Zıplanacak içerik

....DAVET....

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

....DAVET.... tarafından postalanan herşey

  1. ....DAVET.... şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilmeceler ve Zeka Soruları
    adam kiralık katil olabilir ona vur emrini veren şahış cesedi almak için gelmiş olabilir. sevgili arkadaşım, ilk aklıma gelen cevap bu oldu fakat bu kadar basit bir cevabının olacağına doğrusu inanmıyorum asıl cevap verme amacım sevdiğim arkadaşımın yani senin açtığın sayfada bulunmak ve sorularının "bilemesemde" çok güzel olduğunu belirtmek SEVGİLER SAYGILAR
  2. haklısın sevgili arkadaşım
  3. sevgili tayfa cidden çok güzeldi birazda yüreğim ağzıma geldi. link için çok teşekkürler
  4. 9,19,29,39,49,59,69,79,89,90,91,92,93,94,95,96,97,98,99
  5. sayın davut yazılarınızı nerden aldığınızı biliyorum, üzerinde birkaç oynama yapmışsınız ve buraya yapıştırmışsınız. adresi verememişsiniz, sanıyorum "kutübi sitteyi aç" derken yönlendirme yapmaya çalıştınız. size verebileceğim çok cevap var fakat artık sizi (özür dilerim) kaale almadığımı belirtmek isterim. ayrıca Ukl bir kabiledir adamın adı değil. Kur'an ile çelişen hadisler doğru kabul edilmemeledir. hadisleri doğru değerlendirebilmek için, ayetlerden yola çıkılmalı indiriliş sırasına göre de dikkate alınmalıdır. Allah hepimizi ıslah etsin, Rabbimiz ıslah olmayı nasip etsin
  6. sevgili arkadaşım dediğiniz gibi her insanın doğrusu başkaları için (yada bilimsel ilkeler içersinde) yanlış olabilir fakat insan için en doğru (doğru yada yanlış olsada) kendisinin bildiğidir.bu (belkide) her insan için geçerlidir. biliyorsunuz ki farklı kutuplardayız (birbirimizden hiçbir menfaatimiz yahutta, kendi safımıza çekmek gibi bir derdimiz olmadığı halde) ortak nokta bulma ve anlaşma çabasındayız, sanıyorum buda fanatikçe takıntılarımız olmadığı ve olaylara objektif yaklaştığımız anlamına gelir. tabiki vazgeçemeyeceğimiz doğrularımız, taviz veremeyeceğimiz doğrularımız (hepimiz için geçerli) var. bu da insan olmamızdan kaynaklanıyor, robot değiliz. sevgiler
  7. sevgili arkadaşım, eureka'nın verdiği ipuçları olmasaydı cevabı bulamayabilirdim sevgiler
  8. sevgili arkadaşım yukarıda sıraladığınız maddelerin bazılarının doğru olduğunu bazılarının ise yanlış olduğunu düşündüğümü belirtmek isterim (kendimce) sanıyorum (objektif) yazılarınızı görebildiğimize ve doğru değerlendirebildiğimize göre biz de objektiflikten nasibimizde olanı almışız demektir. sevgiler
  9. PEYGAMBER EFENDİMİZİN AFFI VE BAĞIŞLAMASI Peygamber Efendimizin güzel ahlâkından birisi de affedici ve bağışlayıcı olmasıdır. Peygamberimiz kendi yakınlarına ve Sahabîlerine devamlı hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur. Hz. Aişe validemizin de buyurduğu gibi, Peygamberimiz yaratılışı icabı, kendisine kötülük edene kötülükle karşılık vermez; affeder ve intikam almaya da yanaşmazdı. Bu üstün vasıflardır ki, düşmanları tarafından bile takdir edilmiş, sevilmiş ve sevgisini onların kalbine de ulaştırarak, ebedî kurtuluşlarına vesile olmuştur. Peygamberimiz savaş dışında, düşmanlarından kendine sığınan, teslim olan ve bağışlanmayı dileyenleri yüz üstü çevirmemiştir. Ricalarını kabul ederek affetmiştir. Peygamberimiz kalabalık ordusuyla Mekke'nin fethi için yola çıktığı, Mekke'ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu çaresiz kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı. Fakat Peygamberimiz imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım affetme büyüklüğünü ilan etmiştir. Zaten Rabbi de kendisine böyle tavsiye etmiyor muydu? "Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir." (Araf Sûresi, 199.) Peygamberimizin Mekke'yi fethe çıkan ordusunun şehre yaklaştığını öğrenen Mekke müşriklerinin içini bir korku sardı. Mekke'nin eski reisi Ebû Süfyan yanına iki kişi daha alarak ordu hakkında bilgi edinmek istedi. Ancak yolda giderken Müslüman askerleri tarafından yakalandı. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas ellerinden alarak onu Peygamberimizin huzuruna getirdi. Ebû Süfyan, Hicretten önce Peygamberimize Mekke'de bulunduğu süre içinde her türlü işkence ve eziyeti yapmaktan geri kalmamıştı. Medine'ye hicretinden sonra da onu rahat bırakmadı. Peygamberimize karşı yapılan bütün düşmanca hareketlerin başında o bulunuyordu. Kureyş'in başına geçerek müşrikleri devamlı Müslümanların aleyhine geçiriyor, ordu kurarak savaşa hazırlıyordu. Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda başkumandandı. Bu savaşlarda pekçok Müslümanın kanını dökmüştü. İşte böyle bir müşrik reisi Peygamberimizin karargâhına getirildi. Bir gece bekledikten sonra da İslâmı kabul etti. Peygamberimiz kendisine yaraşan büyüklüğü gösterdi. Onu affetti. Bununla da kalmayarak, ona bazı imtiyazlar verdi. "Ebû Süfyan'ın evine kim girerse güvendedir" dedi. Peygamberimizin affı sayesinde baş düşman, dostlar sınıfına geçti. Peygamber ordusu Mekke'ye girince, İslâm safına giren pekçok insan bulunuyordu. Ebû Süfyan'ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimizin huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi. Peygamberimiz onu tanımıştı. Fakat belli etmedi. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti. O Hind ki, Uhud Savaşında Kureyş kadınlarıyla birlikte def çalıp şarkı söyleyerek müşrikleri savaşa kızıştıranların başında geliyordu. Peygamberimizin sevgili amcası Hz. Hamza şehit düşünce, onu parça parça etmiş, kin ve ihtirasını yenemeyerek ciğerini çıkarıp dişlemişti. Bu hali gören Peygamberimizin içi parçalanmıştı. Fakat onun affı her zaman üstün geldi. En azılı can düşmanını bile, iman ettiği için affetti. Bu esnada nefreti sevgiye dönüşen Hind, "Bugün senin meclisinden daha sevimli bir meclis görmüyorum" diyerek takdirini gizleyememişti. Hz. Hamza'nın katili Vahşi de Mekke'den kaçarak bir müddet kabileler arasında gizlendi. Fakat emin bir yer bulamıyordu. Sonunda birisi kendisine "Sen kendin için en güvenli yeri ancak onun yanında bulabilirsin; git, Resulullahtan af dile" dedi. Vahşi çekinerek ve sıkılarak Resulullahın huzuruna girdi. Peygamberimiz Vahşi'yi görür görmez başını yere eğdi. Ona bakamıyordu. O anda amcasını hatırlamıştı. Hz. Hamza'nın al kanlar içinde bulunan başı gözünün önüne geldi. Mübarek gözlerinden yaşlar boşandı. Katil, karşısındaydı. Kısas yapabilirdi. Kimse de bir şey diyemezdi. Fakat o yine büyüklük göstererek Vahşi'yi affetti. Fakat bir daha gözüne görünmemesini söyledi. Çünkü her gördükçe gözünün önüne Hz. Hamza geliyor, içi yanıyordu. Ebû Cehil ve oğlu İkrime, Peygamberimizi her seferinde sıkıntıya sokan, ona eziyet vermek için elinden geleni yapan iki din düşmanıydı. Ebû Cehil, Peygamberimiz Kabe'de namaz kılarken üzerine deve işkembesi atan, arkasına geçip hücum ederek abasıyla boğmak isteyen, Peygamberimizi öldürmek için tuzaklar kuran, Müslümanlardan gelen bütün barış tekliflerini reddederek Bedir Savaşını körükleyen azılı bir düşmandı. Oğlu İkrime de babasıyla birlikte hareket ediyor, Peygamberimize düşmanlıkta önde gidiyordu. İslâm ordusu Mekke'ye girince İkrime korkusundan Yemen'e kaçtı. Fakat hanımı Müslüman olmuştu. Peygamberimizin büyüklüğünü tanıyor, bağışladığı insanları yakından görüyordu. Kölesini yanına alarak kocasının peşine düştü. Yemen'de buldu. Peygamberimizden kendisini affedeceği hususunda teminat aldığını söyledi. Medine'ye geldiler. Peygamberimiz İkrirne'nin geldiğini duyunca onu karşılamak için çıktı. Öyle acele etti ki, sırtından hırkası bile yere düşmüştü. Onu güleryüzle karşıladı. "Merhaba ey süvari muhacir" diyerek kucakladı ve iltifatta bulundu. İman eden İkrime, Peygamberimize yaptıklarından dolayı mahcuptu. Fakat rahmet Peygamberi, Müslüman olan İkrime'ye şöyle dua etti: "Allah'ım, İkrirne'nin bana yaptığı bütün kötülükleri, Senin nurunu söndürmek için attığı her adımı affet. Yüzüme karşı ve gıyabımda söylediği sözleri de affet." Peygamberimizin affı en azılı bir düşmanını bile kuşatmıştı. Hebbar bin Esved, gözü dönmüş bir Peygamber düşmanıydı. Her fırsatta Müslümanlara eziyet etmekten zevk duyuyordu. Pekçok Müslümanın canına kıymıştı. Bununla kalmamış, hicret esnasında Peygamberimizin kızı Zeyneb'i devesinden iterek düşürmüştü. Hamile bulunan Hz. Zeynep çocuğunu düşürdü. Bir müddet sonra da bu hastalıktan vefat etti. Böylece Peygamberimizin kan düşmanı da olmuştu. Mekke'nin fethi günü Peygamberimiz onun kanını helal kılmıştı. Görüldüğü yerde öldürülecekti. Hebbar çok korkuyordu. İran'a kaçmayı düşündü. Fakat daha sonra bundan vazgeçti. Akıllı davranarak Peygamberimizin huzuruna gitti. Ona iltica etti. "Ya Resulallah, önce İran'a kaçmayı kararlaştırdım. Fakat sizin büyük affınızı, benzersiz müsamahanızı düşünerek işte huzurunuza geldim. Yaptığım bütün suçlarımı itiraf ediyorum. Sizden af diliyorum" dedi. Peygamberimiz af kapısını ona da açtı. Samimi itirafları üzerine Hebbar'ı bağışladı. YÜCE KİTABIMIZIN YARDIM ETMEK HAKKINDAKİ AYETLERİNDEN BİRKAÇINA YER VERELİM Bakara(*) Sûresinin 83 . Ayetinde Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. Bakara(*) Sûresinin 215 . Ayetinde Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” Bakara(*) Sûresinin 220 . Ayetinde Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nisâ(*) Sûresinin 2 . Ayetinde Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır. Nisâ(*) Sûresinin 8 . Ayetinde Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin. Nisâ(*) Sûresinin 10 . Ayetinde Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir. Duhâ Sûresinin 9 . Ayetinde Öyleyse sakın yetimi ezme! ŞEMS SÛRESİ 12.Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin? 13.O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir. 14,15,16. Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır. 17,18.Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir. DOĞRUCU DAVUT SİZİ, AYETLERİ TAM YAZMAKTAN ALIKOYAN NEDİR?? Bakara(*) Sûresi 178 - Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. Nahl Sûresi 126 - Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır. En’âm Sûresi 19 - De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” A'RÂF SÛRESİ Bismillahirrahmânirrahîm 1. Elif Lâm Mîm Sâd.1 2. Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. MÜDDESSİR SÛRESİ 1. Ey örtünüp bürünen (Peygamber!) 2. Kalk da uyar. KİTABIMIZ AYNI ZAMANDA UYARMAK AMACIYLA DA GÖNDERİLMİŞTİR, RABBİMİZİN BİZİM İÇİN GÖNDERDİĞİ BİR NİMETTİR, RABBİMİZE ŞÜKÜRLER OLSUN İNANAN VE İNANMAYANLARI BU ŞEKİLDE UYARMIŞTIR. DOĞRUCU DAVUT SON İLETİNİZDEKİ YAZINIZIN KAYNAĞINI YANİ ADRESİNİ VERİRSENİZ ÇOK SEVİNİRİM
  10. sevgili arkadaşım çok güzel yazmışsın teşekkür ederim, seninle aynı fikirdeyim
  11. "tam gir" sanıyorum bu, yanlışta olabilir ya da bu bulmacanın yarısı olabilir, yinede yazmak istedim sevgiler
  12. ZEKA=TİK sevgiler
  13. rica ederim arkadaşım sevgiler
  14. doktor annesiymiş
  15. öncelikle bu kadar güzel ve tarafsız bir ileti görmüş olmaktan, büyük mutluluk duyduğumu belirtmek isterim tabiki sizler bizler diye bir ayrım yok insanız fakat bazen okadar çok saldırılıyor ki kendimi tutamayıp arkadaşlarınız ya da arkadaşlarım gibi (ayrımcılık ifade eden) kelimeler sarfedebiliyorum. bu da benim eksikliklerimden biri olsa gerek. sevgili arkadaşım emin olun kendi fikirlerimi, kendi gerçeklerimi kimseye kabul ettirmek gibi bir uğraşım yok, sonuçta herkesin doğrusu kendine, evet inançlı bir insan olarak (bütün kalbimle) iman etmenizi isterim, dilerim ama tabiki ben kimsenin düşüncelerini değiştiremem dediğim gibi benim doğrularım başkalarına yanlış gelebilir. sanıyorum önceki iletimde kendimi yanlış ifade etmişim, anlatmak istediğim siz mi biz mi hırçın gibi bir saptama yapmanız değildi. şunu söylemek istemiştim eleştri yaparken sadece yazılanları değil o yazıları o boyutlara getirenleri de görmeniz ve ona göre eleştiri yapmanızdı tarafsız derken bunu kastetmiştim, değerlendirme derken kendi açınızdan demek istemiştim kısacası tarafsız bir değerlendirmeyle iletilerinizi ya da eleştrilerinizi göndermenizi (tavsiye niteliğinde) yazmaya çalışmıştım fakat görüyorum ki bu iletinizdeki yaklaşım biçiminiz gayet objektif ve de çok güzel. bunun için size teşekkür ederim sevgiler
  16. Peki bilimselci insanların inançlarıyla dalga geçmek, her fırsatta kutsal inançlara saldırmak, aşağılamak, cehaletle itham etmek (emin olun sadece bunları başlık olarak verdim burada tek tek yazmaya kalksam sanıyorum epeyce yer kapsar) nasıl bir kişilik problemidir? Eminim ki bilim bunu da saptamıştır. Siz objektif bir insansınız, arkadaşlarınızın iletilerini dikkatlice okuyup onlar için (lütfen tarafsız) bir değerlendirme yaparsanız çok sevinirim.
  17. sanıyorum iki iletide çelişki bulduğunuzu sandınız. hearten arkadaşımız gayet güzel yazmış. Bakara 62 ile nasıl bir bağlantı kurdunuz anlayamıyorum, ayette iman eden, Allah'a inananlardan bahsediyor. haşa Allah'ı üçlemek iman etmek midir? "Allah onların rablerini de kabulleniyor mu?" kasıtlı olarak ne kadar çirkin bir soru sormuşsunuz. elbette ki buna cevap vermek bile yanlış olur ama ben yine de cevap vermek istiyorum. Rabbimiz tektir. haşa rabler diye birşey sözkonusu olamaz.
  18. sevgili arkadaşım cevabı bulmak için harfleri tersten okuman yeterli MUSTAFA KEMAL ATATÜRK İSMET İNÖNÜ CELAL BAYAR CEMAL GÜRSEL CEVDET SUNAY FAHRİ KORUTÜRK KENAN EVREN TURGUT ÖZAL SÜLEYMAN DEMİREL AHMET NECDET SEZER GÜZEL SORULARIN İÇİN BEN TEŞEKKÜR EDERİM
  19. sevgili arkadaşım çok haklısın, emin ol benim bu topici açmamdaki sebep senin de belirttiğin gibi bilgi paylaşımı idi ama görüyorum ki dinimizin güzelliklerini paylaşmak ve Rabbimizi anmak insanları rahattsız ediyor. ahh biraz kendilerine gelebilseler Allah'a emanet ol sonsuz sevgiler
  20. inkarcı ve nankörsünüz, yazıklar olsun siz ve sizin gibi insanlara Nahl Sûresinin 55 . Ayetinde Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz! Hac(*) Sûresinin 38 . Ayetinde Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. Hac(*) Sûresinin 66 . Ayetinde O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan çok nankördür. Furkân Sûresinin 50 . Ayetinde Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. Ankebût Sûresinin 66 . Ayetinde Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler. Abese Sûresinin 17 . Ayetinde Kahrolası (inkarcı) insan! Ne nankördür o!
  21. artık bu kadar ipucundan sonra yazmamak ayıp olurdu S.N.A
  22. güzel açıklamışsınız, anlayana
  23. YAĞMURUN OLUŞUMU Yağmurun nasıl oluştuğu süre insanlar için bir sırdı. Ancak hava radarlarının keşfedilmesinden sonra, yağmurun hangi evrelerden geçerek oluştuğu kesinlik kazandı. Buna göre, yağmur üç evreden geçerek oluşur:Önce rüzgar yoluyla yağmurun hammaddesi havalanır. Ardından bulutlar meydana gelir ve en son olarak da yağmur damlacıkları ortaya çıkar. Kur’an’da yağmurun oluşumu ile ilgili aktarılanlarda ise, tam da bu süreçlerden söz edilmektedir. Bir ayette bu oluşum hakkında şöyle bir bilgi verilir: Rûm Sûresi 48 - Allah rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah onları dilediği gibi, (bazen) yayar ve (bazen) yoğunlaştırır. Nihayet yağmurun onların arasından çıktığını görürsün. Onu kullarından dilediklerine uğrattığı zaman bir de bakarsın sevinirler. Şimdi ayette ifade edilen üç evreyi teknik olarak inceleyelim: 1. evre: “Allah rüzgarları gönderendir..” Okyanuslardaki köpüklenme ile oluşan sayısız hava kabarcığı sürekli ortaya çıkmakta ve su zerreleri sürekli olarak gökyüzüne fırlamaktadır. Tuzca zengin lan bu zerreler daha sonra rüzgarlarla taşınır ve atmosferde yukarılara doğru yol alırlar. Aerosol adı verilen bu küçük parçacıklar “su tuzağı” adı verilen bir mekanizmayla yine denizlerden yükselen su buharını kendi çevrelerinde minik damlalar halinde toplayarak bulut damlalarını oluştururlar. 2.evre: “Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah onları dilediği gibi, (bazen) yayar ve (bazen) yoğunlaştırır.” Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerrelerinin etrafında yoğunlaşan su buharı sayesinde bulutlar oluşur. Bunların içindeki su damlacıkları çok küçük olduklarından (0.01 ile 0.02 mm çapında) havada asılı kalırlar ve göğe yayılırlar. Böylece gökyüzü bulutlarla kaplanır. 3.evre: “Nihayet yağmurun onların arasından çıktığını görürsün.” Tuz kristallerinin ve toz zerreciklerinin etrafında bir araya gelen su parçacıkları iyice yoğunlaşarak yağmur damlalarını oluştururlar. Böylece havadan daha ağır bir konuma gelen damlalar, buluttan ayrılarak yağmur biçiminde yere düşmeye başlarlar.
  24. Bir defa 7 kat değil 5 kattır. Kuarn bu konularda saçma bilgilerle doludur. Ne dediğini bilmez haldedir. Başka dinlerden ve ulusların menkibe ve hikayelerinden ibarettir. kuranın ilim kitabı olsduğunu iddia ediyoesan al sana bir sürü saçmalıklar. Bilime aykırı durumlar ve çelişkiler . . . Kur’an ne diyor” göremezsin” çünkü atmosfer katı bir cisim değildir. ______________________________________________________ Kaf 7: Yeri nasıl yaydık..... Yorum: Bu da yeri tepsi yapan bir başka ayet. "sizden çok sıkıldım" burdaki derin manayı sanırım anlayamazsınız
  25. arkadaşlarımın yazdıklarını dilediğiniz taraflara çekip, konuyu saptırmaktan başka birşey yapmıyorsunuz. buyrun şimdi bu işin içinden çıkın "BU ALLAH'IN BİR TERCİHİ ONU SEÇMİŞ" BU NE DEMEK? Yüce Allah'a şıklar mı sunulmuş ki bir tercih seçmiş???? Onun seçimler yaptığını mı söylüyorsunuz??? seçim yapan bir varlığın kudretinden değil, ancak acziyetinden bahsedilir. yoksa siz ALLAH'a "haşa" aciz mi diyorsunuz??? bu böyle uzar gider, anlatmaya çalıştığım yaptığınızın yanlış olduğudur. kesinlikle sorduğum sorulara cevap beklemiyorum, yazılanları artık farklı yerlere çekmeyin. YERYÜZÜNÜN KATMANLARI Kur’an’da yeryüzü ile ilgili verilen bilgilerden biri,yeryüzünün, yedi kat olan gökyüzüne benzerliğidir. Talâk(*) Sûresi 12 - Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz. Yukarıdaki ayette dikkat çekilen bu bilgiye bilimsel kaynaklarda da yer verilmekte ve yeryüzünün yedi katmandan oluştuğu açıklanmaktadır.bilim adamlarının sıraladığı bu katmanlar şöyledir: 1.kat: Litosfer (su) 2.kat:Litosfer (kara) 3.kat:Astenosfer 4.kat:Üst manto 5.kat:Alt manto 6.kat:Dış çekirdek 7.kat:İç çekirdek Ancak 20. yüzyıldaki teknoloji ile tespit edilebilen yeryüzü katmanlarının gökyüzü ile olan bu benzerliğinin Kur’an’da bildirilmiş olması, kuşkusuz Kur’an’ın pek çok bilimsel mucizesinden biridir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.