.....
Sen aşkın ne olduğunu bilir misin adaşım, sen hiç sevdin mi?..
Çoook desene! Sevgilin güzel miydi bari? Belki de seni seviyordu... Ve
herhalde onu çok kucakladın... Geceleri buluşur ve öperdin değil mi? Bir
kadını öpmek hoş şeydir, hele adam genç olursa...
Yahut sevgilin seni sevmiyordu... O zaman ne yaptın? Geceleri ağladın
mı?... Ona sararmış yüzünü göstermek için geçeceği yolda bekledin, ona
uzun ve acındırıcı mektuplar yazdın değil mi?...
Fakat herhalde
ikinci bir aşka a
AŞK
“Hiçbir soylu kadının eşi olamazsın” dedi Arthur. Galahad kızardı ve kekeledi, “Ama Lordum, her şövalye aşkının saflığıyla soylu bir kadına hizmet etmelidir.”
“Aşk hakkında ne biliyorsun? diye sordu Arthur. Ses tonunun ithamkarlığı Galahad ‘ı iki kat daha kızarttı. “Eğer soylu bir kadının eşi olmak istiyorsan, sana arasından seçmen için üç tane sunacağım.” Kral hemen yaşlı bir temizlikçi olan gri saçlı ve burnu benli Margaret ‘ i çağırttı. “Ona aşkından dolayı hizmet eder misin dürüst ş
Unutmayacaksın. Daha doğrusu, unutmaya çalışıp, bunun için çabalamayacaksın. Gerekirse, yüreğine taş basacaksın. Gecen gündüzüne karışacak, hayatın alt üst olacak belki. Gözünü kırpmadığın geceler olacak. Gündüzün bir anlamı kalmayacak. Gam ve keder yüreğini mesken tutacak.
Acının ta içinden geçeceksin. Bu hayata, “hayat” demeyeceksin. Yaşamayacaksın, ölüp ölüp dirileceksin. Ölümün içinden geçeceksin, ölmeden evvel. Öyle ki; acıdan müteşekkil olacaksın. Sen acının bizatihi kendisi olacaksın.
Sevmek, bizim kendimize ve dünyaya karşı giriştiğimiz hırsızlığa, kendi gücümüzle karşı çıktığımız biricik haklılığımızdır. Alacakaranlığın ufalaya ufalaya sildiği bir adamı tutup ellerinden, başına ay ışığından bir hale geçirmektir, kaybolmadan sabaha çıksın diye. Sevmek, özünde varolan büyük bağlanmaya karşın, insanı günlük ilişkilerin kişiliksizleştirdiği tutsaklıktan kurtaran en büyük özgürlüktür. İnsanı yalnızlığın hazinelerine götüren bir arınmadır sevmek. Yalanın kirlettiği bir yüreği yağ
Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir…
Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir.
Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir. Ve bugüne kadar dünya erkekler tarafından yönetildiği için kadınlar muazzam şekilde azap çekmiştir. O, erkeğin yaratmış olduğu topluma uyamamıştır çünkü toplum mantığa ve nedenlere uygun olarak yaratılmıştır. Kadın kalpten bir dünya ister. Erkek tarafından yar
ELLİ yaşında bir adam arıyorum
Her düşü kurmuş, her düşü yitirmiş.
Yeterince istemesini bilmiş
Şimdi ne istediğini bilecek kadar.'
ELLİ yaşında bir adam arıyorum
Her borca girmiş, her borcu ödemiş
Sonra yeterince papel edinmiş
Ama paradan gözleri kamaşmayacak kadar.'
ELLİ yaşında bir adam arıyorum
Hem cezbetmiş, hem tiksindirmiş
Ve yeterince çocuk edinmiş
Duyarlılıktan anlayacak kadar.'
ELLİ yaşında bir adam arıyorum, yaşamış
Her tütünü içmiş, her içkiyi devirmiş
Çektiğim acılar varlığımın inşasının irili ufaklı parçalarıdır. Sadece düşünmek var etmez insanı; duygularını, ruhunu ve hatta zekasının geliştiren asıl öğreticiler acılardır. O halde varım çünkü acı çekiyorum.
Doğduğum günden beri anlatmak istediklerim var ve elbette asla anlatmayacaklarım ve anlatıyor gibi yapıp asla anlatmadıklarım.... Önce akciğerlere değen oksijenin yakıcılığıyla başladı ilk acılar, sonra dünyanın anlamsızlığını düşünüp duran beynimin kıvrımlarındaki patlamaların e
Gönderilen : Sen
Gönderen : Tanrı
Beni dinle.
Ağladığını duyuyorum.
Sesin karanlığı geçip, bulutlardan süzülüp, yıldızların ışığında parlayıp,
güneşin ışığında kalbimin yolunu buluyor.
Kapana kısılmış bir tavşanın çığlığı, annesinin yuvasından düşmüş bir serçe,
bir gölde umutsuzca çırpınan çocuk bana acı verir.
Seni duyduğumu bil. Huzurlu ol. Sakin ol.
Acının sebebini ve ilacını biliyorum ve sana kurtuluşunu getiriyorum.
Yıllar içinde dağılan çocukluk hayallerine ağlıyorsun.
İnsan hayatındaki boşluları doldurmak için yaşayan ve öldüğünde söz konusu boşlukları bomboş durandır.
İnsan, yaşanmamış hayatlar biriktirmekle ömrü geçendir. Başkalarının hayatlarını, düşüncelerini yaşar durur. Ne zaman kendimizi yaşayacağı aklına bile gelmez. Zira basit yaşamak kolay gelir insana ve kolaydır da.
İnsan, ölümlerden hayat devşiren, yaşam büyütendir. Her ölümle hayatımıza hayat katarız, gizlice, utanarak ama her seferinde.
İnsan, Rabbine karşı tüm renkleri ile ç
Dedim: Kendimi çok günahkâr hissediyorum.
Dedi: Az günahın olduğu içindir. Çok günahın olsaydı hissetmezdin. Günahlarınla çepeçevre sarılır, günahsızlığı unuturdun.
Dedim: Sen nasıl hissediyorsun?
Dedi: Günahsız. Benimki savunma psikolojisi. Yoksa yaşamaya devam edemem. Zira günahlarım dağları aştı. Kendimi günahsız hissetmek zorundayım.
Dedim: Günlerim ızdırap yüklü, her geçen gün artan yüklerimden ötürü sırtım daha fazla bükülüyor, yere yakın oldum.
Dedi: Zaman kavramı t
“Her okyanus, çöl’ü koynunda saklar.”
Sana Leylâ’yı anlatmalıyım.
Yazanlar hep Mecnun’u anlattılar. Leylâ’yı, Mecnun’dan ayrı düşünemem elbette. Mecnun’un var olabilmesi Leylâ’ya bağlı. Leylâ olmazsa, Mecnun da olmaz. Leylâ’yı çıkarırsan geriye Mecnun da kalmaz.
Fuzuli, mesnevide erkek egemen bakış biçimiyle anlatır Mecnun’u. Her ne kadar Leylâ’nın adı önce geçse de asıl kahramanı Mecnun’dur. Leylâ ateştir, Mecnun pervane. Mecnun, Leylâ’nın çevresinde pervaneler gibi bu yüzde
“Celâdet ve adaletin timsâli Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi’nden sonra fethettiği beldede adâlet ve otoriteyi tesis için, bir süre kalmak ister. Bunun için hazırlıklar yapılır ve padişahın otağ-ı hümâyunu kurulur. Sultanın çadırını temizlemekle vazifeli kadınlardan biri, akşamları çadıra dönen Yavuz’u o gün ilk d...efa yakından görür ve o andan sonra onun sevgisiyle yanmaya başlar. Zamanla bu sevgi, bir sevdâ olur Mısırlı kadının yüreğinde. O, düştüğü derdin çaresizliğini bilir; fakat
Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...
Usta bir ressam, genç öğrencisinin eğitimini tamamlaması için bir öneride bulunmuş. Buna göre, yaptığı son resmi kentin en kalabalık meydanına götürüp, birkaç gün herkesin göreceği şekilde sergilemesi gerekiyormuş.
Genç adam tam kapıdan çıkmak üzereyken, ustası yanına birkaç kırmızı kalem alması gerektiğini söylemiş. Ve eklemiş; 'Tabloyu bıraktığın yere bir de not yazmalısın. Lütfen beğenmediğiniz yerleri bu kalemle işaretleyiniz.'
Çırak, ustasının dediğini yapıp, doğru en kalabalık meyda
Saat geceyi ben geçiyor
Bir çingeneden çaldım zamanı,
Kırık, buçuklu, yarım.
Ne tamım, ne tamamım.
Ne yerim var, ne dünüm, ne yarınım,
Bu gece neyse o kadarım.
Topladıklarımla, sakladıklarımlayım.
Bir çingene zamanındayım.
Necla Maraşlı
Çinli bekarlar eşini marketten seçiyor
Çin'in başkenti Pekin'de kendine uygun eş arayan bekarlar artık "eş marketi"ne giderek gönlüne göre bir eş seçebilecek.
Çin'in başkenti Pekin'de, bekarların kendilerine uygun eşi bulmaları için "eş marketi" açıldı. Çin Uluslararası Radyosunun "Pekin'de Zaman" gazetesine dayanarak verdiği habere göre, markette bekarlara, kendilerine uygun yaş ve özelliklerde karşı cins ile tanışma fırsatı sunuluyor. Adayların fotoğraflarının da yer aldığı markette, marketi
Şimdi efendim,yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği adeta (siyam ikizi) gibi gezdiğim bir arkadaşım var...
O arkadaşımın da herşeyi doğarken öğrenip de gelmiş şeytan çekici bir veledi var... Kara kaşlı kara gözlü nasıl tatlı da bişey...Ama erkek sonuçta yinede, ne kadar tatlı olabilir ki....Zakkumda güzel bir çiçektir ama zehirlidir sonuçta...(ben kendimi sigortalattırıp da yazsaydım bu yazıyı iyi olacaktı ya..neyyyyse)
Geçenlerde yine biraradayız,bu zat-ı şahaneleri bücür efendi,babasına kızm
Ve Güz Geldi Ömür Hanım. Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.
Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can
Bugün ilk kez dinledim bu şarkıyı...Şarkıda klipte sıcacık geldi bana...
aşkım destan olur, arzum ferman olur,
nerden baksam, zaman, mekan, yalan olan.
derdin bende kalır, aklım sende kalır,
nerden baksam, zaman, mekan, yalan olan.
Aşk sahiden de destan olursa aşktır...diye düşündüm dinleyince...
GÜZEL ACI ÇEKERDİ BABAM
Prof. Dr. Ahmet İNAM
Bin dokuz yüz ellilerin sonlarıydı. İstanbul o yıllar tenhaydı. O tenha İstanbul'un tenha bir köyünde otururduk: Çengelköy'de. Şimdi yazlarını bile sonbahar gibi hatırlıyorum. O zamanlar sık sık vapurların yanaştığı iskelesinden denize bakarken gelivermişti kalemimin ucuna: "Nasıl saklarım sonbahar olduğumu?" Oysa o zamanlar on, on bir yaşlarındaydım. Bir anlamda ömrümün ilkbaharında bile değildim. Yaşlı çınarın, eski evlerin, tari
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından
Ahmet ALTAN
Işıkların bütün berrak parıltılarına rağmen içlerinde bir küskünlük taşıdığı, akşam yağmurlarının aniden bastırdığı bu sonbahar günlerinde beni yalnızlaştırıp kederlendiren, adını koyamadığım tuhaf bir şey var.
Anlatması zor aslında.
Garip ve derin bir özlem duyuyorum ama özlediğim insanın bir adı, bir yüzü yok, bu özlem beni öylesine korkutuyor ki sahibini bulmaya, tanımaya, ona bir beden, bir koku vermeye çekiniyorum, camdan bir kuyuya düşer gibi ellerimi geçirece
Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış anlatamam.
Etrafındaki ve okuldaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş.
Bir gün anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş.
Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başlamışlar.
Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış: kızlar çok sevinmişler ve
annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamın
yanında kalmışlar.
Sordukları soruların hepsinin cevabı doğruymuş. Bir süre çok mutlu
Umurumda değil derdin bir zamanlar
Acı da, aşk da, çocuklar da
Yıllar sonra şimdi diyorsun ki
Acı değil ama
Çocuklarla aşk umurumda
Çocuklarla aşk
Çünkü bir insanı hayata bağlar
Öyleyse umurunda her şey
Yani karının baş ağrısı
Ve afişlemeye giderken sen
Üstelik elinde elması da varken
Kızının arkandan ağlaması
Eskiden derdin ki
Ansızın ölüversem bir kazada
Umurunda değildi ölüm de hayat da
Gerçi ölüm şimdi de değil ama
Yaşamak korkunç umurumda
Örneğin kahvaltı dahi
Etm
-Düşünceler içinde-
Ben gerçekten varsam, adım da Rafael'se,
gerçekse burada olduğum,
ve bu bir masaysa,
gerçekse ısırganlar arasında kara bir taştan az ayrıksı bir şey olduğum,
bir kuyunun dibindeki pürtüklü bir taştan az ayrıksı bir şey;
akşamın bu alışılmadık, mor aydınlığı bir gerçekse,
bu külrengi, eflâtun şeyler evlerse, bulutlarsa,
gerçekse şu sokaktan geçen adamın uyurgezer olmadığı,
doğruysa bu sessizliğin inip çıktığı gizemle yaşam arasında,
gerçekse var olduğum,