Zıplanacak içerik

marti_name

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

marti_name tarafından postalanan herşey

  1. uçak babama selam söyle! burda insanın içi acıyor yaw
  2. marti_name şurada bir başlık gönderdi: Şiir Forumu
    Zor günler... benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına kızdığım oldu zamanında ama inandığım da... ömrümde her şarkı, başka bir kapı açtı bu şarkının ardında sen, bu kapının ardındaysa benden önce söylenmiş sözler vardı... seçtiğimiz hayatlar mı bunlar? seçtiklerimiz mi? bunca yokluk, bunca kırıklık, bunca acı... seçtiklerimiz evet! hayat bu sevgilim, çoktan seçmeli senin aşkınsa, bir dönem ödevi... bir şarkı tuttum sevgilim bir kapı açtım ikimize ikimiz, çokmuşuz meğer bu resme kapatmadan bu kapıyı yine de bu yaralar bereler, sanadır, bileler... çok canım yanıyordu, gördüklerimden ve görüceklerimden benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bir tek benim de kanattıklarım vardı elbet ezdiğim kumlar ve geçtiğim yollar hala gölgemi taşıyorlar hani demiştim ya en başında "ne ayrılıklar, ne aşklar, ne başlangıçlar" diye yani, demem o ki, çok zor günler geçirdim vaktiyle bu şarkı sadece benimdi sevgilim ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize yazmışsın ya "onu sevebileceğimi düşünmüştüm" diye işte o günden beri, belki de bu yüzden sadece bu yaralar bereler, sanaydı, bileler göreler aşkımı şahidim gökkubbe...
  3. Nur içinde yatsın Yüce Atam... Atatürk, hayatta bulunduğu onbeş yıllık kısacık Cumhuriyet döneminde Türk toplumunu biçimlendirirken içinde bulunulan toplumsal koşulları hiçe sayan bazı hedefler koymuş, morali yüksek tutmuş,halkı sınırlarının ötesinde bulunan bir yaşamı yakalamaya zorlamıştır. Demokrasi, sanat, bilim, dil bilinci, adalet, halkçılık, devrimcilik, laiklik, bağımsızlık... bazı kimselere hemen olurmuş gibi gelmeye başlamıştır. Atatürk, bu bağlamda efsanevi bir kavrayışla sanatçıyı “Alnında ışığı ilk hisseden insan..” olarak halkımıza tanıtmıştır
  4. marti_name şurada bir başlık gönderdi: Havadan Sudan Konular
    DİJİTAL ATASÖZLERİ >>>> >>>>* Kedi kullanamadığı programa, virüslü der. >>>>* Delinin biri Network'u bozmus, 40 süpervisor >>>>düzeltememis. >>>>* Şifreni söyleme dostuna, o da söyler dostuna. >>>>* Hack'e giden hacklenir. >>>>* Vakitsiz kilitlenen bilgisayar resetlenir. >>>>* Sabrın sonu resettir. >>>>* Yavuz virus, ev sahibinin bilgisayarını kilitler. >>>>* Duvaksız gelin, CD-ROM sürücüsüz PC olmaz. >>>>* Tuşa basmakla klavye eskimez. >>>>* Ummadığın program, makineyi kilitler. >>>>* Dağ dağa kavuşmaz, bilgisayar bilgisayar'a kavuşur. >>>>(Internet olayi). >>>>* Arayan virüsünü de bulur, truva atını da. s>>>>* Virüsünü soylemeyen anti-virüsünü bulamaz. >>>>* Virüs geliyorum demez. >>>>* Virüsle yatan program, kopyasıyla kalkar. >>>>* Virüs gelince back-up'ını aldın mı, 'simdi musait >>>>misiniz ?' diye sormaz. >>>>* Virüsün başı küçükken ezilir. >>>>* Virüs istedi >>>>1 EXE, Allah verdi 2 EXE. >>>>* PC'in var mi derdin var. >>>>* Virüsü an, antivirüsünü hazırla. >>>>* Her virüsün bir program yiyişi vardır. >>>>* Yol sormakla, keyword aramakla bulunur. >>>>* Virüs, ferman dinlemez.
  5. >>19.yüzyılda Almanya'nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir >>yakasında >>Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu. Fransızlar her >>sene >>nehrin Almanlardaki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp >>götürüyorlardı. O >>sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla >>ses >>çıkaramıyorlardı tabi. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı >>Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar. >>Mektupta şöyle demektedir: >>"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden >>alıyorlar. >>Siz >>ki, dünyaya adalet dağıtan bir mparatorluğun sultanı, İslamiyetin >>de >>halifesisiniz. Bizi bu zulümden kurtarın. Asker >>gönderin.Ürünlerimizi >>bu >>sene olsun toplama imkanı sağlayın." >>Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini >>inceleyen >>padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker >>elbisesi >>göndermeyi kafi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri >>elbise >>dolu >>üç çuval yollanır. Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu >>okurlar: "Fransızlar korkak adamlardır. Onlara yeniçeri >>göndermemize >>gerek >>yoktur.Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kafidir. Çuval içindeki >>Osmanlı >>askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin >>görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu >>kafidir." >>Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. >>Hasat >>vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında >>dolaşmaya >>başlarlar. Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanların sevinç >>çığlıkları >>atmalarına sebep olur:"Osmanlılardan imdat geldiğini düşünen >>Fransızlar, >>korkudan >>köylerini de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. >>Mahsulünüzü >>rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."Bu olay, >>Mülhaymlıların >>gönüllerinde taht kurmustur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, >>daha >>sonra >>Mülhaym'a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar. >>Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar.Ayrıca, halen >>olayın >>yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip hadiseyi temsilen >>kutlarlar. >>Bu olay Osmanlı'nın sadece bir yeniçeri kıyafetiyle Almanları >>Fransızların >>elinden ve talanından nasıl kurtardığını gösteren maziden elmas bir >>tablo >>olarak kalmaktadır... Bir de şimdi ki Türkiye ye bakın, bizi ne >>hale >>getirmişler, bizi yönetenler..
  6. ezginin günlüğü'nün dargın mıyız albümünden bir hüsnü arkan şarkısı. YARALI KUŞ "kanatlandı uçtu gitti yaralı kuş gibi ömrüm gel geceme yanıver babacım, ışıksız bu gönlüm tutuşsun bahçemizde zaman karışsın günler geceler içimin kuytususun aman aman güllerin uykususun bir sevda türküsüsün, söyle viran olayım bırakma ellerimi aman aman ağlarım çocuk gibi dışarda kuş sesleri, sen kaybol ben bulayım bir kuş ol da konuver babacım, iğde dallarına serin bir bahar sabahı yemyeşil dünya bitmesin sürsün bu rüya uykumuz ta haşre kadar"
  7. GELEN BENİM pınarından özgürlüğün al bir yudum çek bir soluk rüzgârından sevdamızın seni benden ne bu kapı ne bu duvar ayıracak seni bu kara kara gelen ölüm gelir bir el kırar birgün kapıları karanlığın bahçesinde açar gülüm
  8. marti_name şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Türk Halk - Özgün - Protest Müzik
    deli kuşla sohbet ettik bu sabah havadan sudan bana senden ellerinden söz etti hiç durmadan gözüm sabır çiçeğine takıldı gece büyümüş kalktım su verdim fısıldadım küçük bir sır verdim deli kuşun dedikleri bir bir aklımda bana bir şal almışsın salı pazarından gözlerime pek yakışırmış gözlerime pek yakışırmış gözlerinin aradığı yalnız ben olayım deli kuşla sohbet ettik bu sabah havadan sudan bana senden gözlerinden söz etti hiç durmadan biraz susup yüreğini dinledim hüzün sarmış sevdim okşadım fısıldadım usulca okşadım fısıldadım,sevdim okşadım adalarda çay içmişsiniz birlikte dalıp gitmişsin istanbula doğru gözlerinde keder varmış gözlerinde keder varmış gözlerinin aradığı yalnız ben olayım..
  9. marti_name şurada cevap verdi: marti_name başlık Şiir Forumu
    hiçbir yerinde yok asaletin ibresi sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan bir eski büyük şairmiş gibi aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından. hiçbir yerde yok asaletin ibresi bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen bir doğru sözünde belki..... saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında ve kokusunda çiçeklerinin kanireşin elbet şiir olacak şairin tesellisi ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların yazana değilse bile okuyana faydalı bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen o da üzülmüş aynı benim gibi .... benimki daha acıklı değil onunkinden, fiyakalı değil onun acısı benimkinden sade güzel olan kelimeler.. sade kelimeler... kelimeler.... sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık bîr elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde bırak yoluma gideyim bildiğimce yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler.... eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan içinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git lazımsa eğer... işte orada duruyor... ağzımın bir yerinde... almak ister misin dilini sokup aklıma sana ait olan herşeyi bir nefeste bir göz yumma anında bîr soğuk telefon konuşmasında geri alabilir misin ? seni benden geri alabilir misin? kovabilir misin beni senden? sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin?
  10. marti_name şurada bir başlık gönderdi: Şiir Forumu
    // 1967 yılında hakkari'de doğan yılmaz erdoğan ilk, orta ve lise öğrenimini ankara'da tamamladı. itü inşaat mühendisliğini kazandı fakat ağır basan tiyatro tutkusu eğitimini yarıda bırakmasına neden oldu. tiyatroya ferhan şensoy'un "nöbetçi tiyatrosu"nda başladı, daha sonra levent kırca'nın "olacak o kadar" adlı televizyon programında başyazar olarak görev yaptı. trt'de yayınlanan "umut taksi" adlı diziyi yazdı ve bu dizide oyuncu olarak rol aldı. tiyatroda dolu dizgin giden erdoğan daha sonra türkiye'nin en büyük oyuncu kadrosuna sahip olan "gereği düşünüldü" isimli oyunu yazdı; bu oyun 4 yıl kapalı gişe oynadı. bu oyundan sonra tiyatro çalışmalarına yasemin yalçın tiyatrosu'nda başlayan yılmaz erdoğan "haşlama taşlama" ve yine bu tiyatroda 5 yıl sahnelenen "kadınlık bizde kalsın" adlı oyunları yazdı. yılmaz erdoğan tiyatro yaşamına bundan sonra ortağı necati akpınar ile birlikte kurduğu beşiktaş kültür merkezi'nde devam etti. burada yine başrollerini demet akbağ ile paylaştığı "bir demet tiyatro" adlı diziyi yazdı. "otogargara" ise son olarak yazdığı müzikaldi ve tiyatro severlerin yoğun ilgisiyle 4 yıl kapalı gişe oynadı. bu arada son iki yıldır yine kendisinin yazdığı ve oynadığı tek kişilik "cebimdeki kelimeler" adlı oyunu beşiktaş kültür merkezi'nde sahnelendi. ilk albümü "kayıp kentin yakışıklısı`'nda 'soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam.' diyen tiyatro dünyasının önemli isimlerinden, küçük büyük herkesin 'mükremin abi'si yılmaz erdoğan'ın "kayıp kentin yakışıklısı" adlı bir şiir kaseti prestij müzik etiketiyle müzik marketlerde yerini aldı. bu albüm yılmaz erdoğan'ın yazdığı 17 şiirden ve bu şiirlere eşlik eden metin kalender, nizamettin ariç ve ali aykaç'ın bestelediği ezgilerden oluşuyor. erdoğan'ın şiirleri aşkı, sevdayı, korkuyu ve çocukluğunu geride bırakışını anlatıyor. erdoğan'ın albümünde şiirler türk sanat müziği'nden örnekler, türküler etnik müzikler gibi geniş bir müzik yelpazesi eşlik ediyor ve sanatçının kendi sesinden kısa bir türkü de bulunuyor. yılmaz erdoğan'ın bu ilk şiir albümünün yönetmenliğini metin kalender üstlendi. kaset piyasaya çıkışının ilk haftasında 100.000'lik satış tirajına ulaştı ve şiir albümleri kategorisinde önemli bir yer edindi. erdoğan'ın zekice ve nice motiflerle işlenmiş, kendine özgü üslubuyla yazdığı hüzün ağırlıklı şiirleri dinleyenleri yoğun bir duygu karmaşasına sürükleyecek
  11. Bir müşteri internete erişme konusunda birtakım sıkıntılar yaşıyor: * Çağrı merkezi:* *Doğru şifreyi girdiğinize emin misiniz?** Müşteri:* Evet eminim. Hatta bunu bir arkadaşımdan gördüm.* Çağrı merkezi:* *Peki bana şifrenizin ne olduğunu söyleyebilir misiniz? ** Müşteri: *Beş tane küçük yıldız ********** *Çağrı merkezi: **Ne çeşit bir bilgisayar kullanıyorsunuz? ** Müşteri: *Beyaz ! *********** *Müşteri: *Merhaba, ben Kamil. Bilgisayarımın disket girişinde disket takıldı kaldı, dışarı çıkaramıyorum.* Çağrı merkezi: **Dışarı çıkarmak için gerekli olan düğmeye bastınız mı? ** Müşteri: *Evet bastım ama hâlâ çıkmıyor. * Çağrı merkezi: **Bu durum pek iyi gözükmüyor, not almam lazım. ** Müşteri: *Aa. Bir saniye. Disketi daha takmamışım, hâlâ masamın üzerinde duruyor. Pardon... ******** *Çağrı merkezi: **Bilgisayarınızın ekranında sol tarafta bulunan 'Bilgisayarım' ikonuna tıklar mısınız? ** Müşteri: *Sizin solunuz mu benimki mi? ******** *Çağrı merkezi: **İyi günler. Yardımcı olabilir miyim? ** Müşteri: *Merhaba, bilgisayarımdan çıktı alamıyorum.* Çağrı merkezi: **Ok, şimdi 'başlat'a basar mısınız ve. ** Müşteri: *Bana teknik bilgiler söylemekten vazgeçin, ben Bill Gates değilim! ********* *Müşteri: *İyi günler, yine ben Kamil. Bilgisayarımdan çıktı alamıyorum. Her seferinde tekrar deniyorum, ama karşıma 'Yazıcıyı göremiyor' şeklinde bir yazı çıkıyor. Yazıcıyı monitörün önüne kadar getirdim hala göremediğini söylüyor. ******** *Müşteri: *Kırmızı renkte baskı alma konusunda bir problem yaşıyorum.* Çağrı merkezi: **Renkli baskı *alabilen bir yazıcıya sahip misiniz?* Müşteri: *Aaaahh. Teşekkür ederim. ********* *Müşteri: *Klavyem çalışmıyor.* Çağrı merkezi:* *Bilgisayara bağlı olduğ *undan emin misiniz?* Müşteri: *Hayır, bilgisayarın arkasına ulaşamıyorum.* Çağrı merkezi: **O zaman klavyenizi elinize alın ve 10 adım geri gidin. ** Müşteri: *Ok* Çağrı merkezi: **Klavye sizle birlikte geliyor mu? ** Müşteri: *Evet.* Çağrı merkezi: **Bu klavyenizin bilgisayara bağlı olmadığı nı gösterir. Başka bir klavye var mı? ** Müşteri: *Evet, burada bir adet daha var. Aaah, bu çalışıyor. ************* *Çağrı merkezi: **Şifreniz, küçük harfle 'a' büyük harfle 'V' ve 7 rakamı ** Müşteri: *7 de büyük harfle mi yazılacak? **************** *Müşteri: *Büyük bir problemim var. Bir arkadaşım bilgisayarıma ekran koruyucusu koydu ama ne zaman mouse'u hareket ettirirsem ekran koruyucum ortadan kayboluyor. *********** *Çağrı merkezi: **İyi günler, nasıl yardımcı olabilirim? ** Müşteri: *Hayatımda ilk kez bir e-posta yazıyorum. * Çağrı merkezi: **Ok, sorun nedir? ** Müşteri: *E-posta adresini yazarken 'a' harfini buldum ama nasıl yuvarlak içine alacağımı bilmiyorum. * Çağrı merkezi: *__________! J *Müşteri:* N'ooldu ?
  12. yaşa be golgi benim aklıma gelmeyeni yazmışsın tşk ederim...
  13. KIIYISI DENİZ işte sana konuşan biri dilsiz ve dudaksız durmadan koşan biri elsiz, ayaksız böyle koşup durmak senin neyine gerek boşlukta ayaksız yürümek gökteki ay gibi ben bir denizim, ben bir denizim kendi içinde taşan ben bir denizim uçsuz bucaksız kıyısız, hür bir deniz
  14. marti_name şurada bir başlık gönderdi: Müzik - Müzikle ilgili herşey
    henüz daha 17 yaşındayken çıkardığı the violin player adlı albümü ile 3,5 milyonluk bir satışa ulaşan singapur asıllı ingiliz kemanist. garip bir tesadüf olsa gerek söz konusu kızımız klasik keman ustası niccolo paganini ile aynı tarihte doğmustur. guzel caliyo da panik atak midir, hap alip enerji patlamasi mi yasiyodur nedir, habire hoplayip zipliyo, tepiniyo falan yerinde duramiyo hatun bi turlu diskografi: the violin player (1995) the classical album 1 (1996) the classical album 2 (1997) storm (1997) the original four seasons and the devil's trill sonata (1998) subject to change (2001) -- benim favorimdir kendisi. ve takip edemediğim bir dolu best of. i feel lovein 4 remixli single versiyonu da mevcuttur memleketimizde. 3 yaşından beri piyano, 5 yaşından beri keman çalmakta arada şarkı da söylemekte
  15. size bu konu hakkında cvp vermicem
  16. şewwal apla ben taaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa Ereğlideyim çekmiyo o istasyonlar burda slowu gece dinlerim ben.sabah sabah slow olmaz ki ben sabah akşam duygulanan birisiyim şimdi düşünsene sabah otobüstesin yarı uyuyorsun ve duygulanıyosun ağlasan deli derler ağlamasan olmaz kötü bi durum bence
  17. marti_name şurada cevap verdi: şilan başlık Şiir Forumu
    mavi gözlü dev,minnacik kadin ve hanimelleri o mavi gözlü bir devdi, minnacık bir kadın sevdi, kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev, bir dev gibi seviyordu dev, ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin. o mavi gözlü bir devdi. minnacık bir kadın sevdi. mini minnacıktı kadın. rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. ve elveda ! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruliiii hanımeli açan eve. şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan ev.. nazim hikmet ran
  18. LONDRA - İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Independent gazetesi, paylaşılamayan su kaynakları nedeniyle çıkabilecek çatışmaları manşetine taşıdı. ‘Su savaşları’ başlıklı yazıda, dünyanın gelecekte karşı karşıya kalacağı çatışmalara dikkat çekildi. Küresel ısınma, hızla artan nüfus ve kirlenme nedeniyle dünyanın kullanılabilir su kaynaklarının giderek azaldığına dikkat çeken Independent, gelecekte suyun petrol ve altın kadar değerli olacağını vurguluyor. Gazeteye göre, gelecekte devletler su yüzünden birbirleriyle savaşa girmekten kaçınmayacak. Gazete, su kaynaklarının kullanımı konusunda büyük bir adaletsizlik olduğuna, bu durumun ihtilafları artıracağına dikkat çekti. Bir ABD’li günde ortamala 500, bir İngiliz ise 200 litre su kullanırken, bazı Afrika ülkelerinde kişi başına düşen günlük su miktarı 10 litreyi bile bulmuyor. Su da petrol gibi küresel olarak adaletsiz dağılmış durumda. Kimi ulus devletler su zengini iken, kimileri ise kuraklık bölgesinde. TÜRKİYE DE RİSKLİ BÖLGEDE Gezegenin üçte ikisini oluşturan suyun yüzde 97.5’i tuzlu olduğu için insanlar tarafından kullanılamıyor. Tuzlu suyu içilebilir suya çevirmek son derece maliyetli. Kullanılabilir su bu kadar az olunca, su kaynaklarının bulunduğu noktalar daha da kritik hale geliyor. Independent, çatışma riski taşıyan su havzaları arasında Türkiye’yi sayıyor. Türkiye’nin, Fırat Nehri üzerinde inşa ettiği baraj nedeniyle geçmişte Suriye ile sıkıntılar yaşadığını hatırlatan gazete, gelecekte de benzer sorunlar yaşanabileceği öngörüsünde bulunuyor. ÜRDÜN, BRAMAPUTRA, GANJ VE NİL IRMAKLARI İsrail, Ürdün ve Filistin arasındaki Ürdün Irmağı problemi, dünyanın en kalabalık nüfusü ve ordularına sahip ülkeleri Çin ve Hindistan’ın Bramaputra Nehri üzerindeki anlaşmazlıkları; Ganj Nehri nedeniyle Hindistan ve Bangladeş’in uzlaşmazlıkları; Etiyopya ve Mısır’ın Nil Nehri ihtilafı da gazetenin çatışma tehlikesine dikkat çektiği yerler arasında buluyor.
  19. Çikolatayı sevenlere “iyi haber” var. Öncekiler bir yana, ABD’de yapılan son araştırma, çikolatanın yüksek tansiyonu önlediğini ortaya koydu... 10 yıl süren araştırmada Hollanda’da yaşayan 65 yaşın üzerindeki 470 sağlıklı kişinin yeme alışkanlıkları takip edildi. Çalışma sonucu daha çok çikolata ile çikolatanın hammaddesi kakao tüketen kişilerde daha az tansiyon görüldüğü ve böylece ölüm riskinin yüzde 50 oranında azaldığı belirlendi. Ama yine de uzmanlar çikolata tüketiminin aşırı olmamasını ve bitter çikolata olarak tabir edilen, siyah çikolataların tercih edilmesini öğütlüyor. Uzmanlar ayrıca bu sonucun deneklerin beslenme alışkanlıkları ve egzersizle de açıklanabileceğini belirtiyor: Uzmanlar son olarak, “insanlara gidin istediğiniz kadar çikolata yiyin demek, çok sorumsuz bir açıklama olur. Çikolatada yağ var ve bu yağ kolestrolünü artırır. Doğru çikolatayı seçmezseniz bu kalbiniz için kötü olabilir” uyarısında bulundular.
  20. marti_name şurada bir başlık gönderdi: Roman Forumu
    2. dunya savası oncesinde yasanmıs olan bir aşkı anlatan kitap .tarihi onemi ise halkevlerinin işlevini anlatmasıdır. yazarı :fatma gurel arka kapak : 'batmakta olan sonbahar güneşinin aydınlattığı ağaçlar, dar sokaklar ve renk renk evler, hepsi bana çok güzel göründü.... eğer yaşadığımız günlere değer kazandıran, anlam katan bir ülkümüz varsa, ona ulaşmak için yürüdüğümüz yollar, hatta zahmetli yürüyüşler bile bize bir mutluluk sunarlar.' cumhuriyetimizin gençlik yıllarıydı. tüm yurtta umut yüklü, ılık bahar rüzgarları esiyordu. çalışkan, yurtsever aydınlar, umutlar gerçek olsun diye uğraşıyorlardı. bu kitap 1936 yılında yaşanmış büyük bir aşkın ve o coşkunun romanı...
  21. marti_name şurada bir başlık gönderdi: Müzik - Müzikle ilgili herşey
    insanın kendi içine dönmek istediği anlarda kendisini bulmasını ve keşfetmesini sağlayan, sözlerin kifayetsizliğini aşikar eden enstrümantal müziğin yaratıcısı grup. en önemli üyeleri şenol filiz ve birol yayla'dır. ilk albümleri 1992'de çıkan yansımalar, sonrakiler ise bab-ı esrar ve serzeniş'tir. bir çok yerde fon müziği olarak kullanılan parçaları ney ve gitarın birlikteliği baz alınarak yapılmıştır ve türk müziği motifleri içermektedir. içinizde başlattığınız yolculuğun sizi bilmediğiniz yerlere götürmesine yardımcı olacak parçaları bulabilirsiniz onların müziğini dinleyerek.
  22. muammer ketencoglu, 1986 yilina kadar populer muzikle ugrasti. baslangicta cagdas yunan muzigi (laika) ve rebetika ile baslayan bu ilgi, yillar icinde genisleyerek balkan muzigi agirlikli bir temele dayandi. ozellikle 1989'dan sonra folklor arastirmalari uzerine yogunlasti. akademik nitelikli olmaktan cok, dikkatli bir arastirmaci duyarliligiyla yuruttugu bu calismalarla hem kendi repertuvarini zenginlestirdi, hem de dunyanin dort bir yanindan muzik ve belge iceren cok kapsamli bir arsiv yaratti.
  23. benim favorilerim oynak türküler BURÇAK TARLASI sabahtan kalktım, ezan sesi var ezan sesi değil, burçak yası var bakın şu deyyusun kaç tarlası var aman ne zor imiş burçak yolması burçak tarlasında gelin olması eğdirme fesini kalkar giderim evini başına yıkar da giderim elimi salladım değdi dikene inkisar eyledim burçak ekene ilahi kaynana ömrün tükene
  24. iki kulağından birini çalsam duymaz iki yakasından tutsam çeksem ne yorganı oyalı bir küçük mendil bilmez aşkı getirsem üstüne sersem ne yak bahçemi, ateşe at beni baharı bekliyor içimdeki deli aşktı, geçti içimizden duydun mu karanfiller açmış yakasında bu nasıl dünya, kaybedene sordun mu korku yazmaz aşkın kitabında yak bahçemi, ateşe at beni baharı bekliyor içimdeki deli kime dönsün bu yaralı turna hangi zaman, hangi yurda mansur'un canı uykuda, güle dönsün bir gün bir ışık düşer geceye bir papağan kanat açar canların canı uykuda, güle dönsün bir düş gördüm, hayra yoran kul yok mu aklımı koydum, kaybettim oyunda can pazarında kırk gül sattım, çok mu birini gördüm yarin yakasında yak bahçemi, ateşe at beni baharı bekliyor içimdeki deli
  25. marti_name şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Gazete Haberleri Paylaşımı
    ataol behramoğlu şiiri.. BEBEKLERİN ULUSU YOK ilk kez yurdumdan uzakta yaşasım bu duyguyu bebeklerin ulusu yok başlarını tutuşları aynı bakarken gözlerinde aynı merak ağlarken aynı seslerinin tonu bebekler, çiçeği insanlığımızın güllerin en hası, en goncası sarışın bir ışık parçası kimi kimi kapkara üzüm tanesi babalar, çıkarmayın onları akıldan analar, koruyun bebeklerinizi susturun susturun söyletmeyin savaştan, yıkımdan söz ederse biri bırakalım sevdayla büyüsünler serpilip gelişsinler fidan gibi senin benim hiç kimsenin değil onlar bütün bir yeryüzünündür onlar bütün insanlığın gözbebeği ilk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu bebeklerin ulusu yok bebekler, çiçieği insanlığımızın ve geleceğimizin biricik umudu ataol behramoğlu şiiri.. ilk kez yurdumdan uzakta yaşasım bu duyguyu bebeklerin ulusu yok başlarını tutuşları aynı bakarken gözlerinde aynı merak ağlarken aynı seslerinin tonu bebekler, çiçeği insanlığımızın güllerin en hası, en goncası sarışın bir ışık parçası kimi kimi kapkara üzüm tanesi babalar, çıkarmayın onları akıldan analar, koruyun bebeklerinizi susturun susturun söyletmeyin savaştan, yıkımdan söz ederse biri bırakalım sevdayla büyüsünler serpilip gelişsinler fidan gibi senin benim hiç kimsenin değil onlar bütün bir yeryüzünündür onlar bütün insanlığın gözbebeği ilk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu bebeklerin ulusu yok bebekler, çiçieği insanlığımızın ve geleceğimizin biricik umudu

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.