-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
FENERBAHÇELİLER'DEN ZAMAN'A ALTERNATİF MANŞETLER.
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
Fenerbahçe taraftarları Zaman Gazetesinin başlıklarını ti'ye alarak twitterda en çok konuşulan konu olmayı başardı. İşte bazı yaratıcı tweetler: -
Türkiye Gençlik Birliği (TGB) 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları için 3 ayrı etkinlik düzenliyor. Etkinlikler 17-18 Mayıs 2012 tarihlerinde düzenlenecek olan Uluslararası Gençlik Sempozyumu ile başlayacak. Uluslararası Gençlik Buluşması’na Filistin, Suriye, Çin, Rusya, Fransa, Küba, Mısır, Yunanistan ve Yemen gibi çok sayıda ülkeden gençlik kuruluşları ve aydınlar katılacak. Buluşma etkinlikleri çerçevesinde düzenlenecek sempozyuma Türkiye’den Ataol Behramoğlu, Bartu Soral, Alparslan Işıklı ve Semih Koray katılacak. 19 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan ve geniş kapsamlı bir katılımın beklendiği “Diriliş Yürüyüşü” Tünel’den başlayarak 6. Filo’nun denize döküldüğü Dolmabahçe’de son bulacak. Etkinlikler Maçka Küçükçiftlik Park’ta İnti İlimani, Karmate, Grup Çığ, Cherkezi Orchestra ve Mir Sanat Topluluğu konserleriyle devam edecek. Konsere eski ABD Başkanı George Bush’a ayakkabı atan Muntazar El Zeydi de katılacak. Etkinliklere M. İlmiye Çığ, Tarık Akan, Ferhan Şensoy, Müjdat Gezen, Levent Kırca, Tuna Kiremitçi gibi çok sayıda sanatçı katılacak. İşte etkinlik programı: 19 Mayıs 2012: 15.00 – 19.00 Gençlik Yürüyüşü – İstiklal Caddesi 19.00 – 23.00 Uluslararası Gençlik Şöleni “YARININ PROVASI / GELECEĞE SÖYLENEN ŞARKILAR” KüçükÇiftlik Park VİVA 19 MAYIS! Sanatçılar: İnti İllimani (Şili) Cherkezi Orkestra (Makedonya) Karmate Grup ÇIĞ MİR Sanat Topluluğu
-
Anadan doğma Trabzonsporluyum, Ahmet Suatlar Şenol Güneşler sadece hayranlık duyduğum efsanelerim değil hayatımı da şekilleyen üstelik aynı mahallede kapı komşusu kadar yakınımdaki dev’lerdi. Ve bugün Şenol Güneş’in Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi futbolcu ve antrenörünü olduğuna inanıyorum, geçen sene ki takımdan beş milli futbolcusunu satmasına rağmen ve Avrupa kupaları yorgunluğu ve Türkiye’yi sarsan karışıklıklara karşın takımını kafaya şampiyonluğa oynatmasını başardı. Daha önceki sene (bu sene değil) Trabzonspor muhteşem bir sezon çıkardı, önümüzdeki sezon da hiç kuşkunuz olmasın Trabzonspor açık ara kafaya oynayacak çünkü Şenol Güneş var ve Şenol Güneş’e inancım tamdır. Geçelim bunları, bu sene Trabzonspor yönetimi büyük bir yanlış yaptı, kamuoyunun da takdir ettiği bir şekilde haksızlığa uğradığını düşündü, buraya kadar tamam, ancak, haksızlığın hesabını federasyon ve adalet’ten sorması gerekirken tam tersine Fenerbahçe Kulübü’nü muhatap aldı ve bir büyük taktik hatası olarak saha dışında Fenerbahçe’yle gereksiz yere düşmanlaştı. Burada kulüp yöneticilerinin payı var ama fazla değil, çünkü, dışarıdan Trabzonspor parsasından yemeye alışmış sağ politikacılar kulüp yönetimini de aşan beyanatları ve gazlarıyla Trabzonspor taraftarıyla Fenerbahçe’yi karşı karşıya getirdiler. Trabzonspor ne çekmişse ve yine niye şampiyon olamıyorsa bunun sebebi sağcı ve mafyatik politikacıların kulübün çevresini sarmış olmasıdır, bu yüzden on yıllar boyunca bir türlü Trabzonspor yönetimini sevemedik, ısınamadık, hatta tavrımızı koyduk. Ancak Özkan Sümerler, Atay ağbiler sıfır borçlu ve para babasına ihtiyaç duymayan dengeli bütçelerle Trabzonspor’u yönetmeye başladığı günden beri Trabzonspor aşkımız yeniden alevlendi. (Bu arada Özkan Sümer’in Türkiye’nin en ateşli seyircisine rağmen tel örgüleri Türkiye statlarından ilk kaldıran bir devrimci olduğunu ve yine Fenerbahçe’nin aleni haksızlıkları karşısında bir ‘onur’ hissiyatına çok haklı şövalye gururuyla girip başkanlığı bıraktığını unutmayalım.) Sonunda zıvanadan çıkmış karma karışık bir sezon yaşadık ve Trabzonspor anasının ak sütü kadar helal olduğu konularda bile haksız ve ezikliğinden çıldırmış bir hale sokuldu. Bu fotoğrafın sorumlusu tekrar ediyorum sağcı mafyatik politikacılardır, dışarıdan Trabzonspor’a maydanoz olan, taraftarı galeyana hazırlayan saçma sapan siyasilerdir. Trabzonspor yönetimi çok haklı olduğu gerçeğinden hareket edip bu politikacıların Trabzonspor taraftarını Fenerbahçe’yle saha dışı düşmanlığa aleni soyunduran çıkışlarını ya görmezden geldi ya da iktidara karşı konuşmayı beceremediği için sessiz kalıp, taraftarının hissiyatının kulüp dışı şekillenmesine maalesef seyirci kaldı. Sonunda olan oldu, Sadri Şener’i ne kadar takdir etsek de bir rakip futbolcunun boynuna kabadayıca asılmasını affedebilmemiz mümkün değildir, Sadri Bey, birinin yakasına yapışmak istiyorsa, Trabzonspor etrafında durmaksızın holiganca beyanat sallayanların boğazına sarılsın. Sonunda ne oldu, Trabzonspor tarihinde ilk defa harbi futboluyla ezdiği üç büyüklerin karşısında ezik, kişiliksiz bir hale getirildi, sebebi, özetle, Trabzonspor yönetimi, Trabzon taraftarının hissiyatını şekilleyen mafyatik sağcı siyasi ve gazetelerin verdiği zararları ya göremedi ya ciddiye almadı. Trabzonspor birinci lige ikinci lige çıkıp da tek düşmeyen takımdır, bugün Trabzonspor’u futbol tarihimizden çıkarın, Türk Futbolu’nun İstanbul içinde İstanbul takımları arasında bir müsabakalar zinciri olduğunu görürsünüz. Ancak görüşüm odur ki haklılığı yüzde yüz hakikat olmasına rağmen bu sene sanki küme düşmüş sanki her gelene sekiz on sıfır yenilmiş kadar ağır bir onur yenilgisinin içine işte bu kulübüne sahip olamayan yöneticiler yüzünden düşürülmüştür. Hakkınızı adalet’ten arayacaksınız, hesabınızı federasyon soracaksınız, doğrusu budur, ancak Trabzonspor yönetimi çok yanlış yerde Fenerbahçe Kulübü’nün yakasına yapıştı ve Fenerbahçe kulübünü suçlamaya başladı. Eğer birisi evimi soymuşsa birisi beni dövmüşse herkes hakkını hukuk’ta arayacak. Ancak hiçbir yöneticimiz saçma sapan hukuk sürecine akıllara seza iddialara hop bu kadar da değil demedi, aksine, sırf işlerine geliyor diye güya sabırla bekledi. Adalet’in savcıların görevi neydi, suçlu varsa, belgen varsa, alıp yargılarsın, birkaç ay içinde üç-dört mahkemeyle yargını hükmünü verirsin, iş biter. Niye uzatıyorsun, niye onca insanı aylarca yıllarca içerde tutuyorsun, sebebi nedir… Ve savcılar davaları lüzumsuzca uzattıkça hepimizden ‘ne güzel şikeyi temizliyorlar’ diye doya doya takdir destek beklediler. Ve bu davaları uzatmalarının tek sebebi de ‘yargıyla hükümle’ ulaşamayacakları sonucu, süreci uzatarak bizlerden ‘yahu doğru ya şike çok kötü çok ağır cezalandırmalı’ düşüncesine katılmamızı beklediler. Tam tersine, iş, şike iddialarından çıkıp Fenerbahçe’yi yok etmeye kadar vardı. Şike vardır yoktur buna karar verecek olan yargıdır, adalettir, yargının en önemli özelliği de şüpheleri hızla ortadan kaldırıp suçluysa suçlu suçsuzsa kararını hemen vermesi, böyle yapmadı. Süreci uzatarak toplum huzuruna zarar verdiler. Davalar uzayarak boşlukta kalan şüpheler büyüdü ve şike iddiaları manşetlerde bambaşka asılsız suçlamalara dönüştü, bir yıkıma, bir tarihten silmeye dönüştü. Adalet’in süreci uzatması karşısında iktidara göbekten bağlanmış yandaş yalaka yazarlar ağzını açıp bir kez ‘cemaat’ diyemedi, Trabzonspor yönetimi hiç diyemedi, güya masumca bir kenarda kararı hükmü bekledi. Ancak suçlamalar iftiralara yok etmeye doğru yöneldiğini artık aklı kesen herkesin fark ettiği günlerde, Trabzonspor yönetiminin, hop kardeşim, bir dakika, bizim derdimiz savcıların şike iddiasıdır, vardır yoktur karar verin, Fenerbahçe haksızlık yapmışsa ortaya çıkartın, ama Fenerbahçe’ye bizlerin de mağduriyetini kullanarak çullanmanız hatta parçalamanıza önce biz izin vermeyiz, demeliydi, onur, asalet böyle bir şeydir. Hayır, Fenerbahçe manşetlerde şikenin de ötesinde yıpratılırken bir ezeli rakip karanlık yöntemlerle yok edilirken artık bu bizim çıkarımıza uygun düşür diye mi yoksa beceriksizlikten yoksa basında sözlerini yansıtacak kadar yer bulamadıklarından mı bilemem, sustular, beklediler. Ve bu anlamlı mı dersin hınzır mı dersin sinsi mi dersin bekleyişleri, Fenerbahçe'yi değil Trabzonspor’u yıprattı. Şike iddialarını aramızda konuşuruz ancak resmi olarak dillendirmeyi hak kazanmamız için yargının bir hükmünü kararını beklemeliyiz, derken, federasyon dahi, sahaya yansıtılmış şike yoktur, diyerek, Trabzonspor’un başından aşağı kaynar sular dökülmüş oldu. Yanan Fenerbahçe değil Trabzonspor oldu. Sebebi çok basit, rakibi, şike dışında fazladan dayaklar yerken seyirci kalması, hatta hoşuna giden bir tavra girmesidir. Bu tavrı benim gibi anadan doğma bir Trabzonsporlu’nun kabullenmesi asla mümkün değildir. Özetle, cemaate, sağcı AKP’li politikacılara ve onların yalan yanlış uyduruk iddiaları ve beyanlarına sessiz kalan Trabzonspor yönetimi bu süreçte, iflas etmiş hepimizi utandırmıştır. Eviniz soyulmuşsa hukuktan evimizi işte bu hırsızlar soymuş diye şikayetçi olursunuz, ancak, iş polise mahkemeye gidince, birileri sadece eviniz soyulmadı bir de hiç olmadığı vuku bulmadığı halde kızlarınıza da tecavüz ettiler deyince, sessiz kaldınız, doğrusu, hayır, sadece evimizi soydular, kızlarımıza dokunmadılar diyecek yüreklilikte asalet içinde olacaktınız, beceremediniz ve BU ONUR ASALET MAÇINI KAYBETTİNİZ… Karşı tarafta ne oldu, Fenerbahçeli herkes bu takımın kabul edilmez alengirli işlerin içinde olabileceğini taa başından beri tahmin ediyor seziyor biliyordu, ama savcılık işinin bir şike iddiasını çoktan aştığını fark ettiler ve bambaşka amaçlarla Fenerbahçe’ye saldırıldığını gayet açıkça gördüler ve hemen pozisyon aldılar. Beraber oldular, tarihte olmadık kadar birlik oldular, direndiler, doğrudur yanlıştır onlar da seziyordu ama buna rağmen başkanlarına ölümüne sahip çıktılar. Ve her şey hepimizin gözleri önünde oldu. Bu topraklarda bu süreci izleyen taraflı tarafsız herkes bir şeyler’in çok tuhaf seyrettiğini gördü, ayıldı, uyandı, tepki gösterdi… Ve hepimiz iyidir kötüdür doğrudur hala bilemeyiz ama başkanlarına sahip çıkan, gaz bombalarına karşı direnen, bütün iftiraları karambolden çıkartıp tek tek ispat haline getiren, olur olmaz suçlamalara karşı susmayıp aksine belgeleyip takımına sahip çıkarak, milyonların gizli sevgisini kazandı. Gizli diyorum, çünkü taraftarlık çok sert bir duygudur, bir Trabzonlu Galatasaraylı Beşiktaşlı’nın bugünlerde kalkıp en büyük rakiplerini ‘takdir etmeleri’ çok zordur, çok zor. Takdir duygusu için bir insanın evrimleşmesi gerekir, sanatkar olması büyük aşkın bir siyasetcçi olması gerekir. Ancak eser vermiş ancak kendine güveni çok ileri insanlar ‘takdir edebilir’, çünkü, takdir edebilmek için dünyanın en güzel şeyiyle, yani Güzel’in kendisiyle tanışmış olmanız gerekir. Siyasi olarak, sosyal olarak, sanat eseri olarak ‘güzel’ olan nedir, türlü tarifleri vardır ancak güzel’in en baştaki tanımı güzel ‘tamamlanmış bir şeydir’. Bir çiçekte kusur bulamazsınız, Ay’da Güneş’te mükemmel bir sanat eser’inde kusur bulamazsınız, ilave yapamazsınız, şurası da şöyle olsun diyemezsiniz. Mesela siyaset konuşuyorsak, bağımsızlık güzellerin güzelidir, mesela onur güzellerin güzelidir, mesela, direnmek, güzellerin en güzelidir. Şike vardır yoktur şüphelidir değildir, şu anda bilemeyiz, bu saatten sonra artık bunlar hiç önemli de değildir, bildiğimiz, Fenerbahçe taraftarları bize Güzeller’in Güzeli, unuttuğumuz çoktandır hayatımızda olmayan en güzel şeyleri hatırlattı. Onur gibi… Direniş gibi… Onur ve Direniş, nerde olursa olsun nasıl olursa olsun, hangi ülke hangi coğrafyada hangi iklimde olursa olsun, tüm dünya tarihinde yaratılmış en güzel şeydir. Ancak Güzel kadar güzel başka bir şey daha vardır, o da GÜZEL’İ TAKDİR EDECEK İNSANLAR’IN varlığıdır. Güzel’i takdir edebilmeniz için içinizde, başkalarından ölümüne sonsuza kadar asla takdir beklemeyen tek başına soylu yalnız bir insan olabilmeniz gerekir… Beşiktaşlılar, Galatasaraylılar, Trabzonsporlular, kırın içinizdeki hırs rekabet zincirlerini, bir anlık olsun, Güzel’i takdir edin… Onur’u ve direnişi… Bir gün Fenerbahçe’yi sahada harbi olarak kora kor yenmek ve bunun keyfini doya doya yaşamak istiyorsanız, bugün Fenerbahçe’nin onur ve direniş kavgasına hemen katılın, olmadı hak verin, olmadı, araya girip cazgırlık yapmayın, sulandırmayın. Ortada düpedüz bir onur ve direniş kavgası var. Sıra şikeye gelirse ve yargılanır ve hükmü verilirse, kalkar Fenerbahçe’den onun da hesabını hepimiz sorarız, ama gün, TAKDİR GÜNÜ’dür. Nihat Genç_15.05.2012
-
TÜRLEŞME (5): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Canlıların Evrimleşme Hızları.
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** 3) Tozlaşma Tipi Bitkiler, temel olarak ya rüzgar ve su gibi cansız ve rastlantısallığın daha yüksek olduğu varlıklarla; ya da diğer hayvanların yardımıyla tozlaşırlar. Yine yukarıdaki kuralımız dahilinde, daha kısıtlanmış olanlar, daha çok evrimleşmeye yatkın olacaktır. Hayvanlarla tozlaşmak için, çok daha özelleşmiş ve kısıtlanmış yapılara sahip olmak gerekir. Gerçekten de, hayvanlarla tozlaşan bitkilerin tür sayısı, hava ve su yoluyla tozlaşanların 2.4 katıdır. Örneğin hayvanlarla tozlaşan bu bitkiler arasında da, daha önceki notumuzda bahsettiğimiz Aquilegia türlerinde, tozlaşma tipi çok özelleştiği için, türleşme hızı diğer türlere göre 3 kat daha hızlı ve fazladır. 4) Cinsel Seçilim Doğada, bir dişi ve erkeğe sahip olan hemen hemen tüm canlılarda cinsel seçilim gözlenmektedir. Pek çok canlının dişisi, erkekleri belirli özelliklere göre seçmektedir. Kimi durumda erkekler dişileri seçer; İnsanın da içinde olduğu bazı türlerde ise seçim karşılıklıdır. Ancak ne olursa olursun, Evrim'in mekanizmalarından biri olan Cinsel Seçilim, her zaman önemli bir rol oynamıştır. Bu noktada da, yine yukarıdaki kuralımız dahilinde, daha kısıtlanan, yani cinsel seçilimin daha şiddetli ve etkili olarak görüldüğü canlılarda türleşme hızı, cinsel seçilimin görülmediği veya az görüldüğü canlılara göre çok daha fazladır. Örneğin, cinsel seçilimin aşırı yoğun olduğu bir canlı grubu olarak kuşları örnek verebiliriz. Örneğin cinsel iki-biçimlilik (sexual dimorphism: dişi ve erkeğin farklı bireyler olduğu) görülen cennet kuşlarının Papua Yeni Gine'de 33 farklı türü bulunmaktadır. Pek çok kuş-gözlemcisi, sırf bu kuşların çiftleşme öncesi yaptığı büyüleyici kur danslarını ve hareketlerini gözlemek için binlerce kilometre yol kat etmektedirler. Ancak aynı bölgede, cinsel tek-biçimli (sexual monomorphism: bu tip canlılarda erkekler ve dişiler birbirinden morfolojik olarak ayırt edilemeyecek kadar benzerdir) olarak görülen manukot kuşlarının sadece 5 türü bulunur. Yani cinsel seçilimin olduğu çift-biçimli canlılarda türleşme hızı çok daha yüksektir. Uzun lafın kısası, canlılarda türleşme ve evrimleşme hızları çok farklı olabilmektedir. Önemli olan, bilgili bir gözün canlıları incelemesi ve mümkünse genetik ve moleküler kanıtlar takip edilerek türlerin birbirinden ayırt edilmesidir. ***- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
TÜRLEŞME (5): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Canlıların Evrimleşme Hızları.
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Bu noktada, bir diğer önemli açıklama, canlıların türleşme ve farklılaşma hızını neyin arttırdığıdır. Bunu anlamak genelde çok kolaydır; çünkü aklınızda şunu tutsanız yeterli: Daha çok kısıtlanan bireyler, hemen hemen her zaman daha çok türleşmeye meyilli olmaktadırlar. Bu kısıtlama, beslenme biçiminden üreme imkanına kadar çok geniş bir yelpazede olabilir. Bunlara birkaç örnek verelim: 1) Yayılma Kabiliyeti Canlıların çoğunun belirli oranlarda alanlarını genişletme ve daha geniş alanlara yayılma şansları bulunur. Türleşme öncesinde veya sonrasında bu oran popülasyondan popülasyona fark edebilir. Ancak genel olarak, yukarıda da değindiğimiz "kural" dahilinde, daha çok kısıtlanan bireyler, daha çok ve daha hızlı türleşmeye meyilli olacaktır. Bunun sebebi, daha dar alanda yaşayan ve üreyen bireyler için, en ufak bir bariyerin bile ayrılmalara sebep olabilmesidir. Bunun en güzel örneği, adalardaki canlı çeşitliliğidir. Örneğin Hawaii adalarında 1000 civarında sümüklüböcek türü yaşar. Sebebi ise, açık bir şekilde, sümüklüböceklerin çok yavaş hareket etmesi ve çok sınırlı bir bölgede yaşayabilmesidir. 2) Beslenmenin Özelleşme Miktarı Her canlının, belirli bir diyeti mevcuttur. Yani her canlı, her bulduğunu yemez. (bunu yapan bazı canlılar olsa bile) Ancak yine, daha kısıtlı bir diyete sahip olan bir canlı, bulduğu hemen her şeyi yiyen bir türe göre daha fazla ve daha hızlı evrimleşmeye yatkın olacaktır. Maryland Üniversitesi Entomoloji Bölümü'nden Prof. Charles Mitter ve ekip arkadaşları, böceklerin evrimi üzerine çalışmaktadırlar. Gerçek böceklerin (hemiptera) ortak atasının bir etçil (carnivore) olduğu bilinmektedir. Ancak daha sonradan ayrılan kladlardan (canlı grupları) bazıları otçulluğa (herbiovore) kaymıştır ve diyetlerini bazı tip bitkilerle sınırlandırmıştır. İşte bu sebeple, türleşme hızı bir anda artmış ve pek çok yeni böcek türü evrimleşmiştir. ***- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
TÜRLEŞME (5): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Canlıların Evrimleşme Hızları.
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Daha önce EVRİM MEKANİZMALARI konu başlığında açıkladığımız üzere, Evrim'in belirli bir yönü yoktur ve Evrim'in tüm mekanizmaları, çevresel koşulların kısıtlamalarından etkilenmektedir. Yani kurak ve sıcak bir alandaki canlılar üzerindeki çevresel baskı ile deniz ortamındaki canlılar üzerindeki çevresel baskılar kıyaslanamayacak ölçüde farklı ve çeşitlidir. Bu sebepledir ki Evrim'in bir yönünü tayin etmek mümkün olamamaktadır. Ancak bazı canlıların uzun yıllar göreceli olarak az evrim geçirmelerinin sebebi, çevresel ve cinsel baksının göreceli olarak sabit kalmasındandır. Bunun en iyi örnekleri, köpekbalıkları ve timsahlardır. (hiç evrim geçirmemek gibi bir durum, bu kadar uzun zaman aralıkları için bahsedilemez bir durumdur, mutlaka çevre ya da cinsel eğilimler değişecek veya diğer mekanizmaların dinamikleri oynayacaktır ve evrim gerçekleşecektir) Bu iki grup hayvan, kendi besin zincirlerinin en üst basamağında olduklarından, son birkaç milyon yıldaki sabit çevre koşullarından ötürü çevresel bir baskı hissetmediklerinden, avlanma konusunda son birkaç milyon yılda ve daha eskisinden beri çok ayrıntılı teknikler geliştirdiklerinden, cinsel seçilim konusunda bir etki yaşamadıklarından ya da çok az yaşadıklarından ve bunun gibi faktörlerden dolayı göreceli olarak az değişmişlerdir. Örneğin son 10 milyon yılda tamamen kıllı ve muhtemelen dört ayak üzerinde yürüyen maymunsulardan, bizler, yani insanoğlu evrimleşmiştir. Bir grup hayvanda bu denli köklü değişimler gözlenirken, timsah ve köpekbalıkları pek fazla değişim göstermemiştir. İşte bunun sebebi, az önce açıklananlardır. Diğer yanda insanoğluna "giden" kolun bu denli yoğun olarak evrimleşmesi de, üzerlerindeki baskıların çok fazla ve karmaşık olmasındandır. Bu baskılar (stresler) ayrı bir yazının konusudur. Üstelik, bu göreceli olarak az evrimleşen canlılar da mutlaka ama mutlaka çeşitlenmiştir, yeni türler oluşturmasalar da. Çünkü mutlaka öyle ya da böyle çevresel bazı değişimler yaşanmıştır ve buna en çok adapte olabilen türler hayatta kalarak bu yönde bir seçilim sağlamışlardır. (directional selection - yönlü seçilim) Ancak bunu, fosil kayıtlarına bakan sıradan bir göz göremezken, paleontologlar, sistematikçiler, doğa bilginleri ve biyologlar bunu kolayca ya da bazı teknikler kullanarak bilebilmektedirler. Bu tıpkı iki farklı arabaya bakıp, ""Eh, aynı gözüküyorlar." dedikten sonra, birinin 1.2 motora sahip olduğunun ortaya çıkması, diğerinin 3.0 V6 motora sahip olduğunun ortaya çıkması gibidir. Araştırmadan ve bilim adamlarına danışmadan bilmek mümkün değildir. ***- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
TÜRLEŞME (5): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Canlıların Evrimleşme Hızları.
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Evrim Kuramı
*** Başlarken; Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Yazı dizimizin önceki başlılarında; TÜRLEŞME (1): Tür Nedir? Tür Tanımları Üzerine... TÜRLEŞME (2): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Allopatrik ve Simpatrik Türleşme TÜRLEŞME (3): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Parapatrik ve Peripatrik Türleşmeler TÜRLEŞME (4): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Zigot-Öncesi ve SonrasıÜreme Bariyerleri 'ni Ele almıştık. Türleşme yazı dizimizin bu son yazısında; * Canlı türleri evrim ağacında her biri ayrı kolda değişim geçirirlerken her tür farklı hızda mı evrilir? * Şu an dünyamızda var olan canlı türlerinden biri için canlıların en ilkeli, ya da en az evrim geçirmiş olanı diye bir tanımlamaya gidilebilir mi? * Bütün canlılar için evrimin yönü aynı mıdır? Her biri birbirinden önemli bu soruların yanıtlarını vereceğiz... *** GİRİŞ: Bazı bilim-dışı kaynak ve kişilerin sürekli olarak "X milyon yıllık fosil bulundu, günümüzdekinin tıpatıp aynısı, Evrim yalan!" gibi kışkırtmalarının ve açıkçası da boş hayat emellerinin temel dayanaklarının merkezini oluşturmaktadır. Bu kişi ve kurumlarca yayınlanan belgelerin çok büyük bir kısmı yanlış olmakla birlikte, bir kısmı algıda seçiciliği kullanarak benzerlikleri, sınıflandırma konusunda yetkin olmayan gözlerimize göstererek bizleri kandırma amacı gütmektedir. Çok küçük bir kısmı ise, temel doğrular içermektedir. Evet, canlıların evrimleşme hızları birbirinden son derece farklıdır. Çin'de bulunan bir balık türünün, 3 nesilde atadan uzaklaşarak onlarla çiftleşemeyecek kadar farklılaştığı, yani türleştiği, yani evrim geçirdiği gözlemlenmiştir. Yani sadece 1.5 yıl gibi bir sürede, evrim gözlenebilmiştir. (tabii evrimi bir tırtılın file dönüşmesi olarak anlayan/gören ve daha üzücü olarak bu şekilde görmek ve lanse etmek isteyen zihinler, bunu anlamayacaklardır) Ancak bazı canlılar ise, birkaç on hatta yüz milyon yıldır, atalarına oldukça benzer bir şekilde günümüze kadar taşınmışlardır. Bu, ne evrime karşı bir kanıt olarak gösterilebilir, ne de evrimi zor durumda bırakacak bir durumdur. Tam tersine, evrimsel kuramların bilimsel gücünü ortaya koyacak niteliktedir. Şimdi bunlara açıklık getirelim: ***- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** İkilemelerin Yazılışı: İkilemeler ayrı yazılır: adım adım, ağır ağır, akın akın, allak bullak, aval aval (bakmak), çeşit çeşit, derin derin, gide gide, güzel güzel, karış karış, kös kös (dinlemek), kucak kucak, şıpır şıpır, tak tak (vurmak), takım takım, tıkır tıkır, yavaş yavaş, kırk elli (yıl), üç beş (kişi), yüz yüz elli (yıllık) ... vb. bata çıka, çoluk çocuk, düşe kalka, eciş bücüş, eğri büğrü, enine boyuna, eski püskü, ev bark, konu komşu, pılı pırtı, salkım saçak, sere serpe, soy sop, süklüm püklüm, yana yakıla, yarım yamalak ... vb. m ile yapılmış ikilemeler de ayrı yazılır: at mat, çocuk mocuk, dolap molap, kapı mapı, kitap mitap ... vb. İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır: baş başa, diz dize, el ele, göz göze, iç içe, omuz omuza, yan yana; baştan başa, daldan dala, elden ele, günden güne, içten içe, yıldan yıla; başa baş, bire bir (ölçü), dişe diş, göze göz, teke tek; ardı ardına, boşu boşuna, günü gününe, peşi peşine, ucu ucuna ... vb.
-
*** "ile" nin Yazılışı.. "ile", ayrı olarak yazılabildiği gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir. "ile", ünsüzle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında i ünlüsü düşer ve büyük ünlü uyumuna uyar: (bulut ile) ... Bulutla (çiçek ile) ... Çiçekle (kuş ile) ... Kuşla ... vb. "ile", ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya y ünsüzü girer ve başındaki i ünlüsü düşer: (arkadaşı ile) ... arkadaşıyla (çevre ile) ... çevreyle (sürü ile) ... sürüyle (yapı ile) ... yapıyla ... vb.
-
(..iken) ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazılır?
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Türkçe Dilbilgisi Forumu
*** Ek-fiilin zarf-fiil eki almış biçimi olan ( ..iken ) ayrı yazılabildiği gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir. Eklenerek yazıldığında baştaki ( i ) düşer. Eklendiği kelimenin ünlüleri kalın olsa da (-ken zarf-fiil ekinin) ünlüsü ince kalır: (başlayacak iken) ... başlayacakken (çalışıyor iken) ...... çalışıyorken (durgun iken) ....... durgunken (okur iken) .......... okurken. olgun-ken (olgun iken), uyur-ken (uyur iken), yazar-ken (yazar iken); geliyor-ken (geliyor iken), gülmüş-ken (gülmüş iken), öğretmen-ken (öğretmen iken); ... vb. iken, ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya ( y ) ünsüzü girer ve başındaki ( i ) ünlüsü düşer: evde-y-ken (evde iken), evdeyken okulda-y-ken (okulda iken), okuldayken okumakta-y-ken (okumakta iken), okumaktayken yolda-y-ken (yolda iken), yoldayken ... vb. -
(idi, imiş, ise) ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazılır?
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Türkçe Dilbilgisi Forumu
*** Ek fiilin çekimli biçimleri (idi, imiş, ise) ayrı yazılabildiği gibi bitişik olarak da yazılabilir. Ünsüzle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında ( i ) ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar: (yorgun idi) ... yorgundu. (güzel imiş) ... güzelmiş (gelir ise) ... gelirse ... vb. Ünlüyle biten kelimelere bitişik olarak yazıldığında araya ( y ) ünsüzü girer ve başındaki ( i ) ünlüsü düşer, ayrıca büyük ünlü uyumuna uyar: (sonuncu idi) .... sonuncuydu (yabancı imiş) ... yabancıymış. (ne ise) .......... neyse ; ... vb. -
(ki) ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazılır?
GeceKuşu şurada cevap verdi: Freyja başlık Türkçe Dilbilgisi Forumu
Şüphe ve pekiştirme göreviyle kullanılan ki sözü de ayrı yazılır: Ders bitti, zil çaldı mı ki? Seni öyle göreceğim geldi ki.- 36 cevap
-
- ki eki
- ki bağlacı
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Görüldüğü üzere, her üç durumda da, bireyler Doğal ve Cinsel Seçilim karşısında yenik düşmektedirler. Çünkü her durumda hayatta kalamamakta ve/veya üreyememektedirler. Bu da, doğa tarafından "kabul edilemez" bir durumdur. İşte bu sebeple, Evrim Kuramı'nın muhteşem bir özelliği olarak, Doğal Seçilim, zigot-öncesi bariyerleri, zigot-sonrası bariyerlerine karşı destekler. Yani, zigot-sonrası bariyerlere sahip olan (takılan) bireylerdense, zigot-öncesi bariyerlerin varlığını destekler. Böylece, bir canlı "gereksiz" yere doğup, hem ana-baba olan bireylere zaman ve enerji kaybı olmamış olur; hem de "gereksiz" yere malzeme harcanmamış olur. (unutmayın, doğa karşısında hayatta kalamıyor ve üreyemiyorsanız, gereksizsinizdir) Bu duruma desteklenme (reinforcement) denir. Bunun örnekleri Phlox cinsi bitkilerde ve kurbağa popülasyonlarında görülmektedir. Burada daha fazla ayrıntısına girmeye gerek yoktur. Kimi zaman, farklılaşmaya ve türleşmeye başlamış ya da türleşmeyi tamamlamış canlıların yaşam alanları birbiriyle çakışabilir. Eğer ki bu farklı türler, yukarıda açıklanan sebep ve biçimlerle birbirleriyle üreyebiliyorlarsa, bu iki habitat arasında, farklı türlerin karşılaşmaları ve çiftleşmelerinden dolayı hibrit bölgesi denen alanlar oluşur. Bu alanlarda, çoğunlukla hibrit bireyler bulunur; ancak bunlar kendi aralarında çiftleşemedikleri için farklılaşarak yeni bir tür oluşturamazlar. Bu hibrit alanlarının en ünlülerinden biri, tüm Avrupa'yı kapsayan bölgede meydana gelir. Ateş-karınlı kurbağa (Bombina bombina) doğu Avrupa'nın hemen her yerinde yaşar. Onunla yakın akraba ancak farklı bir tür olan sarı-karınlı kurbağa (Bombina variegata) ise batı ve güney Avrupa'da yaşar. Bu iki türün yaşam alanları, Almanya'dan Karadeniz'e kadar uzanan 4800 kilometrelik bir hatta kesişir ve bu alanda, bu iki türün hibritleri yaşar. Bu hibritlerin çoğunda ciddi ve ölümcül hatalar bulunur ve çok fazla yaşayamadan ve üreyemeden ölürler. Bu hatalar arasında; iskelet bozuklukları, omurlardan bir kısmının birbirine kaynaması, hatalı ağız yapıları, kaynamış kaburga kemikleri bulunur. Bu hibrit alanları genellikle dardır, çünkü bu hibrit bireyler üzerinde çok ciddi bir Doğal Seçilim vardır. Ancak bu hibrit alanları kimi durumda kalıcı olabilir; çünkü karşıt iki tür sürekli olarak karşılaşmakta (yaşam alanları çakışmakta) ve üremekte olabilirler. Böylece ölen hibrit bireylerin yerine sürekli olarak yenileri gelir. Bu önemli bariyerleri ve durumları anlamak, Evrim'i anlamak açısından son derece önemlidir. .(turkish-media.com) Okuyucuları, umuyoruz ki Evrim Kuramı dizini içeriğinde bulunan tüm yazıları adım adım okuyarak, Evrim Kuramı'yla ilgili bakış açılarını genişleteceklerdir. Çünkü Evrim, sıradan ve basit bir konu değil, üzerinde yüz binlerce akademisyenin ve araştırma görevlisinin çalıştığı bir bilim dalıdır. Bunu öğrenmek ve hakkında fikir yürütmek isteyen bireylerin, gerçek akademik çalışmalardan ve bilgilerden haberdar olmaları gerekmektedir. ***
- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Zigot-sonrası bariyerler, zigot-öncesi bariyerler gibi tanımlanmaktan çok, hibritlerin (farklı türlerin çiftleşmesi sonucu oluşan bireylerin) yaşam kalitesine ve yaşayabilirlikleri ile üreyebilirliklerine göre tanımlanır. Bunlara bakacak olursak: 1- Hibrit Zigotların Düşük Yaşam Oranı Genellikle, hibritleşme sonucu meydana gelen zigotların yaşama ihtimali çok düşüktür. Türleşmenin özellikle ileri aşamalarında gözlenen bu durum, spermin yumurtaya kaynaması ve zigotu meydana getirmesi, ancak zigotun bütünlüğünü ve canlılığını koruyamaması sonucu ölmesi olarak tanımlanır. Bu tip bariyere takılan zigotlar, ya zigot oluşumundan hemen sonra ya da embriyonun gelişimi sırasında bir noktada ölürler. Kimi durumlarda, bu bariyer aşılabilir ve yavru doğar; ancak bu gibi durumların tamamında, yavrunun bir yetişkin hale gelemeden öldüğü veya gelse bile çiftleşemeyecek kadar ciddi anormalliklere sahip olduğu gözlenmiştir. 2- Hibrit Yetişkinlerin Düşük Yaşam Oranı Bu durum, basitçe şöyle tanımlanabilir: İki türün hibritleşmesi sonucu, yukarıda ve önceki notumuzdaki bariyerleri aşarak doğabilen ve yetişkin hale gelebilen bireylerin; bu iki ayrı türün kendi içerisinde çiftleşmeleri sonucu meydana getirecekleri bireylerden çok daha düşük yaşama oranına sahip olmalarıdır. Kısacası, hibritler doğal seçilim ile genellikle desteklenmezler ve elenirler. Bunun sebebi, farklı türlerin genetik yapılarından kaynaklanan değişikliklerin bir bireyde toplanması sonucu anormalliklerin ortaya çıkmasıdır. Elbette kimi durumda, ortam koşullarına göre avantaj hibritlere geçebilir; ancak bunun bilinen bir örneğini bulmak zordur. 3- Hibrit Kısırlığı Kimi durumda ise bu anormallikler görülmeden birey yaşamını sürdürebilir. Ancak bu birey de kısır olabilecektir. Dolayısıyla üreyemeyecek ve yeni bir popülasyon oluşturamayacaktır. Bunun en bilinen ve klişeleşmiş örneği, at ile eşeğin çiftleşmesi sonucu meydana gelen ve katır olarak isimlendirilen türdür. Katırlar, sağlıklı olarak yaşamlarını sürdürürler; ancak hepsi kısırdır. Bu sebeple üreyemezler ve sayılarını arttıramazlar. Bir diğer klişeleşmemiş örnek, ağaç serçesi ve yer serçesi olarak isimlendirilen iki türün çiftleşmesi; ancak yavruların tamamının kısır olmasıdır. ***
- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Zigot-sonrası üreme bariyerleri konusuna girmeden önce çok önemli bir tanımı yapmakta fayda görüyoruz: Birbirinden bir miktar veya tamamen farklılaşmış türlerin bir araya getirildiklerinde üremelerine hibritleşme (melezleşme), bu üreme sonucu ortaya çıkan bireylere ise hibrit (melez) denir. Yani, her ne kadar Biyolojik Tür Tanımı dahilinde farklı türler, birbiriyle çiftleşemeyen bireyler olarak tanımlanmış olsa da, Filogenetik Tür Tanımı, morfoloji, davranış gibi çok daha kapsamlı alanları da tür tanımına kattığı için, farklı tür olarak tanımlanmalarına rağmen (çünkü davranışları, morfolojileri, genetik özellikleri birbirinden çok farklı olabilir) bazı türler birbiriyle çiftleşebilirler. İşte bu olaya hibritleşme denir. Şimdi, bu hibritleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan durumlara ve zigot-sonrası bariyerlere bakalım: *** Zigot-Sonrası Bariyerler Türleşmenin tamamen gerçekleşmesi ve türlerin artık yukarıda sayılan izolasyonlardan biri ya da birden fazlası dahilinde farklılaşmaları sonucu, genellikle artık birbirleriyle çiftleşemezler. Ancak kimi durumda, türleşme için yeterince zaman ve nesil geçmemiş olur ve farklılaşan türler, birbirlerinden tamamen ayrılmamış olabilirler. Bu durumda, bir araya getirilen türler kısmen de olsa çiftleşebileceklerdir. İşte buna, yukarıda tanımladığımız gibi, hibritleşme denmektedir. Ancak bu üreme gerçekleşmesine rağmen, çoğu durumda, türleşmenin başlamasından ötürü zigot-sonrası bariyerler olarak isimlendirilen engeller devreye girer ve yavrular ya kalıcı olmazlar ya da üreyemezler. Yani, bu durumda çiftleşme sonucu zigot meydana gelir; ancak ya bu zigotta ya da zigot sonucu doğan bireyde, normal bireylerde gözlenmeyen durumlar oluşur. Bunlara az sonra değineceğiz.
- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** 4- Davranışsal İzolasyon Birbirinden farklılaşan türler, birbirleriyle çiftleşmeyi istemeyebilirler veya çiftleşme çağrılarına uymayabilirler. Bu, davranışsal bir izolasyonu beraberinde getirir. Örneğin, bir türe ait erkek kurbağanın üreme çağrısı, aynı türün dişileri tarafından kolaylıkla algılanır ve genellikle uyulur. Aynı türden olan dişiler, erkeği bulur ve çiftleşirler. Ancak farklı ya da farklılaşmış türlerden olan kurbağalar, bu çağrıya cevap vermezler. Richard Dawkins, Ataların Hikayesi isimli kitabında bundan ayrıntısıyla bahsetmektedir. Bitkilerde ise, tozlaştırıcı hayvanın davranış ve beslenme biçimi de bu izolasyona sebep olabilir. Örneğin Kaliforniya dağlarında yaşayan bir bitki cinsi olan Aquilegia'ya ait iki türde farklılaşmış renk, şekil ve duruş gözlenir. Aquilegia formosa askı şeklinde ve kısa bir çiçeğe sahiptir ve arıkuşu tarafından tozlaştırılır. (arıkuşunun gagası da kısadır ve kafasını yukarıya kaldırarak beslenir, bu da bitki çiçeğinin duruşu ve uzunluğu ile uyumludur) Öte yandan Aquilegia pubescens türünün uzun, açık renkli ve yukarıya bakan çiçekleri vardır. Bu bitki, aşağıya doğru bakarak beslenen ve uzun bir beslenme organı bulunan şahin güveleri tarafından tozlaştırılır. Güvenin yapısı ve beslenme biçimi, çiçeğin duruşu ve boyu ile uyumludur. Örnekler, sayıca ve biçimce çoğaltılabilir. 5- Gametik İzolasyon Belki de zigot-öncesi bariyerlerden en önemlisi gametik izolasyondur. Daha önceden, türleşme sonucunda sadece belirli görünen organların değil, üreme sisteminin de, uzun süre ata bireylerle çiftleşmemekten dolayı farklılaşabileceğinden bahsetmiştik. İşte bu farklılaşma sonucunda, çoğu zaman, sperm ve yumurtaya ait biyokimyasal yapı da değişir. Bu farklılaşma sonucu, bir noktadan sonra eskiden tek bir tür ve popülasyon olan canlılar, bir araya getirilseler ve cinsel birleşme meydana gelse dahi, sperm ile yumurtanın biyokimyasal ve genetik yapıları uyumlu olmayacağı için zigot oluşamaz. Bunun başlıca sebepleri, spermin, yumurtanın salgıladığı ve spermlerin onu bulmasını sağlayan kimyasalı tanımaması veya yumurtayı bulmalarına rağmen yumurtaya kaynaması için kullandıkları kimyasalların artık birbiriyle uyumsuz olması gösterilebilir. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı sperm ve yumurta birbirine kaynayamaz ve zigot oluşmaz. ***
- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Zigot-Öncesi Bariyerler Zigot öncesi bariyerler, adından da anlaşılabileceği gibi, canlıların çiftleşmesini daha zigotun oluşmasından önce engelleyen bariyerlerdir. Yani bu tip bariyerlerin bulunması durumunda, canlılar zaten cinsel birleşme yaşayamazlar ve bunun sonucunda da zigot meydana gelemez. Bu bariyerleri tek tek inceleyelim: 1- Habitat İzolasyonu: Bu tip bariyerler, popülasyonların ya da türlerin, türleşme öncesi, sırasında veya sonrasında, yaşadıkları ortamı ve genel olarak ortamsal alışkanlıklarını değiştirmeleri sonucu meydana gelir. Simpatrik Türleşme ilgili yazımızda, Rhigoletis cinsi sinekleri hatırlayın: Farklı meyveler üzerinde yaşamaya ve üremeye alışan türler, tercihlerini oluşturan meyvelerin farklı emvsimler ve aylarda olgunlaşması sebebiyle, habitat olarak izole olurlar ve birbirleriyle üreyemez hale gelirler. Bu tip izolasyon, zigot oluşumuna engel olduğu için (farklı habitatlarda yaşayan canlılar çiftleşme fırsatı bulamaz), zigot-öncesi bariyerlerden biri olarak sayılmaktadır. 2- Zamansal İzolasyon: Pek çok canlının üremek için tercih ettiği zamanlar mevcuttur. Bir diğer deyişle, her canlı, her mevsimde veya dönemde çiftleşmezler. Bu, cinsel döngüden kaynaklanmaktadır. Bakınız (Memeliler'de Cinsel Döngü) İşte birbirine yakın olan türler veya bir türün alt türlerinin cinsel üreme dönemleri birbirinden zamansal olarak farklı ise, birbirleriyle çiftleşemezler ve bunun sonucunda yine türleşme meydana gelir. Bu da, zigot oluşumundan önce çoğalmaya engel olduğu için, zigot-öncesi bariyer olarak bilinir. Tipik bir örneği, Güney Amerika'da yaşayan 3 yakın tür leopar kurbağasıdır. Bu 3 türün, çiftleşme zamanları birbirinden tamamen olmasa da farklıdır. Az miktarda bulunan zamansal çakışmada da, genellikle türler arası çiftleşme meydana gelmez. Bu, türleşmeyi tetikler. 3- Mekanik İzolasyon Farklı tür bireylerde, uzun nesiller boyunca farklılaşmadan ötürü cinsel organların boyu ve şekli değişebilir. Bu, erkeklerin organları ile dişilerin organlarının birbirine uymaması durumunu ortaya çıkarır. Buna, mekanik izolasyon denir. Örneğin bir at ile kedinin çiftleşememesi -bazı başka önemli genetik sebepler haricinde- bundandır. Bitkilerdeki mekanik izolasyon ise, genellikle tozlaştırıcı hayvanın (pollinator) yapısının uygunsuzluğundan kaynaklanır. Örneğin Cryptostylis isimli bir orkide türü, yaban arılarının dişilerinin görünümüznde ve kokusundadır. Erkek yabanarısı, orkideyi dişi bir yabanarısı sanar ve çfitleşmeye çalışır. Ancak üreme gerçekleşmez. Bu sırada orkide, polenlerini erkek yabanarısına yapıştırmayı başarır. ***
- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
TÜRLEŞME (4): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Zigot-Öncesi ve Sonrası Üreme Bariyerleri
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Evrim Kuramı
*** Başlarken; Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Yazı dizimizin önceki başlılarında; TÜRLEŞME (1): Tür Nedir? Tür Tanımları Üzerine... TÜRLEŞME (2): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Allopatrik ve Simpatrik Türleşme TÜRLEŞME (3): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Parapatrik ve Peripatrik Türleşmeler 'i Ele almıştık. Bu başlık altında önceki yazılarımızda açıkladığımız türleşme olaylarının meydana gelmesi sonucu oluşan yeni türlerin, çiftleştirilmeye çalışılmaları sonucu neler olabileceğini ve neden Biyolojik Tür Tanımı ile Filogenetik Tür Tanımı'nın kalbinde "verimli döl verebilen bireyler" ibaresinin yer aldığını göreceğiz. *** GİRİŞ: Dünya çapında bilim dünyasınca en çok kabul edilen tür tanımının üreme üzerine olmasının çok önemli gerekçeleri vardır. Bunların başında da, doğada görülen üreme bariyerleri gelir. Üreme bariyeri, tanımı gereği, iki canlının çiftleşmesine engel olan mekanizma, durum, sebep demektir. Üremenin en önemli noktaları, cinsel birleşmeden sonra spermlerin (veya bitkilerde polenlerin), dişi yumurtasını bulması ve kaynaşabilmesi sonucu meydana gelen döllenme ve bunun sonucunda meydana gelen ilk hücre olan zigot oluşumudur. Bu sebeple, üreme bariyerlerini iki önemli kısımda incelememiz gerekir: ***- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Değinmek istediğimiz ikinci türleşme tipi ise parapatrik türleşme dediğimiz bir tiptir. Şimdiye kadar verdiğimiz bilgiler dahilinde, bu tipi anlamak çok daha kolay olacaktır. Parapatrik türleşme, temel olarak, allopatrik türleşme ile simpatrik türleşme arasında bir "geçiş türleşme tipidir". Biraz açıklayalım: Allopatrik türleşmede, sıkça tekrarladığımız üzere, ciddi bir fiziksel bariyer bulunmaktadır. Simpatrik türleşmede ise, bu bariyer bulunmaz ve bireyler, bir arada bulunmalarına rağmen daha önceki notlarımızda açıkladığımız çeşitli yöntemlerle birbirlerinden farklılaşır ve türleşirler. Parapatrik türleşme olayında ise, canlı bireyleri arasında tam bir bariyer yoktur ve zaman zaman birbirleriyle karışırlar. Ancak, yine allopatrik türleşmede olduğu gibi, bazı mekanizmalar sonucu bireyler bir süre sonra birbirleriyle çiftleşememeye başlarlar ve türleşme meydana gelir. Bunu da, yine şempanze popülasyonu ile örnekleyebiliriz: Orman, çok büyük ve çok çeşitli bir yaşam alanıdır. Tek bir orman dahilinde akıl almaz sayıda tür barınabilir. Türler bir yana, popülasyonlar birbirleriyle komşu vea iç içe olarak bulunurlar. Genellikle, benzer türlerin farklı popülasyonları arasında bir sınır çizilir ve birbirlerine çok fazla bulaşmazlar (ağaçlara ve taşlara üre bırakarak alanlarını işaretleyen köpekleri düşünün). Ancak yine de, doğa koşulları dahilinde, kimi zamanlar karışmalar olabilir. Bu karışmaların seyrelmesi ve genetik bazı olaylar dahilinde (azalan heterozigot fitness'ı gibi) türleşme meydana gelebilir. Gördüğümüz gibi, türleşmenin en temel tipleri allopatrik ve simpatrik türleşmeler olmakla birlikte, bunların arasında kalan veya alt kolları olan türleşme tipleri de bilim insanları tarafından tanımlanmıştır. Bunlar, doğada, insanın tahmin edebileceğinden daha sık meydana gelir. Bu da, "Evrim gözlenebilir mi?" sorusuna açık bir cevap vermektedir: Evet, Evrim her an, her yerde gözlenebilir, gözlenmektedir ve gözlenecektir. Tek yapılması gereken, bu işin eğitimini almak ve doğaya bilim insanlarının tarafsız gözleriyle bakmayı öğrenmektir. Unutmayın: Türleşme, asla ama asla bir türün bir anda kendisinden çok farklı ve çok uç özelliklere sahip bir diğer türe dönüşmesi değildir! Türleşme, bu notlarda açıkladığımız sebeplerle meydana gelen ufak değişimlerin nesiller boyu ve isnan ömrünün yetmeyeceği seneler boyunca birikmesi sonucu, canlıların çok yavaş, çok narin bir şekilde farklılaşması ve Evrim geçirmesidir. Bu şekilde, Kambriyen Dönemi'nde yaşamış denizel bir canlının günümüzdeki ata kadar süren evrimi 450 milyon yıl sürerken; faremsi (günümüzde var olan fareden ÇOK farklı; ancak tipik olarak ve görünüş açısından ona benzeyen) bir türün günümüzdeki modern bir file dönüşmesi 80 milyon yıl kadar, insansı-maymunsu (günümüzdeki modern maymunlar değil!) bir türün şempanzeye (Pan troglydytes) dönüşmesi 6 milyon yıl, insansı bir türün insana dönüşmesi 2 milyon yıl kadar alabilmektedir. Ve her şeyden önce milyon yıl tabirinin ne olduğunu idrak etmek gerekir. Bunlara zamanı geldikçe değineceğiz. Bir sonraki notumuzda, farklı türler haline gelmiş popülasyonları bir araya getirip çiftleştirmeye çalışırsak neler olur, bunları ve doğadaki üreme engelleme mekanizmalarını göreceğiz. ***
- 2 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Şimdi, yine hayali bir popülasyonu ele alalım, bu sefer, bir Pan troglodytes (şempanze) popülasyonu olsun. Bu popülasyon, yüzlerce yıldır bir ormanda yaşamakta olsun. Ancak talihsizlik sonucu meydana gelen bir yangında, ormanın bir kısmı yansın ve 350 kadar bireyden oluşan popülasyonun büyük kısmı bulundukları bölge civarında hayatta kalmayı başarırken, göreceli olarak korkak olan 30 bireylik bir grubun, ana popülasyondan yüzlerce kilometre öteye kaçtığını düşünelim. Bu popülasyon, eski bölgede kalan Pan troglodytes bireylerinin hiçbir zaman gelmediği, yepyeni bir alana ulaşmış olsun. Tabii ki, ormanın hiçbir yeri aynı özelliklerde değildir; daha önceki notlarımızdaki fare örneğinde verdiğimiz gibi, tamamen farklı koşullar (besin, sıcaklık, nem, sığınak, avcı, av, vb.) bulunabilir. Bu durumda da, bu şekilde, oldukça farklı bir ortama geçilmiş olsun. Bu noktada, allopatrik türleşmeden farkları şu şekilde sayabiliriz: İlk olarak, zorunlu gibi gözükse de, popülasyonun büyük kısmının eski bölgede kalmasından ötürü bu kadar uzağa kaçmanın kritik bir olay olmadığını görmemiz gerekir. İkinci olarak, allopatrik türleşmede, popülasyon genelde eşit oranlarda ve zorunlu olarak bölünürken, peripatrik türleşmede bir tarafa büyük bir grup, diğer tarafta ise göreceli olarak küçük bir grup bulunur. Şimdi, bu 30 bireylik küçük grubumuzun, eski ve 350 bireylik gruba göre çok daha az genetik çeşitliliği bulunmaktadır. Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Türkiye'ye genel olarak baktığımızda, binlerce farklı insan görebilecekken, tek bir bölgedeki, tek bir apartmanın tek bir katındaki insanları hesaba katarsak, çeşitlilik ve farklılık miktarı oldukça azalacaktır. Bu küçük grup, yeni ortamlarında yaşamaya devam edecek ve birbirleriyle çiftleşerek gittikçe büyüyecektir. Ancak bunlardan oluşacak olan yeni popülasyon, açık bir şekilde, bu 30 bireyin genetik özellikleriyle harmanlanacaktır; çünkü çeşitlilik azdır. Yani bir insan popülasyonu için düşünürsek, mutasyonlar göz ardı edilirse, tamamen kahverengi gözlü olan bir popülasyonda, durup dururken bir mavi gözlü bireyin çıkması mümkün olmayacaktır, o popülasyon, mavi gözlü bireylere sahip bir diğer popülasyonla karışmadığı sürece. Bu durumda da, aynısı geçerlidir. Özellikler, 350 popülasyonluk ve geniş çeşitliliğe sahip bir gruptan değil, 30 kişilik ve sınırlı çeşitliliğe sahip bir gruptan alınacaktır. İşte bu şekilde, genetik materyalin daha büyük bir gruptan ayrılan küçük bir gruba ait olmasına ve onlardan oluşacak popülasyonun, bu ana bireylere ait özellikleri taşımasına kaşif etkisi (founder effect) denir. Adından da açık olduğu gibi, bu 30 birey, yeni bir bölge "keşfetmiş" ve oraya, kendi özelliklerini taşımıştır. Eğer ki geride ve eski bölgede kalan bireyler ölseydi veya üreyemeyecek hale gelseydi ve korkak/kaçak olanlar avantajlı konumda olup üreyebilselerdi, popülasyon üzerindeki bu etkiye, darboğaz (bottleneck) denecekti. Örneğin, 100 kişilik bir popülasyonda meydana gelen bir viral hastalık sonucu popülasyonun çoğu (örneğin 80 kişi) ölse ve 20 kişi hayatta kalıp, yeni bir popülasyon üretmek üzere birbirleriyle çiftleşseler; popülasyonu bu kadar azaltan bu viral hastalığın etkisine darboğaz etkisi diyecektik. Uzun lafın kısası, peripatrik türleşme, fiziksel bariyerlerin zorunlu ayrımı etkisi olmaksızın, küçük bir popülasyonun, büyük popülasyondan ayrılması ve onlardan farklılaşmaları sonucu meydana gelen türleşmedir. Hikaye, temel olarak allopatrikle aynıdır. Yeni ortama giden canlılar, yeni ortama adapte olmaya başladıkça (daha doğrusu Doğal Seçilim, genetik varyasyon dahilinde en çok adapte olanları seçtikçe), canlılar farklılaşacaktır. Bu minik farklılaşmalar, birikecek ve eninde sonunda türü nesiller sonunda apayrı bir noktaya taşıyacaktır. Bunun sonucunda, ana türle çiftleşemez hale gelen popülasyonlar, yeni türler olacaktır. *** ***
- 2 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Başlarken; TÜRLEŞME (1): Tür Nedir? Tür Tanımları Üzerine... TÜRLEŞME (2): Türleşme Nedir? Farklı Türler Nasıl Oluşur? Allopatrik ve Simpatrik Türleşme başlıklarında tür tanımını ayrıntılı bir şekilde ortaya koymuş ve en önemli iki türleşme türü olan allopatrik türleşme ve simpatrik türleşme kavramlarını tanıtmıştık. Birer cümleyle bu tanımları tekrarlayacak olursak: Türleşme, Biyolojik Tür Tanımı dahilinde, sonradan "ortak ata" olarak anılacak olan bir grup canlının, çeşitli mekanizmalar dahilinde birbirleriyle çiftleşemeyecek kadar farklılaşmaları sonucu, kendi içlerinde çiftleşebilen ancak diğer canlı gruplarıyla verimli döller veremeyen, iki veya daha fazla yeni canlı grubunun oluşması demektir. Allopatrik türleşme ise, fiziksel bariyerler sebebiyle meydana gelen coğrafi ve cinsel izolasyon sonucu oluşan türleşmedir. Simpatrik türleşme ise, fiziksel bariyerlerle birbirlerinden ayrılmayan popülasyonlar içerisinde meydana gelen türleşmeye verilen isimdir. Genellikle çok-kromozomluluk (polyploidy) veya zamansal bariyerler (çiftleşme dönemleri gibi) aracılığıyla meydana gelir. Bu başlığımızda ise Parapatrik ve Peripatrik türleşme tipine de değinerek, günümüze kadar tanımlanmış türleşme biçimlerinin tamamını sizlere aktarmış olacağız. *** GİRİŞ: İnceleyeceğimiz ilk türleşme allopatrik türleşmenin bir alt kolu olan Peripatrik türleşme'dir. Bu türleşme tipinde, bir popülasyon dahilindeki bireylerin küçük bir kısmı, ana popülasyondan ayrılır (göç eder) ve yeni bir ortamda yaşamlarına devam ederler. Allopatrik türleşme ile aralarındaki tek fark, allopatrik türleşmede fiziksel bir bariyerin zorla bir popülasyonu ikiye ayırması durumu mevcutken, peripatrik türleşmede bunun genellikle bir fiziksel bariyer yerine göç yoluyla ve göreceli olarak daha az zorunluluktan meydana gelmesidir (göçlerin de altında genelde zorunlu sebepler yattığını unutmayınız). Her ne kadar allopatrik türleşme ile özellikler açısından oldukça benzeş olsa da, peripatrik türleşme, Evrim konusundaki en önemli birkaç açıklamayı yapabilmek için en iyi türleşme tipidir. Bu önemli kavramlardan ilki kaşif etkisi (founder effect), ikincisi darboğaz (bottleneck), üçüncüsü ise bu notumuzda girmeyeceğimiz Genetik Sürüklenme'dir. ***
- 2 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Van için toplanan depremzede yardımları çöpte!..
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
-
14 yaşındaki ilköğretim öğrencisinin dramı!
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
-
Birçok insanın sorunu olan ağız kokusu, kişinin hem kendisini hem de çevresini rahatsız eden bir durum. Ağız kokusu, yediklerimizden ve içtiklerimizden kaynaklandığı gibi bazı hastalıkların da habercisi olabiliyor. 1. Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun! Diş çürükleri ve dişeti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içindeki enfeksiyon, bakteri üremesini artırdığı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu nedenle mutlaka diş sağlığı ve bakımına önem verilmelidir. Düzenli olarak günde en az iki defa (sabah kahvaltı sonrası ve akşamları yatmadan önce) dişlerin fırçalanması ve ağız garagarası kullanılması büyük önem taşır. Dişeti sağlığı da çok önemlidir. Yılda en az iki defa düzenli diş hekimi kontrolünde olarak dişeti sağlığınızı kontrol ettirmelisiniz. Çünkü dişeti problemleri ancak çok ileri seviyeye geldiğinde kişinin kendisine bazı belirtiler vermektedir. Böyle durumlarda da tedavi süreci hem uzamakta hem de daha komplike hale gelebilmektedir. 2. Ağzınızda bulunan protez ve köprüleri kontrol ettirin! Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açarak kötü kokulara neden olabilir. Bu nedenle protez ve köprüleri düzenli aralıklarla kontrol ettirmek; yenilenmesi gerekenleri değiştirmek, eksik olan dişlerin yerleri için gerekli tedavileri yaptırmak gerekir. 3. Sakız çiğneyin! Tükürük akış hızını arttırmak, ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yollarından biridir. Tükürük akış hızını arttırmanın en kolay yolu da uygun sakızların çiğnenmesidir. Şeker hastalığı gibi bazı hastalıklarda, pek çok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan ağız kuruluğu ağız kokusuna neden olur. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Sakızların içerisinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antibiyotikler vardır. Ancak nane şekerleri ve tatlı sakızlar yerine Xylitol içeren sakızlar bu konuda yardımcı olabilir. Şekerli sakızlar diş çürüğüne neden olabildiğinden tüketilmemelidir. 4. Daha fazla su için! Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. 5. Asla burnunuz tıkalı uyumayın! Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükürük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burun tıkalı uyumamaya dikkat edilmelidir. 6. Basit şeker tüketimini azaltın! Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için hazinedir. Bakteriler, bu tür şekerleri kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi) diş çürüklerine neden olur. 7. Lokmaları iyi çiğneyin! Lokmaların iyi çiğnenmesi, yiyeceklerle tükürük salgısının iyice karışmasını ve ağızda yemek parçası kalma olasılığını düşürür. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur. 8. Peynir ve Tarçın tüketin! Öğün sonrası ağız içerisindeki asidik ortamı bazik hale çevirecek peynir vb ürünler tüketin. Bu hem ağız kokusunun önlenmesinde hem de çürük oluşumun önlenmesinde önemli rol oynar. Ayrıca içeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanmak da ağız kokusunu gidermede yardımcı olur. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir. 9. Diş ipi kullanın! Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıkları sökülür. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir. 10. Sigara içmeyin! Sigara içmek ağız kuruluğuna neden olduğundan ağız kokusuna sebep olur. Ayrıca diğer bir ağız kokusu nedeni olan diş eti hastalıklarına da zemin hazırlar.
-
*** Simpatrik türleşme böcekler sınıfında oldukça sık görülmekle birlikte, çoğunlukla bitkiler alemiyle birlikte anılır. Çünkü simpatrik türleşmenin en önemli tetikleyicisi çok kromozomluluk (polyploidy) denen, genetik bir olgudur. Çok kromozomlu canlılarda, genetik bir hatadan ötürü genetik materyalin çoğalması sonucunda ayrışmama meydana gelir ve bir bireyde, olması gerekenden fazla kromozom seti bulunur. Çok kromozomluluk, tek bir tür içerisinde meydana gelebileceği gibi (autopolyploidy), birden fazla türün kromozomlarının karışması sonucunda (allopolyploidy) da oluşabilir. Bunları bir şekilde görecek olursak: Şekilde görebileceğiniz gibi, en soldaki hücre mayoz bölünme geçirir ve normalde bir çift kromozom setine (2n) sahip olan ana hücrenin, DNA kopyalanması sonucu bir kromozom setine sahip (n) 4 adet hücre oluşturması beklenir. Ancak doğa mükemmel olarak çalışamadığı için, mayozda hata meydana gelir ve bu (2n) hücreden, yine (2n) olan iki adet gamet hücresi (sperm veya yumurta) meydana gelir. Daha sonra, bunların birbiriyle birleşmesi sonucunda iki çift kromozom setine (4n) sahip bir hücre oluşur. İşte bu, çok-kromozomluluktur (polyploidy). Bu olay hayvanlarda çok sık gözlenmez, çünkü çok az hayvan hem sperm hem yumurta üretir; çoğu hayvanda cinsel iki-biçimlilik (sexual dimorphism) vardır ve erkek ve dişi farklıdır. Ancak bazı hayvanlar ve bitkilerin büyük bir kısmı, kendi kendini dölleyebilir (self-fertilization) ve bu olay görülür. İşte bu genetik farklılığın oluşması, bu yeni canlıların, eski ve orjinal bireylerle çiftleşememesine, dolayısıyla cinsel izolasyona sebep olur. Bu, nesiller boyunca sürdüğünde, farklılıklar meydana gelir ve birikir. En nihayetinde, bir türden, iki veya daha fazla tür oluşur. Botanikçiler, çiçekli bitkilerin %70'inin, eğreltiotları türlerinin %95'inin çok kromozomluluk sonucu meydana gelen simpatrik türleşme sonucu evrimleştiğini söylemektedirler. Bazılarının türleşmesi oldukça yakın zamanlarda meydana gelmiştir. Bazıları, daha ilerideki notlarımızda izah edeceğimiz hibritleşme sonucu türleşmiştir. Türleşmenin gerçekleşebilmesinin pek çok yolu vardır. Simpatrik türleşme, özellikle bitkiler ve kendini dölleyebilen hermafrodit canlıların evrimlerinde önemli bir olgudur. *** Kaynaklar: Life: The Science of Biology (Sadava, et. al), 2011 http://en.wikipedia....ki/Apple_maggot ***
- 5 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: