ambrosia tarafından postalanan herşey
-
dünyanın en zor sorusu
Ben hayatımda bu kadar kolay bir soru görmedim doğrusu. Şimdi ilk başta siz Allah'ın varlığını kabul ettiyseniz zaten onun gücünün sınırlarının olmadığını da kabul etmişsiniz demektir. Gücünün sınırları olmayan bir Allah için zaman ve mekandan bahsedilmesi zaten saçma olur. Çünkü insan, zamanın olumsuz etkilerini, kendi bedeninin ölümlü olması ve sürekli bedeninin yaşlanması sebebiyle anladığı için, zaman kavramını farklı anlar. Madem zamanı yaratan Allahtır, mantıken de Allah zamana yenik düşemez çünkü onu zaten O yaratmıştır. Ve zaman Allah'ı yenecek iradeye sahip değildir. Zaman bir kanundur. Tıpkı yerçekimi gibi. Ha siz şimdi diyeceksiniz ki haşa Allah kendini yok edecek kadar güçlü bir varlık yaratamaz mı? Bu soruyu soranın zaten Allah inancı yoktur. Çünkü sorduğu soru zaten Allah'ı inkar etmek üzere sorulmuş bir sorudur. Hani bir laf vardır ; ''iki yanlış bir doğru etmez diye'' ben burdaki iki yanlışın birinin ateiszm, diğerinin nihilizm olduğunu düşünüyorum. Ama ''Allah kendini yok edecek kadar güçlü bir varlık yaratamaz mı?'' sorusunu soran kişi zaten Allah'ın herşeye gücü yeten bir varlık olmadığını düşündüğü için O'nu böyle basit düşüncelerle çürütebileceğini düşünmüştür. Yahu sen Allah'ın herşeye gücünün yettiğini kabul ettiysen zaten bunu sorgulamazsın, yok eğer sorguladıysan zaten bunu kabul etmemişsin demektir.Kabul etmediysen Allaha inanmıyorsun demektir. ''Allah kendini yok edecek kadar güçlü bir varlık yaratamaz mı?'' sorusu ''iki doğru bir yanlış eder mi?'' demek kadar saçma olur ve bu kişi kendine söylediği yalanların içinden çıkamaz. Şöyle izah edeyim; evet yaratabilir desem, bunu söylemek zaten Allah'ın sonsuz kudretini inkar etmek olur. Ve bu kişi buna inanmaz. Hayır yaratamaz desem gene Allah'ın sonsuz kudretini inkar etmiş olurum. Yani böyle bir soru zaten başından saçma olur. Hem ben bunu soracak kadar beyni çalışmayan insana şu soruyu sorarak onu mahvedebilirim; '' Sen bir tane Allah'ı kabul etmezken, iki tanesini nasıl kabul edeceksin?''
-
Bilim Dini Yok Etmelidir."Din ve bilim arasındaki bu uyuşmazlık doğaldır."
Sayın gecekuşu, Varsaydığım şeylerin sizin düşüncelerinize uygun olduğunu düşünüyorum, çünkü bunlar benim düşüncelerim değil ateistlerin iddia ettiği düşünceler olduğunu çok yerde okudum. Richard Dawkins’in ''Tanrı yanılgısı''nda çok bahsediliyor bu tür şeylerden. Benim konuyu bağladığım en can alıcı nokta, evrendeki mükemmel nizam ve insanın doğduğunda aciz olması ve bilimle olan bağlantı olduğu için sizin yazdıklarınızla tamamen aynı olmadığını belirtmek isterim. Hz. Muhammed(s.a.s.)'e kitap gelmiş olması haşa onun uydurduğu anlamına gelmez çünkü; bir anlığına varsayınki gerçekten bir imtihan var ve bunu Allah'ın insanlara bildirmesi gerekiyor. Siz ise bunu yalanlamak istiyorsanız, Allah'ın bu bildirimine denk ve daha mantıklı bir yöntem bularak çürütmeniz gerekir ki, bunu zamanında denemişlerdir ve Kur'an-ı Kerim'e denk kitap yazmaya çalışarak, ama başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bir şeyi çürütmek için onun tam zıttı olan ve mantıklı birşeyi sunmanız gerekir, sunamıyorsanız buna karalama siyaseti denir ve Türkiye'de bunu yapanlar hayli fazladır. Önceki sayfalarda bütün kutsal kitapların birbiriyle çeliştiği falan yazılmış. Külliyen yalan. Tevrat, Zebur ve İncilin birbiriyle çeliştiği doğrudur çünkü insanlar tarafından tahrif edilmiştir. Kur'an-ı Kerim ise diğer üç kitabın Allah'ın gönderdiği kitap olduğu ama tahrif edildiği yazılıdır. İslam inancı diğer bütün peygamberleri ve 3 kitabı kabul eder. Eğer İslam haşa uydurma bir din olsaydı ve öbür dinlerle sözde haksız rekabet etmek için uydurulmuş olsaydı, diğer dinleri ve peygamberleri yalanlaması gerekirdi ama durum böyle değil. Ateistlerin diğer yanılgılarından biri ise Kuran'ın bu devre hitap etmediğidir. Bunu çürütmek de çok kolaydır. Eğer Kur'an sizin inanmanız için bu devirde ortaya çıkacak yeniliklerden ve buluşlardan bahsetseydi belkide Kur'an bu devirlere kadar gelemezdi çünkü o devrin insanları hiç görmediği duymadığı şeylerden bahseden bu kitabı yalanlayacaktı ve inanan olmadığı için belki yok edilecekti. Ayrıca bu tür icatlardan ve buluşlardan bahsetse idi belki insanların Kuran'a olan ön yargıları yüzünden bu buluşlar hiç gerçekleştirilemeyecekti veya zamanından evvel gerçekleştirilip, güzel ahlakın henüz yerleşmemiş olduğu, gaddarlığın ve barbarlığın hüküm sürdüğü o devirlerde kötü niyetli insanlar tarafından toplu katliamlara sebep olup insanlığın sonu getirilecekti. Ve bu da Kur'anın neden o devrin gerçekleriyle ve geleceğe yönelik ama zamanla paralel bir şekilde farkedilen ipuçlarıyla beraber yazıldığını açıklar. Kuran özdür. Her devre hitap eder. Tıpkı su gibidir. İnsanlar yaradılışın başlangıcında da şimdi de su içer, içmeye devam eder. Ne zaman önyargılar bir kenara bırakılıp Kur'an okunmaya ve anlamaya çalışılırsa kurtuluşa erilir. Ben inanmamayı, tamamen iradeye bağlı bir seçim olduğunu sanmıyorum. Çünkü bir şekilde bir kutsal kitap gelip cennet, cehennem, hesap gibi kavramlardan bahsediyor ve insan kendine zararı olma ihtimalini göz ardı edip inanmamayı seçiyor. Bunu seçebilmesi için önce kendi iradesi olması gerekir. Kendi iradesi olması için kendini bilmesi gerekir. Kendini bilen birisi varlığını tesadüfe dayandıramaz. Ayrıca kendi iradesinin elinde olduğunu iddia eden birisi kendine zararı olma ihtimali olan birşeyi yaparsa ne kadar akıl ve iradeden bahsedilebilir. Yüksek biryerden atlayınca ölmeyeceğinize olan inancınız sizin hayatta kalmanızı sağlayabilir mi ? Ateistlerin en sevdiğim yönü eleştiren taraflarıdır. Bu ateistlerden ancak kendi içlerindeki gurur, kibir, nefret, önyargı gibi düşünceleri bir kenara bırakıp özünü anlamaya çalışanlar kurtuluşa erebilir diye düşünüyorum. Sizin gibi ateistler müslüman olsaydı bu dinin imajı şimdi çok başka yerlerde olurdu inanın bana. Dini anlamak için tümevarım metodu işe yaramaz. Ahmet'in, Mehmet'in dindarım deyip insanlığın özüne uygun davranmaması dinin sorunu değil Ahmet'in ve Mehmet'in sorunudur. Dinin amacı toplu olarak insanları kontrol etmek değil insanın kendisini doğru yönde kontrol etmesini sağlamaktır. Evrendeki nizam üzerinde ve herşeyin dengede olduğu gerçeğinin üzerinde yoğunlaşmayı da unutmayın. Muhabbetle ve kendinizle kalın...
-
Bilim Dini Yok Etmelidir."Din ve bilim arasındaki bu uyuşmazlık doğaldır."
MÜSLÜMAN İLE ATEİST'İN DİYALOGU A- madde asıl olandır. manayı oluşturan şey maddesel varlığımızın çevreyi yorumlamasının sonucudur. M- madde, manaya tercih edilemez. çünkü mana olmazsa madde tanımlanamaz. A- manayı var eden maddenin oluşudur. M- yanlış. madde manayı var edemez çünkü buna karar verecek manaya sahip değildir ve dolayısıylada kendi kendini tanımlayamaz. kendini tanımlayamayan bir şey ise kendi varlığından habersizdir. eğer bunun aksi olsaydı evrendeki bütün atomlar, moleküller, elementler kararlı hale gelip hayat bulurlardı ve bu da olmadığına göre ve herşeyin bir nizam ve ölçü çerçevesinde olması bizi yaradılış gerçeğine götürür. üstelik madde kendi kendine karar verip hayat bulacak düzeyde olsaydı doğduğumuz zaman bu bilince sahip olmamız gerekirdi ve kendine hayat verecek kadar büyük gizemleri bilen bir canlı ise bunları keşfetmek için araştırma yapmak zorunda kalmazdı ve dolayısıyla bilim gereksiz olurdu. ve bu da Allah inancının bilimle çelişmediğinin mantıki kanıtıdır. Tamamen kendim kurguladım. Çürütebilecek varsa buyursun. Eleştiriye açıktır Manadan kastım bilinç, irade, düşünce gibi insana özgü şeyler.
-
Kuran'da Miras Paylaştırmada Matematiksel Hata.
Yirmi dört sayfanın tamamını okuyamadım ama şu linki vererek tatmin edici bir cevap verebilirim sanırım. Anahtar kelime ''SINIR'' -http://www.quran-miracle.info/islamda-miras.htm- Hesaplamada bu şekilde olmalı. Bir adam öldüğünde ve geride 3 kızı, karısı, annesi ve babası kaldığında, bu adamın mirası nasıl bölüştürülecek, diye soruluyor? Ve Kuran'a göre, kızlar 2/3, karısı 1/8 ve anne ve babası da 1/6'şar almalıdır, ancak bu kesirlerin toplamı 1 (bir) çıkmaz, deniyor! Peki, o örnekteki adamın sadece 3 kızı kalsaydı, ne olacaktı? Aynı mantıkla, kızlara 2/3 düşüyor... Yani, miras yine tam olarak bölüştürülemiyor. *** Oysa, mesele son derece basit aslında... Kuran, mirasçıların birbirlerine göre durumlarını belirleyen nispi oranlar vermektedir. Dolayısıyla mirasçıların birbirlerine göre durumu değiştirilmeden, İslam hukukunda avliyye ve reddiyye denilen sadeleştirme ve genişletme işlemleri yapılarak, miras tam olarak bölüştürülebilir. Şimdi, bahsedilen örnekte, önce Kuran'ın verdiği nispi oranlara göre, mirasçıların birbirlerine göre durumu nasıl olmaktadır, buna bakalım: Görüldüğü gibi, verilen nispi oranlara göre, Kuran, mirasçıların birbirlerine göre durumunu belirlemiş oldu. Bunlar da sırasıyla 4, 16/3 ve 4/3 olmaktadır. Şimdi de İslam hukukunda avliyye denilen sadeleştirme işlemini yaparak, mutlak payları bulalım: Görüldüğü gibi, Kuran'a göre, mirasçıların birbirlerine göre durumu ne ise, bundan bir milim bile şaşılmadan, miras tam olarak bölüştürülmektedir. Örneğin, kızların anneye göre hakları 4 iken, yine 4 çıkmaktadır. *** Şimdi bazı aklıevveller, iyi ama Kuran 2/3 diyordu, İslam hukukçuları 16/27 veriyor, diyebilir. Bunu da basit bir örnekle açıklayayım. Diyelim ki, bir adamın Recep, Tayyip, Erdoğan isminde üç çocuğu olsun. Ve şöyle bir miras bıraksın: Recep'e 1/2; Tayyip'e 1/4; Erdoğan'a da 1/4. Şimdi, Recep'in ortada olmadığını düşünelim. O zaman Tayyip ve Erdoğan bu mirası nasıl bölüşecekler? Yine 1/4'er mi alacaklar (ki o takdirde miras tam olarak bölüştürülememiş olur)? Yoksa, mirasta eşit hakka sahip oldukları için, miras ikiye bölünüp, 1/2'şer mi alacaklar? Elbette ortak akıl, bu iki kişinin başlangıçta 1/4 olan haklarının, taraflardan herhangi birinin lehinde veya aleyhinde olmayacak şekilde, genişletilip 1/2 yapılmasını öngörür. Yani, 1/4 dendiği halde, 1/2 almaları bir şey değiştirmez. Zira önemli olan, mirasçıların birbirlerine göre durumudur ki, bu da korunmuş olmaktadır (1/4:1/4 = 1/2:1/2). Açıkça görüldüğü gibi, Kuran'da herhangi bir sorun; bir matematiksel hata, kesinlikle söz konusu değildir.
-
İnançsız Olmak Faydalı mı?
Sevgili AED, İslamın özüne indiğinizde, araştırdığınızda, tefsir okuduğunuzda aslında vicdan sahibi olan inanan-inanmayan herkesin insana, doğaya, ahlaka bakış açılarının benzer olduğunu görürsünüz. Herkesin islamı algılayışı farklıdır. İşte bu yüzden inananlar çok araştırıp çok okumalıdır. Kur'an-ı Kerim bir bütündür. Tek bir veya birkaç ayetle Kur'anı açıklamaya kalkarsanız hataya düşersiniz. İnanmayanlara savaş açmış bir din olarak görebilirsiniz. Ama islamın savaş açtığı vicdan sahibi insanlar değildir. İslamda ne ararsanız onu bulursunuz. Barış ve sevgi ararsanız onu, savaş ve cihat ararsanız onu bulursunuz. İkisini de arayanlar ise denge sahibi olur. Malumdur ki İslamın birçok düşmanıda vardır. Siyasi ve ekonomik çıkarlar için dini kullananlar da vardır(hiçbir partiyi kastedmiyorum), ondan bundan çıkar sağlayan hacı-hoca takımıda. Ama bunların insanları kandırmaları inançlarının bir sonucumudur yoksa vicdanları olmadığından dolayı parayı ve menfaati Allahları olarak kabul etmelerinin bir sonucumudur yoksa islamı yanlış anlayıp yorumlamalarından kaynaklanan zihinsel bir hastalıkları varda farkında olmadan mı yapıyorlar bunları. Yani irdelenmesi gereken birsürü konu vardır. Bunların tamamının faturasını inanca kesmek bazı inançlıların yaptığı gibi bağnazlık olmaz mı? Değişkenler bu kadar fazla iken bence inanç konusu birkaç basit fikirle hemen çürütülmeye çalışılmamalıdır. Hatta inananları zihinsel sorunları olan zombi sürüsü gibi görmek yapılacak en büyük yanlış olur. El elden üstündür daima. İnsana, doğaya ve ahlaka olan bakış açınızı değiştirmeden pekala inançlı bir insan olmanız da mümkündür. Hocaya kızıp camiye gitmemek olmaz, pire için yorgan yakılmaz Hatta inançlı bir insan olarak da eğer izin vermezseniz hiçkimse dini kullanarak size diş geçiremez ve kontrol edemez. Kendinizde inancınızı terkedecek gücü bulabildiyseniz, o tür insanların da sizi kontrol etmesini engelleyecek gücü bulabilirsiniz diye düşünüyorum Demekki inanmamanızın ana sebepleri farklı. Vahiy yoluyla inen kitapları (haşa) deli saçması olarak görmemeniz gerektiğini de küçük bir örnekle açıklamak isterim. Ben kadere inanan birisiyim ama kaderi yanlış algıladığımı hiç sanmıyorum. Kader Allah'ın olacakları bilmesidir. Yazı tura oynarken kaybeden taraf genelde bunun şans olduğunu düşünür halbuki parayı atan kişinin attığı hızı, paranın dönme hızını, rüzgarın etkisini ve diğer bütün değişkenleri hesaplayabilseydi paranın yazı mı yoksa tura mı geleceğini %100 doğrulukla bilebilirdi. Tıpkı bunun gibi bir ekonomistin(iktisatçı olduğunuz için söylüyorum:))yarın doların 10 misli değerleneceğini söylese siz n'apardınız? Doların değerinin düşme gibi bir ihtimali yokken gidip dolar mı alırdınız yoksa önceki tecrübelerinize göre ve diğer ekonomistlere kulak verip doların 10 misli artacağına inanmayıp vazgeçermiydiniz? Vazgeçtiğinizi düşünün, ertesi gün dolar alanlar birikimlerini 10 katına çıkarırken siz bunun pişmanlığını yaşamak zorunda kalacaksınız. En kötü ihtimali de düşünelim. Dolar aldığınızı ve doların fiyatının 10 misline çıkmadığını düşünün ama zaten ortada bir risk yoktu ki hiçkimse doların fiyatının düşeceğini söylememişti ve düşmedide ve kaybettiğiniz birşeyde olmadı. Bir an için cennet-cehennemin gerçek olduğunu inanmayanların cehenneme gideceğini farzedin. Hesap gününde Allah sizi sorguya çekip neden inanmadığınızı sorduğunda doğal olarak hiçbir geçerli yanıt veremediğinizi düşünün. İnanmak için yeterli kanıt yoktu deseniz Allah size yarattıklarını ve gönderdiği dini söylemezmiydi. Bunu daha iyi anlamak için Pascal'ın matematiksel inanç teorisini okuyun, belkide okumuşsunuzdur ve buna rağmen inanmamanızın sebeplerini yazarsanız sizi daha iyi anlamış olurum. Benin Linkim Bende ateistleri anlamak isterim. Kimseyi düşman olarak görmem, onlar bana düşman olmadıkça. Muhabbetle kalın