Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

fatmagül

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4
  • Katılım

  • Son Ziyaret

1 Takip eden

fatmagül Hakkında

  • Doğum Günü 24-08-1975

Diğer Bilgiler

  • Website URL
    http://www.sizinnet.4t.com
  • ICQ
    0

Profil Bilgileri

  • Yer
    dar
  • İlgi Alanları
    sinema,edebiyat,psikoloji, çocuk yetiştirme, insan ilişkileri,sosylojik yenilikler,

fatmagül - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  2. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  3. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  4. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  5. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  6. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  7. fatmagül doğum gününüz kutlu olsun!

  8. fatmagül

    kime maganda diyeceğiz

    KİME MAGANDA DİYECEĞİZ? Bazı gazete yazarları belirli konuları sürekli işler dururlar. Tanıdığım insanlar gibi oldular. Neredeyse o konularda, onlardan düzenli olarak yazı bekler oldum. Ben de, bir yerde gazete yazısı yazıyorum. Az buz bir misyonum oluştu. Dayanamadığım, söylediklerimin bitmediği birkaç konu var. Gene öyle oldum. Gene söyleyeceklerim var. Akçaabat’ta düğün oluyor. İnsanlara evlenecek. Bir arada yaşamaya karar vermişler. Çocukları olacak ileride. Her şey güzel olacak diye umut ediyorlar. İzin verseler olacak. Dünyayı karartmaya çalışanlara olmasa olacak. Bush gibi düşünenlere olmazsa olacak. Düğünde havaya ateş atılınca ne oluyor? Bunun bir insana kazandırdığı ne olabilir. Birileri havaya ateş edince gelinle damat ne kazanıyor. Havaya ateş edene kadar, o mermilerin parasını gelinle damada taksalar. Adamların eline üç beş kuruş daha geçse. Her şey daha güzel olmaz mı? Ortaya yaralılar ölüler çıkmaz. Kimsenin canı yanmaz. Olur mu, olmaz? O zaman kime maganda diyeceğiz. Bu kadar hoş tabiri kimin için kullanacağız. Bir zamanlar, bir adama yaptığı hoş olmayan davranışlar yüzünden söylenecek laf bulunamamış. Böyle bir laf üretilmiş. Şimdi o lafı kullanmaya kullanmaya, unutalım mı? Kültürümüzdeki yerini boşaltalım mı, değil mi ama? Bayramda köye gittim. Bir akrabam üç beş yıllık polis. Karısıysa sadece karısı. İki yaşlarında bir de kızları var. Polis bey, beylik tabancasını havaya sıkıp duruyor. Ardından vasfı sadece, polisin karılığı olan karısı da, havaya sıkıyor. Yaşı en fazla yirmi beş. Ardından, bu sesi duymak isteyen herkes, havaya kurşunları sıkmaya devam ediyor. Şimdi sıkmayacağız da ne zaman sıkacağız diyorlar. Demek ki böyle zamanlar da, düğünler gibi. Ben de onların sayesinde kültürüme kültür katıyorum. Sayelerinde bilgileniyorum. Gazetelerin üçüncü sayfalarında, hemen hemen her gün, cinnet geçirip ailesini kurşunlayan polis haberlerini rastlıyoruz. Polislerde sinir malum. Ellerinde de gerekli ekipman mevcut. Haliyle sıkıyorlar kurşunu. Sonra da polis cinneti oluyor. Polis cinnetinin öğretmen cinnetinden farkı var. Cinnet geçiren öğretmenin silahı yoksa sonuç çok ileri gidemiyor. Ama tüm polislerin aile boyu kullanabilecekleri silahları olduğundan, onların ki istedikleri yere kadar gidebiliyor. Daha ne diyeyim. Bunlar gözümle gördüğüm şeyler. Kendimden kattığım, duruma uygun birkaç kelime. Allah sonlarını hayır etsin.
  9. fatmagül

    babam ve oğlum

    GİTTİM, GÖRDÜM, AĞLADIM. Allah`ıma bin şükür, ben de “ babam ve oğlum” u gördüm. Fırsatı olmadığı için, en son gidebilenlerdenim. En ********* yanı da, tanıdığım herkesin bu filme gitmesi ve bana ballandıra ballandıra anlatmasıydı. Ben, çevremde az buz sinema seven biri olarak biliniyorum, olsun varsın hiç üzülmüyorum. Çok sevgili Hümeyra`nın, bir röportajında şarkıcılığı, artık yapmak istemediğini söyleyen Hümeyra`nın, güçlü oyunculuğunu görmeme çok sevinim. Kadın gerçek hayatta anne midir bilmiyorum ama onda kendi annemi gördüm. Ne kadar gerçekçi sevinç çığlıkları atıyordu. Ne kadar gerçekçi, anne kuru gürültüsü yapıyordu. Hani şu babaları sinirlendiren anne seslerini diyorum. Babalar, annelerin ne mutluyken çıkardıkları güçlü kahkahalara dayanabiliyor, ne de üzüntülü ve sinirliyken çıkardıkları tiz seslere. Kendileri, duyguların ifade etme özürlü oldukları için bence bu dayanamamaları. Filmde gördüğüm en net şey, ailedeki tüm durumları annelerin idare ettiği. Bir annenin, güçlü duygusal zekâsı sayesinde, ailenin bir arada barınabildiği. Bahsettiğim huzur değil. Huzur gerçekten huzur evinde oluyor. İnsanların arık inzivaya çekildiği, yaşıtlarıyla beraber yaşlanmak istediği yerde oluyor. Ben ailenin içinde huzur olabildiğine inanmıyorum. Huzur; küçük bir çocuğun, annenin veya babanın kucağında uyuyakaldığı birkaç dakikada yaşanan duygu. Daha ikisi de terlemeye başlamadan yaşanan duygu. Terlemeye başlanınca, bu durumun uzamasını kimsenin istediğini sanmam. Kim çocuğuyla bile olsa, saatlerce kucak kucağa uyumak ister. Kim bu arada, hayatını askıya alabilir. İnsanın bedensel ihtiyaçları gelir, böyle durumları bitiren. Huzurun sürekli olmasını isteyenler bence kendini kandıranlar. Sessizliği huzur sananlar gibi. Filmde en fazla duyulan ses, kadın çığlığı, kadın dırdırı, kadın ağlaması. Aile de bu demek değil mi? Kadınların çıkardığı sesler değil mi? Ben bu filmde onu gördüm. Konuşulan çocukla, konuşulmayan çocuk arasındaki farkı da gördüm. Bir babanın çocuğuyla kurduğu diyalogları sayesinde, kendisine durumlardan haber verilen çocuğun, gösterdiği olgunluğu gördüm. O çocuğun babasına duyduğu uçsuz bucaksız sevgiyi ve saygıyı gördüm. Fikret Kuşkan`a da helal olsun. Benim de o yaşlarda bir oğlum var. Hayal dünyasında yaşıyor tıpkı filmdeki deniz gibi. Geceleri kurduğu hayallerden dolayı korkuyor. Çok sevgili Çağan Irmak`ı kutluyorum. Gerçekten çok hoş olmuş. Her şey cuk diye oturmuş. Bir tek bir şeyi merak ediyorum. Kendi açımdan. Ben dinini yaşayan bir insan olarak, filmde başörtüsü dışında, dinle ilgili bir şey göremedim. Mesela, o köyün bir camisi yok muydu? Hiç mi orada ezan okunmadı. Ne de olsa köy ya, ondan merak ettim.
  10. fatmagül

    kim en iyi anne

    BU DÜNYADA EN ÖNCE KENDİMİZ İÇİN VARIZ Bir en anne en eş tartışmasıdır gidiyor. Şurada neredeyse yedi yıllık evli bir eş, beş yıllık da bir anne olarak benim de bu tartışmalara bir diyeceğim var. İyi bir eş nasıl olur diye, bir standart yok. İyi eşi partnerine sormak lazım. Sevgili Ebru Şallı, benim için eşim her şeyden önce gelir diyor. Ben ona deliler gibi aşığım diyor. Gülüyorum dediklerine. Ne çok öyle diyen gördüm. Şimdi öyle diyenlerin bazıları Allah, b…ı versin onun, diyor. Acı ama gerçek hayat böyle. Bir insanı baş tacı ettiren aşk, birden nefrete dönüşebiliyor. Ne canım cicim diyenler oldu. Sonrasında ne dediklerini söylemeye terbiyem müsait değil. Dilerim Ebru Şallıyı, zaman utandırmaz. Bir Hülya Koçyiğit olur. Kucağına torunlarını alırken bile, benim torunlarımdan önce kocam gelir der. Hülya Koçyiğit gibi evliliği daim olur. Gelelim madalyonun arka yüzüne. Yarın bir gün, bu çift en hoş olmayan şekillerde ayrıldığında ne olacak. Herhalde Pınar Dilşeker gibi, yavrum da yavrum diye ağlamayacak Ebru hanım. Çünkü kendisi evladın emzirmek yerine, geceleri sütünü bir dadıya veriyor ve dadı, bebeği her ağladığında besliyordu. O dadı, çocuğu bakmaya devam eder. Ben Aliye gibi anne de değilim. Şu herkesi ekrana bağlayan, iki çocuk annesi Sanem Çelikten bahsediyorum. Allahtan sakıncalı bulundu da ekranlardan gönderildi. Sonunda birileri benim aklıma geliyor ya, çok seviniyorum. Kendimi bir şey sanıyorum. Böylesi saçma sapan dizileri neye hizmet yapıyorlar anlamıyorum. Tanıtımlarını seyretmeye bile dayanamıyordum. Ben sıdıkaca anneyim. Yani istediği kadar gezen dolaşan, tabi çocuklarıyla. Onları hiç kimseye bırakmadan. Burada bırakmama eylemindeki kasıt, bırakacak adam olmaması. Ne kadar eğitim kitabı varsa okuyan, diğer tür kitapları okumaktan sıkılıyorum, diye. Ne kadar faydalı yemek varsa pişiren, çünkü ben faydalı yemekleri yemekten hoşlanıyorum diye. Olay bende başlıyor ve bitiyor, yaptığım her şey benim hoşlandıklarım. Gerisi boş. Benim kanaatime göre, mutlu anne demek, mutlu çocuk, mutlu koca demek. Benim mutluluğum için ne gerekiyorsa yaparım. En anne benim işte, buradan açıklıyorum. Çünkü ben evlatlarım uğuruna kariyerimden vazgeçtim, dersem beni tanıyanlar yuh der. İtiraf ediyorum çok iş aradım ve bulamadım. O yüzden de çalışmamayı, mecburi mavi trafik tabelaları gibi, tercih ettim. Ama kendimle gurur duyuyorum. Bu durumu çok güzel kabullendim. Bünyem bu durumu çok iyi sindirdi. Ne sindiremeyenler var. Benim kanaatimce, bir insan kendiyle barışıksa, her şeyi kendince en iyi yapandır. Bunu çevresindekiler de en iyi şekilde hisseder. Kendileriyle sorunları varsa da, bunun için başkalarını kullanır. Bazen bu biri kocası ya da karısı olur, bazen de çocukları. Bu dünyada en önce kendimiz için varız.
  11. fatmagül

    REKLAM YAZISI

    bir nesil olarak böyle yetiştik. sevgili büyüklerimiz sayesinde. inşallah biz böyle olmayız. ilginize teşekkür ederim
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.