız bir gazete kimliğiyle, Atatürk 'ün işaret ettiği uygarlık ve Aydınlanma hedefine yönelik olarak bilimsel yolda yayınını sürdürüyor ve sonsuza dek sürdürmeye devam edecektir... Bundan kimsenin kuşkusu olmasın çünkü gücümüz Mustafa Kemal Atatürk'e olan bağlılığımızdan ve inancımızdan kaynaklanmaktadır... Sevgi ve umutla kalın...
-
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
Çiçek verebilecek nezaketi olabilen ve eli bir demet tutabilecek güçte olanların öncelikle insan olma erdemi ve onuru ile kendilerini gördükleri aynasal yansımasıyla afrikada, asyada, güneydoğuda, ortadoğuda neyin ne olduğunu bilmeden ölen çocuklara umarım verebilecek ufacık bir demet çiçeği vardır ve olmalıdir.... En azından bir kerelik... Unutmayın; Kapımızı bugün dostlarımız, akrabalarımız ve sevdiklerimiz çalabilir... Ya yarın... Ya yarın kapınızı acımasız bir eşkiya çalarsa, bir savaş çığırtkanı.. Ellerinizde çocuğunuzla... En azından o durumda olmama adına... Şimdiden kendinize bir çiçek gönderin... En azından bu hanı hatırlamak adına yani... Dost sevgilerimle...
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
Birilerini mosmor edeceğini düşündüğün fethulla denen o adam hala ABD emziği ile ****** büyütülen ve bugün hala ortadoğda acımasızca süren savaş karşısında bir tek laf bile edemeyen ve bir duruş bile sergileyemeyen çaresiz vezavalı biridir bence... Bu adamdan ve amerikan beziyle sarılmış bu adamdan hala ülkemiz için kurtuluş bekliyorlar... Ne diyelim... Sonları hayırlı olsun.. Çünkü onları parlak bir gelecek beklemiyor.. Onları objeleşen dünyada sömürülen ve tüketilen birer oy ve tüketim malzemesi olarak gören emperyalizmin kukları olmaya sürdümeye bilinçsizce hizmet etmekten başka birşey beklemiyor.. Çünkü emperyalizmin istediği oluyor.. Din ile uyutulmuş toplumların zavallı bireyleridir oysa kavgaya sürüklenen... Barış ve kardeşlik bu anlamda yok ediliyor gün ve gün... Ertelenmiş cennetler uğruna... Yazık değilmi sizce bu durumda olmak... Bence çok yazık...
-
Türkler ‘evrim’e en az inanan millet
Gen teknolojisinde büyük ilerlemeler varken, evrim teorisini, bazı kesimlerin, kendi çıkarları için çarpık felsefe olarak tanımlayıp, topluma anlatmanın bir anlamı yok... Gelecek bilimde... Kendinizi yırtsanızda, paralasanız da, karalasanızda bunun hiç faydası yok bence... Bu gün gibi gerçek... Ve bir siz kadar yaşamda yer edinilen varlığınızla ilişik...
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
Anlıyorum sizi sevgili berker 18... Ortak noktaları yakalamış olmak çok anlamlı... Hele Ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu bir süreçte bunu fark edebilmek öze daha da anlam katıyor... Evet haklısın... Bir söz vardır... "Hepimizin içinde bir dev vardır... Ve o dev uyanınca mucizeler başlar..." Umarım önümüzdeki sürecin insanlarımızın içindeki o devin farkına varılıp uyandırılmasına imza atıldığı süreç olur.... Dost sevgilerimle..
-
NE SOL SİZİN ZANNETTİĞİNİZ SOL; NE DE SAĞ!.. (Vakit, Milli Gazete ve hatta Yeni Şafak gazetelerinin bir çok yazarı solcu olmadıkları gibi, sağcı hiç.)
. NE SOL SİZİN ZANNETTİĞİNİZ SOL; NE DE SAĞ!.. Dünyanın bir çok ülkesinde kendi iç yapısına, politikasına, inancına ve hedeflerine göre, sol yelpazesi açılmış veya alabildiğine kapatılmıştır. Hatta sadece ve sadece sağcılara has zannettiğimiz bir çok davranış ve özelliği bile solda görür olmak yadsınacak bir durum olmaktan çıkmıştır... Önce dünyadan üç örnek vereyim: __________________________ #___ Yaşınız hatırlamaya elverir mi bilmiyorum; 1960�lı yıllarda bir tek sesli haber kaynağı olan radyosunun başına geçen Türk halkı; Lübnan�da uzun zamandır süren savaş haberlerini dinlemeye, �Lübnan�da çatışma.. Sağcı Hıristiyanlarla (Falanjistlerle) solcu Müslümanlar yine çatıştı...� cümlesi ile başlardı.. Hiç sizin literatürünüzde, hatta tüm öğretinizin içinde (Solcu Müslüman), (Sağcı Hıristiyan) sıfat tamlamaları olabilir mi? Bir çatışma içinde bile olsa bunlar yan yana gelebilir mi? Gelebilir, diyeceğinizi sanmıyorum; ama derseniz laiklik anlayışınız nerede kalacak?... #___ 92�den yani Gorbaçov�dan sonra Rusya�daki inanca dayalı gelişmeleri dünya basını yansıtırken: �Rusya�da Allah�a inanan solcular ile ateistliği savunan sağcıların fikrî çatışmalara girdiğini..� belirtir şekillerde haber ve yorum yazdıklarını hatırlarsınız sanıyorum. İnanılacak gibi değildi ama, aynen böyleydi... #___ Üçüncüsü de Hasan Cemal�in Milliyet�teki (11 Mart 04) yazısıyla daha belirginlik kazandı: Şöyle bir tespitle başlıyor yazısına; �Kuzey Kıbrıs'ta sağ - sol tarifi daha farklı. Çözümden yana mısın, değil misin? Tarif buna göre yapılıyor. Çözümden yana partilere sol, çözüme karşı olan partilere sağ sıfatı takılmış burada...� Bu duruma göre siz sağcı mısınız solcu mu? Size göre solcusunuz; ama, yazdığınız anlayış ve tezlerinizle Kıbrıs�ta olsanız sağcı sayılacaktınız... Veya sol bir partinin lideri ve KKTC�nin Başbakanı, ayrıca Marksist olduğu bile basınımızda yazılan sayın M.Ali Talat, baştan beri tercihinden dolayı ve �KKTC�de AB�den yana olduğu için� de ayrıca �solcu� zümresine tabi; ama size göre, o kişi Marksistliğine rağmen, sırf AB�den yana olduğu için sağcı... Demek ki, her sol zannettiğimiz sol değil; özellikle Türkiye�de her sağ zannettiğimiz de sağ değil; mesela, �dinci basın� diye yaftalanan Vakit, Milli Gazete ve hatta Yeni Şafak gazetelerinin bir çok yazarı solcu olmadıkları gibi, kendilerini kesinlikle sağcı saymayacak; bunu kesin bir dille ret edeceklerdir; ayrıca, Dünyanın bir çok ülkesinde bu kavramın ve paralelinde kullanılabilecek bir çok felsefi kavramın içi farklı anlamlarla doldurulmuştur. Bunu da göz önüne alırsak, değerlendirmelerimizi tamamen özel boyutlar içinde yapmamız gerektiği, en azından bu şartları göz ardı etmememiz gerektiği ortaya çıkar. Yok hala hayır diyorsanız o zaman ya siz Türkiye gerçeklerini bilmiyorsunuz ya da ufuklar ötesinde donup kalmış hayallerinizin, dünya gerçeğini, yaşam gerçeğini, insan gerçeğini aşmış olduğunu zannediyorsunuz... ----------------------- _________________________________________ Arif Bilgin / http://www.dorduncukuvvetmedya.com/article.php?sid=3161
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
İnsanların bugün inandığı değerleri nasıl ifade ediyor ve bunlara k kanıtı nasıl bulabiliyor mesela. Bir düşünelim Burada tutturmuşuz bir kanıt, kanıt, kanıt... Kanıt yukarıda, bahsedilende, anlatılanda.... Ve ben buna tüm benliğimle ve yüreğimle inanıyorum... Fakat çevremizde olup bitenleri anlayabilmek için Görmek isteyen, bakmak isteyene, anlamak isteyene kişiler olmalıyız bence... Hepimizde Kararmış gözler, sağır kulaklar, dil varmaz kendisiyle çelişkiye düşecek kelimeler söylemeye.. Yoksa herşey ortada ve herşey ayan beyan artık ve insanlar aptal değil bugün... İnsanlar artık neyin ne olduğunu gayet iyi anlayabilecek, sorgulayabilecek, algılayabilecek ve ifade edebilecek bilgi, birikim ve donanıma sahipler... Durumu sisli, puslu ve alacalı hale getirmek durumu çözmez, çözüm üretemez, anlam katamaz... Biraz düşünsek herşeyi çözebilecek bilgiyi kendimizde bulabiliriz... Bence sadece kendimizi avutuyoruz, gereksiz bir umut arayan güçsüz insanlar gibi, sonucunu bile bilmeyen, tahmin edemeyen, önsezini kullanamayan ve bizlere katacaklarını önceden analiz edebilecek kadar köreldikmi sevgili arkadaşlar... Neden bir hıristiyan, bir papaz toplumu yönetme adına devleti ele geçirmek için uğraşmaz da sadece bize özgü birşeydir ve dahima dış güçlerce beslenmişlerdir. Nedenini bir düşünelim değerli arkadaşım.. Ne olursa olsun bir şapkamızı önümüze koyalım... Hepimiz bu ülkenin evladıyız, hepimiz toplumsal anlamda birlik, beraberlik ve huzurun arayışında ve kendimizi buna hizmet edmeye adamış aklı selim insanlarız... Ama bunu biz yapalım, biz emek verelim, biz kavagasını verelim... Birilerinin dayattığı, istediği ve çıkar beklediği şekilde olmasın... Bize özgü olsun... Tıpkı KURTULUŞ SAVAŞIMIZ gibi... İnanın içimizde kötülük yok, biliyorum sizinde yok... Ama ne olur herşeyi birdaha, birdaha düşünelim... Bundan kazançlı çıkacak olan yine bizler olacağız... Ben buna inanıyorum... Sevgiyle kalın...
-
FETHULLAH GÜLEN'İN DİL MOTİFLERİ... (Fethullah Gülen’in ne yaptığı ile değil nasıl yaptığı ile ilgileneceğiz bu yazımızda. Ne söylediğine değil nasıl)
O ne takiyecidir o... ******* zavallı halkını aldatan.. ABD sinsiliğinde büyütülmüş ve nereden geldiği belli olmayan ve korkunç mali gücün başında ilkokul mezunu bir imam.. Saidi Nursi mi? kurdi mi? hiç belli değil.. Kaynağı ne, nasıl bir sömürüdür bu, Dile kolay 5 milyardolara hüküm süren bir SAROZ bana göre... .... Ne yazıkki güzelim ülkemin insanlarının kafalarını burada meşgul etmekten gayrı hiçbir işe yaramayan biri... Gidip ortadoğuda müslümanlara destek olsa ya... Arap hastanelerinde tedavi olsa mesela... Olamaz mi? Yazık çok yazık... Neyin imamı... Neye amaç edinen.. Vereceği zararı bile göremeyen karanlık bir tünelde hızla gidiyor... .... Bakacağız ve göreceğiz... Karşıdan gelen oysa bir tren... O da emperyalizmin kullanıpta atacağı bir objeden başka birşey değil... Zaman herşeyi ortaya çıkarabilecek kadar sabırlı ve ihtiyatli davranmakta....
-
köpekler neden ezan okunurken havlarlar.Cevap verirseniz sevinirim?
Yo yo anlattınız çok teşekkürler...
-
köpekler neden ezan okunurken havlarlar.Cevap verirseniz sevinirim?
Çoğunluğun inandığı birçok şey herzaman doğru olacağı konusundaki düşüncenizin temeliniz nedir ve bu düşünceye hangi kanıyla nasıl varıyorsunuz... İlginç...
-
köpekler neden ezan okunurken havlarlar.Cevap verirseniz sevinirim?
Ezan okurken havlayan köpekleri anlayan birinin tepki gösterenleri anlamaması çok normal bence...
-
DEVİR DEVİR CUMHURİYET GAZETESİ VE ONA BİÇİLEN ROL
Düşünsel kale Türkiye'de kendi ideolojilerini yerleştirmek için bir kısım basının ardında duran, ekonomik destek sağlayan karanlık güçlerin oyununu ne yazıkki hep birlikte izliyoruz. Cumhuriyet gazetesi s_pık ideolojilerin Türkiye'de zemin bulmasına karşı çıkan düşünsel kaledir. Bu kalenin varlığı bizim için, hepimiz için bir umuttur. Gücü okuru olan, cizgisi Mustafa Kemalden Atatatürk'ün ilke ve ideallerinin olduğu, Cumhuriyet gazetemizi dünya döndükçe sahip çıkacağız, alacağız, okuyacağız, okutturacağız.
-
DEVİR DEVİR CUMHURİYET GAZETESİ VE ONA BİÇİLEN ROL
Öncelikle duyarlılığın ve düşüncelerin bizlerin ortak değerleridir sevgili aynedır kırılan her baktığında... Çünkü bu gazeteyi azmedememeleri gayet normal çünkü 500 bin zaman gazetesi bedave kapı altlarından atılıp kesekağıdı yapılırkan 70 bin okuyucusu olan Cumhuriyet gazetemiz alındığında en az 4 veya 5 kişinin okuduğu bir gerçektir... Cumhuriyet: *__ Ulusal Kurtuluş Savaşımızda kağnısı ile cephane taşıyan eşsiz Türk kadınının kucağındaki hasta çocuğuna örtmesi gerekirken bozulmasınlar diye cephanelerin üzerine örttüğü örtüdür. *__ Kurtuluş yıllarında insanımızın, ikisinden birini seve seve Mehmetçik'ine sunduğu kutsal ekmeğinin mayasıdır. *__ Ulusal Kurtuluş yıllarında Türk kadınının,bin bir yoksulluk içinde, iki çiftinden birini Mehmetçik için ürettiği çorabın bağımsızlık ateşiyle örülmüş dokusudur. *__ Böyle bir gazete yaşamalıdır. Yaşamak zorundadır. CUMOK elbette, gereksinim sıralamasında ekmekten ve sudan önce gelen CUMHURİYET için her şeyi yapmaya (hele şimdiki ortamda) hazırdır.
-
LÜTFen arkadaşlar yardımcı olun
Açıklamaların ve bizlerle paylaştığın düşüncelerin için teşekkürler sevgili yam_yam... Vermiş oldugun bu ifade ile insanlığın uygarlaşması babındaki minicik tarih ancak bu kadar net ve anlaşılır bir şekilde ifade edilebilir... Emeğine ve kalemine sağlık sevgili dostum... Çok sağol...
-
LÜTFen arkadaşlar yardımcı olun
Size katılıyorum sevgili bilimselci...
-
LÜTFen arkadaşlar yardımcı olun
Madem ki bu düşünceye göre kafiriz... Bende size bu konu (Kafir) ile ilgili bir kitap armağan edeceğim... Yayınevi / Doruk Yayınları Yazarı / Tehmina DURRANI Çevirmen / Meltem TANILKAN Basım Yeri ve Tarihi / İstanbul / 2002 - Şubat Özet: Kafir olmayanların ürkütücü yaşamı; Çocuk doğmaya çalışırken, ölü anne rüzgarda salanıyordu. İkisi de asılı bulunmuştu. Biri bir ipin ucunda, diğeri de göbek bağında asılı... İçimi kara bir kasvet kapladı... Bu kitap Pakistan'da bir tarikat lideriyle evlendirilen bir kadının 20 yıllık esaretinin öyküsünü anlatıyor. Tarikat liderinin sahtekarlıklarının, insanlara karşı duyduğu inanılmaz nefret ve bunun getirdiği zalimliğin, cinsel tercihlerindeki sapkınlıkların, insanların din uğruna her şeye rağmen bu lidere olan düşünsel esaretinin ve bu kötülüklerin kaynağı karanlık dünyaya başkaldıran kişiyi suçlu ilan etmelerinin öyküsünü tüm gerçekçiliği ile ve çıplaklığı ile anlatıyor. İyi okumalar...
-
LÜTFen arkadaşlar yardımcı olun
Sevgiliö krmcncn... Aşağıda verdiğim birkaç web adresine bakarsanız size yardımcı olabileceğini düşündüğün birkaç yazı bulacaksınız... Umarım biraz olsun yardımcı olabilirim... Dost sevgilerimle... (Bu arada sevgili birce ve bilimselciye teşekkürler...) http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=318443 http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=316323 http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=293628 http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=186639
-
TÜRKİYE HEM DİNCİ TERÖR VE HEM DE PKK'NİN AÇIK HEDEFİ... (Türkiye saldırı tehditi altında... Ülkemiz konumu itibari ile ve önemi nedeniyle bu tür sa)
"Ben onları din uğruna öldürdüm. Şimdi namaz kılıp sevap kazanacağım!" Benim bildiğim kadarıyla dünyanın hiçbir dininde insan öldürmeyi hoşgören bir kural yok. Hoşuna gitmeyeni öldüreceksin, sonra duruşmada atraksiyon yapıp namaza gitmeye kalkışacaksın ve Allah senin günahlarını affedecek!.. Ve Danıştay katili islamo faşit Alparslan’ın hanesine günah değil sevap yazacak... Bu mu din?, bumu inanç?, bu mu müslümanlık?... Hadi oradan, hadi, hadi...
-
DANIŞTAY'DA "TÜRBAN" DEHŞETİ... (Danıştay İkinci Dairesi üyelerini 'TÜRBANLI ÖĞRETMENE müdürlük yolunu kapatan karar yüzünden hedef aldığını' söyle..)
Küçük beyinler bu kafaya emanet... DANIŞTAY katili Alparslan Arslan’ın dünkü duruşması, ülkemizin nerelere sürüklendiğinin somut göstergesi. Katilin babası İdris Arslan’ın duruşma öncesinde gazetecilere söyledikleri, gerçek bir ibret belgesi. Bakın neler diyor: "Milletin gayesi, amacı ve değerleri var. Milletin değerlerine saygılı olun. Sevmeseniz de saygılı olun." Sonra ekliyor: "Saygılı olmayana, milletin değerlerine hakaret edenlere bu millet gereken dersi verir. Bunu herkes bilsin." Dolaylı yollarla katil oğlunu savunuyor. "Danıştay o türban kararını verip milletin değerlerine saygısızlık ederse, o kararı verenler öldürülmeyi hak etmiştir. Benim oğlum da bu dersi vermiştir" demeye getiriyor. Sözlerini sürdürüyor: "Bu ülkede Türk, İslam, Kuran düşmanları var. Bu ülkede adı Ahmet, Mustafa, Ali, Veli olan birçok Ermeni ve Rum var. Laiklik adı altında bu ülkenin değerlerine düşmanlık etmektedirler. Bu ülkenin değerlerini benimseyen herkesi yürekli olmaya davet ediyorum. Yürekli olun. Korkak olmayın." Bu sözleriyle de herhalde "Benim oğlum yürekli davrandı, Danıştay’da türban kararını veren o dinsizlere derslerini verdi" demek istiyor. * * * Sevgili okuyucularım, bu sözleri hem de gazetecilere söyleyen kişi, bir ilköğretim müfettişi. Bir öğretmen! Hüseyin Çelik’in milliliği kalmamış Eğitim Bakanlığı’ndan maaş alıyor. Bu şahıs, bu kafa yapısıyla yıllarca öğrenci yetiştirdi. Şimdi okulları, öğretmenleri, öğrencileri denetliyor. Bu ülkede Müslüman ismi taşıyan Ermeniler ve Rumlar varmış! Varsayalım var, ne olmuş yani? İnsanların tek tek ırklarına bakıp mı karar vereceğiz? Onları toplumdan dışlayıp mahkûm mu edeceğiz? Bu nasıl bir kafa yapısıdır? Bu kafaya ilköğretim öğrencileri emanet edilir mi? Bu kafanın o küçücük beyinler üzerinde egemen ve etkili olmasına izin verilir mi? Türkiye’de verilir. Duruşmada oğlu olay çıkardı ve yargılamaya ara verildi. Babası herhalde sabah söylediklerinden pişman olmuştu, ya da birileri kendisini uyarmıştı ki, verilen ara sonrasında oğlunun yaptığı saldırıyı, adam öldürmesini onaylamadığını söylemek zorunda kaldı. Az önce katilin anası da gazetecilerin suratına tükürmüştü. * * * Evet, bunların oğlu dünkü duruşmada olay çıkardı. Öğle vakti cuma namazı için duruşmaya ara verilmesini istedi. İstemi mahkeme heyeti tarafından reddedilince parmaklıkların arasından kaçmaya kalkıştı. Verdiği mesaj babasıyla aynı! Devletin mahkemesini basmış, bir üyeyi öldürmüş, ötekileri yaralamış. Kafasında yaptığı hesap şöyle: "Ben onları din uğruna öldürdüm. Şimdi namaz kılıp sevap kazanacağım!" Benim bildiğim kadarıyla dünyanın hiçbir dininde insan öldürmeyi hoşgören bir kural yok. Hoşuna gitmeyeni öldüreceksin, sonra duruşmada atraksiyon yapıp namaza gitmeye kalkışacaksın ve Allah senin günahlarını affedecek!.. Ve Alparslan’ın hanesine günah değil sevap yazacak! Avukatı, katilin ruh sağlığının bozuk olduğunu iddia ediyor. Katil Alparslan zaten yaptıklarının ağırlığı altında eziliyor. Yemek yemiyor, kimseyle konuşmuyor. Hastaneye kaldırıldı, tedavi gördü. Belki yaptığına bin pişman ama erkekliğe şey sürmeye eli varmıyor. Oysa baskın yaptığı gün elinde tabancasıyla ateş edip insanları devirirken, Danıştay binası içerisinde "aslanlar gibi" kükrüyordu: "Ben Allah’ın askeriyim..." "Allahüekber..." (Bu sözlerini savcılık iddianamesinden ve Emniyet ifadesinden yazıyorum.) Şimdi bir tek umudu var: Mahkeme akli dengesinin yerinde olup olmadığını saptamak için kendisini Adli Tıp Kurumu’na sevk ederse... Çeşitli muayenelerden geçecek. Deli raporu almayı başarırsa, ceza almayacak. Tahliye edilecek ve aramıza karışacak. Alamazsa... Yandı gülüm keten helva! Ayvayı yiyecek. ________________________________________ 12 Ağustos 2006 / Emin ÇÖLAŞAN