.....
Sen aşkın ne olduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi?..
Çoook desene! Sevgilin güzel miydi bari? Belki de seni seviyordu... Ve
herhalde onu çok kucakladın... Geceleri buluşur ve öperdin değil mi? Bir
kadını öpmek hoş şeydir, hele adam genç olursa...
Yahut sevgilin seni sevmiyordu... O zaman ne yaptın? Geceleri ağladın
mı?... Ona sararmış yüzünü göstermek için geçeceği yolda bekledin, ona
uzun ve acındırıcı mektuplar yazdın değil mi?...
Fakat herhalde
ikinci bir aşka a
Sevmek, bizim kendimize ve dünyaya karşı giriştiğimiz hırsızlığa, kendi gücümüzle karşı çıktığımız biricik haklılığımızdır. Alacakaranlığın ufalaya ufalaya sildiği bir adamı tutup ellerinden, başına ay ışığından bir hale geçirmektir, kaybolmadan sabaha çıksın diye. Sevmek, özünde varolan büyük bağlanmaya karşın, insanı günlük ilişkilerin kişiliksizleştirdiği tutsaklıktan kurtaran en büyük özgürlüktür. İnsanı yalnızlığın hazinelerine götüren bir arınmadır sevmek. Yalanın kirlettiği bir yüreği yağ
AŞK
“Hiçbir soylu kadının eşi olamazsın” dedi Arthur. Galahad kızardı ve kekeledi, “Ama Lordum, her şövalye aşkının saflığıyla soylu bir kadına hizmet etmelidir.”
“Aşk hakkında ne biliyorsun? diye sordu Arthur. Ses tonunun ithamkarlığı Galahad ‘ı iki kat daha kızarttı. “Eğer soylu bir kadının eşi olmak istiyorsan, sana arasından seçmen için üç tane sunacağım.” Kral hemen yaşlı bir temizlikçi olan gri saçlı ve burnu benli Margaret ‘ i çağırttı. “Ona aşkından dolayı hizmet eder misin dürüst ş
ELLİ yaşında bir adam arıyorum
Her düşü kurmuş, her düşü yitirmiş.
Yeterince istemesini bilmiş
Şimdi ne istediğini bilecek kadar.'
ELLİ yaşında bir adam arıyorum
Her borca girmiş, her borcu ödemiş
Sonra yeterince papel edinmiş
Ama paradan gözleri kamaşmayacak kadar.'
ELLİ yaşında bir adam arıyorum
Hem cezbetmiş, hem tiksindirmiş
Ve yeterince çocuk edinmiş
Duyarlılıktan anlayacak kadar.'
ELLİ yaşında bir adam arıyorum, yaşamış
Her tütünü içmiş, her içkiyi devirmiş
Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir…
Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir.
Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin yaratmış olduğu topluma uyamamıştır çünkü toplum mantığa ve nedenlere uygun olarak yaratılmıştır. Kadın kalpten bir dünya ister. Erkek tarafından yar
Unutmayacaksın. Daha doğrusu, unutmaya çalışıp, bunun için çabalamayacaksın. Gerekirse, yüreğine taş basacaksın. Gecen gündüzüne karışacak, hayatın alt üst olacak belki. Gözünü kırpmadığın geceler olacak. Gündüzün bir anlamı kalmayacak. Gam ve keder yüreğini mesken tutacak.
Acının ta içinden geçeceksin. Bu hayata, “hayat” demeyeceksin. Yaşamayacaksın, ölüp ölüp dirileceksin. Ölümün içinden geçeceksin, ölmeden evvel. Öyle ki; acıdan müteşekkil olacaksın. Sen acının bizatihi kendisi olacaksın.
“Her okyanus, çöl’ü koynunda saklar.”
Sana Leylâ’yı anlatmalıyım.
Yazanlar hep Mecnun’u anlattılar. Leylâ’yı, Mecnun’dan ayrı düşünemem elbette. Mecnun’un var olabilmesi Leylâ’ya bağlı. Leylâ olmazsa, Mecnun da olmaz. Leylâ’yı çıkarırsan geriye Mecnun da kalmaz.
Fuzuli, mesnevide erkek egemen bakış biçimiyle anlatır Mecnun’u. Her ne kadar Leylâ’nın adı önce geçse de asıl kahramanı Mecnun’dur. Leylâ ateştir, Mecnun pervane. Mecnun, Leylâ’nın çevresinde pervaneler gibi bu yüzde
Ve Güz Geldi Ömür Hanım. Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.
Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can
Çektiğim acılar varlığımın inşasının irili ufaklı parçalarıdır. Sadece düşünmek var etmez insanı; duygularını, ruhunu ve hatta zekasının geliştiren asıl öğreticiler acılardır. O halde varım çünkü acı çekiyorum.
Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım.... Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların e
Ahmet ALTAN
Işıkların bütün berrak parıltılarına rağmen içlerinde bir küskünlük taşıdığı, akşam yağmurlarının aniden bastırdığı bu sonbahar günlerinde beni yalnızlaştırıp kederlendiren, adını koyamadığım tuhaf bir şey var.
Anlatması zor aslında.
Garip ve derin bir özlem duyuyorum ama özlediğim insanın bir adı, bir yüzü yok, bu özlem beni öylesine korkutuyor ki sahibini bulmaya, tanımaya, ona bir beden, bir koku vermeye çekiniyorum, camdan bir kuyuya düşer gibi ellerimi geçirece
Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, “Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir faren
TABİ YAA!!!
ELBETTE " ŞEYTANIN FISILTISI"DIR AŞK
İŞTE BU YÜZDEN NEREDE BİR AŞIK YÜREK GÖRSE
MELEKLER DUAYA ÇIKAR
ÜZÜLÜR GÖZYAŞI DÖKERLER ONUN İÇİN
SONRA DA O GÖZYAŞLARI YAĞMUR OLUR AKAR
GÖKTEN AŞIĞIN TA İÇİNE...
-----------------------------------------
GECELERİ UYANIP BAĞIRA BAĞIRA
ORTALIĞA KÜFÜRLER SAVURAN BİRİNİ TANIDIM.
KÜFÜRLERLE YIKIYORMUŞ MEĞER
KİRLENMİŞ RUHUNU!
BİR KERESİNDE;
KİME DEDİM BU KÜFÜRLER?
"NEFSİME" DEDİ BANA.
“Evvel zaman içinde, bir şarap testisiyle, şarap dost olmuşlar. Şarap testisi şarabı tutarmış bağrında, demlendirirmiş. Şarap da bu sıcak yuvadan memnun söyleşir, ele güne minnet etmeden mutlu mesut gün geçirirlermiş. Sonra bir gün afacan bir çocuk şişeye küçük bir taş atmış. Taş küçükmüş ama öyle bir yerden öyle bir nokta atışı yapmış ki çocuk, testi çatlayıvermiş. Testi çatlayınca, şaraba, artık kendine başka yuva bul, benimle kalırsan ziyan olur gidersin demiş, sırf ona olan merhamet ve sevgi
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından
İnsan hayatındaki boşluları doldurmak için yaşayan ve öldüğünde söz konusu boşlukları bomboş durandır.
İnsan, yaşanmamış hayatlar biriktirmekle ömrü geçendir. Başkalarının hayatlarını, düşüncelerini yaşar durur. Ne zaman kendimizi yaşayacağı aklına bile gelmez. Zira basit yaşamak kolay gelir insana ve kolaydır da.
İnsan, ölümlerden hayat devşiren, yaşam büyütendir. Her ölümle hayatımıza hayat katarız, gizlice, utanarak ama her seferinde.
İnsan, Rabbine karşı tüm renkleri ile ç
Önce doğdum elbette.
Bir gül yüzlü ananın kucağına hem de
Adıma bin bir isimden birini vermişler
Büyürken ismine aşina oluyor insan
Manasıyla yoğruluyor isminin
Okullar, parklar, sokak araları
Git gel bitmeyen yollar
Ufacık adımların büyüyeceği günlere değin
Bir hayalden bir diğerine gidip geldim
Anam öğretmen, babam doktor olmamı istedi
Ben ne olacağıma karar bile veremeden
Bir sistem vardı yaşanılan
Ve bu sistemdi bizi biçimlendiren
İsteni
Dedim: Kendimi çok günahkâr hissediyorum.
Dedi: Az günahın olduğu içindir. Çok günahın olsaydı hissetmezdin. Günahlarınla çepeçevre sarılır, günahsızlığı unuturdun.
Dedim: Sen nasıl hissediyorsun?
Dedi: Günahsız. Benimki savunma psikolojisi. Yoksa yaşamaya devam edemem. Zira günahlarım dağları aştı. Kendimi günahsız hissetmek zorundayım.
Dedim: Günlerim ızdırap yüklü, her geçen gün artan yüklerimden ötürü sırtım daha fazla bükülüyor, yere yakın oldum.
Dedi: Zaman kavramı t
Umurumda değil derdin bir zamanlar
Acı da, aşk da, çocuklar da
Yıllar sonra şimdi diyorsun ki
Acı değil ama
Çocuklarla aşk umurumda
Çocuklarla aşk
Çünkü bir insanı hayata bağlar
Öyleyse umurunda her şey
Yani karının baş ağrısı
Ve afişlemeye giderken sen
Üstelik elinde elması da varken
Kızının arkandan ağlaması
Eskiden derdin ki
Ansızın ölüversem bir kazada
Umurunda değildi ölüm de hayat da
Gerçi ölüm şimdi de değil ama
Yaşamak korkunç umurumda
Örneğin kahvaltı dahi
Etm
Resim:Gürbüz Doğan Ekşioğlu
Bir Zen ustasına müritlerinden biri yaklaşmış; “Usta, ben çok mutsuzum, mutsuzluğuma bir çare bul!” demiş.
Usta, adamın gözlerinin içine bakarak, “Çok mu mutsuzsun? Senden daha mutsuz biri olamaz mı yeryüzünde?” diye sormuş. “Şey, olabilir” diye yanıt vermiş mürit. “İyi öyleyse” demiş usta. “Git, senden daha mutsuz bir kişiyi bul, ona yardım et, mutlu olduğunu göreceksin.”
Ustanın önerisinin doğru olduğunu anlamak için bir kez bile denemek yeter. Herkes
Gönderilen : Sen
Gönderen : Tanrı
Beni dinle.
Ağladığını duyuyorum.
Sesin karanlığı geçip, bulutlardan süzülüp, yıldızların ışığında parlayıp,
güneşin ışığında kalbimin yolunu buluyor.
Kapana kısılmış bir tavşanın çığlığı, annesinin yuvasından düşmüş bir serçe,
bir gölde umutsuzca çırpınan çocuk bana acı verir.
Seni duyduğumu bil. Huzurlu ol. Sakin ol.
Acının sebebini ve ilacını biliyorum ve sana kurtuluşunu getiriyorum.
Yıllar içinde dağılan çocukluk hayallerine ağlıyorsun.
Sizin hiç gülüşünüz dondu mu yüzünüzde?
Birden ayaza tutulmuş gibi
üşüdümü yüreğiniz? Sevinciniz
kursağınız da kalıp
tıkadı mı nefesinizi? Üstelik!
o nefesi almaya hiç uğraşmadığınızı
farkettiniz mi şaşkınlıkla!
Görmediğiniz ama hissettiğiniz,
soğuk bir bakış, gözünüzde ki
ışığı söndürdü mü?
Alev alev yanarlarken
birden, sağanak bir yağmur bulutu
kapladı mı onları?
Sert bir rüzgar misali, söylenmiş sözler
suratınıza çarptımı tokat gibi?
Usta bir ressam, genç öğrencisinin eğitimini tamamlaması için bir öneride bulunmuş. Buna göre, yaptığı son resmi kentin en kalabalık meydanına götürüp, birkaç gün herkesin göreceği şekilde sergilemesi gerekiyormuş.
Genç adam tam kapıdan çıkmak üzereyken, ustası yanına birkaç kırmızı kalem alması gerektiğini söylemiş. Ve eklemiş; 'Tabloyu bıraktığın yere bir de not yazmalısın. Lütfen beğenmediğiniz yerleri bu kalemle işaretleyiniz.'
Çırak, ustasının dediğini yapıp, doğru en kalabalık meyda
Papua Yeni Gine'de, 20 yıldır süren kabile savaşlarına son verebilmek için anneler 10 yıldır yeni doğan erkek çocuklarını öldürüyor.
Papua Yeni Gine'de yaşayan iki kabilenin kadınları şu anda süren savaşı sona erdirmek için inanılması güç bir çare buldu. Her anne doğan erkek bebeğini anında öldürüyor.
İki kabile arasında barışı sağlamak için çaba harcayan Rona Luke adlı kadın, 10 yıldır erkek çocuklarını öldüren annelerin durumunu şöyle açıklıyor: "Minik bebekler büyüdüklerinde önce erk
GÜZEL ACI ÇEKERDİ BABAM
Prof. Dr. Ahmet İNAM
Bin dokuz yüz ellilerin sonlarıydı. İstanbul o yıllar tenhaydı. O tenha İstanbul'un tenha bir köyünde otururduk: Çengelköy'de. Şimdi yazlarını bile sonbahar gibi hatırlıyorum. O zamanlar sık sık vapurların yanaştığı iskelesinden denize bakarken gelivermişti kalemimin ucuna: "Nasıl saklarım sonbahar olduğumu?" Oysa o zamanlar on, on bir yaşlarındaydım. Bir anlamda ömrümün ilkbaharında bile değildim. Yaşlı çınarın, eski evlerin, tari
Çinli bekarlar eşini marketten seçiyor
Çin'in başkenti Pekin'de kendine uygun eş arayan bekarlar artık "eş marketi"ne giderek gönlüne göre bir eş seçebilecek.
Çin'in başkenti Pekin'de, bekarların kendilerine uygun eşi bulmaları için "eş marketi" açıldı. Çin Uluslararası Radyosunun "Pekin'de Zaman" gazetesine dayanarak verdiği habere göre, markette bekarlara, kendilerine uygun yaş ve özelliklerde karşı cins ile tanışma fırsatı sunuluyor. Adayların fotoğraflarının da yer aldığı markette, marketi