Zıplanacak içerik
Blog gönderen: Gece Yağmuru - Şurada: Genel
  • Başlık

    228
  • Yorum

    118
  • Görüntü

    264.449

Bu blog hakkında

Vur Şanlı Silahınla Gönül Mülküm Düzelsin...

Bu blogdaki başlıklar

Elimden tut yoksa düşeceğim Yoksa bir bir yıldızlar düşecek Eğer şairsem beni tanırsan Yağmurdan korktuğumu bilirsen Gözlerim aklına gelirse Elimden tut yoksa düşeceğim Yağmur beni götürecek yoksa beni   Geceleri bir çarpıntı duyarsan Telaş telaş yağmurdan kaçıyorum Saray burnun dan geçiyorum Akşamsa eylülse ıslanmışsam Beni görsen belki anlayamazsın İçlenir gizli gizli ağlarsın Eğer ben yalnızsam yanılmışsam Elimden tut yoksa düşeceğim Yağmur beni götürecek yoksa beni.    
Yağmurlar yağmıyor mu inceden ince Rüzgarlar esmiyor mu serince Bir sigara yakıyorum efkarlanarak Çıkıp karşıma sen geliyorsun Saçların ıslanmış oluyor “Gel” diyorum duymuyorsun beni bir türlü Seni böyle hayal meyal yaşamak çok zor Uzanıp tutsam diyorum incecik ellerinden Ellerim boşlukta kalıyor.   Bir gün çıkıp gideceksin Sonra arkandan yine ince bir yağmur yağacak Cadde cadde,sokak sokak Sayıklar gibi dolaşıp seni arayacağım Beni bir köşe başında ağlıyor bulacaklar.
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şey bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler   Bir yağmur bilirim bir de kaldırım Biri damla damla alnıma düşer Diğerinde durup göğe bakarım Ne şehir ne deniz kokan gemiler Bir yağmur bilirim bir de kaldırım   Nedense aldanmış bir gece annem Bir kadın gömleği giydirmiş bana İşte vuramadı gökler bana gem Dinmedi içimde kopan fırtına Nedense aldanmış ilk gece annem
Olurda bir gün çatışmada ölürsem Arkamdan yas tutmayın Bırakın toprağımda rahat yatayım Elbisemi üstümden çıkarmayın O benim gururumdur, ölünce kefenim olacak...     Bir şehit haberi alınca, hepimizin tüyleri diken diken oluyor. Kim, nerde, nasıl, sorulan arda, arda geliyor. Kimi kızıyor, "kimi intikamı alınacak" diyor Sonra kısa zamanlı bir sessizlik kaplıyor birliği. Sigaralar yakılıyor, susuyor herkes. Yas tutuyor Mehmetler, doluyor gözleri ama ağlayamıyor yiğitler Biliyorum ki, çoğu k
Geçmişin izlerini taşıyan sen Yaranı deşip üzen ben Bir merhem olursa bu sözlerim Deşdiğim yarayı temizlerse yüreğim Gözlerime bak hasret dolu sevdiğim     Hasretine umut bağladığım yarenim Aşk yarası dille açılır Yürekle kapanır Yüreği yananın halini bir tek sevdası anlar Sevgi ile yıkanan rüyalar da Bir tek yareni damlar     Su ile sönen yangının ardın da külleri kalır Alır seni başka rüyalara daldırır Sen benim acıyı bilmediğimi mi Yüreğimin hiç yanmadığını mı sanırsın Bi
İçim acıyor..Sebep nedir bilinmez ama yüreğim içten içe kanıyor..Ruhum daralıyor...Hava kapalı belki de ondandır bu üzerimdeki belirsiz kasvet...Bakıyorumda hayatımda ne kadar çok belirsizlik var meğerse...İnsanoğlu hep bir belirsizlik içerisinde değilmidir zaten...Bana has bir özellik olmasa gerek...Ya da ben çok karamsar olduğum içindir bu belirsizliklerin nedeni..Ya da neden bulamadığım içindir...Sabah sabah bu kaçıncı kahvem ve sigaram...Gerçi artık benimle bütünleştiler,benden öte ben oldul
Ve sen gidiyorsun Yaşananları yok sayarak Cami kapısına .... bırakırcasına Ardına bile bakmadan gidiyorsun   Ve sen gidiyorsun Dünümüzü silerek Bugünümüzü kırıp dökerek Yarınımızı yok ederek gidiyorsun   Ve sen gidiyorsun Sensiz olamayacağımı Yanımdayken bile seni özlediğimi Saçının bir teline dahi kıyamadığımı Bile bile gidiyorsun Ben şimdi kimin gözlerinde öleceğim Ben şimdi kimin dizlerine yatıp Kimin ellerini tutacağım Kabuslar gördüğüm Karabasanlarla sarmaş dolaş olduğum
Sensiz geçen gecelerde ki kayboluş var ya İşte bu bana ayrılıktan da ölümden de beter Gökyüzünde ki yıldızları sensiz saymak var ya İşte bu gözlerine bakamamak kadar acı Gel diyorsun, uzatıyorsun elini Ama tutmak o kadar imkansız ki Tam yaklaşıyorum uzatıyorum ellerimi Sen yok oluyorsun Yokluk sen... Sen yokluk... Yokluğun da kar düşen bu saçlarım var ya Bir de titreyen ellerim Sana nasıl hasret bir bilsen Bir bilsen sana nasıl hasret olduğumu koşar gelirsin bana biliyorum Ya zama
Kaç gece yatağımda uykusuz, Bir oyana bir bu yana dönüp durdum. Görmek için düşümde hayalimde, Duymak için sesini. Kaç kere ellerim uzandı telefona. Aşkı oyun bilirdin sen,aklıma geldi. VAZGEÇTİM...   Gezip durdum perişan halde, Kah sahillerde,kah cadde boylarında. Hayal kurup sen diye, Ağaçlara dağlara taşlara sarıldım. Elleri güldürecektim halime, İhanetin aklıma geldi. VAZGEÇTİM...   Kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin, Acılardan zevk alır hale getirmiştin. Yine de görmek
Bir Yüzüm Ayrılığa Bir Yüzüm Hayata Dönük Bugün de Ölmedim Anne...   Bilsen ki kaç gece ve gündüz katili oldum Kaç zamanın ruhunu çaldım Bilsen ki Kaç uykusuz zemheri geceler geçirdimde Bir sana diyemedim sancılarımı... Her sabah yeni bir umutla başladığım doğan güne Bir daha ne zaman bakacağım diye düşünmekten sıkıldım,yoruldum... Bu sabahda diğer sabahlar gibi yüreğim elimde Uyanmayı bekledim... Bilsen ki nasıl bir korkudur bir sabah uyanamayacağını bilmek, Yanında olamamak,acıları
Bilseydim vaktinden önce gideceğini, Açmazdım pencelerimi, Doğan güneş misali ışığını ver diye...   Şimdi gözlerim yollarda, Bir umutla gelmeni beklemekteyken, Biliyorum ki sen hiç bir zaman gelemeyeceksin bana.. Tren raylarında uzayıp giden sevdamız, Artık dönüşü olmayan bir yoldadır... Vagonlar taşıyamaz bu ağır yükü, Yürekten verilmiş sevda sözünü...   Biliyorum, birgün geleceksin yollarıma, Sana geldim,seninle ölmeye geldim... Sensizliğimde kanayan yüreğimi vermeye geldim, Göz
Gördüğüm en güzel rüya olsun istiyordum..Hiç bir kuvvet beni bu rüyadan uyandırmamalıydı...Kimse rahatsız etmesin beni, rüyalarıma dalmak istiyorum...Tıpkı çocukluğumda olduğu gibi..Rüyalarımın etkisinde kalmak istiyorum günlerce..Hatırladıkça hep aynı tebessüm olsun istiyorum yüzümde...Biliyorum bazen çok şey istiyorum..Anneannem çocukken, yatmadan önce dua ederdi ve tekrar etmemi söylerdi..Büyük bir zevk ve heyecanla eşlik ederdim..''Allah dualarımız kabul etsin'' derdi...Bende hemen ''Amin''
Sana öyle bir şiir yazmak istiyorum ki Alsın götürsün bütün sayfaları üzerinden Bir sel gibi yıkasın kalemin mürekkeplerini Geçmişin izlerini Yüreğinde ki o deli sevda yangınını Sana öyle bir şiir yazmak istiyorum ki Senden önce ve benden sonra Tarih boyunca hiç yazılmamış olsun bu şiir Baktın mı mısralarına hasretimi sevda mı gör diye Ellerimin sıcaklığını her sayfa da bul diye Akan göz yaşlarımı her kelime de oku diye Sana öyle bir şiir yazmak istiyorum ki Hiç bir sevgili benim kad
Yosun kokularındaki denizin tadını, Tuzlu sulardaki hayatın tadını, Sende bulduğum yaşamanın tadını, Unutamam sandın değil mi ? Yaşamanın en güzel anlamını, Sevmenin sendeki değişmeyen anlamını, Bir yudum suda bulduğum tarifsiz anlamı, Unutamam sandın değil mi ? Kaybolsada gözlerimdeki ışık, Vermese de yüreğime güneş bir damala ışık, Olsada bu deli gönlüm karma karışık, Unutamam sandın değil mi ? Verilen sözler çıksada boşa, Umudumu yitirsemde sensizliğe koşa koşa, Ak
Pers Sultanı iki adamı ölüme mahkum etmişti. Sultanın atını ne kadar sevdiğini bilen mahkumlardan bir tanesi hayatını bağışlarsa , bir yıl içinde ata uçmayı öğretebileceğini söyledi. Kendini dünyadaki tek uçan ata binerken hayal eden sultan bunu kabul etti. Diğer mahkum inanmayan gözlerle arkadaşına baktı: "Atların uçamadığını biliyorsun.Nasıl olup da böyle delice bir fikirle çıkabildin ortaya? Yalnızca kaçınılmazı geciktiriyorsun o kadar." " "Pek değil" dedi birinci mahkum. "Kendime
Uçurumun kenarındayım Hızır , Bir dilber kal'asının burcunda , Muhteşem belaya nazır , Topuklarım boşluğun avucunda Koca yâr adım çağırır Kaldım parmaklarımın ucunda , Bir gamzelik rüzgar yetecek , Ha itti beni ha itecek ... Uçurumun kenarındayım Hızır, Civan hazır, Divan hazır, Ferman hazır, Kurban hazır, Güzelliğin zülme çaldığı sınır... Uçurumun kenarındayım Hızır , Ben fakir,En hakir , Bin taksir , Ateşten ,Kalleşten , Mızrakla gürzdan , Dabbet-ül arz dan , Yedi dü
Baş koymuşum Türkiye'min yoluna, Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm . Asırlardır, kır atımı suladım, Irmağının akışına ölürüm Türkiye'm !...     Sevdalıyım, yangın yeri bu sinem, Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem, Pınarlardan su doldurur Emine'm, Mavi boncuk takışına ölürüm Türkiye'm!...     Düğünüm, derneğim, halayım, barım, Toprağım, ekmeğim, namusum, arım, Kilimlerde çizgi çizgi efkârım, Heybelerin nakışına ölürüm Türkiye'm !...
Tesadüf........Hayatta karşımıza hiç ummadığımız anda çıkan herşeye bu ismi takmıyor muyuz ?   Hatırlarsan bizi karşılaştıran ilk şeye de tesadüf demiştik...Ya o bir tesadüf değil de kaderin bir oyunuysa...Yani kaderimize biz tesadüf demişsek...Eğer bu kaderse,kaderin bana oynadığı en güzel oyunuydu bu...Ama oyunun en güzel yerinde rüzgar aldı götürdü kağıttan gemimi..Oysa ben o gemiye umutlarımımdan yelken,hayallerimden dümen yapmıştım...Şimdi nerdedir bilmiyorum...   Neyse beni boşver...S
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu; Baş tarafı geniş, ayak ucu dar. Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu, Yarın kendileri dolduracaklar.   Her yandan küçülen bir oda gibi, Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış. Sanki bir taş bebek kutuda gibi, Hayalim, içinde uzanmış kalmış.   Cılız vücuduma tam görünse de, İçim, bu dar yere sığılmaz diyor. Geride kalanlar hep dövünse de, İnsan birer birer yine giriyor.   Ölenler yeniden doğarmış; gerçek! Tabut değildir bu, bir tahta kundak. Bu ağır hediye
Aşk acısını yaşarken bu kadar ağır Hasretinden deliye dönmüşken Bir tatlı kelamına bel bağlamışken Kurşuna gerek yok sözlerin öldürdü... Sevda rüzgarların da savrulurken Bir kuru yaprağa ağıt yakarken Dinmeyen göz yaşlarım da ıslanırken Kurşuna gerek yok sözlerin öldürdü... Bir sitemimi çok gördüysen Bunu bütün sevdama mal ettiysen Sözlerini bir hançer gibi yüreğime sapladıysan Kurşuna gerek yok sözlerin öldürdü... Bir bahar sevdasın da kapına dayandıysam Açmayan çiçeklerle kendim
İsyanın gölgesinde kaldım..Ezildim bu ağır yükün altında...Bir fırtına tuttu bizi peki nereye savurdu bende ki seni..   Kaç vakit geçti bilmecesi beynimi zorluyor...Hesabımda bi yalnışlık olsa gerek bu güneş kaçıncı kez doğuyor sensiz...   Göze alabilmek herşeyi...İstemek ve hissetmek...   Bak tarihler nasıl da geçti bizden habersiz...Söylesene bugün günlerden ne ? Dört mevsimden hangisindeyiz ?   Bende buruk bir hazan mevsimi var...Peki ya sen ? Sen hangi anın içinde çiçek açmaktasın ?
İmkansızlıklara bağlanmış sana giden tüm yollar. Adını anmak bile suç, bilinip cezalara vurulmuş yüreğim. Sensizilik çekilmez , sensizlik yaşatmaz beni. Oysa senden uzakta, teninden kokundan uzakta yaşamak,kadere yazılmış bir kere. Sebebsizliklerle ayrılsada yollarımız ,sebeb bilimişiz en adi şuçları bu aşkta. Bağlanmaktan korkmuş, tutsaklıktan alıkoyamamışız kendimizi. Gözlerimiz kaçıyor şimdileri birbirlerinden oysa bir kez doyasıya bakamamışım hasret kaldığım gözlerine. Bir kez hissedeme
İlk mektup tadında yazılmalıydı Bir aşkın son satırları da Sana ilk mektubum say bunu Belki seni çok özleyeceğim Ama bil ki seni hep çok sevdim Ve her zaman seveceğim   Seni çok seviyorum Her zaman seveceğim Bin kalbim olsa sana Hepsini vereceğim   Bir gün kaparsak gözlerimizi Son hıçkırık göklerde Buluşturacak bizi   Sana bu kez okeyden çaldığımız taşları değil Yüzünün kıblesine okuyamadığım duaları yazdım Ne ezberleyip unuttuğumuz hicaz şarkıları Ne de zula da söndürdüğümüz
Oğul ; İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler! Unutmaki dünya sandığın kadar büyük değildir. İki paralık güneşe aldanıp sonra da karda, ayazda kavrulup gitme! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin!     Ama ; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, Sabah rüzgarında savrulup gidersin. Öfken ve benliğin bir olup aklını yener! Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın.     Azminden dönme! Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil! Her işin gereğini vaktind

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.