DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
ŞARAP FABRİKASINDA ÇALIŞMAK GÜNAH MI?... (Diyarbakır'da kurulacak olan Türkiye'nin en büyük şarap fabrikasında, Karabaş köyünde yaşayanlar 'günah' d)
İşte bu kadar... Teşekkürler sevgili politika... Sevgi ve saygılar....
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Bir yemek masası ve Eiffel külesi... Bu arada resimler hazır olur olmaz.... Birçok ünlü ressam ve yazarların mahallesi Montparnasse'da önemli simgelerden biri olan Notre Dame Katedrali'ni göreceksiniz... Ardından ise... Avrupa'nın en büyük opera binası olan Opera Garnier ile tanıştıracağım sizi...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Gece Paris bir başka.. Hele birde Ünlü Eyfel kulesindeyseniz... Tek kelimeyle muhteşem... Gerçekten detikleri gibi varmış ve Avrupanın belkide en romantik şehri oluveriyor birden... Diğer taraftan Paris'te restoranlar ve kafelerde vakit geçirmek, alışveriş yapmak gibi çok güzel bir klasiği atlamamak gerekir. Bana göre hayat gerçeklerle hayallerin oluşturduğu karmaşadan başka birşey değil... Eğer bu karmaşa içerisine ne kadar maruz kalırsanız bir o kadar onun elinden birşeyler kopartıyorsunuz demektir... Ve işte gece Paris... Biraz dikkatli bakarsınız üstünde bulunduğumuz kulenin Parise sürekli çevreleyen mavi ışığını görebilirsiniz... İşte fotoğraflar... Haydi kolay gelsin... Bu fotoğraf daha da tepesi yani camekanlı bölümün bir üstü ve tel örgü ile çevrilmiş... Rüzgarın şiddetini sanıyorum saçlarımdan anlayabilirsiniz, ya da sevgili la_bohem den... Bakın uçmamak için kendisini zor tutuyor.. . (ki sırdınızı vermediğiniz takdirde gözlerinizden sürekli yaşlar gelebiliyor) ki bu nedenden ötürü sevgili la_bohem fotoğraf makinesini sabit tutmakta oldukça zorlandı, ya da ben sabit duramadım... Karşıda fotoğrafın tam ortasında güzeken geniş bir bölge askeri alan imiş... Fakat net bir fotoğraf ve fotoğraf makineme acilen bir tripot almam gerektiğini de fark ettim... Çünkü bu gibi net fotoğraflar ancak tripot ile çekilir.. Yolum uzun bir yolculuktu ve yaklaşık 1454 km uzak bir yere turistik gezi yaptığımdan yükün ne kadar önemli olabileceğini tahmin edebilirsiniz... Kulenin ışığı şehre nasıl bir güzellik kattığını ise anlatmak mümkün değil... Fotoğrafa bakarken biraz dikkat lütfen... Sevgi ve saygılarımla... Devem edecek...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
İşte tepedeyiz ve inanılmaz bir manzara... Şehrin tüm planlı yapısı ve kendine özgü otantik yapısı daha belirgin bir şeklinde kendini tüm eybetiyle gösteriyor... Görüldüğü gibi estetiğe bağlı kalınarak ve buna ters hemen hemen hiç kirlilik yok gibi... Ama Paris'i ayaklarımızın altında görmemiz bizim için tarif edilemez bir mutluluktu... Ve çok eyecanlıydık... Aynı zamanda da garip bir endişe... İşte muhteşem görüntüler (seçtiklerim)... Birde ben bu güzel görüntülerle şehri fotoğraf makinem ile sanki yalayıp yutmak istiyordum... Hava kararmaya başladı ve şehir gece için yavaş yavaş hazır... İşte bunlarda biri de Ünlü Eyfel kulesinin tepesinden görünen ünlü şanzelize meydanı... Buradan bana göre şehrin taçı gibi gözüküyor... Bağzen de sevgili la_bohem arkadaşımın o güzel kamerasıyla çekim yapıyorum ki tabiki benim makinem ile de La_bohem etrafı fotoğraflıyordu ve bazende beni... Evet gece görüntüleri de muhteşem.... Onları da hazırlar hazırlamaz burada paylaşacağım... Herkese sevgiler...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Arkadaşlar şu lanet kuleye çıkalımmı artık... Evet biz hazırı ve uzun bir beklemeden sonra sıra bize gelmek üzereydi ve öncelikle ödeneklerimizi hazırladık ve 3. kata 2 bilet lütfen (11,50 x 2 =23.00 Euro)... Artık çıkmaya başladık ve bu arada unutmadan asasörün aynasında yansıyan kişi sevgil la_bohem ve korkudan çığlık atmamak için elleri ile ağzını kapatıyor... Neyseki sevgili arkadaşım la_bohem manzarayı video kameraya alıyor ve yaklaşık 2 dakikadır yükseliyoruz...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Duygu ve düşüncelerin için çok teşekkür ederim sevgili sedelina... Eğer sizlerde en az bu düşüncelere laik olmasaydınız buluşmamız ve birbirimizi bu denli tanımamız imkansız olurdu diye düşünüyorum... Diğer taraftan Paris'ten bugün döndüm ve sevgili La_bohem her zamanki gibi yaklaşık Paris'e 20 km mesafede olan havaalana bana eşlik ederek uğurladı.... Kendisine bu tatilim boyunca minnettar kaldığımı ve çok teşekkür ettiğimi özellikle belirtmek isterim... Kendisi hakikaten çok mükemmel bir insan... Bize göre dili biraz sivri gelebilir ama aslında ama yüreğinin bir pamuk kadar yumuşak, tatlı ve sevgi dolu olduğunu bilmenizi isterim... Çünkü o ülkenin insanlarının kültürel ve sosyal yapılarının çok ileride olduğunu yakından görmüş biri olarak ve sosyal yaşamın da bu döngüye uyum sağlamışlığının yüksek limitlerde olmasın vermiş olduğu olağan refleksin bir sonucu olduğunu düşünebilirsiniz... Ki eminim hepimiz bunu zamanla anlayabileceğiz... Diğer taraftan Paris tatilim ile ilgili birçok hanım var ve bunları elimden geldiğince bu bölümde aktarmaya çalışacağım... Öncelikle dün ile ilgili birkaç fotoğraf... Eyfelin tepesindeydik... Ve gün yeni batmak üzereydi... (fotoğraflar hazır olur olmaz yayınlayacağım...) Şanslıydık.. Çünkü gündüz görünümü ve gece görünümü rahatlıkla yakalanmı oldu.. Tabiki bu bir şans idi...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Ve sarayın yakından ön yüzü...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Saray hakim bir yere ve çok geniş bir alan kurulmuş bulunmaktadır... Ve o dönemlerin mimarı ve sanatını buluşturan bu zengin yapılar estetik ve uyumun tam bir göstergesi... Hatta debdebesine de dönüşmüş diyebiliriz... Gizem, kuvvet, güç ve gösteri ile sanki bir tarihin derinliklerine bir masaj bırakılmış ve bugünkü halinde bile bunu sürdüren efsanevi bir yapı... Ve bence sosyal yaşamda da her alanda etkisini sürdüren tarihsel bilinç ile toplumsal doku bana göre tam bir uyum içinde ve korunması da gelenekselleşmiş bir halda... Belki de Fransa'yı Fransa yapan da bu olsa gerek... Şimdide Sarayı gezelim... Sarayın arka bahçesinde bulunan bir havuz Bunlarda sarayın eykelleri… Bunlar sadece görebildilerimiz çünkü saray bakıma alınmış olmasından dolayı diğerlerini poşet sarılmıştı… Ve bu eykel de sarayın bahçesine giriş kapısının sağında ve solunda bulunmakta ve tıpatıp aynı olması dikkat çekici… Bu iset bahçeye girişte sağ tarafta yer almaktadır..
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
En çok sanal alenmde gerçek dostlara ihtiyacımız var bence... Ve bizlerde bunu sevgili la_bohem arkadaşım ile birlikte cesaretle buraya taşıdık... Belki birşeyler değişir ümidi ile... Ben inancımız yitirmedim... Yoksa inancın balon olduğu bir dönemden geçiyoruz hepimiz... Belki bir imza olur ümidi ile... Sevgi ve saygılar ErenN... Umarım ciddi ve tutarlı dostluklara yelken açılabilecek birebir dünyaya alternatif olur sanal halemin pandomimi... Sevgiyle kalın...
-
ŞARAP FABRİKASINDA ÇALIŞMAK GÜNAH MI?... (Diyarbakır'da kurulacak olan Türkiye'nin en büyük şarap fabrikasında, Karabaş köyünde yaşayanlar 'günah' d)
İnsanlar bunlar aşmalı artık... Aklın kullanıldığı, uygarlığın yaşandığı ve kültürün iliklerimize kadar işlediği bir dönemden geçiyoruz... Bırakın lütfen şü tarih olmuş mitosları.... Ve kendinize gelin... Burası bir gerçek ve burasını cennete çeviremeyenin öbür tarafı hiç olmaz.. İnanılır gibi değil.. Yurt dışından bu düşüncelere baktığımda ülkemin nemenem bir düşünceyle sarılı olduğunu görmek çok korkutucu ve ürkütücü... z olun, neye inanırsanız inanın ama önce gelin hep birlikte insanlaşma adına, diğer canlılara saygı adına, Var olmamızın özünde gerçek varlığımızın olduğunun bilinciyle çevremize, kendimize ve dostlarımıza karşı sorumlululuk duygusuyla bahşedilen yaşama ait olmanın inanılmaz farkına varalım... Yoksa herkes birşeylere inanıyor ve çok mutlular.. Ama öncelikle bunu fark edip kendi inancımızın kölesi olmayalım.... Zaman gerçekten çok kısa ve gelecek sorumluluğuyla yüklü... Dost sevgilerimle...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Ve karşımızda saray... Sarayın arka tarafı alabildiğince düzenle yerleştirilip serpilmiş doğal ortama hakim ve şu handaki resim bu ortamın batı yakasında kalan avuzlara ait... Bu da sarayın tam arkasında bulunan alan... İnanılmaz zevkliymiş Napolyon inanılaz Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler demek tüm bunun içinmiş... Bu arada bu manzarada bizimde bir karemiz olsun istedik... Ekmekte bulamadık, pasta da ama kendimize küçük bir karelik yer bulabildik sevgili la_bohem ile...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Resimlerinizi gönderirseniz çok sevinirim sevgili xyl... Çünkü değerlendirip burada yayınlamak isteriz... Neyse sevgili arkadaşlar... Size biraz Fransız Devrimi sürecinden söz etmek istiyorum; Çünkü o dönem hakkında ufacık bir bilgiye sahip olmak bile bizleri o dönemlere sürüklemeye ve dünyada önemli bir yeri olan ve Büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ü de etkileyen bir dönemin sonucunda bugünkü ülkemizi yaşıyor olmaktayız... Hepiniz biliyorsunuz ki Napoléon dönemini dünya litaratürüne giren ve süreci hazırlayan bir tarihsel dönüm noktasıdır bu devrim... O sıralarda 1789'da Avrupa'da beş ülke güçlü durumdadır: Fransa, İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya. Kaldikı bu ülkeler arasında yıllar içerisinde devrim öncesinde de sonrasında da hep bir güç ve çıkar ilişkisi olmuştur; çoğunlukla da toprak üzerine kurulu bir çatışmaya dayanan, bitmek bilmeyen savaşlar söz konusudur. Hayrıca da bu ülkeler arasında en avantajlı olanı, coğrafi yapının da etkisiyle çok geniş topraklara sahip Fransa'dır. yönetim olarak Monarşiye karşı bir hareket olan devrim orada gerçekleşmiştir. Bu süreç içerisinde Fransa'nın diğer devletlerle çok büyük sorunu yoktur o dönemde ve 1790 yılında meclis, Fransa'nın çıkarları doğrultusunda diğer ülkelerin özgürlüklerine dokunmayacağının yazılı olduğu bir bildiri yayınlar; Kaldı ki o dönemin yani 1791 anayasasında da, ülkenin gücünün diğer ülkelerin özgürlüğüne karşı kullanılmayacağına dair bir madde yer alır. Ki bu çok ilginçtir... Çünkü anayasaya bakıldığında, Fransa'nın, diğer ülkelerin özgürlüklerini tehdit edecek şekilde savaş açmayacağı görülür; Amaaa durum tabii ki böyle olmaz. 1792'de Fransa Avusturya'ya savaş açar ve Avusturya imparatoru, Prusya kralıyla birleşerek Fransa'ya karşı gelir. Ve bu olay, Fransa'nın durumunu güçleştirir. Yine 1792'de Fransa Kralı XVI. Louis ve eşi Marie Antoinette'in idam edilmesi, durumu daha da gergin ve karmaşık hale getirir. Kaldı ki burada devrim sürecinin bu noktada doruk noktasına ulaştığını görürüz. Her ne kadar belirgin tarih 1789 ise de aslında devrim süreci 1794'e kadar sürer. Bu uzun bir gerilim sürecinin ardından 1795'te Prusya, 1797'de Avusturya ile anlaşmaya gidilir ve bu çatışma süreci bir süreliğine sona eriyor. İşte biz de sevgil la_bohem arkadaşım ile birlikte bu döneme tanıklık eden sarayı görüntülemek istedik.. Buyrun fotoğraflarlar.. Öncelikle gezeceğimiz sarayın planı... Sevgili la_bohem ile sarayın kapısının önündeyiz ve içerisini görmek için ikimizde büyük bir eyecan içindeyiz çünkü ayaklanmayı ve bu sarayda olup bitecekleri şöyle bir yaşıyor olacağız... (Resim göndermekte bir broblem yaşanıyor sanıyorum ve düzelir düzelmez yayında olacak...)
-
BU BAYRAM 'SADDAMI KURBAN' BAYRAMI VE ÇOCUK TEPKİSİ... (ÇARESİZDİM... Bu çirkin görüntülerle sadece doğayı değil, çocukların ruh dünyasını da kirle)
Bayramda kesilen kurbanlar İstanbul Boğazı'nı kan gölüne çevirdi. (Basından...)
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Ve diğer fotoğraflarda hazır.... Umarım beğenirsiniz... Objektifim la_bohem arkadaşımın baktığı her yerdeydi.... Ve bu da onunla bütünleşen Paris rüyası...
-
BU BAYRAM 'SADDAMI KURBAN' BAYRAMI VE ÇOCUK TEPKİSİ... (ÇARESİZDİM... Bu çirkin görüntülerle sadece doğayı değil, çocukların ruh dünyasını da kirle)
Küçük kızım koşarak televizyonun yanına geldi: “Baba, Saddam değil mi o?” Evet, Saddam’dı.. Büyüğü de ilgilendi, ikisi birden: “Ne yapıyorlar Saddam’a?” Kanal değiştirmek için kumanda algıtına uzamak istedim, benden önce davranıp izlemeye devam ettiler: “Saddam’ın ellerini bağlıyorlar!” “Elleri bağlı zaten!” “Boynuna ip geçiriyorlar. Baba, kesecekler mi Saddam’ı?” Kesilme görüntülerini geçen yıl televizyondan anımsıyorlar. Dört/beş kişi, bir boğanın ayaklarını iple bağlamış, çırpındıra çırpındıra kesiyorlardı. Birkaç gün önce de Almanya’daki ablam yeni yılımızı ve bayramımızı kutlamak için telefonla aradığında 13 yaşındaki küçük kızımla konuşmuştu: “Bayramınız kutlu olsun!” “Bu ne bayramı hala?” “Kurban bayramı!” “Bu bayramda hayvanları kesiyorlar değil mi hala?” “Evet!..” Akşam işten döndüğümde, küçük kızımı yorganı kafasına çekmiş bir halde ağlarken bulmuştum. Sarılarak, “yavrum, ne oldu, niçin ağlıyorsun?” diye sorduğumda “Biliyorum, bu bayramda yine kuzuları, danaları kesecekler değil mi?” demişti.. Saddam görüntülerini izlerken kalkıp, televizyonun düğmesine basıp kapatmayı, despot bir molla gibi bayram süresince televizyon izlemeyi yasaklamayı bile geçirdim aklımdan... Çaresizdim! Daha sonra, Saddam görüntüleriyle kurban keserken kendilerini yanalayan traji-komik hayvan cellatlarının görüntüleri birbirine karıştı. Elleri,ayakları,yüzleri kan içindeki bir takım tuhaf adamlar hastanelere akın ediyordu. Yılbaşı gecesini, 68’li arkadaşım İbrahim Çenet’ lerde geçirdik.. Televizyonlarda, dansöz, Saddam, kurban görüntüleri birbirine karışıyordu. Saddam ve kurban görüntüleri ekrana geldiğinde çocuklar, içeri odalardaki oyunlarını bırakıp televizyon başına koşuyorlardı.. Saddam, son ana dek yanında taşıdığı Kuran’ı bir yakınına armağan etmek istiyordu. Aynı Kuran’a inanan başka eller onun boynuna yağlı ilmiği geçiriyordu.. Yeni bir Muaviye, yeni bir Kerbela olayı yaşanıyordu adeta.. Etkileri yüzyıllarca sürecek yeni bir ayrılığın tohumları atılıyordu Sahnede, aynı dinden aynı ırktan kuklalar vardı; ancak, Saddam’ın boynuna geçen o ipin diğer ucu başka ellerdeydi... Bizi ise daha çok bu görüntülerin çocukların ruh yapıları üzerindeki etkileri ilgilendiriyordu. Çenet’in eşi Fatma, çocukluğunda, anımsadığı bir olayı anlattı: Sarız’ın Çağşak Köyü’nde bir grup çocuk ahırda kendini asan bir gelinin görüntülerini izledikten birkaç gün sonra dağda aynı sahneleri yinelemeye çalırken iki küçük kız asılarak ölmüştü. Saddam görüntülerinden sonra Pakis’tanda da küçük bir kızın böylesi bir idam oyunu ölümle sonuçlanmıştı. Evet, Saddam çok zalim bir diktatördü! Orta Doğu’da, üç yılda 650 bin kişinin ölümüne yolaçan başka diktatörleri de unutmayın! Evet, Saddam ruh hastası bir katildi. Arap, Kürt,Şii binlerce Müslümanın ölümünde onun parmak izleri vardı. Öyleyse, onu asmak yetmez! Çıkarın mezarından, cesedini param parça edin, dağ başlarında kartallara, köpeklere yem edin! Eğer yüreğinizde çocuksu bir insani duygu yerine nefret ve kin taşıyorsanız, bu da tatmin etmez sizi.. Hani dininizin öngördüğü hoşgörü ve sevgi nerede kaldı? Sokaklarda, elleri satırlı, bıçaklı cellatların önünden böğürerek kaçan bir boğa gibi böğürmek istiyorum: Bu çirkin görüntülerle sadece doğayı değil, çocukların ruh dünyasını da kirletiyorsunuz!Hiçbir din, bana ve çocuklara bir koyunun üzerine beş kişi birden abanarak boynunu koparıp atmanın faziletlerini anlatamaz!... ____________________________________________________________________ Kaynak: A. HAYDAR NERGIS 02 Ocak 2007 Acık gzte...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Neyseki bugün Parise hakim bir yer olan ve ressamlar tepesi de denilen "MONTMARTRE" deydik... Paris ayaklarınızın altında... Ve ünlü eyfel kulesi ise gün batımına doğru buradan bir harika gözüküyordu... Tabiki sevgili La_bohem arkadaşım ile birlikte makinelerimizle buradaydık... Tam bir rüya kenti.. Bu tepeye ulaşabilmek için metrodan indikten sonra ya Sacre-Coeur kilisesinin dik merdivenlerini ya da yan sokaklardaki merdivenli yaya yollarını tercih edeceksiniz ha bir başka alternatifte arabayla dolaşıyorsanız Pigalle’den yukarı devam edip MontMartre den dönüp buraya gelebilirsiniz... Fakat sevgili la_bohem arkadaşım inanılmaz performans gösterdi.. Kendisi ile en yakın zamanda İstanbul'da buluşacağız ve ona inanılmaz sürprizler yapmak isterim... Neden mi bunları söylüyorum.. Çünkü... Paris Resamlar Tepesini gördükten sonra aklıma İstanbuldaki Galata külesi, Kız kulasi, Çamlıca tepesi aklıma geldi de ondan.. İşte burası da Paris'e özgü bir yer.... Ve işte objektifimden fotoğraflar... Hayrıca buradan herkese sevgiler gönderiyorum... Tabiki burada uzun süre kalacağımızdan önce yemek yemeye karar verdik ve yemek yediğimiz lokantanın tam karşısındaki Sacre-Coeur kilisesi... (camdan biz çok net görüyoruz..).. Yavaş yavaş merdivenleri çıkıyoruz... Klisenin içinde resim çekmek yasaktı ve bizde girmeden önce kapısını çekebildik... İşte Ressamlar tepesinden ünlü Eyfel kulesi... Harika değilmi.. Veee canımın içi sevgili la_bohem'in alışveriş yaparken burnunun kanadığı yer... Bir kaza sonucu kendisiyle çarpıştık :blushing: Fakat çok çabuk atlattık... Bunu hiçbirzaman unutmayacağımı biliyorum... Çünkü o tatlılığımızı kasiyer bayan bile onaylıyordu.... Burun bile kanasa iki Türk insanının ne kadar tatlı olabileceğini her ikimizde farkında olmadan gösterdik... Bunu o Fransız bayanın gözlerinden anlayabiliyorduk... Birde benim hediyelik eşya alırken...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Paris'in her yerinden zaman zaman inanılmaz kültür beliriyor... Hiç beklemediğiniz anlarda önünüze çıkan sokak gösterileri, Müzik aletleri çalanlar.. Resim yapanlar, Ve bir bakmışsınız bir gösterinin içinde buluvermişsiniz kendinizi... Hayrıca burada insanlar birbirlerine çok saygılı ve hoşgorülüler.. Kimse kimse hiçbir şekilde müdaale etmiyor... Ki bu durumu hiç yabancı olmamakla birlikte Paris bana biraz daha rahat nefes alınabilen, İnsanlar en ufak birşey yaparken bile çok dikkat eden ve onu en iyi şekilde yapmaya çalışan ve haklar ve bunların kullanımı ile ilgili olarak herkes ne olduğunu ve nerede durması gerektiğiği çok iyi biliyor... Dikkatimi çeken birbaşka nokta ise Mertroda beklerken ve yolculuk esnasında birçok insan kitap, dergi, gazete ve vb. okuyabiliyor. Bu durum yıllar önce Üniversite öğrencisiyken kurguladığım ütopyalardan biriydi fakat ne yazıkki durum çok daha farklı yerlere doğru kendini kaydırdı... Yine devam edeceğim ve burada son 3 günüm... Şimdi bağzı sokak gösterileri ve metro daki dinletileri resimlemeye çalışacağım... Sigaraya, kirliliğe ve şiddete karşı etkili bir gösteri yapan biri ve biz sevgili la_bôhem ile birlikte inanılmaz keyif aldık... Hatta bir ara sevgili la_bôhem "yaptıklarına inanamıyorum" şeklinde fransızca bir tabirde bulundu ve Gösterici de la_bohem"İnan güzel bayan inan, Bunlar gerçeğin ta kendisi dedi"... Ve bu çok hoş ve anlamlı bir mesajdı... Seyirciler bu konuşmadan çok mutlu olduklarını ve çoğunun gülerken düşündüğünü farkedebildim... Bu sarılı kişi de yorulmadan eykel gibi durarak yardım topluyordu... Arasıra eğilip küçük çocukları selamlıyor ve para verenlere tebessümle eğiliyordu... Çok enteresan... Ve metro mizikçileri... Bizler çok keyifle dinledik... Ve fotoğraflar sevgili La_bôhem arkadaşıma ait...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
PARİS; BÜYÜLÜ ŞEHİR.... İNAN SEN OKUDUKLARIMDAN, DÜŞLEDİKLERİMDEN, DİNLEDİKLERİMDEN ÇOK DAHA GÜZELMİŞSİN... Ve yılbaşı fotoğrafları...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Sevgili arkadaşlar... Bence herzaman bana göre Avrupa'da önce görülecek yerlerden biri Paris olduğunu düşünüyordum ve hiç yanılmadığımı tatilimin 3. gününde birkez daha anlamış bulunuyorum.... Eğer olanaklarınız varsa mutlaka birşekli ile gitmenizi öneriyorum. Helen burada 3. gecem ve Paris'ten inanılmaz büyülendim... Sizlere bazı bilgiler vermeye çalışıyorum fakata bunların içerisinde özellikle Eiffel, Louvre müzesi, Sacre Coure(Ressamlar Tepesi), Disneyland ve Notre Dame' a gitmenizi şiddetle öneriyorum... (en kısa zamanda yolumuz buralardanda geçecek) Bu arada mutlaka elinize alın bir Paris şehir haritasını ve metro haritasını kendiniz edinin yoksa metroyu çözmeniz gerçekten zor. Kısa zaman önce çoğu Avrupa ülkesinin euroya geçmesiyle beraber, Pariste yapacağınız alışverişler buraya (Türkiye) kıyasla çok fazla pahalıya geliyor. Örneğin 1 sosisli yemek istesen 3,50 euro civarında, Hayrıca restoranda en uygun menuler 12-16 euro arasında değişebiliyor... Amaaa Pariste en uygun alabileceğiniz dünyaca ünlü şarapları ve parfümleri ve benden söylemesi... Son olarak söylendiğine göre Louvre Müzesi tatiliniz için bile yeterde artar bile deniyor... İçeride 2 milyondan fazla eserin var olduğunu söylüyor sevgili la_bohéme arkadaşım... (ilk firsatta bu müzeyede gideceğiz) Diğer taraftan da buradaki dostların söylentilerine göre her esere bakmaya kalkışmanıze ise en azından 1 yılda gezemeyeceğini söyleyenler var ne kadar doğru bilmem ) Yani sevgili arkadaşlar Paris bana göre anlatmakla bitmez ... Ama dilimiz döndüğünce de anlatmak tabii görevimiz... Çünkü bizzat burada bulunup sıcağı sıcağına bu havayı soluyup sizlerle paylaşmak en anlamlısı bana göre... Şimdi sizlere kısaca Notre- Dame klisesinden kısa kesitler...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Sevgili la boheme ve DIPNOT'un Parıs Notre Dame Kılısesinde 2007 yılı ve sonrası için Dünyaya verdikleri dilekleri...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Sevgili la_bohéme ile ilgili olarak bugüngü Paris gezimizi Eyfel kulesi ve çevresine hayırdık.. Burasyı daha iyi anlayabilek için halkın içine biraz girmek gerekiyor du... Ve anladığıma göre galiba Paris iki gruba hayrılıyor yani herkes kendine göre bir Paris yaşıyor... Herkesin kendine göre yaşadığı Paris bir sokak, bir şarkı ve bir cafe olabiliyor ve alabildiğince bunları yaşamak mümkün.. Kısacası bana göre Paris yaşanan ve yaşanamayan bir aşkın tam ortası... Belkide bunların buluşacağı tek nokta... Yani ünlü Heyfel kulesi... Sevgili la_bohéme arkadaşımın anlattığına göre Anlattığına göre ünlük Eyfel Kulesi olsa da Fransızların çoğu, İlginçtir bu yapının şehirdeki en çirkin yapı olduğunu düşünüyorlar. Nedeni ise çok basitmiş; bağzı Fransızlar öğle yemeklerini bu kulede yemeyi yercih ediyorlarmış öyleki bütün Paris'te Eyfel kulesinin görülmediği tek yer, maalesef kulenin kendisiymiş. Bizde birlikte bu duyguları yaşamak istedik ve kulenin restaurantına yemek yemeyi ve birer şarap yudumlamayı düşündük fakak çok ince yağan bir yağmur yağıyordu ve kuleye çıkmak için sıraya bile girmiş bulunuk ama benim ricalarıma sevgili la_bohéme kıramadı ve sıradan hayrıldık ama tam kulenin altından çektiğim inanılmaz güzel bir fotoğra varki bunu sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim.... Yarın eğer hava izin verirse kulenin üzerine çıkacağız, yok eğer olmaz ise opera binasını ve şanzelize meydanına doğru yönelebiliriz.. Hepinize buradan kucak dolusu sevgi ve selamlar... Gerçi kuleyi hepiniz biliyorsunuz fakat bunları kendi yorumumla benim objektifimden fotoğraflar... Ünlü külenin mimarı... Ve en beğendiklerimden biri... İşte ünlü Eyfel kulesinin tam altında merkezinden çektiğim bir fotoğraf...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Ve sonunda Paristeyim ve sevgili la_bohéme ile birlikteydim az öncesine kadar.. Ailesi ile de tanıştım... İnanılmaz dost canlısı ve misafirperver insanlar... Hayrıca çok nazikler ve ellerinde gelse yüreklerini verecek gibiydiler... Kedilerine buradan sevgi ve saygılarımı belirtiyorum... Bu arada gün sonlarına doğru ve geceye birçok şey sığdırmak için mümkün olduğunca hızla gezmeye çalıştık... Fakat bunlardan biri bize bu gece sürpriz oldu sanıyorum... Öyleki son bundan yaklaşık 2 saat önce çektiğim reside Ay sanki bize poz verircesineydi... Fotoğraf'a dikkatlice bakarsanız Paris'in en büyük sinema salonu olan REX Ay ile bütünleşen bir güzellikteydi... Buradan bu güzellirleri elimizden geldiğince sizlerle paylaşmaya çalışacağız.... Tüm dost ve forumdaşlara buradan kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum... Paris gerçekten inanılmaz... Sevgili la_bohéme ile birlikte çektiğim resim ve kendisinin de size sevgi ve salamları var...
-
la_bohéme arkadaşımın büyük katkısıyla… (2007 YILBAŞI PARİS TATİLİM ve FOTOĞRAFLARIMLA 8 GÜNLÜK PANAROMİK PARİS RÜYASI)…
Görüşmek üzere sevgili la_bohéme...
-
BU BAYRAM BİR CAN BAĞIŞLAYIN.... (Ben "Kurban parasını vermek olmaz, kan göreceksiniz" diyen bir din öğretisini asla kabul edemem...)
"BAĞIŞLAMAK..." Bundan daha yüce, daha anlamlı, daha insani, daha kutsal bir eylem olabilir mi? Bir can bağışlamak... Bir canı almak yerine, ona yaşama hakkı vermek... Bir-iki güne kadar danalar, koyunlar, koçlar, kuzular kaçmaya başlayacaklar. Elinde satır olan insan kovalayacak. Kanlı, korkulu, sonunda kaçınılmaz biçimde "ölüm" olan bir mücadele başlayacak. Televizyonlar-gazeteler bu görüntüleri gösterecekler haberlerde, gören çocuklar ağlayacaklar. Eğitimciler, doktorlar, akıllı insanlar "Kurban kesme eylemini çocuklardan gizli yapın" diyerek akıl verecekler. Çoğumuzun aklına bile gelmeyecek: Çocuklardan gizli bir ibadet olabilir mi?.. * Ben "Kurban parasını vermek olmaz, kan göreceksiniz" diyen bir din öğretisini asla kabul edemem. Bu İslam gibi "aklı ve gelişmeyi" emreden bir dinin kuralı olamaz, olmamalı. Bağışlayın... Onlarca güvenilir, saygın yardım kurumu bir canlının boğazını kesmek yerine vereceğiniz kurban parasını bekliyor. Çocuklara çağdaş bakım lazım, bilgisayar lazım, ayakkabı lazım, oyuncakları yok yetim-öksüz çocukların. Doktorların et yemeyi dahi yasakladıkları kimsesiz yaşlılara ilaç lazım, bir mintan, bir terlik, bir tekerlekli sandalye lazım. 45 bin yetim... Yardım bekleyen 17 bin kimsesiz yaşlı var. Bir canlıyı yatırıp boğazını keserek canını almak yerine... O parayı canlarımızın bakımlı, huzurlu, mutlu yaşamaları için vermek bir yüce inanca aykırı olabilir mi? * Bağışlayın... Bağışlayın ve o akşam yatağında gülümseyerek uyuyan çocuğunuza daha farklı sarılın. Onun kulağına; bir can almak yerine, üzerini örtecek kimsesi olmayan çocuklara... Sıcak yuvasını yitirmiş yaşlılara yardım ettiğinizi fısıldayın. Bu bayram bir can bağışlayın. ____________________________________________________ Kaynak: Bekir COŞKUN / Hürriyet / 2006/12/28 8:40:05
-
GÖZLERİNE DALMAK... (Maskesiz, dipsiz ve yalansız bakıyordun...MAVİ DERİNLİKLER YANLIZLIK DEMEKTİ...Yer JUAN DE NOVA adasınn açıkları...Gece saat 11)
:clover: