Görmediğim bir yüzle tanıştım..
Okunmamış mektupların yasak sevdaların kentinden geldim ben;
Kavanozlara hapsolmuş kırılgan güneşlerin
Kimsenin birbirine dokunamadığı sevgilerin kentinden.
İçimde kocaman bir acıyla pek çok korkuyla geldim;
Ürkeklikle kırılganlıkla umutsuzluk ve çaresizlikle geldim.
Aylarca hüzünle dolaştı bu şehirde gözlerim
Yalnızlık ve açlıkla;
Sevgiye açlıkla.
Bir bir tanıdım bu kentin ıslak ve yağmurlu köşe başlarını
Gözleri yaşlı çıkmaz sokaklarını.
Her kaldırım taşına dokundum
Her ağacına sarıldım
Her sesini ve sessizliğini dinledim.
Her agıdını yaktım
Her kederine ağladım.
Acım hiç azalmadı
Korkum bir parça bile eksilmedi.
Daha da arttı yalnızlığım
Umutsuzluğum daha da çoğaldı.
Söylediğim her şarkıda
Yazdığım her şiirde daha da büyüdü kendimden nefretim.
Karanlık ve ıslak gecelerde gördüğüm her ışıklı camda acıyla dağlandı gözlerim
Pençe pençe kuru ağaç yapraklarına yazdığım sevgim günden güne yittigitti.
Sonra sen çıktın karşıma.
Bu kentin senin kentin olduğunu öğrendim
Bu ağaçların bu göğün senin olduğunu.
Bambaşka bir kimliğe büründü her şey.
O ışıklı camlardan birinin senin olduğunu öğrendim
Nefret etmedim ışıktan.
Sessizliği yırtan seslerden birinin senin sesin olduğunu öğrenince gürültüyü sevdi gözlerim.
Önce bir parça
Sonra bir parça daha...
Böyle böyle umut doldu içim
Acılarımdan sıyrıldım
Ölüme bile çare buldum.
Geldiğim kentin korkudehşet ve acı doluyalan ve nefret dolu sokaklarını unuttum
Çığlıklarla yıkanan gecelerini unuttum.
Senin şehrin ağıtlar yerine türküler söylemeye başladı bana.
Mutlulukla tanıştı yüreğim
Yeniden sevgiyle tanıştı.
Sonra öğrendim ki...
Senin kentim benimkinden daha yalancıymış
Senin sözlerin benim kentimin çığlıklarından daha çok acıtıyormuş.
Öğrendimsenin ve kentinin sahte yüzünü; sonra çok sonra.
Ama bu kez kaçıp gidebileceğim bir başka kent yoktu
Kaçıp sığınabileceğim bir başka ben yoktu.
Acımkorkum ürkekliğim çaresizliğim;
Benden uzaklara gönderdiğin ne varsa hepsi yanlarında yeni dostlarıyla
Yeni düşmanlarımla gelip yerleştiler içime.
Geceyle tanıştım yeniden
Geceyle tanıştım sonra... yeniden
Islak sıcak demeden yürüdüm gecenin içinde
Yine ıslak ve karanlık gecelerde ışıklı camlara baktım
En çok senin camına baktım
O dalgın camın ardında başını masaya eğmiş bir şeyler yaptığını biliyordum;
Saçının yüzüne dokunduğunu
Elinin saçına dokunduğunu
Gözlerinin bana hiç gerçekten dokunmadığını biliyordum
Ağlıyordum.
Kimi zaman ben karanlık bir köşeden senin camına bakarken camda çocuk yüzün beliriyordu
Dalgın dalgın deliyordu karanlığı bakışların
Bana ulaşmıyordu
Bunun için bir çaba harcamadığını biliyordum.
Eski harap bir mezarlık gibi kalıyordu boşlukta
Sen ışığı söndürüp başka dünyalara gittikten çok sonra bile gözlerin
O mezarlıkta bana ait bir ot bir taş parçası bile olmamasının verdiği buruklukla
Senden nefret edememenin
Senin için hiçbir şey ifade edememenin verdiği yorgunlukla
Ertesi gece camlarla
Camınla buluşmak üzere gözlerimi ve bedenimi alarak
Kalbimi hep çok gerilerde bırakarak
Evim dediğim taş duvarların arasına dönüyordum sonra.
Sonra evime dönüyordum...
Kendimi sorguluyordum;
Korkumuacımı yalnızlığımı sorulara boğuyordum.
Aynalardan nefret ediyordum
Kendimden nefret ediyordum ama yinede seni seviyordum.
Yasak sevdalar okunmamış mektuplar kentinin insanı olduğumu;
Yasak sevdalara acılara mahkum olduğumu bile bile seni seviyordum.
Acı çekiyordum
Parmaklarımla aynaları parçalıyordum
Aynalarla parmaklarımı parçalıyordum.
Ruhsuz camıma dokunup kanlı parmak izlerimle sana sesleniyordum
Yüzüme dokunuyordum paramparça ellerimle
Senin hiçbir zaman gerçekten dokunmamış olduğun yüzüme
İçimin resmine.
Acımı hissetmiyordumacımı hissetmiyordun.
Rüyalarımda saçlarım gökkuşağına karışıyordu
Rüyalarımda dokunuyordun bana
Bu kent beni seviyordu rüyalarımda.
Bir zamanlar beni seven dostum olan bu kent gerçekte nefret ediyordu benden oysa
Bu kent nefret ediyordu benden
Senin kentin olduğu için
Her toz zerresinde senden bir parça taşıdığı için.
Gidecek başka bir yerim yoktu oysa benim
Yüzümü gömüp yüreğimi gizleyebileceğim başka bir şehrim yoktu.
Yasak sevdalar kentine dönemezdim
Dönemezdim çünki orası çoktan yerle bir olmuştu.
Başka bir şehre gidemezdim çünki gözlerim bu kentin göğüne tutsak olmuştu
Karanfillere asılmışyanmış kağıt parçalarıyla
Duvarlara hapsolmuş bomboş yüzlerle bile olsa bu kentte kalmalıydım;
Senin kentin olduğu için
Sen bu kentte olduğun için.
Ben senin umurunda değildim oysa biliyordum.
Biliyordum beni umursamıyordun.
Çoktan yeni ülkelerle buluşmuştu gözlerin
Yeni sayfalara yazı yazmışyeni sınırlar çizmişti ellerin.
Yeni anılara gülüyordu sesin.
Umutsuz aşkların çocuğunu unutmuştun çoktan
Resmim en ufak bir iz bile bırakmadan
Belleğinden bir ter damlasın karışıp gitmişti.
Bir ot parçası boş bir kutu bir şeker kağıdı kadar bile değerim olmamıştı gözünde
Oysa sen
Eski fotoğrafları kaplayan
Onları gizeme boğan
Yaldızlı toz taneleri kadar değerliydin benim için;
Taşlar kadar
Kuru yapraklar kadar
Anılar kadar değerliydin.
Duvarlarımı süslediğim kuru gonca güllere senin adını vermiştim ben
Her şeyi isminle süsleyip
Kendimi bile isminle sevmiştim ben.
Her şeyi isminle sevmiştim ben;
Şimdi her şeye iyice sinmiş olan
Hiçbir şeyden silinmeyen isminle
Dudaklarımı kutsayan isminle.
Meydanlarda kırık ağaç dalları gibi kaldım sonunda
Savaş meydanlarında ağlayan
Yüzünü
Geleceğini kaybetmiş çocuklar gibi
Güneşi elinden alınmış ninniler gibi.
Sonunda ışıklı camından yılgın bakışlarından kaçtım
Senden kendimden kaçtım.
Kendimden kaçtım.
İnsan kendinden ne kadar kaçabilirse
Kendini ne kadar dışlayabilirse.
Kendimden kaçmakla kaderimden kaçabileceğimi düşündüm
Başaramadım.
Yeni açmazlara düştüm.
Bu koca kentin sahte yüzünden kaçmaya çalışırken onun sokaklarında kayboldum.
Sonra bir gün;
Hiç görmediğim
Ama hep gözümün önünde olan bir yüzle tanıştı gözlerim.
Onun acılarını öğrenip anılarını dinledikçe
Yavaş yavaş kendi benliğimden uzaklaştığımı
Eski kabuğumdan sıyrılıp yeni bir kimlik kazandığımı hissettim
Ve bu yüzden kaçtım ondan;
Çünki yeni bir yüz yeni acılar demekti
Bunu sen öğretmiştin bana.
alıntı.....
0 Yorum
Önerilen Yorumlar
Gösterilecek hiç bir yorum yok