Arkama yaslanmış, tam da seçim atmosferindeki ülkemizde bu ara gündemde olan millet bahçeleri sözcüğünü, daha önce nereden hatırladığımı düşünürken, bu başlıkla karşılaştım ve böylece cevabı buldum.
Biz Türkler her nedense Evliya çelebinin seyahatnamesinden sonra şu bilim-kurguyla çok fazla ilgilenmemişiz. Zaten Seyahatname de pek roman sayılmasa da fantastik yorumlar hemen göze çarpar. Yine de Viyana robotları yada otomatları ilginçtir.
1921'de Refik Halid Karay ilk bilim kurgu Türk hikayesini Papağan "Ago Paşa'nın hatıratı"'ndaki ikinci hikaye olan "Hülya Bu Ya"'da yazmış demek yanlış olmaz (her ne kadar kitap 39'da basılmış olsa da). Hikaye Ankara'da geçer ve gelecektedir. Yürüyen yollar, yağmur makineleri, güneş aküleri ile sağlanan sabit mevsimler ve sabit aydınlanma, meclise telefonlarıyla katılıp telekonferans görüşmeler yapan TBMM üyeleri, rüzgar makineleri, ışınlanma gibi pek çok konuyu işler.
İştee millet bahçesi de bu hikayede geçiyor. Hikayede tüm dünyadan Ankara halkına canlı yayın yapan dev beyaz ekranların bulunduğu yerin adı "Millet Bahçesi"'ydi. Evreka :))
Bu arada Selma Mine'nin Uzay Yolu ve Renkli Ülkeler serisinin üstüne Türk çocuk bilim kurgu kitabı tanınam. Çocukluğumun yegane favorisidir kendisi. (Her ne kadar bilim kurgu olmasa da Kırmızı Bisiklet ve İstanbul Kapılarında kitaplarına da 10 tam puan veriyorum)