-
İçerik Sayısı
19 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
kuzey kurtları tarafından postalanan herşey
-
İnönü'nün Boraltan Köprüsü Katliamı
kuzey kurtları şurada bir başlık gönderdi: Modern Türkiye Tarihi
Olay şu: İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin yönetiminin acımasız baskılarına dayanamayan bir grup Azeri Türk’ü, “öz kardeş” saydıkları Türkiye’ye sığınmaya karar verip yola çıkıyorlar. Yolda uğradıkları baskınlar sebebiyle arkaları sıra mezar taşlarından izler bırakarak, nihayet Aras Nehri’nin üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü’nü (Iğdır) geçiyorlar ve Türk sınır karakoluna sığınıyorlar. Artık kurtulduklarını, özgürlüğe kavuştuklarını düşünen 146 Azeri Türk’ü son derece mutludur, sevinçlidir. Karakoldaki Mehmetçikler, başka Karakol Komutanı olmak üzere, Azeri kardeşlerini bağırlarına basıyor, ekmeklerini onlarla bölüşüyor, yataklarını ikram ediyorlar. 146 soydaşın hayatlarını kurtardıklarını düşünerek onlar da mutlu oluyor. Sevinmekte acele ettikleri kısa bir süre sonra anlaşılıyor. Zira Karakol Komutanı’nın üstlerine yazdığı mektuba gelen şifreli cevap, tamı tamına bir “kara haber”dir: “Karakolunuza sığınan Azerileri derhal Sovyet yetkililerine teslim edin!” Komutan bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünüyor. İnsan, öldürüleceğini bile bile kardeşini düşmana teslim eder mi? Buna vicdan dayanabilir mi? Daha tafsilatlı olarak durumu bir kez daha bildiriyor, fakat gelen cevap aynıdır: “Derhal teslim edin!” Hâlâ inanamıyorlar. Ama Ankara’nın emri kesindir. Karakol Komutanı’nın ve karakoldaki askerlerin tüm itirazları, Azerilerin tüm yalvarışları, Ankara’daki sağır sultanları yumuşatamıyor: “Derhal teslim edin, yoksa vatana ihanetle yargılanacaksınız.” Hangisi “vatana ihanet” acaba?.. Mazlum insanları ölüme göndermek mi, yoksa göndermemek mi? Azerilerin lideri Karakol Komutanı’na yalvarıyor: “Bizi siz kurşuna dizin, ama Moskof’a teslim etmeyin. Öleceksek, ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı Anadolu topraklarında ölelim.” Komutan ağlıyor, askerler ağlıyor, Azeriler ağlıyor... Ankara’daki yöneticiler ise, Stalin’le aralarında bir pürüz olmaması için soydaşlarını kurban etmeye çoktan karar vermişlerdir. Kendisine “Milli Şef” dedirten ve kendisini “Milli kahraman” ilân ettiren İsmet İnönü ise şöyle buyurmuştur: “Sovyetler Birliği ile aramızda bir pürüz istemiyorum. Bir daha böyle küçük meselelerle beni meşgul etmeyin.” 146 kardeşin göz göre göre, hem de en kalleş biçimde, sırf Stalin’in otoritesini sarsmamak için ölüme gönderilmesi “küçük mesele” ise “büyük mesele” nedir? Ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalmak mı? Hiçbir şey Ankara’yı kararından döndüremiyor. Çaresiz kalan Karakol Komutanı, “Bizi siz kurşuna dizin” diye yalvararak ağlayan 146 Azeri’yi gözyaşları içinde Kızılordu görevlilerine teslim ediyor. Boraltan Köprüsü’nün bir ucu Türk toprağında, bir ucu Sovyet toprağındadır. Azeri kafilesi, Boraltan Köprüsü’nü yarıladıkları sırada, karşıdan yaylım ateşe tutuluyorlar. Buna rağmen, çoğunun son sözleri, “Yaşasın Türkiye” oluyor. Hepsi ölüyor. Yıllar sonra Azeri şair Elmas Yıldırım, bir zamanlar Boraltan Köprüsü’nde yaşanan derin acıyı “Dönek Kardaş” isimli şiirinde şöyle dillendirecektir: “Bizi siz öldürün, vermeyin Rus’a, “Yakışmaz Türklüğe, sığmaz namusa... “Vahşete göz yumup silkmeyin omuz, “Bizi siz öldürün, varsa suçumuz... “Men ne diyem o vefasız dağlara, “Öz gardaşı dönek olan ağlara.” -
Yasaklanmalıdır çünkü... Sünnet başörtüsünden daha tehlikelidir. Başörtüsü görülebilen, kaba kuvvetle baştan sıyrılıp atılabilecek bez parçasıdır. Oysa sünnet müdahalesi zor, gizli ve sinsi yollardan hedefe ulaşılabilecek uluorta gösterilmeyen bir simgedir. Yasaklanmalıdır çünkü… Başörtüsü çözdürülebilir ama bu sinsi ve gizli emellerin simgesi sünneti kamufle eden don asla indirilemez… Yasaklanmalıdır çünkü… Sünnet merasimi sırasında takılan maşallah, inşallah gibi takılar kaderciliği çağrıştırmakta olup, mahalle baskısı unsurudur. Yasaklanmalıdır çünkü… Sünnet masum bir operasyon olarak görülemez. Kan vardır. Kansız olsa bile operasyonun başarısızlığı halinde hadım olma tehlikesi vardır. Zürriyetin helaki kaçınılmazdır. Yasaklanmalıdır çünkü… Sünnet merasimi sırasında okunan dualar körpe beyinlerin sulandırılmasına, irticacı nesil yetişmesine sebeptir… Yasaklanmalıdır çünkü… Sünnet kazaya da bırakılarak yapılamaz. Kazanın ifası sırasında ilerleyen yaş gereği dikiş tutmaması olasıdır. Bu sebeplerdendir ki inanç gereği gibi gösterilen bu eylem çağdaşlaşmanın ve uygarlık düzeyine çıkabilmenin önünde ki en önemli engellerden biridir. Sünnet olmakta ısrar edenler varsa kökünden bir müdahale bizim için uygundur.
-
bu ülkede ilk kez iktidar partisi ve muhalefet partisi ortak bir karar alıp uygulamaya geçiriyor..çıkaracakları kanun her iki partininde inançları dogrultusunda bir yasa..şimdi bu yasayı destekledi diye mhp yi karanlıklar partisi ilan ettiniz.karşı çıksa aydınlıklar partisi olurdu.sizler hatta mhp ye fasist-emparyalizm in oyuncagı-mafya gibi isimlerde takarsınız.hatta buda yetmez rejim düşmanı bile ilan edersiniz! *********** asıl rejim düşmanı hizbulluhçılardır.. ********** b.o.p planının karşısında mhp'yi tek engel olarak gördügü amerikadır. sözde uyum yasalarını kabul ettirip ülkeyi parçalamak isteyen avrupa birligidir... bizler Atatürk ilkeleri dogrultusunda bu ülkeyi sevmeyi ve İslamı yaşamaya yemin etmiş vatanseverleriz.. siz buna ne derseniz diyin
-
Vaazını, "Sevdiklerimizle daha sık yatağa gitmeliyiz. Tanrı'ya tutku ve şefkatle şükredin amen" sözleriyle bitiren papaz, cemaatten büyük alkış aldı. Kilise koridorunda ise bir kadın, saksafon eşliğinde müzikle erotik dans gösterisi yaptı. kiliseye birde bar açsalardı malum isanın kanıya!!!!
-
ben pirireis in hazinesinden daha ziyade çizmiş oldugu haritayla ilgili bir bilgimi paylaşmak istiyorum..pirireis dönemin padişahını(şu an ismini hatırlamıyorum) ziyaret esnasında haritasını gösterek bu dünyanın haritası der..padişah haritaya uzunca baktıktan sonra ortadan ikiye böler ve benim batıyla işim yok diyerek kalan yarısını geri iade eder.... hep düşünmüşüdür padişah seçimini keşke batıdan yana kullansa idi ne olurdu... ve tabiki tarihte keşkelere yer yoktur!!!!
-
benim biraz araştırmam var bu konuda.... genelde bu konu türkçü dergilerde geçer... hz nuh un 4 oglundan biri olan yasef orta asyaya dogru göç etmiş yasefte ilk dogan çocugunun adını türk koymuş... tabiki bunların kesin delili yok ama isterseniz sizlere türkler hakkında söylenmiş bir çok hadis ve beyanat sunabilirim
-
Kıyamete kadar böyle havada duracakmış..
kuzey kurtları şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık İlginç - Gülünç Resimler
bu taş o taş degildir(muallak taşı kapalı bir yerdedir ve altına taş doldurulmuştur) bu tamamen feke...internette bundan bi milyon tane var -
80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olmak
kuzey kurtları şurada cevap verdi: netman başlık Mizah - Mizahla ilgili herşey
çok güzel bir paylaşım...o günleri 80 li arkadaşlar iyi bilirler... daha fazlası için 80ler.com a ugrayın -
http://www.youtube.com/watch?v=cUAcykb3AmA
-
bu söylenen sözler şu anki türkler için degil bir zamanlar onurlarıyla yaşayan insanlar içinmiş... şimdi bizler için 3.dünya insanı kültürsüz barbar çocukları diyorlar...yalanmı?
-
Deccal hakkında (ilginç bir araştırma)
kuzey kurtları şurada cevap verdi: carthez başlık Dini Konular - Din - Dinler
kıyametin büyük alemetlerinden biride güneşin batıdan dogmasıdır bazı alimler bunu bizim bildigimiz gibi güneş olmadıgı burda kastedilen güneşim islam oldugu ve islamın batıdan hızla yükselicegi örnegini vermektedirler..(amerikadan müslümanların sayısı 1 milyonu geçmiş bulunmaktadır) burdan yola çıkarak yapmış oldugun tespit bir nebze mantıklı olmakla beraber hatalarda içerebilir..ama güzel çalışma iyi tespit ve farklı bir paylaşım.. sonuç olarak dogrusunu ALLAH c.c. bilir- 33 cevap
-
- 1
-
-
HZ.ALLAHIN ADALETİ
kuzey kurtları şurada cevap verdi: kuzey kurtları başlık Dini Konular - Din - Dinler
elbette açıyorum ama etme bulma dünyası.unutmadan HZ. ALLAH bir topluma nusibet verecekse iyi yada kötü ayrımı yapmazmış bela geldimi hepsine gelir -
bir gün hz.Musa cenab-ı ALLAH tan adaletini göstermesini ister. Allah ona falan yerdeki çeşmenin yanına git ve ordaki agaca çık bekle adaletimi göreceksin der. hz Musa denilen yere varır ve agaca çıkıp beklemeye başlar.bir süre sonra tam silahlı bir süvari gelir.kendisi ve atına su içirdikten sonra yanında bulunan bir kese altınıda çeşmenin yanına bırakır.bir süre dinlendikten sonra altın dolu keseyi unutup atına atlayıp gözden kaybolur. kısa bir vakit sonra genç biri çeşmenin yanına gelerek su içmek ister suyu içerken süvarinin unuttugu bir kese altını görür ve hemen altınları yanına alarak ordan uzaklaşır. az bir zaman sonra gözleri görmeyen oldukça yaşlı dilenci kılıgında bir adam gelir ve çeşmeden su içtikten sonra orda oturup dinlenmeye başlar.birden altını unutun süvari gözükür hışımla çeşmenin yanına gelir bıraktıgı altınkesesini orda olmadıgını görünce çok sinirlenir ve orda bulunan kör dilenciye çıkışır. söyle der altınımı ne yaptın? dilenci ne kadar ben almadım gözlerimde görmüyor desede süvariyi inandıramaz ve bir kılıç darbesiyel süvari onu öldürüp ordan çeker gider. hz Musa çok şaşırmış ve hiç bir anlam verememiş bir çekilde ey yaradan rabbim ben hiç bir şey anlamadım altını başkası aldı cezayıda şu kör yaşlı garip dilenci çekti der. cenab-ı ALLAH Musaya ey musa o altını alan genç varya o altınların gerçek sahibiydi.o atlı süvari bir gün o gencin babasının önünü kesip altını zorla elinden aldı ben şimdi altını sahibine iade ettim der.yaşlı kör dilenciye gelince o gençliginde çok kötü bir kişiydi devamlı insanlara zulum ederdi o atlı süvarinin kardeşinide kasten öldürmüştü şimdi kısasa kısa oldu önce onu kör ettim şimdi ise canını aldım der. hz.MUSA yaratanın büyüklügünü ve adaletini bir defa daha anlar ve şükreder. evet arkadaşlar burda alınacak ders şudur dünyadaki her şey bizim gördügümüz gibi degildir her şeyin altında ince bir hesap ve adalet vardır. hz.Hüseyini çagırıptta onu katleden ıraklılardan tutunda filistinden osmanlı askerlerini arkadan vuran araplara kadar..bugun sizce adaleti yaşamıyormuyuz ne dersiniz????
-
http://www.kutlusevda.com/modules.php?name...owcontent&id=13
-
sabırlı olnuz ve birini seviyorsanız ona söyleyin.....bunlar çok hoş saol kardeş emegine saglık
-
Yüreğinizden cevaplayın!
kuzey kurtları şurada cevap verdi: ercan1980 başlık Dini Konular - Din - Dinler
imamsız olamdıgım için çok uzun uzadıya cevap yazmıcam.cenab-ı ALLAH eger bir müsibet yada bela verecekse orda kötü veya iyi diye ayrım yapmazmış ben eger ülkeme saldıran olursa bu vatanda yaşayanlar inanıyor veya inanıyor diye ayrım yapmazdım.tek bir canımvar üç tanede çocugum hepsi bu vatan için feda olsun gözümmü kırpmadan seve seve veririm. -
ben gülmekten koptum iyi dinleyin http://rapidshare.de/files/5776646/mazot_u..mp3.html
-
33 erin şehit olduğu 12 yıl önceki katliamdan sağ kurtulan üç asker, yaşadıklarını anlattı. Yıl 1993. Malatya’dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil giysili. Üniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine refakat eden tek bir askeri personel de. Saat 18.00. Bingöl’e 10 kilometre var. Dağlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. İlk virajı geçtiklerinde, 50 PKK’lının karşı yönden gelen Bingöl Tur’a ait bir otobüsü durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma giden sivil erlerden oluşan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar; ‘Geri dön!’ Şoför oralı olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiş... Otobüsün kapısını, ‘Orada ben yoktum’ diyen Şemdin Sakık, o zamanki adıyla ‘Parmaksız Zeki’ açıyor. OSMAN PARTAL ANLATIYOR Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, şimdi Hürriyet’te yayımlanan açıklamalarında ‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk’ diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. ‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı. İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. Yani bizi bekliyorlardı. DOĞULU-BATILI DİYE AYIRDILAR Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. ‘TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız’ dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup, Doğulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık. Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim. DEVREMİ ÖLÜ GÖRÜNCE BAYILDIM Tir tir titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım. Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı. ‘Anne, anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım. Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı Karakolu’na gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin herbiri için 50 mermi kullanmışlardı... Şoför biliyordu ERKAN OMAY ANLATIYOR Adanalı hemşerim Mehmet Tura’yla Manisa-Kırkağaç’ta acemi eğitimimi tamamladım. 24 Mayıs sabahı, jandarma komando olarak Siirt’teki birliğimize gitmek üzere Malatya’dan iki sivil midibüse bindirildik. 50 askerin hiçbirinde silah yoktu. Bizi koruyan refakatçı da. Bingöl’e 10 kilometre kaldığını belirten tabelayı geçtik, ilk dönemeçte silah sesleri duyduk. Saat 18.00’di. Karşı yönden gelen Bingöl Tur otobüsünü tarayan 50 kadar PKK’lı, çoğunluğu bizim gibi asker olan yolcuları indirmişti. Şoföre geri dönmesi için bağırdım. Duymazdan geldi. Zaten tuhaf şekilde, 4 saatte 3 mola vermişti. Bizi indiren PKK’lılar ‘Geleceğinizi biliyor, sizi bekliyorduk’ dedi. O sırada feryat figan, yaşlı bir adam çıktı karanlıklardan. ‘Oğluma ne yaptınız’ diyordu. Adını söyleyince oğlunun otobüslerde olmadığı anlaşıldı. Çok yaşlı olduğu için babaya dokunmadılar. Geldiği gibi gitti. O baba sayesinde kurtulduk. Hepimizin öldüğü sanılıyordu. Askere gidip sağ kalanlar olduğunu söylemeseydi teröristler hepimizi öldürecekti. YANLIŞLIKLA 9 ŞEHİT DAHA Sürekli yürüyorduk. Ertesi gün 12.00’de silah seslerinden askerlerin yaklaştığını anladım. Asıl harekat 16.00’da başladı. Sikorsky ve F-16’lar uçuyordu tepemizde. PKK’lılar kazma kürek çıkarıp siper kazdı, kayalıklara saklandı. Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerimiz, yanlışlıkla içimizdeki 9 eri şehit etti bu yüzden. Müthiş bir yağmur vardı. Bizi kalkan olarak kullanan Şemdin Sakık bir ara yanımıza geldi, sağ kaldığımızı görünce şaşırdı. Teröristler geri çekiliyordu. 13 kişi kalmıştık. Kurşuna dizilenlerin arasından kurtulan Osman Partal da aramızdaydı. Ellerimizi çözmeyi başardık. Kaçmaya başladık. Karşılaştığımız birkaç teröriste ‘Bizi serbest bıraktılar’ dedik. İnandılar. Birbirimizden ayrılmış, askerlerin bulunduğu yöne koşuyorduk. Bulduğum bir dala beyaz mendil bağladım, bir yandan bağırıyordum. Tükendiğim anda korucular ve askerlerden oluşan timle karşılaştım. Mavi berelileri görünce ağlamaya başladım. Komutan ‘PKK’lı var mı içinizde?’ diye sordu. Sonra sarılıp hepimizi tek tek öptü. Bingöl Cezaevi’ndeki bir koğuşa götürdüler bizi. Elbiselerimizi değiştirdik. Evlerimize telefon edebileceğimizi söylediler. Kafam durmuştu yaşadıklarımdan sonra. Evin telefon numarası bir türlü aklıma gelmediği için arayamadım. ERKAN UMAY ANLATIYOR 10 kişilik yakın korumaları arasındaki, ‘hemşire’ diye hitap ettikleri kadın bizimle alay etti. Sakık, ‘Sorunumuz rütbelilerle, size bir şey yapmayacağız’ dedi. Her birimize nereli olduğumuzu sordu. Aramızda Denizli ve Konya’dan olanlar çoğunluktaydı. Hemşerilerden oluşan timler daha başarılı olur, tehlikelidir diye bir kenara ayırdılar. Şehit olan 33 arkadaşımızın çoğunun bu iki ilden olmasının nedeni bu. Bu arada bir er ‘Ben Kürt’üm’ deyince PKK’lı ‘Kürt-Türk fark etmez. Asker askerdir. Biz askere düşmanız’ dedi. Tek sıra olmamızı istediler. En başta ben vardım. Mehmet Tura 6’ncıydı. Yan yana olalım diye gittim, 7’nci oldum. ‘Baştan 6 kişi gelsin’ dediler. Diğer sıralardan aldıkları 6’şar kişiyle bir grup oluşturdular. ‘Kolkola girin’ deyip götürdüler. Arkadaşlarımız kolkola ölüme gittiler. SİLAHLAR 10 DAKİKA HİÇ SUSMADI Derken yer gök Kalaşnikof cayırtısına boğuldu. Kalaşnikoflar 10 dakika boyunca hiç susmadı. Mehmet’in bana son bakışını unutamıyorum. Sırada yer değiştirmesem, onun önünde dursam beni götüreceklerdi, Mehmet ölmeyecekti. Adana’da ticaret lisesinde sevdiği bir kız vardı. Terhis olur olmaz evleneceklerdi. Askerin üniformasını çıkartıp kendisi giydi ERKAN OMAY ANLATIYOR Sayıları 150’yi bulan PKK’lıların silah tehditi altında yürümeye başladık. Bir köyün alt tarafında durduk. 15 yaşındaki terörist ‘200 metreden sigarayı bile vururum’ diyerek böbürleniyordu. İçimizde komando olup olmadığını sordu. Tişörtümde ‘Kırkağaç-Komando’ yazıyordu. Beyaz gömleğimi çıkarmamı istediler.Devrem Konyalı Adnan Gebeş’in verdiği parkayı giyip, bunu sakladım. Bu sırada teröristler el koydukları çantalarımızda bulunan üniforma ve postallarımızı giydi. Türk askeri kılığına büründüler. Ellerimizi sicimle bağladılar. Mehmet Tura’yla kaçmaya karar vermiştik. Tuvalet bahanesiyle elimi çözdürdüm. O sırada korkunç suratlı bir terörist gelip Kalaşnikofu ağzıma soktu. ‘Bir daha kaçmayı aklından geçirirsen beynini dağıtırım’ dedi. Sabahın 02’sine kadar yürüdük. Elebaşı Şemdin Sakık, Türk askeri üniforması giymiş, elindeki telsizle emir yağdırıyordu. Üstün başarılı işsiz Erkan Omay, Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde bir hafta psikolojik tedavi gördü. Hava değişiminden sonra havancı jandarma komando olarak Eruh’taki birliğine katıldı. Sevkiyatın yine korumasız otobüslerle yapıldığını görünce tepki gösterdi, birliğine uçakla gönderildi. Katıldığı operasyonlarda çok sayıda üstün başarı belgesi aldı. Şu anda işsiz olan Omay, ‘En ufak bir şey olsun, askere gönüllü giderim’ diyor.
-
İşgalcilerin Irak'taki korkulu rüyası!
kuzey kurtları şurada cevap verdi: İSTİHBARAT başlık Güncel Konular
ilk kez böyle bir şey izledim..insan şok oluyor