Φ bekir Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Yüce Yaratıcı insanoğlunu mükerrem ve mükemmel bir varlık olarak yaratmıştır. Fakat bu mükemmelliğe rağmen insan, ilahi hitaba doğrudan muhatap olacak yapıya sahip değildir. Bu sebeple dünyada insan hayatının başladığı günden beri, Allah Teala, onların arasından seçtiği "Nebi" veya "Resûl" denilen peygamberleri kendisiyle kulları arasındaki irtibatı kurmak ve açıklamakla görevlendirmiştir. Bütün Peygamberler, Allah'ın emir ve nehiylerini O'nun kullarına ulaştırmak ve onlara doğru yolu göstermekle görevlendirilmiş hidayet elçileridir. Peygamber Efendimiz vahiy yoluyla Allah'tan aldığı Kur'an ayetlerini, görevi gereği, insanlara sadece ulaştırmakla kalmıyor aynı zamanda onları açıklıyor ve anlatıyordu. Tebliğ ettiklerini açıklamak ve anlatmak onun asli göreviydi. Hemen işaret edelim ki, Peygamberemiz'in tebliğ görevi evrensel olduğu için, açıklamaları da ona uygun bir çerçeve ve nitelikte gerçekleşiyordu. Yani sünnet, Kur'an'ın evrensel planda Hz. Peygamber tarafından yorumlanması demek oluyordu. Mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'in eksiksiz, yeterli açık ve her şeyi açıklayıcı olmasına ve dinimizin de ikmal edilmiş bulunmasına rağmen, sünnetin ifade ettiği bir yorum ve anlatıma gerçekten ihtiyaç var mıdır, şeklinde bir soru aklımıza takılabilir. Gerçek şu ki, yüce kitabımızın yeterli, açık ve açıklayıcı oluşu elbette bir hakikattır. ANcan, onun bu niteliklerine rağmen, muhatapları olan insanların anlayış seviyeleri farklı olduğu için onu tek tek doğru olarak anlayıp kavramaları mümkün değildir. Öte yandan sorumluluk için duymak değil, anlamak gerekmektedir. İnsanları anlamadıkları şeylerden sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu sebeple kim, neyi anlamak ihtiyacında ise, ona onu anlatmak lazımdır. En iyi, en güzel, en doğru ve en doyurucu açıklamayı elbette Kur'ân ayetlerini getirip tebliğ eden Peygamber yapacaktır. Peygamber'in açıklamaları, hiç bir zaman Kur'an'ın eksik, yetersiz ve kapalı olduğu anlamına gelmez. "Allah'a kul olmak" tan başka görevi bulunmayan insanlar, ancak bu açıklamalar sayesinde O'na nasıl kulluk edeceklerini öğrenmiş olacaklardır. Bu sebeple sünnetsiz bir müslümanlık düşünmek mümkün değildir Hayatın ilahi irade doğrultusunda şekillenmesi konusunda Sünnet, Kur'an ile birlikte hemen onun yanıbaşında birinci dereceden bir görev üstlenmiş bulunmaktadır. Bunun böyle olduğunu hem Peygamber'e itaatı emreden Kur'ân-ı Kerim, hem de Hz. Peygamber'in bizzat kendisi ifade ve ilan etmektedir. "Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da kaçının." (Haşr Suresi (59) 7) "De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" (Al-i İmran Suresi (3) 31) "Allah'a ve kıyamet gününe kavuşacağını uman sizler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır" (Ahzâb Suresi (339 21) "Peygamber'in emrine muhalefet edenler, fitneye ya da can yakıcı bir azaba uğramaktan çekinsinler" (Nûr Suresi ((24) 63) "Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur" (Nisa (4) 80) Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Kim benim sünnetimden (yaşama tarzımdan) yüz çevirirse benden değildir" (Buhari, Nikah 1; Müslim Nikah 5) Yukardaki Nisa Suresinde geçen Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur ayeti iyi incelenmeledir. Konuya pazartesi gününe kadar cevap veremeyeceğim... Yukardaki metin bazı yerler atlanarak İMAM NEVEVİ'NİN RİYAZÜS SALİHİN çevirisine 2 Prof bir Doçent (o zamanlar Raşit Küçük doçentmiş şimdilerde o da prof) tarafından yazılmış ve sünnetin önemini aktaran 1. ciltten alınmıştır. Bilgisayara geçmek de bana düştü. Hafta sonu internetten uzak durduğumu daha önce söylemiştim bu sebeple nasip olursa konuya cevap yazanlara vereceğim bir cevap olursa Pazartesi günü cevaplamaya çalışacağım... Selam ve saygıyla... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Yukardaki Nisa Suresinde geçen Kim Peygamber'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur ayeti iyi incelenmeledir. Bence de incelenmelidir. Heralda "Ben Allah'ım" diyemediği için, bu yolu seçmiş narsizmin doruklarında gezinen Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalip. Ne de olsa Allah'ın göründüğü, bişey dediği yok. Kendisi reel. Milyonlarca hayali Allahla da payşaşsa iktidarı, hayali olduktan sonra sorun yok. Saygılar. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Bence de incelenmelidir. Heralda "Ben Allah'ım" diyemediği için, bu yolu seçmiş narsizmin doruklarında gezinen Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalip. Ne de olsa Allah'ın göründüğü, bişey dediği yok. Kendisi reel. Milyonlarca hayali Allahla da payşaşsa iktidarı, hayali olduktan sonra sorun yok. Saygılar. Hata 1. Tarih bize gösteriyor ki, insanlar ben Allah'ım diyebilmişlerdir. Dolayısıyla Peygamber de bir insan olduğu ölçüde diyebilirdi. Ama ne oldu. DEMEDİ... 2. si ayet iyi incelenmelidir dediğimde senin inceleyeceğini düşünmemiştim yoksa açıklama gereği duyardım. Daha önce, bu yaklaşımın girizgahını başka bir konuda yapmıştım. Hz. Peygamber'in Din alanında herhangi bir hatası yoktur. Bu alanda hata yapması bizzat Allah Teala tarafından ayetle engellenmiştir. (Bu da narsizmle İlahlık taslamakla ilgili teorinizi çökertiyor) Allah Teala onun bir hatasını bizzat Kur'an ayetleri ile düzeltmiştir. Din alanında hata yapma hakkı yoktur. Yoksa böyle bir ayeti de Peygamber belirtmezdi değil mi narsizmin doruklarında yüzseydi. Yani ben hata yaptım Allah düzeltti demezdi herhalde. Nihayetinde narsizmde kişinin kendi hatası olmaz, kişi hatadan münezzehtir. Bahsini ettiğimiz ve iyi incelenmelidir dediğimiz ayet, Peygamber'in söylediği (Dine ait: bu alanı ilerde açıklayacağız nasip olursa) dini alana ait sözler hem korunmuş ve hem de bizzat kendinden değildir. Allah'ın ona ilham ettiği sözlerdir. Zaten Peygamber'in sözleri Kur'an la aynı olduğunda, aynı minvalde, yönde amaçta olduğunda ona itaat eden, uyanlar dolayısıyla Kur'ana uyacaklardır. Bu da böyle biline... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Hata 1. Tarih bize gösteriyor ki, insanlar ben Allah'ım diyebilmişlerdir. Dolayısıyla Peygamber de bir insan olduğu ölçüde diyebilirdi. Ama ne oldu. DEMEDİ... Devir değişiyor. Eskiden bunu diyen çoktu, şimdi yok. Muhammed döneminde ben Allah'ım deme devri kapanmış.O döneme yetişememiş. Üzülmüştür. Hz. Peygamber'in Din alanında herhangi bir hatası yoktur. Bu alanda hata yapması bizzat Allah Teala tarafından ayetle engellenmiştir. (Bu da narsizmle İlahlık taslamakla ilgili teorinizi çökertiyor) Narsizm değil mi? Yoksa bu durum "Ben Allah'ın hata yapmamı bile engelelediği seviyede yüce bir insanım, benim hata yapma olasılığım yoktur. Ben herşeyi doğru yaparım" şeklinde bir narsizm tezahürü mü? Allah Teala onun bir hatasını bizzat Kur'an ayetleri ile düzeltmiştir. Din alanında hata yapma hakkı yoktur. Yoksa böyle bir ayeti de Peygamber belirtmezdi değil mi narsizmin doruklarında yüzseydi. Yani ben hata yaptım Allah düzeltti demezdi herhalde. Nihayetinde narsizmde kişinin kendi hatası olmaz, kişi hatadan münezzehtir. Önceki söylediği birşey sonradan işine gelmedi ki, böyle bir yol bulup önceden söylediği sözden döndü demek daha doğru olur. Bahsini ettiğimiz ve iyi incelenmelidir dediğimiz ayet, Peygamber'in söylediği (Dine ait: bu alanı ilerde açıklayacağız nasip olursa) dini alana ait sözler hem korunmuş ve hem de bizzat kendinden değildir. Allah'ın ona ilham ettiği sözlerdir. Zaten Peygamber'in sözleri Kur'an la aynı olduğunda, aynı minvalde, yönde amaçta olduğunda ona itaat eden, uyanlar dolayısıyla Kur'ana uyacaklardır. Sizde işlerleme görüyorum. Bu vahy, Cebrail, ilham konusu üzerinde biraz düşünün. vahy denen birşey olamayacağını, olabilemeyeceğini anlayacaksınız. Bunun sonucunda da Allah bana şunu bunu dedi laflarının sadece Muhammed2in uydurmalarından başka birşey olmadığını anlayacaksınız. Saygılar. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Ben Allah'ım deme devri hangi devirler arasını kapsıyordu. Kusura bakmayın tarih bilgim içerisinde böyle bir devir olduğunu bulamadım da...Bir hatırlatırsanız memnun olacağım. Ne bileyim 300-400'lü yıllarda Meryem oğlu İsa' teslis inancına göre tanrı ilan edilebilmiş mesela...Haaa, yok arada bir nüans var diyorsanız hadi canım ne nüansı diyebiliriz... Tabiki narsizmin tezahürleri olabilir de, kendi hatamı Allah Teala ordadan kaldıracak...Bu biraz garip oluyor zannımca...Yani, Peygamber, bizzat kendisi hata yaptığında (dünya işlerinde) bunu sahabere siz bu konuları benden daha iyi bilirsiniz demiştir. Ben Peygamberim illaki benim dediğim doğrudur dememiştir. Mesela iki kişi arasında karar verirken ben olayın ortaya konuluşuna bakıyorum içinizi bilmem, kime haketmediği birşeyi verirsem onu almasın mealinde hadisi vardır. Yani kendisi, hata yaptığında ben hata yapmışsam siz değiştirin diyor dünya alanında...Hani bir savaş esnasında yanlış yere kamp kurmak istemişte sahabe onu uyarmıştı... Yani, Peygamber açısından narsizm tezahürleri pek oturmuyor yerine...Yok yine de vardır vardır diyorsanız...O kendisini yüceltmemiştir, ona bu değeri Allah Teala vermiştir. Sonuçta hangi Peygamber yüce değildir ki? Ha, önceki söylediği birşey işine gelmedi diyorsunuz...İşine gelmeyecek mesele nedir diyeceğim siz sanırım Tahrim Suresini getireceksiniz..Benim bahsini ettiğim ABESE Suresinin ilk ayetleri... 1.Yüzünü ekşitti ve arka döndü; 2. Kendine kör kişi geldi diye. 3. Ne bilirsin, belki o da arınıp temizlenecek, 4.Belki öğütlenir ve de öğüt kendisine yararlı olur. 5.O, kendisinin her türlü ihtiyacın üstünde olduğuna inanana gelince, 6.Sen ona yöneliveriyorsun 7. onun arınmamasından sana bir sorumluluk olmadığı halde! 8.Amma! Koşarak sana gelen var ya; 9. haşyet duyarak, 10.sen ona aldırmıyor oyalanıyorsun. Tahrim Suresinde geçen ve Peygamber'in Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmasının mümkün olmadığını belli eden ayetlerle belki Peygamber'i yararlandıracak gelişmeler olabilir. Ancak, Abese Suresinde geçen durumda Peygamberi yararlandıracak bir mesele yoktur ki, işine gelmeyip de vazgeçmiş olsun...Abese Suresinde bu ayetlerin nüzul sebebi bellidir. Peygamber Kureyş'in ileri gelenleri ama inançsız olanlarla konuşurken kendisiyle bir ama konuşmak istedi. Resullullah da bu ileri gelenlerden birini müslüman yaparsa daha fazla kara geçeceğini düşünerek onunla ilgilenmedi. Bu olay üzerine yukardaki ayetler indirildi "CEBRAİL TARAFINDAN" Allah katından. Soru: Bu ayetle önceden söylediği sözden niye dönsün, kaldı ki, önceden söylediği bir sözün yanlışlığını yine kendi sözüyle ortadan kaldırabilirdi. Niye ayetle kaldırmaya kalksın. Her ne ise; İlham konusu üzerinde şiirle fazla kafasını bozmuş bir adam olan ben çok fazla düşünmüştüm zaten. Bazen öyle bilgiler olur ki, siz o bilgiyi kişinin almış olduğu eğitimle açıklayamazsınız. Bazen öyle deruni metinlerle karşılaşırsınız ki, yahu bir ümmi bunu nasıl meydana getirir diye sorarsınız. İşte can alıcı mesele budur. Peygamber bir ümmi idi. Ama, devri içerisinde çok fazla insan bir ümminin böyle metinler getiremeyeceğini, bunu ne aldığı eğitimin ve ne de bilgisinin yetmeyeceğini olsa olsa bu metinlerin üstün bir gücün eseri olduğunu kavrayarak iman etmişlerdir. İlham meselesi ise, Hz. Peygamber'e Kur'an'a girmeyen ancak kudsi olarak bildirilen metinler vardır. Hani kudsi hadis diye birşey duymuşsunuzdur ya...Yine ona cebrail tarafından bildirilenler verilenler...İlham illaki uydurma kudreti olarak anlaşılamaz yani ki,,, Farkında mısın konu Peygamber'in narsistliği değil...Bana bunları niye açıklattırıyorsun...Başka bir konu açsan da oradan devam mı etsek bu meseleye...selamlar ile... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mayıs , 2007 Ben Allah'ım deme devri hangi devirler arasını kapsıyordu. Kusura bakmayın tarih bilgim içerisinde böyle bir devir olduğunu bulamadım da...Bir hatırlatırsanız memnun olacağım. Ne bileyim 300-400'lü yıllarda Meryem oğlu İsa' teslis inancına göre tanrı ilan edilebilmiş mesela...Haaa, yok arada bir nüans var diyorsanız hadi canım ne nüansı diyebiliriz... Mısır tarihini okuyunuz. Kendini Tanrı, Tanrı'nın oğlu, Tanrı'nın yeryüzündeki tecellisi olarak tanıtan ve kelleyi kaybeden son adam bildiğimiz kadarıyla İsa'dır. O dönemin kapandığını farkedememiştir. Bedelini de ağır ödemiştir. Yani, Peygamber açısından narsizm tezahürleri pek oturmuyor yerine...Yok yine de vardır vardır diyorsanız...O kendisini yüceltmemiştir, ona bu değeri Allah Teala vermiştir. Sonuçta hangi Peygamber yüce değildir ki? Tabi tabi. kendi Allah'ını kendin yarat, sonra da O Allah'ın sana torpil geçmesini sağla. Ne güzel düzen. Benim gördüğüm kadarıyla peygamberim diye ortaya çıkan bütün semitik şahıslarda, yücelik şöyle dursun, bir anormallik var. İbrahim, kızkardeşi Sara ile evleniyor. Karısını ona buna peşkeş çekiyor. Çocuğunu kesmeye kalkıyor. Lut kızlarıyla yatıyor. Musa, tartışan/kavga eden adamlar neden kavga ediyor demeden, barıştırmaya ve ayırmaya çalışmadan birini öldürüyor, kendini dağlara vuruyor, sonra Allah'la konuştum diye geri geliyor. Yusuf, Mısır'ı soyup soğana çeviriyor. Halkı açlığa ve sefarete sürüklüyor. Mısırlıları kıöleleştiriyor. Sülayman kendi kendine konuşuyor, kuşlarla, börtü böcekle konuştuğunu iddia ediyor. Muhammed, zaten sara hastası olduğu söyleniyor. Halüsinasyonlar artınca, cevreden cinlenmiş, delirmiş lafları çoğalınca, el alem içinde dağlara kaçıyor, sonra Allah benimle konuştu diye çıkıp geliyor. Babasını küçükken kaybettiği için baba özlemi çekiyor. Babasının adında yeralan putu Yaratıcı ilan ediyor. Babsını gözünde büyütüyor. Babasından alma imkanı bulamadığı ilgi ve sevgiyi bu hayali puttan alıyor. Bu hayali put Muhammed'i o kadar çok seviyor ki, hatta dünyayı bile Muhammed hatırırna yaratmış oluyor. Böyle fantaziler kuruyor Muhammed. Bu adamların hangisi normal? Bu adamların hangisi -varsa eğer- "Yaratıcı"nın elçisi olabilecek kadar, saygı duyulan özelliklere sahip? Yaratıcı'nın temsilci yapmak için bu adamları seçtiğini söylemek, varsa eğer bir Yaratıcı, ona hakarettir. Ha, önceki söylediği birşey işine gelmedi diyorsunuz...İşine gelmeyecek mesele nedir diyeceğim siz sanırım Tahrim Suresini getireceksiniz..Benim bahsini ettiğim ABESE Suresinin ilk ayetleri...Tahrim Suresinde geçen ve Peygamber'in Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmasının mümkün olmadığını belli eden ayetlerle belki Peygamber'i yararlandıracak gelişmeler olabilir. Yasaklama Suresi -Tahrim Suresi: 1. Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 2. Allah, (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmanızı size meşru kılmıştır. Sizin yardımcınız Allah'tır. O, bilendir, hikmet sahibidir. 3. Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Peygamber: Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi. 4. Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır. 5. Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi kendini Allah a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadef eden, oruç tutan, dul ve bâkire eşler verebilir. Ne diyelim: Kuran'da utanç verici ayet var mı diye sormuştu birisi. İşte örnek. Bu ayetleri neden uydurma gereği duymuş Muhammed? Muhammed'in Marya ile Hafsa'nın yatağında yakalanması:Gün, Muhammed' in karılarından Hafsa' nın günüydü. O gün Muhammed, Hafsa' yla cinsel ilişkide bulunmak üzere kalkıp gider. Hafsa' nın odasına varır. Ama Hafsa' yı bulamaz. Tam o sırada da, bir zamanlar Mısır Mukavkısı' nın kendisine armağan ettiği cariyelerden Marya ortaya çıkmıştır. O anda Muhammed, cinsel ilişki için tam hazırlıklıdır. Cariye'yi tutup yatırır Hafsa' nın yatağına, ve işini görmeye başlar. Muhammed'in cariyesi ile yatması doğal. Kuran da, karılarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak veriyor (bkz. Ahzab suresi, ayet 50,52) İşin bu noktası olağan olmasına olağan. Ne var ki, cariyeyi özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik Ömer kızı Hafsa'nın yatağında koynuna alıyor. İşte bu olağan değil. Terslik bu ya, o sırada, Hafsa da çıkagelmiştir. Muhammed' in Marya (Mariye) ile ilişkisini görür. Bir süre kendine egemen olup kapıda bekler. Muhammed işini bitirmiştir. Hafsa tepkisini gösterir: "Tanrı elçisi! Sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. Öyle bir şey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! Benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!" Muhammed ne desin? Sonra, Muhammed' ile Hafsa arasında şu konuşma geçer: Muhammed: "Vallahi Billahi Marya ile bir daha yatmayacağım!" "Hafsa! Marya' yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun? "Evet!" Muhammed hemen ant içmiştir: "Hafsa! Aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?" "Tamam!" Ne ki, Hafsa bu durumu Aişe'ye anlatır.(Bkz. Taberi, Camiu'l-Beyan,28/102) Kimi aktarmaya göre de Muhammed'in Hafsa ile yakalanması, Aişe'nin gününde olmuştur. Hafsa bunu öğrenmiştir. Muhammed, ondan bunu durumu kimseye söylememesini istemiş, bunu isterken de "Marya'yı kendime haram ettim. Sana bir müjdem var. Ebubekir'le Ömer, benden sonra, ümmetin işlerini ele alacaklar (halife olacaklar)." Ama, Hafsa, olayı Aişe'ye anlatır. (Bkz.F.Razi,30/41,43) Muhammed'in, Marya'yı kendisine haram etmesi, yani bu cariyeyle bir daha yatmayacağına ant içmesi üzerine yeni ayetler gelir: "Ey Peygamber! Karılarını hoşnut edeceksin diye, Tanrı'nın sana helal kılmış olanı kendine neden haram yaparsın? Tanrı bağışlayan ve acıyandır." Canı Marya'yı çekiyor. Öte yandan Hafsa'ya yakalanmanın can havliyle verilmiş söz var ortada. Ne yapacak? Her zaman yaptığını yapmış: Hayali yardımcısını -Allah'ı- desteğe çağırıp sözünden dönmüş. Böylece hafsa'yı da susturmuş olacak. Sen ne biçim erkeksin, sözünden dönüyorsun" demeyecek Hafsa. Bahane hazır: "Allah emretti sözümden dönmemi. Ben ne yapayım??!!!" Hz. Ayşe'nin dediği gibi. Muhammed'in allah'ı nasıl bir Allah'tır ki Muhammed'in şeyine göre ayet indiriyor. Ancak, Abese Suresinde geçen durumda Peygamberi yararlandıracak bir mesele yoktur ki, işine gelmeyip de vazgeçmiş olsun...Abese Suresinde bu ayetlerin nüzul sebebi bellidir. Peygamber Kureyş'in ileri gelenleri ama inançsız olanlarla konuşurken kendisiyle bir ama konuşmak istedi. Resullullah da bu ileri gelenlerden birini müslüman yaparsa daha fazla kara geçeceğini düşünerek onunla ilgilenmedi. Bu olay üzerine yukardaki ayetler indirildi "CEBRAİL TARAFINDAN" Allah katından. Çatık Kaşlı Suresi - Abese Suresi'nde peygamberi yararlandıracak bişey yok mu? Pirince gitmiş ama, pirinci alamayaınca bari evdeki bulguru kurtaralım demiş. Olay bu. Soru: Bu ayetle önceden söylediği sözden niye dönsün, kaldı ki, önceden söylediği bir sözün yanlışlığını yine kendi sözüyle ortadan kaldırabilirdi. Niye ayetle kaldırmaya kalksın. Ayet de, hadis de Muhammed'in kendi sözüdür. hz. Ayşe'nin yukarıdaki sözünü hatırlayınız. İşte can alıcı mesele budur. Peygamber bir ümmi idi. Ama, devri içerisinde çok fazla insan bir ümminin böyle metinler getiremeyeceğini, bunu ne aldığı eğitimin ve ne de bilgisinin yetmeyeceğini olsa olsa bu metinlerin üstün bir gücün eseri olduğunu kavrayarak iman etmişlerdir. Bir müslüman mitolojisi. Son yıllarda türk televizyonlarında star yatışmalarına katılanların, duygu sömürüsü yapmak ve başarılarını büyük göstermek için kullandıkları arabesk yöntem. Ne kadar dipten gelirsen, başarın o kadar büyük görünür felsefesi. Sürekli dersaneye giden, özel öğretmenlerden ders alan, her türlü teknolojiden yararlanan bir çocuğun ÖSS'de 1. olması mı büyüktür, yoksa, Anadolu'nun ücra bir köşesinde, 2 öğretmenden başka öğretmeni olmayan, her dersin bu öğretmenlerce verildiği, boş zamanlarında koyun gütmek zorunda olan, yiyecek ekmeği zor bulan bir çocuğun mu ÖSS'de 1. olması dikkat çekicidir? Hagisi daha başarılıdır. Müslümanların uydurduğu, Muhammed'i yüceltme mitolojisi. Yok ümmiydi, yok birr hırkaya muhtaçtı, yok hasır üstünde yatardı, yok evinde sıcak yemek pişmezdi, yok ölürken zırhı ve katırı rehindi, yok falandı, yok filandı masalları... Saygılar. Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2007 [Ayet de, hadis de Muhammed'in kendi sözüdür. hz. Ayşe'nin yukarıdaki sözünü hatırlayınız. Konu ile ilgisi yok.... Sadece dikkatimi çeken birşeyi sormak istiyorum yazıda Peygamberden Muhammed diye bahsederken onun karısı Aişeden Hz.Aişe diye bahsetmeniz,bu tabikide benimde hoşuma gitti ama sormadan geçemeyeceğim adının önüne eklenen vasfı sizin kullanma sebebiniz bir kadına karşı duyduğunuz saygımı?yoksa farklı bir nedenimi var? Konuya gelince,daha sonra katılacağım.. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2007 Konu ile ilgisi yok....Sadece dikkatimi çeken birşeyi sormak istiyorum yazıda Peygamberden Muhammed diye bahsederken onun karısı Aişeden Hz.Aişe diye bahsetmeniz,bu tabikide benimde hoşuma gitti ama sormadan geçemeyeceğim adının önüne eklenen vasfı sizin kullanma sebebiniz bir kadına karşı duyduğunuz saygımı?yoksa farklı bir nedenimi var? Konuya gelince,daha sonra katılacağım.. Kadınlar islamın mağdurlarıdır. Hz. Ayşe bir çocuktu. 9 yaşında bir çocuğu ve 50+ yaşında bir adamın koynunda düşününce içim sızlıyor. O çocuğa sempati beslememek, acımamak elde dedğil. Saygılar. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Birkaç gün önce, Spiderman 3'ü seyrettim. Hafta sonu gördüğüm bütün örümcekleri elimin üstüne koydum; rica, yalvarma ve baskılara rağmen bir türlü elimi ısıttıramadım. Spiderman olacaktım ve dünyayı kurtaracaktım, olmadı. Son örümceğin kafasına silah (pardon parmak) dayadım ve ısırmazsan öldürürüm dedim. Hadi oradan kel dedi bana. Sen iş yapacaksan git Peygamberine hakaret edenleri ***** dedi. Hayretler içerisinde kalmıştım radikal şeriatçi bir örümcekle karşılamanın ne yeri ne de zamanı idi. Ben olsam dedi, şu ****** iyi bir rosto yapıp yerdim dedi. Höstt dedim, o dediğin yüzükler efendisinde olur dedim. Sordum yahu sen nerden öğrendin bunları: Cevap verdi. Tişörtüyün sol yakasının altında benim yuvam var. Orada avlarımı yakalıyor ve senin okuduklarını okuyorum. Sen, biraz liboş takılıyorsun sert olman gerek dedi, ne yani dedim. Yahu dedi, görmüyor musun: Sen okuyorsun, tarih, din okuyorsun ama adamlar belli başlı sitelerden yaptıkları alıntıları getiriyorlar. Birde yazdığınız cevapları bile okumuyorlar...Baksana Hz. Aişe'nin Peygamber Efendimizle evlendiğinde 17 yaşlarında olduğu delilleriyle ispat edilmiş, bu konuda siyer-i Nebi kitaplarında konu iyice açıklanmış ama hala 9 yaşından bahsediliyor. Peygamber'in ümmi olduğu yine aynı kitaplarda bahsediliyor ama adamın teki biryerlerden kandırılmış beyni ile cevap veriyor doğru sanarak...Kaynağın ne kardeşim... Yahu örümcek, böyle olmaz...Tamam insanlar yanlış biliyor olabilir ben doğruyu yavaş yavaş anlatmalıyım. Örümceğimiz kendine bir de ad koymuş. Cabbar. Cabbar, yok ya...Bu zamana kadar anlattın ne oldu. Tirajın mı arttı. Hala senin yüzünden peygamberine sövüyorlar. diyor. Ben de haklısın, konunun gerisini konunun başlığına göre çekeyim olmaz mı diyorum. Olmaz diyor... Ula dünyayı kurtaracaktık, örümcekten kendimizi nasıl kurtaracağız bunu bir türlü bulamıyorum. Şükrediyorum scorpion king olmaya karar vermemişim. Ne mi diyorum...Örümcek ve akrebi bir kenara bırakın. Ümmilik tarihi kaynaklarda belirtilen birşey yani ki, psikolojik arka planını deşelediğiniz gibi değil. Hz. Aişe bildiğiniz yaşta evlenmemiştir buna uzunca ****** denir. Tahrim suresiyle ilgili kırpılan metin tam olarak nereden alıntılanmıştır kim tarafından yazılmıştır belli değil. Önemi de yok, meselemiz tahrim suresi değil dedik. Aslında meselemiz ABESE (sanırım ABS fren sistemi de bu suredeki frenlemeden etkilenerek ortaya konulmuştur) suresi de konumuzla birebir alakalı değildir. Konumuz narsizm de değildir...Peygamberlerin normal dışı olmaları da değildir. (Normallik nereden baktığınıza bağlıdır)Semitik şahıslarda biraz garip durdu. Bu ne demek yahu...Semitik şahıs...Semantik mi olacak dedim, o da pek anlamlı durmuyor...Hz. Peygamber Araptı. Aman, önemi yok...Konunun başı belli...Görülüyorki, sizin yazma etiğiniz Peygamberler ve Allah'a hakaret etmek üzerine kurulu...Bunu lütfen benim başlığım altında yapmayın zira peygamber/ler/ime saygısızca bir üslupla seslenilmesi zoruma gidiyor ve bu benim yüzümden oldu diye düşünüyorum. Lütfen, bunu benim açtığım başlık altında yapmayın...Konuya dahil olacağınız (sünnet gerekir mi gerekmez mi) bir bilginiz varsa paylaşın.... Yoksa spider'e emanet edeceğim sizi ve her emanet etme cümlesi koruyup kollama anlamına gelmez... Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Birkaç gün önce, Spiderman 3'ü seyrettim. Hafta sonu gördüğüm bütün örümcekleri elimin üstüne koydum; rica, yalvarma ve baskılara rağmen bir türlü elimi ısıttıramadım. Spiderman olacaktım ve dünyayı kurtaracaktım, olmadı. Son örümceğin kafasına silah (pardon parmak) dayadım ve ısırmazsan öldürürüm dedim. Hadi oradan kel dedi bana. Sen iş yapacaksan git Peygamberine hakaret edenleri **** dedi. Hayretler içerisinde kalmıştım radikal şeriatçi bir örümcekle karşılamanın ne yeri ne de zamanı idi. Ben olsam dedi, şu ***** ***** iyi bir rosto yapıp yerdim dedi. Höstt dedim, o dediğin yüzükler efendisinde olur dedim. Sordum yahu sen nerden öğrendin bunları: Cevap verdi. Tişörtüyün sol yakasının altında benim yuvam var. Orada avlarımı yakalıyor ve senin okuduklarını okuyorum. Sen, biraz liboş takılıyorsun sert olman gerek dedi, ne yani dedim. Yahu dedi, görmüyor musun: Sen okuyorsun, tarih, din okuyorsun ama adamlar belli başlı sitelerden yaptıkları alıntıları getiriyorlar. Birde yazdığınız cevapları bile okumuyorlar...Baksana Hz. Aişe'nin Peygamber Efendimizle evlendiğinde 17 yaşlarında olduğu delilleriyle ispat edilmiş, bu konuda siyer-i Nebi kitaplarında konu iyice açıklanmış ama hala 9 yaşından bahsediliyor. Peygamber'in ümmi olduğu yine aynı kitaplarda bahsediliyor ama adamın teki biryerlerden kandırılmış beyni ile cevap veriyor doğru sanarak...Kaynağın ne kardeşim... Yahu örümcek, böyle olmaz...Tamam insanlar yanlış biliyor olabilir ben doğruyu yavaş yavaş anlatmalıyım. Örümceğimiz kendine bir de ad koymuş. Cabbar. Cabbar, yok ya...Bu zamana kadar anlattın ne oldu. Tirajın mı arttı. Hala senin yüzünden peygamberine sövüyorlar. diyor. Ben de haklısın, konunun gerisini konunun başlığına göre çekeyim olmaz mı diyorum. Olmaz diyor... Ula dünyayı kurtaracaktık, örümcekten kendimizi nasıl kurtaracağız bunu bir türlü bulamıyorum. Şükrediyorum scorpion king olmaya karar vermemişim. Ne mi diyorum...Örümcek ve akrebi bir kenara bırakın. Ümmilik tarihi kaynaklarda belirtilen birşey yani ki, psikolojik arka planını deşelediğiniz gibi değil. Hz. Aişe bildiğiniz yaşta evlenmemiştir buna uzunca ****** denir. Sen o örümceğa deki,eğer rostodan çok hoşlanıyorsa ilk önce tanrıya bir yığın hakaretler düzen bir kitaba inananları rosto yapsın. Ümmilik tarihi kaynaklarda belirtilen birşey yani ki, psikolojik arka planını deşelediğiniz gibi değil. Hz. Aişe bildiğiniz yaşta evlenmemiştir buna uzunca ****** denir. Şimdi sana gelelim bekir bey.Eğer ***** demeye o kadar meraklı iseniz,ayşenin dokuz yaşlarında evlendiğini rivayet eden hadis alimlerine ****** deyin ilkönce bakalım becerebilecekmisniz? Bizlere ****** demek kolay nede olsa.Eğer o kadar cesaretiniz varsa peygambere bu iftirayı yapan hadis alimlerini hayatınızdan ve islam metodolijinden dışlayın bakalım yapabilecekmisiniz? Eğer yalansada uydurma isede biz değil,sizin öve öve yücelttiğiniz, yaşamınızın her alanında onların rivayetlerini esas alarak peygamberin sünnetini size aktaran çok değerli alimler uydurmuş değilmi? Yanlışta olsa uydurmada olsa bu artık 1400 senedir islamın bir parçası kabul edilmiş ve uygulanır olmuş.Örnek olarak afganistan verildi ve ayrıca bir profesör bunu yazdığı kitapta açık açık belirtmiş. Yok efendim olmaz diyemezsiniz.İslami kaynakların hiç birinde delili olmadığı halde kandilller artık bütün dünyada müslümanlar tarafından kabul edilmiş ve islamın bir parçası olmuştur.Nasılki bu kandilleri islamdam dışlayamazsanız hala uygulanır olan çoçuklarla evlenmeyide islamdan dışlayamazsınız. Sıkıntınızı anlıyorum çünkü bu konu islamın zayıf karınıdır ve peygamberi küçük düşürmektedir.Ama ne yapalım suç bizim değil ki. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2007 Birkaç gün önce, Spiderman 3'ü seyrettim. Hafta sonu gördüğüm bütün örümcekleri elimin üstüne koydum; rica, yalvarma ve baskılara rağmen bir türlü elimi ısıttıramadım. Spiderman olacaktım ve dünyayı kurtaracaktım, olmadı. Son örümceğin kafasına silah (pardon parmak) dayadım ve ısırmazsan öldürürüm dedim. Hadi oradan kel dedi bana. Sen iş yapacaksan git Peygamberine hakaret edenleri ***** dedi. Hayretler içerisinde kalmıştım radikal şeriatçi bir örümcekle karşılamanın ne yeri ne de zamanı idi. Ben olsam dedi, şu ****** iyi bir rosto yapıp yerdim dedi. Höstt dedim, o dediğin yüzükler efendisinde olur dedim. Sordum yahu sen nerden öğrendin bunları: Cevap verdi. Tişörtüyün sol yakasının altında benim yuvam var. Orada avlarımı yakalıyor ve senin okuduklarını okuyorum. Sen, biraz liboş takılıyorsun sert olman gerek dedi, ne yani dedim. Yahu dedi, görmüyor musun: Sen okuyorsun, tarih, din okuyorsun ama adamlar belli başlı sitelerden yaptıkları alıntıları getiriyorlar. Birde yazdığınız cevapları bile okumuyorlar...Baksana Hz. Aişe'nin Peygamber Efendimizle evlendiğinde 17 yaşlarında olduğu delilleriyle ispat edilmiş, bu konuda siyer-i Nebi kitaplarında konu iyice açıklanmış ama hala 9 yaşından bahsediliyor. Peygamber'in ümmi olduğu yine aynı kitaplarda bahsediliyor ama adamın teki biryerlerden kandırılmış beyni ile cevap veriyor doğru sanarak...Kaynağın ne kardeşim... Yahu örümcek, böyle olmaz...Tamam insanlar yanlış biliyor olabilir ben doğruyu yavaş yavaş anlatmalıyım. Örümceğimiz kendine bir de ad koymuş. Cabbar. Cabbar, yok ya...Bu zamana kadar anlattın ne oldu. Tirajın mı arttı. Hala senin yüzünden peygamberine sövüyorlar. diyor. Ben de haklısın, konunun gerisini konunun başlığına göre çekeyim olmaz mı diyorum. Olmaz diyor... Sevgili bekir, Verdiğin örneklere bakarak, halüsinasyon görmeye başladığını söyleyebilirim. Örümcek öyle şeyler yapamaz, edemez. La Fontaine masallarında olur hayvanların konuşması. Süleyman da hayvanlarla konuştuğunu sanırmış. Şimdi sen gerçekten örümcekle konuşmuşsan, Süleyman da konuşmuştur. Buna inananabilirsin.Sen konuşmadıysan, sadece bir teşbih yapıyorsan, Süleyman da konuşmamıştır. İkinizin yaptığı şey de halüsinasyon görmektir. Ayşe konusunda kaynağım, Hadis kitapları sevgili kardeşim. Ayşe'nin evlendiğinde 9 yaşında olduğunu söyleyen onlarca hadis/rivayet var. Başka bir yaşta olduğuna dair tek bir hadis yok. Buradaki (tıkla) yazımı okuyabilirsin. Sonra vaktin varsa Sayın magician'ın alıntıladığı uzun yazıyı (tıkla) da okuyabilirsin, ben sabrettim okudum. Sen de oku. Konumuz narsizm de değildir...Peygamberlerin normal dışı olmaları da değildir. (Normallik nereden baktığınıza bağlıdır) Sevgili Bekir, Konumuz sünnet ne işe yarar olunca, doğal olarak işin içine senin peygamber diye vasıflandırdığın adamlar giriyor işim içine. Bize göre bir adamın cinnet geçirip çocuğunu kesmeye kalkması normal değildir. Bize göre bir adamın kendi kendine koşuşu kuşlarla, cinlerle, karıncalarla konuşuyorum demesi normal değildir. Semitik şahıslarda biraz garip durdu. Bu ne demek yahu...Semitik şahıs...Semantik mi olacak dedim, o da pek anlamlı durmuyor...Hz. Peygamber Araptı. Semitik Halklar/İnsanlar/Şahıslar: Yahudiler, Araplar, Asurlular, Babilliler, Kaldeliler, Kenanlılar vs. Genel olarak Ortadoğu halkları. Aman, önemi yok...Konunun başı belli...Görülüyorki, sizin yazma etiğiniz Peygamberler ve Allah'a hakaret etmek üzerine kurulu...Bunu lütfen benim başlığım altında yapmayın zira peygamber/ler/ime saygısızca bir üslupla seslenilmesi zoruma gidiyor ve bu benim yüzümden oldu diye düşünüyorum. Lütfen, bunu benim açtığım başlık altında yapmayın...Konuya dahil olacağınız (sünnet gerekir mi gerekmez mi) bir bilginiz varsa paylaşın.... Konu sünnet olunca, semitik dinlerin liderleri olan şahıslar ve karakterleri de işin içine giriyor doğal olarak. Saygılar. Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2007 Ayşe konusunda kaynağım, Hadis kitapları sevgili kardeşim. Ayşe'nin evlendiğinde 9 yaşında olduğunu söyleyen onlarca hadis/rivayet var. Başka bir yaşta olduğuna dair tek bir hadis yok. Bu konuda özelinize yazdıklarımıda inkar etmiş olmuyormusun Brain, Bir şekilde konuyu dönüp dolaştırıp Hz.Aişenin yaşına dayatıyorsunuz,bununla ilgili sayısız defa yazıştık durduk gerek özelden gerekse açık tartışmalarda ve size bir sürü kaynakta verdim..Ama görüyorum ki kendimi boşa yormuşum. Hadis kitaplarına olan inancınız sadece Hz.Aişenin yaşı ile sınırlımı yoksa diğer söylenenleride aynı şekilde savunuyormusunuz?bu soruma mutlaka cevap bekliyorum.... Birde geçenlerde nette bir yazıya rastladım,Danimarka Halk Partisi gençlik kollarının Peygamberimize hakaret yarışması düzenlediği ve aynı partinin yayın organı olan dergide (Dansk Folkeblad) Peygamber Efendimizle ilgili ortaya attıkları iddiaların aynını kelimesi,kelimesine siz burda bu forumda söylüyorsunuz kaynağınız o dergide ki yazılarmı? Alıntı
Φ trevize Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2007 Konuyu amma da saptırmışsınız.. Ben Kur'an'ın yeterli olabileceği eğilimindeyim. Sonuçta, korunduğu garanti olan sadece O var. Sünnetin veya Hadis'in korunduğuna dair herhangi bir delile rastlamadım. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 29 Mayıs , 2007 Bu konuda özelinize yazdıklarımıda inkar etmiş olmuyormusun Brain,Bir şekilde konuyu dönüp dolaştırıp Hz.Aişenin yaşına dayatıyorsunuz,bununla ilgili sayısız defa yazıştık durduk gerek özelden gerekse açık tartışmalarda ve size bir sürü kaynakta verdim..Ama görüyorum ki kendimi boşa yormuşum. Sevgili suheda, Özelde sana yazdıklarımla, burada yazdıklarım arasında fark yok. Özelde bana kaynak diye verdiğin şeyi kralx de veriyor, magician da "17/18 yaşında olduğunu savunanlar" başlığı altında verdi. Özel yazışmada da "ben kendimi boşuna yoruyorum" demiştin, değişen bişey yok yani. 17/18 yaşında olmalıydı diyenlerin kullandığı hadislere dayanarak yapılan hesabın yanlışlığını ben yukarıda gösterdim. Dicle Üniversitesi Ailahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Mehmet Azimli de bende daha ayrıntılı bir şekilde göstermiş, sayın magician'ın alıtısı üzerine öğrendim. Hadis kitaplarına olan inancınız sadece Hz.Aişenin yaşı ile sınırlımı yoksa diğer söylenenleride aynı şekilde savunuyormusunuz?bu soruma mutlaka cevap bekliyorum.... Hadis kitapları veya Kuran benim için aynı değerdedir. Bir sürü bilgi sunarlır, doğru veya yanlış. Bu bilgilerden yaralanarak, olayları tekrar rekonstrüksiyona tabi tutarız. Yani bir olayın nasıl geliştiğini öğrenmeye çalışan polisler gibi. Yüzlerce görgü tanığının ifadesini başvurusun. Bu ifadelerin içinde yibne yüzlerce yalan, uydurma, ve sangılar, tahminler vardır. Polis hiçbirini atmaz. Hepsini biraraya getirir ve birbirleriyle tutarlı olanlardan hareketle olayın nasıl geliştiğini tespit eder. Kuran'daki sözler ve hadis kitaplarındaki sözler de bizim için birsürü insanın ifade koleksiyonudur. İçinde yalan, yanlış da var doğru da var. TUTARLILIK bize yol gösterecek fenerdir bu durumda. Birde geçenlerde nette bir yazıya rastladım,Danimarka Halk Partisi gençlik kollarının Peygamberimize hakaret yarışması düzenlediği ve aynı partinin yayın organı olan dergide (Dansk Folkeblad) Peygamber Efendimizle ilgili ortaya attıkları iddiaların aynını kelimesi,kelimesine siz burda bu forumda söylüyorsunuz kaynağınız o dergide ki yazılarmı? Danimarka sitesine ihtiyacım olmayacak kadar bilgi veriyor Kuran ve hadisler Muhammed hakkındda. Öyle bir siteyi de bilmiyorum. Ben Muhammed'e herhangi bir şekilde hakaret etmedim. Muhammed'in kendi ifadelerini kullanıyorum. Muhammed'in sözleri, kendini tanıtım şekli hakaret ise, bundan dolayı onu suçlayın, beni değil. Saygılar. Alıntı
Φ ertugruld Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Ben bu konuda sözü salt Kuran-ı Kerim'e bırakmak istiyorum: Kendilerine okunmakta olan Kitap'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? 29 Ankebut Suresi 51 Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? 6 Enam Suresi 114 Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.. 16 Nahl Suresi 89 Kitap' ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. 6 Enam Suresi 38 .... Ayrıca Maide suresi 3. ayette de '...dininizi mükemmelleştirdim..' denmektedir. Görüldüğü gibi Rab'bimiz bize gönderdiği kurtuluş reçetesini ve rehberini mükemmel olarak tasarlamış ve göndermiştir. Kuran'ı kendilerine yetmez görüp illa ki hadis ve mezhep imamlarının kitaplarına sarılanlar bildikleri yoldan gitmekte serbesttirler. Kyran bizlerin kendisinden hesaba çekileceğimizi söylüyor. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Selamlar. Hz. Aişenin yaşı tartışmasına pek girmek istemiyordum. Ancak, başka bir konuda Dicle Üniversitesinden Yrd.Doç. Mehmet AZİMLİ’nin İslamiyat Dergisinde yayınlanmış bir makalesi vesilesiyle konuya girmeye karar verdim. Mehmet Azimli’nin yazdığı diğer yazılara bir göz attım. Konular hayli enteresan geldi önce. Bir Yardımcı Doçent için hiç de kolay olmayacak ve birçok İslam mütefekkirinin yanlışlarını ortaya koymaya çalıştığına dair yazılar gördüm. Asım Köksal’ı oryantalistlere karşı tavır babında inceleme merkezine alma ve Hz. Aişe mevzuu bunu gösteriyor. Umarım kendini kanıtlamaya çalışmıyordur. Her ne ise; bahsi geçen makalede iki kişiyi oryantalistlere cevap vermek için yanlışa düşmekle suçlamış. Aslında bu bir yumuşatma; Oryantalistlere cevap vermek için yapıldığı söyleniyorsa bunun adı yalancılıktır. hoca ya bunun farkında değil veya bu kadar ileri gitmeyi düşünmüyordu. Ancak bu noktada hoca Hamidullah Hocanın Hz. Aişe ile ilgili İslam Peygamberi adlı kitapda vermiş olduğu bilgiye değinmemiş. Mevlana Şibli’ye de pek değinmemiş, Diyanet’in Hatem’ül Enbiya’sına da değinmemiş hoş onu ben de inceleyemedim. Ancak, onda da yaşının 9 değil daha fazla olduğu belirtiliyormuş. Onada bir bakacağım nasip olursa. Bu belirttiğim kişilere değinmek biraz daha zor bir Yrd. Doçent için sanırım. O yüzden onlara pek karışmamış anlaşılan yoksa Hamidullah Hoca’nın eserine ulaşmaması mümkün değil veya Hz. Ayişe mevzuunu görmemesi mümkün değil. Veya Mevlana Şibli’ye de bilerek değinmiyor ve Ömer Rıza Doğrul’un gerekçelerini irdeliyor… Şimdi bahsi geçen makaleye bakıyoruz. Hoca aslında konunun başından itibaren, bir ön kabulle yazıyor. Hz. Aişe’nin evlendiğinde yaşı 9’dur Müslüman alimler oryantalistlere cevap vermek için bu yaşı 15-17 olarak söylüyorlar bunun yanlışlığını ispat edeceğim. Bu ise delilden sonuca gitmek değil sonuca göre delilleri (deliller zaten mevcut sadece yorum oluyor) değerlendirmek. Zaten kendisi de bunun bir tez olduğunu belirtiyor. Bu konudaki hadisleri (çok fazla hadis yok birkaç tane ve 15-17’yi ispat etmeye çalışan da 9’u ispat etmeye çalışan da aynı hadisten yola çıkıyor)bakıyoruz. Ve dahası birçok kitapta, bu konuda kesin bilgi yoktur deniyor. O zaman mantıklı bir yorum nasıl yapılır herkes bunu yapmaya çalışıyor. Hoca burada 15-17 yaklaşımına direk yanlıştır diyor ve bu ön kabülle kendince kanıtları yorumluyor yok saydıkları gibi. Yani Mehmet Azimli de kendi yorumunu yapıyor. Hatta tarihçiler adına 6 yaşında sözlenip 9 yaşında evlenmeyle ilgili bir ittifaktan bahsediyor ancak Hamidullah 7 yaşında sözlenmiştir diye farklı bir sonuca varıyor. Hamidullah da bir İslam tarihçisidir. İslam tarihi ile ilgili belgelere verdiği titizlik inanılmazdır o tarihçilerin ittifak ettiği bir 6 ve 9’a değilde 7’ye ve ayrıca olgunluk çağından bahsetmiştir. Ve ayrıca Hocanın belirtmiş olduğu Hz. Aişe’den geldiği söylenen 6 yaşında nişanlanma ve 9 yaşında evlilikle ilgili rivayeti kendi makalesi içerisinde göremiyoruz. Nerede geçmiş hangi kaynakta bildirilmiyor. Bu da ayrı bir eksiklik makale adına… Hz. Âişe'nin Resulullah'a nikâhlanması Hicret'ten iki veya üç sene önce oldu. Kaynaklar, bu nikâhlanma sırasında Hz. Âişe'nin yaşının küçük olduğunu kaydetmektedir. Nikâhın kıyılmasından iki yıl kadar zaman geçtikten sonra zifâf vukû bulmuştur. Hz. Âişe'nin o zaman dokuz veya on bir yaşında olduğu rivayet edilmektedir. Bu rivayetleri bazı tarihçiler cerhetmekte ve Âişe validemizin evlendikleri zaman daha büyük olduğunu ileri sürmektedirler. Âişe validemizden rivayet edilen bir hadiste, Hz. Cebrâil Âişe'nin resmini ipek bir hırka içinde Resulullah'a getirmiş ve "Bu, senin dünya ve ahirette zevcendir." demişti. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bâkire olarak nikâhladıkları tek zevcesi vâlidemiz Hz. Âişe'dir. Resulullah onu çok severdi. Ona 'Hümeyra' lâkabını vermiş ve: "Dininizin yarısını bu Hümeyra'dan alınız" buyurmuşlardır. Hz. Âişe, Resûlullah (sav) ile ancak ergenlik çağına geldikten sonra zifaf olmuş, birleşmiştir. Bu sırada kaç yaşında olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Prof. M. Hamîdullah "bülûğa erdikten sonra" demektedir. Asr-ı Saâdet isimli eserin 1007-1014. safyalarında, güvenilir kaynaklara dayanılarak on sekiz yaşında evlendiği savunulmuş, ikna edici deliller getirilmiştir.6 Kaynaklar güvenilir, râviler dürüst oldukları halde dahi râvînin yanılma, hataya düşme, unutma ihtimali vardır. Bu sebeple tarihçiler, belli bir hükme varırken bütün rivâyetleri, ilmî metodla tenkit ve tahlil etmek, hepsini bir arada değerlendirmek durumundadırlar. HAYRETTİN KARAMAN Meseleye iki yaklaşımın dışına çıkarak bakmak mümkün olmuyor. İkisinden biri. Şecere sicilleri o dönem içerisinde tutulmuyor. Kişilerin doğumları bilinmemekle beraber öldüklerinde onların değeri (insanların yaptıklarıyla takip edilmeleri neticesinde değerleri değişiyor) tespit edilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla Hz. Aişe’nin evlendiğinde kaç yaşında olduğunu öldüğünde kaç yaşında olduğuna bakarak tespit etmek daha kolay ancak, bu konuda da bir tutarlılık yok. O zaman ne oluyor ortaya atılan bütün savlar havada kalıyor. Yeni bir tarihi kanıt da yok. İki tercihten birini yapacağız. Ama bu tercihi yaparken bazı şeyleri de inceleyeceğiz. Deniyor ki, Peygamber şu şu gerekçelerle Hz. Aişe ile evlenmiştir. Gerekçelerden biri; Hz. Aişeyi yetiştirme iddiası; Hz. Aişe islami ilimleri daha sonra halife olacak birinin yanında da alabilirdi. Zaten evlenene kadar bu ilmi almıştır da. Kastedilen karşı cinse islamın öğretilmesi ise; Kim olursa olsun İslam adına sorumluluk büluğa ermekle başlar. Büluğdan önce kişilere islami ilim öğretilebilir ama büluğdan önce yapılması gereken bir şey yoktur ki, bir çocukla evlenilerek ona bunlar öğretilme ihtiyacı hissedilsin. Ancak onun hafızasından, söyleneni çabuk anlamasından yararlanılmak istenilmiş olabilir. Bunun için küçük yaşta Peygamberin tedrisinde bulunmasına gerek yoktur. 15’li yaşlarda da bulunması kafidir. Sıcak iklimlerde 9 yaş büluğa ermek için yeterli olabilirse de evlilik sadece bedensel olgunluk değildir. Ben, bu zamana kadar 9 yaşında bedensel olgunlağa ulaşmış birini de görmedim ya her ne ise; Hz. Peygamberin belli bir kişiliği var. Hangi saikle olursa olsun 9 yaşında biri ile cima edeceğini sanmıyorum. Zaten Hamidullah Hoca’da cimanın büluğa erdikten sonra gerçekleştiğini söylüyor. AYİŞE: Ebu Bekr’in kızıdır. Teym kabilesine mensup olup Mekkelidir. Hicretten evvel 2. yılda Muhammed A.S.S kendisini nikahladığında henüz 7 yaşında bulunuyordu. Nikahtan sonra o, anası-babası yanında kaldı ve Medineye geçmiş bulunan kocasının yanına, ancak olgunluk çağına (yukarda büluğ demiştim hamidullah olgunluk çağı demiş tam olarak) ulaştıktan sonra varabildi. Bu nikah akdi gerçekleştirildiğinde İslamın geleceği ve varabileceği hedefler son derece karanlıktı ve Resûlullah, kendisine ve iman edip bağlananlardan meydana gelen cemaatine dair her zamankinden fazla endişeler taşımaktaydı. Kendisinin, İslamın esaslarını ve hükümlerini latif cinsin (kadınlar) arasında anlatıp açıklayacak akıllı ve heyecan dolu bir kadına ihtiyacı vardı. Ayişe ise bütün bu vasıfları kendi şahsında toplamış bir kimseydi ve esasen pek küçük yaşta bulunmasına rağmen, Resûllullah’ın dikkatini bu vasıflarıyla üzerine çekmişti. Bundan ayrı, küçük yaşta bulunmasına rağmen kocası Resûllullah’ın kendisinde görmek isteyeceği her çeşit meziyet ve vasıfları alıp benimsemeye elverişli bir yapıdaydı. (Hz. Ebu Bekr’in tedrisi. Bekir) …Hadislerde nakledilen çok sayıda anlatımlar vardır (mesela buhari 3/35); bunların gösterdiğine göre, Ayişe validemiz ilme susamış bir şahsiyete sahipti. Resulullah ile olan görüşmelerinde derinliğine sualler soruyor ve ele alınan meselelerin her yönüyle aydınlatılabilmesi için uzun münakaşalar yapıyordu. Bu durumu bir taraftan, diğer yandan ise O, Resulullah’ın en büyük dostu Ebu Bekr’in henüz daha evlenmemiş öteki kızkardeşleri içinde bu işe en uygun tek kızıydı; gerçekten nesep konusuna büyük önem bir önem veren Arap sosyetesinde (sanırım sosyeteyi Hamidullah Hoca farklı değerlendiriyor. Bekir) evlilik bağları, iki aile yahut iki kabile arasındaki tesanüdün sıkı ve sağlam esaslara dayandırılmasında büyük bir rol oynuyordu. Ebu Bekr islamı ilk kabul eden birkaç kişiden biriydi ve onun imanı o derece hararetli idi ki Resulullah ona Sıddik (en doğru, en sadık) şeklinde şeref lakabı takmış bulunuyordu. Ebu Bekr, Resulullahtan gelen bu nikah teklifini hiç beklemiyordu ve o sırada kendisi, kızı için bir sözlü (nişanlı) bakınmaktaydı. Fakat Muhammed A.S.S kendisine konuyu açınca bundan şeref ve sevinç duydu; bilhassa aklından geçirmekte olduğu aday erkeğin, “kendisini asla İslama çevirmeye yeltenmemesini” ifade eden sözlerinden sonra o sırada kalbinden yaralanmış durumdaydı (Tabari I 1768-69) Kısaca ifade etmek istersek, Muhammed A.S.S’in Ayişe üzerinde taşıdığı bütün ümidler fazlasıyla ve mükemmel surette tahakkuk etmiştir… Hamidullah Hoca bundan sonra Hz. Aişe ile Peygamberimizin 9 yıl beraber yaşadığını belirtmiş. Hicri 57 senesinde vefat ettiğini belirtmiş aynı alıntının sonunda. Hicretten evvel 2. yıl sözü hicretten 2 yıl evvel manasına geliyor. Bu senede 7 yaşında ise hicrette 9 ve nihayet 57+9=65 yaşlarında vefat etmiş olması gerekiyor. Denmişki o Peygamber’den öğrendiği ilmi yaklaşık 45 yıl anlattı. Bu 45 yılın 45 (+) mı yoksa 45 (-) mi olduğunu bilmeden 45 kabul edersek 65-45=20 bazı kaynaklarda 9 bazısında 10 yıl Peygamberle beraber yaşamıştır Hz. Aişe. O halde evlendiğinde 10-11 yaş ortaya çıkarki bu Mehmet Azimli Hocanın kendi varsayımı olan 9’u da yanlışlar. Tamam 10-11’de bana kalırsa uygun bir yaş değildir ama Mehmet Azimlinin tezinin yanlışlıyor. Ancak Mehmet Azimli Hz. Aişenin 6 yaşında nişanlandığını 9 yaşında da evlendiğini belirtiyor. Lakin hicretten 2 yıl evvel nişanlanıp hicretin 1. yılında evlenmiş olur da Hz Aişe 18 yaşındayken Peygamberimiz de vefat etmiş olursa bu kez (yine kendisinin kabul ettiği peygamberin ölümünden sonra yaklaşık 45 yıl yaşamayla ilgili kısım) +45 ile 63 yaşına ulaşılıyor. Bu da Hocanın kabul etmiş olduğu 66 yaşını sakatlaştırıyor. Yaklaşık 45 varsayımı acaba 45 (+) mı diye yoksa 45 (-) diye bu yüzden soruyoruz. O zaman öldüğü tarih hakkında birçok tarihçinin 66 yaşını esas kabul edersek ve 45’i çıkarırsak 21 yaş ortaya çıkıyor. Yine 21’den 9’u çıkarırsak 12 yapıyor ki bu da Azimli’nin iddiasını yanlışlıyor. Ölüm tarihi olarak Hicri 58’i yaşadığı yıl olarak da 66’yı kabul edersek; Bu kez de Hz. Aişe’nin Hicretten önce 8 yaşında olduğu, hicretin 1. yılında evlendiği 9 yıl beraber yaşadığı varsayılırsa 18 yaşında olması ve 66-18=48 çıkıyor ki o zaman da 45 yanlış oluyor. Ama Azimli burada bir kafa karışıklığı yapıyor 9 değilde yaş 8 çıkarsa bunu açıklamak daha zor olacak. Hicretin 1. yılı dediği evlilik yazının ilerleyen kısmında Hicretten 1 yıl sonra olarak telakki ediliyor. Hicretin 1. yılı olarak kalırsa evlenme yaşı 8’e düşecek o zaman vücut gelişimini nasıl açıklayacak ben merak ediyorum. İlk çocuğun doğumuyla ilgili verilen mesele var bir de. Mehmet Azimli Hoca burada iddiasını kanıtlamak için Hz. Esma’nın ilk çocuğuna 27 yaşında hamile kalmış olmasının, bu 27 yaşında ilk çocuğa hamile kalmış olmak uygun değildir daha erken yaşlarda hamile olması gerekir diye bir faraziye atmış ortaya…Bu da delil olarak öne sürülmüş. Böyle delil olmaz, herkes biliyor ki bazen bir kadın evlendikten 10-15 yıl sonra hamile kalabilmektedir. Kişinin ne zaman hamile kalacağını bilmek mümkün müdür? Hiç hamile kalmaması dahi mümkündür değil mi? Dolayısıyla ortada doğru sonuca bizi ulaştırmayan varsayımlar var. Bu varsayımları herkes kendi görüşüne göre yorumluyor, çıkarımlar yapıyor. Zaten kesin bilginin olmadığı yerde mantık çerçevesinde faraziyelere başvurursunuz Biz Müslümanlar olarak, bu yaşın uygun olmadığını düşünüyoruz. Bu sebeple Afganistan’daki küçük çocuklarla evlenmeyi de mazur görmüyoruz… Bu arada şu da unutulmamalıdır ki; Peygamberi sübyancı olarak tasavvur edenler onun neden 2-3-4-5 tane bu yaşlarda çocukla evlenmediğini de açıklayamıyorlar… Bugün bizim hoş görmediğimiz evlenecek iki kişi arasındaki aşırı yaş farkı 15-55 gibi o zamanlar sorun teşkil etmiyordu. Ancak, o yaşlarla ilgili mesele dönemin, coğrafyanın kendisinden kaynaklanıyordu. Bugün bu konuda ülkemizde yerleşmiş bir inanç var. Her ne kadar kanun uygun görse de bizler aradaki 40-50 yaş farkına hoş gözle bakmıyoruz. Hıncal Uluş ve Kayahan örnekleri bize bunu göstermiştir. Yani ki, toplum geliştiği yanlış gördüğü ölçüde o sistem de uygulanabilir. İslam buna engel değildir. 7-8-9 yaşında çocuklarla evlenmeye islamdan cevaz bulmaya çabalayanlar var mıdır? Evet Afganistan örneği gösteriyor ki vardır. Ancak, biz Türkiyeli Müslümanlar bunun islama uygun olmadığını düşünüyoruz. En azından ben öyle düşünüyorum. Bunu da ben mi makale olarak yayınlasam acaba… Şaka bir tarafa, bu kadar uzun bir metinle karşılaştığınız için özür diliyorum. Siz okumaktan imtina edebilirsiniz ama yazarken benim canım çıktı desem yeridir. Bu konuyu bu başlık altında tartışmak istemiyordum ancak başka çarem de kalmadı. Kalanına ilerleyen günlerde değineceğiz kısmet olursa... Selam ve saygıyla... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2007 SÜNNETİN BAĞLAYICILIĞI Sünnetin bir bütün ve kavram olarak bağlayıcılığı kesindir. Peygamber'e uymayı, verdiği hükme razı olmayı, onun hükmü karşısında mü'minlere seçim hakkı tanınmadığını belirleyen ayetler, sünnetin müslümanların hayatındaki etkin ve bağlıycı rolünün ortaya koymaktadır. Ancak Hz. Peygamber'in değişik vasıflarla ortaya koyduğu sünnetin bağlayıcılık derecesinin ve çerçevesinin aynı olmadığı da bir gerçektir. Hz. Peygamber; Risalet (Peygamberlik) İfta (müftilik) Kaza (Hakimlik) İmamet (devlet başkanlığı vasıflarından biri ile tasarrufta bulunur) Risalet: yani peygamberlik vasfıyla ortaya koyduğu sünnet, genelde ayetleri özelliklerine göre açıklama (Tefsir), belli şartlara bağlama (Takyid), muayyen fertlere özel kılma (Tahsis), helal ve haramı açıklama, akaid ve ahkamı beyan etme maksadını taşır. Bu çeşit sünnet, ilahi ahkamın bir beyan ve tefsiri demek olduğu için, hükmü kıyamete kadar devam edecek olan bir teşri anlamındadır. Zira Hz. Peygamber bu tebliğ ve beyan tasarrufunda bir tebliğci ve nakilci durumundadır. Allah katından kendisine bildirilen gerçekleri nakil ve beyan etmektedir. Hz. Peygamber'in bu sıfatla ortaya koyduğu tasarrufları bütün ümmeti bağlayıcıdır. İfta: Allah Teala'nın hükmünü delillerden çıkararak dini soruları cevaplandırmak, ahkamı Allah adına haber vermek, tebliğ ve izaüh etmek demektir. Hz. Peygamber bu tasarrufunda delillere bağlıdır. Bu yollo ortaya koydukları da ümmeti bağlıycıdır. Kaza: iki veya daha fazla kişi arasında cereyan eden anlaşmazlıklara, sebep ve delillerin meydana getirdiği kanaate göre, haklıyı haksızı belirlemek (Adalet tevzii) maksadıyla verdiği hükümlerdir. Peygamber burada yeni bir hüküm ortaya koymaktadır. (Münşi'dir) Hz. Peygamber, kendisine getirilen davalar konusunda genel durumu ortaya koymak üzere şöyle buyurmuştur; "Davanızı bana getiriyorsunuz, ben ancak bir beşerim. (Kimin haklı olduğu konusunda) bana bir vahiy gelmiş değildir. Vahiy gelmeyen konularda ben ancak re'yimle hükmediyorum. Olur ki, biriniz, diğerine nisbetle delilini daha tesirli anlatır, daha iyi ortaya koyar, ben de onu haklı zannederek lehine hükmederim. Her kime kardeşine ait bir hakkı hükmeder, verirsem, sakın onu alması. Ben ona bir ateş parçası vermiş olurum."(Ahmed İbni Hanbel,Müsned VI 307,320 Buhari, Ahkam 20) Hz. Peygamber'in kaza tasarrufu olarak ortaya koyduğu sünnet sadece davacı ve davalıyı bağlar. Ancak hüküm verirken takip ettiği usul, dikkate aldığı esaslar, kaza ve hukuk usulünde bize örnek oluşturur. . . . Sünnetin bağlayıcılığı, tartışmasız bir gerçektir. Cereyan ettiği konuya ve dayandığı vasfa göre kapsam ve fıkhi hüküm açısından (vacip, mendup, müstehab gibi) farklılıklar göstermesi onun temel niteliğini (bağlayıcılığını) ortadan kaldırmaz. Aksine uygulama alanı ve kıymet hükmünün açıkça belirlenmesi anlamına gelir. KAYNAK: AYNI...(RİYAZÜS SALİHİN) DEVAM EDİYORUZ... İslam tarihi içinde (bize sadece Kur'an yeter sünnete gerek yok diyen-Bekir)sünneti kaynak olarak kabul etmeyip inkar eden herhangi bir mezhep olmamıştır. Sünnetin şer'i delillerden olduğu herkes tarafından kabul edilmiştir. Ancak sünneti prensib olarak kabul etmekle beraber, onun yazılı belgeleri demek olan hadislere yer yer itiraz eden kişi ve gruplara rastlanagelmiştir. Bu itirazlara gerekçe olarak da Kur'an-ı Kerim'in ön plana çıkartıldığı görülmektedir. Mesela Ashab-ı Kiramdan İmran İbni Husayn Radıyallahu anh, Hz.Peygamber'in sünnetinden bahsetmekteyken adamın biri: -Ey Ebu Nüceyd! Bize Kur'andan bahset demiştir. Bunun üzerine İmran: -Sen ve senin gibiler Kur'anı okuyorsunuz (değil mi). Bana namazdan, namazın içindeki davranışlardan bahsedebilir misin? Bana altının, sığırın, devenin ve diğer malların zekatından bahsedebilir misin?Fakat sen yokken ben peygamberle beraberdim, diye çıkışmıştı. Daha sonra İmran, adama Hz.Peygamber'in zekat konusundaki açıklamalırını anlattı. Adam bunun üzerine: -Beni ihya ettin, Allah da seni ihya etsin dedi. . . . Nasıl, içimizden seçtiği peygamberler aracılığı ile emir ve yasaklarını kullarına duyurması Allah Teala için bir acizlik ve eksiklik değilse, sünnetin varlığı da Kur'an-ı Kerim'in eksik ve yetersizliği anlamına gelmez. Vahyi alıp öğrenmede peygamberlerin aracılığına insanların nasıl ve ne ölçüde ihtiyacı varsa, Kur'an'ı anlamakta da Peygamber'in yorumuna yani sünnete öylece ihtiyaç vardır. Tabii ve doğru olan budur. Bunun dışındaki iddialara ne adına yapılırsa yapılsın, nasıl takdim edilirse edilsin, temelden yanlıştır. Bu tür iddia ve tavır Hz.Peygamber tarafından önceden teşhis ve teşhir edilmiştir. "Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, "biz onu bilmeyiz, Allah'ın kitabında ne bulursak ona uyarız, işte o kadar" derken bulmayayım! (Ebu Davud, Sünnet 5; Tirmizi İlim 10; İbni Mace, Mukaddime 2) İslam ümmetinin kimlik ve kişiliğini dokuyan yorum, Hz. Peygamber'in yorumu yani sünnetidir. Bu sebeple sünnet, İslam'ı anlama, kavrama ve yaşamada vazgeçilmez en doğru ölçü ve yorumdur. Onun verilerine yani hadislere yöneltilecek hiçbir tenkid, sünnetten uzak kalmayı haklı kılmaz. Bir başka ifade ile ne sünnetsiz müslümanlık olur ne de sünnete rağmen müslümanlık.... İYİ TATİLLER... BİR İKİ TANE DAHA ALINTI YAPIP KONUYA EKLEYEBİLİRSEM KENDİ YORUMUMU EKLEYECEĞİM...ALLAH, KERİMDİR... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2007 "Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, "biz onu bilmeyiz, Allah'ın kitabında ne bulursak ona uyarız, işte o kadar" derken bulmayayım! (Ebu Davud, Sünnet 5; Tirmizi İlim 10; İbni Mace, Mukaddime 2) Teşekkür ederim sayın bekir, Muhammed'in kendini herşeyden, hatta kendi icat ettiği Allah'tan bile büyük görmesine bir delil daha sunmuşsun. Açıkça söyemiş: eğer herhangi bir konuda Muhammed birşey söylemişse, Allah'a atfettiği sözlerin bile değeri kalmıyor. Yani Muhammed sürekli "En büyük benim" diyor. Bunun tıptaki adı megalomania. Saygılar. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Haziran , 2007 Teşekkür ederim sayın bekir, Muhammed'in kendini herşeyden, hatta kendi icat ettiği Allah'tan bile büyük görmesine bir delil daha sunmuşsun. Açıkça söyemiş: eğer herhangi bir konuda Muhammed birşey söylemişse, Allah'a atfettiği sözlerin bile değeri kalmıyor. Yani Muhammed sürekli "En büyük benim" diyor. Bunun tıptaki adı megalomania. Saygılar. BrainSlapper, Ben de size teşekkür edeyim. Ne için? Hadisleri tarihsel, konusal bağlamından kopartarak açıklama, çözümleme yapılamayacağını gösterme fırsatı verdiğiniz için bana. Hadis hangi konuda söylenmiş dikkat ettiniz mi? HAYIR. Sizin için sadece hadisin zahiri önemli. Bu hadis, Allah'ın kitabından başka birşeye gerek yoktur yaklaşımını ortadan kaldıran bir hadistir. Yani ki, sünnet-hadis Kur'an'ın ayrılmaz bir cüz'üdür. Birini alıp birini almamazlık yapamazsınız demektir. Allah'a söz atfetme yok, o zaten Allah'ın kelamıdır. Kafayı takmışsınız ya, onu narsist olarak göstermek için her türlü şeyi kullanmaya çabalıyorsunuz. "Papa, Amerikayı ziyarete gidecekmiş. Ancak, daha önce Amerikalı gazetecilerin işgüzarlıkları ve habercilikteki gözüdönmüşlükleri konusunda uyarılmış, yeni kullanımıyla, brifing almış. Neyse, Amerikaya varmış uçaktan inerken gazetecilerden biri -Sayın Papa, Amerikadaki genelevler hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sormuş. Papa aldığı brifingle konunun içinden hemen çıkmayı bilmiş ve kaçamak bir cevapla: -Amerika da genelevmi var demiş?Bilmiyormuş süsü vererek. Ertesi gün gazeler(den biri) şöyle bir başlıkla çıkmış. "PAPA İNER İNMEZ GENELEV SORDU" " Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 BrainSlapper, Ben de size teşekkür edeyim. Ne için? Hadisleri tarihsel, konusal bağlamından kopartarak açıklama, çözümleme yapılamayacağını gösterme fırsatı verdiğiniz için bana. Bana anlatırmısnız lütfen bu hadisin tarihsel bağlamını. Aydınlanayım. Yani "Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, "biz onu bilmeyiz, Allah'ın kitabında ne bulursak ona uyarız, işte o kadar" derken bulmayayım!" ne demek, bana bir açıklayıver. Saygılar. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 "Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, "biz onu bilmeyiz, Allah'ın kitabında ne bulursak ona uyarız, işte o kadar" derken bulmayayım! (Ebu Davud, Sünnet 5; Tirmizi İlim 10; İbni Mace, Mukaddime 2) Bana göre bu hadis uydurma,nedenine gelince.Hadis inkarcılığı denen olgu peygamberin hayatından yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Peygamber hayatta iken hiç bir müslümanın böyle bir şeye kalkıştığı görülmemiştir,en azından ben ne siyerde, nede hadislerde böyle bir şeye rastlamadım. Ama eğer böyle bir olay olmuşsa ve arkadaşlar kaynağını gösterirlerse o zaman durum değişir. Bu hadiste peygamber sanki, hadis inkarcılarını azarlıyor. Olmayan hadis inkarcılarını azarlamak mümkün olmadığına göre bu hadisin aslı olmadığı kendiliğinden anlaşılıyor. Kısacası birileri kıraldan daha çok kıralcı geçinerek hadis inkarcılarına karşı peygamberi konuşturmuş. Ama yinede ben şaşmıyorum. Zaten islamın temeli,sürekli birilerine sözler atfederek oluşturulan masallar değilmi? Eğer bir toplumda ben böyle düşünüyorum dersen seni pek kaale almazlar,ama o toplumun değer verdiği bir takım kutsallar adına konuşunca iş değişiyor. Bu binlerce yıl öncede böyleydi günümüzde de böyledir.Mesela müslümanlar islamın hak din olduğunu savunmak için toplumun en çok değer verdiği Atatürk,ün islam hakkkındaki sözlerini sık sık kullanırlar. 1400 yıl öncede en çok değerli olan Allah inancı idi.Muhammed de bu inancı kullanarak kendi düşüncelerini allaha atfederek bir kitap oluşturdu ve başarılıda oldu.Elbetteki ondan sonra gelen insanlarda bu yöntemi kullanıp,müslümanların en çok değer verdiği peygamberi konuşturup hadis inkarcılarını susturmaya çalışacak.Gayet mantıklı. Zira hadis inkarcılığı sorgulamanın ilk adımıdır.Mesela örnek olarak benimde dinden çıkmam pat diye olmadı.Önce hadisleri sorguladım ve red etttim.Sonrada kuran. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2007 Bana anlatırmısnız lütfen bu hadisin tarihsel bağlamını. Aydınlanayım. Yani "Benim emrettiğim veya nehyettiğim bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak, "biz onu bilmeyiz, Allah'ın kitabında ne bulursak ona uyarız, işte o kadar" derken bulmayayım!" ne demek, bana bir açıklayıver. Saygılar. Sorunuzun cevabı (kısmen) bir üstteki iletide bulunmaktadır. Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Zira hadis inkarcılığı sorgulamanın ilk adımıdır.Mesela örnek olarak benimde dinden çıkmam pat diye olmadı.Önce hadisleri sorguladım ve red etttim.Sonrada kuran. konu başlığı ile alakalı bir şeyler söylemek istiyorum,islamın tek kaynağı KURAN dır,dinimizde ne mezhep ne tarikat nede rivayetler vardır.ben bir müslümanım ama sayın katakuta arkadaşımızın bu söylemlerine bir yönde hak veriyorum. islamla alakasız hurafeleri hükümleri islma sokuşturup sırf çıkarları için insanları dininden imanından soğutan o çok sevgili alimlere sesleniyorum,ölüsünede dirisinede (iyi niyetlilerini tenzih ederim) tertemiz bir dini bu hallere soktuğunuz için memnunmusunuz? kuranda olmayan konular hakkında hüküm koyarak,insanları her hareketi ile günahkar bir mahluk seviyesine düşürdüğünüz için memnunmusunuz? melek değiliz bizler insanız,günahımızla sevabımızla allahın kuluyuz size ne oluyorki hüküm veriyorsunuz? yok kırmızı giymek mekruh,altın takmak haram,müzik dinlemek günah,resim yapmak günah şiir günah,ipek giymek haram şu haram bu haram,zart günah zurt günah yeter yeter..... bu neya kaç tane insan sizin rivayetleriniz yüzünden dinden çıktı,insanları dininden imanından soğuttunuz memnunmusunuz?? insanlar kuranı mushaflayıp duvara çivilerse,cenazeden cenazeye ölüleri için açıp okuyup sonra tekrar yerine koyarsa ortalık bunlara kalır işte.sizin saltanatınız buraya kadar artık,arkadaşlar lütfen artık açıp okuyun,kuran apaçık bir şekilde hiçde kafa karıştırmayacak kadar net,ve ondan başka inanın hiç bir şeye ihtiyacınız yok..sizi meshepsizlikle suçluyacaklar bırakın suçlasınlar sizin için allahın sözleri yeter başka hiç bir şeye ihtiyacınız yok.. ben bile kaç yıl sırf bu hurafeler yüzünden çelişkiler içinde yaşadım,az daha dinden çıkıyordum neyseki aklı selim bir insan çıktıda karşıma doğruları görmeme yardımcı oldu. alın sizin o çok güvendiğiniz rivayetlerin çelişkilerine Kuran: "Dinde zorlama yoktur.” 2Bakara Suresi 256 Hadis: "Dinini değiştireni öldürün.” Nesei 78/14,Buhari 12/1883 Kuran: "Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.” 3 Ali İmran Suresi 195 Hadis: Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir. Buhari 9/1391 Kuran: "Zulmedenler dedi ki: Siz olsa olsa büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” 25 Furkan Suresi 8 Hadis: “Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.” Buhari 76/47 Hanbel 6/57,4/367 Kuran: "Gerçekten Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediğini bağışlar.” 4Nisa Suresi 48 Hadis: Cehennemde en şiddetli azaba uğratılacak kişiler ressamlardır. BuhariTesavir, 89 Kuran: "De ki; ‘Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram etmiş? De ki: ‘ Bunlar dünya hayatında iman edenler için, kıyamet gününde ise yalnızca onlarındır. Bilen bir topluluk için biz ayetleri böyle detaylı anlatırız'” 7 Araf Suresi 32 Hadis: "Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.” Müslim 2/16 Kuran: "Bundan sonra yeri yumurta biçimine soktu.” 79 Naziat Suresi 30 Hadis: "Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca Dünya'da depremler olur.” İbni Kesir Tefsiri 2/29 68/1’in açıklamaları Kuran : " ... O'nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.” 42 Şura Suresi 11 Hadis: "Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.” Müslim İman 302, Buhari 97/24,10/29, Hanbel 3/1 daha yazsam varya inanın sayfalar dolusu.. şimdi beni mezhepsizlikle suçlayacak arkadaşlar olucaktır,şimdiden cevabımı yazıyorum Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? 6 Enam Suresi 114 dinin tek kaynağı kurandır,hadislerin iiçinde doğrularıda vardır ama doğruları çok azdır,hadislerin yazılmasını en başta peygamber efendimiz ve daha sonra 4 halife yasaklamıştır.peygamberimiz öldükden 200 yıl sonra tekrar hadisler yazılmaya başlanmıştır.yükümlü olduğumuz tek kitap kurandır,kuran ile çelişmeyen her hadis doğrudur yada doğruluk payı yüksektir,bunun dışında güzel nasihatlar vardır peygamberimizden bunlarda kuran ile çelişmediği için doğrudur ve bunlarıda kendinize örnek alabilirsiniz.bu yazdıklarım reform değil hakiki islam öz be öz islama dönüş.rivayetlere değil allahın sözüne bakın. daha 3 gün önce "ateistlerin bilmedikleri nelerdir" konulu başlıkda bir atesit arkadaşla tartışırken kuranda olmayan konular hakkında kuranı karalamaya çalışıyordu,benim dinimde bu yok varsa ispatla dediğimde bana hadisleri dizdi ama kuranda olduğuna emindi söylemlerinde,sonuç ispatlayamadı çünkü yokdu ama onun ne suçu var ki bana ben böyle öğrendim,sizin dininiz bu sen bilmiyorsan ben ne yapayım diyip çıktı işin içinden, düşündüm ki onun gerçekden suçu yok o öyle duymuş e kuranıda açıp okumamış alimlerine güvenipde, sonrada ateist olmuş.eğer bu söylemlerle kalıp kuranı okumasaydım araştırmasaydım ben bile olabilirdim allaha şükürler olsunki doğruları görebildim isyanım bu yüzden,acaba bu alimler ahirette sayelerinde dininden uzaklaşan insanların vebalini ödeyebiliceklermi çok merak ediyorum onları allaha havale ediyorum aynı şeyler mezhepler içinde geçerli,4 tane mezhep var birini söylediğni diğeri tutmuyor,insanları bölmekden başka ne işe yarıyor.k.ırakda 600.000 kişi öldü mezhep davasından .biri benim dinim güzel öteki benim alın size örnek 1-namazda ayakların arası ne kadar açık olmalı? hanefi =4 parmak maliki =2 karış şafii = 1 karış hanbeli=2 karış bitmediii 2-erkeğin kırmızı elbise giyme hükmü nedir? hanefi =mekruh maliki =helal şafii = haram hanbeli=mekruh 3-abdesti bozan şeylerin sayısı kaçtır? hanefi =12 maliki =5 şafii = 8 hanbeli=3 daha yazmaya kalksam sayfalar yetmez,hepsi ayrı birşey söylüyo,birine inanan diğerince günahkar oluyor,daha kendi aralarında uzlaşamıyor insanlar neye inansın.bakın allah ne demiş Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi olmayın. 3 Ali İmran Suresi 105 Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir. 6 Enam Suresi 159 Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın, fırkalara bölünüp ayrılmayın. 3 Ali İmran Suresi 103 '' Allah'a ortak koşanlardan olmayın. Onlar ki, dinlerini parça parça edip fırkalara böldüler; hizipler haline geldiler. Her hizip kendi kabulleriyle avunup sevinmektedir! rum30-32 Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? 6 Enam Suresi 114 Rabbin asla unutkan değildir. 19 Meryem Suresi 64 Kendilerine okunmakta olan Kitap'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? 29 Ankebut Suresi 51 Kitap' ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. 6 Enam Suresi 38 154 Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? 155 Hiç mi hatırınıza getirmiyorsunuz? 156 Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? 157 Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin. 37 Saffat Suresi 154-157 36 Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz? 37 Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı var? 38 İçinde keyfinize uyanın sizin olduğu. 68 Kalem Suresi 36,37 Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular. 25 Furkan Suresi 30 Sen de aralarında, Allah' ın indirdiğiyle hükmet. 5Maide Suresi 49 özünüzü kurana çevirin,rivayetlere değil.daha kaç insan dinden çıksın.hiç kimsenin hiç kimseyi kafir gavur ilan etmeye hakkı yokdur,hüküm allahındır belki kafir dediğiniz insan doğruyu arıyodur onlara doğruyu bu rivayetlerlemi göstericeksiniz daha fazla isyan etsinler diye.kurana dönün tertemiz kitaba,atalarınızı düştüğü yanlışa düşmeyin unutmayın ahirette bunun vebali var.böyle söyleyenlerden olmayın; Ve derler ki: “Rabbimiz biz efendilerimize, büyüklerimize itaat ettik de, böylece onlar bizi yoldan saptırdılar.”(Ahzab 67) Rabbinizden size indirilene uyun. O’ndan başka evliyaların ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.(Araf 3) Çünkü benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’dır. O, bütün salihlere velilik eder.(Araf 196 Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 konu başlığı ile alakalı bir şeyler söylemek istiyorum,islamın tek kaynağı KURAN dır,dinimizde ne mezhep ne tarikat nede rivayetler vardır.ben bir müslümanım ama sayın katakuta arkadaşımızın bu söylemlerine bir yönde hak veriyorum.islamla alakasız hurafeleri hükümleri islma sokuşturup sırf çıkarları için insanları dininden imanından soğutan o çok sevgili alimlere sesleniyorum,ölüsünede dirisinede (iyi niyetlilerini tenzih ederim) tertemiz bir dini bu hallere soktuğunuz için memnunmusunuz? kuranda olmayan konular hakkında hüküm koyarak,insanları her hareketi ile günahkar bir mahluk seviyesine düşürdüğünüz için memnunmusunuz? Sayın seda,Ne benim nede başkalarının dinden çıkmasına sebep olan hadisler veya mezhepler değildir. Dolayısıyla haksız yere o insanları suçlamanıza gerek yok. Ne yapsın adamlar kuran her soruya her ihtiyaca cevap vermediği için onlarda kendilerince cevaplar oluşturmuş. Hayır efendim kuranda olanlar ile yetinmeli idiler diye itiraz ederseniz ( müslüman iken verecek cevabım olmadığı için bende aynı itirazı yapardım) insanları çağın 14000 yıl gersinde kalmış bir tek kitabın dar kalıpları içine mahkum etmiş olursunuz ki,asıl hurafe budur. Alıntı
Φ se-da Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Gönderi tarihi: 27 Haziran , 2007 Sayın seda,Ne benim nede başkalarının dinden çıkmasına sebep olan hadisler veya mezhepler değildir. Dolayısıyla haksız yere o insanları suçlamanıza gerek yok. Ne yapsın adamlar kuran her soruya her ihtiyaca cevap vermediği için onlarda kendilerince cevaplar oluşturmuş. Hayır efendim kuranda olanlar ile yetinmeli idiler diye itiraz ederseniz ( müslüman iken verecek cevabım olmadığı için bende aynı itirazı yapardım) insanları çağın 14000 yıl gersinde kalmış bir tek kitabın dar kalıpları içine mahkum etmiş olursunuz ki,asıl hurafe budur. hayır efendim kuran darkalıpların içinde asla kalmamıştır ve gayet açık ve nettir,şimdiden sonra yazdıklarım inanan insanların dikkatine; Zümer Suresi 3." Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz" mezhebsiz hurafesiz rivayetsiz şeyhsiz tertemiz bir din için islamın özü için herkesein duyarlı olmasını istiyorum. bir müslüman dinini hem evrensel ilan edip hemde parçalara bölemez. bir müslüman Kuran hristiyanları azarlarken.çıkıpta dinini mezheplere bölemez. bir müslüman Kuranı okuyup yukarıdaki ayetleri görüp dinini parçalara bölemez. bir müslüman Hak kelimesini insan sözüne yakıştırıp söyleyemez. orta derecede Kuran okuyan bir insanın rahatlıkla fark edeceği bir konudur. ve tehlikeli bir konudur.zira insan sözüne hak dersen dinden çıkarsın hak yalnız Allahtan gelendir.kimse insan sözüne hak diyemez. :78 "Onlardan bir zümre vardir, aslinda Kitap'tan olmayan birseyi siz Kitap'tan sanasiniz diye, dillerini Kitap'la egip bükerler. O, Allah katinda olmadigi halde, "Bu, Allah katindandir." derler. Bilip durduklari halde, Allah hakkinda yalan söylerler son söz= kul ile allah arasına kimse girmemeli,her insanın yalnız kendi amelleri ile değerlindirilicektir unutmayın.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.