
DemetOylum
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
31 -
Katılım
-
Son Ziyaret
Profil Bilgileri
-
Cinsiyet
Belirtmemiş
DemetOylum - Başarıları
-
Kuranda Biz kelimeleri geçiyor o zaman şimdi siz yine dersiniz ki haşa Allahtan başka ilahlarda var öylemi?
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
sıkıntı burada zaten bunu kabullenmiyorlar ki
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
DemetOylum şurada cevap verdi: Admin başlık Havadan Sudan Konular
neden mantıklı düşünmüyorsunuz o zaman ben kahveyi sevmediğimi ifade etmek istiyorum size- 1.425 cevap
-
- Kahve
- Türk Kahvesi
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
neden kaçış yolunu farklı denemiyorsunuz
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
DemetOylum şurada cevap verdi: Admin başlık Havadan Sudan Konular
düşüncelerimiz birbirine uymasada sıkıntı yok bir çayını alabilirim.. sizin gibi bir çok arkadaşım var real alemde sizin kadar sinirli ve agresif değiller )- 1.425 cevap
-
- Kahve
- Türk Kahvesi
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
sorunuzun cevabına gelince Risalei Nur dan cevap vermek istiyorum.. zamanımızda saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya atılan sorulardan biri de "Bu mahlukatı Allah yarattı, peki ya Allah 'ı -haşa- kim yarattı?" sorusudur. "İnkılab-ı hakaik , ittifaken muhaldir ve inkılab-ı hakaik içinde muhal-ender muhal, bir zıddın kendi zıddına inkılabıdır. Ve bu inkılab-ı ezdad içinde bilbedahe bin derece muhal şudur ki: Zıt, kendi mahiyetinde kalmakla beraber, kendi zıddının aynı olsun."(1) Soru bu hakikatin ışığında incelendiğinde şu tezatlar ortaya çıkar: Allahü Teala'nın -haşa- yaratıldığı vehmedilirse o halde, O Zat-ı Mukaddes'in hem ezeli, hem hadis (sonradan yaratılmış), hem Halık, hem mahluk, hem sonsuz kadir, hem sonsuz aciz, kısacası, hem uluhiyetin sonsuz kemal sıfatlarına, hem de mahlukiyetin sonsuz eksik sıfatlarına sahip olması lazım gelir. Soru böyle sonsuz çelişki ve zıtlıklar taşıdığı gibi, birçok imkansızlıkları da içine almaktadır. Bunlardan sadece birisi olan "Teselsülün muhaliyeti"ni nazara vermekle yetineceğiz. Bir an için O Vacib-ül Vücud hakkında böyle bir soru sorulduğu farzedilse, o zaman bu soru o noktada kalmaz. Yani Cenab-ı Hakk'ı yarattığı vehmedilen o halikın da bir halikı, onun da halikı... sorulur. Böylece soru silsile haline sonsuza kadar gider. O halde bu sorunun mahiyeti muhale, imkansızlığa dayanır ve böyle bir soru sorulamaz. Teselsülün muhal olduğuna dair bazı misaller takdim edelim: On-onbeş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan herbirisini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez. Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecektir. Şeker fabrikasındaki aletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgahları gösterilecektir. Sonunda mes'ele bir zatın ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgahın da tezgahı sorulacak ve teselsüle gidilecektir. Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır. Bu ağaç ise kainat fabrikasında inşa edilmiştir. Eğer elma ağacının da, kainatın da yapılması sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kainat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çıkmaza girilecektir. Bir asker emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve başkumandan da padişahtan alır. "Ya padişah kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o da asker derecesine iner ve emir aldığı zat padişah olur. Bu durumda birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir. Bu misallerden anlaşıldığı gibi, bu kainatın yaratılışının; zatı, esması ve sıfatlarıyla ezeli ve ebedi olan Allah'ın ilim, irade ve kudretine dayanması zaruridir. "Cenab-ı Hakk'ı -haşa- kim yarattı?" diye firavunane soru soranlar “teselsülün muhal oduğunu” bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptıklarını açığa vurmuş olurlar. (1) Bediüzzaman Said Nursi, Sözler s. 65 şimdi diyeceksiniz hani ALLAH nerede genelde bundan sonra ki sorularınız hep bu yönden yana bir sopa alsam vucüdunuzun her hangi bir yerine sert bir şekilde vursam ve siz vucüduma ağrı girdi dediğinizde siz o ağrıyı bana gösterebilirmisiniz..
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
o zaman sizin çok ihtiyacınzı var bilim bilmek ve bildirmektir diyorsunuz ama diğer yorumlarınızda bilimi neden farklı anlattınız bana şimdi kafam karıştı küstüm size hıhh ((
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
bir tren gözünüzün önüne getirin şimdi vagonları lokomotif çekiyor öyle değil mi? peki lokomotifi kim çekiyor sorusu gibi bir soru. Lokomotif “çeken” değil de “çekilen” olsa zaten lokomotif olmaktan çıkar vagon olur doğru değil mi Dolayısıyla bu soru karakter olarak mantıksız veya ancak böyle bir soruyu hayatı tanımaya çalışan çocuklar sorar. bilim nedir?
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
lütfen okuduklarınıza tekrar dönün gülmekten kendimi alamıyorum şuan da
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
ben size bilimsel olar Sen Allahın varlığını kabul ediyormusun peki ediyorsan sana bunun cevabını elbette ki vereceğim... Bilimsellik gözleme dayanmak akıl yürütmek diyordunuz neden şimdi ters açıdan cevap veriyorsunuz ki...
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
DemetOylum şurada cevap verdi: Admin başlık Havadan Sudan Konular
bana mıydı bu ?- 1.425 cevap
-
- Kahve
- Türk Kahvesi
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
çok kitap okumuzsunuz tebrik ederim sizi ancak birde Risele-i Nuru okumanızı tavsiye ederim..
-
Şimdi siz diyorsunuz ki "Madem Cenâb-ı Hak ezelî ilmiyle benim ne yapacağımı biliyor, öyleyse benim ne kabahatim var?" Her insan vicdanen bilir ki, kendisinde iki ayrı hareket, iki ayrı fiil söz konusu. Bir kısmı ihtiyarî, yani kendi isteğiyle, iradesiyle ortaya çıkıyor. Diğer kısmı ise ızdırarî; yani tamamen onun arzusu, iradesi dışında cereyan ediyor. Meselâ; konuşması, susması, oturması, kalkması birinci gruba; kalbinin çarpması, boyunun uzaması, saçının ağarması da ikinci gruba giren fiillerden. O birinci grup işlerde, istemek bizden, yaratmak ise Allahtan. Yâni, biz cüzi irademizle neyi tercih ediyor, neye karar veriyorsak Cenâb-ı hak mutlak iradesiyle onu yaratıyor. İkinci tip fiillerde ise bizim irademizin söz hakkı yok. Dileyen de yaratan da Cenâb-ı Hak. Biz bu ikinci gruba giren işlerden sorumlu değiliz. Yâni, âhirette boyumuzdan, rengimizden, ırkımızdan, cinsiyetimizden yahut dünyaya geldiğimiz asırdan sorguya çekilmeyeceğiz. İşte soru sahibi bu iki fiili bir sayma gafleti içinde. Gelelim asıl büyük hataya: Adam, yaptığı bütün müspet işlere sahip çıkıyor, “ben yaptım, ben kazandım” diye göğsünü gere gere anlatıyor bunları... Ama, sıra işlediği günahlara, yaptığı hatalara, ettiği zulümlere gelince kadere yapışıyor: Kaderimde bu varmış, diye işin içinden çıkmaya çalışıyor. Evine giren hırsızı mahkemeye verirken kaderi unutuyor. “Bu adam” diyor, “Benim evime girdi, şuyumu çaldı, buyumu gasp etti.” Hırsızın: “Ben masumum. Benim kaderimde soymak, bu zatın kaderinde de soyulmak varmış.” şeklindeki müdafaasına kızıyor, köpürüyor, çıldıracak hâle geliyor!.. Ama, sıra kendi işlediği günahlara gelince, utanmadan ve sıkılmadan o hırsızın müdafaasına sarılabiliyor!.. Böyle birisiyle, kader konusunu ciddî mânâda konuşmak mümkün mü? Gerçek şu: Biz her türlü işimizde, fiilimizde kaderin mahkûmu değiliz. İhtiyarî fiillerde, yani kendi irademizle yaptığımız işlerde serbest bırakılmışız. Bunu vicdanen biliyoruz. Bu fiillerde isteyen biziz, yaratan ise Cenâb-ı hak... Zaten dünyaya imtihan için gönderilmiş olmamız da bunu gerektirmiyor mu? İmtihana giren bir aday dilediği salonda imtihan olamaz. İmtihanı istediği saatte başlatamaz ve sona erdiremez. Soruların puanlamasını kendi tayin edemez. Bütün bunlar, onu imtihan eden kimsenin tayini ve tespiti iledir. Fakat, imtihan başladıktan sonra, cevapları dilediği gibi verir. İmtihan süresince kendisine müdahale edilmez. Aksi hâlde buna imtihan denmez. Şimdi, şu sorunun cevabını arayalım: İnsanlar bu dünyada kendi amel defterlerini diledikleri gibi doldurmuyorlar mı? İlâhî emir ve yasaklara uyup uymama konusunda serbest değiller mi? O hâlde, bu adamlar neyin davasını görüyorlar?!.. Bir yandan, işledikleri günahların sorumluluğundan kurtulmak için iradelerini inkâra kalkışıyor; diğer yandan, meselâ, pencerelerini taşlayan ve Allahın sorumlu bile tutmadığı, küçük bir çocuğu dövmekten de geri durmuyorlar. Bu sahne onları sorumlu kılmaya ve utandırmaya yetmiyor mu? Bu soruyu soranlardan bazılarının Türkçe bilmediğinden söz etmiştik. Geliniz bu soruyu dilbilgisi yönünden inceleyelim: “Mâdem Cenâb-ı Hak, ezelî ilmiyle benim ne yapacağımı biliyor, öyleyse benim kabahatim ne?” Bu cümlede iki tane fiil geçiyor: biri, “yapmak”, diğeri “bilmek”. Yapmak fiilinin öznesi: ben. Bilmek fiilinin öznesi: Cenâb-ı Hak. Yâni soru sahibi, “Ben yapıyorum, Allah da biliyor.” diyor. Ve sonra bize soruyor: Benim kabahatim ne? Ona nazikane şu cevabı veriyoruz: “Senin kabahatin o işi yapmak.” Bu konuda Nur Risalelerinden Sözler adlı eserde şu tespit yapılır: “Kader, ilim nevindendir. İlim, malûma tâbidir. Yani nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa malûm, ilme tâbi değil.”İlim, “bilmek” ya da “bilgi” mânâsına geliyor. Malûm, “bilinen”, âlim ise “bilen”, yahut “bilgin”. Bu kaideyi bir misâl ile açıklamaya çalışalım. Meselâ, ben bir gencin fen fakültesinde okuduğunu bilmiş olayım. Bu bilgim ilimdir. Malûm ise, o gencin o fakültede öğrenci olduğu. İşte, benim ilmim bu malûma tâbidir. Yani o genç fen fakültesinde okuduğu için, ben de onu öylece bilirim. Misâller çoğaltılabilir. “Madem Cenâb-ı Hak benim ne yapacağımı biliyor,” denilmekle, Allahın âlim olduğu, soru sahibinin ise, o fiili yapacağı peşinen kabul edilmiştir. İşte o adamın, söz konusu fiili işlemesi malûm, Allahın, bunu ezelî ilmiyle bilmesi ise ilimdir. Ve bu ilim, malûma tâbidir. Yukarıda, Sözlerden naklettiğimiz cümlelerin devamında da şöyle buyurulur: “Yani ilim desâtiri; malûmu, haricî vücut noktasında idare etmek için esas değil. Çünku malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinat eder.” Bilindiği gibi, bir şeyi, bir hâdiseyi yahut bir fiili bilmek, onun fâili olmak için yeterli değildir. Bir misâl: Konuşmayı herkes bilir. Ama, bir insan bu işe teşebbüs etmedikçe ve konuşma fiilini işlemedikçe onun konuştuğundan söz edebilir miyiz? Bir başka misâl: Allah Resulü (a.s.m.) İstanbulun fethini müjdelemiştir. Ama, “fetih” fiilini sultan Mehmet işlediği için “fatih” unvanını o padişaha veririz. İstanbulu, peygamber Efendimizin(a.s.m.) fethettiği gibi bir iddiada bulunmayız. Demek ki, fâil olmak için fiili bilmek yetmiyor. Onu irade etmek, bizzat teşebbüs etmek ve işlemek gerekiyor. İşte Allah, insanın bütün amellerini, bütün fiillerini bilir. Ama, iradesini ve kuvvetini sarf ederek o işi yapan insandır ve her türlü sorumluluk da ona aittir. Daha önce de belirttiğimiz gibi; kul, kendi cüzi iradesini, -hayır olsun, şer olsun- hangi işe sarf ederse, Cenâb-ı Hak onu yaratır. İstemek kuldan, yaratmak Allahtandır. Fakat, bütün fiilleri Allahın yaratması, insanı sorumluluktan kurtarmaz... İnsana kuvvet ihsan eden, her türlü imkânı bağışlayan Allahtır. Kul bu imkânı, bu kuvveti onun rızasına aykırı olarak kullanırsa elbette sorumlu olur, suçlu olur. Şöyle bir düşünelim: Bir emniyet mensubu, yetkisini ve silâhını kötüye kullanarak birisini haksız yere vursa, devlete mi katil denilecektir, yoksa o görevliye mi? Şüphesiz, katil o görevlidir!.. Şimdi bu görevli, “Ben o suçu devletin imkânlarıyla işledim. Ne kendi silâhımı kullandım, ne de kendi mermimi.” şeklinde bir özür beyan edebilir mi?
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
link vermek yasakmı bilmiyorum yasaksada şimdiden özür dilerim buyur: -www.tahribat.com/Forum-Bilim-Kaderi-Kanitladi-24462-
- 2.558 cevap
-
- Allahın varlığı
- Allahın yokluğu
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: