içimde küçük bir kız ağlar
Anneannemin sandığındaki naftalin kokusu,ve küçücük ellerimle sıkıca tuttuğum armut ağacında asılı salıncağımın ipleri..
Çocuk kahkahalarımda terk etti gitti beni uzun zaman önce,arada gözlerin anımsatır bana çocukluğumdan kalma günbatımlarını..
Kimbilir!belki birgün uyanıveririm bu nemli soğuk karanlıklardan,kanayan dizlerimle uzanırım güneşe yüzümde çocukça bir tebessüm..
Havada çok eskilerden kalma kiraz kokusu,ama mevsimlerden sonbahar bu nasıl bir çelişkidir Yarabbi bir yanım güneşe bakarken diğer yanım tipi ayaz..
Hep yarım kalmışlıklarla dolu ömrüm,sevdalarım yarım,kelimelerim yarım.Biliyorum aslında geceyi koynuma alıp karanlıklar kuşanmayı ben,kendim tercih ettim.
İnanmıyorsun belkide...uykusuz gecelerimde dönüp durduğum yatağım şahit neler hissetiğime ve birde aynalar hüzün kokan gözlerime..
Kimsenin beni anlamasını beklemiyorum ki..Beni anlasa anlasa kuyudaki Yusuf ve şafakta idam edilecek mahkum anlar son gecesinde..Birde sen...belki..
Kayar dizlerimden düşer yaprakları sararmış eski bir kitap,uyanırım derin uykularımdan göçüveririz çağlar öncesine...
Sen Metehan'ın cesur savaşcısı ben seferden dönüşünü delice bir arzu ile beklerken içimde "ya dönmezse"korkuları..
Sonra cesaret ölçmek ister Metehan sınavı acımasızdır.koyar sevdikleri kadınları askerlerinin karşılarına ve sesi gök gürültüsünü andırarak"ok at" diye emreder..Ok atana ünvan atamayana ölüm,beni senin karşına koyduklarında ve tam göğsümün ortası işaret edilince...
Atarasan sen yaşayacaksın atmazsan ben,peki birbirini sevenden biri öldüğünde diğeri yaşayabilirmi?
İşte tam burada film kopuyor ben gerisini hatırlamıyorum bu hikayenin,hatırladığım tek şey gözlerime son bir kez bakışın denizin rengini ve kokusunu getiren gözlerinle..
O oku atsanda atmasanda çok şey değişmezdi zaten ,aşkın yüceliğini ölümsüzlüğünü bilmiyordu Metehan..Bilseydi..
Ben binlerce yıldır Tanrı dağlarının eteklerinde senin adını çağırır dururum,duyuyormusun?
Eyüp'ü küçük bir mağaranın içerisinde hapseden sebep neydi?Bir sabır sınavı değilmi,belki bizimde onun gibi yakarışımıza bir ses veren çıkar,işte o zaman tüm yaralarımız kabuk bağlar,çıkarız gün ışığına..
Dimağımda babamın kokusu dilimde çok eskilerden kalma bir türkü sana yürüyorum koşar adım..
Sıcacık ellerin ısıtır yüreğimi..Diner pencerelerde ki rüzgarın uğultusu..
Her akşam içimdeki küçük bir kız çocuğu ağlar hıçkırıklarını duyarım,onu avutacak hiç bir şeyim yok,
Dün Metehan çaldı umutlarımızı,bugün bir başkası ama biliyorum ben, biliyorum aslında her şey göğsü baba kokan adamın gidişiyle başladı..
Oyuncak bebeğimin bir kolu yok,kopmuş düşürmüşüm bir yerlerde bulamadım,uçurtmamda kırıldı,ama olsun armut ağacında asılı sanlıncağım var benim ve arkamda babam..
Ne zamanki armut ağacım fırtınaya yenik düştü ve ne zaman ki sonsuzluğa gitti baba..işte o günden beridir içimde bu küçük kız ağlar ve ben hıçkırıklarını dinlerim gözlerimi kapatarak...
Hatıralar celladım olur gecenin en koyu yerinde,yağlı ilmek boyunuma dolanır ve sorulur karanlıktan bir sesle"son arzun nedir?" diye işte o zaman içimde ki ağlayan o küçük kız cevap verir benim yerime"getirebilirmisin bana armut ağacında ki salıncağımı ve babamın kokusunu.."
Suheda
3 Yorum
Önerilen Yorumlar