iki müslüman türk öğrencisi üniversite eğitimi için amerikaya gider. üniversiteye başlar, dersler başlar, arkadaşlar edinilir. bir gün ders çalışmak için sınıftan bir amerikalı öğrenciyi misafir ederler. ders çalışma esnasında namaz vakti gelir, amerikalı öğrenciye biraz ara verelim namaz ibadetimizi yapacağız derler. öğrenci de tamam diyip bir köşede koyulur bunların namazını izlemeye. bunlar abdest alıp gelirler ve namaza başlarlar. amerikalı da meraktan dikkatlice bunları izler ibadetleri nasıl diye. belli noktadan sonra bu iki arkadaşın namazı farklılık gösterir. biri 3 defa secde yaparken biri 1 defa yapar. biri 4 defa rüku yaparken biri 3 defa yapar. en sonunda biri erken namazı bitirir diğeri halen kılar. diğeri namazı geç olarak bitirince bizim amerikalı soru sormaya başlar:
amerikalı(a): namazını izledim ama namazlarınız farklılık gösteriyor. hatta biriniz erken bitirdi ama diğeriniz halen kılmaya devam etti. neden?
müslüman öğrenciler(m): birimiz şii diğerimizi hanefi mezhebindeniz, o yüzden namazımız farklı ~farklı mezhepler de olabilir~
a: neden farklı ki dini kitabınızda ortak namaz yok mu? rehberiniz o kitap değil mi?
m: bilmiyoruz okumadık. biz dedemizden babamızdan mahalle imamından böyle gördük böyle öğrendik namazı.
olaydan sonra amerikalı bunların yerine kuranı okur. bari ben okuyayım da doğru namaz nasıl kılınır, öğreneyim bu iki arkadaşa göstereyim. farklı kılmasınlar. amerikalı kuranı baştan sona okur, namaz ile ilgili ayetler bulur ama maalesef namazın nasıl kılınacağını bulamaz. duruma çok şaşırır, gidip üniversitede dinler uzmanı teoloji profesörüne durumu danışır.
a: hocam iki müslüman arkadaşım var. namazlarını farklı kılıyorlar. doğrusunu öğrenmek için kuranı okudum ama doğrusunu bulamadım, rehber kitap olmasına rağmen. konu hakkında beni bilgilendirebilir misiniz?
profesör(p): evet farklıdır. böyle farklı olmasının nedeni kuranda namaz hakkında kısıtlı ayetler olması. bunu araştırdık, sorun kökeni olarak kurandaki `salat` kelimesinde durduk. islam uzmanları salat kelimesini sabit anlamda kullanmıyorlar. salat kelimesini sadece namaz için kullandığımızda sonra başka ayetlerde çelişki baş gösteriyor. "melekler peygambere salat etti" gibi ayetler karşımıza çıktı oysa ki kurana göre salat sadece allah'a yapılır diyor başka ayette. bu çelişkiyi kaldırmak için islam uzmanları salat kelimesini dua için de kullanırlar. bu durumda çelişkiler giderilmiş olur.
a: tamam ama bu halen namazın nasıl kılınacağını bize göstermiyor.
p: evet çünkü kuran'da namaz olduğunu sanmıyorum. islam uzmanlarının hadislerin palavralarını örtmek için uydurdukları kelime oyunlarıdır bunlar.
a: peki milyarlarca müslüman her gün neye göre namazlarını kılıyorlar, kuranda yazmadığı halde.
p: mezheplerine göre.
a: mezhep nedir?
p: din kurallarını nasıl işleyeceğini gösteren bir nevi yardımcı mekanizma. hadislere göre belirlenir.
a: bu hadisleri kim yazıyor?
p: muhammed peygamber döneminde peygamberin ibadetini nasıl gerçekleştirdiğini izleyen kişiler.
a: tamam mantıklı. onların yazdığı kitabı inceleyelim o zaman.
p: maalesef bu kişilere ait kitaplar da bu kişilere ait değil. başka kişilerin imzalarını taşıyor.
a: nasıl yani?
p: hadislerle en sağlam kaynak peygamberin ölümünden 100-200 yıl sonrasıdır. imam buhari adlı kişi özbekistan'dan mekke ve medineye gider, namaz hakkında bilgi almak ister. bölgede mezhep müridlerinden kulaktan kulağa duyduğu sözlerle bu kitabı yazar. içine de bu sözler mezhep kurucularına aittir demiştir.
a: nasıl yani? şimdi milyarlarca müslüman her gün kıldığı namaz bir kişinin kulaktan kulağa duyduğu hikayelere mi bağlı.
p: evet. bununla kalınsa iyi ama daha kötü bir durum var. namazlarında okuduğu dualardan, Sübhaneke, Ettehiyyatü, salli-barik duaları kuran'da yok. kuran'da olmayan dualarla her gün alllah'a ibadet ediyorlar. hatta bu duarladan barik duası başlı başına bir ironi. barik duasında peygamber için "hayır ve bereket" istenir. yani mal mülk. milyarlarca müslüman her gün 5 defa namazlarında bu duayı okuyarak ölmüş bir insan için mal mülk istiyor.
bir ayetle entryi kapatalım.
"size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?" (`kalem`/36-37)