Anladın mı?
ßen 15 yaşındaydım... Kış aylarıydı ve televizyonlar her akşam Körfez Savaşı ile ilgili haberler geçiyordu...
Teyzem gelmişti. Her kış gelirdi zaten, kışı birlikte bitirirdik ve her bahar Giresun'a ailesinin yanına geri dönerdi. Tıpkı Demeter'in kızı Persephone gibi...
Aramızda fazla yaş farkı yoktu teyzemle, zaten birlikte büyümüştük. Ondan olsa gerek bizimki teyze-yeğen ilişkisinden çok bir arkadaş, dost ilişkisi gibiydi...
Bir de kuzeni vardı teyzemin, kuzeninin de bir arkadaşı... Oktay... Teyzem ve Oktay, aynı yaşlardaydılar, birbirleriyle ilk defa o kış karşılaştılar... Ve bu karşılaşmanın ardından etrafı mis gibi çiçek kokuları kapladı, hikayeye göre zaten, Eros'un geçtiği yerler çiçek gibi kokardı...
Bir aşk başladı... Bahar gitgide yaklaşıyordu. Persephone artık sevdiğinin kollarından ayrılıp, annesinin yanına dönmeliydi ama bu defa bunu hiç istemiyordu... "Evlenelim o zaman" dediler... "Bir daha da hiç ayrılmayalım..."
Sonra herşey cehenneme dönüştü...
***
Anneannem anlamsızca bu evliliğe karşı çıktı. Buna bir sebep istedik. "Savaş" dedi... "Sebep, Körfez Savaşı..."
Gerçekten de anlamsız bir sebepti...
"Ya savaş, Türkiye'ye yayılırsa, ya herkes savaştan korunmak için memleketine geri dönerse..."
Savaş Türkiye' ye yayılırsa ve herkes savaştan korunmak için memleketine dönerse, diğer bütün çocukları Giresun'a dönecekti; çünkü diğer bütün çocukları Giresunlu birileriyle evlenmişti ama Teyzem'in Oktay'ı Gümüşhaneliydi...
"Belki de o zaman seni kaybederim, bulamam, bir daha da göremem. Olmaz, onunla evlenmene kesinlikle izin vermem, evlenirsen de sana annelik hakkımı helal etmem."
Sonra Dedem, teyzemi geri götürmek üzere apar topar İstanbul'a geldi. Teyzem günlerdir hastaydı, üşüyordu, terliyordu, titriyordu... Ayağa kalkamayacak kadar yorgundu ama Dedem yine de onu götürdü...
***
6 Ay Sonra...
Buruk mutluluklar yaşadınız mı hiç? Hani üzülseniz bir dert, sevinseniz bir dert... İşte öyle bir günümdü, Teyzem evleniyordu. üstelik savaş da bitmişti... Teyzem evlendikten sonra artık Almanya'da yaşamaya başlayacaktı; çünkü eşi orada yaşıyordu...
***
Ve 5 yıl göremedik onu... 5 yıl sonra bize dönüşü bir Haziran ayına denk geldi... İki kişi gitmişler, üç kişi dönmüşlerdi, teyzem artık bir anneydi... Ben ise bir aşık...
Bana bu kadar acı veren bir aşkla daha önce hiç karşılaşmamıştım... Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, acı çekiyordum, kurtulamıyordum... Kafam tıpkı çöp evleri gibiydi, onunla ilgili hiçbirşeyi kafamdan atamıyor, atamadığım gibi ne varsa kafamın içine yığıp duruyordum... Ayrılmıştık... Oysa annesi bizi öğrenene kadar, herşey ne kadar da güzeldi, ne kadar da mükemmeldi... Hani asla ayrılmayacaktık...
Ona geri dönmek istiyordum ama "nasıl geri dönülür?" bilmiyordum. Daha önce bana kimse bunu öğretmemişti ki... Birkaç kez birşeyler yapmayı denemiş sonrasında da hep vazgeçmiştim... Gurur denilen şeyden nefret ediyordum...
***
O gece teyzem, benimle uyumak istediğini söyledi, tıpkı eski günlerdeki gibi... Anlamıştım, başka birşey vardı, uyumak değil de sabaha kadar konuşmak istiyordu sanki... "Olur" dedim ve sabaha kadar uyumadık...
"Bugün dışarı çıktım" dedi. "Eve dönerken Oktay'ı gördüm"
İyi de nereden öğrenmişti ki Teyzem'in döndüğünü...
"Bilmiyorum, şaşırdım" dedi... "Sanki günlerdir orada beni görmeyi bekliyormuş gibiydi..."
"Konuştunuz mu?" dedim.
"Hayır" dedi... "Ama çok istedim..."
"Konuşsaydınız keşke" dedim...
Sonrasında sustu, gözleri doldu, anladım ki ben de susmalıyım. Susmalıyım; çünkü artık beni duyamazdı, artık benim yanımda değil, yıllar öncesinde Oktay'ın yanındaydı. Ve birden gözlerinden boncuk boncuk yaşlar dökülmeye başladı...
"Keşke..." dedi.
"Keşke ne yapıp edip, onunla evlenseydim... Oysa ben hiçbirşey yapmadım, sadece kabullendim..."
Sonra apar topar burnunu temizledi, gözyaşlarını sildi ve bana döndü;
"Onu bugün görüp de, gözlerine baktığımda onun için mücadele etmediğime çok pişman oldum... Keşke elimden ne geliyorsa yapsaydım, yapabileceğim hiçbirşey kalmamış olsaydı... O zaman belki de kendimi bu kadar kötü hissetmezdim, yapacağım herşeyi yaptım ama olmadı, derdim." dedi.
Sonra bana "Anladın mı?" dedi...
"Sana ne demek istediğimi anladın değil mi?"
"ANLADIM" dedim... Anlamıştım...
"O zaman artık uyuyalım" dedi... "Neredeyse sabah olmak üzere..."
"Uyuyalım o zaman" dedim... "Sabah olmak üzere..."
Sonra düşündüm;
"Sabah ilk iş onu aramalıyım... Zaten çok özledim..."
Sonra uyudum...
-
2
16 Yorum
Önerilen Yorumlar