
cibikli
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
13 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
cibikli tarafından postalanan herşey
-
israil,alkanaga ve dayı..bu üç ziyaretçin ayrı kaplarda aynı lezzeteki SU,yu taşıyor..sen hangi bahçenin gülüsün CAN..
:)
-
İnsan bedeninde yaratmak, görmektir. Gören göz bir şekilde akıl ile bütünleşmiş ise Tanrıdan sonra bedende yaratma başlar. Bu dünyada hiçbir hayvanat ve hiçbirşey akis halini göremez. Onlar hisseder. Bir tek insan akis halini görebilir, şekillendirir ve bilir. Onları rengarenk görende insandır. Onlara, onlarda şekil ve mekan verende insandır. Allahın yeryüzündeki tek temsilcisi de insandır. Yeryüzünde yaşayan insanoğulları(İNSAN olmaya aday) birbirlerinin halkalarıdır, birbirinden çoğalmışlardır. Doğmamışlardır daha... doğmak başka birşey olsa gerek Bir bedende can bulan-halk olan-çoğalan güruhtan İNSAN vasıflarına ulaşanlarda olacak ulaşamayanlarda. Bu sıratı geçenlerde olacak, geçemeyenlerde Uyuyanlarda olacak, uyananlarda Daha İNSAN'ın yaratılma süreci bitmedi, sonlanmadı, yaratılma devam ediyor...
-
Görmek, birebir gerçeğe bakmak olup, mesafenin kalkmasıdır. Mesafe olan her şey perdelidir. Mesafe olmayan ise görendir. Görmek, her şeyi yaklaştırmak, ona ulaşmaktır. Evrene bakan göz onu görüyorsa eğer, evren ona yaklaştıkça yaklaşır ve onun yanında küçücük kalır. Evren küçülmüş ve onu gören ise büyümüştür. Ölümlü ve fanilerde konuşan, duyan ve gören kendileri değil bilgidir. İlerleyen de odur. Bunlar bir bedende olduğu için fanilerin çoğu kendileri zanneder İlerleyenin öğreti olduğunu anlayamazlar. Anladıkları an ise utanırlar.
-
Cin tayfasından bir tayfa, Tepenin yamacında birisini bir kitap okurken dinlediler. Kitaptaki sözler o kadar muazzam birşeydi ki, Yürekleri hoş oldu. Hemen kavimlerine döndüler. Biz ben-î Adem'den birisini bir kitap okurken duyduk. Öyle bir kitap ki hemen duyduk, itaat ettik. Kabilenin ileri gelenleri dediler ki, kim okudu? Arap kabilesinden Muhammed diye biri. Kabilesi dediler ki siz yediniz, bizi ona götürün. Geldiler gördüler ki okunan Kur'an-ı Kerim. Dediler ki, Muhammed okuduğun ayetlere İtaat ettik. Sen Resulsün, Peygambersin. Sen bize Rabbimizİ öğrettin. O gün Muhammed, şeytanlarını dahi müslüman etti. Muhammed dedi ki, bu bedenin Rabbine hamd olsun. Şeytanları ve cinleri müslüman ettim.
-
Anda olan vardır. Anın dışında olanlar vardır. Bu bedende gelip de hakikati görmeyenler bu bedende olmuş sayılmazlar. Onlar mühürlenmişlerdir. Allah-u Teale ayeti kerimede şöyle buyuruyor; onlar sağırdır duymazlar, onlar kördür görmezler. Onlar için üzülme. Dilersem onları götürür iyi bir nesil getiririm. Dilersem onları götürür daha kötü bir nesil getiririm. Herşey benim dilememle olur Bu sözlerden nasibin almayan, Hak şerbetinden içmeyen, Ademe bakmayan, aklı secde ettirmeyen, bu aleme gelmemiş gibidir.
-
Allahın ayetleri insanın keşfini açmak onu kendine yaklaştırmak içindir. İnsanlar bunun adına fıkıh derler, derin düşüncedir. Evinizden Kuran-ı Kerimi eksik etmeyin. Sizin eviniz, sizin kalplerinizdir. Kalplerinize devamlı Allahın ayetlerini alın. Allahın ayetlerini yerden kaldırın. Allahın ayetlerini akıl algıladığı zaman ayettir. Algılamadan yapıyorsan o puttur. Kitap da matbaada basılan değil. Onu açıp okumazsan o puttur Muhammedin şefaati bunların açıklanmasıdır. Akıladır şefaat, kalbedir hidayet. Hidayet olmazsa olmaz. Kalp gözlerinin açılması da Kuran-ı Kerim ayetlerini anlamanızdır. Kuranı okuyun. Türkçe olarak okuyun sen Türksün. Allah dileseydi seni Arap kavminde yaratırdı.
-
BAKARA - 118 : Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne). (Gerçeği) bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşsa ya.” veya “Bize de bir âyet gelse ya.” Bunlar gibi bundan öncekiler de onların dediklerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri (akılları ne kadar) birbirine benzer. Âyetlerimizi yakîne ulaşan (üst seviyede hakikati bilip şüpheden kurtulan) bir kavim (topluluk) için beyan etmişizdir (açıklamışızdır). BAKARA - 7 : Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun). Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır. İNSAN vasıflarına ulaşamamış olanlar, algılayamayanlar, hayalperestler dediler ki; bizde bilelim, zamanı bizde görelim, zamanı biz belirleyelim(bizim cahil kültürümüz anlayışımız zamana hakim olsun, toplumları yönetelim) yaşam bize kendini sunsun, biz mücadele etmeden herşeye ulaşalım, biz çok iyi taklit ediyoruz, deriz, söyleriz biz laftayız, biz aslımızı görmeyen kelimeleriz, ışığımız(hayatta karşılığı, manası) yok ama biz çok iyi inanırız anam babam dedem atamda taklitçiydi biz onların izindeyiz onlarda taş taş üstüne koymadı, şu an yaşayan bizler toplum olarak düşüncede bir gram dahi yol almadık aynı yerdeyiz, bizim kalbimiz birdir, bizde atalarımız gibiyiz, bu yüzden bizde isteriz hazır gelsin yiyelim. İNSAN vasıflarına ulaşan, bilen, algılayan, düşünen, ölçüp biçen tartan ona göre kararını veren eksik ölçüp eksik tartmayan aklını bütün etmiş(Cuma) bilinçli, tutarlı mücadeleci, RUHa ulaşmış, yapılaşan düşünceyi şekli icraatı bilen toplumlar zamana yaklaşırlar, bilerek YAŞARLAR. Akli dengeyi kurmuşlardır, aydınlanmışlardır, yüzleri ağarmıştır Cennet ve cehennem ahalisi ayrışırlar. Cennet ahalisi şudur ki, … düşünen insan gurupları… Cehennem ahalisi şudur ki… düşünemeyen insan gurupları…
-
Çelişkili olan din değil, göz yanıltır, sadece şekle bakmayacaksın, halkın aldığı şekil ve vaziyete göre veya halkın genel durumuna bakarak Kelamı anlamaya çalışmayacaksın, toplumsal bir vaka var, toplum olarak başarısız olduğumuz ortada, kelam yere düştü, yere düşen İNSAN’ı ayağa kaldıramazsak toplum olarak yok oluruz, yok oluyoruzda, illa bunları anlamamız için yok mu olmamız lazım! O zaman iş bitmiştir. (bu yokoluş bedensel bir yokoluş değil, insani değer ve vasıflardan yoksun kalmak en büyük yokoluş olsa gerek, hayvani özelliklere doğru aşağılanmak, düşünce, akıl idrak ve muhakemeden yoksun olmak, duyguların hakim olduğu bir yaşam, rüzgar nereden eserse oraya yelken açan, savrulan, dengesiz hayatlar derken istek ve arzular uğrunda heba olan köleleşen derken derken …. İçgüdü ile (karnını doyurmak ve üremek için yaşayan) hareket eden mahluklar, ne yaptığının farkında olmayan bedenler Kutsal kitaplarda anlatılan herşey (olaylar, kişiler, hadiseler, cin, şeytan vs) sembolik bir dille anlatılmışlardır.
-
Sayın Doçent; insanların dini konuları merak etmesi, araştırması ve anlamaya çalışması, bu konuda kafa yorması, tartışmasını çok olumlu karşılıyorum. Bir doğruya ulaşmak için yüzlerce hatta binlerce hata yapılabilir, bu uğurda toplum birçok kurban verebilir, bedenler eziyet çekebilir, toplumun gelişmesi doğruya yaklaşması kolay olmuyor.Yaşayan her birey toplumun noksanlığının, bilgisizliğinin gazabına uğramıştır. Toplumun gelişmesinde en büyük etken dindir, dini algılayışıdır. Toplumun dini algılayış biçimi ve derecesi, o toplumu yüceltirde aşağılarda. Bakış açısı herşeyi değiştirir. Günümüzde islam coğrafyasına baktığımızda durum içler acısı, müslüman toplumlarda cahillik, geri kafalılık, yoksulluk, bilgisizlik, terör, aşağılanma dizboyu. Kendini kurtarmış, insanlığa önder bir tane bile müslüman toplum veya ülke gösteremeyiz. Maalesef. Din toplumsal bir olaydır. Toplumun dine bakış açısı, algılayışı bir GENEL oluşturur. Herşey bu GENELe göre şekillenir. Şu tespiti yapabiliriz ki; müslüman coğrafyasındaki toplumların oluşturduğu GENEL, zamanın evrensel GENEL’inin oldukça gerisinde aşağısında kalmıştır, İNSAN aşağılanıyor, ayaklar altında Zaman bu durumu görüyor( onun her kanalı açık hiçbirşey gözünden kaçmıyor, bizim hilelerimizi yutmuyor) affetmiyor, isme bakmıyor (sizin nüfus cüzdanınızda müslüman yazıyor, Durun! Bunun için size, sizin toplumunuza torpil geçeceğim demiyor; siz toplum olarak mücadele etmeseniz bile, sırf siz çok güzel hayaller kurduğunuz için, düşünmeseniz bile, taklitci olduğunuz için, aklınızı toplayıp bütünlemeseniz bile, gerçekleri görmeyip kendinizi kandırmayı iyi becerdiğiniz için, çok güzel yalvardığınız için, bol bol istek ve arzunuz olduğu için, İNSAN’ın DİN’in ne olduğunu anlamasanız bile, anlayışınız kıt olsa dahi, ne istediğinizi bilmeseniz bile, böylesine özel sıfatlarınız ve meziyetleriniz olduğu için bende size mükafat olarak haketmediğiniz istediğiniz herşeyi yaşamınızda ve ahirette=gelecekte vereceğim demiyor ), YAŞAM’ın(kitap) terazisine çıkartıyor ölçüp biçip tartıyor SONUÇ: artık bizim kitap sağdanmı geliyor soldanmı geliyor yoksa hiç mi verilmiyor siz düşünün! toplumun hali ortada, oğullar babaların günahını çekiyor, yaşıyorken hesabı vermemişseniz bu hesabı sizin soyunuzdan soruyorlar, mükafat veya vebali onlara kalıyor(ahirette )
-
Mesih şudur, İki meleğin kanatları arasında gelir ki bu iki melek, idrak ve muhakemedir. Gelen ise düşüncedir. Yaşayan insan gurupları onun götüreceği yaşamda kitaplarını alsınlar diye. Bunun adına Mesih denir. O düşünce, bütün kapıları açar ve bütün kötülükler kalkar. Yapılan herşey Allahın hükmüne, gerçek temele oturmuştur. Allah ayetlerini düşünen bir kavime açık eder. Düşünce… Bir adıda onun, Göktür. Ayıp yerlerinizi örtersiniz. Yoksa hep ayıbınız çıkar. Bir adıda onun, Mesihtir. Allah şüphe yoktur ki, Ademe verdiğini onun oğullarına da verir. Ve sizler, Adem gibi yargılanırsınız. Birbirinizden düşünce olmaz. Birbirinizden olan herşey, fitne ve fesattır. Düşünce, Allahın ilmidir… Allahın ilminde vukuu bulur. Düşündüğünüz şeyde doğarsınız. Oda sizinle doğar. Sapıklığı tercih etmeyin. Birşeyi almadan önce, onun sabrını satın alın. Onun sabrı, onun düşüncesidir,… ilmidir. İlmini bilmediğiniz herşey sakıncalıdır ve sizi sapıklığa sevk eder.
-
DİN SAÇMALIĞININ ÇELİŞKİLERİ
cibikli şurada cevap verdi: raif bostan başlık Dini Konular - Din - Dinler
Teşekürler Dayı… İNSAN çözülmesi gereken bir yumak. İpin bir ucunu yakaladık, bakalım ne kadarını çözeceğiz. İNSAN’ı görmek, tanımak ve İNSAN`la tanışmak gerek. -
DİN SAÇMALIĞININ ÇELİŞKİLERİ
cibikli şurada cevap verdi: raif bostan başlık Dini Konular - Din - Dinler
Kutsal kitaplarda anlatılan herşey (olaylar, kişiler, hadiseler, cin, şeytan cennet, cehennem vs) sembolik bir dille anlatılmışlardır. Söz konusu ifade ve anlatımları günlük konuşma diliyle, düz mantık yürüterek anlamak mümkün değildir. (eğer böyle anlamaya çalışırsak yanlış anlama ve saptamalarda bulunuruz) Zaman her şeyi öğütür, un ufak eder, her şey değişime uğrar, bu anlatılan kelimelerde aynı şekilde değişime uğramışlardır, değişen bizim anlayışlarımızdır. Dinin temeli “İNSAN”dır. Peygamberler, bu "İNSAN" kavramının değişik yönlerini ele almışlar, insan oğullarına (İNSAN olmaya aday) anlatmışlardır. İşte buradan Musevilik,Davudilik,İsevilik, Muhammedilik (İslam=Barış=Teslimiyet) ortaya çıkmıştır. İNSAN bir bütündür, bütünün parçalarını arayıp birleştirmek gerekiyor. Zor bir iş, kolay olsaydı herkes anlardı. En büyük ibadette düşünmektir. Cennete girmeye adaylar düşünen insanoğulları Cehenneme girmeye adaylar düşünemeyen insanoğulları -
neden Türk kavmine bir peygamber gönderilmedi
cibikli şurada cevap verdi: dilku başlık Dinler Tarihi
kutsal kitaplarda anlatılan herşey (olaylar, kişiler, hadiseler, cin, şeytan vs) sembolik bir dille anlatılmışlardır. Kuranı okuyan araplarda arapça bildiği halde bizde kuranın tercümesinden okuduğumuz halde burada geçen ifadeleri anlayamayız. Burada çok büyük bir sis perdesi var. Önce bu sis perdesini görmek gerekiyor. Bu sisde bizim içinde bulunduğumuz yaşam, çevremiz, konuşma tarzımız, anlayışlarımız...(dünya yaşantısı, dünya düzeni) Kuranda yazılan ifadeleri günlük yaşamda kullandığımız (biribirimizle sohbet ettiğimiz, konuştuğumuz,anlaştığımız) kirlenmiş, aslı bozulmuş kelimelerle anlayamayız. Kuş dili diye birşey var, kutsal kitaplarda böyle kuş dili gibi bir dille yazılmış,sembol ve simgelerle dolu, bunuda hidayete ermiş olanlar anlıyor ama biz anladık zannediyoruz ama gerçekte anlayamıyoruz. Çünkü bu kuş dilini biz bilmiyoruz. Öncelikle bu kuş dilini bizim bilmediğimizi kabul etmemiz gerekiyorki, anlamak için bir şansımız olsun. Elbetteki Yaratıcı eski Türk boylarına bu kuş dilini anlayan, doğayı, yaşamı çözen, uyarıcıları göndermiştir. Allahın insanoğluna gönderdiği dinde tektir oda "İNSAN"dır. Gelen peygamberler, resuller bu "İNSAN" kavramının değişik yönlerini ele almışlar, insan oğullarına (İNSAN olmaya aday) anlatmışlardır. İşte buradan Musevilik,Davudilik,İsevilik, Muhammedilik (İslam=Barış=Teslimiyet) ortaya çıkmıştır. Biz yerdeki güruh zavallılarda bu açılan yollardan, kapılardan, ışıktan, anlayışlardan, bu pınarlardan, nurdan anlayabildiğimiz ölçüde aklımızı payımıza düşeni almaya çalışıyoruz. Dinimizde kelime-i şehadet getirmek denen bir kavram var, kelime-i şehadet getiren müslüman olur (islamın şartlarından biri) İşte bizde kelimelere şahit olmalıyız, kuranda geçen kelimeleri,Allahın kelamlamını anlamaya çalışmalıyız. Eski Türk Boyları, Kavimleri göçebe olarak yaşadıkları için okuma, yazma gibi faaliyetler yoktu. Bu yüzden gelen bir uyarıcının sözleri, anlayışı, "İNSAN"ı nasıl tarif ettiğinin yazılı bir kaynağı yoktur. Töre, gelenek, görenek, adet gibi kavramlar var. Atasözleri ise dilimize bırakılan (miras) bu uyarıcılardan kalan kalıntılardır. O uyarıcıların şahit oldukları olaylar, hadiseler hakkında bize bıraktıkları ibret verici sözlerdir. Dinin temeli "İNSAN" herşey bu kavram etrafında dönüyor ve oluşuyor. İçinde eski türkçeden kelimeler geçen şiir (hepsi türk sembolleri) destanlar boş değil onlarda sembolik ifadelerle dolu, BEYLER DAHA ÖNCE NERDEYDİNİZ burdaki beyler erte göçe kalan beyler börte börü bozkurt bağırdı, ad oldu ocak oldu boz yapalak kurt oldu isim saldı nam saldı bu dünyaya od oldu er büründü yardan geçti er ayaktadır yoldan geçti yol yürüdü serden geçti ben aradım şar gelir bu dünya han otağıdır o boz koparan ordaydı o beyaz, süslü çıktı dağın tepesine o beyaz süslü insanlara yol gösterdi bizde börte tahıl serpti ulu konuşur, herkes uluyu dinler ama boz koparan ordadır ulu maray and içti ulu börte gökten indi andımı içtim, şar ayağa kalktı, türkmen kalktı soyum öteden beriden geldi tanguz bağırırsa, göz sararırsa seni şurda çağırırsa tiz çalarsa, boru öterse seni hesaba çağırırsa kime koyarsın bu alem malını tizi bilirmisin sen o bir borudur öteden öter onu bir duyan, kendini hiç yaşamamış sayar boz yapalak devlen nice erte görme koma gece bu bir seraptır gelir geçer han otağıdır bilesin hiç kimse göçün geride bırakmasın soysuzlarıda yanınıza alın onu adınızla çağırın isim olsun, öz olsun, ad olsun nam salsın yoksa er isimsiz olur biz ere ismi böyle veririz yaptığı amelden ogün terkide meylik alucan bugün berk, ötedekilerde bugün berk, beridekilerde bugün berk bak, bak ayağını bastığın yere bak alıç suyudur bak tanı atanı süt göze, kımız suya, at terkide, od burda alıç suyudur bak tanı şimdiki beyler erte göçe sonraki beyler borta börü sizler şimdi burdasınız hani nerde han otağı size oğuz soy bıraktı hani nerde soyunuz hani nerde han çadırı koma sungur bağrımda artırdı göçün destanlar dize geldi sungurda süngüde beyler daha önce nerdeydiniz eskiden biz taham serperdik kadına ökçe, ökse, uyluk derdik erede buyruk derdik beyler daha önce nerdeydiniz -
neden Türk kavmine bir peygamber gönderilmedi
cibikli şurada cevap verdi: dilku başlık Dinler Tarihi
Kutsal kitaplarda anlatılan herşey (olaylar, kişiler, hadiseler, cin, şeytan vs) sembolik bir dille anlatılmışlardır. Kuranı okuyan araplarda arapça bildiği halde bizde kuranın tercümesinden okuduğumuz halde burada geçen ifadeleri anlayamayız. Burada çok büyük bir sis perdesi var. Önce bu sis perdesini görmek gerekiyor. Bu sisde bizim içinde bulunduğumuz yaşam, çevremiz, konuşma tarzımız, anlayışlarımız...(dünya yaşantısı, dünya düzeni) Kuranda yazılan ifadeleri günlük yaşamda kullandığımız (biribirimizle sohbet ettiğimiz, konuştuğumuz,anlaştığımız) kirlenmiş, aslı bozulmuş kelimelerle anlayamayız. Kuş dili diye birşey var, kutsal kitaplarda böyle kuş dili gibi bir dille yazılmış,sembol ve simgelerle dolu, bunuda hidayete ermiş olanlar anlıyor ama biz anladık zannediyoruz ama gerçekte anlayamıyoruz. Çünkü bu kuş dilini biz bilmiyoruz. Öncelikle bu kuş dilini bizim bilmediğimizi kabul etmemiz gerekiyorki, anlamak için bir şansımız olsun. Elbetteki Yaratıcı eski Türk boylarına bu kuş dilini anlayan, doğayı, yaşamı çözen, uyarıcıları göndermiştir. Allahın insanoğluna gönderdiği dinde tektir oda "İNSAN"dır. Gelen peygamberler, resuller bu "İNSAN" kavramının değişik yönlerini ele almışlar, insan oğullarına (İNSAN olmaya aday) anlatmışlardır. İşte buradan Musevilik,Davudilik,İsevilik, Muhammedilik (İslam=Barış=Teslimiyet) ortaya çıkmıştır. Biz yerdeki güruh zavallılarda bu açılan yollardan, kapılardan, ışıktan, anlayışlardan, bu pınarlardan, nurdan anlayabildiğimiz ölçüde aklımızı payımıza düşeni almaya çalışıyoruz. Dinimizde kelime-i şehadet getirmek denen bir kavram var, kelime-i şehadet getiren müslüman olur (islamın şartlarından biri) İşte bizde kelimelere şahit olmalıyız, kuranda geçen kelimeleri,Allahın kelamlamını anlamaya çalışmalıyız. Eski Türk Boyları, Kavimleri göçebe olarak yaşadıkları için okuma, yazma gibi faaliyetler yoktu. Bu yüzden gelen bir uyarıcının sözleri, anlayışı, "İNSAN"ı nasıl tarif ettiğinin yazılı bir kaynağı yoktur. Töre, gelenek, görenek, adet gibi kavramlar var. Atasözleri ise dilimize bırakılan (miras) bu uyarıcılardan kalan kalıntılardır. O uyarıcıların şahit oldukları olaylar, hadiseler hakkında bize bıraktıkları ibret verici sözlerdir. Dinin temeli "İNSAN" herşey bu kavram etrafında dönüyor ve oluşuyor. İçinde eski türkçeden kelimeler geçen şiir (hepsi türk sembolleri) destanlar boş değil onlarda sembolik ifadelerle dolu, BEYLER DAHA ÖNCE NERDEYDİNİZ burdaki beyler erte göçe kalan beyler börte börü bozkurt bağırdı, ad oldu ocak oldu boz yapalak kurt oldu isim saldı nam saldı bu dünyaya od oldu er büründü yardan geçti er ayaktadır yoldan geçti yol yürüdü serden geçti ben aradım şar gelir bu dünya han otağıdır o boz koparan ordaydı o beyaz, süslü çıktı dağın tepesine o beyaz süslü insanlara yol gösterdi bizde börte tahıl serpti ulu konuşur, herkes uluyu dinler ama boz koparan ordadır ulu maray and içti ulu börte gökten indi andımı içtim, şar ayağa kalktı, türkmen kalktı soyum öteden beriden geldi tanguz bağırırsa, göz sararırsa seni şurda çağırırsa tiz çalarsa, boru öterse seni hesaba çağırırsa kime koyarsın bu alem malını tizi bilirmisin sen o bir borudur öteden öter onu bir duyan, kendini hiç yaşamamış sayar boz yapalak devlen nice erte görme koma gece bu bir seraptır gelir geçer han otağıdır bilesin hiç kimse göçün geride bırakmasın soysuzlarıda yanınıza alın onu adınızla çağırın isim olsun, öz olsun, ad olsun nam salsın yoksa er isimsiz olur biz ere ismi böyle veririz yaptığı amelden ogün terkide meylik alucan bugün berk, ötedekilerde bugün berk, beridekilerde bugün berk bak, bak ayağını bastığın yere bak alıç suyudur bak tanı atanı süt göze, kımız suya, at terkide, od burda alıç suyudur bak tanı şimdiki beyler erte göçe sonraki beyler borta börü sizler şimdi burdasınız hani nerde han otağı size oğuz soy bıraktı hani nerde soyunuz hani nerde han çadırı koma sungur bağrımda artırdı göçün destanlar dize geldi sungurda süngüde beyler daha önce nerdeydiniz eskiden biz taham serperdik kadına ökçe, ökse, uyluk derdik erede buyruk derdik beyler daha önce nerdeydiniz