Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2007 18 yıl GECELERİ GELİP GEÇEN SESSİZ GEMİLER GİBİ Birbirini ıskalayan çiftlere acıyor Meksikalı yazar Carlos Fuantes ve "Geceleri gelip geçen sessiz gemiler gibi gelip geçiyoruz birbirimizin yanından" diye sızlanıyor, Diana adını verdiği kitabının bir yerinde. İnanılmaz güzellikleri yaşayabilecekken, birbirimizi hiç tanımadan çekip gidiyoruz yeryüzünden. Yitiriyoruz cesaretimizi bazen, korkuyoruz koca bir hayatın sıkıştırıldığı bir saniyelik bakışların ardından koşmaya. Tertemiz bir kalbin saklandığı o sesin ardındaki insanın düşemiyoruz peşine çoğu kez. Belki de çok yakınlarda bir yerlerde duruyordur hayatımızın aşkı ve biz selam vermekle yetiniyoruzdur ona karşılaştığımız yerlerde. İçimizdeki yangınları sözcüklerin sırtına yükleyip çıkamıyoruz meydanlara, korkularımıza kurban ediyoruz belki de bir daha asla bulamayacığımız aşkları. Nereden biliyorusunuz, akşamları takıldığınız barda içkinizi tazeleyen üniversiteli genç insanın hayatınızın aşkı olmadığını? Dost sohbetlerinde arkadaşlarınızın tanıştırdığı sessiz insanın, aradığınız aşkın ta kendisi olmadığını nereden biliyorsunuz? Ya iş görüşmesine gittiğiniz yerde, görüşmenin ardından kapıda karşılaştığınız o esrarengiz kadın? Aradığınız o olabilir mi, ne dersiniz? Bir yürüyüşte yanınızda saf tutan genç adam, bir kokteylde bakışlarınızın takıldığı bir başkası, bir mağazada sıranızı verdiğiniz için teşekkür ederken gülümseyen o genç kız... Hepsi yıldızlar kadar uzak görünüyor size değil mi? Ama ya tek sözcük kadar yakınsalar? Banka şubelerini hiç sevmeseniz de, işinizi hallederken, size yönelen esrarengiz bakışlar olmadı mı hiç? Gidin bakın bakalım, o genç kadın, o pırıl pırıl bakışları olan genç hala orada mı çalışıyor? Bir gün sabahın erken saatlerinde vapurda karşılaşıp beğendiğiniz o güzel kadını merak edersiniz değil mi? Peki, ertesi gün yatağınızdan fırladığınız gibi koştunuz mu o sabah vapuruna? Hayır, hayır, büyük bir olasılıkla yapmamışsınızdır bunu. Siz de geceleri sessizce gelip geçen gemiler gibi geçip gitmişsinizdir...
Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2007 17 yıl Islak bir hecenin adimlarinda üsümüs Dudaklariniz, Aralik birakilmis sayfadaki giz Çerag alevi dilsiz, titrerken gümüs ten Bütünlesirken gölgeler ve raflarda gezinen Gökyakutlar kadar isiltili Gece mahmuru gözleriniz Bir kar masalindan çikip, ugramistim size Göz nuru patikalardan, bilmecemsi, kamasmis Aksamlardan sabahlara sivazlanan Ah! bitimsiz, mahrem gül Gizlendiginiz yaldizli perdede kayip, Kayip giden yildizlar var simdi renk renk Birakmayi diledigim avucumdan, egilip, Ardiniz sira akip giden suya…..
Gönderi tarihi: 17 Ağustos , 2007 17 yıl Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum. Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin. Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.