-
İçerik Sayısı
41 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
toplumbilim_ tarafından postalanan herşey
-
SOSYOLOJİNİN ALT BİLİM DALLARI Kolay ulaşım için okumak istediğiniz alt bilim dalına tıklayınız. Ahlâk Sosyolojisi Aile Sosyolojisi Askeri Sosyoloji Beden Sosyolojisi Bilgi Sosyolojisi Bilim Sosyolojisi Çalışma Sosyolojisi Çevre Sosyolojisi Din Sosyolojisi Eğitim Sosyolojisi Folk Sosyolojisi Göç Sosyolojisi Cinsiyet Sosyolojisi Hukuk Sosyolojisi İktisat Sosyolojisi İnsan Ekolojisi Kent sosyolojisi Köy Sosyolojisi Kurumlar Sosyolojisi Küçük Topluluklar Sosyolojisi Kültür Sosyolojisi Medikal Sosyoloji Natüralist Sosyoloji Sağlık Sosyolojisi Sanat Sosyolojisi Sanayi Sosyolojisi Siyaset Sosyolojisi Toplumsal Psikoloji Tarih Sosyolojisi Uluslararasi İlişkiler Sosyolojisi Uygulamalı Sosyoloji Vergi Sosyolojisi
-
Sosyolojinin Diğer Sosyal Bilim Dalları ile ilişkisi
toplumbilim_ şurada bir başlık gönderdi: Sosyoloji
Sosyoloji ve Diğer Bilim Dalları Her sosyal bilim, sosyal gerçekliğin yalnızca kendini ilgilendiren kısım ve alanlarını inceler. Oysa sosyal gerçeklik bir bütündür. Bu bütünlüğü açıklayabilmek için sosyal bilimler işbirliği yapmak zorundadır. Hiçbir bilim toplumun tümünü kendi başına tam olarak açıklayamaz. *Sosyoloji ve Tarih: Tarih olay ve olguların meydana geldikleri ve devam ettikleri yere, zamana göre belgelere dayanan, gerçeğe uygun açıklamasını yapan bir bilimdir. Yer ve zamanı belli tarih, toplumların ortaya çıkma, gelişme, dağılma ve çözülme devrelerindeki somut sosyal olayları belgelere dayanarak incelemeye çalışan bir bilimdir. Sosyoloji ise bu sosyal olayları açıklayarak, bir takım ortak ilkelere, kurallara, genellemelere ve mümkünse yasalara ulaşmak ister. Tarih, diğer sosyal bilimlerle uğraşanlara olayların geçmişi hakkındaki verileri sunmaktadır. Sosyolojik tarih bu verilerinden yararlanarak, farklı toplumlarda görülen sosyal olayların ortak özelliklerini inceler ve genellemelere ulaşır. Tarih, zaman ve mekan içinde meydana gelen somut olayları yeniden meydana çıkarıp, onların yorumları ile uğraşır. Sosyoloji ise zaman ve yer içinde meydana gelen olgu ve olaylardan kader tayin edici olanları ile ilgilenir. Örneğin, Fransız İhtilali, Kurtuluş Savaşı, İstanbul’un Fethi gibi *Sosyoloji ve Coğrafya: Coğrafya yeryüzündeki kıta ve ülkelerin yüzey şekillerini, iklimini tabii kaynaklarını, bu alanlarda yaşayan insanlarını, hayvanlarını ve bitki örtüsünü inceleyen bir bilimdir. Bütün bu konular sosyolojiyi de ilgilendirir. Coğrafyanın elde ettiği bilgilerden insanlar sosyal hayatlarında yararlanmışlardır. *Sosyoloji ve Psikoloji: Doğuştan gelen mizacı ve buna sosyal çevrenin de etkisiyle sonradan kazanılan karakter, şahsiyet gibi tek bir bireyin halleri psikolojinin konusudur. Kişilik, toplum içerisinde gerçekleşir. “İnsan toplumun içinde, toplum da insanın içindedir.” Bu noktada Sosyoloji ile Psikoloji sımsıkı düğümlenir. Psikoloji, Sosyolojinin, Sosyoloji Psikolojinin verilerinden yararlanır. Sosyoloji ile Psikoloji arasındaki etkilenmeden doğan yeni bilime Sosyal Psikoloji adı verilir. Sosyal psikoloji toplumun insan davranışlarına etkisini esas konu olarak inceler. Kişiler arası etkileşimi incelerken sosyal grup dinamikleri ve sosyal vaziyet alışları incelemiş, liderlik çalışmalarına kadar çalışmalarını sürdürmüştür. Sosyoloji ise sosyal ilişkilerden doğan etkileşimleri, ilişki çeşitlerini, içeriklerine göre insanları etkileme güçlerinin sosyal değerleri ve sosyal grupların amaçlarına göre meydana gelişlerini inceler. Psikoloji, insan davranışlarını konu edinen bir bilim dalıdır. Çoğu psikolojik olayların temelinde toplumsal öğeler mevcuttur. Öğrenme, kişilik, algı, davranışların şekillenmesinde sosyal öğeler mevcuttur. Bu yönüyle psikoloji, sosyolojinin verilerinden yararlanmak zorundadır. Diğer taraftan da kişilerin psikolojik durumlarını dikkate almadan, grup ve toplum ilişkilerinin doyurucu bir açıklamaya kavuşması güçtür. Sosyal psikoloji, insanın sosyal bir ortamdaki davranışlarını konu alan sosyoloji-psikoloji arası bir alt bilim dalıdır. *Sosyoloji ve Felsefe: Felsefe, varlık, bilgi ve değerleri anlamak amacıyla sürdürülen en geniş bir araştırma, birleştirici ve bütünleştirici bir açıklama gayretidir. Felsefe bilimin sonuçlarına dayanarak varlık hakkında tümel bir açıklama yapmaya çalışır. Sosyoloji de insanlık tarihini bir anlama kavuşturmak ve birtakım sosyal bunalımları açıklamak gibi felsefi bir çabadan doğmuştur. İnsanın sosyal davranışlarını, içinde bulunduğu toplumun sosyal değerlerini yönlendirdiği için, sosyoloji, bu değerleri inceleyen felsefenin verilerinden yararlanmak zorundadır. *Sosyoloji ve Hukuk : Hukuk normatif bir bilimdir. Norm yani kural koyan bir bilim olarak hukuk, insanlar arası ilişkileri düzenleyen kuralları koymanın usullerini ve uygulamasını gösterir. Sosyoloji ise pozitif bir sosyal bilimdir. Hukuk, toplumda insanlar arası ilişkileri düzenleyen, uyulması zorunlu kurallar bütünüdür. Hukuk toplum ile sıkı ilişkilidir. Bu kuralların uzun ömürlü olması o toplumun sosyal yapısına uygun olmasına bağlıdır. Toplum değiştikçe, yeni şartlara göre hukuk kuralları da değişir. Bu değişiklik ister istemez toplumu da etkiler ve değiştirir. Bu yönüyle hukuk, sosyolojinin verilerinden yararlanır. Hukuk, sosyoloji ile sıkı bir ilişki içindedir. Örneğin, şahıs hukuku, aile hukuku, miras hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku, anayasa hukuku vb. konular toplum olayları ile ilgili olduğundan sosyolojiyi de ilgilendirir. *Sosyoloji ve Siyaset Bilim: Siyaset bilim, devletin örgütlenişi, çeşitli yönetim şekillerinin karşılaştırılması, anayasa hukuku, yasama gücü, yürütme organı, uluslararası ilişkiler ve siyasi kurumlar tarihi gibi konularla ilgilenen sosyal bilimdir. (toplumun yönetim biçimi, hükümet iktidar) v.s. hem sosyolojinin hem de siyasetin konusudur; ancak sosyoloji topluma genel ve objektif yaklaşırken, siyaset değer yargılarında bulunur. Siyaset bilimi bu konuları incelerken toplumun sosyal yapısını, inanç ve davranışlarını iyi bilmesi gerekir. Bu yönüyle siyaset bilim sosyolojinin verilerinden yararlanır. Ayrıca, izlemesi gereken yöntem ve araştırma tekniklerini sosyolojinin verilerine dayanarak belirler ve faaliyette bulunur. *Sosyoloji ve Ekonomi: Ekonomi, ihtiyaçlar ve bunların giderilmesini sağlayan ekonomik mallar ve hizmetler arasındaki olayları inceler. Mal ve hizmetlerin üretimini, bölüşümünü ve tüketimini konu alan bir sosyal bilimdir. Ekonomi, ekonomik olguların varoluş sebeplerini araştırır, aralarındaki sebep sonuç ilişkilerini açıklar. Ekonomik faaliyetler bir anlamda toplumsal faaliyettir. Ekonomik faaliyetler bulunduğu toplumdan etkilenir. Toplumsal olayların ekonomiye etkisi ve ikisi arasındaki ilişkisi ekonomik sosyolojiyi meydana getirmiştir. *Sosyoloji ve Antropoloji: Antropoloji insan türünün doğuşunu, oluşumunun özelliklerini ve kültürü konu olarak alan bir bilimdir. Antropoloji insanın yeryüzündeki toplumsal gelişimini inceler. İnsan fizyolojisi ve iskelet yapısı, dil,araç yapımı ve teknolojisi, fen, eğitim, siyaset, örgütlenme türünden konular antropolojinin çalışma alanlarındandır. *Fiziki Antropoloji: İlk olarak insanın fizik özellikleri üzerine çalışmalarına başlamış ve Fiziksel Antropoloji dalı doğmuş ve gelişmiştir. İnsanın biyolojik yapısını, insan ve ırklar tarihini inceler. *Kültürel Antropoloji: Antropolojinin kültürle ilgilenen dalına Sosyal (Kültürel) Antropoloji denir. Kültürel Antropoloji kültürü bir bütün olarak inceler. Yaşanan toplumların ya da kültürlerin sosyal ve kültür tarihi ile uğraşır. Toplum türleri, yayılma, evrim, töreler, bunların kökeni ve değişmesi gibi konuları temel alır. Antropoloji bütün hayat tarzını konu alan bir bakış açısı içerisindedir. Sosyoloji ise kültüre bir sistem olarak toplum içinde, toplumun içeriklerinden biri olarak, kültürün toplum sistemleri ile etkileşimi açısı içinde bakar. Toplum içindeki kültür sosyolojiyi ilgilendirir. Kültürel antropolojiye etnoloji veya sosyal antropoloji adı da verilmektedir. Bu yönleriyle sosyoloji, antropoloji ilişkisi mevcuttur. -
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler
toplumbilim_ şurada cevap verdi: toplumbilim_ başlık Sosyoloji
Sosyolog Max Weber ve Sosyoloji Max Weber'e (1864-1920) de Marx gibi sadece bir sosyolog olarak bakılamaz; çünkü Weber'in ilgilendiği konular ve çalışma yaptığı alanlar çok geniş bir yelpazeye yayılmış durumdadır. Weber, Almanya'da doğmuş ve akademik yaşantısının büyük bir bölümünü bu ülkede geçirmiştir. Weber'in yazıları; hukuktan felsefeye, ekonomiden tarihe ve nihayet sosyolojiye dair birçok alandaki farklı konuları içermektedir. Bu çalışmalarından birçoğu, çağcıl kapitalizmin gelişmesinin, yazının yazıldığı alana (sosyoloji, hukuk, felsefe vb.) bağlantısını içermektedir. Yani Weber'in ele aldığı en temel konularından birisi, çağcıl kapitalizmin gelişmesidir. Weber de toplumsal değişmeyi anlamaya çalışmış ve bu konuda Marx'tan çok etkilenmiş; buna rağmen Marx'ın kimi önemli görüşlerinin güçlü bir eleştiricisi olmuştur. Bu bağlamda Weber, tarihin materyalist kavrayışını reddetmiş ve sınıflar arası savaşa Marx'ın verdiğinden daha az önem vermiştir. Weber'e göre de ekonomik etkenler toplumsal değişmede önemlidir; ancak düşünce ve inançlar da toplumsal değişme üzerinde aynı derecede etkilidir. Bu açıdan bakılınca Weber'de bir "Durkheim-Marx Diyalektiği" görebilmek mümkündür. Weber'in çağcıl toplumların yapısı ve batı yaşam biçimlerinin dünya üzerine yayılma nedenlerine ilişkin anlayışı Marx'ınkinden farklılık göstermektedir. Weber'e göre kapitalizm, -ekonomik girişimi örgütlemenin belirgin bir biçimi- toplumsal değişmeyi biçimlendiren birçok önemli etkenden yalnızca birisidir. Kapitalizmin dayandığı kimi bakımdan ondan daha temel olan şey, bilim ve bürokrasinin etkisidir. Bilim çağcıl teknolojiyi biçimlendirmiştir ve gelecekteki her toplumda da biçimlendirmeye devam edecektir. Bürokrasi çok sayıdaki insanın etkin bir biçimde örgütlenmesinin tek yoludur ve dolayısıyla da ekonomik ve siyasal gelişmeyle birlikte kaçınılmaz olarak artmakta, büyümektedir. Bilimin, çağcıl teknolojinin ve bürokrasinin gelişimi, Weber tarafından bir bütün olarak; "rasyonelleşme" -ekonomik yaşamla toplum yaşamının etkinlik ilkeleri ve teknik bilgiye dayanarak örgütlenmesi- diye adlandırılmaktadır. -
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler
toplumbilim_ şurada cevap verdi: toplumbilim_ başlık Sosyoloji
Sosyolog Karl Marx ve Sosyoloji Karl Marx'ın (1818-1883) düşünceleri, Comte ve Durkheim'ın düşünceleriyle büyük karşıtlıklar ve farklılıklar içindedir. Buna karşın Marx da onlar gibi Sanayi Devrimi sırasında toplumda ortaya çıkan değişmeleri açıklamaya çalışmıştır. Marx'ın en acımasız eleştirmenleri bile onu sosyolojinin gelişmesindeki en büyük isimlerden birisi olarak kabul etmektedirler. Marx'ın yazılarının çoğunluğu ekonomik kurumlarla ilgili olmasına karşın her zaman ekonomik sorunları toplumsal kurumlara bağlamaya çalıştığından, Marx'ın çalışmaları sosyolojik görüler bakımından oldukça zengindir. Marx'ın bakış açısı, "Tarihin Materyalist Kavrayışı" dediği şeye dayanır. Bu görüşe göre toplumsal değişmenin ana kaynağı insanların benimsedikleri düşünceler ya da inançlar değildir. Bunun yerine toplumsal değişmenin birincil nedeni ekonomik etkilerdir. Sınıflar arasındaki -zengin ve yoksul- çatışmalar, tarihsel gelişimi güdülemektedir. Marx'ın sözleriyle: "Bugüne kadarki bütün insanlık tarihi, sınıf çatışmalarının tarihidir." Marx, kendisinden sonra gelecek olan birçok sosyologu sınıf ve sınıf ayrılıkları hakkındaki düşünceleriyle etkilemiş ve topluma bakışa (sosyolojiye) belli ve özgün bir yön kazandırmıştır. -
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler
toplumbilim_ şurada cevap verdi: toplumbilim_ başlık Sosyoloji
Sosyolog Emile Durkheim ve Sosyoloji Emile Durkheim'ın (1858-1917) yazıları çağcıl sosyoloji üzerinde Comte'un yazılarına kıyasla daha çok etki bırakmıştır. Comte'un yazılarına dayanmakla beraber Durkheim, öncelinin birçok görüşünün çok spekülatif ve muğlak olduğunu ve Comte'un kendi programını -sosyolojiyi bilimsel bir temele oturtmak- başarıyla yürütemediğini düşünmüştür. Durkheim'a göre sosyoloji, bilimsel olabilmek için toplumsal olgularla, ekonominin durumu ya da dinin etkisi gibi toplum yaşamının bireyler olarak eylemlerimizi biçimlendiren yönleriyle uğraşmalıdır. Durkheim, toplum yaşamını doğal dünyayı inceleyen bilim adamlarınınki ile aynı nesnellikte incelememiz gerektiğine inanıyordu. Durkheim'ın ünlü sosyoloji anlayışının birinci ilkesi, "Toplumsal olguları, 'şeyler' olarak incele!" olmuştur. Durkheim bununla, toplum yaşamının doğadaki nesne ya da olaylardaki kesinlikle çözümlenebileceğini kastetmiştir. Durkheim'ın en ünlü çalışmalarından birisi, intiharın çözümlenmesidir (Durkheim 1953: ilk baskısı 1897). İntihar, tamamen kişisel bir edim olarak görünmektedir; oysa toplumsal etkenler, intihar davranışı üzerinde büyük etkilerde bulunurlar. Durkheim, bu intihar incelemesinde sosyolojiyi en ince ayrıntılarıyla kullanmış ve intihara toplumsal bir boyut kazandırmıştır. Bu da yukarıdaki "Toplumsal olguları, 'şeyler' olarak incele!" deyişinin haklılığını ve gerçekliğini ortaya koymaktadır. -
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler
toplumbilim_ şurada cevap verdi: toplumbilim_ başlık Sosyoloji
Sosyolog Auguste Comte ve Sosyoloji Kuşkusuz tek bir kişi tümden yeni bir inceleme alanını oluşturamaz; bu bağlamda sosyolojik düşünceye katkıda bulunan birçok kişi vardır. Sosyolojinin gelişimine katkıda bulunanlar arasında özel bir öncelik genellikle Fransız Yazar Auguste Comte'a (1798-1857) verilir; bu önceliğin Comte'a verilmesi, başka hiçbir şeyden olmasa bile yalnızca "sosyoloji" terimini ortaya attığı içindir. Comte ilk olarak "toplumsal fizik" terimini kullanmıştır; ancak o dönemdeki kimi entelektüel rakiplerinin de aynı terimi kullanması sebebiyle Comte kendi düşüncelerini onlardan ayırt edebilmek için "sosyoloji" terimini ortaya koymuştur. Comte bu yeni alanın bilimsel kanıtlara dayanan bir toplum bilgisine ulaşabileceğine inanmıştır. Ona göre sosyoloji; fizik, kimya ve biyolojiden sonra gelişecek olan; ama bütün bilimlerin en önemli ve en karmaşığı olacak son bilim dalıdır. Comte için sosyoloji; insanların toplumsal davranışlarını anlamak, dolayısıyla da öngörmek ve denetlemek için bilimi kullanarak insanlığın refahına katkıda bulunmalıdır. Comte meslek yaşantısının daha sonraki bölümlerinde kendi sosyoloji görüşüne dayanarak özelde Fransız toplumu, genelde de bütün insan toplumlarının yeniden kurulması için büyük amaçları olan planlar geliştirmiştir. -
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler
toplumbilim_ şurada cevap verdi: toplumbilim_ başlık Sosyoloji
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler Sosyolog Auguste Comte ve Sosyoloji Sosyolog Emile Durkheim ve Sosyoloji Sosyolog Karl Marx ve Sosyoloji Sosyolog Max Weber ve Sosyoloji *Kaynaklar: Sosyoloji, Anthony Giddens_ Sosyolog Ömer YILDIRIM -
Sosyolojinin Başlangıcı ve Gelişiminde Rol Oynayan Önemli İsimler
toplumbilim_ şurada bir başlık gönderdi: Sosyoloji
İnsanoğlu kendi davranışlarının kaynaklarını her zaman merak etmiştir. İnsan davranışlarının nesnel ve sistematik olarak incelenmesi, kökeni 1800'lerin başına giden yeni bir gelişmedir. Sosyolojinin kökenleri, 1789 Fransız Devrimi ile Avrupa Sanayi Devrimi'nin ortaya çıkışına eşlik eden bir dizi şiddetli gelişme tarafından oluşturulmuştur. Bu gelişme ve değişmelerin ortaya çıkardığı geleneksel yaşam biçimlerinin çözülmesi, düşünürleri hem doğal dünyanın hem de toplumsal dünyanın yeni bir anlayışının geliştirilme çabalarına yöneltmiştir. Temel bir gelişme, dünyayı anlamak için din yerine bilimin kullanımı olmuştur. Bu on dokuzuncu yüzyıl düşünürlerinin yanıt aradıkları "İnsanın doğası nedir? Toplum neden olduğu biçimde yapılaşmıştır? Toplumlar neden ve nasıl değişir?" gibi sorular bugün sosyologların yanıtlamaya çalıştıkları sorularla aynıdır. Bizim çağcıl dünyamız, geçmişteki dünyadan kökten bir şekilde farklıdır; bu dünyayı ve geleceğin neler getirebileceğini anlamamıza yardımcı olmak, sosyolojinin temel görevidir. -
Toplum Bilimin (Sosoyolojinin) Ortaya Çıkışı ve Gelişimi
toplumbilim_ şurada cevap verdi: toplumbilim_ başlık Sosyoloji
Sosyolojinin (Toplum Bilimin) Tarihçesi İlk çağlardan beri birçok düşünür toplumun yapısıyla ilgili gözlem, örüş ve düşünceler öne sürmüşlerdir. Sosyolojiye önemli katkı sağlayan başlıca düşünürler E. Durkheim , K. Marks, M. Weber, V. Pareto,G.Simmel,W. Mills ve T. Parsons’dur. Platon, ideal toplum düzeninden söz etmiştir. Sosyolojinin müjdecisi sayılan İbn-i Haldun ilk defa devletle toplumun birbirinden farklı olduğunu belirterek toplumsal yaşamı da incelemiştir. Machiavelli, Thomas More, Francis Bacon, toplumsal sorunlara “çözüm” önerileri getirmişlerdir. Bu düşünürlerden farklı olarak Montesquieu, “Olması gereken değil, olan incelenmelidir.” diyerek sosyolojinin sınırlarını çizmiş ve bilim olarak doğuşuna temel hazırlamıştır. Sosyolojinin, bu sözcüğü ilk kullanan Auguste Comte tarafından 19. yüzyıl başlarında kurulduğu kabul edilir. Comte’a göre sosyoloji, fizik, kimya biyoloji gibi doğa bilimlerinin yöntemleriyle toplumu incelemelidir. Sosyolojinin kurucularından Emile Durkheim, sosyolojinin konusunun toplumsal olgu olduğunu ve toplumsal yaşamın yine diğer basit toplumsal olgularla açıklanabileceğini vurgulamıştır. Max Weber’e göre, toplumu ve toplumsal eylemleri açıklamak için genel kavramlardan değil, bireylerden, öznel olarak düşünülmüş anlamlardan hareket edilmelidir. Böylece Weber, psikolojik yaklaşımla sosyolojik yaklaşımı birleştirmek istemiştir. Ülkemizde, Durkheim sosyolojinin bilim yapma anlayışı Ziya Gökalp ile, Le Play çizgisi ise Prens Sebahattin’le temsil edilmiştir. Platon; baba tarafından Atina’nın efsanevi krallarıyla ve anne tarafından da Solon’la akrabadır. Yaşamındaki en önemli olaylardan biri de, gençliğinde Sokrates’le karşılaşmasıdır. Sokrates’in mahkumiyeti ve idamından sonra eğitimde; özellikle de devlet adamı eğilimlilerin eğitimlerinde derin değişiklikler olmadıkça insanın kaderinin umutsuz olduğuna karar verdi. Bu nedenle de, kırk yaşlarındayken, Sicilya ve İtalya’ya ilk yolculuğundan sonra (bu yolculukta Pythagoras’çılarlarla tanıştı) aktif politikaya katılmaktansa, sitenin gelecekteki liderlerini yetiştirmek üzere Atina’da bir okul kurar. Bu okula üzerinde kurulduğu parkın adı verilerek Akademia dendi. Aristoteles, yirmi yıldan uzun bir süre Akademia’da öğrencilik ve öğretmenlik yapmıştır. Floransalı Machiavelli, Niccolo; 1498’de dışişleri ve savunma ile görevli İkinci Şansölyelik Sekreterliğine atandı. Pek çok ülke dolaştı ve diplomatik deneyim kazandı. Floransa’nın bağımsızlığı için kurduğu milis birlikleri 1509’da Pisa’nın alınmasında önemli rol oynadı. 1513’de Medici ailesinin Floransa’ya dönmesinden sonra hapsedildi. Serbest kalınca, Floransa yakınlarında yapıtlarını yazamaya başladı. Bunların içinde en önemlisi; Medicilere sunduğu 1513 tarihli “II Principe” (Prens) ‘dir. 1527’de Medicilerin devrilmesi üzerine gözden düştü ve aynı yıl öldü. Machiavelli’nin tarih ve siyaset felsefesi üzerine yazdıkları ve karşılaştırmalı tarih metodu günümüzde de önemini sürdürmektedir. St. Thomas More: İngiltere Lord Şansölyesi (başbakan), yazar Thomas More 1477 ya da 1478 yılında Londra’da doğdu, 1492’de Oxford Üniversitesi’ne girdi, 1499’da Erasmus’la tanıştı. 1504’de parlamentoya girdi. 1516’da Londra’da ünlü eseri “Ütopya” yı tamamladı. 1523’de Avam Kamarası’nın sözcülüğüne seçilen More, 1534 yılında uymayı reddettiği yasa nedeniyle Londra Kulesi’ne hapsedildi ve 1535 yılında da idam edildi. Karl Kautsky şöyle yazar: “Amaçladığı boş zaman rüyasını algılayabilmek için üç yüz yıldan daha uzun bir süre geçmesi gerekmiştir. Ütopya, dört yüz yıldan daha eski olmasına rağmen, More’un idealleri yenilmemiştir ve hala mücadele eden insanlığın ardında durmaktadır.” Francis Bacon: Verulam Baronu. 1564 Londra doğumludur. Hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra baroya girmeye çalıştı. 1593’de Avam Kamarası’na girdi. Kraliçenin gözdesi Esaaa Kontu onu himayesine aldı. 1613’de Saray’ın baş avukatı, 1617’de baş mühürdar, 1618’de baş yargıç ve baron, 1620’de ise vikont oldu. Ama 1621’de rüşvet almakla suçlanan Bacon devlet hizmetinden uzaklaştırıldı. Ömrünün son yıllarını bilim ve felsefeye adadı. Bacon’un felsefesi’nin temelinde, tümdengelimci mantığın yerine tümevarımcı metodu uygulaması yatar. Ona göre gerçek bilim, nedenlerin bilimidir ve bu yolla insanoğlu doğaya egemen olacaktır. Montesqiueu: Fransız yazarı Montesqiueu, 1689 yılında doğmuştur. Aynı zamanda bir hukukçu olan Montesqiueu, uzun süre hukuk alanında çalışmıştır. Yazar olarak tanınması, onun, 1721 yılında yazdığı “İran Mektupları” adlı eseriyle başlar. Montesqiueu’nu ikinci büyük eseri 1734 yılında yazdığı “Roma’nın Büyüklüğününün ve Çöküşünün Sebepleri Hakkındaki Düşünceler” adlı eseridir. Montesqiueu’nun en büyük eseri 1748 yılında yazdığı “Kanunların Ruhu” adlı kitabıdır. Auguste Comte: Fransız Auguste Comte, sosyoloji biliminin kurucusu olarak tanınmıştır. İnsan topluluklarının doğasını ve nasıl geliştiğini anlamaya çalıştı. Comte’a göre, insanlar mulu ve başarılı olmak için birlikte çalışma ihtiyacındadırlar. Comte’a göre, bilimler hiyerarşisinin en tepesinde etik (moral) vardır ve sonra aşağıya doğru sosyoloji, biyoloji, kimya, fizik, astronomi ve matematik sıralanır. Aşağıdan yukarıya izlendiğinde, kuramsal ve tarihsel olarak, basitten karmaşığa bilimler birbirlerini izleyerek teolojik, metafizik aşamalardan pozitif aşamaya, diğer bir deyişle etik ve sosyoloji alanına ulaşmışlardır. Emile Durkheim: Fransız toplumbilimci Durkheim 1858 doğumludur. 1902’de Sarbonne üniversitesi’nde kürsü sahibi oldu. Toplumu bir organizma gibi değerlendirmesi ve bir organizma içerisindeki organların dayanışması olgusu gibi bir toplumu da birbiri ile dayanışma içerisinde bulunan organlardan oluşan bir bütün olarak değerlendirmiştir. Toplumsal örgütlenme üzerine yaptığı çalışmalar toplumbilim çalışmalarına yeni bir hamle getirmiştir. Bunların dışında sosyal-psikoloji ile de ilgilenmiş ve “intihar” eylemi üzerine ampirik çalışmalar da yapmıştır. 1917 yılında Paris’de ölmüştür. Karl Heinrich Marx; 19. yüzyılda yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir." Marx, bütün sınıflı toplumlarda olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler barındırdığını ortaya koynuştur. Nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır. Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini düşünür; bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelecektir: Max Weber; Kapitalizmin gelişmesine katkıda bulunan Hristiyan ahlakı üzerine vurgu yaparak geliştirdiği Protestanlık kuramıyla ünlü olmuştur. Weber sosyolojisi gelenekselden rasyonel eyleme dönüşümü keşfetme ve anlamaya yöneliktir. Gelenek, modern öncesi toplumların üzerinde aşılmaz bir güç olarak durmaktadır. Weber’e göre, Protestan etiği, geleneğin tutuculuğunu kırmıştır. Çünkü, Protestan etiği, insanların zenginlik elde etmek için çabalamalarını, dinsel onaylar sunarak rasyonelleştirir ve cesaretlendirir. Ziya Gökalp: İdadi’de okurken Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. İslam tanrıbilimi ve tasavvuf üzerine çalıştı. İkinci Meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurdu. 1909’da “Peyman” gazetesini çıkardı. Aynı yıl İttihat ve Terakki’nin genel merkez üyeliğine seçildi. 1912’de milletvekili seçildi. Dört ay sonra Osmanlı Mebuslar Meclisi kapanınca Darülfünun’da 1919’a kadar toplumbilim profesörlüğü görevini yürüttü. Birinci Dünya Savaşı’nda “Yeni Mecmua” yı çıkarttı. Türkçülük kavramının yayılmasında öncülük eden Ziya Gökalp, eserlerinde misak-ı milli sınırları içerisinde doğu toplumundan batı toplumuna çevrilmiş bir Türk devleti üzerinde durmuştur -
Toplum Bilimin (Sosoyolojinin) Ortaya Çıkışı ve Gelişimi
toplumbilim_ şurada bir başlık gönderdi: Sosyoloji
Toplumla ilgili fikir ve düşünceler insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak toplumu ve toplumsal olayları bilimsel olarak araştırıp, incelemeyi oldukça yeni bir gelişme olarak değerlendirebiliriz. Bu bağlamda sosyoloji ikiyüzyıllık bir geçmişe sahip bir bilim dalıdır. Sosyoloji 19.yy’da, özellikle Batı Avrupa toplumlarında meydana gelen önemli siyasi, sosyal , ekonomik ve entelektüel gelişme ve değişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa toplumlarında meydana gelen büyük değişimler modern toplum denilen bir toplum biçimini ortaya çıkarmıştır. Modern toplum, eski topluma ait birbirinden kopuk toplulukların bütünleşmesini, gelenek ve dinden kopmayı, bireyleşmeyi, rasyonelleşmeyi, kentleşmeyi, eşitsizliği kapsayan bir dizi süreçle ortaya çıkmıştır. Bu karmaşık toplumu incelemek sosyolojinin konusu haline gelmiştir. Modern toplumu oluşturan olaylar şunlardır: 1.Ulus devletin yükselişi. 2.Endüstrileşme 3.Kapitalizmin yükselişi 4.Sosyalist ülkelerin ortaya çıkışı 5.Temsili demokrasinin doğuşu 6.Bilim ve teknolojideki gelişmeler 7.Kentleşme 8.Kitle iletişim araçlarının gelişimi ve çeşitlenmesi 9.Rönesans 10.Aydınlanma 11.Fransız ve Amerikan devrimleridir. Sosyoloji kelimesi Fransız sosyologu ve tarih felsefecisi A. COMTE tarafından literatüre kazandırılmıştır. Comte sosyal olayları doğa bilimleri modelinde kurmayı amaçlayan bir sosyoloji kurmak istemiş, ancak bunu başaramamıştır. Daha sonra Comte’u takip eden Fransız sosyologu E. Durkheim, sosyolojinin konusu, yöntemi ve akademik yaşamda yer alması konusunda önemli çalışmalar yaparak sosyolojinin gerçek olarak kurulmasını sağlamıştır. Daha sonraki gelişmeler sosyolojinin bütün dünyada giderek daha çok yayılmasına neden olmuştur. Kaynaklar: Yaşar Erjem_Mersin ÜnvF.E.Fak Sosyoloji Bölümü -
Sosyolojik bakış açısı; Sosyolojinin toplumsal olaylara nasıl yaklaştığı, nasıl incelendiği, diğer sosyal bilimlerden nasıl farklı olduğuyla ilgilidir. Daha öncede ifade edildiği gibi sosyoloji toplumsal bağlam içerisinde sosyal davranışı inceler. Sosyal davranış bireylerin bir anlam ifade eden ve diğer insanlarla ilişkili davranışlarıdır. Sosyal davranış sosyal ilişki ve etkileşim sonucu oluşur. Sosyoloji sosyal davranışı açıklamak için kendine özgü bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu bakış açısı belli temel öncüllere dayalıdır. Bunları şöyle ifade edebiliriz: *İnsanlar sosyal varlıklardır. *Sosyal davranış öğrenilir. *Toplum insanların ait olduğu en geniş gruptur. *İnsanlar tek boyutlu değildir. Bu nedenle sosyal davranışta çok boyutludur *Birey davranışlarındaki ilişki toplamı açısından incelenir. *Sosyal davranışın nedeni toplumsaldır. Örneğin; Toplum içindeki herhangi bir bireyin işsiz oluşunu önce psikolojik sonra da sosyolojik bakış açısıyla değerlendirmeye aldığımızda şu sonuçlara ulaşırız. Psikolojik( Bireyci) açıklama: insanlar tembel, aptal oldukları veya beceriksiz oldukları için işsiz kalırlar.bu kişiler bu özelliklere sahip oldukları için işsizdirler. Sosyolojik açıklama: işsizlik toplumdaki eşitsizliğin, dengesizliğin sonucu olarak ortay çıkar. Eşitsizlik kişinin meslek edinmesini, eğitimini olumsuz etkiler. Ayrıca eşitsizlik sonucu toplumun kaynakları da akılcı kullanılıp yatırımlara dönüştürülemez. bu kişilerin işsizliği bu nedenle daha çok toplumsaldır. İşsizlik problemi toplumsal düzenlemeler sonucu çözülebilir.
-
Sosyolojide kültür kavramı bir grubun (az yada çok geniş ) üyelerinin ortak edinimlerinin bütünü ifade eder. Bu edinimler şeyleri algılamada, yapılanları değerlendirmede bilinç dışı ve sürekli referans işlemi görerek, davranışların yönlendirilmesinde etkili olurlar. Kültürün insan davranışları için referans oluşturması toplumsal açıdan oldukça önemlidir. Bir toplumda bireyler arası ilişkilerin düzenlenerek toplum hayatının meydana geldiği bilinmektedir. Kültür, sosyal kurumlarla çok sıkı bir ilişki içinde bulunur. Sosyal kurumlarda temel olarak toplum içerisinde bireyler arasındaki sosyal ilişkileri düzenler. Sosyolog Joseph Fichter kültür ve kurumlar arasındaki ayrımın daha çok analitik olduğunu söyleyerek kültürü toplumdaki kişilerin ortaklaşa paylaştıkları toplam kurumların bileşkesi olarak tanımlar. Aynı sosyologa göre , kurum kültürün en geniş parçasını oluşturur. Kültürün en küçük ve indirgenemez temel oluşturucusu yürürlükteki davranış örüntüsüdür. Sosyal rol, statü ve etkileşim formları ise sosyal kurumların oluşturucuları olarak değerlendirilir. Kültür bünyesinde bir topluma veya gruba ait temel değer, norm ve davranış kalıplarını içerir. Bir toplumun kültürü onun inançları, ahlakı , sanatı , hukuku, dili, gelenek, görenek örf ve adetlerden oluşan karmaşık bir bütündür. Sosyal kurumlar ise düzenlenmiş, tesis edilmiş veya yapılanmış davranış örüntüleri ve bunlardan oluşan sosyal bütünlerdir. İnsanlar toplumsal yaşam içerisinde gereksinimlerini karşılamak için diğer insanlarla sosyal ilişkilere girerler. Çünkü, insanlar gereksinimlerini tek başlarına karşılayamazlar. Örneğin; beslenmek, giyinmek, evlenmek, güvenlik, sevgi gibi gereksinimlerimiz tek başımıza karşılayamadığımız, diğer insanlarla ilişkiyi içeren sosyal boyutlu ihtiyaçlarımızdır. Sosyal ilişki ve etkileşimin toplum hayatı için en temel önemi grup oluşumunu, grup yaşamını ve bu yaşamla ilgili yapıları; kalıpları ortaya çıkarmasıdır. Sosyal ilişki ve etkileşimin bu bağlamda içinde yaşadığımız karmaşık modern toplum da dahil, bütün sosyal oluşum ve yapıları ortaya çıkaran temel bir toplumsal süreçtir
-
Toplum yapısı çeşitli türden grupları ve bu grupların organizasyonunu içerir. Sosyolojik açıdan toplum en büyük, en karmaşık ve en gelişmiş sosyal gruptur. Toplumu bir tür gruplar ağı veya organizasyonu şeklinde ele almak olanaklıdır. Toplum, örgütlü insan grupları arasındaki etkileşim kalıplarına verdiğimiz bir isimdir. Gruplar içinde ve gruplar arasındaki etkileşimin örüntülenmesi veya kalıplaşması toplumsal yaşamın düzenliliğini işaret eder. Oldukça karmaşık toplumlar da bile sosyal yaşamın dikkatli bir gözlemi, toplumsal yaşamda kaos ve kargaşa yerine düzenliliğin olduğunu ortaya koyar. Örneğin; Sabahleyin evimizden ayrılıp işimize giderken genellikle içinde yaşadığımız sosyal dünyanın dünkü gibi olacağını umarız veya böyle bir beklenti içinde yaşarız. Bu düşünüş toplumsal yaşamın öngörülebilirliğini de ifade eder. Ancak, sosyal yaşamın bu düzenli yapısı onun şaşırtma, uyumsuzluk, gerilim ve sosyal gruplar arasındaki çeşitli türden anlaşmazlıkları içermemesi anlamına gelmez. Sosyal yaşam bu ve benzeri süreçleri de içermesine rağmen tüm bu süreç ve oluşumlar belirli kural, ilke ve kalıplarla ortaya konur. Örneğin; İşçi ve işverenler arasındaki çatışmalar ve anlaşmazlıklar sendika, grev, lokavt toplu iş sözleşmesi gibi kurum ve örgütlenmelerle düzenlenmiştir. Çatışmaların topluluğun istikrarını bozduğu durumlar genellikle bir değişim durumunu ifade eder. Bu sürecin yöneldiği durum göreli de olsa yeni bir denge veya istikrardır. Toplum kavramı sosyolojide merkezi bir kavramdır. Sosyal grup boyutu kadar diğer boyut ve özellikleri de vardır. Bir toplum belirli bir toprak parçasında yaşayan , ortak bir politik otorite sistemine tabi olan ve çevrelerindeki farklı toplumlardan ve çeşitli gruplardan ayrı bir kimlikleri olduğunun farkında olan bir insan grubudur. Örneğin; "Türk toplumu, İngiliz toplumu, Amerikan toplumu" farklı birer toplumdur. Toplum kavramının çözümlenmesinde kültür ve kurumlar da önemli bir yere sahiptir. Kültür toplum yaşamının kurucu ögelerinden birisini oluşturur. Toplumsal yaşamın çeşitli alanları kültürle bir yapıya bir düzene kavuşur. Sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman, Kültürü “ yapay düzen kurma işi” olarak tanımlar. Bu yapay düzen insanın toplum halinde yaşamasının zorunlu bir sonucu veya gereği olarak ortaya çıkar ve insan ilişkilerini düzenleme, insanların çeşitli türden ihtiyaçlarını karşılama işlevlerini yerine getirir. Kültür, bu bağlamda insani; insana özgü, “insan ürünü” ve toplumsal bir karaktere sahiptir.
-
Sosyoloji, sosyal davranışı çözümlemek için sosyal davranışın bağlamını, yine en genel düzeyde toplumu ve onunla ilişkili olgu ve süreçleri dikkate almak durumundadır. Sosyolojiye özgünlüğünü ve önemini kazandıran da budur. Toplumsal çözümlemede toplumsal bakış açısını içermeyen bir sosyoloji anlayışı oldukça eksiktir. Bu nedenle toplum ve toplumsal yaşam üzerinde bu ayrıntıları göz önünde bulundurmak gerekli ve son tahlilde doğru çözümlemeler için önemlidir. Bilindiği gibi insanlar toplum içinde yaşayan sosyal varlıklardır. Toplum halinde yaşamak insan için zorunlu, kaçınılmaz ve onun doğasıyla ilgili bir özelliktir. İnsanların sosyal varlık olduğu; yani diğer insanlarla ilişki kurarak bir arada bulunması bir çok filozof ve sosyologun paylaştığı temel bir fikirdir. İnsanın sosyal bir varlık oluşu, toplumun hem bir nedeni ve hem de bir sonucu olarak ortaya çıkar. İnsanların yapısı ve niteliği (temel özelliği) onların bir arada yaşamasını gerektirmiş ve böylece toplum hayatı ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda toplum hayatı da insanları tarihsel süreç içerisinde değiştirmiş ve insanların toplumsal yaşamdan etkilenen ve hatta belirlenen varlıklar olması üzerinde etkili olmuştur. Ancak burada önemli olan insan mı?, toplum mu?, ayrımı değil, insan ve toplum arasındaki etkileşimdir. İnsan ve toplum bir bütünün iki önemli yüzü ve gerçekliğidir.
-
Sosyoloji insan toplumlarını bilimsel, sistematik ve eleştirel olarak inceleyen sosyal bir bilimdir. Bu sosyolojinin en genel düzeyde tanımlanmasıdır. Sosyolojinin araştırma konusu toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve olaylardır. Toplumun yapısı, organizasyonu, değişimi, işleyişi, sosyolojinin ilgi alanı içine girer. Toplumun yapısını keşfetme, toplumdaki grupları bir arada tutan veya onları birbirinden ayıran, uzaklaştıran güçlerin neler olduğunu ortaya koymak, toplumsal yaşamı değiştiren ve dönüştüren koşulları belirlemek, insanlar arası ilişki ve etkileşimlerin yapısı ve işleyişi ile ilgili kural ve ilkeleri ortaya koymak, sosyal davranışı toplumsal bağlam içerisinde açıklamak, sosyolojinin en temel amaçları arasında yer alır. Yukarıda da ifade edildiği gibi toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgular (Evlenmek, boşanmak, göç, kentleşme, suç, terör, spor, v.b.) sosyolojinin araştırma konusunu oluşturur. Toplum sosyolojik açıdan sosyal bir gerçekliktir. Ancak bu gerçeklik, fiziksel bir gerçeklik gibi doğrudan algılanan ve deneyimlenen bir gerçeklik değildir. Sosyal gerçeklik insanlar arası ilişki ve etkileşimleri, grup yaşamını, gruplar arası ilişkileri, kültürü, sosyal kurumlar ve tüm bunların insanların sosyal davranışları üzerindeki etkilerini anlatan bir kavramdır. Bu bağlamda sosyal gerçeklik sosyal davranışlarımızı şekillendiren sosyal bir güç olarak tanımlanabilir. Örneğin; Nasıl mevsimler faaliyetlerimizi, giysilerimizi ve yaşamla ilgili seçimlerimizi etkileyebiliyorsa, sosyal gerçeklikte sosyal davranışlarımızı biçimlendirir. İçinde yaşadığımız toplumun ekonomik yapısı, aile düzeni, kültürü, yönetim biçimi, nüfusu, dini, ahlak anlayışı sosyal davranışlarımızı şekillendirir. Örneğin; Hangi partiye oy verdiğimiz, eş seçimimiz, yaptığımız meslek , boş zamanları değerlendirme biçimimiz toplumsal koşullardan etkilenir. İnsan davranışları üzerinde toplumsal koşulların etkili olması sosyal davranışın çözümlenmesinde, toplum ve toplumsal yaşamla ilgili olgu ve süreçlerin bilinmesini önemli bir hale getirmiştir. Bu çerçevede sosyoloji daha özel olarak sosyal davranışı açıklamayı amaçlar. Sosyal davranış toplumsal bir bağlamı içeren, diğer insanların davranışlarını içeren ya da çağrıştıran örgütlü insan eylemleri olarak tanımlanabilir. Örneğin; Bir fabrikada çalışan işçilerin veya bir okulda yer alan öğretmenlerin ve öğrencilerin davranışları sosyal davranışlardır.
-
SOSYOLOJİ (Toplum Bilim) Nedir? Toplum yaşamının oluşumunu, koşullarını, işleyişini ve değişimini objektif bir şekilde sosyal bütünlük içerisinde inceleyen bilim dalı olarak bilinen sosyoloji; en genel anlamda, toplum içinde yer alan sosyal grupları, sosyal sınıfları, ekonomik, politik, sosyal, dinsel, ve hukuksal kurumları; nüfusu, örf, adet, değer, norm ve inançları; tüm bunlar arasındaki karşılıklı ilişkileri; tüm bu unsurlardaki değişmeleri inceler ve açıklamaya çalışır. Bunlara ilaveten sosyolojinin içerdiği bilgi oldukça geniş ve farklılaşmış fenomenler alanının geniş bir bölümünü kapsar. Örneğin; aileler, kilise, cami ve mezhepler, yerel ve siyasal birlikler, yerel etnik ve ulusal topluluklar vb. gibi kurumlar içerisinde bireylerin davranışları gibi bireyler arasındaki ilişkilerin kalıpları, kurumlar ve toplulukların işleyişinde yapının ve otoritenin rolü, topluluk ve kurumların gelir ve statü veya saygı ile ilgileri, toplumların tabakalaşması, bireylerin eylemlerinde ve toplulukların, kurumların ve toplumların işleyişinde bilişsel ve normatif inançların rolü gibi... *** Yaşadığımız dünyada, yaşamın gelişimi nasıl sağlandı? Bizim yaşam koşullarımız, anne-babalarımızın ve onların anne-babalarının yaşam koşullarından neden böylesine farklıdır? Gelecekte yaşamsal süreçteki değişmenin alacağı yön nasıl olacaktır? Bunlar ve bunlara benzer sorular, çağcıl entelektüel kültürde oynayacak birincil rolü bulunan bir inceleme alanı olan sosyolojinin temel konularıdır. Sosyoloji; insanların toplumsal yaşamlarının, grupların ve toplumların incelenmesidir. Sosyolojinin ana konusu, toplumdur. Dar anlamıyla sosyoloji; toplumun yapısına, toplumsal kurumlara, toplumsal ilişkilere, sosyal gruplara, kültüre ve bu unsurlardan meydana gelen değişme ve gelişmelere eğilen bir sosyal bilim alanıdır. Sosyolojinin amacı; toplumların değişimini, gelişimini, yapısını araştırmak; yapılan araştırma ve açıklamaların ortaya çıkardığı bilgilere genellemeler yapmaktır. Sosyoloji bire bir olarak fertlere ait sorunlarla ilgilenmez; pozitif bir bilimdir ve toplumun bütünüyle ilgilenir. *** Sosyoloji; “Toplum Bilimi” veya “sosyal olayların bilimi” ya da “Sosyal Örgütlenme ve Sosyal Değişimler Bilimi” olarak da bilinmektedir. Sosyoloji, sosyal hayatımızda var olan sosyal gerçekleri (sosyal hadiseler ve olgular), insanların meydana getirdiği grupları, grupların davranışlarını ve sosyal kurumları olduğu gibi inceleyen pozitif bir sosyal bilim dalıdır. Bir başka ifadeyle, sosyoloji, bir takım varsayımlardan çok; var olan gerçekleri ortaya koymaya çalışan, sosyal gerçeğe eğilen bir bilimdir. Geniş anlamıyla sosyoloji, insanların birbirleriyle kurdukları sosyal münasebetleri, sosyal gruplar, kurumlar ve örgütler arasındaki münasebetleri, toplu eylem, toplu direniş gibi topluluk ve fert davranışlarını, değişik düzeylerde bütün sosyal etkileşim biçimlerini, sosyal yapı özelliklerini ve bu yapıda ortaya çıkabilecek değişme temayüllerini belirli bir yöntem dahilinde inceleyen, sosyal gerçekleri ve süreçleri sistematik ve bilimsel olarak mercek altına alan bir bilim dalıdır. Sosyoloji toplumun aynasıdır. İnsanın, sosyal diye vasıflandırabileceğimiz bütün davranışları, sosyolojinin ilgi alanına girmektedir. Her ne kadar insan ruhuna pek yakın olan ilgi alanlarını, değerleri ve duyguları ihtiva eden sorunları ele alıyorsa da, sosyoloji, bir şeyin iyiliği veya kötülüğü, uygunluğu veya uygunsuzluğu gibi hususlarda yargıda bulunmaktan uzak durmaya, yani tarafsız kalmaya gayret etmektedir.