Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DEREN

  • başlık
    8
  • yorum
    18
  • görüntü
    11.509

oyun yazarının türküsü


Ben bir oyun yazarıyım.

Gördüğümü gösteririm.

Nasıl alınıp satıldığını gördüm insan pazarlarında

insanların

Bunu gösteririm, ben, oyun yazarı.

Birbirlerinin odalarına ne düzenlerle girdiklerini,

nasıl coplarla ya da parayla,

sokakta nasıl durduklarını ve beklediklerin,

nasıl tuzaklar kurduklarını birbirlerine,

sözleştiklerini

umutla nasıl,

nasıl astıklarını birbirlerini,

nasıl seviştiklerini,

çapulculukla kazandıkları parayı

nasıl savunduklarını

ve nasıl yediklerini.

Bütün bunları gösteririm ben.

Birbirlerine söyledikleri sözcükleri dökerim kağıda.

Ananın oğluna neler söylediğini,

işçiye neler buyurduğunu işverenin,

nasıl yanıt verdiğini karının kocaya,

tüm yalvaran sözcükleri, tüm buyuran sözcükleri,

yaltaklanan sözcükleri, aldatan sözcükleri,

yalan söyleyen, bilmeyen,

güzel ya da yaralayan...

Bunları kağıda dökerim ben.

Yaklaşan kar fırtınalarını görürüm

ve yaklaşan depremleri,

yolu tıkayan dağları görürüm

ve yataklarından taşan nehirleri.

Ama şapkaları var kar fırtınalarının,

depremlerin cüzdanlarında paraları,

dağlar gelirler arabalarından inerek,

şahlanan nehirler denetler polisi.

Ben ışığa çıkartırım bunların hepsini.

Gösterebilmek için gördüklerimi

başka halkların, başka çağların oyunlarını okurum.

Bir iki oyun yazdım, inceleyerek

iyice o zamanın tekniğini ve

kaparak işime yarayacak olanı.

İngilizlerce nasıl sunulduklarını inceledim

büyük feodal kişilerin

inceledim zengin kişileri,

ki onlar için dünya sadece özgelişimleri içindi.

Ahlakçı İspanyolları inceledim,

o harika duyguların ustaları olan Hinlileri

ve aile kurumunu gösteren Çinlileri

ve kentlerdeki çok renkli kaderleri.

Kentlerin ve evlerin görünümü, benim zamanımda

öylesine çabuk değişiyor ki,

iki yıl ayrılıp geri geldin mi

olursun bir başka kente yolculuk gibi.

İnsanlar kalabalıklar halinde değiştirivermişler

görünümlerini

şu birkaç yıl içinde.

Fabrika kapılarından içeri giren işçiler gördüm ve kapı

yüksekti,

ama dışarı çıktıklarında bükülmüştü belleri.

O zaman şöyle dedim kendi kendime:

Her şey değişmede

ve her şey sadece kendi zamanına göre.

Ve böylece ben,

her sahneye kodum bir tanıtma işareti

ve her fabrika avlusuna ve her odaya yıl sayısını işaretledim

sığırlarını damgalayan çobanlar gibi.

Ve orada kullanılan tümcelere de

bir tanıtma işareti kodum,

unutulmasınlar diye yazılan

geçici insanların deyişleri gibi

olsunlar diye onlar da.

İşçi tulumu içindeki kadının o yıllarda

bir bildiri önünde eğilip söylediklerini,

ve şapkaları enselerinde borsacıların

katipleriyle dün nasıl konuştuklarını,

bu olayların geçtiği yılların

geçiciliği ile damgalandım.

 

Ama bütün bunlara bir şaşırtıcılık verdim,

bunların en bilinenlerine bile hatta.

Bir kimsenin inanmayacağı bir şey gibi döktüm kağıda.

Hiç kimsenin görmemiş olduğu bir şey gibi sundum

bir kapıcının kapıyı çarpmasını donan bir insan yüzüne.

 

Çeviri : A. KADİR - Gülen AKTAŞ

0 Yorum


Önerilen Yorumlar

Gösterilecek hiç bir yorum yok

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.