Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

DİPNOT

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

DİPNOT tarafından postalanan herşey

  1. Haklısınız sevgili serdar34... Özür diliyerek Düzeltiyorum... Umarım beni anlarsın... Sevgi ve saygılarımla...
  2. Birşey anlatılmış ama ne anlatıldığı konusunda bile haberi olmayan ve sağlam zemine oturmayan bir anlayış... Bakın; Ümmetçi politik anlayışlarıyla bugün dini ağırlıklı bir devlet yapısına sahip olanlar; ABD'nin en kirli emperyal iktidarının, Irak'taki rezilliği çıkmış işgalinin çirkin yüzünün, inanmış Müslümanın değer verdiği İslami tüm ilkeleri ayaklar altına alıyor olmasının hiçbir anlamı yok. Hiç görmüyormusunuz veya en azından düşünemiyormusunuz ki; Irak'ta emperyalist bür ülke olan ABD'nin kendilerine ayrıcalık, iktidar tanıması tek ölçü, başta Kürt aşiretleri, ümmet refleksleri ile kendileri için kurtuluş görenler.. Irak'ın, halkının geleceğini, çıkarlarını, bağımsızlığını satan satana... Yukarıda bahse konu olan arkadaş denetimden bahsetmiş... Arkadaşım; Emperyalist ülkelerin desteği ve denetiminde olan ve Ümmet çıkarlarına, iktidarlarına yaradığına inandıkları sürece, İslam adına iktidar olmuş bütün diktatörlüklerin, şeriat iktidarlarının ABD ile yaptıkları suç ittifaklarının boyutlarını bir düşünün. Talibanı'ndan Suudi'sine.. Afganlıların, Arapların, Ülkelerinin gerçek çıkarlarını, geleceğini ölçü alanı olarak hiç ortaya çıkıyor / meydana getirilebiliyor mu?... Neden ümmet toplumundan Mustafa Kemal Atatürk ile kurtulmuş bir toplumu Ümmet toplumuna çeverme çabası (ılımlı islam modeli adı altında) boşa değil... Maalesef bugün bu zihniyete ayak uydurmak ve kavramları karıştırmak bir moda oldu... O moda biza dar gelir arkadaşım dar... Lütfen biraz genç Cumhuriyetimzin kuruluş aşamasından yola çıkarak düşüncelerinizi bu günlere getirebilecek bir çaba gösterek öğrenmeye çalışın... Yoksa yarın çok geç olacak... Saygılar...
  3. Pekala... Size bu konu ile ilgili bir örnek... 20 trilyonluk miras öyküsü ve yarıyarıya paylaşım... "Gömlek kralı' olarak tanınan işadamı Ömer Akın'la mirası paylaştı. Mirasın yarısını eşi Berrin Özdilek aldı..." Buna yüzlerce örnek verebilirim.... Saygılar...
  4. Atatürk hem emperyalizmle hem de Şeriatçılarla savaştı Büyük Önder dış düşmanlarla uğraşırken bir yandan da Şeyhülislâm Dürrizade’nin fetvalarından, Vahdettin’den, Hürriyet İtilaf Fıkrası’ndan, Damat Ferit Hükümeti’nden ve İstanbul medyasından her türlü destek alan işbirlikçi hainlerin isyanlarıyla boğuşuyordu. 31 Mart’ta (13 Nisan 1909) başlayan ve 13 gün süren gerici ayaklanma Mustafa Kemal tarafından yok edilince İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti yeraltına dönmüştür. Amacı dışına çıkarak sakıncalı hale gelmiş olan medrese, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasını Mustafa Kemal Atatürk uygun görmüş ve TBMM, çıkarmış olduğu 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı yasayla hepsini kapatmıştır. Gazi, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte karanlığa, ********, bağnazlığa ve geri kalmışlığa karşı büyük bir savaş başlatmıştır. Bazıları, Atatürk döneminde imam hatip liseleri ve ilâhiyat fakültelerinin olmadığını sanırlar. Bu okullar, eğitim sistemimizin ayrılmaz parçalarıydı. Ancak imam hatip okullarına talep olmamıştır. Bir bir kapanan okullardan, en son olarak ta Kütahya ve Bolu İmam Hatip Okulları da 1929 yılında kapanmıştır. Atatürk’ün “Türk milleti” tanımı, Osmanlı’nın çok etnikli ve çok dinli yapısından yeni bir millet yaratma anlayışıdır. “Türk milleti” bu anlayışla tanımlanmıştır. Atatürk felsefi söylem ve eylemlerle çağımıza da damgasını vurmuştur. Atatürk, üç kıtaya hükmeden imparatorluktan sonra yedi düvele karşı bu ülkeyi, millete aşıladığı vatan-bayrak- Türklük bilinci ve duygusuyla kurtarmıştır. Büyük Önder diyor ki: “Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski müesseseleri yıktık. Bunların binlerce tarafı vardı. Fırsat beklediklerini unutmamak lâzım!.” Amerikalı kadın imam Amina Wadud: “İslâm’da modernizm Atatürk’le başladı, çünkü Atatürk o günkü İslâmi yaşam şeklinin ulus devlet modeline uygun olmadığını gördü.” Dinin emrine giren devletler emperyalizmin de emrine girer Devletleri dinin emrinde olan yani Şeriatla idare edilen ülkelerin tamamına yakını ABD-İngiliz sömürgesidir. Çünkü ülkeyi yönetenler, halklarına fakirliğin, “kader” ve “Takdiri İlahi’nin” isteği olduğunu söyleyerek halkının soyulmasının ve sömürgeleştirilmesinin sorgulanmasını önlerler. Çünkü İsrail’in güvenliği için İslâm ülkelerinin uyutulması ve soyulması zorunludur. Halkın, şeyhin kulu, kölesi olmasını isteyen gericiler, güçlerini ABD ve AB’den alırlarken, halkın bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele eden ilericiler ise gücünü halktan almıştır. ABD ve İngiltere’nin temel özellikleri; emperyalizmle işbirliği yapan, emperyalizme hizmet eden ve gücünü dışarıdan alan gericilerle işbirliğine girmektir. Türkiye’nin iki gerçeği vardır. İlericilik ve gericilik. Türkiye’de sağ siyaset ve ideoloji emperyalizmle işbirliği yapanları meşrulaştırmış, bağımsızlıkçı ve özgürlükçü harekete karşı da vurucu bir güç oluşturmuştur. Siyasal İslamcılar, liberal aydınlar ve bölücü etnikçiler, emperyalizmin hizmetçiliğini birlikte yapmaktadırlar. Nakşiler Kurtuluş Savaşı’ndan beri emperyalizmin emrinde Türkiye’deki gericiliğin eşanlamı Nakşibendilik olmuştur. Nakşilerin aydınlık düşünceye düşmanlıkları Abdülhamit’in bu tarikatları ilericilerin üzerine sürmesiyle başlamıştır. Abdülhamit’in 4 bin kişilik jurnalci ekibi bu tarikat mensuplarından seçilmiştir. Nakşiler ayrıca Kurtuluş Savaşı’nı boğmak üzere, daha sonra “Hilafet Ordusu” adını alacak olan “Kuvva-i İnzibatiye”nin kurulmasında öncülük etmişler ve işgal güçleriyle de işbirliği yapmışlardır. Nakşiler, padişah ve halifeyi kollamak amacıyla “Din elden gidiyor” diyerek İngilizlerin ve padişahın desteğiyle birçok ayaklanma çıkarmış ve yönetmişlerdir. Cumhuriyet öncesinde; Bozkır, Şeyh Eşref, Konya, Aznavur, Ali Batı, Düzce, Yozgat ve Zile ayaklanmalarını çıkarmışlardır. Cumhuriyet döneminde de Nakşilerin ayaklanması durmamıştır. 1924 Şeyh Sait Kürt-İslam ayaklanması. Şeyh Sait Nakşi’dir. 1930 Menemen ayaklanması. Derviş Mehmet Nakşi’dir. 1933 Bursa. “Türkçe ezan” okunmasına karşı Nakşi şeyhi İbrahim ayaklanmıştır. 1935 Eruh’ta kendini Mehdi ilan eden Şeyh Halit Nakşi’dir. 1935 Çorum- İskilip ayaklanması. Şeriat isteyen Nakşi şeyhi Kalaycı ayaklanmıştır. Nakşibendiliğin 7 kolu olmasına rağmen Türkiye’de barınabilen iki büyük kolu Nurculuk ve Süleymancılıktır. Süleymancılık tarikatı Hilmi Tunahan tarafından kurulmuştur. Nurculuk ise 1876 yılında Bitlis ilinin Hizan kazasında doğan Said-i Kürdi tarafından kurulmuştur. Kürt projesiyle, Kürdistan hayalini gerçekleştiremeyince yönünü İslâm’a çevirmiş ve İslâm adına Kürtçülük yürüterek devlete karşı politika oluşturmuştur. Okuma yazması olmayan Said-i Kürdi, Kur’an-ı Kerim-i kendi dünya görüşüne göre yorumlamış ve yazılarını “Nur Risalesi” adlı kitabında toplamış ve adını da Said-i Nursi olarak değiştirmiştir. Nurculuğun bir alt uzantısı da Fethullahçılıktır. Nakşi karakterinin en tutucu uzantısı ise İskender Paşa Dergahı’dır. Şeriatçıları Amerikancı Suud sermayesi besliyor 1953 yılında Suudların ABD ile kurduğu ortak petrol şirketi olan ARAMCO, Amerikancı İslâmi akımlara kaynak aktarmıştır. ARAMCO bu görevini 1962 yılında Rabıta örgütüne devretmiştir. Bu kaynaklardan beslenen tarikatlar çok güçlenmişlerdir. Suudi sermayesi ile güçlendirilen Nakşiler, ülkemizde ABD çıkarlarını korumuş ve korumaktadırlar. Tarikatlar, siyasal ve maddi olarak ABD tarafından Yönetilmekte ve desteklenmektedir. ABD, bölgemizde mikro milliyetçilik hareketlerinin destekleyicisi ve koruyucusudur. 1984 yılından itibaren Suudi sermayesi tarikatları şirketleştirerek, yeşil sermayeyi oluşturmuştur. Önce Demokrat Parti’de yuvalanan Nakşiler daha sonra 1970 yılında Milli Nizam Partisi’ni hayata geçirmişlerdir. ABD’nin Ilımlı İslam politikası ABD, Fas’tan Orta Asya’ya kadar 24 devletin sınırlarını değiştirmeyi politik olarak saptamıştır. Kişisel ve kültürel özgürlük diyerek ulus devletleri parçalamaktadır. “Demokrasi adına”, “özgürlük adına”, “insan hakları” adına, esasında ise menfaati adına petrole kan karıştırmıştır. ABD, 1991 yılında radikal İslamcıların, kendilerine karşı tavır alması üzerine misyonunu tamamlayan “radikal İslamcılar” yerine, kendilerine hizmet edecek “ılımlı İslâm” politikasını oluşturdu. Fethullah Gülen adlı bir vaiz vasıtasıyla da Hıristiyan-Müslüman-Siyonist ittifakın temelini atmışlardır. Meydanlarda “Devletsiz İslam, İslamsız devlet olmaz” diyaloglarıyla mitingler, 23 Nisan’ın üstüne “Kutlu Doğum Haftası”, 19 Mayıs’ın üstüne “Fetih Yürüyüşü” ve Çanakkale Savaşları’nı da hurafelerle süsleyerek Atatürk ve ulusal bayramları “din motifli” etkinliklerin baskısı altına almaya çalışmaktadırlar. “Şeriat”, moda deyimiyle “ılımlı İslam” bir süreç meselesidir. Gökten zembille inmez. Adım, adım planlanır ve sonra bu plan uygulanır. Tarikatçı milli olamaz Tarikat mensubu için millilik kesinlikle içi boş bir kelimedir. Bir tarikat mensubu için tarikat liderinin vermiş olduğu emirden daha üst bir emir olamaz. Çağdaş eğitimde; inançlar yönünden devletin lâiklik ilkesi asla göz ardı edilemez. Gizli din eğitimi köktendinci olur ve devlete karşı tehdit ve tehlikelerin kaynağını oluşturur. Bölge dışı bir aktör olan ABD’nin bölgeye egemen olma stratejisini bozmak üzere antiemperyalist bir direniş örgütlenerek, bölgeselleştirilmelidir. Milli Mücadele Derneği altında örgütlenilmeli ve bölgeselleşilmelidir. Zonguldak ilinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir eğitim kurumunda dağıtılan ve okuyup özetinin çıkarılması istenilen bir “çizgi roman”da yazanlar ürkütücü ve bir o kadar da *********ti: “İstiklal Harbi’nde Anadolu imanla şahlandı. Millet topyekun ayağa kalktı. Allah, din, vatan, hilafet ve hürriyet için cepheye koştu. Büyük Meclis’i kurdu. Zafer kazanıldıktan sonra asıl niyetlerini ortaya koyan idareciler, İslamiyeti kalplerden silmeye yönelik inkılâplara başladılar. Kur’an’a doğrudan tecavüz edemeyen din düşmanları, evvela Kur’an dili olan Arapça’yı hedef aldılar. Ezanı, kameti, namazı Türkçe olarak yerleştirmeye, böylece dinin aslını bozmaya çalıştılar.” Bilimsel eğitime karşı medrese eğitimi, laikliğe karşı şeriatçı, ulusalcılığa karşı ümmetçiliği, tam bağımsızlığa karşı teslimiyetçiliği, çağdaşlığa karşı gericiliği savunmaktadırlar. “İkinci Cumhuriyetçiler” ve “neo-liberaller” “Kemalizm ömrünü doldurdu” dedikten sonra “ılımlı İslam”a sarıldılar. Fethullah nasıl palazlandı Özal, Fethullah Gülen’i palazlandırdı. Önce Zaman gazetesi, şirketler ve vakıflar kuruldu ve ardından da Gülen okulları açıldı. Yıl 1992, Pendik Camii’nde, Fethullah Gülen şöyle diyor: “Cihat için gün olur mal-mülk feda edilir, gün olur can alınır, can verilir! Hizbullah, Allah ordusu, Hazreti Muhammet Mustafa’nın askerleridir. Hizbullah Allah cemaatidir. Tabiri caizse Hizbullah, Allah partisidir. Siyasi boğuşmalar, siyasi partiler karşısında Allah partisi gerek bize! Evet bize Allah gerek Allah!” 28 Şubat sürecinde açılan bu tip kurslarda yeminler ediliyordu. “Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve Şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan Şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma; dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.” İşte, köktendinci grupların açtığı yasadışı Kur’an kurslarında küçük çocuklara ezberletilen yeminde hedef ve amaçlar çok açık ve çok net. Ankara’da üç ilköğretim okuluna Milli Eğitim Bakanlığı’nın emirleri ekinde öğrenci ve öğrenci velilerine “anket” gönderiliyor ve yanıt isteniyor. Ankette neler var? - Çok kadınla evlilik İslâm’a uygundur. - Resim giren eve melekler girmez. - Dini nikah olmadan nikah geçerli olmaz. - Cuma namazı kılmayan Müslüman sayılmaz. - Kolonya abdesti bozar. - Faizli alışverişten uzak durmak gerekir. Anketlerle gencecik çocukların beyinleri yıkanmakta, soru sorar gibi yapılıp çarpık fikirler dolaylı bir şekilde empoze edilmeye çalışılmaktadır. Hedef, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi Kur’an kurslarının dışında tarikatların, cemaatlerin, Şeriatçıların, resim düşmanlarının, üfürükçülerin, cinci hocaların, cemaat ve tarikat evlerinde, sokak aralarında açtıkları kurslarda çocukların beyinlerini hurafelerle doldurmaktır. Bu kurslarda laikliğe dinsizlik, Cumhuriyet’e densizlik ve Atatürk devrimlerine hainlik diyen bir zihniyet yetiştirilmektedir. Yarının provasını yapanlar unutmasınlar ki, demokrasiyi, tahrip etmek için kullanmak isteyenler, o demokrasinin altında kalmışlardır ve kalacaklardır. Yenilikleri haram, kendilerinden olmayanları kafir gören Cumhuriyet düşmanı militan kadrolar yetiştirilmektedir. Vatandaşlık din ve etnisite ile bağlantılı değildir. Vatandaşlık hukuki bir kimliktir. Şunun veya bunun menfaat veya entrikalarına alet edilemez. _______________________________________ DİPNOT / KAYNAK
  5. Cumhuriyet dönemi reformlarında, kadınların kamusal alanda yeri belirlendi. 1926'da dinsel kanun olan Şeriye'den Medeni Kanun'a geçildi. Medeni Kanun'la, kadın, erkek eşitliğinden söz edilir oldu. Kadınlara seçme/seçilme, eğitim, meslek seçimi, kamu görevi, boşanma ve miras hakkı tanındı. Tevhid-i Tedrisat (Eğitimde Birlik) Yasası ile giyim-kuşam / şapka ve sosyal alanlardaki yenileşmeci devrimlerle kadın hakları önde tutuldu. Atatürk bir nutkunda, "Türk kadını bugün özgür olmalıdır. Eğitilmeli, okullar kurmalı, erkeklerle eşit konumda olmalıdırlar" diyordu.
  6. Sorunuzun cevabını miras ile ilgili bölümün şöyle açıklıyacağım... Eski Diyanet İşleri Başkanımız Süleyman Ateş yanıtlıyor: ''- Kız çocuğu gelin olup gider, kocası ona bakmakla yükümlüdür. Sorumluluğu gereği erkeğe mirastan fazla pay vermek hakkaniyete uygundur.'' Maşallah!.. Kuran ahkâmına, şeriat hükümlerine göre kadınlara kızlara, erkeğe verilenin neredeyse yarısı kadar miras payı düşer... Sayın Ateş diyor ki: ''- Kocası kadına bakmakla yükümlüdür...'' Ya yine şeriata göre koca eşine dönüp: - Boş ol!.. dedi mi ne olacak?.. Kadın bohçasını alıp evi terk edecek... Bu ne mene erkek sorumluluğu... Bu ne biçim ''hakkaniyet'' ?.. Cumhuriyet'e göre KADIN ERKEĞİN YARISIDIR arkadaşım... Umarım anlayabilmişsinizdir... Saygılar...
  7. Ne o korkumu salıyorsunuz... Bizde yutuyoruz tabiki öylemi... Sonuna kadar karanlık doğmayla mücadeleye devam... Neyin ne olacağını hep birlikte göreceğiz... Aaa şunuda unutmayın... O bilim adamları değilmi karanlık doğmayla mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen... Aydınlık bir Türkiyenin önünün ancak modern, çağdaş, aydın, bilime inanmış, gelişmeleri yakından takip eden, modern bir yaşamı hedef seçmiş, Atatürk Türkiyesinin hedefin üstünde tutan ve her türlü bedeli bütün bunlara ödemeye razı olan Türk insanı açacaktır... Arap zihniyeti değil... Bizdende saygılar...
  8. Bakın bu topici sizin için ve dinsel toplum düzeni özleyenlerin Atatatürk'ü ve eşini nasıl kendi sinsi emelleri için kullandıklarına tokat gibi bir cevap olarak yazdım.... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...=107395&hl= Tabiki lütfedip okursanız... Saygılar...
  9. BAKIN LATİFE HANIMI GİYİM ÜZERİNE KAYITLARA GEÇMİŞ KENDİ KALEMİNDEN İFADELERİ.... Bilmenizi isterim ki, zorunluluk olmadığı dönemlerde ne ben, ne de ailem hiçbir zaman başörtüsü kullanmadık. Londra'da Chislehurst Tudor Hall School ve Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde okurken başım açıktı. Pasaportumdaki fotoğrafımda bile başım açıktı. İzmir'deki yaşamımda da örtünmedim. Sadece sokağa çıktığım zaman mecburen başıma bir örtü geçiriyordum. Bu örtünme benim kişisel isteğim değildi. Dönemin gelenekleri-ádetleri bunu emrediyordu. Başörtüsüne ilişkin Osmanlı hukukunda zorunlu bir yasa olmamasına rağmen, başınızın, yüzünüzün açık olması kadı huzuruna çıkarılıp kınanmanıza neden olurdu. Bir kadının bu kınamaya maruz kalması ise itibarının-namusunun yok olması demekti. Bu nedenle örtünmeye mecburdum. 25 Kasım 1925'teki şapka kanunu ile başlayıp, 3 Aralık 1934'te çıkan 2596 sayılı kanun ve 18 Şubat 1935'te çıkan 2933 sayılı kıyafet yasalarıyla süren reformlar kadınların giyim konusunda tamamen özgürleşmesini sağladı. Ve ben de örtüyü kaldırıp attım. Büyük önder Mustafa Kemal'le evlendikten sonra mecburen, devlet görevi gereği örtündüm. Ancak benim örtüm biraz farklıydı: Döneme göre modern giyiniyordum; çarşaf giymiyor, peçe takmıyordum. Yüzümü tümden açık bırakan kendime özgü başörtüm, tayyörlerim, pelerinlerim, çizmelerim, elmas küpelerimle o dönem için çok farklı bir giyim tarzına sahiptim. Bu tarz, yabancı gazetelerde haber bile oldu. 17 Mart 1923 tarihli İngiltere'de yayınlanan London Illustrated News ile ABD'de yayınlanan 14 Mart 1923 tarihli New York Times gazetelerine göz atarsanız, Türk kadının özgürlük simgesi olarak beni gösterdiklerini görürsünüz. Diğer yandan, büyük önder Atatürk'le birlikte erkek meclislerinde bulunmam, lokantalara gitmem, toplantılarda bacak bacak üstüne atmam da yadırganıyordu. Bu nedenle gizli bir örgüt olan "Anadolu Osmanlı İhtilal Komitesi", benim kıyafetim ve davranışlarımı kastederek, "Yarın senin de karı ve kızının bu hallere getirileceğini, ırz ve namusunun mubah kılınacağını düşün, vicdanına kulak ver, dininin namusunun ne kıratta bir Millet Reisi elinde oyuncak olduğunu anla! Ey Müslüman, fazla söze hacet yok, din ve ırk ocağımızın haremine kadar uzanan bu eli bugün kırmazsan dinine, Kuran'ına, ırz ve namusuna ebediyen veda et" şeklinde bildiriler dağıttı. Ben yılmadım ve hiç korkmadım. KAYNAK : Latife Mustafa Kemal /(Yazan : Soner Yalçın)
  10. Kusura bakmayın ama Atatürk'ü ne kader bildiğiniz, okuduğunuz, araştırdığınız ortada sevgili Erbay... Atatürk ilk dönemlerinde böyle kılıkla bayanlarla görünmesinin sebebi ilk dönemlerde Atatürk bütün kadınları açtı ve açılıp saçılıyorlar yorumunun halkta yanlış değerlendirmelere sebep vereceği için bu şekilde bir karar almış bulunmaktadır... Yoksa bugün olduğu kadarından çok öte bütün kadınlar KARA ŞARŞAFLARLA dolanır olurdu... Yoksa onuda bugün bu ülkenin tepesinde oturanların olduğu ULEMALARIN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKEN bir lider yapacaksınız.... Geçin bunları lütfen geçin...
  11. Sevgili arkadaşlar... Tabiki konuşacağız... Konuşarak ta gayet güzel bizleri nerelere sürüklediğini anlatmaya, uyarmaya ve duyarlı olmaya çağırıyoruz... Sanıyorum bu suç olmasa gerek... Sizleri tenzih ederim tabiki ama; Birçokları gibi burada aaaaa caınıııııııım, ah tatlıım, canım benim yaaaa, sen bitanesin gibi üsluplarla uğraşıp ülkemizin içinde bulunduğu sorun ve tehlikeler karşısında vatandaşlık görevimizi yerine getirmeyip/getiremeyip günlük yaşamda bululamadığım ego tatminimizi burada mı gidemeye çalışalım... BAKIN GİDİŞATIMIZIA BİRKAÇ ÖRNEK... 1- Son biryılda kaç aydın, yazar ve üniversite hocası öldürüldü, KİM ÖLDÜRÜYOR BUNLARI... 2- Dini aydınlığa kavuşturan, inanılır hale getirip topluma sevdirmeye çalışan gerçeklerle yola çıkan BAHRİYE ÜÇOK, TURAN DURSUN vb dini aydınlarımzı kim öldürdür dersiniz... 3- Hukuk devleti düzenini ortadan kaldırmaya düşleyerek DANIŞTAYA SALDIRILAR KİMLER.... 4 SİVASTA insanlar ne içn yakıldı... 5- MENEMEN ne menem birşey, hangimizi uyarıları aldık... 6- Trabzonda PAPAZI kimler öldürdü... 7- Malatyada kim ne için kafa kesti... 8- EL KAİDE ÖNÜNDE DİZ ÇÖKEN BİRİ BUGÜN ÜLKENİN başında değilmi... 9- Horuç tutmayan gençlere hangi yıllarda dayak atıp dövmediler... 10- İftar vakitlelir HANGİ SINIRLAR KAPATILDI... 11- FATİHA OKUMAYAN AÇ KALSIN fetfasını kimler cesaretle veriyor... 12- ALKOL HARAMDIR siröz hastasını tedavi etmeme diyen bir DOKTOR hangi ülkede yaşıyor... 13- ULUSAL KURTULUŞ GÜNLERİNDE kimler alternatif aşüre günleri, en iyi kuran okuma yarışmaları ve alternatif dinsel etkinlikler düzenliyorlar.. 14- ATATÜRKÜMÜZÜN KURDUĞU T.C Devletini iran modeline çevirmeye çalışanlar kimler bugün... 15- Bugün bunlarla mücadele eden bizlere; sizin gibi ateistler, komunistler, radikaller, solcu, sagci, Atatürkçü ve demokratlar diye avazı çıktığı kadar bağıra bağıra suçlayanlar kimler... 16- DİN ADINA CİHAT EDENLER, ALLAH ADINA İNSAN ÖLDÜRENLER KİMLER söylermisiniz... 17- Yakın tarihimide bile ABD başkanu Bush isa adına Irak'a girmedimi... 18- Fethullah GÜLEN'İ ABD büyütüp bu ülkenin başına bela etmeye çalışmıyorlarmı... 19- Bugün bu zihniyet TÜRBAN denen birşeyi Deletimizin OKULLARINA, KURUMLARINA, GÜNLÜK YAŞAMIN OLMAZSA OLMAZ parçası haline getirenler kimler... 20- BENİM İÇİN DEMOKRASI AMAÇ DEĞİLDİR, ARAÇTIR diyen zihniyet nerede oturuyor... vs. vs. vs... Ülkemizi cayır cayır dış güçlerin oyunuyla oynanırken, Hergün ŞEHİTLER VERİRKEN, Karanlık gerici kimsenin hemelleri kaleleri bir bir ele geçirmeye çalışırken biz kuyuya taş atıyoruz öylemi... Atacağız arkadaşlar atacağız... Üstelik ARIK KOVANINA DA ÇOMAK SOKACAĞIZ... Çünkü Ben ATATÜRK çocuğuyum.... ARAP ÇOCUCUĞU OLMAYA HİÇ NİYETİM YOK.... Bunun için BU GİDİŞATA SEYİRİCİ KALMAKTANSA; YILMADAN canımızı vermeye herzaman hazırız/hazır olacağız... YOKSA VAHAMETİMİZİ DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM... Sevgi ve saygılarımla...
  12. Harunisa gül gibi birinin nereden geldiğine bir bak.. ondan sonra konuşalım... (Üstelik o kadar basiretsiz ki, bir bez parçasını bile AVRUPA İNSAN HAKLARINA ŞİKAYET EDEN feodal anlamda ULUS DEVLET OLMANIN BİLİNCİNDEN yoksun biri...) Haydi bir araştır da bilmeyenlerler birlikte sizde öğrenin...
  13. Muki doğru söylemiş... Ve bende açmak istiyorum... Başörtüsü, sıkmabaş, türban vb. gibi kıyafetler feodal yapının, toprağa bağlı toplumların ve köy ağırlıklı kıyafetlerdir... Bunun din, iman bilmem ne ile hiç alakası yok... Sevgili muki arkadaşımı ben çok iyi anlıyorum... Ama sizi anlamak çok zor...
  14. Güzel ve yeterli bir cevap... Ne mutlu size... Çünkü birşeyi olduğu gibi kabul eden ve o inancı görmüş ona inanmış olmanın dışında, araştıran sorgulayan, inceleyen, meraklı, evrensel bilgi anlayışıyla problemleri gözlemleyebilen, analiz edebilen, en azından neyin ne olabileceği konusunda kafa yorabilen kaç insan varki... Sevgi ve saygılarımla...
  15. ''Bana göre bu ülkenin gerçekleri var. Tabiki bu gerçekleri altüst edemezsiniz. Çocuk eğitim öğretimini yapsın ne olacak yani? Yarın memur olmayacaksa, ne olur yani? Memurun kılık kıyafet kanunu var. Ama okuma hakkını niye elinden alalım? Kimsenin kıyafetine yönetmelikle müdahale edilmesini doğru bulmuyorum. Bu insan haklarına aykırı, çağdışı, yobazca bir yaklaşım evet ama bugüngü zihniyet bunu yapmaya kalkarsa ne yapacağız... Hımmmm diyeceğiz... Devletin tepesindekiler bunu uygun görüyorsa ve destekliyorsa sıkıysa yapma diyeceğiz... Hemencecik sevgili Cerenimoo arkadaşımızın bahsetmeye çalıştığı konu gibi.. Devleti insanların kılık kıyıfetine karıştımayacağız... Ama dinci bir Profesörün düşünce ve görüşlerinide buraya aktarmamız anlamsız olacak... Yaniiiii... Sakal bıraktıkları ve Kılık Kıyafet Yönetmeliği'ne uymadıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan Van 100. Yıl Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hayrettin Kara ve Halk Sağlığı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nevzat Akman savunmalarında... Sakalını kestiği taktirde ''babası tarafından azarlanmış çocuk'' konumuna düşeceğini ileri sürmelerine göz yumacağız... Ve bu adamların; ''Sakallı olduğumda kadınlardan farkım olduğumu düşünüyorum. Böylece şahsıma karşı olabilecek sapık yönelişlerden korunduğumu düşünüyorum'' gibi içinde bulunduğumuz yüzyıllarda düya Nono teknolojileri tartışırken, bilimsel gelişmeleriyle dünyada ses yaparkeeeeen... Ve yine... Bu adamlar... ''İnsanlar kadın ve erkek olarak ayrı iki cinste yaratılmışlardır. İnsan nesli böyle devam etmektedir ve aile toplumun temelidir. Sakallı olduğumda kadınlardan farklı olduğumu ve şahsıma karşı olabilecek sapık yönelişlerden korunduğumu düşünüyorum. Kadın olsun erkek olsun, insanın cinsiyetini bilmesi ve ona uygun davranması, ruh sağlığı açısından da önemlidir. Sakal da yaratılış itibarıyla erkeği kadından ayıran bir özelliktir. Bir ilim adamı olarak yukarıda açıkladığım nedenlerle erkeklerin sakallarını kesmelerinin değil bırakmalarının teşvik edilmesinin uygun olacağı kanısındayım... Dayatmalarıyla ortaya çıkaca... Veee.. Bizde hafif hafif esen bu gibi şekilçiliğe ve kılda keramet anlayışına sessiz kalacağız öylemi Cerenimoo efendi... İstersen senin için ISMARLAMA BİR YAZI DA YAZARIM... Ne dersin...
  16. Konu başlığını yazan arkadaş... Yaklaşık 20 yıllık bir Cumhuriyet okuru olarak Gerici, yobaz, islami faşolar karşısında şehit vermiş gazeteme yonelik böyle bir konu başlığına tenezzül edip cevap bile yazma gereği duymuyordum fakat sadece şunu söylemek isterim; bu çamuru atan/atanları ABD kucağında büyütülen ağlamaklı ajitasyonu ile etkileyip toplumumuzu kanser gibi saran ******** ellerindeki Fettullah Gülen hoca efendi gibi bir bataklığın içinde başbaşa bırakıyorum... Son olarakta: Kontrocu arkadaşlara da kıscaca bir tavsiyem var... SAKIN OLA Kİ Adını MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜMÜZÜN verdiği bir Cumhuriyet gazetesi gibi göklü ve basına birçok yazar yetiştiren gezetemize çamur atmaya kalkmayın.... Bu Sadece ve sadece yarattığınız BATAKLIĞINIZDA BOĞULMAK zorunda kalmanaza hizmet edecektir... Sabun köpüğü gibi havaa sadece patlyan düşünce ve emellere asla prim ve dikkat vermeyeceğimizi de unutmayın lütfen...
  17. Bunlar yaparlar sevgili kardeşim yaparlar... Muskadan çare yaparlar... Yatırlardan sınıf geçerler... Balıklı göle kalem batırıp sınava girerler.... Ağaçlara bez bağlar dilek adarlar... Kendi başlarına karar alamaz Ulamaya ne yapacaklarını sorup geleceklerne yön verirler.... Hatta daha da ileriye giderek; Nijerya, nepal, sudan yerlilerinde görülebilen bütün özellikleri kanun muş gibi insanları yönetmeye kalkallar... Hatta binlerce yıl önce yazılan kitaplardan esinlenerek, binlerce yıl öncesinde yaşayan insanları kıskandıracak derecede yaşam ve düşünce biçimlerini toplumsal yaşamın her alanında öldürerek, keserek, asarak, taşlayarak yaparlar... Çok üzgünüm ama.. Gerçekten bunları Yaparlar kardeşim yaparlaaaaaaaaaar.... Sevgiler...
  18. Türkiye?de kadınların özgürlüğü tehlikede! Üç yıldır 27 ülke tarafından Nobel Barış Ödülü?ne aday gösterilen ?politik psikoloji dehası? Prof. Dr. Vamık Volkan: Kadın baskı altına alınırsa ki öyle görünüyor, bu baskı toplumu çürütür Prof. Dr. Vamık Volkan, ? Dünya çapındaki etnik, dini ve ulusal temelli düşmanlıkları inceliyor. Volkan üç aylık seminer programı için geldi ama Türkiye?yi bıraktığı gibi bulamamaktan yakınıyor. Ve; ?Kimlik tehlikede. Bu durum çok kan dökülmesine neden olur? diyor. Volkan belki de herkesin susmasına tepki olarak konuşuyor... SORU: Türkiye?de olumsuz yönde bir değişim görüyorum? dediniz? Onbeş sene evvel geldiğim Türkiye ile bugünkü Türkiye arasında ciddi değişiklikler var. Siz bu değişimi, belki içinde olduğunuz için göremiyor olabilirsiniz. Mesela iki sene önce Ankara?da eşimle alışveriş yapmak için yürüyoruz. Eşimin üzerinde de kısa kollu bir bluz var. Yanımızdan geçen adamın eli yanlışlıkla eşimin koluna çarptı. Bir hanımın çıplak koluna çarptığını anladığı an da paniğe kapılıp ellerini göğe açıp duaya başladı. Türkiye?de eskiden böyle birşey görmedim. Türkiye?de birçok politik değişiklik oldu ama böyle bir durum hiç yoktu. SORU: Türkiye beklediğinizden kötü mü? Artık değişmiş ve bu değişiklikler fiziki. Gelişmeler var, binalar hoş ama insanlarda tavır ve kıyafet değişikliği var. Siz içinde yaşadığınız için fark edemiyorsunuz çünkü yavaş yavaş görmeye alışıyorsunuz . SORU: Kıyafet değişikliği nasıl yansıdı size? Dün İstanbul?un bir mahallesinde yürüyordum. İki bey ve arkalarında eşleri. Birkaç adım arkasında yürüyor eşleri, yanlarında değil. Hanımlar da çarşaflı. Tıbbiyede okurken asla böyle şeyler yoktu. Geçen sene Beypazarı?na gittim (Ankara). Hanımların hemen hemen hepsi kapalıydı. Ama müzeye girip duvardaki fotoğraflara bakınca manzara bambaşka; İnönü?nün Beypazarı ziyaretinden fotoğraflar bunlar, onun etrafındaki kadınlar ise modern giyimleri ve neşeleri ile ortamı renklendiriyorlar. Anneanneleri daha ileride onlardan. SORU: Türkiye?nin politik psikolojisi? Şu anda bir kimlik değişiminin olduğu tartışılmaz. En çok korktuğum Türkiye?de kadınların vizyonunun kesilmesi. Size yaşadığım sosyal bir olaydan cevap vereyim. Nişantaşı?nda yaşayan, entelektüel, akıllı, çalışan ve oruç tutmayan bir hanım yolda yürürken bana döndü ve ?içimde endişe var. Sanki birisi oruç tutmadığımı bilecek? dedi. Ayıp değil mi böyle bir hava esmesi. SORU: Kimliğe tehdit olursa çok kan dökülür Bu gelişmeleri ciddiye almak gerekiyor. Tarihimizde çok büyük felaketlerden sonra büyük, karizmatik bir lider ve arkadaşları geldi, kanlar döküldü ve ancak ondan sonra yeni bir Türk kimliği ortaya çıktı. Ve o noktada din bize uydu biz dine değil. Bir çoğumuz Atatürkçü kimliğe bürünmüş insanlarız. Başka bir süreç gelişirse, kimliğe tehdit olursa çatışmalar ortaya çıkar. Kimlik adına kan dökülür. Bu büyük bir kargaşaya sebep olur, çok sayıda ölüm olur. Bunu ciddiye alan liderler bu ihtimalin gelişmesini ayıp bulmalıdır. Böyle birşeye ihtiyacımız yok. SORU: Neden sizce? Neden moda din? Halkta endişe var çünkü. Terörizim var, doğal afetler var, yaşamda kalmak çok daha zor artık yani korku ve travmalar var. Dünya endişe halinde. İnanmazsınız; Amerika?da yayınlanan hava durumu her sabah günün tehlike oranını veriyor. İşin içine dinler girince kavga da başladı. Kavga, kaos olunca da bir kurtarıcı arıyorsunuz. Müslümansanız en büyük kurtarıcı kim? Tanrı. Hristiyansan tanrı, Ortodokssan tanrı. Her grubun kendine göre bir tanrısı var ve herkes Tanrı?ya döndü. Din adına öldürme var mesela ama bundan kurtulmamız şart. Ki size hemen bir öngörüde daha bulunayım; bu din meselesinden kurtulmamız çok ama çok uzun sürecek. Ben göremeyeceğim maalesef ama birileri çıkıp ?Bırakın bu işleri. Bunlar tanrının değil insanın işi? diyecek. Herkes endişeli SORU: Kadınların özgürlüğü tehlike altında? diyorsunuz... Türkiye?de kadına yönelik aile içi şiddet yüzde 62. Buna bir de dini karıştırdın mı tehlike çok büyür. Çünkü ?Allah?tan izin olursa? kadına şiddet göstermek de suç olmaktan çıkar. Tam yarı yarıya bölelim, demokratik davranalım ve diyelim ki ?Türkiye?nin yüzde 50?si kadındır.? Bu oranın yüzde otuzu baskı altında yaşarsa, kısıtlanırsa dünya ne kadar da gelişse, teknoloji çağı ne kadar da gelişse o ülke geri kalır, toplumda çürüme olur. SORU: Türkiye Malezya olur mu? Anayasada makul olunursa, şuanki durum durdurulursa elbette Malezya olmaz. Herkes endişeli ve ben bu durumu çok ciddiye alıyorum. ?Bu yanlış? dediğinde gavur oluyorsun. Ama bu gerçek din değil bunu anlatmak istiyorum. Bu dini içine alan bir süreç. Buna aymamız gerek.
  19. O bezi erkeklerin gözlerine bağlarken kadınların gözlerinin çok masum olduğunu belirtiyorsunuz sanıyorum doğrumu...
  20. Harika bir soru.... Bir yanıt vermeden edemeyeceğim... Bu bir bölümü ve sanıyorum neyin ne olduğu burada gayet açık değilmi...
  21. Özal... Bugünlerin tohumlarını dünden atan.. Amerikan hayranı ve aynı zamanda nakşi hayranı biri... Tam da emperyalizmin istediği kalıp ve standartlarda büyütülümüş, serpiştirilmiş, yetiştirilmiş, ABD ve CIA'NIN başından sonuna kadar arkasında olan ülkemiz için talihsiz bir sürece imza atan biridir...
  22. Arkadaşım öyle sürekli göbek kaşıyarak, tespih çekerek, dualarla ve bilmem hangi doğma inanca göre bu ülke kurulmadı... Tarihini bilmediğin kesin.. Birde kime, neye ne için tepki gösterdiğin... "...Kimi yerlede kadınlar görüyorum ki, başına bir bez, ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur. Bu durumun anlamı, gösterdiği nedir? Efendiler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı biçime, bu vahşi duruma girer mi? Bu durum ulusu çok gülünç gösteren bir görünüştür. Hemen düzeltilmesi gerekir." Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yay., C. II., s. 217. Anlaşıldımı.. Ancak... Böyle göderse... Tarih tekrar tekerrür edecek gibi.... Tabiki bizede kanımızın son damlasına kadar Atatürk inancıyla ve hepimiz birer Mustafa Kemal olarak yurdu emperyalızme, doğmaya, halkı başörtüsü gibi gereksiz ve anlamsız bürümeye karşı canla başla savunabilmek düşecek... Haklınızı başınıza devşirip iyi düşünün.. Ülkemize asla ARAP ZİHNİYETİ yerleşemeyecek, oluşumayacak, olamayacak...
  23. Sevgili Gelincik... O kadar duyarlısın ve ülke sevgisi o kadar yüreğine işlmiş ki buradan bunun atışını hissedebiliyorum... Ne mutlu senin gibi yürekli, duyarlı ve hissederek yaşayabilen insanlara... Ne mutlu... Sevgi ve saygılarımla...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.