Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

metingökçe

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    13
  • Katılım

  • Son Ziyaret

metingökçe Hakkında

  • Doğum Günü 29-10-1974

Diğer Bilgiler

  • Website URL
    http://

metingökçe - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. metingökçe doğum gününüz kutlu olsun!

  2. metingökçe doğum gününüz kutlu olsun!

  3. metingökçe doğum gününüz kutlu olsun!

  4. metingökçe doğum gününüz kutlu olsun!

  5. metingökçe doğum gününüz kutlu olsun!

  6. VATANSEVERMİYİZ, DEĞİLMİYİZ? Ait olduğu yüzyılın değişen ve gelişen üretim biçimine ayak uyduramaması, elinde bulundurduğu üretim araçlarını geliştirememesi, yönetim eksiklikleri, düşün insanlarının yaratılamaması, bilimsel/düşünsel/teknolojik/ ekonomik gelişmenin sağlanamaması ve birbirlerine sıkı sıkıya bağlı benzeri nedenlerin sonucunda Osmanlı İmparatorluğu hızla çöküşe geçmiştir, bütün bu nedenlere vatana ihanet eden iktidar da eklenince çöküş bir kat daha hızlanmıştır. Değişimin/gelişimin gereğini yapan ülkeler ise hızla kapitalist gelişimlerini tamamlamış, yeteri kadar hızlı olmayan imparatorlukların çatısı altında yaşayan farklı milliyetleri ayaklandırıp, kendilerinin satranç tahtalarında birer piyon yapmış ve devamında güçlü ülke kendileri kalmış, pazarlarını artırmış, açık işgallerine bir yenisini eklemişlerdir, haritaları masa başlarında değiştirmeye başlamışlardır. Her zaman olduğu gibi, nedenler sonuçları doğurmuş, beklenen olmuş, Osmanlı İmparatorluğu sırça gibi dağılmış ve satranç tahtasında şah-mat olmuştu ama tüm leş kargalarının hesaplayamadığı bir birey vardı, Mustafa Kemal ATATÜRK. İşte Türk Milleti’nin yol başı, yol ayrımı bu mucizevi insanla başladı, işgalci ülkelerden biri olan İngilizler her ne kadar Türklerin yol başının farkına varıp, engellemeye çalıştıysa da, Yolbaşımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yüreği, aklı, bilgisi, yeteneği; değil var olan Türk milletini kurtarmaya, yeni bir millet yaratmaya bile yeterdi. Ve Yolbaşı’nın 19 Mayıs 1919’da başlattığı savaşımdan 4 yıl sonra 29 Ekim 1923 tarihinde, sonsuza dek yaşayacağı bilinen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, tüm Acun’a duyuruldu. Türk Milleti’nin, Demokrasi ile yönetilen, çağdaş Hukuku olan, Merkeziyetçi, Ulus devleti doğmuş, daha da inanılmazı köhne Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllarca gerçekleştiremediği her değişimi, ilerlemeyi de sağlamıştı. Osmanlı’nın küllerinden oluşturulan yeni bir cumhuriyetin, Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci, Merkeziyetçi, Milli, çağdaş Hukuku ve Demokrasiyi uygulayan yapısını işgalci barbar güçlerin düşünmeleri bile hayalken, Türkiye Cumhuriyeti’ni karşılarında başı dimdik görmeleri inanabilecekleri bir şey değildi, inanmadılar da, hala da inanmamaktadırlar ve Sevr’i uygulamakta direnmektedirler. Bu umutlarını beslemekte şu anlamda haklılardı; o dönem olağanüstü varlık Mustafa Kemal ATATÜRK’ü tam anlamıyla anlayan bir ekipten söz edilmediği gibi, ne yazık ki ilerleyen dönemlerde de bu pek gerçekleşmedi, her süreçte Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yolunu paylaşan vatanseverler azınlıkta kaldı. Yaşadığımız bu dönemde, “Sevr’in gelme olasılığı” ortadan kalktı, çünkü SEVR yerli işbirlikçilerin yardımıyla zaten geldi, kapımızdadır, ATATÜRK’ün yolunu, kurduğunu bozmaya yemin etmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin on özelliğinin -Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci, Merkeziyetçi, Ulusal, çağdaş Hukuku olan, Demokratik- gerçekte her birine karşı olan, her birini yıkmaya yeminli insanlar -değiştiklerini söyleseler de inandırıcı değillerdir- hükümettedir. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, hiç bıkmadan, inatla, iç ve dış hain güçlerce uygulanmaya çalışılan SEVR yeni biçimlere girmiş, en tehlikelisi olarak da küreselciliğin arkasına saklanmıştır. Vatanseverliğin yalnızca toprak sevgisi ile sınırlı olmayan bir tanımı vardır, ancak izlediği yolun, karakterinin hiçbir tanımı yoktur, olamaz da; kimi ülkelerde ATATÜRK’ün yolunu izler, kimi ülkelerde Gandhi’nin. Bizim ülkemizde ‘Vatanseverlik’ Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gösterdiği on temele otururken, başka ülkelerde farklı sayıda, farklı nitelikte temeller kullanır, vatanseverliğin yolu/yöntemi kimi ülkelerde/zamanlarda savaşla –Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda olduğu gibi-, kimi ülkelerde/zamanlarda da barışla belirlenir. Ama değişen dünya koşullarında, vatanseverliğin her ülkedeki olmazsa olmaz koşulu ANTİ-KÜRESELCİLİĞİ içermesidir/hedeflemesidir. Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir dönem böylesine yoğun yağmalara, talanlara, yalanlara, dayatmalara, ihanetlere açık bir meclis çoğunluğuna tanık olmamıştır. Her kötülüğün bir yanının iyiliğe hizmet etmesi kaçınılmazdır ve bu kadar kötü gidiş de olumlu gelişmeleri tetiklemiştir; uykuda olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları uyanmış ve vatanseverliği sadece Hukuksal Kurumlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Milli İstihbarat Teşkilatı’na, Türk Emniyet Kuvvetleri’ne bırakan anlayış değişmiştir, “Oy”una sahip çıkmanın, siyasetin erdemli olanlara geçmesinin, talana/rüşvete bulaşmamanın, bulunduğu kademelerde dürüst kalmanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini savunmanın ‘Vatanseverlik’ olduğunu anlamaya başlamışlardır. Vatanseverlerin çoğunluğu bu yolu kavrarken, bir bölümü de Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine yükseldiği, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün inşa ettiği on temelin bir bölümünü göz ardı eden, bir bölümünü ön planda tutan bir yörünge izlemeyi seçmişlerdir. Elbette ki bu insanların içlerinde yaşadıkları vatanseverliklerini sorgulamıyoruz ama yol ve yöntemlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine göre sorgulamak da bizlerin vatan borcudur. Mustafa Kemal ATATÜRK’le aynı yolda yürüdüğümüzü söyleyebilmek için Türkiye Cumhuriyeti’nin on temeline gönülden bağlı ve aynı oranda, hiçbirini ihmal etmeden uygulamamız gerekir, zaman zaman gelen saldırılara karşı ilkelerin biri önem kazanıyor görünse de, ya da uygulamada önem kazansa da dönem geçtiğinde yine on temele dönülmeli ve gözden kaçırılmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal konumları, düşünceleri, sorumlulukları, yapabilecekleri farklı 70 milyon yurttaşı vardır, bunların vatanseverlikleri bulundukları mevzilerde olacaktır. Vatanseverliğin yolu, ülkelere göre değiştiği gibi, bireylere göre de değişir, memurun rüşvet çarkını kırması, yanlışa kafa tutması, polisin adaleti tam tarafsız uygulaması, istihbaratçının tam doğru istihbarat toplama gayreti, askerin bir mevziyi cansiparane savunması, küreselciliğin ve denetimsiz yabancı sermayenin reddi vatanseverliktir. Kimsenin işine, mevzisine karışmamak gerekir, köyde yaşayan vatansever yurttaş ürünün bereketli olması için her şeyi yapacak, seçimlerde de oy’unu vatanını sevenlere verecektir, bunlar ‘Vatanseverlik’ için yeterlidir. Eğer polis toprak sürmeyi vatanseverlik sayarsa, köydeki yurttaş askerler gibi savaşmayı vatanseverlik sayarsa, askerler fabrikada çalışmayı vatanseverlik sayarsa sonuç bir felaket olur, anarşi olur, bu uğurda eğitim alanlara saygısızlık olur, herkesin kendi dalında aldığı eğitimler heba olur, bilmeden vatanın servetleri, yatırımları çöpe atılmış olur, iyi bir şey yapıldığı sanılarak vatanın aleyhine çalışılmış olur. Her birey, her oluşum kendi olduğu konumda, ihtisasında milli sermayeden/üretimden yana tavır alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin on temel özelliğine uygun vatansever yollar uygulamalıdır. Ama ne yazık ki ‘Vatansever’ adını kullanan bazı oluşumların vatanseverlikle ilgileri olmadığı gibi toplumun en şiddet yanlısı düşünce yapısına sahip olduklarını görmekteyiz. Ne Türk vatanseverliğinin izleyeceği en doğru yol ve yöntem olan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yolundadırlar, ne de milli sermayeden, milli üretimden yanadırlar. Yabancı istihbaratçıların Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde oynadıkları oyunlarının oyuncağı durumundadırlar, olmaya da devam edeceklerdir. Herhangi bir ülkenin gerçek vatanseverlerine düşen görev, Vatan’ın her karış toprağını üzerindekilerle birlikte sevmektir, vatanseverliklerini olabilecek en barışçıl yönden anlatabilmeleri / uygulayabilmeleridir, eğer Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi siyasal çözümler tükenmişse, memleketin her yanı işgal edilmişse ancak o zaman farklı mücadele yöntemleri belirlenir. Türkiye Cumhuriyeti 1938 yılından beri bu noktaya getirilme planlarına maruz kalmaktadır, ancak 2002’den beri oligarşik bir yönetim anlayışının iyice belirginleşmesine rağmen siyasal çözümler tükenmemiştir, Türkiye Cumhuriyeti’nin Hukuksal Kurumları, Milli İstihbarat Teşkilatı, Türk Emniyet Kuvvetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bir çok Devlet Kurum ve Kuruluşları ayaktadır, siyasal çözümlerin yolunu açık tutmaktadırlar. Siyasal çözüm aramak vatanseverliğe ne kadar uygunsa, aksi yapılanma o kadar Vatan hainliğidir, yasadışı etkinliklerde ‘Vatanseverlik’ sıfatının kullanılmış olması daha da kötüdür. Vatanseverlik siyasal düşünceden bağımsız her yurttaşın sahip olacağı bir davranış biçimidir, bu sıfat eğer bir siyasi görüşe, zora, çete kurmaya, marjinalliğe mahkum bırakılırsa -ki böyle oluşumlar buna hizmet eder- hukuka, devlete, cumhuriyete saygılı, her yaştan yurttaşın benimsediği “Vatanseverlik” kavramına yazık olur, Türkiye’de bir dönem “Milliyetçilik, Ülkücülük, Devrimcilik” marjinalleştirilmiş, Millet bu kavramlardan uzaklaştırılmıştır, şimdi “VATANSEVERLİK” için benzer sonu hazırlamaya kimsenin hakkı yoktur. Yasadışı eylemler, yanlış felsefeler savunulursa ülkenin çoğunluk yurttaşlarının yöneldiği “Vatanseverlik” marjinal bir durum konumuna getirilecektir ki bu işgalci iç ve dış düşmanların beklentilerinin üzerinde bir başarı elde etmelerine yol açacaktır. Vatanseverlerin şu an yapması gereken yasal çerçevelere sahip çıkmak, halkın doğru bilgilendirilmesini sağlamak, seçim dönemlerinde yerli işbirlikçileri bir daha iktidara getirmemek, hatta bu Vatan’da din, bayrak, Vatan, ATATÜRK istismarcılarını, tarihte bir daha gün yüzü göremeyecekleri biçimde tarihe gömmek, bugün de, bundan sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin temel özelliklerini titizlikle gözetmek ve yolsuzluğu, talanı affetmemektir. Ve eğer bu ülkenin düşmanı değilse, hiç kimsenin VATANSEVERLİK tanımını Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlarının çoğunluğundan koparmaya hakkı yoktur, ama ne yazık ki “Vatansever” sıfatını kullanan bir kesim bunu gerçekleştirmeye, “Vatansever” sıfatını kirletmeye başlamıştır. Ülkemizin içinde bulunduğu bu kadar olumsuzluklara karşın, Türk Devleti’nin geleceğinin bu kadar kolay karartılamayacağının bilinci içinde olarak Türk Vatanseverlerine düşen görev; ‘Vatansever’ sıfatını kullanan hiç bir çıkar çetesine itibar etmemek, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ilkelerini göz önünde bulundurmak, milli, merkeziyetçi, çağdaş hukuku benimseyen demokrasiyi özümsemek, akıl, sağduyu, dürüstlük, çalışkanlık, uzak görüş, özveri, doğruyu/yanlışı ayırt etme gücü, devletine/milletine güven/bağlılık ve de tüm bunları yapacak bir yürek taşımaktır. YUKARIDAKİ VATANSEVER TANIMLARIMIZA ZERRE KADAR BENZERLİK GÖSTERMEYEN VATANSEVER SIFATINI/ADINI KULLANAN GRUPLARLA, VATANSEVERLER PARTİSİ’NİN HİÇBİR BAĞI, BENZERLİĞİ YOKTUR, OLAMAZ. Vatanseverler Partisi yukarda tanımladığımız vatansever çizgiyi izlemek üzere 05.03.2007 tarihinde her yaştan, her meslekten, her öğrenim düzeyinden ve siyasal alanda bulunmamış, bu güne kadar hiçbir kirliliğe bulaşmamış kadrolarla kurulmuş, siyasal çözümlerden yana yasal bir parti olup, son zamanlarda gündeme gelen, ‘Vatansever’ sıfatı kullanan Vatan haini gruplarla hiçbir ilişkisi yoktur ama şu iki konuda uyarıda bulunmadan geçemeyeceğiz: birincisi bu son operasyonlarla sadece çeteler çökertilmemekte, aynı zamanda kökü dışarıda kimi irticai odaklar tarafından devletin temel kurumları ve mensupları zedelenmek istenmektedir. Bu son operasyonlar ABD’de planlanmaktadır, psikolojik bir operasyona dönüştürülmektedir, yerli işbirlikçiler abartmaktadırlar, tavsiyemiz odur ki; devletin temel kurumları, adı çetelere karıştırılmak istenen vatansever mensuplarına sahip çıkmalıdırlar, vatansever kadrolar kolay yetişmemektedir, kuruyla yaş ayırt edilmek zorundadır. İkincisi de soruşturmayı yürüten hukuk, emniyet, basın mensuplarının “Vatansever” sıfatını birtakım çetelerle birlikte anmamalarıdır, gerçek vatanseverler kimi çetelerle eşleştirilmeye başlanıldığında, uzun vadede bunun zararını Türkiye Cumhuriyeti’nin göreceği açıktır. Vatanseverler Partisi Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu koşullardan, Türk Milleti’nin gereksiniminden, Türkiye’de her anlamda, her alanda uygulanan oligarşik yapıdan ötürü ayrı bir parti olma zorunluluğundan kurulmuştur. Mevcut hiçbir siyasi parti kendi içinde demokrasi uygulamamaktadır, farklı siyasal çözümleri savunan insanların seslerine/notalarına hiçbir güç odağı tahammül edememektedir ve bunun sonucunda kendini ifade etmek isteyen aynı düşüncedeki bireyler bir araya gelip parti kurmak zorunda kalmaktadırlar. Biz, bizim gibi düşünen vatandaşlarımızla bu oligarşik yapıları aşmak, kendimizi ifade etmek, memleketimizin içine düştüğü açmazları aşmak amacıyla, hem de siyasal partilerin geçmişindeki tutum ve davranışlarına bakarak bir karar aldık ve kendi düşüncemizi, üretimlerimizi, çözümlerimizi ifade etmek üzere bunları en güzel anlatabilecek ad ve logo seçerek siyasal yaşama başladık ve amacımız kişisel amaç gütmeden sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için en doğru çözümleri üretmek, uygulamaktır. Nitekim kuruluşu 3 ay önce gerçekleşmiş olan bir parti olmamıza rağmen üretimlerimizle, programımızla, yaptıklarımızla Milliyetçi çizgide yıllardır mücadele veren partilere örnek olduk, kopyalandık/kopyalanıyoruz, gururluyuz/sevinçliyiz; Parti Teşkilatında Türk Devletleri Genel Başkan Yardımcılığı’nı ilk biz uyguladık, Türk Devletleri Bakanlığı’nı, Strateji Bakanlığı’nı, Su Müsteşarlığı’nı ilk biz önerdik, yayınlarımızı (internet sitemiz de dahil olmak üzere) Türkçe lehçelerle ilk biz yayınladık, Türk Bayrağı asma gibi pek çok kampanyamızla Sivil Toplum Örgütlerine yol gösterdik, siyasi yelpazenin her kademesinde yer alan tüm partilere de esin kaynağı olacağız. Vatanseverler Partisi olarak; bundan sonra da üretmeye, örnek olmaya, İstiklal olmaya, İstikbal olmaya, İkbal olmaya devam edeceğiz. Tüm Türk Devletleri, ezilen Tüm Dünya Milletleri bizi izlemeye devam etsin, önderlik etmeye, yol göstermeye devam edeceğiz, ihtiyaç duyduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Artık Yüce Türk Milleti’nin bir sesi olacak, Türk Kartalları Türk Semaları’nda uçacak bunun gerçekleşmiş biçimi “Vatanseverler Partisi” olacaktır. Gelinen bu noktadan sonra kendini Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kabul eden, bu toprakların ekmeğini yemiş, suyunu içmiş her birey bu andan itibaren etnik ya da dinsel her türlü ayrımcılığın ve dezenformasyonun etkisi altında kalmadan, kendini sorgulamalıdır; BAŞKASINA HİZMET ERBABIMIYIM, YOKSA KENDİNE HİZMET ERBABIMIYIM? VATANSEVERMİYİM , DEĞİLMİYİM ? Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcılığı/ölmezliği bu yanıta bağlıdır. Mehmet Refik YÜCEL Vatanseverler Partisi Genel Başkanı
  7. … OLMAYAN ERMENİ SOYKIRIMINI KABUL EDEN ÜLKELERDE YAŞAYAN TÜM TÜRK VATANSEVERLERİNİ; TİCARİ İLİŞKİLERİNİ YABANCI BANKALARLA KESİP, TÜRK BANKALARINA YÖNELTMEYE ÇAĞIRIYORUZ ... Bu çağrının amacı : … Yabancı ülkelerdeki Türkler, ikinci sınıf insan kabul edilmektedir, bunu engellemenin yolu Türkiye Cumhuriyeti’ni güçlü kılmaktır … … Yabancı ülkelerde yaşayan Türkler bilmelidir ki; başka ülkelerin vatandaşları olsalar bile Türkiye ile aynı kaderi paylaşmaktadırlar … … Özellikle nüfus artışı eksiye giden ülkeler için, nüfus artışı fazla olan Türkler tehlike teşkil etmektedirler ve Türk karşıtı hareketler başlamıştır, gelecekte bu ülkelerde barınamayacak Türklerin yuvaları Türkiye’dir. Şu an başka ülkelerin vatandaşlığının rehavetine kapılanlar, Türkiye ile birlikte hareket etmediklerinde, kendileriyle birlikte çocuklarının da geleceğini karartacaklar ama iş işten geçmiş olacaktır… … Büyüyen işsizlik oranı, yabancı düşmanlığını resmi ve sivil güçler olarak saldırılara kadar vardıracak –ki Fransız polisinin 22.11.2006’da gözaltına aldığı bir göçmen 3 hafta sonra nehirde ölü bulundu-, ikinci sınıf insan olarak görülen Türkler ilk hedef olarak belirlenecektir… … Türklerin alacağı banka değiştirme kararı, bundan sonra Türkler aleyhine karar alacak ülkeler üzerinde caydırıcı bir güç olacaktır ve girişimlerinden vazgeçeceklerdir, çünkü ekonomik çıkarlar bu ülkelerin her şeyin üstünde tuttukları bir değerdir… … Bir ülkenin parasını yönetenler, ülkenin her anlamdaki yönetimini de ele geçirirler, bu ülkelerde yaşayan Türkler bu çağrıya katılmakla, örgütlü davranma gücünü gösterecektir, yaşadıkları ülkelerde yönetime etkin biçimde katılma hakkını yakalamakla kalmayıp Türkiye’de de yönetime katılacaklardır … … Türklerin, Türk bankalarıyla çalışması anavatan Türkiye’de yatırıma dönüşecek ve Türkiye’de kalan ana, baba, kardeş, soydaşlarına da hizmet etmiş, çocuklarının geleceğini aydınlatmış olacaklardır... Olmayan Ermeni Soykırımını tanıyan Ülkeler: Almanya, Belçika, Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Hollanda, İsveç, İsviçre, İtalya, Litvanya, Polonya, Slovakya, Vatikan, Venezüella, Yunanistan. ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi, Arjantin Senato ve Parlamentosu, Avrupa Parlamentosu, Kanada Parlamentosu, Lübnan parlamentosu, Rusya Federasyonu Federal Konseyi Devlet Duma'sı, Uruguay Parlamentosu (1965 tarihinde ilk tanıyan ülke). Yabancı ortağı olmayan, Türk özel-kamu Mevduat bankaları: 1. T.C. Ziraat Bankası A.Ş., 2. Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O., 3. Türkiye Halk Bankası A.Ş., 4. Türkiye İş Bankası A.Ş., 5. Anadolubank A.Ş., 6. Tekstilbank A.Ş.. ...Bizim yaratılışımız hapishanelerin boşaltılması ile olmadı, yer yarıldı, gök kubbe çöktü, binlerce yıllık çınara yıldırımlar düştü, şimşekler çaktı, ağaç ikiye ayrıldı, içinden gökten gözünü, güneşten saçını alan Yavru çıktı, yeryüzü bu Yavruyu kucakladı, adı; Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde, Türk Milleti'nin kurduğu, ilelebet payidar kalacak olan "Türkiye Cumhuriyeti" oldu... HER ANLAMDA BAĞIMSIZLIĞINA DÜŞKÜN ULU TÜRK MİLLETİ'NE... Türk Milleti'nin doğduğu günden bu güne kadar yazdığı tertemiz tarihinde bağımsızlığı için; en kutsal hakkı olan yaşam hakkından bile seve seve vazgeçtiği, milyonlarca canı, gelecek kuşaklarının bağımsız yaşaması için gözünü kırpmadan feda ettiği -unutturulmaya çalışılmasına rağmen- bilinmektedir, yakın tarihimiz bunun yüz binlerce örnekleriyle doludur. Yaşadığımız bu dönemde, gerçek bağımsızlığımızın, Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine oturduğu temel değerlerle birlikte, elimizden kayıp gittiğini görmekteyiz/yaşamaktayız. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine benzer bu dönemdeki UYANIŞIN sonucunda, hiç bir karanlık finansal kaynağa ve hiç bir güç odağına bel bağlamadan partileşme çalışması başlatmaya, ayrım gözetmeksizin, Türk Milleti'nin bağımsızlığını her şeyin üzerinde tutan çocuklarıyla, Mustafa Kemal ATATÜRK çocuklarıyla YÜRÜYÜŞE geçmeye karar verdik. Bu site kurulduğu günden itibaren bunun buyruğu olmaktadır/olacaktır. Bağımsızlığın değerini bilen, Yürekten "NE MUTLU TÜRKÜM" diyebilen tüm Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları'nın, her anlamda katkıları, aşağıdaki ANT'ı uygulayan bizleri güçlendirecektir. TÜRK DEVLETLERİ İLELEBET, BAĞIMSIZLIKLARI İLE BİR'LİKTE, VAR OLACAKTIR... "ATA TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ her türlü siyasetin üstündedir" ... Tüm Vatanseverleri "Önce Vatan" için çalışmaya çağırıyoruz... ... Tüm ülkelere, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yıkılmayacağının bildirisi olarak, TÜM VATANSEVERLERİ; EVLERİNE, İŞYERLERİNE, "Şehit Kanı"nın, "Yer"in ve "Gök"ün meydana getirdiği TÜRK BAYRAĞI'nı, SÜREKLİ ASMAYA DAVET EDİYORUZ... ...Tüm Vatanseverleri, dış güçlere satılan Bankalar v.b. KURULUŞLARLA , ilk adım olmak üzere, TİCARİ İLİŞKİLERİNİ KESMEYE ÇAĞIRIYORUZ... … OLMAYAN ERMENİ SOYKIRIMINI KABUL EDEN ÜLKELERDE YAŞAYAN TÜM TÜRK VATANSEVERLERİNİ; TİCARİ İLİŞKİLERİNİ YABANCI BANKALARLA KESİP, TÜRK BANKALARINA YÖNELTMEYE ÇAĞIRIYORUZ... ... Eğer varsa, Vatansever Milletvekillerini DOKUNULMAZLIKLARINI KALDIRMAYA davet ediyoruz... ... Dağılmaya mahkum Avrupa Uydurma Birliği'ne ve IMF'ye ve her tür Yabancı İşgalci Güce HAYIR diyoruz... ... Uygarlık(!) götürülecekler listesinde ASLA OLMAYACAĞIZ, uygarlık götürülmesinin ne olduğunu BİLİYORUZ/GÖRÜYORUZ/YAŞAMAYACAĞIZ... ... Yolsuzluk, Vatana İhanettir ve yapanların sonları Vatan Hainleriyle aynı olacaktır... ... Eğitim ve Öğretimdeki tüm seçme ve yerleştirme sınavları kaldırılacaktır... ... Yeryüzündeki tüm mazlum toplumlar için daha sonra yaygınlaştırmak amacıyla, Türki Devletlerle Kuracağımız BİRLİK ilk hedefimizdir... Günümüze uyarladığımız ve yürekten katıldığımız Sivas Kongresi katılımcılarının ANT’ı “Türkiye Cumhuriyeti'nin Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci ilkelerini yaşatarak, Türk Milleti'ne, Üniter yapısı ve Çağdaş yolu tartışılmaz Devletimize ve Yurdumuza manen ve maddeten hizmetten başka gaye ve emelimiz olmadığına binaen mücadelemizin devamı müddetince ihtirasat-i şahsiye ve memleket aleyhine siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve Türk Milleti’ne en ufak zarar verecek hiçbir yerli/yabancı odaklarla uzlaşmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına ANT içerim” Mehmet Refik YÜCEL SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı [email protected] [email protected] www.millimutabakat.org
  8. …TÜM VATANSEVERLERİ, İŞGALCİ DIŞ GÜÇLERE SATILAN BANKALAR V.B. KURULUŞLARLA TİCARİ İLİŞKİLERİNİ KESMEYE ÇAĞIRIYORUZ... Bu çağrının amacı : …Dolu Bankaları, Şirketleri alan işgalci dış güçler ellerinde boş Banka, Şirket bulacaktır… …Dolu Banka ve Şirketlere göre fiyat belirleyen işgalci dış güçler aldanacaklardır, maddi olarak büyük zararlara uğrayacaklardır… …Türk Milleti’nin gizli işgale karşı uyanıklığını fark edeceklerdir, kendilerine pahalıya mal olacak bu işgal girişiminden vazgeçeceklerdir… …Salt kazanç için bu işgale alet olan yerli/ yabancı firmalar için Türk Bankaları, Şirketleri cazibe merkezi olmaktan uzaklaşacaktır… …Bir ülkenin parasını, toprağını ele geçiren güçler ülkenin her anlamdaki yönetimini de ele geçirirler, bu çağrıya katılmakla, işgalci dış güçlerin bu saldırıları/işgalleri önlenmiş olacaktır… …Yabancı Bankalar, Şirketler Türk Milli Çıkarları aleyhine davranmaktadırlar, en iyi niyetlileri bile bu konuda duyarsız davranmaktadırlar… …Yabancı Bankalar, Şirketler çokuluslu ya da büyük ölçekli firmalarla çalıştıkları için küçük ölçekli Türk firmaları finansal hizmetlerden yeterince yararlanamamaktadır… …Yabancı Bankalar, Şirketler kriz durumunda tasını tarağını fazlasıyla alıp gidebilir ya da bunu bir tehdit aracı olarak kullanabilir… …Yabancı Bankalar, Şirketler kasıtlı/kasıtsız battığında sahiplerinin mal varlıklarına ulaşılamayacağı için mevduat sahiplerinin yükü yine Türkiye Cumhuriyeti’nin sırtına binecektir… Bilgilerine ulaşabildiğimiz kadarıyla, yabancı ortağı olmayan, özel-kamu Mevduat bankalarının listesi: 1. T.C. Ziraat Bankası A.Ş., 2. Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O., 3. Türkiye Halk Bankası A.Ş., 4. Türkiye İş Bankası A.Ş., 5. Anadolubank A.Ş., 6. Tekstilbank A.Ş.. ...Bizim yaratılışımız hapishanelerin boşaltılması ile olmadı, yer yarıldı, gök kubbe çöktü, binlerce yıllık çınara yıldırımlar düştü, şimşekler çaktı, ağaç ikiye ayrıldı, içinden gökten gözünü, güneşten saçını alan Yavru çıktı, yeryüzü bu Yavruyu kucakladı, adı; Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde, Türk Milleti'nin kurduğu, ilelebet payidar kalacak olan "Türkiye Cumhuriyeti" oldu... HER ANLAMDA BAĞIMSIZLIĞINA DÜŞKÜN ULU TÜRK MİLLETİ'NE... Türk Milleti'nin doğduğu günden bu güne kadar yazdığı tertemiz tarihinde bağımsızlığı için; en kutsal hakkı olan yaşam hakkından bile seve seve vazgeçtiği, milyonlarca canı, gelecek kuşaklarının bağımsız yaşaması için gözünü kırpmadan feda ettiği -unutturulmaya çalışılmasına rağmen- bilinmektedir, yakın tarihimiz bunun yüz binlerce örnekleriyle doludur. Yaşadığımız bu dönemde, gerçek bağımsızlığımızın, Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine oturduğu temel değerlerle birlikte, elimizden kayıp gittiğini görmekteyiz/yaşamaktayız. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine benzer bu dönemdeki UYANIŞIN sonucunda, hiç bir karanlık finansal kaynağa ve hiç bir güç odağına bel bağlamadan partileşme çalışması başlatmaya, ayrım gözetmeksizin, Türk Milleti'nin bağımsızlığını her şeyin üzerinde tutan çocuklarıyla, Mustafa Kemal ATATÜRK çocuklarıyla YÜRÜYÜŞE geçmeye karar verdik. Bu site kurulduğu günden itibaren bunun buyruğu olmaktadır/olacaktır. Bağımsızlığın değerini bilen, Yürekten "NE MUTLU TÜRKÜM" diyebilen tüm Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları'nın, her anlamda katkıları, aşağıdaki ANT'ı uygulayan bizleri güçlendirecektir. TÜRK DEVLETLERİ İLELEBET, BAĞIMSIZLIKLARI İLE BİR'LİKTE, VAR OLACAKTIR... "ATA TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ her türlü siyasetin üstündedir" ... Tüm Vatanseverleri "Önce Vatan" için çalışmaya çağırıyoruz... ...Tüm ülkelere, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yıkılmayacağının bildirisi olarak, TÜM VATANSEVERLERİ; EVLERİNE, İŞYERLERİNE, "Şehit Kanı"nın, "Yer"in ve "Gök"ün meydana getirdiği TÜRK BAYRAĞI'nı, SÜREKLİ ASMAYA DAVET EDİYORUZ... ...TÜM VATANSEVERLERİ, DIŞ GÜÇLERE SATILAN BANKALAR V.B. KURULUŞLARLA, ilk adım olmak üzere, TİCARİ İLİŞKİLERİNİ KESMEYE ÇAĞIRIYORUZ… ... Dağılmaya mahkum Avrupa Uydurma Birliği'ne HAYIR diyoruz... ...Uygarlık(!) götürülecekler listesinde ASLA OLMAYACAĞIZ, uygarlık götürülmesinin ne olduğunu BİLİYORUZ/GÖRÜYORUZ/YAŞAMAYACAĞIZ... ... Yolsuzluk, Vatana İhanettir ve yapanların sonları Vatan Hainleriyle aynı olacaktır... ...Yeryüzündeki tüm mazlum toplumlar için daha sonra yaygınlaştırmak amacıyla, Türki Devletlerle Kuracağımız BİRLİK ilk hedefimizdir... Günümüze uyarladığımız ve yürekten katıldığımız Sivas Kongresi katılımcılarının ANT’ı “Türkiye Cumhuriyeti'nin Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci ilkelerini yaşatarak, Türk Milleti'ne, Üniter yapısı ve Çağdaş yolu tartışılmaz Devletimize ve Yurdumuza manen ve maddeten hizmetten başka gaye ve emelimiz olmadığına binaen mücadelemizin devamı müddetince ihtirasat-i şahsiye ve memleket aleyhine siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve Türk Milleti’ne en ufak zarar verecek hiçbir yerli/yabancı odaklarla uzlaşmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına ANT içerim” Mehmet Refik YÜCEL SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
  9. …TÜM VATANSEVERLERİ; EVLERİNE, İŞYERLERİNE, TÜRK BAYRAĞI'nı, SÜREKLİ ASMAYA ÇAĞIRIYORUZ... ...Bizim yaratılışımız hapishanelerin boşaltılması ile olmadı, yer yarıldı, gök kubbe çöktü, binlerce yıllık çınara yıldırımlar düştü, şimşekler çaktı, ağaç ikiye ayrıldı, içinden gökten gözünü, güneşten saçını alan Yavru çıktı, yeryüzü bu Yavruyu kucakladı, adı; Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde, Türk Milleti'nin kurduğu, ilelebet payidar kalacak olan "Türkiye Cumhuriyeti" oldu... HER ANLAMDA BAĞIMSIZLIĞINA DÜŞKÜN ULU TÜRK MİLLETİ'NE... Türk Milleti'nin doğduğu günden bu güne kadar yazdığı tertemiz tarihinde bağımsızlığı için; en kutsal hakkı olan yaşam hakkından bile seve seve vazgeçtiği, milyonlarca canı, gelecek kuşaklarının bağımsız yaşaması için gözünü kırpmadan feda ettiği -unutturulmaya çalışılmasına rağmen- bilinmektedir, yakın tarihimiz bunun yüz binlerce örnekleriyle doludur. Yaşadığımız bu dönemde, gerçek bağımsızlığımızın, Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine oturduğu temel değerlerle birlikte, elimizden kayıp gittiğini görmekteyiz/yaşamaktayız. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine benzer bu dönemdeki UYANIŞIN sonucunda, hiç bir karanlık finansal kaynağa ve hiç bir güç odağına bel bağlamadan partileşme çalışması başlatmaya, ayrım gözetmeksizin, Türk Milleti'nin bağımsızlığını her şeyin üzerinde tutan çocuklarıyla, Mustafa Kemal ATATÜRK çocuklarıyla YÜRÜYÜŞE geçmeye karar verdik. Bu site kurulduğu günden itibaren bunun buyruğu olmaktadır/olacaktır. Bağımsızlığın değerini bilen, Yürekten "NE MUTLU TÜRKÜM" diyebilen tüm Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları'nın, her anlamda katkıları, aşağıdaki ANT'ı uygulayan bizleri güçlendirecektir. TÜRK DEVLETLERİ İLELEBET, BAĞIMSIZLIKLARI İLE BİR'LİKTE, VAR OLACAKTIR... "ATA TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ her türlü siyasetin üstündedir" ... Tüm Vatanseverleri "Önce Vatan" için çalışmaya çağırıyoruz... ... Tüm ülkelere, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yıkılmayacağının bildirisi olarak, TÜM VATANSEVERLERİ; EVLERİNE, İŞYERLERİNE, "Şehit Kanı"nın, "Yer"in ve "Gök"ün meydana getirdiği TÜRK BAYRAĞI'nı, SÜREKLİ ASMAYA DAVET EDİYORUZ... ... Dağılmaya mahkum Avrupa Uydurma Birliği'ne HAYIR diyoruz... ... Uygarlık(!) götürülecekler listesinde ASLA OLMAYACAĞIZ, uygarlık götürülmesinin ne olduğunu BİLİYORUZ/GÖRÜYORUZ/YAŞAMAYACAĞIZ... ... Yolsuzluk, Vatana İhanettir ve yapanların sonları Vatan Hainleriyle aynı olacaktır... ... Yeryüzündeki tüm mazlum toplumlar için daha sonra yaygınlaştırmak amacıyla, Türki Devletlerle Kuracağımız BİRLİK ilk hedefimizdir... Günümüze uyarladığımız ve yürekten katıldığımız Sivas Kongresi katılımcılarının ANT’ı “Türkiye Cumhuriyeti'nin Milliyetçi, Devletçi, Halkçı, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci ilkelerini yaşatarak, Türk Milleti'ne, Üniter yapısı ve Çağdaş yolu tartışılmaz Devletimize ve Yurdumuza manen ve maddeten hizmetten başka gaye ve emelimiz olmadığına binaen mücadelemizin devamı müddetince ihtirasat-i şahsiye ve memleket aleyhine siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve Türk Milleti’ne en ufak zarar verecek hiçbir yerli/yabancı odaklarla uzlaşmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına ANT içerim” Mehmet Refik YÜCEL SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
  10. YİĞİT OLAMAYANLAR “Ermeni Soykırımını Fransızların Kabul Etme Girişimine Yanıt” Sömürgeci Avrupa’nın tarihi insanlığın yüz karası soykırımlarla doluyken, her hangi bir ulusa yakışmayacak biçimde, olağanüstü pişkinlikle öne sürülen dayanaksız savlar, Avrupalıların yiğit değil, yiğit olamayan düşman karakterini bir kez daha gündeme getirdi, bu durum tarih boyunca hiç değişmiyor, değişmeyecek de, her gün bunun kanıtını yaşıyoruz, yaşayacağız da, en mert halleri mezarda ki halleri, biliyoruz ve Avrupa Uydurma Birliğine karşı duracağız. Her zaman horoz olmayı düşlemiş, ama ulusal tarihi boyunca tavukluktan kurtulamayan Fransa! Kurtuluş savaşımızda; tüm Anadolu Türk’lerince değil, bir avuç sivil Türk’ün yabayla ordunuzu kovaladığında ayaklandırdığınız Ermenileri nasıl da bırakıp kaçtığınız, soluğu arkanıza bakmadan Paris’te aldığınız, hala belleklerimizde alayla anımsadığımız bir anıdır. Tarihsel kininizi, eskiden de yaptığınız gibi, Ermenileri kullanarak kusmaktasınız ama inanın bizim siklette değilsiniz. Uyduruk savlarınızı yasalaştırırken; tarih boyunca her coğrafyada soykırım uygulanmış ama yine de 300 milyon kalmış biz Türk’lerin kendi aralarında dayanışma içine giremeyeceği hesabı yaptığınızı, kendinize değil, basın-yayın da dahil olmak üzere içimize yerleştirdiğiniz yerli işbirlikçilerinize güvendiğinizi, iç hainleri beslediğinizi biliyoruz. Ama size yakın tarihi ve 16. yüzyılı anımsatmak, belki kendi gerçeğinizi size kavratır, kuş olmadan uçmaya kalkmazsınız, kaldı ki kuş olsanız bile havada mutlaka bir Türk Kartalına rastlar, tüyünüzü yoldurursunuz. Osmanlı İmparatorluğunun bölünmesinden ötürü sizin payınıza düşen Kahraman Maraş’a, devşirme beş bin kişilik ordunuzla geldiğinizde, iki bin Ermeni yardakçıyla ne kadar kendinize güvenliydiniz. Oysa Türk Ordusunun değil, Sütçü İmamın kurşunuyla başlayan 850 Anadolu’lu Türk direnişçi işinizi görmeye yetti, üstelik de bir o kadarınızın daha işini görebilirlerdi. Ulu Türk Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklenen, Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı Aslan Bey’e ait direniş bildirisini anımsarsınız, “ Vatanımız, tek kişi kalana kadar düşmana teslim olmayacaktır, her şey göze alınmıştır”. 31 Ekim 1919 tarihinde Sütçü İmamın çektiği tetikle başlayan direniş, şubatın ikinci haftasında bitmişti, toplam 3,5 ayda işinizi Türk ordusu değil, Anadolu’lu Türk Ulusu bitirdi. 16. yüzyılda yazılan “ Sen ki France (Fransa) vilayetinin kralı olan Francesko’sun ( I. Fransuva)” diye başlayan betiği anımsarsınız. Annelerinizin, Babalarımızdan yardım istemesi, o tarihte hiç onurunuza dokunmuyordu üstelik övünç kaynağınızdı, ama şimdi ağırınıza gidiyor ve tarihsel öç peşindesiniz. Anne düşes Dangolem’in yardım isteğine her Türk gibi Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman da yanıt vermiş, sizi esir alan Alman’ların başı -imparator değil- Şarlken, korkudan elçilerini göndermişti ve yıllık ‘30 bin Duka’ vergi vermeyi kabul etmişti. Daha geçen yıl Avusturya, tarihte Türkleri gözlemek üzere kurulan kulelerin gözcü görevlilerinin kadrolarını kaldırdı, biliyoruz bizden bu kadar korkuyorsunuz, haklısınız. Anımsarsanız Baş Öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü kızdırdığınızda az kalsın çizmeyi giyecekti, hem de Türkiye Cumhuriyeti 15 milyonken, ağır bir savaştan çıkmışken, yorgunken, korkmakta haklısınız, biliyorsunuz, Orta Asya Kartallarının bir tek yaralısı bile, sizin bir çok taburunuza pençesini geçirir hatta çocukları bile. Bölündüğümüzü sanmayın! Ulusal sorunlar söz konusu olunca, satılık ve hainlerin dışında ki her Türk’ün düşünce ayrımları biter ve birlik içinde ayağa kalkmayı bilir. Sevinmeyin! Türkiye Cumhuriyeti’ndeki sivil toplum örgütlerinin tümü sizden değil, uşaklığa karşı olanlar size de yeter, 7 Acuna da. Türk milletine, Türk milletinin sivil toplumlarına, Avrupa’da ki Türk milletinin çocuklarına hatta tüm Acunda ki Türklere, kendini Türk kabul edenlere sesleniyoruz! Mezarda ki şehit dedelerimizin torunları olarak, şanlı tarihimize gölge düşürmemek için, Anadolu’nun topraklarını ağlatmamak için, başlangıç olarak, Fransa ile her hangi biçimde ilişkisi olan her malı boykot edelim. Sevr’i uygulamak isteyen karanlık güçlere karşı ilk adım olarak “Milli Savunma Bakanlığı”mızın adını “Ulusal Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmeyi teklif ediyoruz. “Ulusal Savaş Bakanlığı”nın yalnızca ordulardan değil, kültür, ekonomi ve Askeriyeyi kapsamak üzere savaşın her türünden sorumlu olması, yeni stratejiler üretmesi gerekmektedir, Ergenekon’dan çıkıp, Avrupa’da, Amerika’da at koşturan, bu kıtaların göklerinde süzülen atalarımızın torunlarına yakışan budur. Küçücük Anadolu toprağına bizi barındırdığı için minnetlerimizi sunuyoruz ama karındaşlarımız esaret altındayken gevşeklik bize yakışmamaktadır, biz kabuğumuza çekildikçe, son Türk yaşadıkça diğer ulusların rahat durmayacakları, yaramazlık peşinde koşacakları açıktır, öz topraklarımıza –ki Kamçatka’dan Macaristana- sahip olmanın, buna göre Türkiye Cumhuriyetimizi yapılandırmamızın zamanıdır. Oyak, adı Renault olan konserve kutuları ile olan işbirliğini en kısa zamanda bitirip, Renault yerine kendi özgün arabalarını üretmelidir. Yalnızca ulaşım değil, her alanda Yurdun üretimin iyiye götürmek için, Türkiye’yi – ki sınırları Kamçatka’dan Macaristana kadardır- doruklara taşımak için üreten ve tüketen ele ele vermelidir. Dilde arınma hızlandırmalı, Arapça ve Farsça da içinde olmak üzere tüm karışımlardan kurtulunmalıdır. Türkologların araştırmalarına kaynak ayrılmalı, tarihimizi tüm Acunun Türklerine ulaştırmalıyız. Türkiye Cumhuriyetinin Üniversitelerinde, Kurum ve Kuruluşlarında Yabancı dil ayrıcalığına ivedilikle son verilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığının ödeneği artırılmalı, gerçek tarih ve Eğitim verilmelidir. Sağlık Bakanlığının ödeneği artırılmalıdır, verdiği hizmet insanlığa örnek olmalıdır. Araştırma ve Geliştirme etkinliklerine ayrılan ödenekler artırılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Ulusal politikasını sürdürecek görünürde bağımsız çalışan, güçlü sivil toplum örgütü kurmalı ve Acunun en kritik/stratejik coğrafyalarında bu örgütün şubelerini açmalıdır. . . . . Türk Ulusu her şeyin en iyisini EN AZ diğer Uluslar kadar hak etmektedir, bu hakkı tarihinden, şehitlerinden, genlerinden almaktadır. Kısaca her Türk kendi alanında, Yurdumuz için “ daha ne üretmeliyiz”i yaşamalıdır. Atalarımız kendileri için değil bizler için yaşadı, düşünce üretti, bilimi-tekniği geliştirdi, barbar yeryüzüne –sahte tarihte anlatılanın aksine- uygarlık yaydı, şehit oldu, bu durumda bize düşen de Atalarımızın bize bıraktıkları kalıtın (mirasın) benzerini hatta daha da iyisini yapmaktır. Mantık kullanarak mucizeler başarılamaz, Mustafa Kemal Atatürk mantık kullansaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti mucizesini yaşayamazdık. Türkler mucizelere alışıktır. Bize yakışan da budur. Ve tarihte ve bu gün, her ülke, her ulus, her birey kendine yakışanı yapıyordu, yapmaktadır, yapacaktır. Yol Gösterici Ulu Türk Mustafa Kemal ATATÜRK’ün; TARİHİ ÖVÜNÇ DOLU, TERTEMİZ, ŞANLI TÜRK ULUSUNA açtığı / gösterdiği YOLUMUZ AÇIK OLSUN. Mehmet Refik YÜCEL SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
  11. UYANIŞ 4 “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, ayrılamaz, manda ve himaye kabul olunamaz”’ı haykıran, kukla İstanbul hükümetinin terk ettiği her toprak parçasını kurtarmaya kararlı, vatanının bağımsızlığını ve bütünlüğünü sağlayacak her türlü önlemleri, kararları alan, tüm kıygın (mağdur) halkların ve Türk’lerin Yol Göstericisi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün başkanlığındaki Sivas Kongresi; emperyalist, soykırımcı, soysuz ülkelerin bir araya gelmiş işgalci gücüne indirilen Türk yumruğuydu, Ergenekon Kartalı’nın pençeleriydi. 1921 yılında, Milli Kurtuluş Savaşı’mıza yardım amacıyla 59 Milyon Osmanlı Lirası toplayıp, 48 Milyon Osmanlı Lirasını, birlik devleti geçinen Rus’lara kaptıran Buhara Halk Cumhuriyeti gibi karındaşlarımızın yanı sıra, din, dil, ırk ayrımı olmaksızın özgürlüğe susamış tüm halkların gözü, Yol Başı Mustafa Kemal ATATÜRK’teydi, Anadolu’daydı ve Sivas Kongresi tüm sömürülenlere umut verdi, güç verdi, cesaret verdi, esareti reddi öğretti, artık dönemin “esaret değil, cesaret dönemi” olduğunu gösterdi. Sivas Kongresi ile siyasi iradeyi sağlayan, Yol Başımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önünde engel yoktu, sözde askeri güç olarak önünde engel görülen vahşi ve barbar devletler, üfleyince toz gibi dağılacak olan kum taneleriydi, nitekim üç yıl içinde de askeri güç anlamında dağıldılar. Siyasi olarak da, Sivas’ta başlayan süreci Lozan’da noktalayan Büyük Deha Mustafa Kemal ATATÜRK; yeryüzündeki her pisliğin altından çıkan, yeryüzündeki hiçbir devletin bayrağındaki ay yıldıza dayanamayan İngiltere’ye ve kendi tarihinde -ilk ve son kez, yabancı dilde, 05.EYLÜL.1795’te-, Osmanlı İmparatorluğu ile Osmanlı’nın dili kullanılarak antlaşma yapılıp, vergiye bağlanan, hem de antlaşma imzalanırken başkanının Osmanlı padişahınca muhatap alınmamasını bir türlü içine sindiremeyen, soykırımcı ABD’ye müthiş bir bozgun yaşattı. Diğer yandan kıygın halkların dikkatle izlediği, hatta “Mustafa Kemal gibi düşünmek”, “Türk gibi kuvvetli” atasözünü kullanan, komplekssiz Avrupa ülkelerinin hayranlıkla izlediği, Baş Öğretmen’inin yolundaki Anadolu Türk’leri, sözde büyük, aslında alçak karaktere sahip işgalci, barbar ülkelere, yüksek karakter dersi veriyordu, ama ders almak bir yana, Türk’ün önünde yenilgilere alışık olan bu ülkeler iyice alçak karakterlerini göstermekteydiler, gazetelerinde Türkiye’nin adını Turkey (hindi) yazdıran İngiltere, kendine yakışanı yapıyordu, ülkelerinin adının önüne korkak ve kalleş kelimesi çok yakışan bu ülkelerin tümü, soysuz bir gazetecinin taktığı lakabı ülkemizin adı olarak hızla benimsiyordu. Türk Milleti sivil halkına katliam yapmış düşmanının bayrağını, saygıdan ötürü yerden kaldırırken, barbar ve soykırımcı ülkeler bunu yapıyordu, yapacaklardı, ama bu gücü yine bizden alıyorlardı, bu gün de yaşandığı gibi, devlet şerefi taşımaya layık olmayan develetler yağdanlık olmuş, etraflarına içimizde yaşayan yağcıları almışlardı, taşeron kullanmaya alışıklardı, develet olmaları bundandı, yaşamlarını, yurduna ihanet edenlere borçluydular, onlar bizim lütuflarımızla büyüdüler, biz ise onların lütuflarına hiç teslim olmadık, biz yeryüzünde yedi bin yıldır medeniyet yaratanların torunlarıyız, Acun’a devlet olmayı gösterenleriz. Tüm Türk’ler birleşip, ulus devlet olduklarında, Kamçatka’dan Avrupa’nın ucuna dek, Bask’lara, İtalyan’lara dek uzanacağını, yaptıkları soykırımların hesabını vereceklerini, tüm kıygın toplumların adalet için bu günü beklediklerini, bütün barbar ve soykırımcı ve sömürgeci güçler çok iyi biliyorlar. Avrupa Uydurma Birliği’nin, Amerika Dağılacaklar Birliği’nin bütün bu hazırlıkları, Sevr’i uygulama çabaları, uydurma soykırım savları, K O R K U D A N, Birleşik Türk Cumhuriyetleri’nden, hatta tek başına ayağa kalkacak bir Türkiye Cumhuriyeti’nden. Koca bir coğrafyada yerleşik olacak, ulus devlet niteliğini taşıyacak bir birliği kurmak, konumları, yürekleri, adaletleri nedeniyle ancak Türk’lerin başaracağı bir oluşumdur, düşman devletlerin telaşı bundandır, bize bunu Yol Göstericimiz, Yol Başımız Mustafa Kemal ATATÜRK belletti, o kadarla da yetinmedi, uygar görünüşe bürünen ilkellerin, işgalci barbarların ne mal olduğunu da gösterdi. Sizler stratejik ortak değilsiniz, sinsi, ***** düşmanlarsınız, çünkü kendi yıktığınız kuleler için kıygın halklara/suçsuz çocuklara kıyanlarsınız, okullarınızda Müslüman=katil diye öğretenlersiniz, ulusal coğrafya dergilerinize bile Ermeni soykırım masalı sokanlarsınız, başkanınızın açıkladığı gibi orta çağ haçlı seferini başlatanlarsınız, iktidarı Müslüman görünen ülkeleri bile haçlı seferine ortak edenlersiniz, tecavüzcü ordunuzun albaylarının eliyle Sevr haritaları yayınlayanlarsınız, Milli Kurtuluş Savaşı’mızda sözde misyonerlerinizle Ermenileri kışkırttığınız gibi şimdi de kanlı terör örgütlerini kapınızda çakal yapanlarsınız, dolayısıyla Türk Milleti’nin, Stratejik Ortak yalanlarınıza inanmasını sağlayamayanlardan olacaksınız, ne satın aldığınız medyacıklar, ne iktidarlar, ne de muhalefetler bunu sağlayabilecektir. Yol Başımızın, dağılacağını önceden söylediği gibi Rusya İmparatorluğu dağılınca medeniyet yoksunu işgalcileri bir panik aldı, art arda ve her konuda saldırılarını birleşerek yapıyorlar, bununla da yetinmeyerek tarihi kasıtlı olarak değiştiriyorlar, sözüm ona Türk geçinen sözde aydınları satın alarak içimizde çalışıyorlar, Türk Milleti’nin kendine güvenini yıkmaya çalışıyorlar, Osmanlı’nın satılmış paşalarının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki isyancıların torunları şimdi karşımızda, maskelenmiş vatan haini olarak, tarihin öcünü alma peşindeler, insanlığı onurlandıran Bağımsızlık Savaşı’mızı işgal gibi göstermeye çalışıyorlar, ama bu şer cephesi ya düşman illerine kaçacaklardır, ya da İstiklal Mahkeme’lerinde bu Vatan’ın has çocuklarına hesap vereceklerdir, bu tarih bir kez daha böyle yazılacaktır. Savaş yorgunu, okuyamayan, yazamayan 12 milyonluk Türk Milleti; Bakanı bile eczaneden borçla ilaç alır durumdayken, 15 yılda bir dev yarattı, O dev, içinde yaşattığı ve stratejik düşmanlarının beslediği vebalı fareler tarafından kemirilse de ilelebet yaşayacaktır, Türk Gücü eşsizdir, Türk için mucizeler sıradandır, Türk kağnıları düşman kamyonlarını yerle bir edecektir, bu böyle bilinmelidir. ''İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben et ve kemik, geçici Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem; o ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni bir fikir, yeni bir hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve mücadeleci bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O'dur.'' diyen Yol Göstericimizin, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci izleyicileriyiz, yalnızca biz değil; 1933 yılında, "Sizlere şunu söyleyeyim ki, ben Atatürk'e sekreter olmak isterdim. Sebebi de, O’nun her akşam sofrasında bulunup yüksek fikirleriyle beslenmek dileğinde oluşumdur." diyen düşman Fransız Başbakanı Edward Herriot da, diğer düşmanlar da, kıygın Milletler de izleyicisidirler. Yol Başımız Mustafa Kemal ATATÜRK’ten, geride bıraktıklarından ödünüz patlasa da, satın aldığınız hainlerle, iktidarlarla, muhalefetlerle, Avrupa Uydurma Birliğine “Mustafa Kemal ile giremezsiniz”, “Ay-Yıldız Bayrak’la giremezsiniz” diyecek kadar densiz konuşabilirsiniz, ama iç hainler size iletmemiştir, bilesiniz ki, bizde, başbakanlarınızın bile sekreteri olmak isteyip de olamadığı Mustafa Kemal bir kişi değildir, her gerçek Türk, birer Mustafa Kemal’dir ve YAKIN TARİHTE DAĞILACAK OLAN KAHROLASI UYDURMA BİRLİĞİNİZE, TÜRK KANI TAŞIYAN HİÇ KİMSE, ATA’SINI BİLEN HİÇ KİMSE GİRMEYE NİYETLİ DEĞİLDİR, Yol Başımızı dinliyoruz/dinleyeceğiz; “Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi İstiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?.. Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!…”. Mehmet Refik YÜCEL SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
  12. 30 Ağustos 2006 Türkiye Cumhuriyetinin Doruklarında… Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci Türk Silahlı Kuvvetleri kendine bu şanlı tarihi armağan edeni, tarihte eşi bulunmaz komutanı Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, ait olduğu milleti, parçası olduğu tarihi, gün gün, saat saat anımsamaktadır, asla unutmaz, çünkü O Türk Millet’inin kurduğu Türkiye Cumhuriyet’inin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, yoğunlaşan dezenformasyonlu küçültme çalışmalarına karşın daha da büyüyecektir, yeryüzündeki tüm Türk’lerin gözbebeği, umudu olan bir ordudur. Zaferler Türk Millet’inin, Türk Ordu’sunun yazgısıdır, geninde vardır, 30 AĞUSTOS Zafer Bayram’ımız; her kıtada ulusal uyanışın önderliğini yapmış gerçek bir zaferi, Fedayı, Şehitliği, Yurtseverliği, Yiğitliği, Özgürlüğü, Egemenliği ve iyiden yana her şeyi anlatan, gizli ya da açık işgal altındaki tüm ülkelerin yol göstericisidir. Mehmet Refik YÜCEL DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı SIRYAD Fahri Başkanı [email protected] www.dogainsanisbirligidernegi.org.tr www.dddsk.org.tr www.siryad.org.tr TÜRKİYE’NİN ve BAŞKENT’İN doruklarında … AĞRI dağında ve IŞIK dağında ... …TÜRK MİLLET’İNİN ZAFER BAYRAMINI KUTLUYORUZ…
  13. KURTULUŞ Askeri harekat ve uzantıları olan anlaşmalar bittiğinde, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın bittiğini sanmak, Ata’mızın, ardından bize bıraktığı öğütleri doğru değerlendirememek olur. Yakın tarihimiz ihanetler, işbirlikçiler, sinsi sürüngenlerle doludur, tarihçi geçinen, güya gerçek belgeleri ortaya çıkaranlar, padişahın, Mustafa Kemal ATATÜRK’ü destekleyerek Anadolu’ya gönderdiğini kitaplarında anlatmaktadırlar, peki, bu sözde belgeleri yayınlarken, bu belgeleri, padişahın ileride kendini kurtarmak için düzmece düzenlediğini niye görmezden gelmektedirler. Padişahın İngiliz ajanlarla birlikte çıkarttırdığı 14 büyük isyan ile bu belgeler nasıl bir uyum içindedir, bu isyanların bedeli büyüktür, isyanlar yüzünden Batı Trakya, Musul, Kerkük düşmana kaptırılmıştır. Özellikle Türk tarih araştırmacılarının Türk Milleti’ne sorumlulukları vardır, belgenin doğruluğu kadar, düzenleniş amacı da önemlidir ve bu göz ardı edilmemelidir. Mustafa Kemal ATATÜRK gönlümüzde değil ama bedenen ölmüştür ve Avrupa uydurma birliğinin “Mustafa Kemal ATATÜRK ile Avrupa birliğine giremezsiniz” dediği bir dönemde, padişah babalarının, Latife’lerin , paşaların çarpıtılmış anılarından, Türk’lerin en büyük komutanı Mustafa Kemal ATATÜRK’e iftiralar yağmaktadır, çünkü artık o tarihi yaşayan, doğruları açıklayabilecek kimse kalmamıştır. Bu vatanın sorumluluk sahibi yazarları; her zaman laik ve üniter kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılacak hiç bir saldırıya alet olmamalıdır, tuzağı hissetmelidir, aksi takdirde İstanbul hükümetinin Ali Kemal’inden farkları kalmayacaktır. Bu vatan ucuz alınmadı, ucuz savunulmadı, bedeli yakın tarih itibariyle beş milyon candır, kolayca çürütülüp, çökertilebileceği umuluyorsa, yanılgıdır, böyle bir şey ilelebet olmayacak, Türkiye Cumhuriyeti ve onu ayakta tutan Mustafa Kemal Atatürk yolundaki Türk Silahlı Kuvvetleri, sonsuza dek yaşayacaktır. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda, Yunan’lıların sadece Aydın’da yaptığı katliamlara dayanamayıp, kaleme sarılan Yunan’lı yazar George Nakratzas’tan bile utanmayan kimi Türk yazarlar, kendi kafalarındaki tarihi yazmaktadırlar, yakın tarihteki Türk’lere uygulanan soykırımları neden araştırmadıkları/yazmadıkları yanıtsız kalmış bir sorudur. Balkan, akan Türk kanlarından kıpkırmızı olmuşken, Ermeni’ler, Yunan’lılar, İtalyan’lar, Fransız’lar, İngiliz’ler, Pontus’lu olduklarını söyleyen soykırımcılar sivil halkı katlederken, yerli işbirlikçiler ve padişah avaneleri de dahil olmak üzere, düşmanlara karşı Yüce Komutan Mustafa Kemal ATATÜRK ile bir avuç kahraman Türk’ün yazdığı kurtuluş destanını, hain tarihçiler, gizli gizli karalamaya çalışmaktadırlar. Gelibolu gibi şanlı tarihimizi oluşturan destanları kahpece karalamak, ancak içimizde yaşayan parazitlere, hainlere yakışır, hangi sinsi dış düşman bu kampanyayı tetiklemiştir, Cumhuriyeti’mizi yıkmaya yemin etmiş hangi işbirlikçiler desteklemiştir, bunlar ortaya çıkarılacaktır. Türk Milleti’ne sokulan hançerler, er geç sahiplerine kılıç olarak dönecektir. 24 Şubat 2007 tarihini, 19 Mayıs Pontus Rum soykırımı ilan eden faşist Selanik valisine söyleyecek söz yoktur; Yunan tarihçileri Türkiye’nin Bafra’sında yaptıkları katliamları yazarken, bizim içimizdeki Truva Atları, sinsice, alçakça yazdıkları tarihsel safsatalarını kabul etmemizi ummaktadırlar, her zaman uyanıklığımızı koruyamaya kararlıyız, antipropaganda asla başarılı olamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulus Devlet yapısından korkanların; geçmişte padişahın üye, şeyh Sait’in katılımcısı olduğu, İngiliz papazın yönetimindeki İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ni, Truva Atı gibi kullanmalarının bir benzerini şimdilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin sivil toplum örgütleri üzerinde denedikleri açıktır, elbette ki bunu engelleyecek ferasetli sivil toplum örgütleri de vardır ve sürekli tetikte olacaklardır. Türk Milleti, tarihinde, yaşadığı çağa göre en geri kalmış ve en yorgun orduya Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında sahipti ama bu ordu bile yeryüzü tarihinin akışını etkiledi, işgalci barbar ülkelerde iktidarları yıktı, iktidar kurdu. İç, dış demeden her türlü düşmanla başa çıktı, liseler boşaldı, köyler boşaldı, ocaklar boşaldı ama bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmayı başardı. 18 Eylül 1922 tarihinde, itilaf devletlerinin Ankara hükümetine, tarafsız bölgelere girilmemesi için verdiği notayı hiçe sayarak, 24 Eylül 1922’de Çanakkale’ye giren benzersiz komutan Mustafa Kemal ATATÜRK yönetimindeki Türk Ordu’su, savaş tarihinde, her zaman yaptığı gibi bir çağ açtı, itilafın korkaklar ordusu gelip notalarını sahiplenemediler bile. Bu tarih, çarpıtmalarınıza, unutturma çabalarınıza rağmen unutulur mu sanırsınız, bunları sürekli yinelemememiz düşmanlık tohumlarını beslememek içindir ama yaptıklarınızı biliyoruz, Türkiye’nin şimdiki stratejik ortaklarının, Milli Kurtuluş Savaşı’nda, misyonerleri aracılığıyla, sözde padişahçı, milliyetçi yerli ajanları kullanarak başlattıkları isyanın üzerinden daha yüzyıl geçmemiştir, kendi okullarında kullanılan sahte Türkiye haritalarının yeni olmadığını da biliyoruz. Biz onları biliyoruz da onların bilmedikleri var ; Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter, demokratik, laik yapısı içinde, yiğit komutan Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından temeli atılan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden yiyebilecekleri şamar, yokluk içindeki Türk Ordusu’ndan yedikleri şamarın kaç katı olacaktır? Türk Milli Kurtuluş Savaşı’na, bu savaşın mimarı Türk tarihinin en yüce komutanı Mustafa Kemal ATATÜRK’e uzanan elleri, dilleri unutmamız, görmezden gelmemiz olanaksızdır. Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik, Cumhuriyetçi, Devrimci Türk Silahlı Kuvvetleri kendine bu şanlı tarihi armağan edeni, ait olduğu milleti, parçası olduğu tarihi, gün gün, saat saat anımsamaktadır, asla unutmaz, çünkü O Türk Milleti’nin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, yoğunlaşan dezenformasyonlu küçültme çalışmalarına karşın daha da büyüyecektir, Türk Silahlı Kuvvetleri, Kamçatka’dan İspanya Bask’larına kadar Tüm Türk’lerin gözbebeği, umudu olan bir ordudur, korumakla sorumlu olduğu topraklar sadece Anadolu ve Trakya değildir. Türk Ulusu biliyor ki, ORDUSU; sürekli güçlenmekte, teknolojiyi izlemede, mevcudunu birkaç kat artırmakta, yeryüzündeki her Türk’ün yaşadığı toprağın koruyacağı alanın sınırları olmasında, KARARLIDIR. Zaferler, Türk Milleti’nin, Türk Ordu’sunun yazgısıdır, geninde vardır, 30 AĞUSTOS zafer bayramımız; her kıtada ulusal uyanışın önderliğini yapmış gerçek bir zaferi, Fedayı, Şehitliği, Yurtseverliği, Yiğitliği, Özgürlüğü, Egemenliği ve iyiden yana her şeyi anlatan, gizli ya da açık işgal altındaki tüm ülkelerin yol göstericisidir. “30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN; TÜM TÜRK CUMHURİYETLERİNE VE YERYÜZÜNDE ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI VERENLERE, VERECEK OLANLARA ARMAĞANI OLSUN ” Mehmet Refik YÜCEL SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
  14. UYANIŞ 3 Milli sınırların bir bütün olduğunu, her türlü yabancı işgal ve müdahalelerine karşı direnileceğini, manda ve himayenin kabul edilemeyeceğini, Erzurum’dan yeryüzüne haykıran Türk Ulus’unun seçkin yol göstericisi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Samsun’da yaktığı Ergenekon demirlerini eriten ateş; Anadolu’nun ortasından lav olmuş akıyordu. Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin yıllık bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgarlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı. O Çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları doğanın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün, O Doğa Çocuğu, doğanın kendisi oldu; Şimşek, Yıldırım, Güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırım’dır. Kasırga’dır, yeryüzünü aydınlatan Güneş’tir ve bir gün ressamlar Türk’ün simasını unuturlarsa yıldırımı alsınlar, yapsınlar. İçimizde Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bakış açısını bilmeyen ya da bilmezlikten gelenler olabilir, Türk Millet’inin yarattığı uygarlığı, yüceliğini, tertemiz tarihini görmezden de gelebilirler, tam tersini bu millete kabul ettirmeye/inandırmaya çalışabilirler, barbar olduğumuzu ve soykırım yaptığımızı savunabilirler ama bilmelidirler ki; bir gün tanyeri ağaracak, gece karanlığında sinsice çalışanlar hizalanacaklardır, İstiklal Mahkemeleri’nde hizalananlar gibi. Bu Şanlı Millet kindar değildir, sabırlıdır ama eninde sonunda işbirlikçileri bulup, ortaya çıkarmasını, gereğini yapmasını çok iyi bilir, tarihinde önden değil, hep arkadan hançerlendiklerini bilir. Erzurum’da, yaratılanların gözbebeği, Alpler Alp’i liderlerinin izinde şahlanan yiğit Türk Millet’inin çocukları coştukça coştu, yeryüzüne bu coğrafyadan yayılan buyruklar, kanla Anadolu toprağına yazıldı, her zaman böyle olacaktır, Anadolu’da emelleri olanlar bu kanı dökmelidir, on milyon can yitirmeyi göze almalıdır. Yeryüzünün dağları Türk Millet’inindir, Türk Millet’i dağda doğmuş, dağda büyümüş, dağda çoğalmış, dağlara uygarlık taşımış, dağlarda özgürlüğünü kazanmış bir millettir. Tarihimizde At üzerinde uyurduk, büyürdük, yaşardık, savaşırdık, bu göçerlik genetiğimizde hala vardır ve Türk Ordu’su da göçerdir, dağlar Türk Ordu’sunundur, Türk’ün olduğu her yere erinmeden göçer, düşmanın işini bitirir, biliriz ki; “DÜŞMANA MERHAMET VATANA İHANET”tir. Türk Ulus’unun düşmanları yiğit değildir, kahpedir, düzenbazdır ve Türk Millet’inin uyguladığı zor, tüm bu düşman oyunlarını kolayca bozar. Zor yaşamımızın parçasıdır, Türk deyince akla zorluklar, imkansızlıklar, yengiler, mucizeler gelmelidir, “Sevr’i kabul edin” diyen, kendi ülkeleri için bile başkalarının askerlerini lejyon adı altında kullanan, kendi tarihlerini bile yazmaktan aciz, analarını Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istemek için kullanan ülkelere öğüt olsun diye yazıyoruz. Yakın tarihimizde, taşeronlarınıza yaptırdığınız soykırımları unutmadık, biz gönlü bol bir milletiz, gelecek soyumuz kindar olmasın diye tarih kitaplarına soykırımlarınızı sergilememiş olabiliriz ama sanmayın ki unuttuk, hayır! bunlar Türk Millet’inin has çocukları tarafından, soydan soya, gerektikçe aktarılacaktır. Kötü Avrupa’nın ırz düşmanlarının, katillerinin, babası anası belirsiz insanlarının kurduğu bir devletin misyonerlerinin, Kurtuluş Savaş’ımız sırasında misyoner çalışmalarını, azınlıkları Türk’lerin Soyunu Kırdırmak için kışkırttıklarını bilmiyor muyuz sanırsınız, soyu belirsiz bu ülkenin, Türk oğlu Türk Kızılderili kardeşlerimize virüslü battaniyelerle, kahpeliklerle yaptığı soykırımları nereye not aldık sanıyorsunuz. Sizi bekliyoruz, hainlere rağmen, aymazlara rağmen, biliyoruz, Ata’mızdan biliyoruz, korkaksınız, gen haritamızı çıkarıyorsunuz, bizi kendiniz gibi soyu belirsizlerden yapmaya çalışıyorsunuz, ama benim Atam Türk, onun da Atası, onun Atası da, olmayacak işe kalkışmayın, sonra –bize yakışmadığı halde- sizi muhatap almaya kalkarız, kalkarız da ırz düşmanı ordunuz yerlerde sürünür. Biz Yüce Tengri’nin gözbebeği olan çocuklarıyız, Tengri’nin Hak Ordu’suyuz, Halk Ordu’suyuz. Hangi milletin yerde kanı/fedayı, gökte şehitliği gösteren, “AL” üzerine apak “YILDIZ”ı, doğruluk, dürüstlük, insanlık erdemlerini belirten “AY”ı var. Misyonerleriniz bu bayrağı çözmüş müydü, bir ucu Anadır Dağ’larından başlayan Tengri’nin kutsal çocukları Türk Millet’inin Erzurum’da “Bayrak Namusumuzdur” dediğinde işin sonunu bilmişler miydi? Biz biliyorduk ki; yeryüzünde bir tarih yazılması için yaratılan sürüngenleri, akıttığımız kan nehirleri boğacaktır, Tuna nehri bile akmam diyecektir, yeryüzünde neresi olursa olsun üzerinde Türk’ün yaşadığı her toprak için döktüğümüz kan bizi şehit yapacaktır, yıldızlara çıkaracaktır, erdemlerimiz ayda yankılanacaktır. Türk Millet’i yazmaya başlarsa kanla yazar, karalar dinler, nehirler kırmızı akar, denizler bile ürperir, bulutlar dağ suyu içmiş çocuklarımızı sarar, doruklar kartallarımızdan görünmez olur. Tüm bunların gerçekleşmesi için Türk Millet’inin 16 kolu değil, 1 kolu yürüsün yeter. Acun bilsin ki; Alp Yıldızı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “Türk’lerin yaşadıkları her yer Misak-ı Milli hudutları içindedir.” Bizim yaratılışımız hapishanelerin boşaltılması ile olmadı, yer yarıldı, gök kubbe çöktü, binlerce yıllık çınara yıldırımlar düştü, şimşekler çaktı, ağaç ikiye ayrıldı, içinden gökten gözünü, güneşten saçını alan Yavru çıktı, yeryüzü bu Yavru’yu kucakladı, adı; Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde, Türk Millet’inin kurduğu, ilelebet payidar kalacak olan “Türkiye Cumhuriyeti”oldu. Beşiğinin döşeği kefen bezi olan Türk Gençliği, Ata’nın kendine hitabesini damarlarında hissediyor, sizden korkmuyor, nasıl ki atların, sinekleri üzerinden uzaklaştırmak için kıpırdaması yeterli ise, sizin de uzaklaştırılmanız bizim için öylesine kolay. Bu ülke kağıt üzerinde cetvelle çizilen ülkelerden değil, canla, kanla, şanla kazanılmış, savunulmuş bir ülkedir, sakın ola ki Irak’la, Lübnan’la karıştırılmaya diye yazıyoruz, sizi düşünüyoruz, zamanında Anzak’ları düşündüğümüz gibi. Türkiye’nin sivil toplum örgütlerine bir kez daha seslenmek istiyoruz ki; Türk Ulus’unun bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne kastetmiş, bunu açıkça “Sevr’i kabul edin” diyerek dile getiren parlamenterlere sahip Avrupa Uydurma Birliği’nin amaçlarına, bilerek ya da bilmeyerek hizmet etmeyiniz. Yurdumuzu bölmek isteyen düşmanlarımızın iyi amaçları olamaz, ancak ve ancak gizlenmiş amaçları olabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin koruyucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ilke ve devrimlerine bağlılığınızı, hangi alanda çalışırsanız çalışınız, bağlısı olduğunuz sivil toplum örgütlerinizin ilk ilkesi olarak uygulayınız, hibeler için, krediler için Türk Millet’inin kalbine sokulan bir hançer olmayınız, nokta kadar çıkar için virgülleşmeyiniz! Samsun’da yaktığı Özgürlük Meşale’sinin alevini, Erzurum’da yangına çeviren Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, Kongre’yi sonlandırırken kullandığı son tümceler, tüm işgalcilerin, işbirlikçilerin, soykırımcıların kulaklarında çınlamalıdır, çınlıyor da; “SONSUZA DEK VAR OLACAK DEVLETİMİZE MUTLULUKLAR DİLERİM” Mehmet Refik “YÜCEL” SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
  15. UYANIŞ 2 Mustafa Kemal ATATÜRK’ün daha askeri öğrenciyken oluşturduğu düşünce tohumları, Kurmay yüzbaşı olarak atandığı görev yerinde boy atmış, Vatan ve Hürriyet için açıkça, toplumsal çalışmalara başlamıştır. Yeryüzünde var oldukları günden beri tertemiz bir tarih yazan Türkler, bağırlarında kendilerine yakışan bir Türk kartalının havalanmasını bekliyorlardı, çok beklemeyeceklerdi, tarih beklenen kartalı hazırlıyordu. Memleket manzaraları hazindi; Sömürgecilerin İşgali altındaki Osmanlı İmparatorluğu’nda, yıllardır Türk yönetiminde adaletle hatta Türklere göre imtiyazlara sahip yaşayan azınlıklar siyasal, sosyal, fiziksel terör estiriyorlardı. Her dönemde olduğu gibi, karanlık yayılmacı güçler Avrupalı maşaları kullanıyor, Osmanlı yönetimi ise kendi halkını kendine kırdırıyordu, hatta Osmanlı mahkemeleri Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey gibi has Vatan Evlatlarını Ermeni cellatların elleriyle asıyorlardı, Nemrutlaşmışlardı. İnsanlık düşmanları tarafından; tarihini, toprağını, milletini, devletini, halkını bilen her vatansever sokaklarda, dağlarda avlanıyordu, avcılar bir yana, daha da acısı, kılavuzları yerli işbirlikçilerdi, binlerce yıl Türk görünüp Türklerin ekmeğini yemiş hainlerdi. Yine ihanetin, hainliğin kanlı tarihi yazılıyordu, bu böyle gidemezdi; garbın afakını saran çelik zırhlı duvardı, ama Türkün de iman dolu göğsü vardı. 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan 19 Türk kartalı havalandı, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a kondu, Amasya’dan haykırdı; “Vatanın Bütünlüğü, Milletin İstiklali Tehlikededir, Milletin İstiklalini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır...”. Bu haykırış Türklüğünden mutlu olanları ayaklandırdı; tarihlerinde sömürgelerindeki soykırımların nakış olduğu kanlı işgalciler ve yerli işbirlikçilerinin ise kanını dondurdu, Türk kartallarının havalandığında tarla farelerini ve yılanları pençelerine taktığı çok iyi biliniyordu. Kanatlarının rüzgarını inancından, pençelerinin gücünü apak tarihinden alan Türk kartalları Amasya’dan dalga dalga yayılan çağrıyı duydu, keskin gözler çağrıyı yapan yiğitler yiğidi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü gördü. Ne mutlu Türküm diyenler için, duyup gitmemek, görüp dalışa geçmemek olmazdı, en şanlı, olağanüstülüklerin sıradan yaşandığı, Acun tarihinin bu bölümü; Alp Yıldızı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün eliyle yazılıyor, delinmez denen nice dağlar deliniyor, Ergenekon’dan çıkış başlıyor, nice geçilemez geçitler geçiliyordu. İşte Türk alpleri geliyordu, dağlardan çığlar düşüyor, altından Alp Yıldızı pırıl pırıl çıkıyordu. Ezilenlerin yanında, ezenlerin kabusu olan aç, çıplak, silahsız durumdaki Türk halkı Kutlu Komutanları Mustafa Kemal ATATÜRK komutanlığında kadını, erkeği, çocuğu Amasya Genelgesinin çektiği yaydan ok gibi fırlıyordu. Olacak olan bir kez daha oluyor, Türk halkı milyonlarca can veriyor, can alıyor ve yine yabancısı olmadığı zafere adım atıyordu ama bu kez her zamankinden ayrı olarak; sadece askeri değil, baş öğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yol göstericiliğinde, zaferini her alana yayıyor, Milletlere, Millet olabilmek için, Özgür olabilmek için, Devlet sahibi olabilmek için, bir tarihe sahip olabilmek için gidilmesi gereken yolu gösteriyordu. NE MUTLU MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün ALINLARI PAK, YOLLARI AÇIK YOLDAŞLARINA, NUR İÇİNDE YATAN ŞEHİTLERİMİZE, KAHRAMAN GAZİLERİMİZE, BİZE EŞSİZ BİR DESTAN YARATIP BIRAKANLARA... Mehmet Refik “YÜCEL” SIRYAD Fahri Başkanı DİİD Fahri Başkanı DDDSK Fahri Başkanı
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.