Misafir Evren. Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Şehirlere yağdı bombalar, Öldü masum çocuklar. Ağlamak istiyorum, Kurudu gözümde yaşlar. Bombaları yapanlar, Değilmi asıl suçlular. Kurmuşlar resmi çete. Verdiler, şehirleri ateşe. Dağlarımda ağaç kalmadı kurudu. Fidan gibi yiğidim,göz önünde eridi. Faili meçhule kurban verildi. Hangi cinayetin hesabı soruldu. Dağlar ey dağlar, Evlerde analar ağlar. Bir hiç uğruna ölüyor, Körpecik yavrular. Saralım yaraları, Görelim ağlayanları. Nasıl vurur müslüman. Allah için saf bağlayanları. Bitsin kanlar. Bitsin ölümler. Bitsin işkenceler . Bitsin zulümler. Kalksın anlamsız yasaklar. Serbest edilsin diller. Dilimiz ve rengimiz. Allahın ayetleridirler. saygılarımla. Selam ve dualarımla. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2008 Saralim yaralari,derken önce o yaralari sarmak icin pansuman gerekir,sonra ilac ve sargi bezi! Bütün gücünüzle devlete saldiracaksiniz,devlete baskaldirmayi demokrasi kilifina sokacaksiniz,terörü alkislayip terörle mücadele zulüm diyeceksiniz,Bekaada,Kandilde yuvalananlari mechuller diye devletin sirtina yükleyeceksiniz ve sonra da bize siir okutup Saralim yaralari diyeceksiniz.Ben hicbir yerde yaranin sarilmadan önce iyice mikroba bulandirildigini görmedim,siz yarayi mikroba büründürmek icin yarisacaksiniz ama sonra da saralim yaralari diyeceksiniz.Tamam saralim,indirin teröristi dagdan ve önce daglar mikroptan temizlensin.Bakin o zaman yara nasil kendiliginden iyilesiyor. saygilarla Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2008 Şehirlere yağdı bombalar,Öldü masum çocuklar. Ağlamak istiyorum, Kurudu gözümde yaşlar. . . . saygılarımla. Selam ve dualarımla. Yaşadığımız toprakların ?hafızası? derin ve karanlıktır. Nice kaybolma hadisesine, fail-i meçhul cinayete ve sistematik tasfiye operasyonlarına tanıklık etmiştir. Muhaliflerin, eleştirel tutum sergileyenlerin, toplumsal dönüşüme ivme kazandırma potansiyeli taşıyanların ?hedef? haline geldiği, hukuksuzluğun olağanlaştığı sancılı topraklardır? Kötülüğün; sistemin eliyle organize edildiği ve beslendiği topraklardır. Sistem birçok trajediyi miras bırakmıştır. Ailelerin, babaların, eşlerin, evlatların, yâranların yürekleri bu uğursuz miras ile dağlanmıştır yüzlerce kez... Yaşadığımız topraklar huzurlu tebessümlerden daha çok, çığlıklara tanıklık etmiştir. Fidan Güngör, söz konusu trajedi zincirinin bir halkası, son kurbanlarından bir tanesidir. Fidan Güngör 11 Eylül 1994 yılından beri kayıp? Ailesinin ve dostlarının bütün girişimlerine, sivil toplum kuruluşlarının teşebbüslerine rağmen akıbeti hakkında somut bir bulguya ulaşılamadı. Bazı yazarların ve kanaat önderlerinin konuyu gündemleştirme çabaları akamete uğradı. Resmi makamlara yapılan müracaâtlar sonuçsuz kaldı. Zanlıların sorgulamaları gerekli ölçüde yapılmadı ve suç, örtbas edildi. Fidan Güngör?ün kaybolmasının üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen, yakınlarını teskin ve teselli edecek bir neticeye ulaşılmadı. Müslüman bir aydının ve hayatını İslamî hizmetlere vakfetmiş olan mümtaz bir şahsiyetin kaybının gündemleştirilmesi, adalet duygusunu yitirmemiş kimseler için vicdanî ve İslamî bir vecibedir. Amacımızın husumetleri kamçılayacak bir iklim oluşturmak olmadığını deklare ederek olayın aydınlatılmasını talep ediyoruz. Kayboluşunun sene-i devriyesinde kederli ailesine, dostlarına ve İslami camiaya üzüntü ve dualarımızı iletiyor; Fidan Güngör?ü saygı ve minnetle anıyoruz. 10.09.2008 FITRAT.COM Fidan Güngör Kimdir? 1949 yılında Diyarbakır?ın Hazro ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Hazro?da okudu. Lise öğrenimini Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi?nde tamamladı. 1970?de İstanbul?da Mimarlık Mühendislik Yüksekokulu?na başladı. Ancak bazı zorunluluklardan ötürü öğrenimini tamamlayamadan Diyarbakır?a döndü. 1974?te memur olarak TRT?de göreve başladı. Bir taraftan da Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Tarih Bölümü?ne kaydoldu. İslami mücadeleye başladığı bu yıllarda, bir taraftan siyasi şartlar, bir taraftan da maddi şartların olumsuzluğuna rağmen mücadelesini sürdürdü. MTTB bünyesindeki faaliyetlerin öncülüğünü üstlenen Fidan Güngör, bu içerisinde MTTB?de etkinlik kurmak isteyen Türk ulusalcılarına karşı ulusalcılıktan uzak İslami anlayışın temsilciliğini yaptı. İslami gayretinden ötürü ancak 1977?de evlenebildi. 1978?de MTTB?den ayrıldı. Bundan sonra inkılabî mücadelesini kesintisiz sürdürdü. 1981?de TRT?deki görevinden istifa ederek ticarete atıldı. Bundan sonraki dönemde yüzlerce Müslüman?ın yetişmesi için epeyce mesai harcadı. 11 Eylül 1994?e kadar aralıksız bir şekilde siyasi ve kültürel çalışmalarına devam eden Fidan Güngör, bu tarihte karanlık güçlerce kaçırıldı. 14 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen akıbeti hakkında her hangi bir malumat elde edilememiştir. Üçü erkek, biri kız olmak üzere dört çocuk babasıdır. **** Kasım 1994 Yılında Yapılan Basın Açıklaması: Fidan Güngör Halen Kayıp! 11 Eylül'den beri kendisinden haber alınamayan Fidan Güngör hakkında kamuoyunu ve ilgilileri tekrar uyarmak amacıyla Mazlum-Der, İstanbul Basın Müzesi'nde bir basın toplantısı düzenledi. Katılımın yüksek olduğu toplantıda Mazlum-Der'in yöneticileri yanında, Güngör'ün hanımı, çocukları ve abisi, İnsan Hakları Derneği İstanbul Başkanı Av. Ercan Kanar, İslami kuruluşların ve basın organlarının temsilcileri, bazı yazarlar ve kalabalık bir izleyici topluluğu katıldı. Basın toplantısını bir konuşma ile açan Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Tufan Mengi, araştırmacı-yazar Fidan Güngür ile yanındaki Sabahattin Talayhan'ın görgü tanıklarına göre kendilerini polis olarak tanıtan sivil giyimli kişiler tarafından içinde bulundukları taksi durdurularak 11 Eylül 1994 günü kaçırıldığını açıkladı. Bu iddia hakkında Mengi şunları söyledi: "Bu bir iddiadır ama bunun aksini ispatlayacak olan da devlettir. Yaptığımız resmi başvurularda bu iki vatandaşımızın emniyette olmadığı resmi yazıyla derneğimize bildirilmiştir. Ama devlet sadece Emniyet Müdürlüğü'nden mi ibarettir? Herkes devletin bu yönde çalışan nice kurumlarını biliyor." Mengi konuşmasını Fidan Güngör ve Sabahattin Talayhan'ın başına gelecek her türlü kötü sonuçtan devleti sorumlu tutacaklarını belirterek bitirdi. Fidan Güngör'ün eşi Nazife Güngör, basın toplantısında yaptığı konuşmada Fidan Güngör hakkında şu bilgiyi verdi: "Onun yazıları çıkıyordu. Yazardı. Biz Diyarbakırlıyız. En son oradan bir haber aldık. Poliste dosyası varmış. Devlet tarafından tutuklama emri çıkmış. Biz bunu yeni duyduk. Bunun için onu devlet alıp götürmüş olabilir. Biz diyoruz ki devletin elinde ise bir haber alalım. Her gün çocuklarımız babamız nerde diye soruyor. Babamız nerde bilmek istiyorlar. Ben de bilmek istiyorum. Onu elinde tutanların da çoluk çocuğu yok mu? Bu gerçekten ne büyük bir acıdır. Bildiğim adamın suçu yoktur. Tek suçu vardır müslüman olmak." Toplantı dağılırken toplantı için gelen kalabalık Basın müzesi önünde şu sloganları attılar: "İslami Hareket Engellenemez", "Fidan Güngör Bulunsun", "Amerika İslamı Engelleyemez", "Kontgerilla Kahrolsun". Fidan Güngör ve Sabahattin Talayhan Nerede? 11 Eylül 1994 tarihinde İstanbul'da kaybolan araştırmacı-yazar Fidan GÜNGÖR ile Sabahattin TALAYHAN'dan hala haber alınamamıştır. Resmi tüm girişimlere rağmen şimdiye kadar bulunamayan şahısların hayatlarından endişe edilmektedir. Vatandaşlarının can güvenliğini sağlamak devletin birinci dereceden görevi olmasına rağmen, hükümet bugüne kadar Fidan GÜNGÖR ve Sabahattin TALAYHAN hakkında hiç bir bilgi edinememiştir. İslami kimliği ile çevresinde saygı duyulan Fidan GÜNGÖR aynı zamanda araştırmacı-yazar kişiliğiyle de insanlığa hizmet vermekteydi. Biz aşağıda imzası bulunan kurum ve kuruluşlar olarak bu ülkede insan kayıplarını, sorumsuz yönetim anlayışını, vatandaşının can güvenliğini sağlayamayan devlet mekanizmasını şiddetle protesto ediyor, Fidan GÜNGÖR ile Sabahattin TALAYHAN'ın başına gelecek her türlü kötü sonuçtan devleti sorumlu tutacağımızı bildiriyoruz. MAZLUM-DER Adım-İletişim; Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı; Alemdar Gazetesi; Arslan Yayınları; Atlas-Nehir-İletişim; Azim Dağılım; Bahar Yayınevi; Beyan Yayınları; Birleşik Yayıncılık: Birim Yayınları: Bora Yayınları; Çağrı Yayınları; Çelik Yayınları; Çile Yayınları; Değişim Dergisi; Denge Yayınları; Gonca Yayınları; Haksöz Dergisi; Hidayet Yayınları; İklim Yayınları; İmza Dergisi; İnkılap Yayınları: İnsan Yayınları; İslamoğlu Yayınları; Kitap Evi; Mektup Dergisi; Nizam Yayınları; Nursan Yayın Pazarlama; Ölçü Yayınevi; Pınar Yayınları; Ravza Yayınları; Selam Gazetesi; Selamet Yayınları; Sur Dergisi; Şafak Yayınları; Şakiroğlu Basın-Yayın; Tebliğ Yayınevi; Tevhid Sesli Yayıncılık; Tevhid Vakfı; Tohum Neşriyat; Yenda Dağıtım; Yeni Dünya Dergisi; Yeni Yeryüzü Dergisi; Yöneliş Yayınları Alıntı
Misafir Evren. Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2008 Gönderi tarihi: 24 Aralık , 2008 Saralim yaralari,derken önce o yaralari sarmak icin pansuman gerekir,sonra ilac ve sargi bezi! Bütün gücünüzle devlete saldiracaksiniz,devlete baskaldirmayi demokrasi kilifina sokacaksiniz,terörü alkislayip terörle mücadele zulüm diyeceksiniz,Bekaada,Kandilde yuvalananlari mechuller diye devletin sirtina yükleyeceksiniz ve sonra da bize siir okutup Saralim yaralari diyeceksiniz.Ben hicbir yerde yaranin sarilmadan önce iyice mikroba bulandirildigini görmedim,siz yarayi mikroba büründürmek icin yarisacaksiniz ama sonra da saralim yaralari diyeceksiniz.Tamam saralim,indirin teröristi dagdan ve önce daglar mikroptan temizlensin.Bakin o zaman yara nasil kendiliginden iyilesiyor. saygilarla Aceba Yara iylileşiyormu,kangirenemi dönüşüyor, sayin politika, Ben Ne PKK sepmetizanıyım, Nede Kürdüm, Benim yaptığım mücadele insanlık mücadelesi, İnancım gereği ulus Devlete, ve ulus devletin yönetim anlayışına karşıyım. Bunun nedenleride inandığım kitabta açıkça yazmaktadır. Şimdiye kadar Devletin yapmış olduğu Irkçı politika ve siyaseti görmezden gelmek Mümkün değildir. Diğer bölümlerdeki eleştirilerim nasılsa, Edebi yönden elştirilerimde aynıdır. Haksızlığa zülme karşı, Dili, Dini Irkı , ne olursa olsun, tepki göstermek, Hem dini hemde insani bir görevdir benim için. Sizin yazılarınızı okuyorum güzel yaklaşımlarınız var, Ama bu konuda taraflı hareket ediyorsunuz. Devlet ilah değildir,ki eleştirilmesin, gerçi Allahı bile eleştirenler indirdiği vahyi sorgulayanlar var ama, Sıra Devlete geldiği zaman, kardeşlik ruhunu anlatmaya geldiği zaman, Devletin yanında, Yer alınmaktadır Devlet Nedir, sayın politika. Neden bu insanlar dağlara çıkmaktadır. Irkçı politikalar iflas etmiştir sayın politika ırkçı politika ve siyasetten insanlık çok çekmiştir. Avrupa bile, ilk önce ülkeleri parçalıyor, sonra Avrupa birliği çatısı altında tekrar birleştiriyor, Biz bunu yugoslavyada gördük, ondan dolayı gözümüzü açık tutalım diyorum, Avrupanın ülkemiz içinde yapmak istediği odur, ülkeyi parçalayıp, sonra parça parça tekrar birliğe almak istiyorlar. Gelin buna karşı set olalım, Ülkemizi parçalatmayalım. Ülkenin parçalanmaması içinde, Dağa çıkanları neden çıktıklarını sebeblerini araştiralım. Dağdaki bir insani öldürmek, dağdakine, 100 insan kazandırır, dağdaki öldürülmekle pansuman temizlenmez. Eğer ora halkına iyilik etmek istiyorsak, PKK nin onlara vermiş olduğu vaadleri bertaraf etmek istiyorsak, onların dile getirdiği sorunları çözmemiz gerekir. Bu çözümde silahla değil, konuşarak olur. Faili meçhullerle değil. insanı yaklaşımlarla, ve faili meçhul olmayan,yaklaşımlarla çözülür. saygılarımla. Evren. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.