DİPNOT tarafından postalanan herşey
-
VE BEKLENEN (!) SONUC... (Bir çuval kömüre, 5 kg pirince, tapusuz evine tapu vaadine, Ülke topraklarının peşken çekmelerine verdiğin oylarl)
VE BEKLENEN (!) SONUÇ... Görmek istemediğimiz, görmemek için mücadele ettiğimiz ama Gerçekleşmesine engel olamadığımız oy oranları, BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN.. Yüzde yetmişi yabancı sermaye?ye peşken çekilmiş, Limanları, barajları, bankaları, özel kurumları, GSM şebekeleriyle, Borsamız onlara teslim İstediklerinden yükselten, istediklerinde batıran Geride kalan muhalif seslere bir bakalım? Üç beş gazete, dergi? Duydunuz, Vatan gazetesi de satıldı? Artık medya?nin neredeyse tümü tek elde.. Yani yabancılara tam satılacak konumda? Merak etmeyin, yakında o da oluyor? Muhalif üç, beş gazetecinin de sesi kesilecek Tıpkı çizerlerin sesinin kesildiği gibi? İşte o zaman tam AB ve ABD?nin istediği bir Türkiye olacağız dört dörtlük? Her yöne çekilen, gün be gün doğu?da askerleri öldüren Ama Kuzey Irakt?ta kürdistanı?ın kurulmasına gıkını çıkaramayan Bir hükümetin beş yıllık daha icraatına hazırlanıyoruz? ELLERİNDE BAYRAKLARIYLA YÜZBİNLERİ MİTİNGLERDE GÖRDÜĞÜMÜZDE Bir parça umutlanmıştık? Gördük ki bu sonuçla, kitleler de tıpkı futbol taraftarı gibi? Maç başlamadan nasıl kir yırtarlar ağızlarını bağıra bağıra... Tüm enerjilerini sonuna kadar harcarlar hoyratça.. Maç başlar tık yok? Sesler kısılmış, enerji sıfırlanmıştır? Takımını ateşleyecek mecali kalmamıştır maç öncesi o çoşkulu kitlenin? Ve takımın tam ona ihtiyacı olduğu anlarda yoklardır tribünde? Kuru bir kalabalıktır görünen göze? Ve sonuç: HÜSRAN!! O MİTİNGLERDEN AKILDA KALAN SLOGANLARDAN BİRİ DE "ŞERİAT'A VE DARBEYE HAYIR!" idi hatırlarsınız.. Demek darbe tehlikesine, şeriat tehlikesine oranla daha duyarlışmışız? Ben artık elde Türk Bayrağı taşıyıp milliyetçilik nutuku atanlara da Gülüp geçiyorum.. Bence o Bayrağın yerini USA ve AB bayrakları almalı artık? Çünkü onlar karar veriyor artık Türkiye?nin ne kadar milliyetçi olabileceğine? Bağımsız, Özgür(!) ve Demokrat olabileceğine? EY HALKIM.. Bir çuval kömüre, 5 kg pirince, tapusuz evine tapu vaadine Ülke topraklarının peşken çekmelerine verdiğin oylarla Ülkeyi ne denli karanlık günlere soktuğnu bilmen ne zaman anlayacaksın? Ama bu çok uzun sürmeyecek bileceksin? Her zamanki gibi iş işten geçmiş olacak ve Biz yine tarihteki örneklerde olduğu gibi bundan da ders almayacağız? Zira biz kendimizi her zaman ?DERS VEREN? bir ulus olarak görmeye Alışmışız, alıştırılmışız çünkü? VE BİZLER.. Sanıyorum bizlere her zamankinden daha çok iş düşüyor? Birbirimizle uğraşacağımıza tek yürek, tek bilek olma dönemidir? DENİZİN TABANINA AYAKLARIMIZ BASMIŞTIR BANA GÖRE VE TABANA SERT VURUP YUKARI HIZLA YÜKSELME ZAMANIDIR? SEVGİYLE, ÖZLEMLE VE UMUTLA KALIN... Er KARAYEZ'e sevgi ve saygılarımızla... DİPNOT
-
SECMEN SANDIK BASINDA
Başbakanımı buldum... SAATİNİ "On bin dolar" diyerek küçültebildi, haberlere göre "saatçik"i cebine soktu... Ama "gemicik" saklanacak gibi değil. Boyu 100 metreden fazla, içine 400 TIR sığıyor ve kırmızı rengiyle öyle denizin ortasında duruyor. "Gemiciği" görenler "Küçük Emrah"ı görmüş gibi oluyorlardır. Anladığım kadarıyla Başbakan?ın her şeyi küçük: Saatçik, gemicik, villacık, paracık... Aldığı oy büyük: Yüzde 48?in üzerinde. * Tarhan Erdem?in şirketinin dünkü Radikal?de yayınlanan kamuoyu yoklamasına göre; yüzde 48... Allah?a şükretmeliyiz ki bu erdemli tarhana yoklamalar hiçbir zaman tutmuş değil. Yine de AKP yüksek oy alır mı?.. Alır... Çünkü; Tayyip Erdoğan?ın bu başarısı, demokrasinin iki önemli özelliğine dayanır. Birincisi: Demokrasilerde her toplum layık olduğu yönetimi mutlaka bulur. Tayyip Erdoğan bu topluma göre bir "Başbakan"dır. Demokrasi; sosyal yapıları ve kültürleri aşağı yukarı eşit insanların rejimidir. Toplumun çoğunluğu ******... Büyük çoğunluk okumaz, görmez, düşünmez, sessiz, kaderci ise... Bilinç-erdem kazanamaz. Tayyip Erdoğan yine "Başbakan"dır. * Demokrasinin bu iki özelliği Erdoğan?a yarar... Nasıl ki demokrasinin bu iki unsuru Demirel?i yedi kez geri getirdi... Nasıl ki Tansu Çiller?i, Mesut Yılmaz?ı, hatta Necmettin Erbakan?ı bu memlekete "Başbakan" yaptı... Nasıl ki bu toplum elli senedir; ABD?ye göbek bağı olmayan, sermayeye hizmet etmeyen, ailesi, çocukları, yeğenleri, bakanları kire-pasa karışmamış bir tek "Başbakan" bulamadıysa... Öyle... Böyle bir toplumla demokrasinin buluştuğu yerdeki, kaçınılmaz acı gerçektir bu: Erdoğan yine "Başbakan"dır... Ve ben "Başbakanımı" buldum sayılır... _________ Hayırlı olsun..
-
BİLİMİ SAVUNMAK... (Bilim, insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinin en iyisidir, çünkü gerçeğe en yakın düşünceyi o verir. Yoksa...)
Bilimi Savunmak... 2007 yılında bilimi savunma ihtiyacı hissetmek çok üzücü. Ama Paul Feyerabend'ın bazı sözleri bu hissi doğurmakta ve bilimi savunma davranışını kaçınılmaz kılmaktadır. Feyerabend şunu söylüyor; " Bilim, bir bilimsel felsefenin kabul etmeye hazır olduğundan çok daha fazla mite yakındır. Bilim, insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinden biridir, ancak mutlaka en iyisi değildir. Dikkat çekicidir, gürültülüdür ve arsızdır, fakat yalnızca kesin bir ideoloji lehine zaten karar vermiş olan insanlar veya onun üstünlüklerini ve sınırlarını hiç incelemeksizin kabul edenler için özünde üstündür." 1 Bilim kuşkusuz insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinden biridir, ancak mutlaka en iyisidir. Onun en iyi olmasını sağlayan temel, gerçeğe en yakın olmasını sağlayan niteliğinden gelir. Bilim gerçeğe en yakın olan düşünce biçimidir, çünkü en nesnel, en tarafsız olan odur. Onun en nesnel oluşu da, gözleme, deneye ve ölçmeye dayanmasından ileri gelir. Bir düşüncenin ya da bir teorinin gözleme ve deneye dayanıyor olması, onun nesnel ve tarafsız olmasını garantiler mi? Elbette, hayır! Çünkü gözlemi ve deneyi yapan insandır ve onun çeşitli sınırlılıkları vardır. Bilim başlangıçta doğal algılama gücümüze dayanılarak yapılıyordu. Sonra aletler yardımıyla algılama alanımızı genişlettik. Ama aletlerin de hep sınırlılıkları oldu. Aletlerin de yetersiz kaldığı durumlarda bilimin yardımına matematik koştu. Gerçek dünyada hep sonluluklarla karşı karşıyayız ama matematikte sonsuzla işlem yapabiliyoruz. Bu nedenle o bize yeni ufuklar açabiliyor. (Ancak onun işaret ettiği gerçekliğin bilimsel bir hüküm niteliğini kazanması için dolaylı da olsa olgusal ölçme ve deney verileriyle uyum göstermesine ihtiyaç var). Bilimsel düşünce bu aşamalardan geçerek hükmünü veriyor. Yani gözlem, ölçme ve deneyle başlıyor, gözlem, ölçme ve deneyle bitiyor. Üstünlüğü de böylece gerçeklikten hareket edilmesine ve sonucun da gerçekliğe uygun düşmesine dayanıyor. Ama diğer düşünce biçimleri böyle mi? Hangi mit, hangi büyü, hangi astroloji kehaneti, anlatılarını isbatlama gereksinimi duyuyor ya da böyle bir yola başvuruyor? Başvursa da bunu gerçekleştirebilir mi? Bilim, mitle, büyüyle ve astrolojinin, simyanın, metafiziğin bazı akıl dışı çıkarımlarıyla çatışarak bugünlere gelmedi mi? 2 Elbette doğrulama eyleminde mutlak kesinlikten söz edemeyiz. Gerçeği kuramla gördüğümüz düşüncesinde doğruluk payı vardır. Ayrıca elimizde henüz "herşeyin nihai kuramı" yok. Dolayısıyla bugünkü kuramlarımızın birçoğunun ilerde yanlışlanabilmesi olasılığı var. Ayrıca değer yüklü bazı yargılarımız algılamamızı etkileyebilmektedir. Ama bilimin bunları en aza indirecek filtrasyon sistemleri vardır. Tıpkı delikleri gittikçe küçülen süzgeçler sistemi gibi, bilimin 2600 yıllık gelişiminin yarattığı gittikçe incelen eleme süreçleri oluşmuştur. Yeni bir kuram öne sürdüğünüz zaman, açıklanamayan bir şeyi açıklıyor olabilirsiniz ama bunu yaparken 2600 yıllık gözlem ve deney birikiminin sonuçlarıyla da ya çelişmemeniz, ya da onların hepsini yeni bir tarzda açıklıyor olmanız gerekir.</B> Bilim dışı diğer düşünce biçimlerinden hangisinde böyle bir iç tutarlılık ve disiplin var? Öte yandan; bilimin sonuçları tüm bilim adamları topluluğu tarafından paylaşılmaktadır. Herhangi bir bilim insanının ya da bir grup bilimcinin bakışı ve yargısı ile sınırlı kalmamaktadır. Bilimsel sonuçlara ulaşma aşamasında ve bu aşamadaki çalışma biçimlerinde ideolojik ve değer taşıyan hükümler bulunabilir. Öyledir de zaten ve bu yüzden çeşitli topluluklardaki bilimsel çalışma ve araştırma süreçleri farklı gelişme yolları izlemektedir. Ancak sürecin niteliği ne olursa olsun, bilimsel sonuçlar ideolojik hükümler taşımazlar. Cisimlerin serbest düşme yasası, Çin'de de, Fransa'da da S = 1/2 gt 2 ile ifade edilir. Kuvvetin kütle ve ivme ile doğru orantılı olduğu ilkesi dünyanın her yöresinde aynıdır. İnsanlar arasında bilim kadar ortak yapılan başka hiçbir düşünsel etkinlik yoktur. Hangi ırk, ulus, din, sınıf veya zümreye ait olursanız olun bilimi aynı biçimde kavrarsınız. Bu özellik onun ne kadar nesnel ve tarafsız olduğunu göstermiyor mu? İdeoloji, çeşitli insan topluluklarının çıkar farklılıklarından kaynaklanır ve dolayısıyla her ideoloji ait olduğu topluluğun amaç ve değer hükümlerini içerir. Bütün insanlar için aynı anlamı taşıyan bir anlatı, nasıl ideolojik olarak nitelendirilebilir? Bilim, insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinin en iyisidir, çünkü gerçeğe en yakın düşünceyi o verir. Yoksa gerçeğe en yakın olan, insan için en iyi olan değil midir? "Bilim ve Mit", Bilim Tarihi Araştırmaları, sayı 1, Güz 2005, S. 129. Araştırma: Osman BAHADIR, DİPNOT... Paul Karl Feyerabend (d. 13 Ocak 1924, Viyana - ö. 11 Şubat 1994) Avusturyalı filozof ve bilim felsefecisi. Karl Popper'ın öğrencisidir, ancak daha sonra tamamen Popper'a karşıt bir kuramsal konumda düşüncelerini temellendirmiştir. 20. yüzyıl felsefesinde ve özellikle bilim felsefesi alanında Karl Popper, Thomas Kuhn ile birlikte en önemli ücüncü isimdir. Kuhn'un görelikçi kuramına yakın ancak bilimin hem teorik hem de toplumsal statüsüne dair radikal bir kuramsal reddiye konumuna sahiptir. "Anarşist bilgi kuramının" en önemli ismlerinden biridir. Kitapları._____________________________________________________________________ Yönteme Hayır, Türkçesi: Ahmet İnam, Paradigma yayınları,Haziran-Ağustos,1987 Akla Veda, Ayrıntı yayınları Anarşizm Üzerine Tezler, Öteki yayınevi. Özgür Bir Toplumda Bilim, çeviren; Ahmet Kardam, Ayrıntı yayınları, 1999. Bilgi Üzerine Üç Söyleşi,çeviren.Cemal Güzel, Levent Kavas, Metis yayınları, 1997. Vakit Öldürmek, Nedim Çatlı, Ayrinti yayınları, 1997.
-
ÜNLÜ RUS SOPRANO ANNA NETREBKO İLE BAŞBAŞA... (Güzel bir yüzün, Güzel bir ses ile nasıl bütünleştiğine şahit olalım...)
Buradan...
-
KÖRÜ KÖRÜNE YAŞAMAK... ("O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin / demeyecaksin işte, / Yaşarsın çükü...
Aşk Tutku Değildir... Yanarak soğuktan buza kesmiş ter , bir çığlık, bir haykırış... Gördüğümüz bir düş mü ne? Gizli, el değmemiş bir çimen. Kenarları dingin akan bir ırmak. Bir aşk, fırtınalarla büyüyen. Nedir varlığın anahtarı bilir misiniz? Özgürlüğün simgesi nedir, anlatır mısınız? Yüreklerde esen çılgın kasırga, dalgalı bir okyanus... Ben bilmek istiyorum taşın neden tüy olmadığını... Ya da yüreğin narin bir ağaç... İki nehrin arasında ölen küçük kız neden her gemi gibi denize açılmaz? Vicente Aeixandre , köpürüp akan o ırmağın kıyısında oraya sessizce yerleştirilmiş sabahın içinde , neden derin ince bir sızıyı içinde duyar? Uzanmış yatarken koyaklarda esen yellere karşın neden bir yaprak kımıldamaz? Philippe Soupault 'un dizelerinde bir pişmanlık, bir özlem vardır, bilinir... Bir tutku büyür, aşk sanılır... Herkes için yükselir bu ses , bak bütün insanların kulağı sende. Kendilerini duyarlar, kendilerini bulurlar bir tek seste... Söylediğin türkünün gücü kuvveti onlardır. Bir ırmak gibidirler... İnsanların adımları üstünden geçer onun, onlar. Çiğner ve bedenlerinden izler bırakırlar. Ses dağılır, verir kendini ve kalabalık akar, akar; yüreğe ulaşır, bir yoldur bu, dağ gibi. Bir iç çekiş, sessizlik... O bin yıllık yalnızlık... Aşk, tutku değil tutuşmaktır. Koyvermek kendini, gökyüzüne ulaşmaktır.
-
ALKIŞLANACAK DÜŞÜNCE, EYLEM VE DAVRANIŞLAR... (Sosyal hayatta denizi oluşturan damıtılmış damlaları yakalama adına...)
Sandığa akın var! Tatillerini yarıda kesenler AKP iktidarıyla sandıkta hesaplaşmaya gidiyor. Uçak, tren ve otobüsler tıklım tıklım dolu. Biletler tükendi, trafik yoğunlaştı... ----------------------------------------------- Bizzat tanık olduk bu yoğunluğa. Dileriz halkımız hak edenin hesabını sandıkta görecek. Bol keseden yazılan faturaların bedelini artık halk değil, faturayı kesen ödeyecek... Oyunu kullanan herkese teşekkürler...
-
YARIN... (AKP'NİN DOĞAL MÜTTEFİKLERİ, ABD.. İslamcı Arap sermayesi.. AB.. Kıbrıs Rumları.. Yunanistan.. Ermenistan.. Talabani.. Barzani.. PKK.. )
Yarın?.. Bir süreden beri bu köşede iki kırmızı çizgiden söz açılıyor... Birinci kırmızı çizgi: Laiklik.. İkinci kırmızı çizgi: Bölünmezlik.. Bu ikisi "olmazsa olmaz".. Kim olmaz, ne olmaz?.. Biz olmayız.. Var olmayız.. * Yarın yapılacak seçim, bu iki kırmızı çizgi üzerine oylamadır... 1) AKP takıyyecidir, sabırlı bir stratejiyle, belli bir sürede, aşağıdan yukarıya doğru bir taktikle, demokrasi görüntüsü altında ve ABD ile birlikte "Ilımlı İslam Devleti Modeli" ni Türkiye'de geçerli kılmak yolunda yürüyor... Birinci kırmızı çizgi zamanla siliniyor... 2) AKP bu amaca ulaşmak için ABD'ye muhtaç bulunduğundan, Türkiye'nin bölünmesini amaçlamış iç ve dış güçlerle işbirliği yapmak stratejisini güdüyor ya da zorunda kalıyor... Kuzey Irak'ta PKK'yi himayesine alan ABD'ye AKP'nin boyun eğmesinin gerekçesi bellidir... AKP'nin "işbirlikçiliği" ikinci kırmızı çizginin de zamanla silinmesine yol açıyor. * AKP'nin seçimlerdeki "doğal müttefikleri" kimler?.. Türkiye'de ülke çıkarlarına öncelik verecek bir ulusal iktidarın kurulmasını istemeyen iç ve dış güçler "gayri milli, ümmetçi ve takıyyeci" AKP'yi tutuyorlar.. ABD.. İslamcı Arap sermayesi.. AB.. Kıbrıs Rumları.. Yunanistan.. Ermenistan.. Talabani.. Barzani.. PKK.. Ve bunların diyasporalarıyla birlikte oluşan geniş bir çevre dışarıdan AKP'nin destekçisidir... İçerde tarikatlar, cemaatler, dinci belediyeler, paradan para kazanan rantiye kesimi de AKP'den yanadırlar... Medya, büyük çoğunluğuyla, AKP'nin iktidarda kalması için elinden geleni yapıyor, adeta çırpınıyor. * Halkı etkilemek, çekip çevirmek, şaşırtmak, uyutmak, gerçekleri gizlemek yolunda büyük seferberlik sürüyor... Medyada yayımlanan seçim anketlerinde AKP'nin oy oranı yüzde 40, 44, kimi zaman da yüzde 48 olarak gösteriliyor... Peki, gerçek nedir?.. Serinkanlı bir yaklaşıma gerek var... Nedir o?.. * Çeşitli anketler arasında büyük çelişkiler görülüyor; AKP'nin yüzde 30'un altına düştüğünü vurgulayan seçim yoklamaları da var; AKP'ye karşı bir CHP-MHP koalisyonuna yeşil ışık yakacak sonuçları sergileyen anketler kimi gazetelerde boy gösteriyor... Doğaldır ki 22 Temmuz'da her iki cephede de "sürpriz" olabilir... Ancak Türkiye'de, sandıktan da çıksa, bir "Ilımlı İslam Devleti" kurulması hayaldir... Çünkü "İslam Devleti Modeli" demokrasiye aykırıdır... Demokrasi rejimi oy çoğunluğuyla yetinmez; gerçek demokrasi, temelinde laiklik bulunan bir çağdaş hukuk modelinin düzenidir. * 22 Temmuz'da sandıktan AKP'ye "dur" diyecek bir sonuç çıkabilirse, laik Türkiye demokrasisi iki kırmızı çizgisini koruyabilecek bilincini sandıkta vurgulamış olacaktır. Kaynak: Cumhuriyet / 21 Temmuz 2007
-
Yalan üzerine kurulan yalanlar
http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ic=99570&hl= Şu adrese bakarsanız esas yalanın, talanın, yolsuzluğun ve dinsel ikiyüzlülüğün belgeselini izleyebilirsini.. Ama biliyorum size zahmet verir... Çünkü doğma zihniyetinin gerçekleri sizi rahazsız eder... Haydi kolay gelsin..
-
GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
Erdoğan'dan, oğlunun kaynağı belirsiz parayla aldığı gemi için komik savunma İşte o 'gemicik' **Başbakan Erdoğan katıldığı bir televizyon programında, bursla okuyan oğlunun satın aldığı gemi için "gemicik" tabirini kullandı. Erdoğan'ın gemiciği, 200 TIR'lık yük taşıma kapasitesine sahip, 14.5 metre genişliğinde, 95.54 metre uzunluğunda. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın "gemicik" olarak nitelendirdiği, oğlunun 4 bin 300 tonluk gemisi, bir seferde 200 TIR'lık yükü taşıyabiliyor. 95.54 metre uzunluğunda, 14.5 metre genişliğindeki gemi, "Gemyat Shipyard" adlı şirket tarafından Tuzla'da inşa edildi. Geminin önceki adı "Ahmet Fatoğlu" iken oğul Erdoğan'ın şirketince satın alınmasından sonra adı "Safran 1" olarak değiştirildi. Erdoğan katıldığı bir televizyon programında, "Oğlunuzun burslu okuması, ama ona rağmen şimdi çok volümlü bir iş yapması. Gemi alması mesela. Sizin ortalama bütçeye sahip olduğunuzu düşünürsek gemi de bayağı para'' sözleri üzerine, "Şimdi gemi var, gemicik var. Bir de bunun sıfırı var, eskisi var. Siz kalkar 15-16-17 yaşında bir gemi alır, bu gemide küçük bir, yani o gemiciklerden olursa ve bunun ödeme koşulları da gayet iyi olursa, kredi sistemi filan gayet iyi olursa, hatta kendi kendini ödeyebilecek noktada olursa niye alınmasın? Kalkar 300, 400, 500 bin dolar peşinatla bir gemi alabiliyor, ondan sonra da bu gemi, taksitlerini kendisi ödeyebiliyorsa bunu yapabilirsiniz'' değerlendirmesini yaptı. Erdoğan'ın oğlunun gemisi için söylediği "gemicik" nitelemesini doğrulamıyor. Erdoğan, Ülker'deki hisselerini satarak ticarette geri plana çekilmişti. Kardeşi Mustafa Erdoğan , kız kardeşi Vesile İlgen 'in eşi Ziya İlgen ve oğlu Ahmet Burak Erdoğan, 10 Nisan 2006 tarihinde satın aldıkları Turkuaz Denizcilik adlı şirketin adını Bumerz Denizcilik olarak değiştirdi. Amcası ve halasının eşinden ayrı olarak oğul Erdoğan 19 Ocak 2007 tarihinde MB Denizcilik Taşımacılık Limitet Şirketi'ni kurdu. MB Denizcilik, kuruluşundan 18 gün sonra 6 Şubat 2007 tarihinde yük gemisini satın aldı. "38S403" tescil numaralı geminin daha önceki adı, kayıtlarda "Ahmet Fatoğlu" olarak yer aldı. Gemi, Tuzla'da "Gemyat Shipyard" adlı şirket tarafından inşa edildi. Uzunluğu 95.54 metre olan gemi 4 bin 300 ton kapasiteye sahip. Erdoğan'ın deyimiyle gemicik, bir seferde 200 TIR'lık yükü taşıyabiliyor. 4 Temmuz 1979 doğumlu Ahmet Burak Erdoğan, henüz 22 yaşındayken babasına 220 bin dolar, 55 bin mark "borç" vermişti. Erdoğan'ın genç yaşta sahibi olduğu paranın kaynağı ise beyanlarına göre, 23 Şubat 2001 tarihindeki düğünlerinde takılan "29 kilo 139 gram" altındı.- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
'İspat Edemeyen Şerefsizdir...' 'Şeref' ile 'namus' un günlük dilde, meyhanede, kahvehanede, dillere pelesenk bir kullanılış biçimi var... Nasıl?.. - Yalan söylüyorsam namussuzum... - Doğru söylemiyorsam şerefsizim.. Dostlar arasında bile bu deyişler sık sık kullanılır; az buçuk argo sayılır; pek kıymeti harbiyesi de yoktur... Şimdi AKP'nin artık pek meşhur olan öncü takımı, kendilerine yöneltilen yolsuzluk suçlamalarını öne süren muhalefet liderlerine ne diyorlar: - İspat edemezsen *******!.. * AKP iktidarı 4.5 yılda deveyi havuduyla yutan bir yolsuzluk siyasetinin ve hırsının zebunu oldu... Lider tayfası, akraba taallukat, damat gelin, çoluk çocuk birdenbire nasıl zenginleştiler?.. Öyle ki hangi yolsuzluk dosyasının kapağını açsan, altından bunlar çıkıyorlar... * Geçenlerde arkadaşımız, adaşımız, Cumhuriyet çalışanı İlhan Taşcı 'nın yolsuzluklar üzerine yapıtından bu köşede söz açmıştım... Kitabın adı: "Bir AKP Belge'seli: Maskesiz Soygun." (Siyah-Beyaz Yayınları) 300 küsur sayfalık kitapta kanıtları, belgeleriyle birlikte AKP yolsuzlukları anlatıla anlatıla bitirilemiyor... Derken AKP'nin gerçek kimliğiyle kirli ilişkilerini sergileyen Tuncay Mollaveisoğlu 'nun yapıtı da "Cumhuriyet Kitapları" nda ikinci baskısına ulaştı... Kitabın adı: "Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda." 350 sayfada AKP'nin içyüzünü oku oku bitmiyor... * Cumhuriyet tarihinde böyle bir iktidar görülmedi. Alabildiğine soygun.. Yolsuzluk.. Vurgun.. Ama pişkin AKP liderleri ne diyorlar: - İspat edemeyen şerefsizdir!.. Milletvekilliği dokunulmazlığının ardına sığındıkları için AKP'li zanlılar soruşturmadan, kovuşturmadan, savcılıktan, davalardan korunuyorlar.. ve büyük bir utanmazlıkla meydan okuyorlar: - Biz yolsuzluk yapmadık, ispat etsinler, ispat edemeyen şerefsizdir... * Yolsuzluk dosyaları savcılıklarda bekliyorlar... Neyi bekliyorlar?.. '22 Temmuz' u... Eğer muhalefet yeterli oyu sağlayabilirse, yeni Meclis dokunulmazlıkları kaldırabilir... AKP'nin bütün telaşı dosyalı zanlıların yüzlerinden okunmuyor mu?.. Cumhuriyet / 18.07.07- TÜRBAN VE BAŞÖRTÜSÜ / SIKMABAŞ ARASINDAKİ FARK... (Sevgi Suheda arkadaşımızın sorusuna atfen tartışmaya açılmıştır...)
Sevgili Atlet... Ne güzel ifade etmişsiniz... Çok teşekkürler... İnancımız tam ki; Gelecek çağdaş insanın doğmanın köleliğinden kurtulan, yaşamlarını bir dini kitaba bağlayan, inancı toplumsal kargaşa ve hayrımcılık sanan zihniyetin gerçek yaşamdan, uygarlıktan, bilimden, medeniyetten, kültürden kurtulmasıyla kurulacaktır.. Dinler artık günlük yaşama ve gelecekte var olan dünyanın gerçektlerine asla cevap verememekte / veremeyecekte... Maalasf kadını çarşafa sokmayla, ona başörtüsü taktırmayla, hergün allahın karşısına gidip dua etmenin tüm sorun ve problemlerle toplumsal gelişmeyi sağlayacağını sanmakla beraber inancın gereklerini yeri getireceğini sanıyorlar... NE YAZIK.. Bu da inancı bütün bunların önünde görüp kaderci, rızacı, herşeyi her ne olursa olsun allahtan sanan, inançlarının sahip olduğu kitap herşeye çözeceği, cevap vereceğini bekler duran insanların çaresizliğinden, kaderciliğinden ve acizliğinden başka birşey değildir... Pekala dinini sade ve gösterişten uzak ve yine inancını ticari yapının ve insan ilişkilerinin dışında tutan insanların olduğu kadar inancı olmayanların da doğru, dürüst, ahlaklı, üretken, verimli, yardımsever, hoşgörülü, saygılı, içten, sevgi dolu olabileceğini maalesef göremiyor ve düşünemiyorlar.. Şahsen ben kendi payıma bir insanın hangi inanca ve dine sahip olduğunu asla sorgulamam ve buna da gerek duymam. Çünkü onları az önce saydığım insani değerlere bakar ve o şekilde değerlendirir, günlük yaşamda karşılaştıkları olaylar ve durumlar karşısında tutum ve davranışlana bakarım... Çünkü onu o yapan din değil değerleridir diye düşünürüm.. Aksi takdirde toplumsal yaşamın kaosu, kavram kargaşası, kopukluğu, farklılığı, iletişimsizliği ve katogarize edilmişlik gibi olumsuzluğun sonucu nasıl bir topluma doğru sürüklenebileceğimizi çok iyi bilirim... Sevgi ve saygılarımla..- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
AKP zenginleri Başta Başbakan olmak üzere AKP'li bakanların çocukları 4.5 yılda milyon dolarlık servete ulaştılar Büyüme çocuklara yaradı * Başbakan'ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan'ın, Mecit Mert Çetinkaya ile 2007'de kurduğu MB Denizcilik adlı şirket, kuruluşundan 18 gün sonra yük gemisi satın aldı. * Unakıtanlar'ın AB Gıda şirketi yalnızca 2005 yılında 22 milyon 163 bin 902 YTL ciro yaptı. * Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın oğlu Erkan Yıldırım ve kardeşinin şirketi, TDİ'ye ait Ankara feribotunu ihalesiz olarak kiraladı. * Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin çocukları İsmail ve Mustafa Talha Pepe'nin ortak olduğu şirket 9 milyon YTL teşvikle gemi satın aldı. İLHAN TAŞCI </B> ANKARA - AKP döneminde bakanların birçoğunun çocuğu henüz 30'unu bile doldurmadan "gemi yüküyle" servete ulaştı. Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın çocukları 1 milyon YTL'ye villa, 2.5 milyon dolara gemi sahibi oldu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'ın oğlunun şirketi ise 22 milyon YTL ciro yaparken tek kuruş KDV ödemedi. Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe 'nin çocukları da iktidarları döneminde gemi sahibi oldular. Prof. Dr. Şükrü Kızılot , AKP'nin çıkardığı malvarlığının sorgulanamayacağına ilişkin yasanın kendi çocukları için sigorta olduğunu vurguladı. AKP iktidarı döneminde kabine üyelerinin çocuklarının hızlı yükselişleri şöyle gelişti: Başbakan'ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan , Mecit Mert Çetinkaya ile 19 Ocak 2007 tarihinde MB Denizcilik Şirketi'ni kurdu. Şirketin kuruluşundan 18 gün sonra oğul Erdoğan, Safran 1 adlı yük gemisini satın aldı. Şirket, 500 bin dolarını peşin ödediği geminin geri kalan borcunu 36 ay taksitle ödeyecekti. 1 milyon YTL'ye villa Başbakan'ın oğulları 25 Ağustos 2006 tarihinde de İstanbul Kısıklı'da 1 milyon YTL'ye villa sahibi oldular. Başbakan'ın Dünya Bankası'nda çalışan küçük oğlu Necmettin ise eşiyle birlikte 24 Ağustos 2005 tarihinde ABD'nin Maryland eyaletinde 261.5 bin dolara bir ev satın aldı. Başbakan'ın kızı Esra Erdoğan 'ın eşi Berat Albayrak ise Samsun-Ceyhan boru hattı işini ihalesiz olarak alan Çalık Grubu'nda genel müdürlük görevine getirildi. Erdoğan'ın kız kardeşinin eşi de 1 milyon YTL'ye İstanbul'da villa sahibi oldu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan da AKP döneminde hızla yükseldi. Unakıtanlar'ın AB Gıda AŞ adlı şirketi binlerce tonluk mısır ithalatından dört gün sonra vergi oranının artırılması sayesinde yüzde 50 kazanç sağladı. 2005 yılında kuş gribi salgınıyla birlikte Unakıtan'ın çocuklarının şirketi AB Gıda, pastörize yumurta işine girdiler. Ancak bir kararnameyle pastörize yumurtanın KDV'si yüzde 18'den 8'e düşürüldü. 22 milyon YTL ciro AB Gıda AŞ yalnızca 2005 yılında 22 milyon 163 bin 902 YTL ciro yaptı. Aynı şirket, 2005 yılında vergi dairesine ise tek kuruş KDV ödemedi. Şirket 2005'te "komple yeni yatırım" amacıyla yapacağı 2 milyon 544 bin YTL'lik yatırım için teşvik aldı. Belgeye göre şirket yıllık 60 bin ton "rafine fosforik asit'' üretecekti. AKP kabinesinde çocukların gemi alması yolunu ilk açan eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 'ın 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım oldu. Oğul Yıldırım'ın kardeşiyle ortak olduğu Derin Denizcilik Şirketi'nin kuruluş sermayesi 10 bin YTL idi. Şirketin 445 bin Avro'ya sahip olduğu gemiye bilet kesen ise Santour adlı şirketti. Bu şirketin Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne ait Ankara feribotunu ihalesiz olarak kiraladığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan ve Yıldırım'ın ardından Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin çocukları İsmail ve Mustafa Talha Pepe de gemi sahibi olan kabine üyesinin çocukları arasındaki yerlerini aldılar. "Akçaabat" adlı geminin Pepe'nin çocuklarının ortak olduğu şirketçe 9 milyon YTL'lik teşvikle alındığı belirtildi. Vergi dairelerinde kayıtları yok Prof. Dr. Şükrü Kızılot, çocukların mal bildiriminde hiçbir malvarlığı gözükmediğini ya da sembolik üç-beş altının göründüğünü belirterek "Bu çocuklar bir süre sonra serbest çalışmaya başlıyorlar. Bir anda milyonlarca YTL'lik yatırımları ortaya çıkıyor, yatlar, katlar, fabrikalar, binalar, şirket hisseleri vs. Bu arada bakıyorsunuz, arada geçen kısa sürede, örneğin bir iki yıl içerisinde vergi dairesinde kimilerinin kaydı yok. Ödediği bir vergi de yok. O zaman akla şu soru geliyor; 25 yaşına kadar hiçbir serveti olmayan bu çocuklar, totodan, milli piyangodan, at yarışından da kazanmadığına göre bu inanılmaz serveti nerden, nasıl elde etti? Kaynağı sorgulanabilmeli" diye konuştu. AKP'nin işbaşına geldiğinde kişilerin servetinin kaynağının sorulamayacağı, servetindeki bir artışın kaynağının araştırılamayacağı bir yasa çıkardığını anımsatan Kızılot, şunları söyledi: "Yasaya göre, örneğin 26 yaşında birisi 50 milyon dolara bir gayrimenkul alsa, 300 milyon dolara özelleştirme ihalesinden tesis alsa bu kişiye 'Sen bu parayı neden buldun, nasıl edindin, hangi işleri yaptın, hiç vergi ödedin mi' gibi sorular sorulamıyor. Böyle olunca yasa ile sağlanan olanaktan dolayı bazı kişilerin inanılmaz malvarlığı ortaya çıkabiliyor. Yürürlükteki yasa bunların malvarlıklarının sorgulanamayışı bakımından adeta sigortası oluyor."- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
AKP seçmeni uyuma, bir kez daha oku! Bak AKP neymiş?... "AKP, İslâm'a karşı bir Truva atıdır! " Tayyip Erdoğan, 2004 yılında Suudi Arabistan’da “İslâm Ortak Pazarı doğru değildir” dedi. Erdoğan’ın konuşması, küresel sistem sahiplerine boyun eğdiği gibi Türkiye’nin gücünü ve etkinliğini kullanarak diğer İslâm ülkelerine de bunu tavsiye ettiğini gösteriyordu. Erdoğan, Suudi Arabistan’dan döndükten sonra kimsenin dikkatini çekmeyen bir cümle daha kullanmış, bundan sonra ortaya koyacakları görüşlerin, bölgesel ve küresel etkileri olacağını söylemişti Oysa, AKP kadroları içinde, özgün görüş üretebilen tek bir kişi bile yoktu! Kim üretecekti bu görüşleri ki, bölgeyi ve bütün dünyayı etkileyebilsin? *** The Economist dergisinin 24 Ocak 2004 tarihli sayısında, “Türkiye, üslerini ve hava sahasını açarak Amerikan işgaline yardımcı oluyor, karşılığında birşeyler almayı hak ediyor” denildikten sonra aynen şu ifadeler kullanılıyordu: “Sorun, 11 Eylül’den bu yana ABD’nin çıkarlarının değişmiş olması. Soğuk Savaş sırasında, Türkiye’nin rolü Sovyetler Birliği’ni kontrol altında tutmaktı. Bugün ise, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman’a göre ’İslâm dünyasında reform ABD’nin en önemli stratejik girişimi’ ve Türkiye’nin başarısı da bunda büyük rol oynayabilir.” Reformun uygulayıcıları kim? Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül! Hem de Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olarak! *** İslâm tarihinde yalancı peygamberler, sapık tarikatlar vardır ama ABD’nin, Yahudi teorisyenlerin fikriyle İslâm’da reforma kalkışacağına, bunu da Türkiye’nin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı vasıtası ile yapacağına, ben de inanamazdım ama gerçek bu! İslâm’ı yüreğinde hisseden bir Müslüman veya “dindar” olduğu söylenen bir Cumhurbaşkanı adaylı, ABD’nin “İslâm’da reform stratejisi” ni uygulamaya kalkışır mı? *** Erdoğan’ın, ABD’deki Musevi ve Müslüman kuruluşların liderlerini, ayrı ayrı kabul etmesi sırasında Amerikalı Müslüman liderler, Türkiye’nin İslâm dünyası için rol modeli olabileceğini ifade etmişti! İlk defa 1999 yılında Pentagon’un raporlarında yer aldığı bilinen “Büyük Ortadoğu Planı” İslâm coğrafyasının demokratikleşmesini, yani yeniden şekillendirilmesini öngörüyor. Planın fikir babası tarihçi Bernard Lewis’tir. Hedef, bu coğrafyadaki bütün milli kimliklerin çözülerek, bütün halkların Ortadoğu kimliğinde birleştirilmesi ve Talabani’nin de yıllar önce ifade ettiği gibi İstanbul’dan yönetilen bir Ortadoğu Birleşik Devletleri kurulmasıdır. Bunu bizzat kendim Bernard Lewis’ten dinledim. *** Avrasya’da toplam dört federasyon kurulup, bunların dörtlü konfederasyonda birleştirilmesi ve başına bir halife tayin edilmesi de planın ikinci aşamasıdır. Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretinde “son Osmanlı” ile görüştürülmesi, son Osmanlı’nın da kendisine başarılar dilemesi ilginçtir. İslâm devleti kuracak olsalar, “Mesih gelecek” şeklindeki Hıristiyan uydurmasının Müslüman Türk toplumuna kabul ettirilmek istenmesine ve “Hz. İsa’nın etrafında birleşelim” propagandasına seyirci kalmazlardı. Hıristo-Yahudi pazarının kriterlerini uygulamak için Türk Anayasası’nı delik deşik eden bu kadronun savaşı, sadece Türklük ile değil aynı zamanda İslâm iledir! *** Nitekim Erdoğan, bu konuyu izah ederken, “Türkiye’nin dışında bir ülkenin yaklaşımı, bölgede karşı tepki alacaktır. Bu, ABD için değerlendirmeye değer bir zenginliktir” diyor. Yani Türkiye’nin ABD tarafından İslâm Dünyası’na bir “Truva atı” olarak sokulmasını kabul ediyor, bu rolü üstleniyor, “Bizi kullanın” demiş oluyor, CHP’nin önde gelenleri ise “AKP İslam devleti kuracak” diyor! Halbuki, “Medeniyetler Çatışması” diye İslâm’ı birinci tehdit olarak kabul etmiş olan küresel belâ, İslâm Dünyası içinde başlatmak istediği sözde reformun uygulayıcısı olarak AKP’yi ve dolayısıyla Türkiye’yi kullanmak istiyor. Kaynak: Yeniçağ gazetesi..- Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidr. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdr. İşte buna karşıyız ve buna müsade edemeyiz.
En canlı cephesi ve en kısa ifadesiyle laiklik, din hürriyetini ve bundan doğan vatandaşlık haklarını düşmanlarına karşı korumaktır. Devlet hayatında laikliğin gayesi budur. Laik devlet, din hürriyetini ve dindarı her çeşit saldırıya karşı koruyan devlettir... Mustafa Kemal Atatürk Yaaa evet konu nereye geldi dayandı... Tabii anlayana...- KÖRÜ KÖRÜNE YAŞAMAK... ("O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin / demeyecaksin işte, / Yaşarsın çükü...
- GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
Karikatür ile bağzı açıklama... Arkadaşlar nedense problem etmişler... Birkere ayımıza'da yıldızımız'ada hacının, hocanın, kısacası doğmanın bulaşmasına asla izin vermeyeceğidir (ki bu benim algılamam)... Diğer taraftan ülkemizi yurt dışında böyle tanıtan karikatürcüyede kısaca şunu söylemek istiyorum... Merak etmeyin Atatürk'ümüzün ülkesi hiçbirzaman sizin görmek istediğiniz böyle bir karikatürde asla yer almayacaktır... (ki bu da onlara cevabım) Keşke arkadaşlarımız bu yorumları birazcık düşünüp karikatürdeki inceliği ve gerçeği yakalayabilselerdi... Bakalım buna ne diyeceksiniz...- GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
- OBJEKTİFİME TAKILANLAR -GÜNCEL-... (Hayatın elinden kopartılmışa imza atan kareler...)
Sevgili Gloria ve taurus... Ne güzel paylaşımlar bunlar... Ellerinize ve emeğinize sağlık.. Devamını bekliyoruz... Sevgi ve saygılarımla.. Dostça kalın... Bu da Haftasonu tatilimden bir kare...- GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
İSLAMİYET VE TÜRKİYE...- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şükrü Kızılot tarafından yapılan değerlendirme, AKP iktidarının ekonomiyi getirdiği noktayı gözler önüne serdi. Kızılot'un değerlendirmeleri özetle şöyle: AKP iktidar olduğunda cari açık (Türkiye'ye gelen dövizle çıkan döviz arasındaki fark) 2002 Aralık ayında 1.5 milyar dolardı. 2006 Aralık rakamı ise 31.5 milyar dolar. Artış oranı yüzde 2 bin. Dış ticaret açığı (ithalatla ihracat arasındaki fark) 2002 Aralık ayında 15 milyar dolardı. 2006 Aralık ayında ise 53 milyar dolar. Artış oranı yüzde 241. Borç had safhada AKP iktidar olduğunda Türkiye'nin toplam borcu 222 milyar dolardı. Bugün 408 milyar dolar. İç borçta artış yüzde 114, dış borçta artış yüzde 64. AKP iktidar olduğunda kişi başına borç 3 bin 187 dolardı. Bugün 5 bin 458 dolar. Artış yüzde 71. Özel sektörün dışarıya borcu 2002 Aralık ayında 44 milyar dolardı. Bugün dışarıya borcu 126 milyar dolar. Artış yüzde 187. Ailelerin bankalara borcu 2002 Aralık ayında 4.3 milyar YTL'ydi. 2007 Mayıs itibarıyla bu rakam 24.4 milyar YTL. Artış oranı yüzde 467. 4 Tüketici kredilerinde 2002 Aralık ayı rakamı 2.3 milyar YTL'ydi. 2006 Aralık ayında 45.5 milyar YTL. Artış yüzde 1878. 19 kat. Türkiye borçla yaşar hale getirildi. Ayrıca kredi kartı borçları toplamı 2002'de 4.3 milyar YTL'yken geçen yıl 21.2 milyar YTL'ye çıktı. Artış yüzde 393. Yabancılar ve rantiye Temmuz 2006'da yabancıların devlet tahvili, Hazine bonosu ve borsa kazançlarının vergisi yüzde 15'ten sıfıra indirildi. Yabancılar vergi ödemiyor, Türkler bu gelirlere yüzde 10 vergi ödüyor. Borsa da yabancılara geçti. AKP iktidara geldiğinde yüzde 43 olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki yabancı payı şu anda yüzde 71'e çıktı. AKP iktidarı, rantiye kesimi ihya etti. Yabancıların 2002'de borsaya yatırdığı her bin dolar, şu anda 3 bin 586 dolar oldu. Dolar bazında kazanç oranı yüzde 259. Böyle bir örnek dünyada yok. Sömürmeye geldiler AKP iktidarında rantiyeye toplam 141.3 milyar dolar faiz ödendi. Büyük bölümünden vergi alınmadı. Türkiye yüzde 19 ile dünyada en yüksek faizi ödeyen ülke. Yabancılar AKP iktidarında risksiz devlet tahvilinden yüzde 141 kâr etti. AKP iktidara geldiğinde tahvile bin dolar yatıran yabancı, 4.5 yılın sonunda 2 bin 441 dolar kazanç sağladı. AKP iktidar olduğunda bankacılık sektöründeki yabancı payı yüzde 3'tü. Bugün itibarıyla yüzde 42. Artış 14 kat. AKP iktidarında gelen yabancı sermayenin yüzde 81.4'ü bankacılık ve haberleşme sektörüne girerken sadece yüzde 14.1'i imalat sektöründe yer aldı. Esnaf, çiftçi zulüm altında Karşılıksız çeklerde artış yüzde 102, protesto edilen senetlerdeki artış yüzde 204 oldu. Pek çok işyeri kapandı. Büyüme iddiasına karşın AKP iktidar olduğunda 8 milyon olan vergi yükümlüsü sayısı, 2006 yılı sonunda 470 bin azalarak 7 milyon 530 bine indi. Türk halkı, beş yıl boyunca dünyanın en pahalı akaryakıtını kullandı. AKP iktidarında birikimli enflasyon yüzde 61.3 olurken çeltik fiyatı yüzde 22, mısır yüzde 12, çavdar yüzde 8 düştü. Aynı dönemde mazot ve sulama fiyatları 2.5, gübre fiyatı 2 katına çıktı. Bankasının satışından 2 milyar dolar kâr eden vergi ödemezken esnaf, işçi ve memurun gelir vergisi yüzde 35'i buldu. AB ortalamasında yüzde 35 olan vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergiler, Türkiye'de yüzde 71'e çıktı. AKP iktidarında açlık sınırı 369 YTL'den yüzde 70 artarak 626 YTL'ye, yoksulluk sınırı ise 1122 YTL'den yüzde 82 artarak 2 bin 40 YTL'ye ulaştı.- GÜNÜN KARİKATÜRÜ... (Kendi dilini oluşturmak için, karikatür, metafor yaparak kendine has bir anlatım dili oluşturuyor... :). :(. :|...)
- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
AKP sattı dış borç fırladı * AKP iktidarı seçime kısa bir süre kalmasına karşın, çoğu zaman yasaları da çiğneyerek veya zorlayarak Türkiye'nin temel kuruluşlarını satmaya devam ediyor. Yasalara göre hükümetin özelleştirmelerden elde ettiği 30 milyar doları borç ödemede kullanması gerekirken AKP iktidarında kamu borçları 47 milyar dolar yükseldi. MURAT KIŞLALI /ANKARA - AKP döneminde özelleştirme kapsamında 21.3 milyar dolarlık satış yapılırken Ulaştırma Bakanlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) satışları ile birlikte bu rakam 30 milyar dolara ulaşıyor. Yasaya göre hükümetin özelleştirme gelirlerini borç ödemede kullanması gerekirken kamu borçları bu iktidar döneminde 46 milyar 943 milyon dolar arttı. AKP iktidarı seçime kısa bir süre kalmasına karşın, Türkiye'nin temel kuruluşlarını satmaya devam ediyor. Çoğu zaman yasaları da çiğneyerek veya zorlayarak gerçekleştirilen satışlardan en önemlileri şöyle: TÜRK TELEKOM: AKP hükümeti, yılda 2.5 milyar dolar kâr eden Türkiye'nin stratejik açıdan en önemli kuruluşu Türk Telekom'u 1.31 milyar doları peşin 1 milyar 180 milyon dolarlık 5 taksitle sattı. Böylece Oger Telecom'a, kuruluşu, kârının yüzde 60'ına yakın bedelle satın alma olanağı tanındı. Hükümet, satıştan hemen sonra kurumlar vergisini yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirerek şirketin kârlılığını da yüzde 50 artırdı. TÜPRAŞ: Hükümet, uluslararası piyasalarda rafineri talebinin tepe noktasına ulaştığı ve siparişle ancak 6 yılda rafineri yapılabilen bir ekonomik ortamda, 35 milyon ton rafinaj kapasitesi olan Tüpraş'ı 4 milyar dolara sattı. Satıştan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , Türkiye'deki akaryakıt kaçakçılığının 18 milyar dolara ulaştığını bildirdi. Tüpraş'ın yüzde 14.76'sı ise, başka hiçbir aracı kuruma haber verilmeden borsa değerinin yüzde 8 altına Global Yatırım'ın sahibi Mehmet Kutman aracılığıyla İsrailli Ofer ailesine satıldı. Özelleştirme rakamına göre 752 milyon dolar kamu zararı oluştu. ERDEMİR: Hükümet yassı çelikte Türkiye'de tekel konumunda bulunan ve kuruluş değeri 7 milyar dolar olarak kabul edilen Ereğli Demir Çelik Fabrikaları'nı 2.8 milyar dolara sattı. MADENLER: Seydişehir'deki Eti Alüminyum tesisleri, beraberinde bir hidroelektrik santral olduğu halde, Başbakan Erdoğan'ın hemşerisi ve Karadeniz Otoyolu Projesi ile Samsun'daki mobil santral nedeniyle üç bakanın Yüce Divan'da sorgulanmasına neden olan Rizeli müteahhit Mehmet Cengiz 'e 305 milyon dolara satıldı. Yargının Cengiz'in önceden aldığı Eti Bakır ile beraber Eti Alüminyum'un satışının yürütmesini de durdurmasına karşın, Erdoğan'ın başkanlığındaki Özelleştirme Yüksek Kurulu, Murgul'daki maden tesisleri ve hidrolelektrik santralı ile Samsun'daki değerli arazilerin de Cengiz'e satışını onaylamaktan çekinmedi. LİMANLAR: Mersin Limanı 755 milyon dolara TAV ile Singapurlu SPA'ya devredildi. Devirden sonra liman faaliyetlerinde dış ticareti durduracak sıkıntılar yaşanırken liman ücretlerinin de yüzde 50 artırılması anlamına gelen düzenlemeler yapıldı. Mersin'deki bu sıkıntıya karşın, İzmir Limanı'nın 1 milyar 275 milyon dolara Global-Hutchison Wamphoa ortaklığına devredilmesi işlemleri sürüyor. SEKA: Özelleştirme İdaresi piyasa değerini 55, teknik değerini 51 milyon dolar olarak belirlediği SEKA Balıkesir'i, Başbakan Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak'ın sahibi Albayraklar'a 1.1 milyon dolara sattı. ÖİB satışta temel seçenek olarak SEKA'ya "7.5 milyon dolar" değer veren indirgenmiş nakit akımları yöntemini kullandı. Değer tespit raporunda 40 milyon dolarlık piyasa değeri biçilen SEKA'nın Aksu İşletmesi de, Milli Gazete'nin sahiplerine 3.5 milyon dolara satıldı. HAVALİMANLARI: Yap-işlet-devret yöntemiyle yaptırılan havalimanları, rekabetin kısıtlandığı ihalelerle devrediliyor. TAV grubu İstanbul Havalimanı İhalesi'ni 2005 Haziran'ında 3 milyar dolara alırken bu yıl IC İçtaş-Fraport Antalya Havalimanı'na 3.2 milyar dolar, Limak-GMR-Malaysia Airport Holding Berhad da Sabiha Gökçen Havalimanı'na 3.1 milyar dolar teklif verdi. Ancak ödemeler 15 ile 20 yıla yayıldığı için üç ihalenin bugünkü gerçek değeri toplamda 3 milyar dolara ancak ulaşıyor. TMSF SATIŞLARI: TMSF elinde olan, çoğunluğu Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan 'ın ailesine ait Telsim, çimento fabrikaları, Star Grubu gibi şirketleri yaptığı açık artırmalarla satışa çıkardı. TMSF'nin toplam "ticari ve iktisadi bütünlük" satışı 2006 sonu itibarıyla 5.3 milyar dolara ulaştı. Bunun 4.5 milyar dolarını Telsim oluşturdu. TMSF belirlediği muhammen bedelin altında teklif gelen radyoları satmazken, 19.5 milyon dolar muhammen bedel belirlediği Star gazetesini, muhammen bedelin yarısından da düşük bir değerle, 8 milyon dolara Erdoğan'a yakın bir gruba sattı. Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/?xl=empopup&em=cumhuriyet/w/c0922.html- İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
<H2>AKP afişleri ve yalanlar! 'Durmak yok, yola devam' öyle mi?..Buyrun o zaman... </H2>AKP, özellikle büyük şehirlerin ilan panolarına afişler asmış, sırıtan suretler,... Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Faturaları görüp de çıldırmayan varsa içinizde, alın elinize eski-yeni faturaları, yakın bi cigara, arkanıza yaslanın. Yenge, sen de gel eniştemin yanına, "körolası herif, nereye gidiyor bu paralar" diye kafasının etini yiyordun ya, bak nereye gidiyormuş, gör. Başlayalım mı? *** "4,5 Senedir Doğal gazı zamsız ödüyorum... Yola devam..." 2002'de doğalgaz 225 bin lira idi, şimdi 525 bin lira. %134 artmış. *** "4,5 Senedir Elektriği zamsız ödüyorum... Yola devam..." Eylül-2002 Tüketim miktarı 538 kwh olan faturaya 42,84 YTL ödemişim. Haziran-2007 Tüketim miktarı 553 kwh olan faturaya 20 Temmuz'da 86,65 YTL ödeyeceğim. Artış %115. *** "4,5 Senedir Suyu zamsız ödüyorum... Yola devam..." Kasım 2002'de 10 m3'e kadar metreküpü 57 Ykr, Haziran-2007'de metreküpü 1,13 YTL, artış %100 Kasım 2002'de 11-30 m3 arası 1,01/ m3 YTL, Haziran-2007'de 2,91/m3 YTL, artış %300. *** Bak, iyi niyetli olduğumdan, posta caddesinde 60 YTL'ye satılan doğalgaz saati için aldıkları 300 dolar haracı, 50 YTL'ye satılan kartlı su sayacına aldıkları 300 YTL haracı, hangi partiye %30 "hibe" olarak verildiğinden hiç bahsetmiyorum bile. Şimdi fesadın biri çıkıp sayaç işini "dünür Albayraklar" yapıyor diyebilir, aman ha...cıs. *** "4,5 Senedir Ekmeği zamsız ödüyorum... Yola devam..." Ekim-2002'de 230 gr ekmek 150 bin liraydı (15 Ykr), şimdi 150 gr ekmek 500 bin (50 Ykr). Yani 2002'de 1 kg ekmek 600 bin iken, şimdi 3.500, yani tam tamına 6 kat artmış. "Kira öder gibi ev sahibi oldum... Yola devam..." 2002'de kiralar ortalama 350 idi, 2007'de oldu 700. 700 bin taksiti en az 20 sene ödeyecek. Aldığı maaş 800. Eh 100 lirayla bol bol geçinir artık. 20 yıl sonra ev olacak harabe. Garip de seviniyor "kiradan kurtuldum" diye. Elindeki 30 milyar parayı kaptırdığı da cabası. *** "Okul Kitaplarını bedava alıyorum, Yola devam..." Evet haklısınız, misyonerler de bedava kitap dağıtıyor. Dağıttıkları kitapları okutan bir tek öğretmen yok. Yardımcı kitaplarla idare ediliyor. "Hak din İslam'dır" ibaresinin çıkarıldığı, "Budizm, Hristiyanlık, yahudilik, putperestlik, mecusilik, atesizlik... gibi dinlerin, İslam ile eşit mesafede anlatıldığı bir kitabı okutmak için Din dersi hocasının, İmam Hatip'ten değil, Kasımpaşa-Heybeliada Ruhban okulundan mezun olması gerekir. *** Bütün bunları açıklayabiliyorum da, şu afişi anlayamadım. Bir öğrenci resmi var... hanım hanım gülümsüyor... "Önümdeki engeller kalktı... Artık okula rahatça gidiyorum...Yola devam..." Allah Allah, bunlar "namusumuz" deyip, "bu sadece %1'in sorunu" şeklinde kıvırdıkları Başörtüsü meselesini hallettiler de benim mi haberim yok? Bu afişi anlayan varsa lütfen bana da anlatsın. *** Bana göre, AKP afişlerinin en anlamlısı da şu. Tayyibin oldukça makyajlı hali konmuş afişe. Yalvarıyor... "...Birlikte başardık... Yarım bırakma..." Bunu okuyunca ne yalan söyleyeyim, aklıma, "Delikten süpürmeyin, kullanın, yarım bırakmayın " lafı geldi. Benimki de fesatlık işte. Aldırmayın. Uzattık galiba? Kısa keselim. Evet 4,5 senedir bunlar iktidarda. 4,5 senedir yalan söylüyorlar. *** Haklarını yemeyelim, bunların zamanında artmayan şeyler de oldu. Mesela işçi, memur maaşı. Mesela çiftçinin ürün fiyatı. 2002'de 350 bin olan buğday fiyatı, Allah var, hiç artmadı. Fesatlık edip de, 2002'de 3 kilo buğday ile bir litre mazot alınabilirken, 2007'de 8 kilo buğdayla ancak bir litre mazot alınabiliyor, demeyin, olur mu? Yerimiz kalmadı, Gübre işine hiç giremedik. Eh benden bu kadar. Gübre temizliği de 22 Temmuz'da inşallah. *** Yenge, şimdi anladın mı paralar nereye gitmiş? Artık, "Körolası herif, paralar nereye gidiyor!" diye değil, "Körolası herif, AKP'ye oy verilir mi" diye kafasının etini yiyebilirsin. Serbestsin. KAYNAK : Türk Ateşi- AŞK BİR SAFSATADAN BAŞKA BİRŞEYMİ YOKSA?... (Kendimizi aldatmak son derece keyifli. Oysa, perdenin arkasında olup bitenleri kurcalamaktan kaçınıyoruz)
Sevgili Tengeriin boşig... Ne güzel düşünce, duygu ve baylaşım bunlar.. Yazında biraz daha gözlerimizi açtık... Çok teşekkür ederim... Sevgi veya yeteri kadar sevilmeye dair.. Yoksa sizde: Aşkperestlerin yüzde doksan dokuzu gibi, sevginin en büyüğünün, en kutsalının nedensiz, koşulsuz, akılla-mantıkla izah edilemeyen bir sevgi türü olduğuna mı inanıyorsunuz..? Yoksa sizde: "Ben hiçbir şey için sevilmek istemiyorum, kendim için sevilmek istiyorum, yaptığım, söylediğim, ya da düşündüğüm herhangi bir şey için değil. Kendim için. Vücudum için de değil, aklım için de, kelimelerim, çalışmalarım, eylemlerim için de değil..." mi DİYORSUNUZ.. " Yoksa siz de: Sevginin nedensiz olmasını mı istiyorsunuz? Yoksa siz de: " Sevgi her nedenin, her mantığın üzerindedir. Sevgi kördür. Ama sana göre bir şey değil o. Sende ticaret yapan, ama asla bedavaya vermeyen, hesapçı bir dükkâncı ruhu var! Sevgi bedava bir armağandır. Her şeyi aşan, her şeyi bağışlayan, kocaman, bedava, şartsız bir armağandır. Bir insanı iyi yanları için sevmekte bir cömertlik var mı? Ne vermiş oluyorsun ona? Hiçbir şey. Soğuk adaletten başka ne ki o? Zaten hak ettiği şey, o kadar!" mu DİYORSUNUZ..? Yoksa siz de: " Aşkın gözü kördür " - " Aşkla mantığı, sevgiyle aklı bir arada düşünememek saçmadır " - " Aşk: Koşulsuz bir sevgidir..." dir mi DİYORSUNUZ..? O ZAMAN SİZ HAK EDİLMEMİŞ BİR SEVGİ İSTİYORSUNUZ! http://www.bencil.org/hangi.htm - İŞTE AKP'NİN 22 AYRI YOLSUZLUĞU... (Ülke soyulurken vatandaş yoksullaşıyor... AKP ve yandaşları kazanıyor... Oğlu 4 yıl önce burslu okuyordu...)
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.