Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan televizyonlardan yine ulusa seslendi ve pespembe bir tablo çizdi. Şimdi de ulus Erdoğan'a sesleniyor, bakalım neler diyor: "- Sayın Başbakan! AKP iktidara geldiğinde teslim aldığı Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin borç stoku 150 katrilyon lira idi. Siz dört yıl içerisinde Hazine'nin borcunu 101 katrilyon lira artırdınız, 2006 yılı sonu itibariyle borç 251 katrilyon liraya çıkıverdi..Yani siz 92 milyar dolar olan iç borcu 2006 yılı sonunda 88 milyar dolar daha çoğaltarak 180 milyar dolara yükselttiniz! İşte övündüğünüz budur? Siz akıllısınız da biz aptal mıyız?" "- Sayın Başbakan! Partiniz iktidar koltuğuna oturduğunda güzel Türkiye'mizin toplam dış borcu 171 milyar dolardı. Siz milletin sandığa gömdüğü iktidar partilerini, 'Böyle borç olur mu, ülkeyi batırdınız' diye yerden yere vurdunuz, 'Şimdi bizi görün bakalım!' dediniz. Ve ulus sizi gördü.. 171 milyar dolar dış borcu 150 milyar dolara mı indirdiniz? Yoksa 100, hatta 75 milyar dolara falan mı indirdiniz de televizyonlara çıkıp, 'Çok iyi şeyler yaptık, gururluyuz!' diyorsunuz. Şayet öyle yaptıysanız teşekkür ediyor, ellerinizden öpüyoruz. İyi de o seslendiğiniz ulus var ya O da dolardan, rakamdan, hazineden, aktiften, pasiften, bilançodan anlıyor, emin olun.. Yani meydan boş değil. Ve sizin 171 milyar dolar dış borçla teslim aldığınız Türkiye'yi, 2006 yılı sonu itibariyle 131 milyar dolar daha borçlandırarak tam 302 milyar dolar dış borcun altına soktuğunuzu biliyor.. Oysa her şeyi sattınız. Sattığınız Tüpraş'ların, Telekom'ların paraları nerede? İç piyasadan topladığınız 92 milyar doları ve yüksek faizle dünkü müstevlilerden borçlandığınız 131 milyar doları ne yaptınız Sayın Başbakan? İktidar olduğunuzda Türkiye'nin iç ve dış borç toplamı 263 milyar dolardı, 4 yıl sonra bu borç, 481 milyar dolara çıktı.. Nereye gitti milletin milli müesseselerini satarak elde ettiğiniz milyar dolarlar iç ve dışardan topladığınız tam 223 milyar dolar? Çünkü işsizlik azalmadı, çoğaldı. Hırsızlık, kapkaç, cinayet eksilmedi, katlandı.. İşte siz bununla övünüyorsunuz. Siz akıllısınız biz ***** mıyız?" "- Sayın Başbakan! Partiniz iktidara geldiğinde ülkenin dış ticaret açığı 15.6 milyar dolardı. 2006 yılını kapattığımızda gördük ki bu açık tam 52 milyar dolara çıkmış. İhracat arttı diyorsunuz amma o seslendiğiniz ulus bu artışın çoğunun 'ithalata bağlı artış'olduğunu biliyor artık. İktidarı devraldığınızda ülkenin ihracatının ithalata bağımlılığı yüzde 62 idi. Yani yüz liralık ithalat yapabilmemiz için 62 liralık ithalat bize yetiyordu. Devri iktidarınızda Türkiye'nin 100 liralık ihracat yapabilmesi için 67 liralık ithalat yapması gerekiyor. Velhasıl, sattığımız 100 liralık her malın, 67 lirası zâten bizim değil yabancı ülkelerin... Sadece bunlar mı? Elbette ki hayır.. Daha Kıbrıs'tan bahsetmedik. O çok övündüğünüz Avrupa Birliği üyelik sürecinden, hani 50. yıl kutlamalarına bile davet edilmediğiniz AB'nin aşağılamaları ve gayri milli, dinime musallat olan taleplerinden hiç bahsetmedik. Moraran kırmızı çizgilerden, Mehmetçiğin başına çuval geçirilince, 'Büyük devletler özür dilemez' dediğini de hatırlatmadık.. Evet siz övünüyorsunuz.. Ama biliniz ki biz utanıyor, acı çekiyoruz.. Endişe duyuyoruz.. Sayın Başbakan.. Lütfen Sayın Başbakan, bizimle dalga geçmeyin.. Yarın o çok övündüğünüz konulara belki yine değiniriz.. Kızmıyorsunuz değil mi? Çünkü kızınca kötü laflar ediyorsunuz.. Bizi üslubunuzla da utandırıyorsunuz.." Hasan Demir'den alıntı...
  2. peki sirkemi, limonmu koymalı bu turşuya
  3. hoşgelmişsin Redblack, evet biraz hasta oldum canım, çok teşekkür ederim, seni burda görmek iyi geldi, çorbada miss gibi olmuş eline sağlık
  4. bitanem, Yumotem, Çalıkuşum, iyiki doğmuşsun, iyiki varsın, iyiki burdasın, iyiki benim hayatıma girdin... seni çok seviyorum... Askerimize ve sana bir ömür boyu mutluluk diliyorum, en güzel yılların bundan sonra gelecek olanlar olsun... Dağlarımın en nazlı ceylanı Mavilerde yaşayan denizkızı Seninle yaşadığım her an, sanki doğum günüm Yoksuldum; sevdanla zenginleşti fakir gönlüm Kuytularda ağlarken gülüşlerinle şenlendi şu ömrüm. Yoksul mısralarımın en güzel kafiyesi Yüreğimde açan baharlarımın hediyesi Çöllerime akan ab- ı hayattır gözlerin Yarınlarımdaki tek umudumdur gülüşlerin Acılara inat Yaşama sebebimdir o güzel yüreğin. İyi ki doğdun İyi ki varsın...
  5. kütüğüm şu yanımda bir kıymık var tırnağıma batıyor şu bizim ağaçkakan hüdayet ustaya söylede gelsin bir cila atsın,
  6. sağol bidenem, dün akşam ne olduysa, önce üşümeye başladım sonra ateşim çıktı 38 oldu, sonra uyumuşum koltukta şimdi dökülüyor her yanım, kulaklarım uğulduyor canem, yoksa sen benimi anıyorsun? battaniyelere sarındım yatıyom canem, bir gelde çorba yapıver cadıcım...
  7. Çok geceler bekledim Belki gelirsin diye Gözyaşımı silmedim Acır silersin diye Kalbimi hep boş tuttum Gelir girersin diye Kimseleri sevmedim Bana dönersin diye Geçti artık çaresiz Hicranlarla dolu ömrüm Hatıra kaldı bana Acı dolu her günüm Şimdi artık bahçemde Ötmez oldu bülbülüm Seviyorum deseydin Uğruna ben ölürdüm Müzeyyen Senar
  8. CENNET Banane gelecekse dünyanın sonu Bitecekse bitsin artık hayat yolu Korkum yok içim rahat huzurla dolu Aşkı yaşadım senle bir ömür boyu Yüzümdeki çizgilerin bile adı sen Aldığım her nefesin sebebi sen.. Dünyaya birdaha gelsem sevgilim,arar bulurum yine seni severim.. Cenneti değişmem saçının teline,ömrümün yettiği kadar seni severim.. son günlerde en sevdiğim şarkı bu Ferhat Göçer söylüyor...
  9. İşte Gidiyorum, Bir şey demeden, arkamı Dönmeden, Şikayet etmeden, hiçbir şey almadan, Bir şey vermeden, Yol ayrılmış görmeden,Gidiyorum... Hayat mutsuzlukla harcanacak kadar uzun değil sevgilim. Dışarıda bir yaşam var, heyecanlarıyla, mutluluklarıyla, cıvıl cıvıl akan bir yaşam. Biz burada "biz" olabilmenin kavgasını verirken, ve tüm mutsuzluğumuza rağmen bunu başaramazken, dışarıda bir yaşam geçiyor. Doğan her güneş için ömürden gidiyor derler. Ömrümüzden gidiyor sevgilim. Hayat ellerimizden akıp gidiyor... Madem ki istiyorsun öyleyse durma git Beni düşünme rahat ol yalnız kalabilirim Sende bilirsin hiç bir acı sonsuza dek sürmez Hatta her an yeniden sevebilirim Mutlu olmak istedim ben sadece. Seninle ve mutlu olmak istedim. Sensiz mutlu olmamın imkanı yoktu sanki. Öyle çok sevdim ki seni, sen olmazsan gülemem, sen olmazsan yaşamayı sevemem gibi gelmişti. Oysa çok sevmek yetmiyormuş mutlu olmak için. Tek istediğim mutlu olmaktı. Seninle mutsuz olmaktansa, sensiz mutsuz olmayı kabulleniyorum şimdi. Belki sadece birimiz mutlu olabiliriz böylece... Senin mutluluğun benim sevincimdir sevgilim... Ne küslük var ne pişmanlık var kalbimde... Yürüyorum sanki senin yanında Sesin uzaklaşır her bir adımda Ayak izim kalmadan Gidiyorum... Seninle olmak her şeye değer demek isterdim sana. Seninle olmak için mutsuzluğu göze alabilirim demek isterdim. Ama olmadı. "biz" olmayı başarabilseydik, sınırsız, çıkarsız sevebilseydik, belki. Sana karşı hiçbir kızgınlık yok içimde. Sen her zaman seveceğim ama mutsuzluk içinde anımsadığım hoş bir anı olacaksın. İkimiz içinde doğru olan böylesi git İnan bana sandığın kadar üzgün değilim İçimde yepyeni bir hayata başlamanın Sevinci ve heyecanı var artık git... Belki böylesi doğruydu. Hiç doğru insan olamadık birbirimiz için. Doğru yaşam değildi. Doğru zaman değildi. Oysa çok sevdim seni. Sen her zaman çok sevdiğim ve asla unutmak istemeyeceğim acı bir anı olarak kalacaksın sevgilim. Git... Git...me dur ne olursun Gitme kal yalan söyledim Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim.....
  10. bir avuç nohut atarsanda turşu çürümüyor biliyonmu taurusmutis tabi buda kanımca
  11. bu sadece bir iddia... O kadar yanlış yerden bakıyorsun ki manzarayı görmenin imkanı yok, yurtdışına çıkıp ilk defa gördüğümüz yerleri aklımızda eksik ya da farklı hatırlarız o yüzdende bunu bir kitapta yazmayız... ya da biz bir şey uyduruyorsak uydurmada bizim için bir engel bulunmaz, neden belli gerçeklere kitlenelim, nasılsa gerçeklerden bahsetmiyoruz, bize engel olan nedir? şimdi Kuran'la neyi kıyasladığınıza bakın, sonra Allah alay edenlere azabımı nasıl tattıracağım dediğinde zorunuza gitsin, madem ki buna kulak asmıyorsunuz, madem alay etmede sınır tanımıyorsunuz, ikazlarada takılmayın... Ben inanıyorum ki Kuran'da eksik, noksan, kusur yoktur... Siz varsayımlardan bahsediyorsunuz ama atladığınız bir nokta var, ben "düşünmüş olsa ne fark eder" derken Resulde bir insan elbette düşünecek, seyehat edecek, insan ne yaparsa oda yapacak... Ama bu demek değil ki o kendi düşüncelerini Kuran'a eklemiştir... Zamanın pur pesert Kureyşlileri bile ona "Emin" diyecek kadar güvenilir buluyor, yalan söylediğine, haksızlık ettiğine, dünya malına tamah ettiğine şahitlik edecek biri yok, siz 1400 yı sonra onu hiç tanımadan, anlamadan, ve nedense nefrete dönük bir hisle bunları kendinizde değerlendiriyorsunuz... Elbette tutarlı olmuyor... Bu hikayelerde anlatılmak istenen anlatılmıştır, Brain, yani anlatılmayan kısımları gerekli olmayabilir... istersen o hikayeleri bulalım bir tanesini değerlendirelim... Kuran'da namazdan bahsedilir ama nasıl kılınacağını peygamber göstermiştir, oruçtan bahsedilir Ramazan ayına erişen bir ay boyunca güneş doğuşundan, batışına kadar yemeden içmeden, her türlü dünyevi hazdan uzak durur denilir, peygamberde bunu uygulamalı gösterir... bilinen bir gerçek var peygamber çokça namaz kılardı, sünnet namazlarıda bundan kaynaklanıyor... rehber aldığın insana benzer davranışlar sergilemek abes bir durum değildir... Allah'ı çok zikretmekte bir ibadettir ve bir dipnotta şudur, Kuran'da biz müslümanlara helal ve haram olarak bildirilenlere dikkat etmek ve helal olan davranışı sergilemek yani Kuran'ın bildirdiğine uygun yaşamakta ibadettir... Peygamberin farz olarak bildirmediği diğer ibadet olarak adlandırılanlar "anenedir" mezhepler arasında ki farklar en çok bu ananelerde ortaya çıkar... çünkü emir değildir, geleneksel bir durumdur... bunları iyi ayırmak gerekir... İbadetlerde farz ve sünnet birbirine karışmış durumda, özünde ise sünnet olarak adlandırılanlar bir ibadet değildir, ibadet farz olandır... çünkü ibadet yalnız ALLAH için yapılır...
  12. yuva benim yuvam, ister kütüğüm derim, ister dalım, samaşığım, ormantiğim derim
  13. vallahamı kıs cadım, bende aynısını kendim için düşünüyordum Peter'de bizim mahalleden Hayati'ydi canım, Clara'da teyzenin torunuydu kanımca
  14. geldim canem, burdayım, saplarımı toplaya toplaya geliyom
  15. Leylacımın kanaatine katılmakla beraber turşuyada yeni bir boyut kazandırdık kanaatindeyim
  16. Hü'kümetin hü'sü ile Hü'rriyetin hü'sü zaten iyi anlaşıyor diyorum bende. no problem
  17. hepinize çok teşekkürler, güzel arkadaşlarım
  18. Hangi hırsızın? O kadar çok ki? Bu hırsızlara bu kadar rahat cirit attıranın hala akıllanmayanın hiç mi suçu yok?
  19. istisnai kişilikler tanırlar birbirini... taktir belgenizi düzenlemekteyim bugün size 10 adet yıldız verdim... hayrını görünüz... konu konuyu açtı, İğdem Dalım işte geldik buralara...
  20. Sevgili Empati hiç zorluk çekme, nasıl ifade ediyorsun vatanımı yarım gösterene tepkimi veririm, bende aynıyım, doğduğum, büyüdüğüm, vatandaşı olduğum, sahiplerinden biri bulunduğum Türkiye Cumhuriyetine kötülük eden ve buna göz yumanlarada bende tepki veririm... Mitingte bu sebepten yapılıyor, bir kısım insanlara göre gereksiz, anlamsız ve hatta hükümet aleyhine gibi gösterilsede asıl tepki Cumhuriyete ve ilkelerine yönelik kim nasıl bir ard niyet besliyorsa bilsinki bu ülke sahipsiz değil... bu miting bunun içindir... Bu toprakların her santimetre karesi bizim için, sizin için aynı değerde.. bu devletin ilkeleride aynı değerde...
  21. Çarpıtmadınız diyelim ama istediğiniz gibi yorumladınız, herzaman yaptığınız gibi... Kuran konusunda bilgiye hangi anlamda sahipsiniz? Okudum, anladım ve değersiz buldum diyorsunuz yani böyle bir sonuca varmışsınız, üstelik bu konuda yanılıyor olabileceğinize ihtimal bile vermiyorsunuz... İyi bir müslümanlıktan kasıt nedir? Ben bunun bir kriteri olduğunu sanmıyorum en azından bunu kişinin kendisi söyleyemez, bir öğretmenin bir doktorun ben iyi bir öğretmenin, iyi bir doktorum demesi gibi göreceli bir durumdur bu... kendinize göre iyisinizdir de Allah'ın sizden olmanızı istediğiniz gibi olmayabilirsiniz, ki birşeyler eksinmiş ki siz Kuran'ın bilgisine sahiptim demenize rağmen o inançtan ayrılma gereği hissetmişsiniz... Ben bir yerde durmuyorum ki siz benim bulunduğun yerde daha önce bulunasınız, ben inandığım herşeyi savunduğum gibi dinimide neden seçtiğimi, nasıl ikna olduğumu, nasıl değerlendirdiğimi, kendi açımdan ifade ediyorum, katılanda olur, katılmayanda, zaten fikirleri fikir yapan bireylerdir... düşünce üreten herkesin bir fikri vardır... Kuran'ı edebiyatçılar yorumlayamaz, en azından Kuran insan kaynaklı yazarların ve eleştirmenlerin onu yorumlamasından ayrıdır... Yani başka bir örneği yoktur ki, eleştirilsin... Herhangi bir katagoriye koyamayacağınız bir eseri ancak kişisel olarak değerlendirebilirsiniz, herkeste bunu yapıyor siz edebi bulmuyorsunuz ama ben zaten o bir edebi eserdir demiyorum... Eşi olmayan, herhangi bir katagoriye konulamayan İlahi kaynaktır... Yorumlar ancak kişilere özgüdür çünkü muhatabı onu okuyanlardır... Allah kavgaya tutuşmaz, ama yarattığı varlığa hitap etmesinde tercih O'na aittir... Dilediği gibi hitap eder... Bu çok abes bir sonuç, herşeyi düşünen Hz. Muhammet, nedense bunu düşünmemiş mi? Aynı hikayeleri anlatmaya neden gerek duymuş olsun ki? Kuran mealcileri, Kuran'da geçen bazı ayetlerin başlarında yer alan, elif, ram, ra, nun gibi alfabetik harfler için bile fikir ayrılığına düşüyorlar, çünkü O kitabı gönderen Allah gibi, Kuran'da herşey aşikar olduğu gibi, herşeyden bir sırda bulunuyor, onu insanların yazdığı eserlerden ayrı tutan bir çok özelliğinden biride bunlardır... Tekrarlarda dikkati çekme, üzerinde durma, hatırlatma gibi tahmin edilir sebepler olabileceği gibi, şimdilik bizim için sır olan sebeplerde olabilir... Eksik bulduğunuz hikayelerde anlatılmayan şeyleri siz mi biliyorsunuz? Olabilir mi? Bir ihtimal ki düşünmüş olsa ne olur, gördüğümüz her nesneyi düşünüyoruz bizde... Ama anlatılan hikayelerde bir kısmı çokça tekrar ediliyorken, bir kısmı neden eksik kalmışın iyi değerlendirilmesi gerek... Çünkü sizin iddia ettiğiniz gibi Kuran'ı Hz. Muhammet yazmış olsa bütün bunları düşünmüş olması gerekir, şimdi bunun ardından şunu sorabilirsiniz, Allah düşünememiş mi? Allah kavramı o kadar sonsuz ki biz onun yapıp ettiği hiçbir şeyin nedenini, nasılını tam olarak bilmiyoruz ki, Ama iman ettiğimiz Allah bunca harikuladelik yaratırken, yaratmış olduğu insan dahi çok üstün düşünceler ortaya koyabiliyorken yani Allah hatadan münezzehken hiçbir şeyi zaten unutmaz, ne yaptıysa bunu bilerek yapmıştır... Onun dilemesidir başka birşey değil... Kuran'da şu kadar tespih çekin, şu sayıca şunu okuyun diye herhangi bir öğüt yok, ilk emrince OKU tabiri insanın gördüğü, duyduğu, haberdar olduğu herşeyi hakkınca okumasıdır... ki Rab'bini tanısın... sizin bahsini ettiğiniz şeyler birer gelenektir... Kandillerde adetle kılınan namazlar gibi... ananedir... Selamlar
  22. çürük saplarımı ayıkladım canem, köfteye taze yapraklarımı katasın diye
  23. bak bu sefer bende sana katılıyorum, ama son sözüne değil önce ben davet ettim...
  24. iyide o zaman turşunun adını koyalım, ne turşusu olcek? çok sevgili ve sayın iğde dalı, sizide bu entelektüel tartışmada yorumcu olarak görmekten çok büyük bir memnuniyet duyduğumu bilmenizi istiyorum, tabi buda benim kanaatimdir, bu yazılardan kıl kapabilecek birmilyon insanında kendi kanaatleridir... elbette siz çok istisnai bir kişiliksiniz, sizi taktir ediyorum efenim...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.