Ben hayatımda neyi değiştirmek isterdim.....
Ah onu bir bilebilsem....
Hayatı bazen silgi kullanmadan resim çizme sanatına benzetiyorum...
Çiziyorum, çiziyorum ama silemiyorum....
Silebilseydim eger bazı şeyleri silmek isterdim.....
Aynı zamanı geri alamadığım gibi......
Zamanı geri alsaydım gücüm yetseydi şayet.....
Neleri değiştirmek istediğimi bile bilemiyorum.....
Boşveriyorum değiştirmeyi....
En başa dönmek ne kadar da zordur....
Döndüm diyelim başa b
Üstat Kimdir? ( Yazar : Don Miguel Ruiz )
Bir zamanlar bir üstat varmış. İnsanlar konuşmasını dinlemek için toplanırmış. Söyledikleri harikulade imiş. Sevgi sözcükleri ona kulak veren herkesin, ta yüreğine işlermiş.
Kalabalığın arasından bir adam, üstadın ağzından çıkan her sözcüğü dinlemiş.Gönlü yüce olduğu kadar, alçakgönüllüymüş de. Üstadın sözleri bu adamı öylesine derinden etkilemiş ki, onu evine davet etmek istemiş.
Üstat konuşmasını bitirdiğinde adam, kalabalığın içinden ge
Öğretmen; öğretme işini görev edinen kişiye denir. Öğretmenlik bir meslektir. Kişinin öğretmen olabilmesi için öğretmen yetiştiren bir okulu bitirmesi gerekir. İlkokullarda öğretmen Sınıf Öğretmenidir. Sınıfın bütün derslerini aynı öğretmen okutur. Ortaokul ve Liselerde ders öğretmenliği vardır. Meslek okullarında dersler özel şekilde yetiştirilmiş meslek öğretmenleri tarafından işlenir.
Eskiden öğretmene "Muallim", öğretmen yetiştiren okula da "Muallim Mektebi" denirdi. Ülkemizde öğretmen o
ADAM DEDİĞİN!!!!
Adam dediğin afilli olacak,
Dik duracak başı, her türlü zorluğa karşı
Mağrur!
Ve
Gurur okunacak duruşundan!
Ta uzaklardan bile, bileceksin,
“Aha, işte o benim” diyeceksin!
Havası değişecek evin
İçeri girdiğinde!
Gülüşü sevdalı,
Yürüyüşü emin,
Bakışı sağlam olacak!
Bir elinde ekmek; diğerinde çiçek,
Taşımasını bilecek!
Sarışın, esmer, saçlı, kel…
Bunlar hikaye,
Adam dediğin beyefendi olacak!
Koluna girdiğinde;
“Şu gördüğünüz küçük dağlar
Nedense herkes yanlış bilir, Yakamoz Ay ışığının suya, denize vuran yansıması değildir.
Yakamoz aksine Ay olan gecelerde olmaz. Yakamoz bir canlıdır, latince ismi Noctulica Milliaris olan bu canlı aynı bir ateş böceğinin denizde yasayan versiyonudur. Limunisans maddesini vücudunda barındıran bu canlıya dokunulduğunda bir ışık saçar. Bu canlı bir planktondur, yani milimetrik boyutlarda bir canlı.. Bunlardan milyonlarcasi bir araya geldiginde geceleri bir kayık geçerken, veya bir balık sürüsü
Bazen yorar insanı küçük şeyler; büyük sırlar vardır küçük şeylerin içinde. Açıldıkça açılır, boyuna posuna bakmadan...
Bazen dinlendirir insanı uzaklar; uzakliğa bir yakınlığı vardır gözlerin. Gözlerin olduğu kadar gönlün de...
Bazen durur tüm adımlar; adamların tembelliğinden değil, yolların düşündürücülüğünden. Öyle çetrefillidir ki, susar ayaklar da kimi zaman...Bazen sorar gözler, diller kabul etse bile. Maharet gözleri bile ikna etmektir, güzel söz söylemek değil. Bazen durur düny
AŞK….
Aşk, kocaman bir yürek ister önce ,
Sonra, cesaret.
Yufka yürekle , olmaz aşk…
Fedakarlık bekler maşuk eğer varsa …….
Aşk, yumuşak yataklarda,
Kırışık çarşaflarda yaşanan şeyin tarifi değildir…
Aşk, pavyonların loş ışıkları altında yaşanan,
Çakır keyf olmakda değildir….
Hercai gönüller aşkı ne bilir…Yada her çiçekten bal alan…
Aşk hesap sorar adama …aşk adamı vurur…
Aşka, olmaz ihanet…
Falcıda anlamaz bundan.
Cevaplayamaz hiçbir kehanet…
***
Günübirlik s
İşte o masal;
Her masalın ,her söylencenin uzun uykusunda bir uyanma vakti vardır.Ve o gelmeden girişilen her eylem bir serüven yalnızlığı olarak kalır.Öyle anılır.
Ve yüzyıl sonra vadesi erişip bir prens çıkmış ortaya.Masalın ve yüzyılın kendisine verdiği bu görevi seve seve üstlenmiş; zaten uyuyan güzel hakkında yüzyıldır söylenegelenlerin etkisinde daha onu görmeden deliler gibi tutulmuş ona.Kendisine verilmiş misyona mı,uyuyan güzele mi aşık olduğunu ayıredemeyecek kadar toymuş o zama
Karanlığın içinde kendimi gördüm.....
Herkesin gördüğü kadar.....
Ama bir farkım var.....
Karanlığın içinden çıkan ışığım ben....
Işık .......
Zenginliğide bilirim....Fakirliğide.....
Tepeye çıkmanın nasıl birşey olduğunu......
Tepeden düşmenin nasıl bir duygu olduğunu da.....
Aşksız yaşamanın ne olduğunu.....
Doya doya aşkı yaşamanın ne demek olduğunu da.....
Sevgiyide gördüm...
En acısından ihanetide....
Aldatılan bir kadının nasıl acı çektiğinid
Bir zamanlar ne kadar çok gökyüzüne bakardım.....
Her yıldız kaydığında içimden dilek tutar ve dileğimin olmasını sabırla beklerdim......
Ama hiç bir dileğim olmadı.....
Sadece onları izlerken dilimden düşürmediğim ve benim şarkım diye adlandırdığım .....
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım,ben yalnızım
yalnızım...
Hatırlarmısınız böyle devam eder gider....şarkı bitince yalnız insanla
Ah, kalbimiz...
Ne kadar ortada, ne kadar savunmasız, ne kadar çıplak.
Ve ne kadar açık.
Kelimeler giydiremiyor onu... Sahici olanlar müstesna. Dudakların giydiremediği bir endam kalp. Terzisinin işi ne de zor, modaya göre dikse kıyafetini, yakışmıyor kalbe... Çiğ düşüyor... Dikkat etmese güne, çağa, o başka dert... Tazeliğini kaybedince her şeyini kaybediyor kalp... Birden iç karartıcı duygular görünüyor her eyleminde, hareketinde... Renkler önemli kalbi kuşandırırken... Sesler... K
......Saygıdan dostluğa uzanıp giden ..........................................
....................Her yolun taşında sevgi var sevgi ......................................
................................Gönül sevdiğinden ayrı düşerse ........................................
.............................................Akan göz yaşında sevgi var sevgi ......................................
Ozan EROL
Her yer kurak bir çöldü… rüzgar deli gibi eser, sürerdi hükmünü… Hakim
Adam zengindi. Hem de çoklarının hayal edemeyeceği kadar. Ülkenin en güzel şehirlerinin en güzide semtlerindeki dairelerinin sayısını bile bilmiyordu. Ayrıca, iyi bir antika meraklısıydı. Elinde tuttuğu zengin koleksiyonun değeri de tahminleri zorluyordu. Çiftlikleri ve arabaları da vardı tabii. İşlettiği mağazalarda binlerce insan çalışıyordu.
Herkes, “Keşke onun yerinde ben olsam!” diye düşünüyordu. Gelin görün ki o, bulunduğu yerden hiç memnun değildi. Her şeye sahip olduğu doğruydu. Anc
Bayram Geldi Hoş Geldi....
Bayramlar uzun zamandır bana hüzün verir oldu. Benim yaşım ilerledikçe çevremdeki sevdiklerimi kaybetmem belki de sebebi..Belki de şimdiki bayramları çocukluğumuzdaki bayramlar lezzetinde yaşayamadığım içindir. Hepimiz bir koşturma içinde hayatı yakalamaya çalışırken ,yorgunluğumuzu çıkartmak için bayram tatillerini kullanır olduk. Ailelerimizden,sevdiklerimizden,arkadaşlarımızdan uzakta hayatı yaşıyoruz işte,adına yaşamak denirse…
Benim gibi mi düşünürsünüz bil
Günümüzdeki ilişkilere baktığımızda, zor durumda olanın
genelde kadınların olduğunu görüyoruz..
Kadın çabalar.
Kadın koşar..
Kadın yalvarır..
Erkekse olağanda sertliğiyle durur karşısında..
Şiddet gösterir..
Kadın ağlar..
Erkek hakaret eder..
Kadın üzülür..
Sevdiği adamın her sözü kalbine bir ok gibi iner..
Erkek durmaz..
Devam eder..
Bilmez..
Erkeğin bilmediği bir şey daha vardır..
Yaptığı her hata kadının defterine bir çel
Kadının biri komşularından birisi hakkında bir dedikodu yaymıştı. Birkaç gün içinde söylenenleri tüm mahalle duydu. Dedikodunun sahibi derinden yaralandı ve incindi.
Dedikoducu kadın daha sonra söylediklerinden dolayı pişman oldu. Hatasını nasıl tamir edebileceğini danışmak için bir alime gitti.
“Pazara git” dedi alim. “Bir tavuk al ve onu kestir. Eve dönerken tüylerini yol ve yol boyunca yere at.”
Nasihatin garipliğine şaşırsa da ,denileni yaptı kadın.
Ertesi gün alim şu tavsiyede bulun
Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana düşmüş. Adam
Biraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış, bir ağacın
altına oturmuş. Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya
dalmış. Birkaç saat sonra Adam tuhaf sesler duyarak uyanmış. Bir de
bakmış ki yanındaki sepet bomboş...Şapkalar gitmiş.Kafasını
kaldırıp ağaca bakmış, ağacın dallarında bir sürümaymun, her birinin
kafasında adamın şapkaları... Adam başlamış düşünmeye; 'Ben şimdi NE
yapacağım, şapkaları b
Aynada bir kadın gördüm az önce
Saçlarına canlı çiçekler gözbebeklerine
Kocaman bir özlem iliştirmiş.....
Bir de çapkın kırmızı ruj dudaklarında
Aynada bir kadınla gözgöze geldim az önce
Gülünce gamzeleniyor yanaklarında çizgiler
Eteklerinde şuh hercailer uçuşuyor
Ayak bileklerinde gümüş halhalın zilleri oynaşıyor
Aynada bir kadına baktım az önce
Göğsünde hasret çiçeklerini katmerlemiş
Gözlerinde yola bakan yılan çöreklenmiş
Yüreğinde kocaman bir aşkla büyülenmiş...
9 EYLÜL 1922' İZMİR GERİ ALINDI..............
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'in 12 Eylül 1922 tarihinde İzmir'den Türk Milleti'ne yayımladığı zafer mesajı:
"BÜYÜK VE ASİL TÜRK MİLLETİ!
Ordularımız 9 Eylül 1338 (1922) sabahı İzmirimizi ve yine 9 Eylül 1338 (1922) akşamı Bursamızı nıuzafferen kurtardılar. Akdeniz askerlerimizin zafer terâneleriyle dalgalanıyor. Asya tmparatorluğu'na yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandan
Bir gün bir profesör, felsefe dersindedir.
Masasının üzerinde birkaç kutu vardır.
Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden,
önüne büyükçe bir kavanoz alır
ve içerisini tenis topları ile doldurur.
Ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler.
Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı
çakıl taşlarını,çalkalayarak kavanoza döker,
böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukla
Kısaca düşüncelerimi paylaşmak istiyorum sizinle. Belki katılırsınız düşüncelerime, belkide saçmaladığımı düşünürsünüz....
Orasını bilemem ama.... hayatı bir tiyatro sahnesine benzetiyorum...
Hepimiz üstlendiğimiz rolleri oynuyoruz....
Kimimize neşe dolu mutluluk rolleri biçilmiş,kimimiz moralsiz....
Bende bu gün nazlanacak birilerini arıyorum yani biraz moralsiz bir günümdeyim...
Çok güzel bir aile ortamında yetiştim yani benim çocuklarıma veremediğim mutlu bir aile ortamında.....
Benim b
Yolu yarılayan hanımlara gelsin!!!!Ben çoktan geçtim...ALINTIDIR ben yazmadım,ben yazsaydım ..............................
Yolu yarılayan kadın sevgisinde ve öfkesinde cömerttir.
*Onunla olan erkeğin her şeye hazır olması gerekir.
*'Yaş otuz beş, yolun yarısı eder' deyince şair, yolu
yarılayan kadınlar aklıma gelir.
*Ne aradığını ya da ne aramadığını bilen kadınlar.
*Aşkı, sevdayı mutlaka tatmış olurlar.
*Bu nedenle onları yüzeysel duygularla kandırmak
mümkün değildir.
Julia Dixon, kazayla anahtarını evde unutup,
sokakta kaldığı sırada postacı da ona doğru yaklaşmaktaydı.
- Bayan Dixon! Üzgün görünüyorsunuz, bir sorun mu var?
- Ne yapacağımı bilmiyorum. Kapıda kaldım.
Anahtar evde ve yedeğini bıraktığım komşum şehir dışında.
Kocamda anahtar var, fakat o da şehir
merkezinde bir otelde konferansa katıldı.
Ona ulaşabileceğimi sanmıyorum. Eve nasıl gireceğim?
Postacı, kadını sakinleştirmeye çalıştı
ve ona bir çilingir çağırmasını tavsiye etti.