-
İçerik Sayısı
42 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
muhacir tarafından postalanan herşey
-
esselam aleykum ne gariptir tarih tekerrürden ibarettir türkiyede nedense osmanlı sonrası insanlar bu denli ******* ifadeler kullanıyor ve garipki ithamda bulundukları kişi hakkında yada eserini hiç araştırmadan kulaktan dolma yada dolduruluşa getirilerek yorumda bulunuyorlar ne diyeyimki bir insan hakkında yorum yapacaksın eserini okumayacaksın hayatını araştırmayacaksın sonrada yıllardır devam ede gelen hayal mahsülü laflarla konuşacaksın açın beyler RİSALE-İ NUR u okuyun ve daha sonra yorum yapın binlerce davada yargılanan RİSAELE-İ NUR lar ve onun müellifi BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ beraat üstüne beraat almıştır ki şunuda söyliyeyim askeri müdehale dönemlerindeki askeri mahkemeler dahi beraat vermiştir YAŞASIN ADELET ve onun adil hakimleri okuyun beyler ******* olmayın "İKRA" vesselam
-
cehannem ne demek düşündünüzmü ?
muhacir şurada cevap verdi: M-E-R-T başlık Dini Konular - Din - Dinler
"zalimler için yaşasın cehennem" -
biz "ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam " şiarıyla hem hal olmuşuz yaşasın demokrasi yaşasın cumhuriyet yaşasın hürriyet
-
viva islammmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
-
ainesi iştir kişinin sözüne bakılmaz dreler atalar evet çok doğru yaptığı işler ve sözleri örtüşen bir insan dini açıdan tabiiii evet kişiyi olmadığı gibi göstermek yanlış hem kısmen kişiye haksızlık olur dine ve islama nasıl baktığı kendi söz ve uygulamalarıyla meydanda vesselam
-
sayın muki ALLAH ın esmasının yansımalarıyla yani tecellileriyle görmüşcesini insan idrak edebilir
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
ESSELAM ALEYKUM konu başlığı BEDİÜZZAMAN ve NUR CEMAATİ =RİSALE-İ NUR çünkü BEDİÜZZAMAN'ın hayatının meyvesi onu onla anlarsın BEDİÜZZAMAN VE NUR CEMAATI RİSALE-İ NUR dan ibarettir ve NUR CEMAATİNİN hareket tarzı RİSALE-İ NUR daki pirensiplere göredir. BEN ŞAHSEN BİLMEDİĞİM YANİ OKUMADIĞIM BİR HAREKET TARZINI ARAŞTIRMADAN ELEŞTİRMEYİ DOĞRU BULMUYORUM AMMA OKUMA FIRSATINIZ VAR İSTEDİĞİNİZ YERDEN TEMİN ETME İMKANINIZ VAR İSTİYEN ARAŞTIRIP ELDE EDEBİLİR VESSELAM "İKRA"
- 123 cevap
-
- Bediüzzaman
- Nur Cemaati
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
ESSELAM ALEYKUM bakınız konunun başlangıç ifadesi "ALLAH yoktur"haşa diyerek giriyorum olmıyanın adıyla anamazsınız yani güneş yok demeniz ancak sizin *********** gözünüzü kapar ancak ve ancak o sistemi aydınlatan güneşten istifade etmemiş olursunuz kendinize karanlık olur yoksa sizin gözünüzü kapamanız yoklukı ifadesi değildir "İKRA"
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
ahhhh kafkasyaaa
-
MISIRDA ÇERKES SULTANLARI DÖNEMİ Mısırda sürmüş olan Çerkes sultanları dönemi hakkında adige tarihinde pek bir bilgiye rastalanamıyor maalesef. Bu konuda elimizde bulunan en önemli bilgi Tsağo Nuri tarafından yazılmış bulunan Müslüman tarihi isimli kitabın sonunda yer alan kısa değinmelerden ibarettir. Fakat bu konuya Ortadoğu tarihinde ve mısır'ın tarihi üzerine yazılmış kitaplarda çok detaylı olarak rastlanabilmekte ve bu konu mısır tarihi adı ile ele alınıp, bizi ilgilendiren tarafı ile pek fazla irdelenmemektedir. Batı Avrupalı yazarlardan sir William'da (The Mameluke of slave dynaste of Egypt—London 1896) eserinde mısırdaki Çerkes sultanlarından uzun uzun bahseder. Met Çunatıko İzzet paşanın Kafkasya Tarihi eserini çeviren ve Kahirenin en bilinen isimlerinden olan Xahustıko Abdülhamid bu çevirisinde yer alan kendi ek yazısında söyle der : "Ben ümit ediyorumki mısırda ve diğer müslüman kavimlerinde çok büyük yararlıklar göstermiş ,çok yüksek kademelerde bulunmuş çerkeslerin hepsini içerisine alan ve bu gün bile hala mevcut eserleri olan bu insanları hakkıyla araştırıp inceleyerek detaylı araştırmalar yapacak tarihçiler bir gün çıkacaktır." Elbette mısırda çerkes sultanları dönemi aynı zamanda çerkes tarihininde bir parçasıdır. Ve mutlaka bu dönem gereği gibi ele alınıp detaylı bir şekilde incelenerek Çerkes tarihindeki yerini almalıdır. Mısırdaki Çerkesler ve onların dönemleri tarihte memluk(çerkes memluklar,burcu memluklar) adı altında yer alır. Ayrıca yine memluk adı altındaTürk ve türkmenlerin hüküm sürdüğü bir dönem de vardır ve arapçada hizmetli,özgür olmayan anlamına gelen bu kelime gerçek anlamı ile o dönemde kullanılmışsada çerkesler daha çok asker ve muhafız olarak getirildikleri için bu tanım çerkes memlukları için pek geçerli sayılamaz. Memluklar , mısırda idareyi ele almadan çok önceleri müslüman ülkelerde bahsettiğimiz biçimde (köle veya hizmetli) görülmüşler ve ilk ortaya çıkışları bu şekilde olmuştur. İlk olarak Abbasi halifesi me-mun (813 – 833) döneminde görülmüşlerdir,daha sonra yine Abbasi halifesi muhteşim (833 – 843) Türkmenlerden bir grubu ülkesine getirerek daha ziyade askeri görevlerde görevlendirmiştir. Doktor Ali İbrahim Hasan -Türk memlukların tarihine dair bilgiler- adlı eserinde Memlukların ülkeye getirilmesinin ve görevlendirilmesinin Tulunilerden başlayıp Fatımilere kadar uzanan oldukça uzun bir dönemi kapsadığını söyler. Memlukların ortadoğuda ilk ortaya çıkışı Tuluniler krallığının kuruluşu döneminde çok büyük sayılarda köle ve ücretli gönüllünün ülkeye getirilişi ile başlar. Yeni krallık ordusunu türk ve karadeniz kıyısındaki halklar ile berberilerden oluşturur. Daha sonraları ise Fatımiler aynı yöntemlerle ordularını büyütüp hakimiyet alanlarını geliştirmeğe çalışmışlardır. Mısır toprakları fatımilerden sonra kürt kökenli selahaddin eyyubi'nin idaresine geçmiş ve Eyyubi devleti kurulmuştur. Çerkesleri ilk olarak mısıra getiren; Turk,türkmen ve berberilere güvenemeyen Eyyubilerdir. El mazeratül el islama- el asarül el arabia - isimli kitabın 4.cü bölümünde bu konu için şöyle der: Eyyubiler köken olarak tiflis yakınlarından ve kafkasya çıkışlı olduklarına göre ve üst düzey komutanlarının çok büyük kısmı abaza kökenli kişiler olduğuna göre kafkas halklarının mısıra gelişinin bu döneme rastlaması tesadüf değildir. Daha sonraları Eyyubi devletide yıkılarak Memluk devleti kurulmuş ve türk sultanları dönemi başlamıştır.Fakat eyyubiler döneminde başlayan kafkas halklarının mısıra gelişi daha sonraki dönemlerdede devam etmiştir. Çerkesler memluk ismi ile anılıyor olsalarda ve bir kısmı kendiliğinden ,bir kısmı esir edilerek veya köle olarak getirilmiş olsalarda hiç bir zaman kelimenin ifade ettiği anlamda mısırda bulunmamışlar, savaşçı ve gözüpek özellikleri nedeni ile daha çok askeri görevlerde bulunmuşlar üst düzey görevlere yükselmişlerdir. Ayrıca o dönem mısır ile ortadoğudaki refah ve zenginlik nedeni ile gerek türkmenlerden ve çerkeslerden gerekse diğer halklardan pek çok ta gönüllü kendiliğinden gelmiştir. Biz burada Türk memluklar dönemine değinmeyeceğiz . Türklerde sultanlık babadan oğula geçtiği için en son tahta geçen sultan kalavun ailesinden sultan sabah'ın oğlu hacıdır. Seçildiği zaman daha 11 yaşında olan bu sultanın atabek'i (vekil ve vezir) olarak Burcukale Çerkeslerinden Berkuk seçildi. Yönetim bu şekilde 1,5 yıl devam ettikten sonra ülkede durumun kötüye gitmesi ve bazı bölgelerin bağımsız hareket etmeğe başlaması üzerine ileri gelenler, halife ve emirlerin isteği ile ,Sultan tahttan indirilip yerine Berokue oğlu Seyfuddin Berkuk sultan olarak seçildi. Böylece sultanlık turk memluklarda sona ermiş yönetim çerkes memluklara geçmiş oldu. Çerkeslerde Sultanlık hiç bir zaman babadan oğula geçmemiş, yönetim savaşlarda gösterilen başarı ve toplumda gördükleri itibar ile bu göreve layık olana geçmek suretiyle eldeğiştirmiştir. Mısırda çerkes sultanları dönemi 1390 – 1517 yılları arasında geçen dönemdir. Bu dönemde tahta çıkan sultanların sayısı 23 kişi olarak geçmektedir ve bu dönemden memluk idaresinin en parlak dönemi olarak bahsedilmektedir. Ömer iskender'in mısır tarihi kitabında belirttiğine göre Mısırda bu gün dahi bu dönemden kalma imaretler,camiler yollar medreseler ve kervansaraylar mevcuttur. Çerkeslerden yönetime gelen ilk sultan Seyfuddin Berkuk döneminde kahirede yapılan büyük medrese bu gün hala okul olarak kullanılagelmektedir. Onun döneminde ülkedeki karışıklıklar bastırılmış düzen yeniden sağlanmıştır Temerlan (timur) ordusunun suriye ve mısır üzerine yürüyüşü durdurmuş ve orduları bozguna uğratılmıştır. Bu sultan Çeşitli şekillerde esir veya köle olarak türk ülkelerine ve diğer müslüman ülkelere götürülen çerkesleri geri getirtmek ve özgürlüklerine kavuşturmak için çok büyük çaba sarfetmiştir. İleri görüşlü sultan diye anılan sultan Berkuk ile başlayan Çerkes memluklar dönemi aşağıdaki sıralama ile devam etmiştir. 1)Sultan Seyfuddin Berkuk 1390 2)Berkuk'un oğlu Sultan Ferej 1398 3)El müçtehid el halife bilal 1412 4)Şeyh Mahmud 1412 5)Muayyed oğlu Sultan Ahmet 1221 6)Ebul Feth tatar 1421 7)Sultan Barasbiy 1422 8)Barasbiy oğlu Seyfuddin 1422 9)Barasbiy oğlu Yusuf 1438 10)Naue Çakmak 1438 11)Çakmak oğlu Osman 1453 12)Sultan İnal 1453 13)İnal oğlu Ahmet 1461 14)Sultan hoşkadem 1461 15)Sultan Balabay 1467 16)Temariğe 1467 17)Eşref Kaytbay 1467 18)Kaytbay oğlu Muhammet 1495 19)Kanşaue Eşref 1498 20)Eşref Janbulat 1499 21)Kanşaue Eşref oğlu Tumanbay 1500 22)Kanşaue Ğur 1500 23)Tumanbay 2. 1516 – 17 (Hasan Ali İbrahim. Ortaçağda Mısır. sayfa 231) Tarihçi İbn-ü İyas dört ciltlik "Bedaiguzzuhur fi vekaidü-d duhur" isimli eserinde bu sultanların hepsinden kökenlerinide belirterek tek tek bahsetmekte ve dönemlerini geniş bir şekilde anlatmaktadır. Onun ifadesine göre bu sultanlardan Hoşkadem ve Temariğe isimli ikisi Rum kökenli, diğerleri hepsi çerkes veya çerkes kökenlidir diye bahseder. Kaytbay için Abaza ve babasının adı Balbay'dır diye detaylarıyla bahseden, Rum sultanları bizans kökenleri ile anlatan bu tarihçi herhalde diğerlerinin hepsi çerkestir diyorsa bunu Adige olarak anlamak gerekir. Fakat bir başka iddia ise Çerkes isminin tüm kafkas kavimlerini kapsar şekilde kullanıldığı Ve bu tariften ,daha çok Gürcülerin anlaşılması gerektiği şeklindedir. Fakat bu pek tutarlı değildir bence. Çünkü kafkas kavimlerinin hepsinin Çerkes olarak adlandırıldığı dönem Çok eskiye (kartvel'den önce) dayanır. Oysa bu bahsettiğimiz dönem 1382 ile 1517 yılları arasında çok daha sonraki dönemdir.Zaten o döneme kadar ortadoğu ve batı tarihçilerinin çerkes,çeçen,gürcü,dağıstan kavimlerini tanımadığını ve ayırtedemediğini söylemekte pek mantıklı bir şey değildir. Tarihlerde Memlukların Çerkes,ermeni,gürcü,türkmenlerden oluştuğu, bu halkların isimleri verilerek bahsediliyor.Demekki bu halklar o zaman biliniyormuş. Sovyet ansiklopedilerinde de bu yanlış yapılmış ve memluk denildiğinde önce gürcülerin daha sonra türkmen ve çerkeslerin anlaşılması gerektiği bunların sayılarının 9000 ile 12000 arasında olduğu şeklinde yanlış bilgiler verilmiştir. Oysa o dönem sadece türk ve türkmen memlukların sayısı 400 000 e ulaşmaktadır. Yine bu bahsettiğimiz dönemlerde Kafkasyada Adige halklar ile kırım tatarları arasında türk sultanlarınında kışkırtmaları ve hatta bizzat askeri destlekleri ile bir kaç kez savaşlar çıkmış Esir edilen pek çok çerkes, türk yurduna götürülerek köle olarak satılmışlardır. Mısırdaki çerkes sultanları bu iş için görevlendirdikleri adamları vasıtasıyla bu esirleri satınalıp mısıra getirtmek suretiyle özgürlüklerine kavuşturmuş, yetiştirip eğittikleri bu insanlara orduda ve pek çok kritik alanlarda görevler vermişlerdir. Bazı tarihçiler bunu mısır sultanlarının köle ve hizmetkar satın almaları şeklinde yorumlasalarda çerkesler için durum bu anlattığımız gibiydi. Bu dönemde gelen sultanlardan bazılarından kısaca bahsedecek olursak kitaplarda şu şekilde geçer Sultan barasbi __ 1426 yılında nilin çıkış noktasında bulak şehrinde kurduğu güçlü donanma ve tersane ile kıbrısı kendine bağlamış vendik konsülünün araya girmesi ve istenen tazminatı vermesi ile ancak bu seferden vazgeçmiştir. Onun döneminde Mısır toprakları küçük asyaya fırat ve ırak sınırlarına kadar yayılmıştır. Sultan kaytbay __ 28 yıl yönetimde kalmış olan bu sultan döneminde ülkenin imarına yönelik çok büyük işler yapılmıştır.Üniversiteler,yollar,köprüler,imarethaneler, ve benzer pek çok eser bırakmıştır. Kahirenin bin yılı adlı kitapta onun hakkında şöyle yazar : Onun dönemi ülkenin en huzurlu ve refah içinde olduğu eğitime en fazla önem verildiği ismi yabancı ülkelerde duyulacak kadar önemli okulların kurulduğu sanata ve sanatçıya en çok değer verildiği dönemdir. 1501 yılında yönetimde olan Kanşaue Ğur tıpkı kaytbay gibi bilime ve imara büyük önem veren sanatı özelliklede müziği ve müzisyenleri sevip gözeten birisi olarak bilinir. Onun döneminde mısırda ilk kez yeldeğirmenleri kurulmuş,büyük parklar yapılmış,deniz bilimleri üzerine ilk okullar açılmış,kimsesiz çocuklar için yurtlar açılmış yönetim yeniden ve disiplin içerisinde yapılandırılarak idare sağlam biçimde yeniden oluşturmuştur. Fakirlere ve düşkünlere karşı çok müşfik olarak bilinen ve zaman zaman halkın arasına girip kendi eliyle yardımlar dağıtan bu sultan aynı zamanda bilime çok önem verdiği , kendisinin beş ayrı dil bildiği ibn-ü iyas'ın eserinde belirtilir. Fakat bu büyük sultan 1515 yılında mısır üzerine yürüyen türk ordusunu durdurmak üzere ordusunun başında suriyeye gelmiş burada mercidabık savaşı olarak anılan savaşta ölmüştür. Onun ölümü üzerine yerine Tumanbay sultan olarak seçilmiştir. Yeni sultan Suriye üzerinden İlerleyen Sultan selimin ordusunu durdurmak üzere göreve gelir gelmez ordusunun başına geçip yeniden savaşa tutuşmuş fakat güçlü Osmanlı ordusu karşısında tutunamayarak kahireye çekilmek zorunda kalmıştır. Fakat ilerleyen Sultan Selimin ordusu Kahire içlerine girmiş, kıran kırana sokak savaşlarından sonra şehir teslim olmuş ve ordunun geriye kalan kısmıda tamamen dağılmıştır. Bu çatışmalarda esir düşen Sultan Tumanbay kahirede Züeyl kapısı denilen yerde kafası kesilerek öldürülmüştür.(nisan 1517) Şehri tamamen işgal eden Sultan Selim'in, çocuklar dahil tüm çerkeslerin öldürülmesi, hamile kadınların dahi çocukları erkek olması ihtimaline karşı öldürülmesi yönünde ferman yayınlattığı İbn-ü İyas'ın eserinin 3. cildinde yeralır. Mısırdaki Çerkes sultanları dönemi böyle acı bir şekilde sona ermiştir. Kahiredeki savaş müzesi müdürü Abdurrahman zeki, Kahirenin bin yılı isimli kitabının 98.sayfasında şöyle der: "Çerkes sultanlar döneminde,özelliklede Sultan Kaytbay döneminde mimari ve şehirleşme konusunda pek çok yenilikler yapılmış büyük bir ilerleme sağlanmıştır Büyük taş binaların yapımında yeni teknikler geliştirilmiş,bu yapılar yazıtlarla süslenmiştir. Özellikle bu dönemde yapılarda süsleme ve işlemecilik bir sanat haline gelmiş taş oymacılık yaygınlaşmıştır. Mısırdaki Çerkeslerin arasından o dönemde pek çok yazar,tarihçi,bilim adamı yetişmiştir. Yine bunlardan biri olan Bibres 11 ciltlik mısır tarihini inceleyen eserinde(zubdetül fikre fi tarihil hicre ) Çerkes sultanlar döneminden uzun uzun bahsetmektedir (bu eser hala kahirede üniversite kütüphanesinde mevcuttur) Yine Yusuf oğlu halil oğlu Abdülhamit kuddusi de bunlardan birisidir. Aynı şekilde bu kişininde mısırın o dönemi üzerine eserleri mevcut olup (El muhteşer fi tarihil misra ) isimli mısır sultanlarının kısa tarihçesini anlatan eserinde detaylı olarak Çerkes sultanlarından bahsetmektedir. Yine Emir eşbek'in hicri 876 yılında Kafkasyaya gidişi ve kafkas halkları arasında bulunması ve münasebetlerini anlatan bir başka eserinde anlatmaktadır. Çerkes tarihçilerinden Muhammet iyas'ın oğlu (hicri 908 yılında 84 yaşında ölmüştür) İbnü İyas ın -Bedaihuzzur fi vekaidil huşur – isimli eseri bütün diğer saydıklarımızdan çok daha detaylı bilgiler içermektedir o döneme dair. Bu eserlerde Sultanlardan Kanşaue Ğur müzisyen olduğu ve müzik ile çok yakından ilgilendiği ve bestelerinin o dönemde yayınlanmış olduğundan , Yine Sultan Janbolet'in harp bilimi ve askeri eğitim üzerine yazılmış eserleri olduğundan bahsedilir. Bu konuyu Sir William'ın "memlukların tarihi" isimli eserinin 212. Sayfasındaki sözleri ile bitirelim. Onlar savaş ve politika mekteplerinde eğitilmişler, bilim ve felsefe ve sanatla içiçe yetişmişlerdi. İşte bu şekilde önderliğe,layık mevki ve mertebelere geldiler ve sultanlığa da layıkı ile geldiler layıkı ile yönettiler. Onların eserlerinden pek çoğu mısırın uğradığı bunca felaketlere rağmen hala günümüze kadar ulaşabilmiştir. Adige paştıxhem ya thıausıhıe (adige sultanların yakınmaları) isimli eski adige türkülerinde bu dönemden bahsedilir. Ayrıca Kıanşaue Ğur ve Tomanbay'ın sultan selim ile savaşmaları , yenilmeleri ve çerkes hükümranlığının sona ermesi ile ilgili ağıt ,döneme ve çerkeslerin mısıra özgür savaşçılar olarak indiklerine dair bilgiler içermektedir. (Yazarın notu:Bu ağıt Kafkasyadan Osmanlıya sürgün edilmiş kardeşlerimizden Eski Gubakuey köyünden askale Udjukh tarafından Arkadaşı Harun efendiye yazılmış bir mektupta yeralmakta olup bu mektup bana Hadeğalıe Asker tarafından bana ulaştırılmıştır ve tarafımdan hala muhafaza edilmektedir. .... Elbed Hasan KBR.Yazar araştırmacı. Hatıralar isimli kitabından
-
Atatürk'e dil uzatmaktan hala bikmadilar...
muhacir şurada cevap verdi: politika başlık Dini Konular - Din - Dinler
konu başlığındaki iftiralar yanıtlanıyor demişsiniz iftiralar neymiş yanıtlar neymiş aydınlatın bizi sayın aydınlar -
Atatürk'e dil uzatmaktan hala bikmadilar...
muhacir şurada cevap verdi: politika başlık Dini Konular - Din - Dinler
evet bakınız bu forumda mustafa kemal diye bir başlık var neden düşüncelerinizi o başlıkta yazmıyorda dini konular başlığında ek bir yer başlatıyorsunuz işte arkadaşlar buradanda anlaşılıyorki karıştırmalar bu ve benzeri davranışlardan açığa çıkıyor nerede konuşacağınızı bilmezseniz alanı ile alakalı insanlar elbette dini açıdan m.kemali değerlendirir gidin kendi başlığında istediğiniz kadar meet edin istediğinizkadar ilke ve inklaplarını savunun amaa... dini bir başlık altında burayada m.kemali yerleştirmeye kalkmayın insanlar kendilerince kendi litaratürlerindeki bilgilerle şüphesiz değerlendirecektirler.............. -
evet islam tarihinde harici-batIni-vehabi gibi olusumlar olmustur aslInda bugun içinde oldugumuz birçok bölünmüslüklerin birnevi sItaj'I bu gibi olaylar çünkü geçmisteki fitne hareketlerini çok iyi arastatIrarak günümüzdeki degisik olusumlar anlasIlabilir
-
ÇANAKKALE BİR DESTANDIR! Çanakkale Zaferi, yokluk ve yoksulluk döneminin başarısıdır. Maddi ve siyasi açıdan devletin tıkandığı bir dönemde meydana gelmiştir. Maddi imkânların neredeyse tabana vurduğu, düşmanların ise çok güçlü bulunduğu bir savaştır. Bu gerçeğe rağmen Çanakkale Savaşları nasıl zaferimizle sonuçlandı? Bu zaferin bir tek doğru izahı vardır. O da Mehmetçiğin imanıdır. "Ölürsem şehit, kalırsam gazi!" dedirten iman, askerimizi kahramanlaştırmıştır. Kana, kine ve inanılamaz bir ateş sağanağına rağmen Mehmetçik, adının ilham ettiği imanı hiç unutmamış, bir gül bahçesine girercesine şehadete koşmuştur. Yine bu imanladır ki, fedakârlığın her türlüsüne, açlığa, susuzluğa, yara bere ile yaşamaya sabırla katlanmış, yılmamış, yıkılmamıştır. Mehmetçiği ayakta tutan güç, düşmanlarını şaşkına çevirmiştir. Zira böylesine bir direnci onlar değil düşünmek, hayal bile edememişlerdi. Düşman cephe, her ihtimali hesaba katmıştı, ama bu imanın kahramanlaştırma derecesini bilememişti. Ateş püsküren çeliğe karşı Mehmetçik, iman dolu göğsünü siper etmişti. Hem de onca kana, kine ve acımasızlığa rağmen insanlığından bir şey kaybetmiyor, düşmanının seviyesizliğine asla düşmüyor, böylece savaşa güzellik getiriyordu. Hastaya, hastaneye, silâhsıza, teslim olana ateş etmiyor, esire misafir muamelesi yapıyordu. İmanından kaynaklanan merhameti öyle coşkundu ki, onu "tek dişi kalmış medeniyet"in acımasızlığı bile söndüremedi. Bu merhametten düşmanı da yararlandı. Kendisini tehlikeye atarak, yaralı düşmanını sırtlayıp siperine götürdü. Mehmetçik, Çanakkale'de binlerce insanlık dersi verdi. Şimdi, daha aradan bir asır bile geçmeden, bırakın düşmanlarını, dostları, hatta çocukları ve torunları dahi o insanlık örneklerine yabancılaştı! O güzelim insanlık tabloları unutuluverdi. Mehmetçiğin Çanakkale'de yaşattığı insanlığa bütün dünya, şimdi daha çok muhtaçtır. Çünkü, açık ve örtülü savaşlarda yine acımasızlıklar, sömürüler, bencillikler ve yaşanıyor;yine insanlar, küçük çıkarlar uğruna, açlığa ve ölüme terk ediliyor;özellikle de Müslümanlar, yine dünyanın her yerinde kana, gözyaşına, acıya boğuluyor. İşte bu sebeple, Çanakkale'de Mehmetçiğin sergilediği insanlığı samimi olarak yaşatacak bir imana şiddetle ve çok acele ihtiyaç vardır. Bu imanı yaşayarak, dünyada insanlığın, sevginin, hoşgörünün hâlâ var olduğuna insanları inandırmak gerekiyor. Aksi halde zayıfın ezilip sömürüldüğü, zenginin daha da zenginleştiği bir maddeci zihniyet, çölleşmedik gönül bırakmayacaktır. Dünyayı yeniden ve bir daha merhametle, vicdanla, sevgiyle, şefkatle kim tanıştıracak? Bu insanlık görevi, herkesten önce, Çanakkale dehşetinde bu güzellikleri yaşayanların torunlarına düşmez mi?Yani bize, size, hepimize düşen ve alternatifi olmayan bir görevdir bu... İnsanlık ya yeniden ve bir daha kendine gelerek yaratılış gayesini hatırlayıp dünyaya yaşanılacak bir hayatı gösterecek ya da gelişini hızlandırdığı kıyameti bekleyecektir. Mehmetçiğin güzelliklerin kaynağı yüreğindeki imandı. O, imanın başka adreslerde aranmaması gerektiğini, adıyla da bütün âleme göstermekteydi. Çünkü o, Mehmetçik idi...Adı, sahibinin güzelliklerine sahipti. Bütün imkânsızlığına, çaresizliğine ve bilgi eksikliğine rağmen, güzelliğin adresini biliyordu. Güzelliğin kaynağından fazla uzaklaşmamıştı. Gönlü, Güzeller Güzeli'ndeydi... Bu millet, onu o kadar çok seviyordu ki, bu muhabbetle onun adını askerine ad olarak almıştı. Böylece dünyada, peygamberinin adını kendisine ad olarak alan tek ordu olmuştu. Hem de bu adı alışta, benzersiz bir incelik göstermiş, asla onun gibi olamayacağını bilmenin ve aşkının derinliğini göstermenin idrakı içinde Muhammed'i Mehmet'e çevirmiş, onu da küçülterek askerine isim yapmıştır. İşte Çanakkale, bu askerin zaferidir. Çanakkale'yi diğer zaferlerimizden ayıran bir üstünlüğü de, Osmanlının son döneminde, daha doğrusu çöküşü sırasında kazınılmış olmasıdır. Bu zafer, "Çöktü, bitti,öldü" denildiği zamanda Osmanlı insanının ne olduğunu bir kez daha bütün dünyaya göstermiştir, Osmanlı insanını bütün olumsuzluklara rağmen güçlü ve üstün kılan İslâm imanını dosta düşmana tanıtmıştır. O günden sonra düşmanlarımızın asıl hedefi imanımız olmuştur. Çünkü onlar da iyice anlamışlardır ki, yüreklerde bu iman olduğu sürece bu millet ne sürü olur, ne de sömürülür... Bugün ülkemizin içinde bulunduğu bütün darboğazların sebebi, bizi biz yapan, kimlik ve kişiliğimizi oluşturan değerlerimizden uzaklaşmamızdır. Çanakkale'den aldıkları dersle, düşmanlarımız, neremize vuracaklarını öğrenmişlerdir. Biz ise, tam tersine, bir gaflet ve tembellik içine düşüp sürekli düşman oyunlarına gelmişiz. İşin en acı yanı da, maddi ve manevi varlığımızı borçlu olduğumuz İslâm imanından ve onun kazandırdığı ahlâktan uzaklaşmış olmamızdır. İslâm imanından uzaklaşmak demek, sahip olduğumuz temel hayat damarını koparmak demektir. Çünkü bu millet, bin senedir, sahip olduğu bütün güzellikleri o imana borçludur;bütün kahramanlığını, güzel ahlâkını, sevgisini o imandan ve o imanın en yüksek temsilcisi olan Güzeller Güzeli'nden almıştır. Bu gerçeği görenler, bu milleti zayıflatmak ve yenmek için doğrudan doğruya her vesile ve vasıta ile imana saldırıyor, bu konuda netice almak için her yolu, daha doğrusu her yolsuzluğu deniyorlar;ilmi gerçekleri saptırıyor, tarihi tahrif ediyor, güncel olayları tersine çeviriyorlar. Bütün mesele, İslâm'la güçlenmiş, kahramanlaşmış olan bu milleti tarih sahnesinden silmektir. Çanakkale'de çok ümitlendiler;maddi sebeplere, silâh ve asker üstünlüğüne, Osmanlı askeri ve bürokratik çözülmesine bakınca da hemen harekete geçtiler. Ancak Mehmetçik bütün bu olumsuzlukları tersine çevirircesine şahlandı. Bu şahlanış , bütün plânları, entrikaları, ince ayar hesapları alt üst etti. 1916 yılının şartları iki yıl sonra değişti, çünkü Mehmetçik, elinden geleni, hatta gelmemesi gerekeni de yapmıştı. Ancak askeri ve sivil bürokrasi, kendisinden ve silâh arkadaşlarından kaynaklanan sebeplerle çaresiz kaldı ve devlet çöktü. Mehmetçik çökmemişti; zira hâlâ aynı imanın sahibiydi... Gün, düşünülen yerden kalkmanın günüydü. Tekrar, yegâne gücümüz olan Mehmetçiğe iş düştü. Bu defa bütün millet yediden yetmişe Mehmetçikti... Yeni savaşın adı "İstiklâl Savaşı" idi. İstiklâl "bağımsızlık" demekti. Daha iki asır önce dünyaya bağımsızlık armağan eden devlet, şimdi son vatan parçasında kendi bağımsızlığını kurtarmaya çalışıyordu. Yine imkânsızlık vardı... Yine düşman çoktu ve güçlüydü...Biraz yorgun ve yaralı da olsa, yine karşılarında kahraman Mehmetçik vardı. İstiklâl Savaşı, Çanakkale'nin verdiği tecrübe ve moralle kazanıldı. Mustafa Kemal Paşa'dan Ali Çavuş'a kadar aynı kadro, bir kez daha cephede saf tuttu. Çanakkale Zaferi, hem Balkan Savaşlarındaki acı yenilgimizin hüznünü giderdi, hem de İstiklâl Savaşımıza güç verdi. Söylemesi biraz zordur;ama Çanakkale Zaferi, günümüzdeki olumsuzluklardan bile sorumludur!Çünkü Çanakkale Savaşı, sekiz buçuk ay içinde, ülkemizin en iyi yetişmiş, en kaliteli insanlarını, gelecek vaat eden parlak gençlerini de alıp götürmüştür. Zira Çanakkale bir "subay savaşı" olmuştur. İstanbul'un ve Anadolu'nun en seçkin liselerinin öğrencileri, gönüllü olarak Mehmetçiğin imdadına koşmuş ve büyük bölümüyle de burada şehit olmuşlardır."Biz Çanakkale'ye bir darülfünün(üniversite) gömdük!" sözü Atatürk'e aittir. En kaliteli insanımızın Çanakkale'de dünyasını değiştirmesi, günümüze kadar uzayıp gelen bir kaht-ı ricale(adam kıtlığına) sebep olmuştur. Bununla beraber Çanakkale, milletimizin hafızasına kazınmış, hatıralarının en canlısı ve en etkilisi olarak ibretlerle dolu durmaktadır. Çünkü neredeyse her üç evden biri, Çanakkale'ye evlâdını göndermiştir. Hem de Çanakkale'de, bugün çok muhtaç olduğumuz müthiş bir birlik ve beraberlik yaşamışızdır. İstanbul'dan Ankara'ya, İzmir'den Adana'ya, Samsun'dan Selanik'e, Antep'ten Tunceli'ye, Maraş'ten Diyarbakır'a, Medine'den Bağdat'a, Kudüs'ten Trablusgarp'a, Üsküp'ten Saraybosna'ya kadar bütün Osmanlı coğrafyasından insanımız, yan yana omuz omuza düşmana karşı durmuştur. Bu birlik, gönül birliği idi, iman birliği idi, din kardeşliğinin verdiği beraberlik idi. Şimdi "son vatan parçası" olan Anadolu'da bile, bir avuç insan, Çanakkale'deki birlik ve beraberliği gösteremiyorsa, burada durup düşünmek gerekmez mi? Evet, bu noktada durup düşünmek ve "Acaba biz nerede yanlış yapıyoruz?" diye kendimizi hesaba çekmek icap etmez mi? Çanakkale'nin o zor ve çetin günlerinde var olup da bugün kaybettiğimiz ruh, nasıl bir şeydi? İşte, elinizdeki eser, o ruhu, Çanakkale heyecanını yeniden bulmakta bir nebze işe yararsa, mutluluğumuz sonsuz olacaktır. İnanıyoruz ki, yeniden Çanakkale ruhunu kazanırsak, bir daha Kuva-yı Milliye aşkını yakalarsak, maddeten ve manen çok güçleneceğiz; önümüz açılacak ve biz, bir daha dünyaya insanlık nedir, gösterebileceğiz. Ümitsiz değiliz. O güzel insanlara ve hatıralarına lâyık olmaya çalışıyoruz. Onları anlayan, seven ve yollarını yol bilen güzel gençler yetişiyor. O güzel gençlere, erkekliğiyle kızıyla, güneylisiyle kuzeylisiyle, doğulusuyla batılısıyla hepsine sevgiler, saygılar sunuyorum. Vehbi VAKKASOĞLU Kaynak: Bir Destandır Çanakkale-Vehbi Vakkasoğlu-Nesil Yayınları
-
esselam aleykum birader komiksin yani varya ne diyeyim sana "ethemin başını yiyenler 1929 yılıdna aynı şeyi Atatürke ypamaya kalkışmış. "bunlarI söyliyebilmek için iyice bihaber olmak yada kasti bir sekilde böyle davranmak gerekir.m.kemal 'in su vatan'a ve evlatlarIna yaptIklarI nedir????iste zulmettigi kisilerden biride çerkez ethem keza önünde büyük bir engeldi bunu birçok insan biliyor neyse bu hamur çok su götürür istiyenle özel oarak bu konuyu görüsürüz.................................. bende çerkez'im sapsi ubIhlar bize en yakIn oplan kafkas halklarI ne yazIki kafkasyada bittiler okudugum son ubIh diye bir kitabda öyle diyor ancak türkiyede mevcut lakin dili bilen yani ubIh çayI bilen son kisi 1990larda ölmüs...............neyse çerkez ethem hakk1nda biraz daha arast1r1n gardaslaran1lar1n1 okuyun mesela................vesselam
-
birader bir hadis'i tevil edebilmek için en az 7ilim bilmek gerekiyorki bunlarIn içinde fen ilimleride var sen kendi akIl fenerinle devam et ancak ortada semsi ezeli var ..............."iKRA"
-
esselam aleykum birader kim kime bIraktI bu vatanI????????????? onca sehit !!!!onca gazi !!!!!!!!bIrakIn bunca kahramanIn yaptIgI o mukaddes mücadeleyi tek bir sahsa maal etmeye geçin bunlarI ..............evet yinede sözümdeyim "iKRA" evet okuyun su tarihi ve görün onlarca kahramanIda bakIn bakalIm kim emanet etmis bu vatanI?????????????
-
esselam aleykum birader söyle bir dur ve iSMi ADL'gözden geçir ve yazd1klarInI birdaha düsün sence bir tezat olmuyormu???????????
-
esselam aleykum evet gardasIm ne yazIkki bugün ehli iman ÜMMETi MUHAMMET bu gibi sorularIn cevabInI aramasI gerekirken ucuz hesaplar pesinde yazIk........................vesselam
-
birader sorgulanamaz duruyor haaaaaaaa güldürme insanI dünya hukuk tarihinde ayrI bir yeri olan onca davaki nasIl olduklarInI bir arastIr istersen senin bile aklIna gelemiyecek sekilde yargIlanIyor RiSALE-i NUR eserleri ANCAAAAAAAAAK HEP BERAAT HEP BERAAT ki mahkemeler 1920lerde baslar 1990 lI yIllara kadar da devam eder ve günümüzedeki farklI satasma tarzI ise .......gibi vatandaslar arayIn okuyun ....belki imanInIzI kurtarmanIza vesile olur iNSALLAH..........
-
birader su sözlerinizi bir gözden geçirin ve....................daha sonrada tarihte vehabi,harici,batIni...........ler gibi vatandaslarI bir arastIrIn ve tabi bunlarI arastIrIrken ister istemez bilgi sahibi olursunuz ne demek istedigimi..........................