GİTTİM, GÖRDÜM, AĞLADIM.
Allah`ıma bin şükür, ben de “ babam ve oğlum” u gördüm.
Fırsatı olmadığı için, en son gidebilenlerdenim. En ********* yanı da, tanıdığım herkesin bu filme gitmesi ve bana ballandıra ballandıra anlatmasıydı. Ben, çevremde az buz sinema seven biri olarak biliniyorum, olsun varsın hiç üzülmüyorum.
Çok sevgili Hümeyra`nın, bir röportajında şarkıcılığı, artık yapmak istemediğini söyleyen Hümeyra`nın, güçlü oyunculuğunu görmeme çok sevinim. Kadın gerçek hayatta anne midir bilmiyorum ama onda kendi annemi gördüm.
Ne kadar gerçekçi sevinç çığlıkları atıyordu. Ne kadar gerçekçi, anne kuru gürültüsü yapıyordu. Hani şu babaları sinirlendiren anne seslerini diyorum. Babalar, annelerin ne mutluyken çıkardıkları güçlü kahkahalara dayanabiliyor, ne de üzüntülü ve sinirliyken çıkardıkları tiz seslere.
Kendileri, duyguların ifade etme özürlü oldukları için bence bu dayanamamaları.
Filmde gördüğüm en net şey, ailedeki tüm durumları annelerin idare ettiği. Bir annenin, güçlü duygusal zekâsı sayesinde, ailenin bir arada barınabildiği.
Bahsettiğim huzur değil. Huzur gerçekten huzur evinde oluyor. İnsanların arık inzivaya çekildiği, yaşıtlarıyla beraber yaşlanmak istediği yerde oluyor.
Ben ailenin içinde huzur olabildiğine inanmıyorum. Huzur; küçük bir çocuğun, annenin veya babanın kucağında uyuyakaldığı birkaç dakikada yaşanan duygu. Daha ikisi de terlemeye başlamadan yaşanan duygu. Terlemeye başlanınca, bu durumun uzamasını kimsenin istediğini sanmam. Kim çocuğuyla bile olsa, saatlerce kucak kucağa uyumak ister. Kim bu arada, hayatını askıya alabilir. İnsanın bedensel ihtiyaçları gelir, böyle durumları bitiren.
Huzurun sürekli olmasını isteyenler bence kendini kandıranlar. Sessizliği huzur sananlar gibi.
Filmde en fazla duyulan ses, kadın çığlığı, kadın dırdırı, kadın ağlaması.
Aile de bu demek değil mi? Kadınların çıkardığı sesler değil mi? Ben bu filmde onu gördüm.
Konuşulan çocukla, konuşulmayan çocuk arasındaki farkı da gördüm. Bir babanın çocuğuyla kurduğu diyalogları sayesinde, kendisine durumlardan haber verilen çocuğun, gösterdiği olgunluğu gördüm. O çocuğun babasına duyduğu uçsuz bucaksız sevgiyi ve saygıyı gördüm. Fikret Kuşkan`a da helal olsun.
Benim de o yaşlarda bir oğlum var. Hayal dünyasında yaşıyor tıpkı filmdeki deniz gibi. Geceleri kurduğu hayallerden dolayı korkuyor.
Çok sevgili Çağan Irmak`ı kutluyorum. Gerçekten çok hoş olmuş. Her şey cuk diye oturmuş.
Bir tek bir şeyi merak ediyorum. Kendi açımdan. Ben dinini yaşayan bir insan olarak, filmde başörtüsü dışında, dinle ilgili bir şey göremedim. Mesela, o köyün bir camisi yok muydu? Hiç mi orada ezan okunmadı.
Ne de olsa köy ya, ondan merak ettim.