Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hayvan deneyleri


Misafir demirefe

Önerilen İletiler

Bilimde tartışılabilecek bir konunun canlılar üzerinde yapılan deneyler olduğunu evrimle ilgili başlıkta yazmıştım. Doğrusu bunu tartışmak isteyenlerin çıkmasını umardım.

 

Özelde hayvan deneyleri bilimde ciddi tartışma konusu oluyor. İnsanların hakları yasalarla korunuyor, bitkilerin acı çekmediklerini varsayıyoruz. Fakat hayvanlar üzerinde yapılan deneyler ciddi tepkilere neden olabiliyor.

 

Bu konuda bazı spekülatif anlatımlar da ortaya atılıyor. Bunlardan en rahatsız edici ve korkunç olanı bilimcilerin deneylerde kullandıkları hayvanların bağırmamaları için ses tellerini kestikleri. Bu iddia insanın tüylerini ürpertiyor ve böyle bir şey gerçekten varsa bunu yapanların bilim dünyasından dışlanmaları gerekir.

 

Fakat spekülatif olmayan bir şey varsa kozmetik deneyleri için hayvanların tüylerinin traş edilerek derilerine aşırı miktarda kozmetik sürülüp alerjik reaksiyonların incelendiği. Bunun içinde göz makyaj malzemelerinin hayvanların gözlerine aşırı miktarda sürülüp reaksiyonlarının incelenmesi de var. Bu hayvanların gözleri ve derileri kıpkırmızı olarak acı çekebiliyorlar. AB ülkelerinde bazı firmalar ürünlerinin üzerine hayvanlar üzerinde denenmediğini belirten ibare ve işaretler koyuyorlar. Fakat ürpertici olanı, bazı insanların önce hayvanlar üzerinde denenmiş ve alerjiye neden olmadığı gösterilmiş ürünleri daha güvenilir bulmaları ve bu işaretlerin ürünün satışını artırmaması. Halbuki bir maddenin hayvanlar üzerinde alerjik olmaması, insanlarda da olmayacağı anlamına gelmiyor. Bu hayvanlar boşu boşuna acı çekiyorlar. AB kozmetik ürünlerinde hayvan deneylerini yasaklamak için girişim başlattı. Fakat kokoreçe, sağlıksız hayvan kesimlerine karışan AB nin boğa güreşleri hakkında hiçbir girişimde bulunmamasını güven zedeleyici buluyorum. Yirmibirinci yüzyıla girdiğimiz bir çağda, insanların toplanıp bir hayvanın sırtına mızraklar saplanarak kanlar içinde koşturulmasını izlemeleri dehşet ve utanç verici. Bunu bırakın uygarlıkla, insanlıkla bağdaştırmak bile mümkün değil. Bu çifte standardı uygulayan AB yi şiddetle protesto ediyorum ve güvenmiyorum.

 

Hayvanlar üzerinde tabii ki ilaçlar da deneniyor. Artı, bu ilaçlar hayvanlar yapay olarak hastalandırıldıktan sonra denenebiliyor. Örneğin kanser ilaçları. Bunların denenmesi için hayvanlar önce kanserojen etkilerle kansere yakalatılıyor, sonra ilaçların iyileştirip iyileştirmedikleri deneniyor. Hayvanların omurilik ve beyinlerine hasar verilerek sonra tekrar iyileştirmeye çalışılıyor. Deneyden sonra ise sakatlanmış, tam veya hiç iyileşememiş hayvanları kaçınılmaz ölüm bekliyor. Hayvanların stres ve baskıya verdikleri tepkilerin ölçüldüğü psikolojik deneyleri saymıyorum bile.

 

Bunun yanı sıra deney yaptıkları hayvanlarla dostluk kuran ve acı çekmelerine izin vermeyen bilimcilerin güzel öyküleri de var. Bunun yanı sıra hayvanları sadece doğal ortamlarında gözleme dayalı çalışma yapan, onları laboratuara getirmeyen bilimciler de var. Bütün bunlar güzel şeyler fakat küçük bir çöp göze battığında çok rahatsız edici oluyor. Acımasız deneyler de böyle insanlık vicdanını kanatıyor.

 

Bir hayvanın ne düşündüğünü, ne hissettiğini bilmek için ömrümü verirdim. Ne yazık ki bunu başaramıyoruz. Onlar sadece bakışları ve çıkardıkları seslerle kendilerini ifade edebiliyorlar fakat bunları da anlamaktan uzağız…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne kadar vicdanlıca da davranılsa bu iş içinde zulüm taşımakta; bununla beraber ne kadar zulüm gibi gözükse de değerli olan insan hayatı için ve sistematik araştırmada ilerleyebilmek için önemli bir iş...

 

Çok karışık bir olay; bence yapılması gereken olabildiğince dengeli olmaktır...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı insanlar insan haklarının tam olarak sağlanamadığı bir dünyada hayvan haklarına mı sıra geldiğini savunabiliyorlar. Bu düşünce çok yanlış ve tehlikeli bir düşüncedir. Hayvana merhamet etmeyen insana hiç etmez. Doğa sevgisi olmayan bir insanın insanı sevmesine ihtimal yoktur.

 

"Varsın hayvanlara kötü davransın, ama insanlara ilişmesin" diye bir şey söylenebilir mi? Söylenirse bu çok fazla yersiz bir laf olur. Bugün gözünüzün önünde suçu hayvan olmaktan başka hiç bir şey olan zavallı ineği tekmeleyerek, sopalayarak, hatta yaralayarak yatırıp kesmeye çalışan adam, yarın aynı acımasızlığı, hatta çok daha korkunç ve ürpertici olanını bir insana yapacaktır.

 

Göç yolları zorluklarla dolu hale gelmiş olan ve ciddi biçimde nesil tükenmesi tehdidi ile karşı karşıya olan zavallı göçmen kuşları onca zorluğun üstüne bir de ellerinde tüfeklerle su başlarında bekleyen insanları ben insanlıktan çıkmış olarak görüyorum. Zaten çevreyi tahrip ederek dünyayı dar ettiğimiz bu canlıları üstüne üstlük bir de yarım kilo eti için kurşunlayarak öldürmek vicdansızlığın son kertesi olsa gerek.

 

Unutmayalım, en yırtıcı korkunç bir hayvan bile nefret etmez. Onlar nefreti bilmiyorlar. Nefreti ve acımasızlığı bilen ve yaşatan sadece biziz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet sayın demirefe

 

Unutmayalım, en yırtıcı korkunç bir hayvan bile nefret etmez. Onlar nefreti bilmiyorlar. Nefreti ve acımasızlığı bilen ve yaşatan sadece biziz.

 

Karnı tok aslanların nasıl kendisi için "yem sürüsü" olan hayvan sürülerinin yanında sakince uyuduğunu belgesellerde görünce bu cümle daha da haklı oluyor; aynı güçte ve konumda insan olsa gereksizce öldürüp hem kendi geleceğini hem de o türün geleceğini tehlikeye atmaz mıydı???

 

Ve atmadı mı???

 

Keşke tek sorun bilimsel deneylerde hayvanın konumu olsa, olay o kadar geniş çaplı ki doğal dengenin çivisi çıkıyor desek tabir tam uyar herhalde...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğal çevremiz çok fazla hızla tahrip oluyor. Bu tahribi kaldırması mümkün değil. Nesli tükenmesi aşamasına gelmiş öyle çok tür var ki, hepsi alarm zillerini çoktan çalıyorlar fakat duymuyoruz.

 

Telli turnalara yakılan türküleri bir hatırlayın. Telli turnanın neye benzediğini bilen var mı aramızda? Toy kuşu nasıl bir kuştur, hiç bilen var mı? Çocuk büyüklüğünde büyük orman baykuşunun yakın zamana kadar ormanlarımızda yaşadığını bilen kim kaldı? Bunları bırakın, ateşböceği gören hiç bir çocuk var mı? On onbeş yıl önceye kadar etekleri ormanlarla kaplı ve kenarında flamingoların konakladığı bir göl olan Erciyes dağının bugün sadece sarp bir yamacında tutunmaya çalışan bir orman parçası kaldığının ve flamingo gölünün yerinde kırmızı bir çöl bitkisinden başka otun bitmediği tuzlu bir çöl kaldığını bilen ve bilse de umursayan kaç kişi var? Erciyes dağının yöreye özgü bir çok kuş ve bitki türüne evsahipliği yaptığı, bunların bir kısmının daha keşfedilmeden ormanla birlikte yok olduğunu biliyor muyuz? Gün geçmesin ki bir türün neslinin tükendiği haberi verilmesin. En son Çin'de yaşayan nehir yunusunun artan nehir trafiği ve kirliliğe dayanamayarak yok olduğu resmen ilan edildi. İç anadoluda hiç bir sulak alan neredeyse kalmadı. Şimdi göller bölgesindeki büyük göller bile tehdit altında. Koskoca Akşehir gölü kurumuş, yakın zamanda bir deniz gibi karşı kıyısı görülemeyen ve suyu içilebilen Beyşehir gölü bugün bir bataklığı andırıyor.

 

Biz ne yapıyoruz böyle? Ay'a ilk ulaşıldığında oradan çekilen simsiyah sonsuz boşlukta mavi bir inci gibi parıldayan dünyamızın fotoğrafı geldiğinde insanlar bir tür şok yaşamışlardı. Sonsuz bir boşlukta bir bilyeye sığınmıştık, yanımızda yöremizde gidebileceğimiz hiç bir yaşama dost yer yoktu! Birden çevre hareketleri başgösterdi. Sonsuz karanlıkta tek sığınağımız olan mavi dünyamızı karartamazdık! Fakat o günden bu güne pek bir şey yapılamadı.

 

Gerçekten "akıllı" bir tür müyüz acaba?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haklısınız, birçok yanlış iş ve birçok doğru iş yaptığımızı söyleyebiliriz. Doğal olan da bu zaten. Bütün bu doğru ve yanlışların total bileşkesinin bizi nereye getireceğini kestirmemiz ise güç. Ayıklama süreci aktif elbette. Hep yanlışlarımızın eleneceği diye bir kayıt yok tabii ama aklımızın doğru olanı bulma konusunda bir yeteneği olduğuna inansak iyi olur diye düşünüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özellikle biyoloji ve tıp alanındaki gelişmelerin hayvan deneylerine bağlı olduğunu göz önüne aldığımızda önümüze üç seçenek çıkıyor :

 

1- Bu deneylerde hayvanları kullanacağız

2- Bu deneylerde insanları kullanacağız

3- Bu deneyleri yapmayacağız

 

Bu deneyleri yapmamak demek, münferit olayları bir kenara bırakırsak, salgın hastalıklar karşısında korumasız kalmamız, dolayısıyla türümüzün tehlikeye düşmesi demek. Bu göze alınabilecek bir risk değil; özellikle de insan soyunun devamı için farklı gezegenlere göç hesapları yapılırken.

 

Geriye iki seçenek kalıyor; bu deneyleri ya hayvanlar üzerinde yapacağız, ya da insanlar üzerinde. Olaya bir de bu açıdan bakarsak daha sağlıklı yorumlar yapabiliriz. Ancak bilim adamlarından hayvan deneyleri konusunda etik kurallar koymalarını ve olabildiğince bu kurallara uymalarını bekleyebiliriz.

 

Bir de şunu ifade etmeliyim ki, hayvanların şu anda deneyler dışında çok daha önemli sorunları vardır. Bu sorunlar arasında kürkü için acımasızca katledilmek, insan kaynaklı orman yangınları nedeniyle telef olmak ya da doğal yaşam ortamını kaybetmek, kontrolsüz avcılık, insan kaynaklı ekolojik sorunları sayabiliriz. Bence öncelikle bunları halletmek gerekiyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayvan deneylerini yapmama veya insanlar üzerinde yapma seçenekleri olmayacağından tabii ki hayvan deneyleri yapılacak ve zaten de yapılmaya devam ediliyor.

 

Gündemde olan yalnızca kozmetik deneylerinin yasaklanması. Kanser ve omurilik - beyin hasarı deneylerinin yasaklanması söz konusu olamaz.

 

Herhalde bilimciler bu konuda hayvanlara en az acı çektirmek için gerekli özeni gösteriyor ve bu özeni göstermeyenleri dışlıyorlardır. Bu sorun, görevini kötüye kullanan herhangi bir görevlinin o görevden dışlanması gerekliliği sorunundan farklı değil.

 

Fakat ben insanlara güvenilemeyeceğini vurgulamaya çalıştım. AB nin bir yandan kozmetik deneylerini yasaklama girişiminde bulunurken bir yandan boğa güreşlerini görmezden gelmesini kınadım.

 

Bir şey daha eklemek isterim: Kimi avcı dernekleri ve grupları, avcılığın doğa dostu bir eylem olduğu konusunda ısrar edebiliyorlar. Bin bir zorlukla binlerce kilometrelik tehlikelerle dolu zorlu bir yolu geçen göçmen kuşları dinlenip beslenecekleri yegane ve az kalmış yerler olan su başlarında bekleyip kurşunlamanın neresi insani ve doğa dostu bir davranış?

 

Çevre sorunlarını zaten konuya ekledik ve elbette haklısınız. Kobayların nesli tehdit altında değil. İnsan türünün faydalanmak için ürettiği bütün diğer türler gibi.

 

İnsanlık bazen kendini evrenin merkezi ve en üstün canlı görme sendromuna kaptırır. Bu sendrom zaman zaman nükseder, zaman zaman kırılır. Fakat çoğunlukla her şeyin bize hizmet etmek zorunda olduğunu ve her şeyden sınırsızca, sorumsuzca faydalanmaya yetkili olduğumuzu vehmederiz.

 

Böyle bir şey yok. Her şey, kendini ortaya çıkarmış koşulların bir bileşimi olarak o an var olmak üzere ortaya çıkmıştır ve koşullar devam ettiği sürece var olacaktır. Koşullardan biri veya bir kaçı ortadan kalktığında o şey sonsuza kadar bir daha var olmayacaktır. Dolayısıyla neslini tükettiğimiz her canlı türünü sonsuza kadar yokluğa mahkum etmiş olacağız. Hiç bir süreci tekrarlamak mümkün değildir.

 

Teknolojimiz insanları terminatörlere de dönüştürse, başka gezegenlere de taşısa, hayvanların masum bakışlarını kaybetmişsek insanlığımızdan da çok şey kaybetmiş olacağız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konuda söylenecek bir şey daha var ki: Bilimimiz (ve onun ürünü teknolojimiz) dünyamızı değiştirdi ama onu değiştirirken meydana gelen olumsuzlukları önlemede henüz fazla başarılı olamadı.

 

Önümüzdeki yıllarda daha başarılı olmasını elbette umut edebiliriz, ama zaman daralıyor. 2050 yılında öyle çok türün nesli tükenmiş olabilecek ki, dünya asla bir daha önceki dünya olamayacak.

 

Dünya belki çelikten ve betondan bir bilyeye dönüşecek, ama bu dünyada bile yitirmememiz gereken parklar, bahçeler ve hayvanlar, bitkiler mutlaka ve mutlaka olmalı.

 

Bizler yarı biyonik, yarı mekanik terminatörlere dönüşebiliriz, ama gözlerine baktığımızda bize kökenimizi, doğayı anımsatacak hayvanların hepsi, hepsi yaşamalı, hiç birinin soyu tükenmemeli. Onların hepsi ayrı bir kavramı temsil ve resmediyor. Bir yılanın ürkütücülüğü, bir kuzunun masumluğu, bir tavşanın ürkekliği, bir ceylanın doyumsuz zerafeti, bir kartalın mağrurluğu ve bir kaplanın bakışlarıdaki hiddet , hatta bir hamamböceğinin *********liği hep birer kavramın temsilcisi.

 

Onları kaybetmemiz, köklerimizi, benliğimizi kaybetmemiz demek...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

dünyadaki canlıları sıraladıgımızda insan hep en başta oluyor ve ardından diger hayvanlar ve bitkiler geliyor. peki bu zincirin bi baklasını cıkardıgımızda en başta duran insan ırkının da olamayacagını hesaba katarsak, bence insan o sıralamada en altta olmalı diye düşünüyorum.

 

birde acımasızca hayvanları katledenlere gelince; ben daha bir hafta önce şahit oldum. bir ay önce yanan ormana bakmaya giden üç kişi orada dişi bir tilki ve iki yavruyu bulup mahalleye getiriyorlar. tabi bunlar orada dolaşırken birazda alkol alıyorlar. getirdikleri hayvanları orda herkesin yapmayın diye bagırmalarına aldırmadan acımasızca kesiyorlar ve derilerini yüzüyorlar satacagız diye. tabi hepside alkollü olunca deriyi yüzerken delindi bunlar para etmez diye hepsini çöpe atıyorlar.

 

şimdi bu yazdıklarımı bir daha okuyup bu dünyada kimin türü yok olsa acaba dünyayı bu çölleşme ve buna benzer küresel felaketlerden kurtarabileceginin cevabını düşünelim. bence bu gezegende en kötü hastalık insan...

 

 

paylaşım için teşekkürler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Matrix filmini izlediyseniz orada makinelerin sözcüsü ajan Smith insanların liderine şöyle diyordu: "Durmadan virüs gibi yayılıp dünyayı istila ettiniz ve kanser gibi onu sarıp hastalandırdınız. Biz dünyayı sizden tedavi ettik!"

 

Ajan Smith pek haksız gibi görünmüyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.