İçim acıyor...Ne tarif edilmez bir duygu bu...Yerini belli edemiyorum..."Sol yanım" diyemiyorum mesela...İçim işte...Her zerrem, her nefesim...İçim acıyor, dayanamıyorum..Nasıl tarif edilir bilmem ki... Hem tarif etmeye gerek var mı ki.. "İçi acıyan" anlar ancak bendeki bu hali...
Gökyüzüne bakıyorum...Hilal çıkmış bu akşam...Ama her zaman karşısındaki yıldızı kollarıyla sarar gibi duran hilal, bugün sırtını dönmüş yıldıza...Hilal küskün, yıldız üzgün...Sanki onlar bile beni anlatıyor,onlar
Doğan CÜCELOĞLU'NUN, Eğitimindeki Katılımcılarla bir konuşmasından alıntıdır.
Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Bir Katılımcı: Hocam Allah'a Şükür bildiğimiz kadarıyla yok.
Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti
bir şey söyler misiniz?
Cevap: (neredeyse otomatik olarak çıkar: ÖLÜM
Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir.
Do
Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar verir. Bir süre sonra düşünülür Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak''Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750'şer TLmaaşla, iki kişi işe alınır.
Bir süre sonra İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz diyedüşünülerek, 1.000'er TL maaşla, iki denetmen işe alınır, biridenetim yapar diğeri raporları yazar .Bir süre sonra Bunların maaşları hesaplanı
güvenmek istedim kendime
fırsatım vardı olmadı
birazcık sahlansam yakıştırılmadı
tatmin oldular
elden birşey gelirmi
kıymet bildiklerim gibi
benimde bilinirmi
sen haklıydın her zaman
annem gibi
haksızlığıda koydum bavuluma
yanlızlığıda aldım yanıma
teşekkür ettim her şey adına
gidiyorum gidiyorum
ama etmiyorum eyvallah
SEVDA KARABABA
Bahar gelme üstüme!..
Bahar, yalvarırım çek git işine!..
Salma üstüme çiçeklerini,
...aklımı çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;
sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme...!
* * *
Zaten damarlarıma zor zaptediyor
Gel seninle koşmaca oynayalım gülüm;
Beni tutma, koşturayım dört nala kızıl atımı.
Bu akşam ağır bir kitap kadar dolu ve sessizim
Bırak beni, bırak da ağlayayım.
Ben koşmacayı doğduğumda örgendim.
Bir de ağlamayı,
Köy ise bayram etmeyi öğrendi, ben doğduğumda.
Yol kenarında bir ot oldum,
Neşe verdim gelen-geçen bahara - yaza,
Yaylada çam olamasamda karaağaç oldum,
Güneş olamasamda yıldız oldum gecelere, sise - dumana
Örste çekiç yesem de nal olmadım,
Keskin
zaman beni unutuyor denizin mavisinde
kalbimin kızılı gözünün karasında
aylak bir saat işliyor
sana inat benden uzaktaa
hayata öfkem karışmış
biraz kırgın biraz bulanık rüyalarımm
artık kendi çocukluğumun büyüyen sokaklarındayım
içimde aşk derin
içimde hasret derin
içimde kavga derin
ben kimin
ben neden
hala seninim
eskisin istemediğim duygularım biraz yorgun
hangi iskelenin nöbetinde şimdi gemilerim
ben kaçak kaptanıyım senle başlanan seferimin
martılara do
Camdan
İçkievinden çıkınca
Camdan
demin oturduğum yere
baktım.
Sigara paketimi
masada unutmuşum.
Sandalyede
Tıpkı benim gibi
Oturuyor boşluğum.
Bir eli alnında
benim gibi.
Ama
biraz daha mı hüzünlü?
Otururken de
Biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?
Biraz daha mi benziyor
babama?
Bir yaş büyüğüm babamdan
ve rüzgar
bir törendeki gibi
çekiştirir durur
yağmurluğumu.
.
Cemal Süreya
Mavilerde Kaybolmak Şimdi
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı ders
Bilerek mi yanına almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukuru
SUNAY AKIN
Genç adamın biri, Dermiş babasına her gün;
'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
Baba, itiraz eder, Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki, Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma, Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...
Bir akşam bir koyun keserler, Ve koyarlar çuvala. Baba der ki oğluna,
'Hadi al bu çuvalı, şimdi kötür dostuna'.
Çuvaldan kanlar damlamakta, S
Yine akşam oldu
Meltem kokulu bu şehirde
Ve yine sen yoksun
Yosun kokan akşamlarda döneceğim
Demiştin sen
Giderkek
Bir gurup vakti
Bekle beni
Martılar uçuşurken giden gemilerin ardından
Döneceğim
Bir gurup vakti
Döneceğim sana
Ellerimde yüreğim
Yüzümde
Seni bulmanın sevinci
Ve herşeyimle ben
Sana döneceğim
Bir gurup vakti
Heyhat
gece oldu bak
Yıldızlar dans ediyor gökyüzünde
Dudağımda eski bir şarkı
''Bekledim de gelmedin''
Kimin söylediğini bilmediğim
Bakışlarımda hüz
Kayıklarla kayıkçılar
Dalgıçlarla balıkçılar
Bilirsin:ne ister,deniz!
Kendini bu isteklerin:
Yelkenlerin küreklerin
Altına seriver, deniz!
Balıkların,kandillerin
Ne varsa olsun ellerin
Bana mavini ver deniz!
ARİF NİHAT ASYA
kader...
belki...
yanıbaşında olurum
sımsıkı tutarım elini
bida bırakmamak üzere
gözlerine bakarım belki
sonre kocaman öperim seni
belki...
belki sende beni öpersin..
kim bilir..
belki..
belki
yağmurda elele yürürüz
sarmaş dolaş
elbiselerimizin ıslaklığı birbirine geçer
belki..
ve bu yüzden şemsiye açmayız
sen benim kolumun altına saklanırsın
belki..
belki de gelemem
seni bıraktığım yerde bulamayacağımı düşündüğüm için
gelemem
belki…
kim bilir..
be
Bir hüznün kıyısında çalıyorum kapını
Sessiz, ürkek, biraz da yorgun...
Bekliyorum...
Kapının önünde bir sesleniş mesafesindeyim sana
Kulakların tıkalı...
Buradayım.
Zamanım az, sevdam bitkin, çığlığım dilsiz.
Bekliyorum.
Yüreğin hangi limanda umarsız?
Hangi sevdaya açıldı kucağın, uzak?
Bir ümit bu, bendeki.
Küçük bir fısıltıda akıyorum gönlüne
Duyup duymaman da değil önemsediğim
Kapıyı arala yeter...
Üşüyorum dışarıda!
Kıyamet Günü Yaklaşarak Gelmektedir
Ölüm gitgide yaklaşıyor. İster genç olun ister yaşlı, geçen her gün, hatta her dakika ölüme biraz daha yaklaşıyorsunuz. Zamana karşı koyamıyor ve ölümün yaklaşmasına bir türlü engel olamıyorsunuz. Almakta olduğunuz önlemlerin hiçbiri sizi ve çevrenizdekileri "geçici" olmaktan alıkoyamıyor. Dünyadaki herşey gibi siz de yaşamınızı sona erdirecek güne doğru ilerliyorsunuz.
Ancak dünyada ölümlü olan yalnız insan değildir. Diğer tüm canlılar, yeryüzü, hatta
'Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör...
Sahnede bir ileri, bir geri saatini doldurur...
Ve sonra duyulmaz olur sesi, bir masaldır....
Gürültücü bir salağın anlattığı...
Ki yoktur hiçbir anlamı...'
W.Shakespeare
Sevgi
Rahip mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi . O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam : ' Onu ne kadar çok sevdim .' diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı . Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu . Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuslardı , utanç içindeydiler . Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar : 'Tamam , baba . Seni anlıyoruz .' Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen
Ben diye bir gece yokken
Olmayan yıldızların ışığı gözlerini yakacak
Ağlamalarım gelecek aklına
Durup dururken sigaran sönecek
Söylemediklerin dudaklarını ıslatacak
Taa gözlerinden...
Kıyamazsın sen bana bilirim
Kıyamazsın sen bana
BİLİYORUM BU GECE BENİ DÜŞÜNECEKSİN
Yıl: 1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım ve mütehassis oldum... Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendimi toparlar gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı... Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.."
Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım ve hislendim.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama ço