Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. Alkışlarımız ülkemizin ulusal takımına... Teşekürler...
  2. Sevgili naturals... Öncelikle cevabınıza çok teşekkür ediyorum... Diğer taraftan ise üslubunuzun konuya hakim olduğunu gösteriyor ki gerçekten iki yazınızdan da oldukça yararlandığımı ifade etmek istiyor ve devamını umuyorum... Ve ufak bir öneri (nacizhane); Mesela 'fikirlerimiz, tartışma üslubu ve psikolojik sonuçları' şeklinde forumumuzda bir topic açabilirsiniz... İnanın sizi burada söz veriyorum destekçiniz ve iyi bir okuyacağınız olacağım... Bunu neden istiyorum aslında belkide şundan; Biliyorsunuz ki bugün insanlık bir hayli kritik bir dönemden geçiyor... Bu fikirlerin tartışma üslup ve yöntemini de etkiliyor ve en güzel ve anlam kazanacak bir fikre bile (Örneğin, küresel ısınma, kirlilik, savaş, radikal islam, terörizm vb.) basit ve yüzeysel bakabiliyor... Sırf maddi çıkarlar ve tüketim hirsı ile bütün bunları yitiriyor ve bu da toplumsa anlamda bana göre bir düşüncel kaos içerisindeki çözümsüzlüklere sebep oluyor... Bir nebze olsa bunlara kendi payıma ki çok yetersiz olduğumu görüyorum.... Işık olabilmek, sorunlara insanlık sorunları olarak bakabilmek, Tanrıya inançta bile kızılderilerin bile gerisinde bir inanç sergiliyoruz ki onlar tüm dinleri Tanrıya geri dönüş yolunda bir merdiven olarak görürken günümüzde çok farklı bir guruplaşma ve radikkaleşme halini alıp toplumları tehdit edebiliyor, savaş nedeni olabiliyor... İşte tüm bunları anlayabilmek, algılayabilmek, paylaşabilmek gerektiği bilinciyle yaşayan birilerin hayatın her alanında olduğu kadar buralardada bulabilme adına yüklendiğimiz bireysel sorumluluktan başka birşey değil sanıyorum.. Saygılarımla..
  3. Forum yazarları ile ilgili olarak tespitlerinize katılıyorum sevgili naturals... Sanıyorum öğrenme, öğretme ve iletişimin psikolojik boyutuna hakim gibisini... Yukarıda bahsettiğiniz konunun aydınlatılması ve daha iyi sonuç alması açısından rica etsem yelpazeyi biraz daha genişletebilirmisizin... Amacım farklı düşünmemekle birlikte görüşlerinizden biraz daha yararlanma isteğidir... Sevgiyle kalın.....
  4. DİPNOT şurada cevap verdi: bozkurt35 başlık Eğitim ve Öğretim
    Teşekkürler sevgili birce... Teşekkürler...
  5. Öncelikle doğum gününü yürektem kuluyor ve saygılarımı sunuyorum... konu tartışmaya açık ve bir o kadar da ciddi... (Yani zaman eşref saatine uygun değil) Mutlaka devam edeceğiz... Tüm içtenliğimle... (Benimde tüm içtenliğimi gönderdiğim ilk forumdaşımsın... Kıymetini bileceğinizden hiç şüphem yok...) Sevgi ve saygılarımla...
  6. Sevgili boşig akıl ve kalp her ne kadar bir bütünün parçaları gibi görünselerde aslında onlar birbirinin en büyük düşmanıdırlar... Yani Aynı mantık ve duygular gibi. Bu ikisi asla ortak bir karar alamaz ve akla uygun olanı kalp kabul duygu genel olarak. Bana göre mantık yada akıl bize gerçekliğin çöllerinde yaşamayı öğretmekten başka bir şey veremez / vermezde... Duygu / aşk / sevi her ne ise tam tersi kapılmadır ve mantığın toprağa gömüldüğü handır... Günümüz modern toplumlarda ve nispeten bizim gibi gelişmekte olan tsonçlar aynı olmasada benzer durumlarla kendini göstermekte... Sonuç olarak Mantık hayatın oynadığı her anlamsız oyunlarda bir kukla olmamızı sağlar bize ve kalp yada duygular ile olan bağımızın iplerini koparır. bizi kuklacının ellinden kurtulmamızı sağlar.... Sevgili a_bohéme arkadaşımın aşk konusundaki mantığı ön planda tutan yaklaşım ve değerlendirmesine ister istemez katılmaz zorundayım... Çünkü öyle düşünüyorum Sevgiler...
  7. Resimler bitermi sevgili la_bohéme... Burada ancak birkaçını yayınlayabildim.. Biliyorsunki 900'e yakın fotoğraf çekimi yaptım... Fırsat buldukça göndermeye çalışacağım... Çok teşekkürler sevgili politika.. İnanılmaz bir tatil oldu bizim için ve çok eyecanlıydı... Sevgili güzel olduğu kadar fedakar dostum la_bohéme'e ne kadar teşekkür etsem azdır... Ama onun rovanşı bu yaz Türkiye'de olacak... Esas o zaman görün siz bizi... Sevgiler... İşte en sevdiğim Paris tatil resimlerden bir kaçı daha... Paris bilim merkezi önü... Giderken uçağımız Alp dağları üzerinde ve altımızda ünlü dağların bir bölümü Ve fotoğrafta görülen kaldığım hotelin tabelası...
  8. Dünya Şiir Günü Şair arkadaşlarımızın önerisiyle, burada olduğu gibi, dünyanın birçok başka yerinde de dilin, özellikle de şiirin iletişim gücüne inananların kutlamaya hazırlandıkları bir bahar günü bugün. Kimileri parklarda, kimileri toplantı salonlarında, kimileri de sevdikleriyle kendi aralarında şiir okuyarak, şiir üstüne söyleşerek, şiir konusunda düşünerek kutlayacaklar bugünü. Şiirin insan acısını, sevincini, öfkesini ve akla gelmeyen daha nice duygularını nasıl dile getirdiğini yeniden hatırlayacaklar. Kimileri Boğazın iki yakasını donatan erguvanlara bakarak yapacak bunu, kimileri nerdeyse yanı başımızda patlayan bombaların eşliğinde, çığlıklar arasında, barut kokusu içinde. Bir yandan ezenleri, ezilenleri, öbür yandan geceleri, yıldızları, kokuları, tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlarıyla insanı deli eden bu dünyayı düşünerek katılacak bu kutlamaya. Şiirin yaşanan her şeyi beş duyumuzu canlandırarak (görerek, işiterek, koklayarak, tadarak, dokunarak) algılamamızı sağlayan bir duyarlık kaynağı olduğunu, şiirin bize duygularımızla düşünmeyi, düşüncelerimizle duymayı öğrettiğini hatırlatacak bize Dünya Şiir Günü Kutlamaları. Özgürlük ve dayanışma özlemi içinde, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine yaşamaya bir çağrı olduğunu düşünecekler şiirin. Yalnızca Edirne’den Ardahan’a kadar değil, Çin’den Peru’ya kadar uzayan bir umutla . 21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinlikleri Bursa: BURSA YAZIN VE SANAT DERNEĞİ (BUYAZ), 2007’de de DÜNYA ŞİİR GÜNÜ’nü kendine özgü bir biçemle kutlanacak. Üç yıldan beridir öykü ve şiir dalında BUYAZ ONUR ÖDÜLÜ veren BURSA YAZIN VE SANAT DERNEĞİ, “2007 BUYAZ ŞİİR ONUR ÖDÜLÜ"nü CEVAT ÇAPAN'a vermeyi kararlaştırdı. Türkiye de ilk kez, “yaşayan şair ve öykücülere”, değerbilirlik adına verilen BUYAZ ONUR ÖDÜLÜ‘nün gerekçesi şöyledir: "Öykücülüğümüze çok emek verdiniz, vermeye devam ediyorsunuz. İyi ki aramızdasınız, değerinizi biliyor, saygılarımızı sunuyor, nice verimli yıllar diliyoruz." Ödülü büyük bir sevinçle kabul eden CEVAT ÇAPAN’ın törene katılacağı beklenmektedir. Dernek, ödül plaketini, 21 Mart günü Bursa Mahfel'de düzenleyeceği DÜNYA ŞİİR GÜNÜ VE 2007 (3.) BUYAZ ŞİİR ONUR ÖDÜLÜ TÖRENİ adlı etkinlikte, Cevat Çapan’a verecek. Etkinlik programı Cavat Çapan’ın kaleme aldığı “Dünya Şiir Günü Bildirisi” nin Ali Aksoy tarafından okunmasıyla başlayacak, Hilmi Haşal’ın Cevat Çapan ve Şiiri başlıklı bildirisiyle sürecek. Daha sonra BUYAZ üyeleri Cevat Çapan’dan şiirler okuyacak. Etkinlik, Bursalı şairlerin kendi şiirlerini okumalarıyla tamamlanacak. 2005(1.) Buyaz Şiir Onur Ödülü İhsan ÜREN'e, 2006(2.) Buyaz Şiir Onur Ödülü Arif DAMAR'a verilmişti. 21 Mart Dünya Şiir Günü, KKTC'de de kutlanıyor. Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği, gün dolayısıyla 20-21 Mart tarihlerinde çeşitli etkinlikler düzenliyor. YDÜ Büyük Kütüphanesi'nde Salı günü şairlerle söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinlik, saat 19.30'da başlayacak. Çarşamba akşamı ise, Lefkoşa AKM'de şiir ve müzik dinletisi düzenlenecek. Saat 19.30'da başlayacak geceye, şair olarak Fikret Demirağ, Feriha Altıok, Filiz Naldöven, Gür Genç, Jenan Selçuk, Mark Matthews, M. Kansu, Metin Turan, Mustafa Gökçeoğlu, Neriman Cahit, Neşe Yaşın, Nial Mc Devitt, Oruç Aruoba, Peter Kurman, Raşit Pertev, Stefanos Stefanides, Tamer Öncül, Ümit İnatçı ve Zeki Ali katılacak. Ankara Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nce düzenlenen "Dünya Şiir Günü" etkinliğinin bu yılki teması "Mevlana" olarak belirlendi. Ozan Sağdıç ile ünlü şair ve yazar Hilmi Yavuz'un konuk olacağı etkinlik, Mevlana'nın 800. doğum yıldönümü dolayısıyla Mevlana'nın şiirlerine ayrıldı. Etkinlikte, Mevlana'nın şiirleri, Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden Leyla Tepedelen tarafından İngilizce, Anooshirvan Miandji tarafından Farsça ve Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerince de Türkçe olarak okunacak. Etkinlik, Bilkent Üniversitesi C Blok Amfi'de gerçekleştirilecek. Pendik Pendik Belediyesi 21 Mart Dünya Şiir Günü dolayısıyla Türk Şiirinin Sesleri Etkinliği M.A.Ersoy Sanat Merkezinde Saat 17:00 da başlayacaktır... Kocaeli Kocaeli Üniversitesi Şiir Etkinlikleri Birimi, 21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinlikleri Programını tamamladı ve tüm İzmitlileri (Ön Şart Şiir Seviyor Olmak) resmi ve sivil ayırımı yapmaksızın Merkez Yerleşke Konferans Salonunda görmek istediklerini basın aracılığıyla duyurdu. Program, açılış konuşması ve onu izleyen Şair İhsan Topçu tarafından hazırlanan "Dünya Şiir Günü Bildirisi”nin okunmasıyla ısınacak. Şair ve Tarihçi, Okutman Şener Aksu ( Şiir Etkinlikleri Birimi Müdür Yardımcısı) yeni bir yapılanma içindeki birim hakkında bilgi verecek. Daha sonra, konuk şairlerimiz Ruşen Hakkı, Tahir Abacı, Salih Bolat, Şeref Bilsel, Cenk Gündoğdu, Elif Sorgun, Mehmet Ali Işık, Nurullah Can ile şiir üstüne söyleşi ve birbirinden güzel şiirlerle renklenen program "Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği” Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Itır Yeğenağa'nın sunacağı 20 dakikalık bir DVD programıyla sonlanacak. Program konuklarımıza sunulacak katılım belgeleri ile Şiir Etkinlikleri Birimi Kurucusu Sayın İhsan Topçu'ya sunulacak Teşekkür Belgesinin verilmesiyle sonlanacak. M.Nejat Gacar Marmaris 2. Marmaris "Kadın ve Sanat" etkinlikleri kapsamında 21 Mart Dünya şiir günü "Kadın ve Sevgi Şiirleri" etkinliği düzenliyor. Etkinliğe Adalardan birçok Yunanlı sanatçıda katılıyor. İzmir Çocuk Şiirleri Günü etkinlikleri kapsamında 21 Mart Çarşamba günü İzmir Gültepe Turgutreis İlköğretim Okulu’nda bir söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinlik saat 10.00’da başlayacak. Yer:Gültepe Turgutreis İlköğretim Okulu Saat: 14.00 Alsancak Belediyesinin düzenlediği Dünya Çocuk Şiirleri Günü'etkinliği, Kitap - Söyleşi Y.Bekir YURDAKUL Okul Etkinlik Yeri: Peker İlköğretim Okulu / Eskiizmir
  9. Verdiğin bilgiler için çok teşekkürler sevgili CYRANO... Eksiklerimizi görmüş olmakla birlikte konuya katkıların benim için çok anlamlı... Çünkü bilgi ve birikimin önemiyle burdayız... Eksiklerimizi gösteren arkadaşlarımıza her zaman saygımız sonsuz... Sevgi ve saygılarımla....
  10. Lütfen biraz gerçekçi ola sevgili boşig... Bu işler öyle hayallerle olmuyor... Unatma... Seni sevenin de hayalı var... Sen hiçbir zaman senden 10, 15 yaş büyükle birlite olamayacağın gibi.. Günümüzde... Hiçbir bayan da kendinden bu yaş büyüklükte birinde olamayacağağını, en azından geçici olabileceğni bil lütfen... Aslolan ruh ikizinizi bulabilmektir... Diyeceksin ki ne alaka ama bu bir gerçek.. Binlerce şiir kitabı var ama kim okuyor... Kim hangi konuda okuyor bu çok önemli.. Napolyon bile aşk üzerine yazdıkları konusunda acılarla dolmuş değilmidir... Ama şurası bir gerçek... Biz Napolyon değiliz değilmi... Sevgiler...
  11. İYİLİK NEYE YARAR? 1. İyilik neye yarar, Öldürülürse iyiler çarçabuk, ya da iyilik görenler? Özgürlük neye yarar, yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar? Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese, akıl neye yarar? 2. İyi insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, iyilik beklenmesin! Özgür insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, kavuşsun özgürlüğe herkes, özgürlük sevgisi geçersiz olsun! Akıllı insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, akılsızlık zararlı olsun! Bertolt BRECHT
  12. DİPNOT şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Gelincik Tozları Okumadan atladığın sayfalar, Hayatının kırık notlarıdır... Anılar, şimdi o yorgun sular; Bu şiirin kanayan rüzgârıdır... Her ırmak kendi göğüne yaslanır, Her kuş kendi göğünü gök sanır... Sahiplenerek yürüdüğün o ömür var ya; Havada uçuşan gelincik tozlarıdır... Bülent ÖZCAN / Londra Yarın şiir günü ve segili gelincik'imizi bu şiirlere anlatmak istedim... Kendisini aramızda görmekten büyük mutluluk duyuyorum... İyiki varsın sevgili gelincik... Şiir ile ilgili kısa bilgi; Sevgili Bülen ÖZCAN'a ait “Gelincik Tozları”nın İngilizce olarak Avrupa ve Amerika’da yayımlanan birçok şiir antolojisinde de yer almaktadır... Sevgiler....
  13. NAZIM NE YAPTI DA BÖYLE DAVRANIYORSUNUZ... Yurtdışında geçirdiği acılı günlerde özlemi neydi Nâzım'ın? Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmek... Öyle taş maş da istemiyor, tepesinde bir çınar ağacının yaprakları ipilesin, yeter! Ölü bedeni, orada, "korkunç ve mübarek elleri" yle bahar aylarında madımak toplayan; ağustos sıcağında, "ince, küçük çeneleri, kocaman gözleri" yle ekin biçmeye giden kadınlarımızın türkülerini dinleyecek... Türkiye! Gurbet türküleriyle büyüdüğüm koca yurt! Yabancılara metrekarelerce satılıyor da, seni sözcüklerle yaratan bir şaire avuç kadar toprağın çok görülüyor!.. Hem de seni diliyle "ipek bir halı" gibi dokuyan şaire... Bütün dünyanın tanıdığı şairimize... Doğrumu yapılan... El insaf... Dipnot... Teşekkürler sevgili Adnan BİNYAZAR teşekkürler.. c. 20.03.07...
  14. DİPNOT şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Bir düşünün; Çanakkale savaşı kaybedilmiş. İstanbul bugün yabancıların elinde. Türk ulusu ufak bir Anadolu ülkesi. O zaman yatlarımızı nereye park edecektik? Hangi sularda keyif çatacaktık? Yalılarımız, villalarımız nerede olacaktı? Ufak Anadolu ülkesinde nasıl uluslararası dev şirketler oluşturacaktık. Yabancı sermaye nereye gelecekti. Hangi ülke bizi ciddiye alacaktı, korkacaktı, benim stratejik ortağım diyecekti. Bugün Almanya başta olmak üzere dünyaya yayılmış üçüncü kuşak Türklerin vizyonunu, ülkemize katkısını nasıl yaratacaktık? Hayır, hiçbiri olmayacaktı. Silik ve uydu bir küçük ülke olacaktık... Hepsi o... Sevgiler....
  15. ABD işgali 5. yılına giriyor... Bulunan kitle imha silahı sayısı: 0... Ölen Iraklı sivil sayısı: En az 650 bin Bir ulusun yok oluşu / edilişi... Bağımsız kuruluşların verileri, işgalin başladığı Mart 2003'ten beri 650 binden fazla Iraklının öldüğünü gösteriyor. İşkence görenler ve tecavüze uğrayan kadınlar ise yıkımın istatistiklere yansımayan yüzü. Ülkeden göç etmek zorunda kalanların sayısının ise 2 ile 4 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. ABD Irak'a saldırırken iki gerekçesi vardı: 11 Eylül saldırılarının ardından paranoyaklaşan sıradan Amerikalının işgale destek vermesini sağlayan, Irak'ta kitle imha silahlarının bulunduğu iddiası ve Irak'a demokrasi götürme hedefi. ABD'nin başını çektiği işgal güçlerinin Irak'a yerleşmelerinin dördüncü yılında yüzbinlerce Iraklı sivil ölürken tek bir kitle imha silahı bulunabilmiş değil. Irak'a demokrasi götürme planı ise artık ortaya atanların bile hatırlamak istemediği uzak bir anı. ABD yönetimi, işgalden hemen önce gündeme getirdiği "ulus yaratma'' planını artık ağzına almaya bile cesaret edemiyor. Irak, Baas iktidarı boyunca farklı etnik grupların ve mezheplerin birlikte yaşadıkları bir coğrafya oldu. Gerçi Baas yönetimi Irak'ı tek parça halinde tutmak için zaman zaman zorbalık düzeyinde şiddet kullandı. Buna karşın Irak'ta etnik gruplar ve mezhepler arasında on yıllar boyunca dökülen kan, Saddam iktidarının var olmadığı şu son dört yıl içinde dökülen kanın yanına bile yaklaşamadı. Yalnızca Bağdat'ta her gün 50-100 arası infaz edilmiş ceset kentin varoşlarından, çöplüklerden ve kenti ikiye bölen Dicle Nehri'nden toplanıyor. Bağdat, ABD'nin mezhepçiliği körükleyen işgal politikaları sonucu artık bölünmüş bir şehir. Şii ölüm mangaları önce kentin "karma'' mahallelerini hedef aldılar. Karma mahallelerde Şiiler sabah uyandıklarında Sünni komşularının cesetleriyle karşılaştılar. Sünniler de benzer yöntemlerle çoğunlukta olduğu mahallelerdeki Şiileri temizlemeye başladılar. Öldürülenden çok daha fazlası karma mahalleleri terk ederek kendi mezhepdaşlarının yaşadığı mahallelere göç etti. Ancak mahallelerin ayrışması dökülen kanı durdurmadı. Aksine, kanlı mezhep savaşının aktörleri, kendi mezhepdaşlarını vurma kaygısı taşımaksızın, karşıtlarının yaşadıkları mahalleleri gelişigüzel havan toplarıyla, roketatarlarla vurmaya başladılar. Dicle'nin doğu yakasında kalan son Sünni mahallesi Ademiye'nin sakinleri, duydukları her patlama sesinde mahallelerinin hangi sokağının vurulduğunu düşünüyorlar. Şii milisler, kontrol noktalarında durdurdukları kişilerin önce kimliklerine bakıyorlar. Sünni ismi taşıyanlar tutuklanıyor, işkenceden geçiyor ve zaman zaman da öldürülüyor. İçişleri Bakanlığı'nın Şiilerin elinde olması Şii militanlara işlerini polis üniformasıyla, devlet koruması altında yapma imkânı sağlıyor. Devlet aygıtından yararlanamayan Sünniler, intihar bombacılarıyla karşılık vermeye çalışıyorlar. Kentin kalabalık merkezlerinde sivilleri hedef alan intihar saldırılarının bazılarının mezhepler arasındaki düşmanlığı körüklemek için işgal güçlerince düzenlendiği, kulaktan kulağa yayılan söylentiler arasında. ARADA SIKIŞAN DİRENİŞ ABD işgaline karşı mücadele eden direniş, keskinleşen mezhep kavgasının dışında kalmakta zorlanıyor. Sünni ağırlıklı direnişin birkaç yıl öncesine kadar sıklıkla tekrarladığı "Şii ve Sünnilerin ortak direnişi'' vurgusu, yerini yavaş yavaş İran'ın beşinci kolu olarak görülen Şiilerle savaşa bırakıyor. Bir zamanlar marjinal bir unsur olarak var olan İslamcılar, işgal karşıtı mücadelede ön plana çıkmaya başladı. Irak direnişi yalnızca ABD ve işbirlikçi hükümetiyle değil, İran'ın ülkede artan etkisiyle de mücadele etmek durumunda. İran'dan uzaklaşmaya yanaşmayan Şiiler, Kuzey Irak'taki iki Kürt partisiyle birlikte ABD'nin Irak'ı kontrol altında tutmak için sırtını dayadığı başlıca güç olmayı da sürdürüyorlar. Ocak ayında yeni Irak stratejisini açıklarken silahlı Şii örgütleri bir numaralı tehdit olarak tanımlayan George W. Bush yönetimi, buna karşın geçen haftalarda Şiilere fazla ilişmemeyi tercih etti. İşgalin hemen ardından eski Baas kadrolarını silahlı kuvvetlerden ve devlet aygıtından uzaklaştırarak Şiilerin kadrolaşmasının önünü açan ABD yönetiminin, keskinleşen Sünni-Şii gerilimine karşı bu politikalarına devam etmesi, Washington'ın Irak'ta bir iç savaş çıkmasından pek o kadar da çekinmediğini düşündürüyor. Özellikle eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin 'in geçen aralık ayında ABD'nin onayıyla idam edilmesi, Bush yönetiminin, aksi yöndeki tüm açıklamalarına karşın etnik kutuplaşmayı kışkırtan politikalarından vazgeçmediğini gösteriyor. Yine ABD'nin teşvikiyle İran'ın etkisinin artmasından kaygı duyan Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır gibi ülkeler de Irak'taki mezhep savaşına dahil olmaya başladı. KÜLTÜREL SOYKIRIM Art arda gelen yıkıcı savaşlardan önce Ortadoğu'nun en ilerici ve laik ülkeleri arasında sayılan Irak'ın tek parça kalmasını sağlayan kültürel birikimi, işgal güçleri tarafından sistematik bir biçimde yok edildi. Bağdat'a girer girmez Petrol Bakanlığı'nı güvene alan işgal güçleri, Mezopotamya'nın binlerce yıllık birikimini saklayan kütüphaneleri ve müzeleri yağmalanırken kıllarını kıpırdatmadılar. İşgalin başlangıcından beri 150'den fazla akademisyen öldürülürken üniversiteler bombalı saldırıların hedefi haline geldi. Bir kuşak neredeyse okul yüzü görmeden büyüyor. Bombalı saldırıda yok edilen Bağdat'ın sahaflar sokağı El Mutenabi, ülkenin kültürel altyapısını hedef alan son saldırı olarak hâlâ akıllarda. Sünni-Şii kavgası, Irak mozaiğinin diğer renklerini de yok ediyor. Irak'ın kuzeyindeki Kürtler bir yana bırakıldığında, kimileri binlerce yıldır Irak'ta yaşayan azınlıklar, yaşanan şiddet nedeniyle yok olmak üzereler. Yezidiler, Türkmenler, Hıristiyanlar, Yahudiler, Mandeanlar gibi bölgenin köklü sakinlerinin yanı sıra, İsrail'in kurulmasının ardından Irak topraklarına sığınan Filistinli mülteciler de şiddet ve zorunlu göç politikaları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar. ÖLMEK KOLAY, YAŞAMAK ZOR Bağdat'ta elektrik kısıtlı olarak, yalnızca günde iki saat kadar verilebiliyor. Sağlık sisteminin çöktüğü ülkede, şiddet ortamında Irak halkının en çok ihtiyaç duyduğu kurumlar arasında yer alan hastaneler çalışamaz durumda. Elektrik kesintileri, yağma ve ilaç sıkıntısıyla boğuşan Irak hastaneleri, şiddet nedeniyle Irak'taki 34 bin doktorun yaklaşık yarısının ülkeyi terk etmesi sonucu kadro sıkıntısı da çekiyor. ÖLÜ DOĞAN PLANLAR Bush'un ocak ayında Irak'ta güvenliğin sağlanması için 21 bin 500 askere ihtiyaç duyulduğunu açıklamasından haftalar sonra, 7 bin asker daha gerektiği açıklandı. Irak'taki şiddet sarmalının nasıl durdurulacağı konusunda Beyaz Saray'ın ya da Pentagon'un da net bir fikri yok.
  16. DİPNOT şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Bence bu forumda gecekuşu yok demek... İnce hayrıntılarda gözden kaçırmalarımız var demek... Düşüncelerin kelimeler üzerindeki güçlü ifadesini çok iyi gören ve değerlendiren beyin yok demek... Bizlere düşündürürken yaşamda va olmamız gerektiren kelimesel şevkat tokatları yok demek... Kısacası değerli arkadaşlar nefes alış ritmimiz yok demek... İşte bu nedenlerden ötürü gecekuşu burada olmalı diyorum.. Onu çok seven saygı duyan biri olarak yanıldığımı düşünmüyorum bile... Benim umudum var ve daha fazla bekleteceğini sanmıyorum ve mutlaka bizlerle olacaktır... Gecekuşunu yakından tanımış biri olarak buna yürekten inanıyorum... Sevgiyle kalın...
  17. NASIL ŞAİR OLUNUR... bir düş akarsa ırmakça şiir olur ay ışığı yalparsa duru deniz üstünde şiir aşk olur kanlı bir göynek örtülürse /dost olmalıyken/ düşman edilmiş kardeş ölüsüne şiir ağlamak olur akla vurulmaya kalkılan prangaların kanattığı bilekler kalem tutarsa şiir isyan olur işte insan bu gibi durumlarda şair olur ________________ Selahattin ÖZAKIN ___
  18. DİPNOT şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politik Videolar
    Evet varmı..? Teşekkürler sevgili birce... Teşekkürler...
  19. Onlar asla bunun farkında olamayacaklar sevgili erdoğan.. çünkü birkere kemalizmden önce arapçayı öğrendiler.. Çünkü bilim ve irfan olabilmenin ötesinde rühani cennetlere ait oldular... Çünkü eğitim ve öğretimden önce hacı ve hoca düşüncelerinin toplumsal taraftarlığını seçtiler ki hiç bir zamam bu topluma ses olabilecek gücü kendilerinde bulamadılar... Çünkü 80 yıllık bir Cumhuriyet yerine dinsel toplum düzeni düzeni ve inançsal köleliğin hizmetindeler... Çünkü bugün artık kolaycı bir ezber anlayışının sonucu olmuşlardır ve hiçbir zaman onlara bilimsellikten, ülke edebiyatından, şairinden, ozanından, ressamından, müzisyeninden bahsedebilecek durumun kalmamıştır.... Çünkü Ülkeyi soyup soğana çevirenlerin yan uzantıları (çetesel milliyetçiler) ülkeyi kanser gibi sarmış sarmalamış... Sonuç ortada ve artık toplum tamamen kaderci, ruhani, öbürtarafçı veya kafatasçı, demokrasi ve düşüncenin düşmanı, sorgulama ve araştırmanın ötesinde inançsal kimlik arayışında, İnancını bile ticarete, siyaset bulaştıran bir yapi içerisine girmiş... Tehlikenin bile farkında olamayacak kadar kör, sağır ve dilsiz hale getirilmiş durumda... Yani kazanın içindeyiz ve su yavaş yavaş ısınmakta.... Bunlar ise hala işin rehavetinde.... Haklılar da çünkü ezberci bir toplumun sonudur bu.. Başka birşey hiç değil..
  20. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan meslek odalarını ele geçirmeye çalışan hükümeti topa tuttu Tehlikenin farkındayız AKP hükümeti her yeri olduğu gibi meslek odalarını ele geçirme çabasında. Bu ele geçirme operasyonlarından birisini geçen yıl İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) seçimlerinde uygulamaya koymak istemiş ama operasyon geri tepmişti. Pek çok meslek odası gibi İSMMMO da bu tür hükümet baskıları ve ele geçirme operasyonlarına babalar gibi direniyor. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan 'la konuşuyoruz. Hükümetten yapılan baskıları, İSMMMO olarak üyeleri ve stajyerlerine verdikleri hizmetleri, bir de AKP hükümetinin ekonomide çizdiği sanal iyileşme tablosunu anlatıyor. - Siz İSMMMO'nun 17 yıldır başkanısınız. 17 yıldır başkanlıkta kalmayı nasıl başardınız? - ARIKAN - Evet, 1990'dan beri başkanım. Bizim gibi Atatürkçü meslek odalarında başkanlığın çok önemli olduğunu biliyorum. Üyelerimizin yüzde 90'ı üniversite mezunu. Kuruluşumuzdan beri sıfırdan bir eser yaratıldığı için bir ekip oluştu. Bu ekibin iki görevi vardı. Bunlardan birincisi meslek odalarının Cumhuriyetin kaleleri olmaları konusunda ciddi bir mücadele vermekti. İkincisi de her meslek kuruluşunun kendi üyelerini saygın bir konuma getirmek için mücadele vermekti. Bu boyutta eğitime çok önem verdik. Şu anda İSMMMO gibi eğitim veren bir kuruluş yok. - Nasıl eğitim veriyorsunuz? - ARIKAN - Her ay İş Kuleleri'nde 1000 kişinin katıldığı eğitim toplantıları yapılıyor. İstanbul'un yedi noktasındaki eğitim birimlerimizde hafta sonları derslerimiz veriliyor. Bunlar üyelerimize, stajyerlerimize yönelik dersler. Bunlar ücretsiz yapılıyor. Yayınlarımız ücretsiz gönderiliyor. Çok sevdiğim bir dergimiz İSMMMO Yaşam. Çünkü muhasebecilerimizin vergi dışındaki dünyasını anlatan bir yayın bu. Bunda da amacımız evlere girmek, eşlere, çocuklara ulaşmaktı. Bu yayınımızla ilgili çok olumlu tepkiler alıyoruz. Bir başka yaptığımız iş de son iki yıldır teknoloji eğitimi vermemiz. Bunu büyük bir gurur duyarak anlatıyorum. Meslek mensubu stajyerlerimize Windows, Excel, Power Point'i nasıl kullanmaları gerektiği öğretiliyor. Bu eğitimin piyasa bedeli yaklaşık 1000 YTL dolayındadır. Bunu da ücretsiz yapıyoruz ve her yıl 1500 mezun veriyoruz. Öküz altında buzağı aramak - Sizin Kurtuluş'taki yeni binanızla ilgili epeyce bir tartışma olmuştu. Bunu anlatır mısınız? - ARIKAN - Biliyorsanız, Türkiye'de özellikle inşaat yapıyorsanız altında mutlaka bir şeyler aranmıştır. Binamız 5 bin metrekare kullanım alanına sahip. Maliyeti üç milyon doları buldu. İnşaat sürerken ve daha sonra hep izleyenlerimiz oldu. Ama biz bu toplumda kirlenmeden de birtakım işlerin yapılabileceğini ispatlamaya çalıştık. Güzel yanı şudur: Bu bina bittiğinde muhalefet dahil inşaatla ilgili bir tek soru sormadı. Bizimki şeffaflığın, bu toplumda hâlâ dürüst birilerinin olduğunu anlatma kavgasıydı. Toplumda bir bina yapıldığı zaman, "Bunlar ne götürüyor? Neler yapıyor?" kuşkusu vardır. Biliyorsunuz, bunu yerel yönetimlere yönelik olarak çok sık yaşıyoruz. Ama biz şeffaflığımızı ispatlamış durumdayız. Böyle bir süreçten geçtik. İSMMMO'yu iki satırla anlatmak çok zor. - İSMMMO'nun kaç üyesi var? - ARIKAN - Bizim 22 bin üyemiz, 5 bin dolayında da stajyerimiz var. Staja giriş sınavını kazanan stajyer adayımız bizim artık meslek odamız adayımız oluyor. Stajyer adayımızla üyelerimiz eşit haklara sahiptir. Yani ne yayın üretiyorsak, ne eğitim veriyorsak tüm stajyerlerimiz bunlardan yararlanabiliyor. Sadece seçme ve seçilme hakları yok. Bunun nedeni de tam üye olmayışları. Bizim için ürettiklerimizi tüm Türkiye'yle paylaşmak çok önemli. Şöyle bir anımı anlatmak istiyorum: 1970'li yılların sonlarında muhasebe mesleğine başladığımda beni Galatasaray'da bir muhasebe bürosuna göndermişlerdi. Orada birkaç ay çalıştım. O yıllarda ustalarımız işi bize göstermezlerdi. Biz de el yordamıyla öğrenmeye çalışırdık. Ama Türkiye'de teknolojinin hızlı gelişimiyle birlikte öyle bir süreç ortaya çıktı ki bugün bilgiyi paylaştıkça mesleği çok iyi icra etme boyutuna geldik. Web sayfamızı artık günde yaklaşık 10 bin kişi ziyaret ediyor. Biz tüm bilgilerimizi, birikimlerimizi web sayfamıza yüklüyoruz. Böylece ürettiklerimizi Anadolu'daki üyelerimizle de paylaşıyoruz. - Bir de İSMMMO Yaşam dergisinin Anadolu'ya yaygınlaştırılması için uyarı almıştınız. Bunu anlatır mısınız? - ARIKAN - Dergi ilk çıktığında Adana Vergi Dairesi Başkanı beni aradı. Dergiyi çok güzel bulduğunu, ama bir eleştirisi olduğunu söyleyerek "Niye bu dergiyi vergi daireleri müdürleriyle de paylaşmıyorsunuz?" dedi. Bize göre çok güzel bir eleştiriydi. Bir araştırdık; Türkiye genelinde 400 dolayında vergi dairesi müdürü olduğunu saptadık. Böylece bütün yayınlarımızı tüm vergi dairelerinin müdürlerine göndermeye başladık. Bizim paylaşma anlayışımız bu. İSMMMO Yaşam'ı 2006'da yayımlamaya başladık. İki ayda bir çıkan çok genç bir yayınımız. Biz bunu ücretsiz gönderiyoruz ve yaklaşık 25 bin adet basıyoruz. Posta yoluyla gönderdiğimiz için de önemli bir maliyeti var. Onun için, üyelerimize bir ay İSMMMO Yaşam'ı, bir ay da Mali Çözüm dergisini gönderelim, dedik. Odalar hükümetin arka bahçesi değil - AKP hükümete geldiğinden beri meslek odalarına sürekli baskı yapıyor; yönetimlerini ele geçirmeye çalışıyor. Bunun son örneğini İstanbul Ticaret Odası'nda (İTO) gördük. TESK'e çok büyük baskılar yapmalarına rağmen yönetimini değiştiremediklerini de biliyoruz. Bu hükümetten İSMMMO'nun yönetimini ele geçirmek için herhangi bir girişim oldu mu? - ARIKAN - İSMMMO kurulduğu günden bu yana Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe taraf olduğumuzu, bu konuda mücadelenin birinci ilkemiz olduğunu ortaya koyduk. Bir de şunu önemle vurgulamak istiyorum: Meslek odaları siyasetçilerin arka bahçeleri olmamalıdır. Ben sadece AKP için söylemiyorum. Meslek odaları herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olarak görülmemelidir. Çünkü her meslek odası kendi alanında çözüm üretmelidir. Demokrasinin temel taşlarından biridir meslek odaları. - Peki, her meslek odası kendi alanında çözüm üretebiliyor mu? - ARIKAN - Üzülerek söylüyorum. Bunu sormak lazım. Odaların kendilerini yargılamaları lazım. Bütün meslek odaları iktidarların çıkarlarına bakmadan tarafsız, objektif olarak toplumsal çözüm raporları üretip görüş ortaya koysalar inanın kendi bağımsızlıklarını koruyabilirler; böylesine baskı altında kalmazlar. Bakın, AKP'nin serüveni Tayyip Erdoğan 'la, iktidar olmadan önceki dönemden başlıyor. Tayyip Erdoğan 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti. 1996'da Milliyet gazetesinde çıkan bir yorumu vardı. "İktidara giden yol meslek odalarından geçer" diyordu. O söylemi bugün daha fazla ön plana çıktı. - Neden? - ARIKAN - Çünkü AKP'nin, özellikle de Tayyip Erdoğan'ın dünyasında tekseslilik isteniyor, sanıyorum. Bu anlamda da meslek odalarında kendi yandaşları olursa AKP'ye yönelik eleştiri yapılamayacağını düşünüyorlar. Yani bir kez daha altını çizmek istiyorum. Bu tutum AKP iktidara geldikten sonra değil, Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden başlıyor. Ben bizim genel yaklaşımımızı anlattım. Hangi parti olursa olsun, meslek odaları onların arka bahçesi olmamalıdır. Tam tersine, meslek odalarının görüşleri alınmadan da yasa çıkartmamaları lazımdır. Ben tüm geçmiş iktidarlar için de bunu söylüyorum. Geçmiş hükümetler de aynı hatayı yaptılar. Meslek odalarıyla diyalogdan söz ediyorlar. Oysa meslek odalarının sözünü ettiğim anlamda katılımını sağlasalar, hükümetler de, ülke de, toplum da bundan yararlanacaktır. Yıllardır Erdoğan'da var olan bu özlem en son 2006'daki meslek odaları seçimlerinde çok daha belirgin hale geldi. - Neler olduğunu anlatır mısınız? - ARIKAN - O hale geldi ki AKP il yönetiminin İstanbul'da seçimlere müdahale ettiğini çok yakından biliyorum. Kamuoyu da bunu yakından izledi. Biz kaygılarımızı topluma anlattık. Çok ilginçtir. Şöyle bir sonuç ortaya çıktı: Bizim odanın 17 yıllık çalışmasına saygı duyan, değer veren kesimin yüzde 74 oyuyla yeniden seçildik. O seçimde iki liste yarıştık. Öbür liste AKP yanlılarından oluşuyordu. Bunun sonucunda Türkiye'de bir güçbirliği olduğunu bizim oda seçimleri ispatladı. Sayın Başbakan'ın direkt talimatı olup olmadığını bilemem ama AKP il yönetimi bizzat İSMMMO seçimlerine müdahale etmiştir. Bunu çok iyi biliyoruz. Beni mutlu eden nokta, herkesin gelip bize oy vermesidir. Biz yıllardır insan, düşünce ayrımı yapmadık. Herkesi kucakladık. Bize AKP tabanından insanların bile oy verdiğini biliyorum. Büyük bir sayı olmasa da bunu anlamlı buluyorum. Demek ki düzgün çalışırsanız onun karşılığını alıyorsunuz. Akademik bir meslek odasıyız. Üyelerimizin hepsi aydın insanlar. Faaliyetlerimizi, icraatımızı görüyorlar. - Adam adama markaj yöntemiyle çalıştıklarını ve önemli parasal kaynaklara sahip olduklarını biliyoruz. Buna rağmen nasıl olup da oda seçimlerini sizin gruba kaptırdıklarına şaşmamak elde değil... - ARIKAN - Ancak bizde çok duyarlı bir kesim var. Bakın, 2004 seçimlerinde 6 bin civarında oy kullanılırken 2006 seçimlerinde 9 bin 300 kişi oy kullandı. Tehlikeyi gördüklerinde o anlayışa dur demek isteyen kesimler güçlü. Böyle bir süreçten geçiyoruz. Hükümetin meslek odalarını ele geçirmeye çalışmasının yanlış olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Bu kesinlikle yanlış. - Onların bayıldıkları bir söylem var. Her fırsatta, "Herkes kendi işine baksın" diyorlar. Bu konuda da kendi işlerine bakmaları gerekmiyor mu? - ARIKAN - Tabii ki gerekiyor. Hükümetler güçlü olmak ve Türkiye'yi düzgün yönetmek istiyorlarsa kendi dünya görüşlerine sahip insanların yönettiği odalar değil, tam tersine tarafsız davranan, ülke çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan düşüncelere sahip kişilerin yönettiği odaları desteklemeli. Göstermelik işler yapılmamalı. Ne yazık ki böyle olumsuz bir süreçten geçiyoruz. Ben Türkiye'de pek çok şeyin göstermelik olduğuna inanıyorum. Herkes eleştiriye tahammül etmeli. Biz bunun en canlı örneğini 2006 seçimlerinde yaşadık. Ben 2006 seçimlerinin Türkiye'de çok örnek bir seçim olduğunu düşünüyorum ___________________________________________________________________________________________ Kaynak: SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU / Cumhuriyet / 18.03.2007
  21. Şahsım adına bende aynı düşüncelere imza atıyorum... Teşekkürler sevgili denizz... Teşekkürler...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.