Derinliklerde kaybolmak ve öylesine sonlanacak bir uçuş...
Acaba, dünyaya tepeden bakacak bir yerde yaşasak, ne görürdük diye hiç merak etmediniz mi..!
Ben ettim! Acaba etmesemiydim diye de düşünmedim değil!
Yüksekliğin kendi içindeki dinamizmi bana hep alçak ve yüksek kavramlarından sınırsız zevk alma hissi vermiştir.
Tırmanacaksın, termosunu çıkarıp kahveni o onlarca yıldır atmadığın teneke bardağında yudumlayacaksın.
Tırmanacaksın, bir süre gözlerini kapatıp sadece rüzgarın o yükseklikte neler fısıldadığını dinleyeceksin.
Tırmanacaksın, kahven bittiğinde kendini o eşsiz rüzgarın kollarına atarak, yarışacaksın onunla.
Tırmanacaksın, 'Touchdown' olduğunda, kafanı kaldırıp baktığında inanamayacaksın bunu yaptığına.
Ve hiç olmamış gibi tekrar denemek isteyeceksin...
Bunun adına 'Tutku' diyorlar galiba.
Bir keresinde rüzgar Japonca konuşuyor gibi geldi bana.
Bunu bir kaç arkadaşla paylaştım ve onlarda aynı şeyi söylediler.
Sonra bir bilen çıktı ortaya ve o bölgedeki kayaların çok enteresan bir şekilde rüzgarı yönlendirdiğinden bahsetti.
İnanmak istememiştim nedense.
Rüzgarın Japonca konuşması düşüncesi bana daha cazip gelmişti.
Belki Japon bir arkadaşım olsun istemiştim, örneğin Tomoko.
Tomoko rüzgar gibi konuşsun, keskin, akılcı, ve ne yaptığını bilen.
Bir gün kendimi hazır hissettiğimde 'Tomoko' olmakda istiyorum...
İşte o gün, o gün, rüzgar benimle Türkçe konuşacak. Başka çareside yok hani...
Dipnot: Touchdown: Havadan inerek yere vurmak veya yere değmek, inmek
3 Yorum
Önerilen Yorumlar