Bugün farklı başlamak istedim güne, herzamanki kahvem ve gazetem yerine eskis gibi çizgi filmleri izlemeyi tercih
ettim. Zaten diger kanalların birçogunu izlemek gibi bir hata yaparsanız tüm pskilojiniz alt üst oluyor.Hergün aynı;
tecavüzler, çocukların cinsel istismara ugraması, kacırılması, öldürülmesi...
Fedric adında daha önce izlemediğim bir çizgi filme kaptırdım kendim. Yaa nasıl güzel yapılmıştı. Tabi benim favorim
Beverly Hills en sevdiğim çizgi filmdi. Sabah izlediği
Aşk.. Sensiz olmaz yaşanmaz sensız... Ama en güzeli; günün birinde aşık olamıyorum diye korktuğun bir anda, aşık olmaya başladığını görmek ve aynı anda gururun hazmedemediği, alışkın olmadığın bu duyguyu yok etmek için verdiği cabayla yaşananlardır...
Çünkü artık sen aşıksındır ... Bu sefer farklıdır her şey; sana aşık olanların senı mutlu etmelerinin verdiği hazzınn yeteriızliğinin sebebı olan AŞIK OLAMAYAŞIN değişmıştir!..
Kızgınlıklar, tutkular, özlemler, mutluluklar, karşılıklı yaşa
İşletme bölümünün en sevdigim derslerinden birisi olan yönetim muhasebesi dersi yüzünden yaz okuluna kalmıştım.Bütün bir yaz okulda kalmak gerçekten berbat bir durumdu benim için.Belki de bu yüzden tatile gidenlerden, yanıp gelenlerden ve birde en güzeli denizin sesini bana duyurarak "şuan nerdeyim tahmin et "diyenlere ekstra gıcık oluyorum . Neden? Çünkü ben bu yıl aşık olduğum denizde yüzemedim.
Yaz okulu boyunca iki arkadaş aynı evde kaldık.Her ne kadar evde birlikte vakit geçiremesek bi
İçimde bana ait olan kaç insancık var ? Tanıdığım birkaç ses var ve bunlara eklenen yeni sesler...Bu farklı sesler bir araya geldiğinde ve her birinden aynı anda farklı bir ses çıktığı için ben onlara içimndeki sesler korosu diyorum. Bazen onları susturmaya çalışırken etraftakiler de bakıyor bu kız deli midir nedir diye.
İçimdeki sesler korosunun en bilinen üyeleri şöyle :
1.Pasaklı Pakize Hanım, tembel ve dağınıklık onun en bilinen özelliği. Onun yüzünden evde fırtınalar kopuyor
Varlığının benim için ne demek olduğunu, kelimeler içerisine siğdirmak büyük bir zorluk benim için. Bazen, özlemini
derinden hissederken dökülen gözyaşlarım, bazen sana sarılırken kokunu içime çektiğimdeki sevincim, bazen minik
kızgınlıkların... Belki daha güçlüdür benim kelimelerimden. Kelimelerim zayıf kalıyor içimdeki denizi tarif ederken senin
için. Bazen dalgalar misali köpüren coşan, bazen gücünü yitiren dirençsizleşen, bazen hayatın yorgunluğuna karşıpes eden denizim var.İç
İçimdeki karmaşıklığı en güzel simgeleyen mevsimdi sonbahar. Birbirimize ne kadar da çok benziyorduk onunla.
Kışı bekleyen bulutlar, bulutların ardından yaprakları peşinden sürükleyen bir rüzgâr… Kışı bekleyen bulutlara ve
sürükleyici rüzgâra meydan okuyan bir güneş. Ve ansızın güneşin yenilgisini dile getiren bir yağmur…
Bu sabah yine rüzgâra yenik düşmüştü güneş. İzin vermiyordu bulutlar, yer yoktu adeta güneşe. Güçsüz yaprakları
dallarından koparıp alıp götürüyordu. Rüzgâr
Bugünlerde derin bir boşlukta olduğumu yazıyorum sürekli heryere. Ruhum hala kurtulmak için çırpınma çabasında.Sanırım başaracak, o gerçekten çok güçlü tıpkı sahibi gibi . Pes etmek yok ruhum savaşmalı bazen.
Sıradan bir cumartesiydi benim için, taa ki anneannemmin müthiş şovuna kadar. O harika bir kadın, içinde cidden mücevherler gizli adeta. Belki beni büyüten insanlardan biri olduğu için bendeki yeri farklı, annem gibi benim için.Bütün gün birlikteydik, eski günlerini anlattı bazen güldü
Küçük bir bedenin kocaman bir ruha yataklık ettiğini duymuştum. Acaba diyorum benim bedenim küçücük olmadıgı için mi ruhum dar geliyordu, acaba zayıflayınca ruhumda mı rahatlayacaktı. Ya ne ters bir orantıydı böyle bu. Tam tersi olması gerekmiyor muydu? Ruhum nasıl daracık bir bedende rahat olabilirdi, nasıl sıgabilirdi ki İnsanın kendisiyle dalga geçmesi de ayrı bir güzel bee.
Boşluğa düşmüştü ruhum bedenimde. Çıkmaz sokaklara girmiş ve her geri dönüşlerde biraz daha yorulmuştu. Sonunda
Küçükken hep korkardım palyaçolardan, ürkütürdü beni aşırı maskeleri. Gülemezdim diğer çocuklar gibi.Sevimsiz itici gelirlerdi hep bana. Annemin arkasına sığınırdım.Merak ederdim neden boyalarlardı ki yüzlerini böyle anlamsız boyalara güzel değiller di işte ya da ben korkardım belki o yüzden güzel bulmazdım onlardı.
Şimdi büyüdüm…Hala korkuyorum ama değişen bir şey var ki çocukluğumdaki palyaçoların yerini insanlar aldı artık. Kendi olmaktan korkan, bilmediğim sürekli maskeler takan
Çocukken hayatımdaki tek problem sadece büyümekti...
Şanslı bir bebektim. Doğumu dokuz ay boyunca bekleyen sadece annem ve babam değildi. Birde dedem ve babaannem bekliyordu.Belki de bu yüzden doğuduğum andan itibaren şanslı bir bebektim.Doğduğum andan itibaren benim hayatlarına girmemi bekleyen ve hayatımdaki dört özel insanın beni büyüleyen sevgileriyle karşılaştım.Ve belki de bebekliğim boyunca bu yüzden nerdeyse hiç ağlamadan büyüdüm .Ve belki de bu yüzden çok şanslıydım.
Çocukluğu
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü.
Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar ya
Yazamıyorum uzun bir süredir, her gece içimde birşeyler birikiyordu. Kılıf uydurmayı denedim içimdekilere ama çok dar geldi kelimelerim, üzerine oturmadı içimde birikenlere.Evet hepimizin içinde birşeyler birikiyordu yaşadığımız heran da.Hayata dair herşeyi biriktiriyorduk içimizde...
Belki yine yazamazdım kelimelerle süslemezdim içimdekileri, ama çok eski değil sadece birkaç gün önceki son damlalar taşırdı içimdekileri.Öfke miydi,kırgınlık mıydı, neydi bu içimdekiler...
Ben ilkokuldayke
Dün okulun mezuniyet töreni vardı.Hüzünle karışık bir heyecan vardı hepimizin içinde.Dün birden düşündüm. Nasıl geçmişti birdenbire "dört" yıl. (Daha iki gün önce zaman geçsinn cumaa gelsin diyen de bendim demi ).
Tören boyunca beni en çok etkileyense; hacettepe üniversitesi müzik klübünün verdiği minik konserdi. Muhteşemdi ve o an anladım ki müzik insanı alıp götürüyordu melodilerin kollarında.Bütün günün yorgunluğu,stresi herşey yok olmuştu sanki birdenbire.Ve orkestra şefi ... Adam mü
Neydi problem?
Neydi problem? Ne kötü bir hafta benim için.Ki hep zamanın hızla geçtiğine yakınan, bazen "biraz yavaş gel hayat",diyen
bana ne olmuştu bu hafta? Nasıl geçecekti bu gerginlik?Etrafımdaki herkese bir trip bir trip. İnsan herşeye mi trip yapar
herşeye mi alınır? Yoksa tüm problem hiçbir yanı çekici gelmeyen bu şehirda daha fazla kalmak mıydı? Bir şehir bu
kadar mi itici gelirdi bir insana? Evet benim için öyle sevmiyoruuummm bu şehriii ve burda daha uzun bir süre
Fırtınalar vardı beynimde, öylesine güçlüydü ki; içimdeki tüm ağaçların yaprakları dökülmüştü dalından. Yüreğim bir tek cümle arasında sıkışmıştı. Aklım kelimeler arasında bütünlük kurma çabasındasındayken, yüreğimdeki fırtına git gide şiddetini artırmaktaydı. Çırılçıplak kalmıştı sanki tüm bedenim, öylesine soğuktu ki, belki içimde bir yerlere kar yağmaya başlamıştı. Ve sonrasında fırtına dinmemiş ayaz vurmuştu bedenime.
Sadece bir cümle beni böylesine nasıl da etkilemişti? Beynimdeki nede
Hayatlarında sürekli dört mevsim yaşayan insanlar vardır. Güneş sıcacık kavururken ansızın fırtına çıkabilir.Yada buz gibi ayaz üşütürken yüreklerini birden sımsıcak güneş ısıtabilir beklenmedik biranda. Sanırım benim hayatımda böyle; dört mevsimin heran görülebildiği bir hayat... Şimşekler çakarken bir umutla güneşi bekleyen bir hayat...
Hafta sonu güneş tüm pırıltısıyla ısıtmıştı bedenimi.Gökyüzünde yer yoktu belki güneşe ama benim içimi ısıtıyordu. Kayak yarışları vardı Erciyes'te yen
Düşünüyorum da insanın hayatında denge kurması gereken ne çok şey var. Bir terazi misali; bir gram fazla koymamak gerek bir tarafa ya da bir gram eksik olmamalı bir taraf diğer taraftan. Peki, bir taraf diğer taraftan fazla ya da eksik gelirse terazinin dengesi bozulursa, dengeyi yeniden sağlayabilmek o kadar basit mi hayat terazimizde?
Lisedeyken fizik derslerini hiç sevmezdim. Hele de, konumuz dengelerse. Bir çubuğun üzerindeki minicik bir yerdeki dengeyi bulabilmek ne kadar z
Bugün içimde sebebi bilmediğim ya da belki bilmezden geldiğim bir kızgınlık ve bu kızgınlıkla inatlıkla çelişen bir duygusallık vardı. Gün içerisinde oyaladım kendimi, içimde bu birbirleriyle çelişen duyguları görmezden geldim. Gün bitiminde gece olduğunda anladım ki, artık baş başa kalmıştım kendimle. Kaçabilecek bir yer, beni sürükleyecek bir şey kalmamıştı ki elimde. Ve anladım ki insan en çok gece yüzleşiyor kendisiyle. Sonra cevap bulmak istedim içimdekilere. Düşündükçe duygusallığım dışa v
Bazen düşünüyorum neden benim fazla arkadaşım yok diye . Ama sanırım ben ihtiyaç duymuyorum ki fazla
arkadaşa. En yakın arkadasım, her zaman yanımda benim annem. Arkadaş farklı biliyorum, gerçek arkadaşta çok özeldir
hayatınızda sizin için, yeri dolmazdır belki birçoğunuz için; ama sizi anlayan bir anneniz varsa yokluğunu aratmıyor
arkadaşın.
değerlim... Sen benim en değerlimsin. Sahip olduğum kaybetmekten korktuğum en değerli varlıksın benim hayatımda.
Olmadığın
İçimdeki Çocuk
Alıştım kör kuyularda
Kimsesizliğimin yetimliğine,
Yağmalanmış incemin, çaresizliğine,
Herkese hiçbir şey, bana her şey olan sen ..
Büyüme ne olur içimdeki çocuk.
O avuç içlerin kalsın tertemiz,
Dokunamadığım güzellikler kadar aydınlık,
Kirlenmesin umut kandilleri yakan ellerin,
Kal!.. dur!.. aynı halinle,
Büyüme ne olur, içimde ki çocuk.
Hayat uzun bir cümleydi hani?..
Sen ile ben yüklem ve özne,
İnceden vursa da hasretler,
Dönmese de beklenenler,
Ölme
Düşünüyorum da benim hayatımda çok özel kadınlar var; varlıklarıyla hayatımı güzelleştiren kadınlar... Ama
bu özel kadınlar içinde elbette annem ve anneannemin yeri çok özel benim için. Bugün üçümüzde evdeydik ve onların
kendi aralarındaki kavgalarını izlemek benim için büyük bir zevkti. Aslında o çekişmelerde benim için özel mesajlar
vardı belki zevkli yanı bu yüzdendi kimbilir...
Bugün ikisi birden mutfakta yemek yapmaya kalkışınca, mutfak ikisine dar geldi.A
Aynı dili konuşuyoruz bizi çevreleyen kişilerle.Ama bazen anlatamayız kendimizi, dış çevremizi oluşturan kişilere.İfade edemeyiz içimizdekileri.Biz siyahı anlatırız; ama karşımızdaki gri anlar, hatta öyle bir an gelir ki beyaz der bizim anlattığımız siyaha.Aynı dili konuşmak yetmeyebilir bazen. Yanlış anlaşılmalar bizi ve karşımızdakileri üzer, biz farkına varamadan.
Hep korkarım yanlış anlaşılmaktan.Neden, derim ? Ben öyle düsünmemiştim ki oysdaki. Kelimeler mi yanlış ifade etmişti yoksa? B
Küçük bir kızken hep uyduruk canavar hikayeleri sonucunda, canavarlardan korkar olmuştum. Ama bu korkum
zamanla merak uyandırmaya başlamıştı. Nerdeydi bu canavar, neden hiç görememiştim? Sadece duyduğum
uyduruk hikayeler sonucunda, hayalimde belirsiz bir canavar oluşmuştu. Belki sevimli olabilirdi ya keşke
görebilseydim. Belki anlatılan kadar kötü değildi ya? Hem belki o canavarda beni severdi.
Canavarlar dışında, birde perili bir köşk vardı. Her akşam toplandığımı
Her insan dogdugu andan itibaren şanslı mıdır? Bilmiyorum . Ama ben şanslı insanlardan biriyim .Senin gibi mükemmel bir anneye sahip oldugum icin şanslıyım umarım herkes benim kadar şanslı olabilir.Bigün benim de kızım olursa umarım bende senin gibi olabilirim .Bugün 12 ocak senin dogum günün ve ben yanında olamıyorum bunun icin üzüldüm ama SENİN İÇİN hediye olarak icimdeki sevginin bir parcasını sıgdırdım hediye paketime .MUTLU YILLAR ANNEM İYİ Kİ VARSIN VE İYİ Kİ BENİM HER ZAMAN YANIMDASIN .H
Bazı anlar vardır; konuşmak istemez insan, sanki içindeki sesleri dinleme zamanı gelmiştir. Dışardan sessiz görünür ama; içinde kimsenin duyamadığı
çığlıklar vardır. Yalnızlık peşini hiç burakmak istemez insanın böyle anlarda. Sevdalıdır kişiye delicesine. Sanki yalnızlık paylaşılmaz olur böyle anlarda.
Kıskanılan bir sevgili misali. Herşeyde biraz yalnızlık biraz çaresizlik vardır sanki. Dalından kopup düşen bir yaprakta bile kendini arar böyle anlarda
insan.
Bende böyle