Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

sevgi-bjk

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    48
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sevgi-bjk Hakkında

  • Doğum Günü 09-12-1982

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Kadın
  • Yer
    Kayseri
  • İlgi Alanları
    Edebiyat, Din, Felsefe, Müzik, Astroloji ve Futbol :)

sevgi-bjk - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti

Son Rozetler

2

İçerik İtibarınız

  1. sevgi-bjk doğum gününüz kutlu olsun!

  2. sevgi-bjk doğum gününüz kutlu olsun!

  3. sevgi-bjk doğum gününüz kutlu olsun!

  4. sevgi-bjk doğum gününüz kutlu olsun!

  5. sevgi-bjk doğum gününüz kutlu olsun!

  6. sevgi-bjk

    serzeniş

    şimdi kimler için üzüldüğümü düşünüyorumda, şu yüreği çıkarıp atmak geliyor içimden. Kendime olan kızgınlığım onlara olan sevgimden hep nedense daha fazla. Umutlarımı bir adım öteye taşımak için onlara yüklediğim anlam, onların yüreklerinden çok daha ağırdı. Ya onlar bu yolun yabancısıydı yada ben bu yolda kime güvenip kime güvenmeyeceğimi bilemeyecek kadar acemi! Artık bu yolu benimde yüreğim kaldırmıyor ve içi karmakarışık. Benden güven duygusunu aldıklarından beri her türlü sahteliğin üstüne tüm acılarımı kusasım geliyor.. Kafası hep dolu olmalı bu zamanlarda yürekli insanların. yoksa içinden sürekli haykıran ve her haksızlığa , her vefasızlığa uğradığında daha da yükselen o iç sesini nasıl bastırabilirsin ki "cevap vermeye değmez" deriz susarız.. " sevgimize layık değil" deriz susarız.. "terk ettiyse o kaybetti" deriz yine susarız.. ve yürek susunca göz yaşlanır, tuzu dili yakar, gecikmiş her söz yaşlanır..susmak çare değil ki ama yürek konuşsa neye yarar kendine muhatap bulamadıktan sonra.....
  7. Yaptığım yanlışlar için pişman değilim, tek pişmanlığım; yanlış insanlar için yaptığım doğrular..!

  8. sevgi-bjk

    Ayrılık da aşk gibiydi

    bi solukta okudum harika bir yazı her satırında kendimden bişeyler gördüm hatta kendime itiraf edemediğim duygularla yüzleştim teşekkürler deniz kızı
  9. sevgi-bjk doğum gününüz kutlu olsun!

  10. sevgi-bjk

    Ben Seni Hala....

    hem çok yakın hemde çok uzak aşk ne büyük bir ikilem
  11. sevgi-bjk

    Ben Seni Hala....

    Ben Seni Hala.... Hasret kalbimden vururken, resmin karşımda duruyor... Gözümde tüterken yüzün, bütün fotoğraflarda gülümsüyorsun. Zaten, hep gülümsemez miyiz; bazen gerçek, bazen sahte... Belki, bir gün birisi özlemle baktığında, mutlu hatırlasın isteriz. Gelip de geçtiğimizin her zaman bilincindeyizdir de, çok ender fark ederiz. Ölümle yüzleşene dek, hayat karmaşasında tüketilir günlerimiz. Kalan oluncaya dek, daha çok üzülürdüm yitenler için... Yine de ölen için, daha zor olmalı ölmek... Zaten kolay olsaydı, çoktan bırakmış olurdum hayatın yakasını; her gece kapımı çalmasın diye hasret... Kulaklarımda çınlamasın diye sesin... Her gün, tekrar tekrar sevmeyeyim diye seni... Ve her gece, yanmasın diye içim... Ardından bakarken yüreğime akan yaşlar, sapsarı bir gül düşürdü toprağıma. Dikenleri kanatsa da zaman zaman, kokusu her dem taze... Kaybettiğim her şeyle anlam kazanan hayat; o ilk anda, yine düştü gözümden... Ve bir gün yine yüceldi; üstelik sen dönmeden. Kayan her yıldızla buğulanan gözlerim, umudu arıyordu; doğan her güneşte, gülümseyen her yüzde... Bir gün, aynada çıktı karşıma... Şaşırmadım görünce. Böyle öğretmişti hayat; düştükçe kalkmalı, kim ölse yaşamalıydık! Ben de yaşadım! Gel gör ki, sen hala: Ardından ağıtlar yazdığım; Yokluğuna methiyeler düzdüğümsün. Bir bahar sabahı kolsuz kanatsız bırakan, Bir yangın yerinde sarı bir gül unutansın. Sen, Rüyalarda bile görüşemediğim; Her zaman yüreğimdeyken, erişemediğimsin! Sen hayatı ilk reddeden, Ölümle ilk yüzleşensin... Kendimi, hep beklerken bulduğum gelmeyenim; Asla dönmeyecek olan gidenimsin! Sen, Sevinci kalabalık, kederi yalnız; Yüreği hüzünlü, gözleri yaşsız; Hep batarken rastladığım güneşimsin. Eski bir vazoda kurumuş sarı güller, Sarı bir defterde solmuş şiirlersin... Sen sadece dünümsün; bugünüm, yarınım değil. Ama, Dünde kalmak istemezsin bilirim. Seni hatırlatıp durur; gittin gideli yüreğim! Ne yazsam anlatamaz; sana olan özlemimi, sana olan sevgimi... Bilmem son sözlerim; bana yaptığı gibi, seni de titretir mi? Gülleri sarı severim; toprağı ıslak... Türküleri yanık, şiirleri hoyrat! Havayı nemsiz, çayı demsiz... Bir seni olduğun gibi, Bir seni her şeye rağmen, Bir seni, hala!... Ümit Yaşar Oğuzcan
  12. serçe kadar yüreğimin, gökyüzü kadar sancısı var..!!

    1. Admin

      Admin

      Yüreğini gökyüzü kadar yapmaya çalış... :)

  13. sevgi-bjk

    nefsime mektup..

    rica ederim arkadaşlar
  14. sevgi-bjk

    nefsime mektup..

    nefsime mektup Yıllardır beni uyuttun. Hep yarına bıraka bıraka koca bir ömür heder oldu. Gecelerim teheccütsüz heyecansız gündüzlerim semeresiz başarısız geçti. Acaba yarın yarın diye uyuttuğun yarınlarımı, meçhul bir yarında nasıl doldurabileceksin? Ne zaman beni çevreleyen basitliklerle bağımlılıklara civciv misali küçük bir darbe vurup hür dünyaya açılmak istesem, granitten dağlar gibi karşıma dikildin. Olmadık isteklerle beni kandırdın. Bitmeyen isteklerle beni aldattın. Yıllardır taam (yemek), kelam (konuşma) menam (uyku) hapisanesinde, inim inim inlettin, ızdıraplarımı, bana ney gibi dinlettin. İrademi, rehavet, meskenet zincirleriyle sımsıkı sardın. Bana sunulan saat altınlarını değerlendiremedin. Hepsini badi heva zayı ettin. Kimbilir, içinde ne hediyeler saklayan günlerin ve ayların zarfını açamama bile müsaade etmedin. Hepsi boşa gitti. İçlerinde neler sakladığını anlayamadan. Söyler misin; ALLAH aşkına, senin yaşayan bir cenazeden ne farkın var? İnsan süresini ağlaya ağlaya okudun. Ama o muhteşem sarayın kapılarını bir türlü aralayamadın. Kendini, kendi çevreni tanıdığın kadar tanıyamadın. Kendi içinde kendine yabancı kaldın. Kendi kendine hapishane yaptın. Fetih süresini okudun, bırak dışarıyı, içinde bir tek fetih bile yapamadın. Konuşma, yemek, uyku esaretinden kurtulamadın. İradeni feth edemedin. Namazla cenneti takas etmeyi çalıştın, ayetleri bir teyp gibi ezberledin amma uyguladıkların hep adetlerin oldu. Peygamberimizin saçlarını ağartan Hud süresiyle karanlık gecelerin bir türlü aydınlatamadın. Gayreti hep birilerinden bekledin. Senin de birileri olduğunu hep unuttun. Bir fikir uğruna hayatı hakir gören peygamberlerin hayatını, uzun kış gecelerinde kıssa niyetiyle okudun. Fakat hayatındaki kışları, bir türlü baharlara çeviremedin. Çünkü onları anlayamadın. Yusuf'u düşündün mü hiç? Kuyu diplerini sultanlığa sıçrama rampası yaptığını, hapishaneleri nasıl medreseye çevirdiğini anlayabildin mi? Dünya ve içindeki her şey ayaklarının ucundayken hayatı istihkar edip ölümü özlemesini anlayabildin mi? Anlayamadın evet anlayamadın... Onun içindir ki Yusuf'ta boğulan dünyada, boğulmak üzere ölüm çığlıkları atıyorsun. Ateşler içindeki İbrahim'in ateşleri bir baharistana çevirdiğini, bıçak altındaki İsmail'in yeniden doğduğunu, Sefine-i Nuh'u batırmak isteyen tufanların ancak sahili selametle çıkmasına hizmet ettiğini suikastlar içinde İsa'nın, denizler ortasında Musa'nın nasıl vuslata erdiğini anlayabildin mi? Anlayamadın... Ya çelikten duvarlara çarpmış gibi bir örümcek ağı karşısında beyinleri dumura uğrayan müşriklerin düştüğü perişan halde yatan gizli hikmeti çözebildin mi? Bir gergef gibi ömrünün her anın çile yumağıyla dokuyan Hz. Muhammed (S.A.V) "Ümmetim" derken sen nefsim dedin. O davam derken sen hevam dedin. O davasını yüceltirken sen hevanda cüceleştin. Onun çağları peşinden sürükleyen davasından ne yazık ki kala kala sarığı, sakalı, tesbihi, umresi, namazı kaldı. Ne yazık ki; onları da bir türlü anlayamadın. Kokularla süslediğin sakalın ruhunu, ruhunla mecz edemedin. Dolayısıyla sakallı çocuk olmaktan kurtulamadın! Başındaki sarık beyaz kefenin iken, yastığının altındaki ölümü çok uzaklarda zannettin. Dünyanın oyuncaklarıyla evcilik oynarken, dünyanın elinde, oyuncaklaştığının farkında bile olamadın. Bir adet halinde getirdiğin beş vakit namazın aynı safta omuz omuza namaz kıldığın kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı. Kalbine gözüne kulaklarına el ve ayaklarına tutturamadığın oruçların sadece midene münhasır kaldı. Oruç tuttuğunu zannettin amma, aç kaldığını anlayamadın. Başına taç ettiğin başörtüsü sadece başını örtebildi. Başının altındakiler ne yazık ki başörtüsünden nasibini alamadı. Çünkü başörtüsünü takva örtüsüyle birlikte örtmedin. Gözlerin, kalbin ve duyguların çıplak kaldı. Kendini fark ettirebilmek için aynanın karşısında çeşit çeşit kılıklara girdin. Yapmacık gülüşlerle, hırsızlama bakışlarla başkalarının duygularını çalmaktan utanmadın. Ruhunun çığlıklarına bedel sen gülüyordun. Düştüğünü ve düşürdüklerini anlayamadın. Burnunun dibindeki farzları görmezden gelip, sünnet diye diye defalarca umreye gittin. Kabe'yi tavaf ettin. Yeryüzündeki iki milyar Müslüman'ın sadece kemmiyet olduğunu, bir keyfiyet olmadığını hiç düşündün mü? Düşündün mü binlerce birilerimiz varken nasıl ayrı kaldığımızı nasıl parçalandığımızı. Aynı camii de birlikte namaz kıldığın kardeşinin fakr-u zaruretini görmezden geldin. Onu ihtiyaçları pençesinde kıvranırken, zevkle seyrettin. O kuşların dondurucu soğuklarını kemiklerinde ısıtırken, sen buğulu camların arkasında tesbih çekiyordun. Dünya cennet kevserlerine denk bir lezzeti, kardeşinin acılarını dindirme lezzetini tadamadın. O lezzeti falan duayı şu kadar okuyarak alacağını zannettin. Aldandın... Elindeki elmasları birkaç şekerlemeye değişen ahmak çocukları gibi aldandın. Hani hepimiz mümindik, hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı. Hani şarkta bir müminin ayağına diken batsa, garptaki mümin rahatsız olacaktı. Hani bir mümin öldüğü zaman, sema ve arz onun ölümüne gözyaşı dökerdi. Hani mümin yeryüzünün zinetiydi. Hani müminler bir vücudun azaları gibiydi. Hani göz ağrısa, bütün vücud o acıyı içinde hissedecekti. Hani Hz. Ebubekir'in teslimiyeti? Hani Hz. Ömer'in destanlaşan adaleti? Hani Hz.Osman'ın dillerden düşmeyen hayası? Hani Abdurrahman gibi zenginler? Hani Ebuzer gibi fakirler, Hani Ensar Muhacır gibi kardeşlikte yarışanlar nerede, nerede hani? Anlayamadın… Ne yazık ki bunları anlayamadın! Anla artık!... Ne olur anla! Anla ki, cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil! Anla ki; cennete giden yol asfaltla döşenmemiş! Anla ki; bedelini ödemediğin hiçbir şeye sahip olamazsın! Anla ki; dünyayı bize bizler zindan ediyoruz… ihmallerimiz, enaniyetimiz, samimiyetsizliğimiz ... Anla ki; Eyüp gibi sabır erbaini doldurmadan, Yusuf gibi kuyu diplerinde yıllarca çile çekmeden, Yakuplar gibi gözlerini hasrete kurban etmeden ,olmaz! Anla ki; İsmail'ler gibi bıçak altına yatmadan, İbrahimler gibi YA ALLAH deyip kendine ateşlere atmadan olmaz. Sefine-i Nuh gibi tufanları yara yara hedeflere gitmeden olmaz! Ve Anla ki; bir ömür boyu gözyaşlarını ceyhun edip alın teriyle mecz ederek ümmeti için an be an, dem be dem, çile çeken Hz. MUHAMMED (s.a.v.) gibi çekmeden olmaz! Ve şunu anla ki; Başkalarının hayata Aşık olduğu kadar Ölüme Aşık olmadan Olmaz
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.