Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ambrosia

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    30
  • Katılım

  • Son Ziyaret

ambrosia tarafından postalanan herşey

  1. Ben bunu karalama siyaseti diye nitelendiriyorum. Bülent Arınç vicdanı ile konuşmuş bence. Hem bu TSK'yı eleştirmek değil, TSK içindeki çürük elmaları ayıklamak olabilir. Herkes üzerine düşeni yapmalı. İyi o zaman kamu kurumlarındaki memurlar da silahlanıp, organize olup devrimle başa gelsinler olurmu böyle saçmalık! Seçimler demokratik ortamda yapılmalı ve çoğunluğun seçimiyle başa gelmelidir. Bunun aksi gaddarlıktır, eşkiyalıktır. TSK nın başım üstüne yeri var çünkü güzel ülkemi koruyorlar. Orduya canım feda ama ordudaki böyle düşüncesiz insanlar beni kahrediyor. Ayrıca ülkeyi 10-20 yıl geri götürüyolar. Sonra da krizin faturası AKP ye çıkarılıyor. Kimse elini vicdanına koyup düşünmüyor. Hep önyargı, hep karalama, hep olumsuz şikayetler. Diğer partilerde karalama siyasetine başvuruyor. İşsizliğin faturası meclisteki birkaç insana çıkarılıyor. Sanki son 50 yıldır onlar yönetiyormuş gibi. Adamın biri çıkıyor meclise ''oğlum işsiz'' diye haykırıyor. Başbakan o kadar önemli konunun içinde bu kadar kişisel bir sorundan bahseden adama ''eee napalım senin oğlunda işsiz kalsın'' dedi diye adamı yerden yere vuruyorlar. Ama bu adamlar bir tek kişinin sorunu için %47 oy veren bir halkı yerden yere vurduklarının farkında değiller. Ya arkadaş insan kendini bulmadan iş bulmaya kalkıyor! Sonuçta böyle oluyor. Türkiyede işşizlik varsa, nitelik eksikliğinden veya keyfi işsizlik diye bahsettiğimiz işsizlik türü var. Adam çıkıyor ''iş yok'' diyo, yahu nasıl iş yok! İşin olmadığı yerde hayat olmaz, hayatın olmadığı yerde sen nasıl hayatını idame ettiriyosun be adam! Yalan konuştuğu daha burdan belli. Bana göre iş yok demiyor da, iş yok diyo. Sen ne olduğunu bilmezsen, nereye gideceğini bilmezsen kuru yaprak gibi oradan oraya savrulursun böyle. Ben AKP fanatiği falan değilim ama yiğidi öldür hakkını yeme. Yaptıkları işleri beğeniyorum. AKP 2001 yılında kuruldu ama bütün partilerin önüne geçtiler. Bence başarıyı hakediyorlar. Çünkü çoğunluk yaptıkları işleri beğeniyor. Aksi olsaydı iktidarda olamazlardı şuan.
  2. Kendi inancım dışındakilerle ben de empati kurarım ama bu onların düşüncelerini sevmemi istemeniz anlamına gelmemelidir. Allah bize bir ödül vadediyor. Adı cennet. Cenneti kazananlar Allah'belirlediği kriterlere göre kazanmışlardır. YAKIN devrin büyük din âlimlerinden ve Kur’ân müfessirlerinden (yorumcularından) Elmalılı Hamdi Efendi, Hak Dini Kur’ân Dili adlı büyük eserinde, Bakara Sûresi’nin 62’nci âyetini Türkçe’ye şöyle tercüme etmiştir: “Şüphe yok ki, İMAN EDENLER ve Yahudîler, Nasranîler, Sabiîler; bunlardan her kim Allah’a ve Âhiret Günü’ne HAKİKATEN iman eder ve sâlih bir amel işlerse, elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir” (C. 1, S. 371). Buradan anlaşılıyorki cennete girecek kişinin iman etmiş olması, yaptıkları işler ve niyetlerine göre değerlendirilecektir. Öncelikle tanrılar diye bir kavram olamaz. Bir tane Allah'ı kabul etmeyenlerin, birden fazla Allah olması düşüncesini(bunu dahi) nasıl kabul ettiklerini anlayabilmiş değilim. Zaten Allah teala kendisine faydalı olmamızı istemiyor. Ailemize, çevremize, çocuklarımıza faydalı olmamızı istiyor ve varlığın kaynağının O olduğunu ve bir ve tek olduğunu kabul etmemizi istiyor. Biz bunları yaparak O'na değil kendimize faydalı olmuş olacağız. Allah inancını inkar ettiğiniz, zaten sorduğunuz sorular içinde yatıyor. Bir kişinin Allah'a faydalı olabilmesi için Allah'ın haşa aciz ve eksikliklerinin olması gerekir ki bu da onu Allah yapmaz. Yok, siz Allah'ın sonsuz kudrette olduğunu kabul ettiyseniz zaten ona faydalı olamayacağınızı da kabul etmişsiniz demektir. Öncelikle dine uymamamız gerektiğini açıklayabilmeniz için, Allah'ın istediği insan modelinin kötü olduğunu ispat edebilmeniz gerekir. Eğer bunu ispat edemiyorsanız ve hala dine uymamayı tercih ediyorsanız, nasıl meydana geldiğinizi bilmediğinizi ve araştırarak öğrenebileceğinizi söylediğiniz bu dünyada, başka hiçbir otoriteyi tanımayacağınızı söyleyerek bunca şeyin anlamını bilebileceğinizi hatta tanrı olabileceğinizi söylemiş olursunuz ki; bu insanın gururundan ve egoizminden başka birşey değildir. Eğer evrenin gizemlerini sadece araştırarak, tamamını açıklayabileceğinizi söylüyorsanız ben de size şu soruyu sorarım. Bilim gerekliyse(bence gerekli) ve evrende hala keşfedilmeye değer şeyler varsa, keşfedilmeye değer herşeyin önceden bilinmiş olması gerekir çünkü herşeyin gerçekleşme ihtimali vardır ama bunca keşfedilmeye değer şeylerin olasılığının, tesadüf gibi ''1/sonsuz'' gibi bir ihtimale bağlanması; bilimin önüne koca kayaları koymaktan başka birşey değilmidir? Çünkü hem herşeyin bilimle öğrenilebileceğini söylemek ve bunların önüne 1/sonsuz gibi bir ihtimali koymak bilimi boşa çıkarmaktır. Ha siz diyeceksiniz ki tesadüf ün ihtimalinin 1/sonsuz olduğunu nereden çıkardın? Aksini düşünün; tesadüf dediğiniz şeyin gerçekleşme ihtimalinin 1/sonsuz değil daha yüksek bir ihtimal olduğunu düşünün. Bakın bakın nereye gelicem O YÜKSEK OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ VE ADINA TESADÜF DEDİĞİNİZ ŞEYE BİZ ALLAH (C.C.) DİYORUZ ! Siz de Kur'ana uyarak bu tesadüfün olasılığını sonsuz/1 'e çevirip Allah diyebilirsiniz. Yada tesadüf, olasılık gibi kaçamak kavramlarla kendinizi kandırıp 1/sonsuz demeye devam edersiniz.
  3. Ben hayatımda bu kadar kolay bir soru görmedim doğrusu. Şimdi ilk başta siz Allah'ın varlığını kabul ettiyseniz zaten onun gücünün sınırlarının olmadığını da kabul etmişsiniz demektir. Gücünün sınırları olmayan bir Allah için zaman ve mekandan bahsedilmesi zaten saçma olur. Çünkü insan, zamanın olumsuz etkilerini, kendi bedeninin ölümlü olması ve sürekli bedeninin yaşlanması sebebiyle anladığı için, zaman kavramını farklı anlar. Madem zamanı yaratan Allahtır, mantıken de Allah zamana yenik düşemez çünkü onu zaten O yaratmıştır. Ve zaman Allah'ı yenecek iradeye sahip değildir. Zaman bir kanundur. Tıpkı yerçekimi gibi. Ha siz şimdi diyeceksiniz ki haşa Allah kendini yok edecek kadar güçlü bir varlık yaratamaz mı? Bu soruyu soranın zaten Allah inancı yoktur. Çünkü sorduğu soru zaten Allah'ı inkar etmek üzere sorulmuş bir sorudur. Hani bir laf vardır ; ''iki yanlış bir doğru etmez diye'' ben burdaki iki yanlışın birinin ateiszm, diğerinin nihilizm olduğunu düşünüyorum. Ama ''Allah kendini yok edecek kadar güçlü bir varlık yaratamaz mı?'' sorusunu soran kişi zaten Allah'ın herşeye gücü yeten bir varlık olmadığını düşündüğü için O'nu böyle basit düşüncelerle çürütebileceğini düşünmüştür. Yahu sen Allah'ın herşeye gücünün yettiğini kabul ettiysen zaten bunu sorgulamazsın, yok eğer sorguladıysan zaten bunu kabul etmemişsin demektir.Kabul etmediysen Allaha inanmıyorsun demektir. ''Allah kendini yok edecek kadar güçlü bir varlık yaratamaz mı?'' sorusu ''iki doğru bir yanlış eder mi?'' demek kadar saçma olur ve bu kişi kendine söylediği yalanların içinden çıkamaz. Şöyle izah edeyim; evet yaratabilir desem, bunu söylemek zaten Allah'ın sonsuz kudretini inkar etmek olur. Ve bu kişi buna inanmaz. Hayır yaratamaz desem gene Allah'ın sonsuz kudretini inkar etmiş olurum. Yani böyle bir soru zaten başından saçma olur. Hem ben bunu soracak kadar beyni çalışmayan insana şu soruyu sorarak onu mahvedebilirim; '' Sen bir tane Allah'ı kabul etmezken, iki tanesini nasıl kabul edeceksin?''
  4. Sayın gecekuşu, Varsaydığım şeylerin sizin düşüncelerinize uygun olduğunu düşünüyorum, çünkü bunlar benim düşüncelerim değil ateistlerin iddia ettiği düşünceler olduğunu çok yerde okudum. Richard Dawkins’in ''Tanrı yanılgısı''nda çok bahsediliyor bu tür şeylerden. Benim konuyu bağladığım en can alıcı nokta, evrendeki mükemmel nizam ve insanın doğduğunda aciz olması ve bilimle olan bağlantı olduğu için sizin yazdıklarınızla tamamen aynı olmadığını belirtmek isterim. Hz. Muhammed(s.a.s.)'e kitap gelmiş olması haşa onun uydurduğu anlamına gelmez çünkü; bir anlığına varsayınki gerçekten bir imtihan var ve bunu Allah'ın insanlara bildirmesi gerekiyor. Siz ise bunu yalanlamak istiyorsanız, Allah'ın bu bildirimine denk ve daha mantıklı bir yöntem bularak çürütmeniz gerekir ki, bunu zamanında denemişlerdir ve Kur'an-ı Kerim'e denk kitap yazmaya çalışarak, ama başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bir şeyi çürütmek için onun tam zıttı olan ve mantıklı birşeyi sunmanız gerekir, sunamıyorsanız buna karalama siyaseti denir ve Türkiye'de bunu yapanlar hayli fazladır. Önceki sayfalarda bütün kutsal kitapların birbiriyle çeliştiği falan yazılmış. Külliyen yalan. Tevrat, Zebur ve İncilin birbiriyle çeliştiği doğrudur çünkü insanlar tarafından tahrif edilmiştir. Kur'an-ı Kerim ise diğer üç kitabın Allah'ın gönderdiği kitap olduğu ama tahrif edildiği yazılıdır. İslam inancı diğer bütün peygamberleri ve 3 kitabı kabul eder. Eğer İslam haşa uydurma bir din olsaydı ve öbür dinlerle sözde haksız rekabet etmek için uydurulmuş olsaydı, diğer dinleri ve peygamberleri yalanlaması gerekirdi ama durum böyle değil. Ateistlerin diğer yanılgılarından biri ise Kuran'ın bu devre hitap etmediğidir. Bunu çürütmek de çok kolaydır. Eğer Kur'an sizin inanmanız için bu devirde ortaya çıkacak yeniliklerden ve buluşlardan bahsetseydi belkide Kur'an bu devirlere kadar gelemezdi çünkü o devrin insanları hiç görmediği duymadığı şeylerden bahseden bu kitabı yalanlayacaktı ve inanan olmadığı için belki yok edilecekti. Ayrıca bu tür icatlardan ve buluşlardan bahsetse idi belki insanların Kuran'a olan ön yargıları yüzünden bu buluşlar hiç gerçekleştirilemeyecekti veya zamanından evvel gerçekleştirilip, güzel ahlakın henüz yerleşmemiş olduğu, gaddarlığın ve barbarlığın hüküm sürdüğü o devirlerde kötü niyetli insanlar tarafından toplu katliamlara sebep olup insanlığın sonu getirilecekti. Ve bu da Kur'anın neden o devrin gerçekleriyle ve geleceğe yönelik ama zamanla paralel bir şekilde farkedilen ipuçlarıyla beraber yazıldığını açıklar. Kuran özdür. Her devre hitap eder. Tıpkı su gibidir. İnsanlar yaradılışın başlangıcında da şimdi de su içer, içmeye devam eder. Ne zaman önyargılar bir kenara bırakılıp Kur'an okunmaya ve anlamaya çalışılırsa kurtuluşa erilir. Ben inanmamayı, tamamen iradeye bağlı bir seçim olduğunu sanmıyorum. Çünkü bir şekilde bir kutsal kitap gelip cennet, cehennem, hesap gibi kavramlardan bahsediyor ve insan kendine zararı olma ihtimalini göz ardı edip inanmamayı seçiyor. Bunu seçebilmesi için önce kendi iradesi olması gerekir. Kendi iradesi olması için kendini bilmesi gerekir. Kendini bilen birisi varlığını tesadüfe dayandıramaz. Ayrıca kendi iradesinin elinde olduğunu iddia eden birisi kendine zararı olma ihtimali olan birşeyi yaparsa ne kadar akıl ve iradeden bahsedilebilir. Yüksek biryerden atlayınca ölmeyeceğinize olan inancınız sizin hayatta kalmanızı sağlayabilir mi ? Ateistlerin en sevdiğim yönü eleştiren taraflarıdır. Bu ateistlerden ancak kendi içlerindeki gurur, kibir, nefret, önyargı gibi düşünceleri bir kenara bırakıp özünü anlamaya çalışanlar kurtuluşa erebilir diye düşünüyorum. Sizin gibi ateistler müslüman olsaydı bu dinin imajı şimdi çok başka yerlerde olurdu inanın bana. Dini anlamak için tümevarım metodu işe yaramaz. Ahmet'in, Mehmet'in dindarım deyip insanlığın özüne uygun davranmaması dinin sorunu değil Ahmet'in ve Mehmet'in sorunudur. Dinin amacı toplu olarak insanları kontrol etmek değil insanın kendisini doğru yönde kontrol etmesini sağlamaktır. Evrendeki nizam üzerinde ve herşeyin dengede olduğu gerçeğinin üzerinde yoğunlaşmayı da unutmayın. Muhabbetle ve kendinizle kalın...
  5. MÜSLÜMAN İLE ATEİST'İN DİYALOGU A- madde asıl olandır. manayı oluşturan şey maddesel varlığımızın çevreyi yorumlamasının sonucudur. M- madde, manaya tercih edilemez. çünkü mana olmazsa madde tanımlanamaz. A- manayı var eden maddenin oluşudur. M- yanlış. madde manayı var edemez çünkü buna karar verecek manaya sahip değildir ve dolayısıylada kendi kendini tanımlayamaz. kendini tanımlayamayan bir şey ise kendi varlığından habersizdir. eğer bunun aksi olsaydı evrendeki bütün atomlar, moleküller, elementler kararlı hale gelip hayat bulurlardı ve bu da olmadığına göre ve herşeyin bir nizam ve ölçü çerçevesinde olması bizi yaradılış gerçeğine götürür. üstelik madde kendi kendine karar verip hayat bulacak düzeyde olsaydı doğduğumuz zaman bu bilince sahip olmamız gerekirdi ve kendine hayat verecek kadar büyük gizemleri bilen bir canlı ise bunları keşfetmek için araştırma yapmak zorunda kalmazdı ve dolayısıyla bilim gereksiz olurdu. ve bu da Allah inancının bilimle çelişmediğinin mantıki kanıtıdır. Tamamen kendim kurguladım. Çürütebilecek varsa buyursun. Eleştiriye açıktır Manadan kastım bilinç, irade, düşünce gibi insana özgü şeyler.
  6. Yirmi dört sayfanın tamamını okuyamadım ama şu linki vererek tatmin edici bir cevap verebilirim sanırım. Anahtar kelime ''SINIR'' -http://www.quran-miracle.info/islamda-miras.htm- Hesaplamada bu şekilde olmalı. Bir adam öldüğünde ve geride 3 kızı, karısı, annesi ve babası kaldığında, bu adamın mirası nasıl bölüştürülecek, diye soruluyor? Ve Kuran'a göre, kızlar 2/3, karısı 1/8 ve anne ve babası da 1/6'şar almalıdır, ancak bu kesirlerin toplamı 1 (bir) çıkmaz, deniyor! Peki, o örnekteki adamın sadece 3 kızı kalsaydı, ne olacaktı? Aynı mantıkla, kızlara 2/3 düşüyor... Yani, miras yine tam olarak bölüştürülemiyor. *** Oysa, mesele son derece basit aslında... Kuran, mirasçıların birbirlerine göre durumlarını belirleyen nispi oranlar vermektedir. Dolayısıyla mirasçıların birbirlerine göre durumu değiştirilmeden, İslam hukukunda avliyye ve reddiyye denilen sadeleştirme ve genişletme işlemleri yapılarak, miras tam olarak bölüştürülebilir. Şimdi, bahsedilen örnekte, önce Kuran'ın verdiği nispi oranlara göre, mirasçıların birbirlerine göre durumu nasıl olmaktadır, buna bakalım: Görüldüğü gibi, verilen nispi oranlara göre, Kuran, mirasçıların birbirlerine göre durumunu belirlemiş oldu. Bunlar da sırasıyla 4, 16/3 ve 4/3 olmaktadır. Şimdi de İslam hukukunda avliyye denilen sadeleştirme işlemini yaparak, mutlak payları bulalım: Görüldüğü gibi, Kuran'a göre, mirasçıların birbirlerine göre durumu ne ise, bundan bir milim bile şaşılmadan, miras tam olarak bölüştürülmektedir. Örneğin, kızların anneye göre hakları 4 iken, yine 4 çıkmaktadır. *** Şimdi bazı aklıevveller, iyi ama Kuran 2/3 diyordu, İslam hukukçuları 16/27 veriyor, diyebilir. Bunu da basit bir örnekle açıklayayım. Diyelim ki, bir adamın Recep, Tayyip, Erdoğan isminde üç çocuğu olsun. Ve şöyle bir miras bıraksın: Recep'e 1/2; Tayyip'e 1/4; Erdoğan'a da 1/4. Şimdi, Recep'in ortada olmadığını düşünelim. O zaman Tayyip ve Erdoğan bu mirası nasıl bölüşecekler? Yine 1/4'er mi alacaklar (ki o takdirde miras tam olarak bölüştürülememiş olur)? Yoksa, mirasta eşit hakka sahip oldukları için, miras ikiye bölünüp, 1/2'şer mi alacaklar? Elbette ortak akıl, bu iki kişinin başlangıçta 1/4 olan haklarının, taraflardan herhangi birinin lehinde veya aleyhinde olmayacak şekilde, genişletilip 1/2 yapılmasını öngörür. Yani, 1/4 dendiği halde, 1/2 almaları bir şey değiştirmez. Zira önemli olan, mirasçıların birbirlerine göre durumudur ki, bu da korunmuş olmaktadır (1/4:1/4 = 1/2:1/2). Açıkça görüldüğü gibi, Kuran'da herhangi bir sorun; bir matematiksel hata, kesinlikle söz konusu değildir.
  7. Sevgili AED, İslamın özüne indiğinizde, araştırdığınızda, tefsir okuduğunuzda aslında vicdan sahibi olan inanan-inanmayan herkesin insana, doğaya, ahlaka bakış açılarının benzer olduğunu görürsünüz. Herkesin islamı algılayışı farklıdır. İşte bu yüzden inananlar çok araştırıp çok okumalıdır. Kur'an-ı Kerim bir bütündür. Tek bir veya birkaç ayetle Kur'anı açıklamaya kalkarsanız hataya düşersiniz. İnanmayanlara savaş açmış bir din olarak görebilirsiniz. Ama islamın savaş açtığı vicdan sahibi insanlar değildir. İslamda ne ararsanız onu bulursunuz. Barış ve sevgi ararsanız onu, savaş ve cihat ararsanız onu bulursunuz. İkisini de arayanlar ise denge sahibi olur. Malumdur ki İslamın birçok düşmanıda vardır. Siyasi ve ekonomik çıkarlar için dini kullananlar da vardır(hiçbir partiyi kastedmiyorum), ondan bundan çıkar sağlayan hacı-hoca takımıda. Ama bunların insanları kandırmaları inançlarının bir sonucumudur yoksa vicdanları olmadığından dolayı parayı ve menfaati Allahları olarak kabul etmelerinin bir sonucumudur yoksa islamı yanlış anlayıp yorumlamalarından kaynaklanan zihinsel bir hastalıkları varda farkında olmadan mı yapıyorlar bunları. Yani irdelenmesi gereken birsürü konu vardır. Bunların tamamının faturasını inanca kesmek bazı inançlıların yaptığı gibi bağnazlık olmaz mı? Değişkenler bu kadar fazla iken bence inanç konusu birkaç basit fikirle hemen çürütülmeye çalışılmamalıdır. Hatta inananları zihinsel sorunları olan zombi sürüsü gibi görmek yapılacak en büyük yanlış olur. El elden üstündür daima. İnsana, doğaya ve ahlaka olan bakış açınızı değiştirmeden pekala inançlı bir insan olmanız da mümkündür. Hocaya kızıp camiye gitmemek olmaz, pire için yorgan yakılmaz Hatta inançlı bir insan olarak da eğer izin vermezseniz hiçkimse dini kullanarak size diş geçiremez ve kontrol edemez. Kendinizde inancınızı terkedecek gücü bulabildiyseniz, o tür insanların da sizi kontrol etmesini engelleyecek gücü bulabilirsiniz diye düşünüyorum Demekki inanmamanızın ana sebepleri farklı. Vahiy yoluyla inen kitapları (haşa) deli saçması olarak görmemeniz gerektiğini de küçük bir örnekle açıklamak isterim. Ben kadere inanan birisiyim ama kaderi yanlış algıladığımı hiç sanmıyorum. Kader Allah'ın olacakları bilmesidir. Yazı tura oynarken kaybeden taraf genelde bunun şans olduğunu düşünür halbuki parayı atan kişinin attığı hızı, paranın dönme hızını, rüzgarın etkisini ve diğer bütün değişkenleri hesaplayabilseydi paranın yazı mı yoksa tura mı geleceğini %100 doğrulukla bilebilirdi. Tıpkı bunun gibi bir ekonomistin(iktisatçı olduğunuz için söylüyorum:))yarın doların 10 misli değerleneceğini söylese siz n'apardınız? Doların değerinin düşme gibi bir ihtimali yokken gidip dolar mı alırdınız yoksa önceki tecrübelerinize göre ve diğer ekonomistlere kulak verip doların 10 misli artacağına inanmayıp vazgeçermiydiniz? Vazgeçtiğinizi düşünün, ertesi gün dolar alanlar birikimlerini 10 katına çıkarırken siz bunun pişmanlığını yaşamak zorunda kalacaksınız. En kötü ihtimali de düşünelim. Dolar aldığınızı ve doların fiyatının 10 misline çıkmadığını düşünün ama zaten ortada bir risk yoktu ki hiçkimse doların fiyatının düşeceğini söylememişti ve düşmedide ve kaybettiğiniz birşeyde olmadı. Bir an için cennet-cehennemin gerçek olduğunu inanmayanların cehenneme gideceğini farzedin. Hesap gününde Allah sizi sorguya çekip neden inanmadığınızı sorduğunda doğal olarak hiçbir geçerli yanıt veremediğinizi düşünün. İnanmak için yeterli kanıt yoktu deseniz Allah size yarattıklarını ve gönderdiği dini söylemezmiydi. Bunu daha iyi anlamak için Pascal'ın matematiksel inanç teorisini okuyun, belkide okumuşsunuzdur ve buna rağmen inanmamanızın sebeplerini yazarsanız sizi daha iyi anlamış olurum. Benin Linkim Bende ateistleri anlamak isterim. Kimseyi düşman olarak görmem, onlar bana düşman olmadıkça. Muhabbetle kalın
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.