Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Eskiçağda bir çok Anadolu şehrinin kurucu (ktistes) tanrısı veya kahramanının olduğu bilinmektedir. Bu mitolojik kuruluş Amasya için de geçerlidir.

 

Roma İmparatoru Septimius Severus (M.S. 193-211) dönemine ait bir Amasya sikkesi üzerinde yer alan ERMHC KTICAC THN POLIN yazıtından hareketle Hermes’in Amasya kentinin kurucu tanrısı olduğu kabul edilmektedir.

 

Bu kısa açıklamadan sonra Amasya adının tarihçesine gelecek olursak;

 

Hitit belgelerine göre Amasya’nın bilinen ilk adının Hakmiş [Khakm(p)is] olduğu sanılmaktadır. Bu isimin Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam ettiği değerlendirilmektedir.

 

Amasya’nın Mitridates Krallığı Dönemi'ndeki adı “Amasseia” dır. Özellikle M. Ö. II. yüzyıldan itibaren darp edilen Amasya şehir sikkelerinde AMASSEİA ibaresi açıkça görülmektedir. Zaten coğrafyacı Strabon’da Amasya için Amaseia sözcüğünü kullanmaktadır.

 

Amaseia sözcüğü, “Ana” anlamına gelen ve özellikle “Ana Tanrıça” yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılıdır. Bundan hareketle denilebilir ki Amaseia “Ana Tanrıça Mâ’nın şehri” anlamına gelmektedir.

 

Ana Tanrıça Mâ, Perslerin Anadolu’yu fethinden sonra tapımı yaygınlaşan doğu kökenli bir tanrıçadır. Aynı zamanda bu tanrıça Mitridates ve Kapadokya’nın yerel tanrıçasıdır. Amaseia sözcüğü de Persler zamanındaki asıl söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimidir.

 

Roma döneminde Amaseia adı fazla bir değişikliğe uğramadan AMACIAC (Amasia) olarak kullanılmıştır. Örneğin, İmparator Septımıus Severus, Caracalla ve Severus Alexander döneminde darp edilmiş Amasya şehir sikkelerinde AMACIAC adını görmekteyiz.

 

Bizans Devri'nde de Amasia adının değişmeden devam ettiği bilinmektedir.

 

Amasya’nın adı Danişmendliler zamanında ise bazen Amasiyye, bazen de Şehr-i Haraşna olarak anılmıştır.

 

Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Amasya adı herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir.

 

Amasya sınırları içerisinde Kalkolitik Çağ'a ait önemli bazı yerleşmeler arasında Amasya merkez Ovasaray Köyü Hamam Tepesi Höyüğü, Sarımeşe KKünbet Höyük, Keşlik Köyü Koşapınar Höyük ve Ayvalıpınar Köyü Ayvalıpınar Höyüğü ile Suluova ilçesi Kanatpınar Köyü Devret Höyük ve Deveci Köyü Yoğurtçu Baba Höyükleri sayılabilir.

 

Tunç Çağı

İlk Tunç Çağı'nda da (3000-2500) Amasya’da yoğun bir yerleşmenin olduğu bilinmektedir. Bu dönem höyüklerine Amasya merkez Yassı Höyük (Oluz Höyük), Gümüşhacıköy ilçesi Sallar Höyük, Merzifon ilçesi Hayrettin Köyü Delicik Tepe Höyüğü, Göynücek ilçesi Gediksaray Höyük, Alakadı Köyü Türkmenlik Tepe Höyüğü ve Merzifon ilçesi Kayadüzü Höyük örnek verilebilir.

 

 

Amasya, Orta Tunç Çağı'nda (M.Ö. 2500-2000) Mezopotamya yazılı belgelerinde “Hatti Ülkesi” olarak bilinen uygarlığın sınırları içerisinde kalmıştır. M.Ö. 2500-2000 tarihleri arasında Anadolu’da güçlü bir uygarlık kurmuş olan Hattiler'e ait önemli yerleşmelerden biri de Amasya Merkez İlçeye bağlı Mahmatlar Höyüğü'dür. Mahmatlar Höyük, 1949 yılında defineciler tarafından kaçak kazılar sonucu tahrip edilmiştir. Burada bulunan eserler daha sonra resmi makamlarca ele geçirilmiş olup altın, gümüş ve bronzdan oluşan bu eserler Hatti Uygarlığı'nın önemli eserlerindendir.

 

Tunç Çağ / Hitit Dönemi

Hatti egemenliğine Hititler tarafından son verilmesi üzerine Amasya, Hititlerin egemenlik sahasında kalmıştır. Kendilerini Nesice konuşanlar anlamına gelen Nesili sözcüğü ile adlandıran Hititler Anadolu’da büyük bir siyasi birlik kurmuşlardır. Amasya şehri de bu dönemde Hititlerin sınırları içerisinde kalmıştır.

 

Hititlerin Amasya’daki önemli yerleşim yerlerinden biri Amasya merkez Doğantepe (Zara) Beldesi'dir. Bu beldede bulunmuş olan ve M.Ö. 1400-1200 yılları arasına tarihlendirilen Hitit Fırtına Tanrısı Teşup’a ait olan bronz heykel günümüze intikal etmiş önemli Hitit eserlerindendir.

 

Hititler, içinde bulundukları kuraklık ve kıtlığın etkisiyle yaşadıkları bunalımlı bir dönemde, bir görüşe göre Karadeniz dağlarında yaşayan Kaşgaların diğer bir görüşe göre ise, içinde Friglerin de bulunduğu ve Balkanlardan Anadolu’ya gelen bazı kavimlerin akınları sonucunda M. Ö. 1190 tarihi civarında egemenliğini yitirmişlerdir. Bu yıllarda meydana gelen yıkım, talan ve katliamlar sonucunda Amasya’nın da içinde bulunduğu orta Anadolu’da Karanlık Çağ olarak adlandırılan ve 400 yıldan fazla devam eden bu dönem hakkında elde fazla bilgi bulunmamaktadır.

 

Demir Çağı / Frigler Dönemi

M. Ö. 750 den sonra siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıkmış olan Frigler Kral Midas döneminde (M.Ö. 725-695/675) sınırlarını genişletmiş ve bunun sonucunda Amasya yöresi de Friglerin egemenlik sahası içerisinde kalmıştır.

 

Frigler M.Ö. 676 yılında Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerler’in şiddetli saldırıları karşısında dayanamayarak kısa sürede güçlerini kaybetmiş ve yıkılma sürecine girmiştir.

 

Demir Çağı / Kimmer-İskit Dönemi

Kimmerler; bu dönemde Anadolu’da bulunan devletler karşısında bir tehdit unsuru olmuş ve sanatsal açıdan ilişkide bulundukları toplumları etkilemişlerdir.

Kimmerler, Karadeniz Bölgesi'nde yayılmış ve bu dönemde Amasya ve civarı Kimmerlerin egemenlik alanı içerisinde kalmıştır.

 

Amasya’da Kimmerler devrine ait fazla eser olmamakla birlikte Gümüşhacıköy İlçesi İmirler Köyü'ndeki bir kurgandan çıkarılarak Amasya Müzesine getirilen madenî savaş aletleri bu döneme ait eserlerdendir. Anadolu tarihinde M.Ö. 675-585 arası önemli bir güç olarak varlığını hissettiren Kimmerler ve İskitler, daha sonra yavaş yavaş etkinliğini yitirmişlerdir.

 

Kimmerlerin yaşadığı çağda İskitler de tarih sahnesinde görülmektedir. Zaten Herodot’un da ifade ettiği gibi; İskitler genellikle Kimmerler'in yerleşim yerleri üzerine yerleşmişlerdir. Bu nedenle Amasya ve civarındaki Kimmer egemenliği sonrasında İskit egemenliği görülür.

 

Demir Çağı / Med-Pers Dönemi

Anadolu’daki iki büyük güç olan Lidya ve Med devletleri arasında beş yıl boyunca süren savaşın son bulması üzerine, M.Ö. 585 yılında her iki güç arasında Kızılırmak sınır olarak kabul edilmiş ve bunun üzerine Amasya Pers egemenliğine kadar Medlerin sınırları içerisinde kalmıştır.

 

Kısa süren Med egemenliğinden sonra Amasya, M. Ö. 547/46 tarihinde Pers İmparatorluğu'nun kurucusu Kyros’un Lidya kralı Kroisos’u yenmesi üzerine Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi Pers idaresi altında kalmıştır. Persler, fetihler yoluyla egemen oldukları yerleri toplam yirmi satraplık halinde taksim ederek buralara birer genel vali atamışlardır. Bu genel valiler, tacın muhafızı anlamına gelen satrap sözcüğü ile adlandırılıyordu. Bu dönemde Amasya yaklaşık iki yüz elli yıl boyunca Kapadokya Satraplığı olarak bilinen bölgenin doğu sınırları içerisinde kalmıştır. Bu dönemde, Sardes’ten başlayan ve Susa’da son bulan Kral Yolu güzergahının belli bir kısmı Amasya’nın da içinde bulunduğu Yeşilırmak Ovası'nda geçmektedir.

 

Helenistik Çağ

M.Ö. 333 yılında meydana gelen İssus Savaşı'nda; Pers kuvvetlerinin Büyük İskender’in güçleri karşısında yenilmesi sonucunda, Amasya’nın da içinde bulunduğu Kuzey Kapadokya Bölgesi dışında Anadolu’nun büyük bir kısmı Makedonya Krallığı'nın egemenliğine girmiş ve böylelikle tarihte Hellenistik Çağ olarak bilinen ve Anadolu’da etkisini daha çok kültürel ve sanatsal boyutta hissettiren bir dönem başlamıştır. Bu dönem; özü itibariyle doğu ile batı inanç ve kültürlerinin sentezi olan bir dönemdir.

 

Büyük İskender’in ölümü üzerine (M.Ö. 323) Anadolu’da siyasi anlamda yeni bir süreç baş göstermiştir. Bu süreçte; Büyük İskender’in halefleri imparatorluğun birliğini sağlayamamış ve imparatorluk çeşitli krallıklara bölünerek dağılmıştır.

 

Bu gelişmeler yaşanırken M.Ö. 301 yılında Pers kökenli Mitridates Ktistes, Mitridates Krallığını kurarak Amasya’yı başkent yapmıştır.

 

Başkentin V. Mitridates Euergetes (150-120) döneminde Sinop’a nakledilmesine kadar uzun yıllar Mitridates Krallığının başkenti olarak kalmış olan Amasya’da, büyük bir imar faaliyeti başlamış ve özellikle Mitridates Eupator döneminde bu faaliyetle birlikte şehir bir kültür merkezi haline gelmiştir.

Bu dönemde; Mitridates Krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında özellikle V. Mitridates zamanında gelişen iyi ilişkiler, Mitridates Eupator döneminde (M.Ö. 111-63) tersine dönmüş ve bunun sonucunda uzun yıllar süren Mitridates savaşları yaşanmıştır. En son M.Ö. 63 yılında Mitridates Eupator ile Romalı general Pompeius’un orduları arasında yapılan savaşta Eupator’un yenilmesi üzerine Amasya Roma askerleri tarafından işgal edilerek tahrip edilmiş Pompeius, Mitridates Krallığının egemenliğine son vererek topraklarını Bithynia bölgesiyle birleştirerek Bithynia-Mitridates Eyaletini oluşturmuş Amasya ve civarı Roma egemenliği altına girmiştir.

 

Mitridates Eupator’un oğlu olan Kırım Kralı II. Pharnakes, Roma İmparatorluğu içerisinde yaşanan iç savaşlar nedeniyle Mitridates Krallığının eski topraklarını bir süre geri almayı başarmış, fakat M.Ö. 47 yılında Zela (Zile) yakınlarında Caesar (Sezar) komutasındaki Roma birlikleriyle yaptığı savaşta yenilmesi üzerine, Amasya’nın da içinde bulunduğu topraklar tekrar Roma egemenliğine geçmiştir.

 

Roma Dönemi

Parthlar’ın Karia’ya kadar olan bölgeyi işgal etmeleri üzerine Roma İmparatoru Antonius komutanları aracılığıyla Parthlar’ı yenerek onları Anadolu’dan atmıştır. Bu olaydan sonra Anadolu’ya gelen Antonius, Parthlar’ın saldırılarını önlemek amacıyla kendi toprakları ile Parthlar arasında tampon bir bölge oluşturmak için bazı vasal krallıklar kurdurmuştur. M.Ö. 39 yılındaki bu gelişmeye göre; İçinde Amasya’nın da bulunduğu Mitridates Bölgesi II. Pharnakes’in oğlu Darius’a verilmiştir.

 

Amasya bu dönemde Mitridates Galaticus Bölgesi'nin Metropolis’i olup önemli bir şehir konumundadır. M.Ö. 25 yılında İmparator Augustus (M.Ö. 27 – M.S. 14) kendisine bağlı Provincia Galatia Eyaletini kurarak bir çok bölgeyle birlikte Mitridates Galaticus Bölgesini de bu eyalete bağlamıştır.

 

Roma İmparatorluğu döneminde eyalet statüsünde olan Amasya, aynı zamanda eyaletler arası yol sisteminin de merkezi konumuna gelmiştir. Örneğin Galatya ve Kapadokya yolları Amasya’da son buluyordu.

 

Amasya’da İmparator Domitianus’tan (M.S. 81-96) itibaren Severus Alexander (M.S. 222-235) dönemine kadar şehir sikkeleri darp edildiği de bilinmektedir. Bu sikkelerden bir çoğu günümüzde Amasya Müzesi sikke koleksiyonunda yer almaktadır.

 

Amasya şehri; İmparator Diocletianus sonrasında Diospontus’un dinsel ve idarî merkezi durumuna gelmiş ve VIII. yüzyıldan itibaren ise Bizans’ın askerî vilâyetlerinden (thema) olan Armeniakon Kaleleri arasında yer almıştır.

 

Selçuklu Dönemi

Büyük Selçuklu ordusunun 1071 Malazgirt savaşını kazanması üzerine Sultan Alparslan’ın mahiyetinde bulunan üst düzey komutanlar, Anadolu içlerine doğru akınlara başlamıştır. Bu akınlar sonucunda Anadolu’daki Bizans egemenliği sona ermiş ve kazanılan topraklarda, fetihleri yapan komutanlar Selçuklu Devleti'nin izniyle içişlerinde bağımsız beylikler kurmuşlardır.

 

Bu süreçte Amasya ve civarı Danişmend Ahmet Gazi tarafından fethedilerek bölgede Türk egemenliği dönemi başlamıştır.Bu dönemde Anadolu’ya gelmiş olan Haçlı Ordusu'na karşı Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan ile Danişmend Ahmet Gazi komutasındaki birliklerin Amasya-Merzifon arasında 5 ağustos 1101 günü yapmış olduğu savaş sonucunda Haçlı Ordusu bozguna uğratılmıştır.

 

Danişmendliler'in yaklaşık yüzyıl süren egemenlik dönemi Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın 1175 yılında Amasya’yı ele geçirmesiyle sona ermiştir. Böylelikle Amasya şehri ve civarı Selçuklu egemenliği altına girmiştir.

 

II. Kılıç Arslan uzun süren saltanatı sırasında Selçuklu Devleti'ni on bir oğlu arasında paylaştırmış (1185/1186) ve bu paylaşım sırasında Amasya Nizameddin Argunşah’ın hissesine düşmüştür. Nizameddin Argunşah’ın kardeşi II. Rükneddin Süleymanşah’ın (1196-1204) Selçuklu saltanatını ele geçirmesi üzerine bir çok yöre gibi Amasya’da bu sultana bağlı bir il haline gelmiştir.

 

Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaeddin Keykubad, Moğolların bir tehdit unsuru haline gelmesi üzerine olası bir Moğol saldırısına karşılık komşusu Harezm beylerinin deneyimlerinden yararlanmak amacıyla bazı illeri onlara tımar (dirlik) olarak vermiştir. Amasya bu dönemde timar olarak Bereket Han’a verilmiştir (1231).

 

Sultan Alaaddin Keykubad (1220-1237) sonrasında ülkenin iyi yönetilememesi Selçuklu Devletinde bazı toplumsal olayların meydana gelmesine neden olmuştur. 637H./1239M. tarihinde meydana gelen ve merkezi Amasya olan Babaîler Başkaldırısı bu dönemde görülen önemli toplumsal hareketlerin başında gelmektedir.

 

Baba İlyas Horasanî önderliğinde başlayan bu başkaldırıda, Baba İshak Kefersudî hareketin pratik sürecini Kefersud köyünden başlatmış ve bu başkaldırı süresince yaşanan gelişmelerde Amasya önemli bir tarihi mekan olarak olaylara tanıklık etmiştir.

 

Başkaldırının büyüyerek yayılması sonucu, Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) ihtiyaten Kubadabad Kalesi'ne çekilir ve bu sırada Amasya Subaşılığına atanan Hacı Armağanşah hareketin bastırılması için görevlendirilir.

 

Sonuçta kanlı bir şekilde bastırılan Babaîler Başkaldırısının önderi Baba İlyas, Hacı Armağanşah tarafından tekkesinde ele geçirilerek Amasya Kalesi burçlarına astırılır.

 

Selçuklu Devleti’nin 1243 Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilmesinden sonra Anadolu’nun neredeyse her yanı yağmalanmaya başlanmış ve Selçuklu Devleti yarım yüzyılı geçkin bir süre Moğollar tarafından yağmalanmış ve bundan Amasya’da etkilenmiştir.

 

Anadolu’yu işgal etmiş olan Moğollar daha çok Amasya’nın da içinde bulunduğu Orta Anadolu Bölgesi'ne yerleşmişlerdir. Bu yerleşenlere genellikle Tatar adı verilmektedir. Bu dönemde Amasya’ya yerleşenler ise daha çok sol kol oymakları olarak da bilinen Ca’unğar oymaklarıdır.

 

İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın 1335 yılında ölümü sonrasında, İlhanlılar'ın Anadolu genel valisi bulunan Sultan Alaeddin Eratna bağımsızlığını ilan ederek Eratnalılar Devleti'ni kurmuş ve Amasya 1341 tarihinde Eratnalılar'ın egemenliği altına girmiştir.

 

Amasya aynı yıl merkezi Niksar olan Taceddinoğulları Beyliği tarafından işgal edilmiş, bir süre bu işgale ses çıkarmayan sultan Eratna, Mısır Memlûklu Sultanı Melik Nâsır’ın himaye ve desteğini sağladıktan sonra işgalciler üzerine emirlerinden Tüli Bey’i göndermiş ve bunun üzerine Tüli Bey Amasyalıların da yardımıyla Amasya ve çevresini Taceddin Doğanşah’ın elinden alarak bu işgale son vermiştir.

 

Bu dönemde; Zeyneddin Tüli Bey Amasya Emirliği yapmış, onun ölümünden sonra ise 1347 yılında Hacı Kutluşah Amasya Emirliği görevine getirilmiştir. Sonrasında ise Hacı Kutluşah’ın büyük oğlu Şahabeddin Ahmet Şah 1352 ortalarında Amasya Emiri olmuş, 1356 yılında ise, Emir Kebir Şücaaddin Süleyman Bey Amasya Emirliği'ni zorla ele geçirmiş, ondan da tekrar Şahabeddin Ahmet Şah 1358 tarihinde Amasya Emirliği'ni geri almıştır.

 

1359 yılında Amasya Emirliği görevine Hacı Kutluşah’ın diğer oğlu Hacı Şadgeldi Paşa getirilmiş ve 1361 yılında ise, eski Amasya Emiri Şücaaddin Süleyman Bey’in oğlu Alaaddin Ali Bey Amasya Emiri olur. Fakat Kaynar Vakıası'ndan sonra 1362 tarihinde Hacı Şadgeldi Paşa ikinci kez Amasya Emiri olarak tarih sahnesinde görülür.

 

Sultan Eratna’dan sonra devleti yöneten sultanların zayıf olmaları ayrıca zevk ve sefaya düşkünlükleri devlet otoritesinin sarsılmasına ve görev yapan idarecilerin bağımsızlık fikrine kapılmalarına yol açmıştır. Bu yıllarda Amasya Emiri Hacı Şadgeldi Paşa da, kendi başına buyruk hareket etmeye başlamış ve daha sonra ise beyliğini ilan etmiştir.

 

Şadgeldi Paşa döneminde Amasya’da kayda değer imar faaliyetleri görülür. Bu dönemde; 1363 tarihinde Amasya Kalesi onarılır ve eski darphane yenilenir, ayrıca Amasya’da bir kağıt fabrikası yaptırılır. Bu faaliyetlerle birlikte 1372 tarihinde cami, medrese ve imaretten oluşan bazı yapı birimlerinin de yaptırıldığı bilinmektedir.

 

Eratna Devleti naibi Kadı Burhaneddin ile 1381 yılında yaptığı savaşta hayatını kaybeden Hacı Şadgeldi Paşa’dan sonra oğlu Fahrettin Ahmet Bey Amasya Emirliği görevini üstlenmiştir.

 

Fahreddin Ahmed Bey de babası gibi Kadı Burhaneddin ile devamlı bir mücadele içerisinde olmuş, fakat bu mücadelelerden bir sonuca varamamış olması nedeniyle başka bir sancağa karşılık Amasya’yı, Osmanlılara vermeyi teklif etmiş, bunun üzerine 1393 yılında şehir Osmanlı idaresine girmiştir.

 

Osmanlı Dönemi

15. yüzyılın başında Timur’un Anadolu’yu işgal etmesi ve büyük yıkımlar yapmaya başladığı süreçte Amasya da Timur’un askerlerince yedi ay boyunca kuşatılmıştır.

 

Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı'nda (1402) Timur’a yenilerek esir düşmesi ve sonrasında şehzadeleri arasında meydana gelen taht kavgaları üzerine, Fetret Devri olarak bilinen bu dağılma sürecinde Osmanlı birliğini sağlamaya çalışan ve bunda da başarılı olan Çelebi Sultan Mehmet, bu mücadele yıllarında Amasya’yı kendisine merkez edinmiştir.

 

1402 yılında Yakut Paşa’nın Amasya Emiri olduğu dönemde, Timur tarafından Kara Devletşah Amasya’ya emir olarak atanmış, fakat Kara Devletşah Amasya halkı ve ileri gelenlerince zalim bir insan olarak bilindiğinden onun emirliği tanınmamış ve şehre girmesine izin verilmemiştir. Bunun üzerine Kara Devletşah Kağala/Hakala Köyü'nde konaklamış ve burada şehrin diğer kısımlarına hükmetmiştir.

 

Çelebi Sultan Mehmet, Kara Devletşah’ın bu şekilde hareket etmesine karşılık onunla savaşarak bozguna uğratmış ve Kara Devletşah savaş meydanında öldürülmüştür.

 

Osmanlılar Devri'nde Amasya, 15. yüzyılın ilk yarısından itibaren şehzadelerin görev yaptığı bir sancak ve aynı zamanda Eyalet-i Rum’un da merkezi konumundadır.

 

Amasya, Yörgüç Paşa’nın Beylerbeyi olduğu dönemde (1422/1435); Sivas, Tokat, Çorum ve Samsun sancaklarından müteşekkil bir vilayet olup, bu dönemde Amasya’ya “Rumiyye Vilayeti” deniliyordu.

 

Bu dönemde Amasya ve civarında Kızıl Koca Oğulları namıyla bilinen ve mevcut sistemin disiplini altına girmemiş olan bir Türkmen topluluğunun ortaya çıktığı ve bu topluluğun yörede eşkıyalık yaptığı, Yörgüç Paşa’nın ise bazı hileler ile bu grubu ve ele başlarını yakalatarak kılıçtan geçirdiği bilinmektedir.

 

Osmanlılar Devri'nde Amasya’da görülen önemli olaylardan biri de tarihte Celalî İsyanları olarak bilinen toplumsal olaylardır. Özellikle 16. yüzyılda yaşanan bu olaylarda celalî grupları daha çok içinde Amasya’nın da bulunduğu Yeşilırmak Havzası içerisinde hareket etmişlerdir. Bu dönemde Amasya’da büyük kargaşalar yaşanmıştır.

 

Bu isyanlar içerisinde özellikle Amasya Sancak Beyliği de yapmış olan Urfalı Kara Yazıcı Abdülhalîm’in yaşattığı kargaşa önemlidir. 1603 yılında yaşanan bu olaylarda Kara Yazıcı Abdülhalîm’in taraftarları Amasya'yı yakmışlardır. Bu talan hareketi öylesine şiddetli bir şekilde yaşanmıştır ki, bu sırada Amasya eşraf ve âyânı servetleriyle birlikte kral mezarları içerisine sığınmak zorunda kalmıştır.

 

Amasya, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde önemli olan bir antlaşmaya da tarihi mekan olmuştur. 1555 yılı nisan ayı sonunda yapılmış olan ve tarihte Amasya Antlaşması olarak bilinen bu antlaşma İran-Safevî Hanedanıyla yapılmış ilk ve önemli antlaşmalardan biridir. Bu sırada Kanunî Sultan Süleyman Amasya’da ikamet etmektedir.

 

Osmanlı tarihine yön veren bir çok şehzadenin Amasya’da yetişerek görev yapmış olması nedeniyledir ki, Amasya Osmanlı tarihinde “şehzadeler şehri” olarak tanınmıştır. Bu şehzadeler arasında; Çelebi Sultan Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid gibi sonradan padişah olanlar da vardır. Ayrıca, Amasya’da görev yapmış ve burada ölmüş bazı şehzadeler de bilinmektedir.

 

Osmanlılar tarafından fethedildiği tarihten itibaren şehzadelerin tahtgâhı olan Amasya , Şehzade Bayezid’in 1559 tarihinde İran’a firar etmesinden sonra şehzade (çelebi sultan) sancaklığından çıkarılmış ve bu tarihten sonra Amasya’da hiçbir şehzade görevde bulunmamıştır.

 

Kurtuluş Savaşında Amasya

 

Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya'ya Gelişi

 

İstiklâl Savaşı'nda, Sivas Vilayeti'ne bağlı Amasya Sancağı'nın Milli Mücadelede önemli bir yeri bulunmaktadır.

 

Birinci Dünya Savaşından yenik çıktığı kabul edilen Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmayı kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayan İtilaf Devletleri, Anadolu’yu yer yer işgal etmeye başlamış, bu işgaller karşısında Anadolu Halkı, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'ni kurmuşlardır.

 

15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali sonunda, padişah ve hükümetinin görevini yapmaması üzerine Türk Halkı Kuva-i Milliye güçlerini oluşturarak işgal edilen her bölgede direnişe geçmişlerdir. Oysa Osmanlı Hükümeti direnişin yok olmak demek olduğuna, kurtuluşun İngiliz himayesine girmekle mümkün olacağına inanmıştı.

 

Mustafa Kemal Paşa, padişah ve hükümetiyle bir kurtuluş mücadelesi verilemeyeceğini, kurtuluşun bir halk hareketiyle gerçekleşebileceğine inandığından Anadolu Halkı ile buluşmak, Kuva-i Milliye güçlerini birleştirmek üzere Dokuzuncu Ordu Müfettişi görevi altında 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılıp, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a, 25 Mayıs 1919’da Amasya Sancağı'na bağlı Havza Kasabası’na gelmiştir.

 

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’dan ayrılmadan önce Zile’de bulunan Binbaşı Cemil Vahit (Toydemir) Bey’den Amasya hakkında bilgi istemiş, Amasya’daki en nüfuzlu şahsiyetin Müftü Hacı Tevfik Efendi olduğunu öğrenmiştir. 26 Mayıs 1919 günü Havza’dan Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi'ye Havza’da yaptığı konuşmanın bir özetini ve Amasya’ya doğru yola çıkacağını bildirmiş ve söz konusu telgrafına çok kısa sürede şu cevabı almıştır.

 

“-Amasya Halkı Müdafaa-ı Vatan ve Muhafaza-ı Din ve Devlet yolunda mücadele edenleri bağrına basmakla müftehir olacaktır…”

 

Amasyalılar, 12 Haziran 1919’da Culus Tepe’de konuğunu karşılarken Müftü Hacı Tevfik Efendi, Mustafa Kemal Paşaya hitaben;

 

“-Paşam! Bütün Amasya emrinizdedir…Gazânız mübârek olsun!...”

 

Diye konuşup, kendisini kucakladıktan sonra etrafında bulunan kişileri tek tek tanıtmıştır.

 

Amasya’daki karşılamada Müftü Hacı Tevfik Efendi ile birlikte şu kişiler hazır bulunmuşlardır:

 

Mutasarrıf Vekili Mustafa Bey, Belediye Reisi Topcuzâde Mustafa Bey, Kadı Ali Himmet Efendi, Beşinci Kafkas Fırkası Komutanı Cemil Cahit Bey, Vaiz Abdurrahman Kâmil Efendi, Hoca Bahaeddin Efeni, Mevlevi Şeyhi Cemaleddin Efendi, Veysibeyzade Nafiz Bey, Kurtoğlu Hasan Bey, Ulemadan İbadizade Mehmet, Şirvani H. Mahmutefendizade Mehmet, Müderris Mehmet Efendi, Muallim Mecdizade Sabri Efendi, Mecdizade Ahmet, Eytam Müdürü Ali Efendi, Hacımahmudzâde Mehmed Efendi, Miralayzâde Hamdi Bey, Kofzâde Hâfız Mustafa Efendi, Şirinzâde Mahmud Efendi, Melekzâde Süleyman Efendi, Kahvecizâde Mehmet Efendi, Mehmed Sırrı Bey, Veysibeyzâde Sıtkı Bey, Seyfizâde Râgıp Efendi, Arpacızâde Hürrem Bey, Topcuzâde Hilmi Bey, Mehmet Ragıp Bey, Yumukzâde Hamdi Efendi, Mumcuzade İsmail Hakkı Paşa, Yörgüçzade Rasim Efendi, Lütfi Bey (Türker), Komiser İsmail Bey, Komiser Muavini Osman, Harputizâde Hasan Efendi, Gazeteci Mehmet Sırrı Bey, Polis Cemalettin Efendi, Posta Müdürü Mehmet Ali Bey, Telgrafçı Abdurrahman Rahmi, Jandarma Zabiti Ziya Bey, Harputizade Hasan, Topçuzade Münir, Hacı Alizade Ahmet, Payaslızade Yahya, Bicanzade Süleyman, Yumukosmanzade Hüsnü, Şurutuzade Tevfik, Tiryakizade Tahsin, Hacı Osmanzade Halil, Çauşluzade Ahmet, Temiz Alizade Mehmet, Küsuz Taşanzade Ahmet, Bosnalızade Halim, Yumukzade Ahmet Efendi.

Gönderi tarihi:

Kaleler

 

Amasya Kalesi

Şehri savunmak için en elverişli yer olan Harşena Dağı üzerinde kurulmuştur. Kale içi kesme taş, sur duvarları moloz taştan yapılmış olup sekiz savunma kademesine sahiptir. Erken Tunç Çağı’ndan (M.Ö. 3200) itibaren Osmanlı sonuna kadar savunma amaçlı kullanılmıştır.

 

Kaleköy Kalesi

Amasya-Tokat Karayolu’nun 24. km’sinden kuzeye ayrılan stabilize yolun 4.km’sinde bulunan Kaleköyü’nün kuzeyindeki kayalık alan üzerinde bulunmaktadır.

Roma Dönemi’nde bölgeden geçen kervan yolunun güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiştir.

 

Gökçeli Kalesi

Amasya Göynücek İlçesi’nin 8 km kuzeybatısında, Gökçeli Köyü’nün yaklaşık bir km. kuzeydoğusundaki kayalık üzerinde, Çekerek Vadisi’ne hakim bir mevkiide yer almaktadır. Romalılar döneminde garnizon olarak kullanılmıştır. .

 

Baraklı Kalesi

Taşova İlçesi Özbaraklı Beldesi’nin güneyinde, yaklaşık 2 km uzaklıktadır. Romalılar döneminde, bölgeden geçen kervan yolunun güvenliğini sağlamak üzere inşa edilmiştir.

 

Ören Yerleri

 

Kral Kaya Mezarları ve Kızlar Sarayı

Helenistik Dönemde, Harşena Dağı’ nın güney eteklerindeki kalker kayalara oyularak, anıtsal boyutta mezar odası olarak yapılmıştır. Antik Çağ yazarı Strabon, mezarların krallara ait olduğunu belirtmektedir. Bu ören yeri içerisinde 15.yy. Osmanlı Dönemi’ne ait iki adet özel hamam yer almaktadır.

 

Aynalı Mağara

Ziyaret Beldesi yolu üzerinde, Helenistik Dönem’e ait olup en iyi işlenmiş ve tamamlanmış anıtsal kaya mezarıdır. İçerisinde mezar odası ve tavandan zemine kadar; kahverengi ve kırmızı boya ile yapılmış Hz Meryem ve On İki Havari tasvirlerinden oluşan Bizans Dönemi duvar resimleri bulunmaktadır. Yeşilırmak vadisi içerisinde 25 civarında kaya mezarı bulunmaktadır.

 

Ferhat Su Kanalı

Geç Hellenistik - Erken Roma dönemine aittir. Antik Amasya Kenti’nin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmıştır. Kayalar oyulup tüneller açılarak, yer yer duvar şeklinde tonozlu bir biçimde arazi eğimine göre, su terazisi sistemine uygun olarak yapılmıştır. Bu durumuyla ünlü “Ferhat ile Şirin Efsanesi”’ne konu edilmiş olup, halk arasında “Ferhat Su Kanalı” olarak bilinmektedir. Kanalın Ferhatarası Mevkii’nde, karayoluna paralel olarak yaklaşık 2 km.uzunluğundaki bölümü görsel olarak izlenebilmektedir.

 

Yassıçal Sunağı

Yassıçal Beldesi’nin 3 km. güney batısında, Erbaa–Horoztepe’den Zela (Zile) Kenti’ne uzanan Antik Roma Yolu üzerinde yer almaktadır.

Geç Helenistik-Erken Roma dönemlerinde dini törenlerin yapıldığı kutsal alandır. Etrafı “Temenna Duvarı” ile çevrili olup ortasında “Altar” (sunak) bulunmaktadır. Ancak günümüzde sadece yıkık çevre duvarlarını görmek mümkündür. Halk arasında “Büyük Evliya Tepesi” olarak anılmaktadır.

 

Camiiler

 

Fethiye Camii

Fethiye Mahallesi’nde yer almaktadır. Kilise ıken Danışmendli Fetih Gazi 1116 yılında camiye çevirtmiş. Değişik dönemlerde tamir görmüş olan yapıya 1883 yılında (İncezade) Hacı Mehmet Arif tarafından minare ilave edilmiş, 1939 depreminden sonra yeniden onarılmıştır.

 

Burmalı Minare Camii

burmali2.jpg

Dere Mahallesi’nde yer almaktadır. Selçuklu Sultanı II Gıyasettin Keyhüsrev zamanında, Vezir Ferruh ve kardeşi Haznedar Yusuf tarafından (1237-1247) tarihleri arasında yaptırılmıştır. 1590 da deprem ile, 1602 de yangın sonunda hasar gören bina onarım görmüş, daha önce ahşap olan minare burmalı olarak yapılmıştır. Ahşap minberi kitabeli olup Mahkeme Camii olarak da bilinmektedir.

 

Çilehane Camii

Sofular Mahallesi’nde, Pirler Parkı karşısındadır. Yakup Paşa tarafından 1413 yılında yaptırılmış olup mescit, türbe ve çile hücrelerinden oluşmakta olan bir Halveti Tekkesi'dir.

 

Gümüşlü Camii

Gümüşlü Mahallesi'nde olup ilk defa Gümüşlüzade Taceddin Mahmut Çelebi tarafından 1326 yılında yaptırılmıştır. Kare plân şemasına sahip olan eser, ahşap kubbe ile örtülüdür.

 

Bayezıd Paşa Camii

Kunç Köprü’ nün kuzey doğusundadır. Çelebi Mehmed devrinde, Amasya Valisi Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır. Ters T plan şemasına sahip zaviyeli camilerdendir. Son cemaat mahalini çevreleyen mermer üzerindeki geometrik süslemeler, dikkat çekici özelikleri arasında yer almaktadır.

 

Yörgüç Paşa Camii

Gökmedrese Mahallesi’ndedir. Sultan II. Murad’ın vezirlerinden Atabey Abdullah Oğlu Yörgüç Paşa tarafından 1428 yılında yaptırılmıştır. Ters T plan tipinde olan eserin, dış duvarları kesme taştandır. Giriş cephesi kemerlerinde kırmızı ve beyaz mermer geçmeler yapının görünümüne ayrı bir güzellik katmıştır.

 

II. Bayezid Külliyesi

Sultan II. Bayezıd adına 1486’da Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından; cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret külliye olarak yapılmıştır. 15.yüzyılın son çeyreğinde yan mekanlı camii mimarisinin gelişmiş bir örneğidir.Yapının kuzeyinde altı adet sütunun taşıdığı kemerler üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ve içeride ise mihrap ekseni üzerinde büyük ve geniş bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış arka arkaya iki kubbeyle örtülü dikdörtgen bir mekan ve buraya açılan üçer kubbeli yan mekanlardan ibarettir.

 

Mihrap, minber ve taç kapısı genel olarak sade olup beyaz mermerden özenli biçimde yapılmıştır. İhtişamlı taç kapısı, kitabesi, silmeleri, statikleri ile zarif ve özenlidir. Ayrıca ahşap pencere kanatları, 15. y.y. ahşap kündekari tekniğinin en güzel örneklerindendir.

 

Caminin batısında, (U) planlı revaklı açık avlulu, onsekiz hücreden ibaret medrese yer almaktadır.

 

Yapı günümüzde İl Halk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

 

Caminin doğusunda, (L) plânlı imaret yapısı bulunmaktadır. Bugün, esas fonksiyonuna uygun olarak Amasya Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın aşevi olarak faaliyet göstermektedir.

 

Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir.

 

Mehmet Paşa Camii

Mehmet Paşa Mahallesi’nde Pirinççi Caddesi üzerindedir. Kitabesine göre, Sultan II. Bayezid’in vezirlerinden Hızır Paşa Oğlu Mehmet Paşa tarafından 1485 yılında yaptırılmıştır. Caminin sade mimarisinin aksine mermerden çok sanatlı biçimde işlenmiş minberi mermer işlemeciliğinin seçkin örneklerindendir.

Caminin ahşap kapı kanatları halen Amasya Müzesi’nde teşhir edilmektedir.

 

Şamlar (Ayas Ağa) Camii

Şamlar Mahallesinde bulunmaktadır. Sultan II. Bayezid’ın Kapı Ağası Ayas Ağa tarafından 1495 yılında yaptırılmıştır. Kare planda ve tek kubbeli olan caminin beden duvarları moloz taştan örülmüştür. Cami avlusunu üç taraftan medrese odaları çevirmektedir.

 

Hatuniye Camii

Hatuniye Mahallesinde bulunmaktadır. Sultan II. Bayezid’in hanımı ve Şehzade Ahmet’in annesi Bülbül Hatun tarafından 1510 yılında yaptırılmıştır.

 

Şirvanlı (Azeriler) Camii

Bayezid Paşa Mahallesi'ndedir. Karabağlı Şeyh Hacı Mahmut Efendi tarafından Azerbaycan’ın Şirvan kentinden toplanan yardımlarla 1876 yılında başlanmış ve 1895 te bitirilmiştir. Kare planda olan caminin kuzey cephesinde dört sütunlu ve üç kemerli son cemaat yeri bulunmaktadır. Caminin doğusunda yine kare planlı fakat camiden daha küçük ve camiye bitişik türbe bulunmaktadır. Türbede Mir Hazma Nigari medfun bulunmaktadır.

 

Kara Mustafa Paşa Camii

Merzifon ilçesinin Gazi Mahbup Mahallesi'ndedir.1666 tarihinde yapılmıştır. Tümüyle dikdörtgen plânda olan asıl ibadet mekânı iki bölümden oluşmuştur. Tek kubbeli ana bölüme, kuzeyde kubbe ağırlığı, üç kemer ve iki paye üzerine bindirilmiş, böylece kuzey duvarı geriye alınarak, mekan boyuna olarak genişletilmiştir. Payeler arasında kalan kısımlardan orta bölüm yarım kubbeli büyük bir niş halinde, yanlar ise birer küçük kubbe ile örtülerek, esas ibadet mekânı ile birleştirilmiştir. Orta kısımdaki nişin yüksekliği yanlara göre daha yüksek tutulmuş ve tek düzelik ortadan kaldırılarak iç mekana değişik bir görünüm getirilmiştir. Asıl ibadet mekanının üzerini örten büyük kubbenin geçişi köşe trompları ile sağlanmıştır.

 

Dış cephesi, tamamıyla kesme taştan yapılmıştır. İbadet mekanının üzeri büyükçe bir kubbe ile örtülüdür. Sekizgen kubbe kasnağının köşe boşlukları yine sekizgen ağırlık kuleleri ile desteklenmiş ve estetik açıdan bir bütünlük sağlanmıştır.

 

1900’lü yıllarda sekizgen planda yapılan şadırvanın kalem işi süslemeleri Zileli Emin tarafından yapılmış olup, süslemelerde eski İstanbul tanımlanmıştır.

 

Köprüler

 

Alçak Köprü

Roma Dönemi’nde, Antik Amasya Kalesi’nden karşı mahallelere geçişi sağlamak amacıyla İris Nehri (Yeşilırmak) üzerine inşa edilmiştir. Nehir yatağının yükselmesi sonucu köprü kemerleri aşağıda kaldığından Amasya Valisi Ziya Paşa tarafından 1865’te köprü kemerleri üzerine ayaklar inşaa edilerek günümüze kadar gelmiştir.

 

Çağlayan Köprü (İltekin Gazi)

İl merkezine 5 kilometre mesafede Helvacı Mahallesi Eryatağı sapağındadır. 1076 yılında Danişmend Emirleri’nden İltekin Gazi tarafından yaptırılmıştır. Köprü, tamamı kesme taştan 6 adet yuvarlak kemer üzerine oturtulmuştur. Halk arasında uzun yıllar İltekin Köprüsü adıyla anılmıştır.

 

Kunç Köprü

kunc2.jpg

Selçuklu Hükümdarı Sultan Mesut’ un kızı Hundi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Bayezitpaşa ile Şamlar Mahallelerini birbirine bağlar. Üç büyük ayak üzerindeki geniş kemer açıklığı en dikkat çeken özelliğidir.

 

Meydan / İstasyon Köprüsü

Ziyapaşa Bulvarı’nın bitiminde Üçler Mahallesi’ni İstasyon mevkiine bağlayan köprüdür. Selçuklu Sultanı I. Mesut tarafından, kesme taştan, 5 gözlü, kemerli, harpuşta tarzında 1145 yılında inşaa ettirilmiştir. 1374 yılındaki depremde yıkılan köprü, Şadgeldi Paşa zamanının yapı karakteri korunarak kesme taştan yeniden yapılmıştır.Yapı, en son Amasya Ayanı Özlü Yusuf Ağa tarafından 1828 yılında onarımı yaptırılmıştır.

 

Bedestenler

 

Amasya Bedesteni

Sultan II. Bayezıd’in Kapı Ağalarından Hüseyin Ağa tarafından 1483 yılında yaptırılmıştır. Osmanlı şehirciliğinin belli başlı merkezlerde meydana getirdiği sistemin bir tekrarı niteliğinde olup, orijinal ölçülerine göre orta boy bir bedestendir. Orijinalinde altı kubbeli bir yapı olup emsallerinden büyük olduğundan emsalleri arasında bir çeşitleme olarak görülmektedir.

 

Plan şemasına göre ortada iki büyük ayağın taşıdığı kemerlerle altı kubbeli, dört kapılı, doğusunda arastaya açılan diğer cephelerde kemerli dükkanlarla desteklenmiş bir yapı iken 1970’li yıllarda kuzeydeki iki kubbeli mekanı, özel idare iş hanı yapımı sırasında ortadan kaldırılmış ve onarımlar sonucu bu günkü dört kubbesi ile ayakta kalabilmiştir.

 

Merzifon Bedesteni

Merzifon ilçe merkezinde, Gazi Mahbup Mahallesi’ndedir. Kara Mustafa Paşa Cami’nin hemen doğusunda yer alır. Dikdörtgen planlıdır. Kara Mustafa Paşa Vakfından olup 17. yüzyılda yapılmıştır. İç mekanda kalın payeleri birleştiren büyük sivri kemerler, dokuz adet kubbeden oluşan üst örtüyü taşımaktadır. Dıştan yapı; bir sıra kesme taş, üç sıra tuğladan oluşan beden duvarlarına sahiptir. Ancak her cephenin orta kesiminde kesme taştan dışa doğru çıkıntı yapmış tonoz örtülü dört adet giriş kapısı mevcuttur. Bu kapılar arasında Bedesteni çevreleyen arasta bulunmaktadır. Üst örtüsü dıştan hemen her bedestende olduğu gibi sekizgen kasnaklı kirpi saçaklı kubbelerle örtülüdür.

 

XVII. yüzyılda Kara Mustafa Paşa ile altın yıllarını yaşayan Merzifon’un o dönemlerde şehrin çekirdeğini teşkil eden yapılardan birisi olan bedesten, bugün de ticari hayatın odak noktası konumundadır.

 

Gümüşhacıköy Bedesteni

İlçe merkezinde, Köprülü Camii'nin güneyinde yer alır. Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1660 yılında kendi adına camiinin külliyesi olarak yaptırılmıştır. Doğu-batı yönünde ince uzun dikdörtgen planlıdır. Dört kapılı yapının özellikle meydana bakan kapısı diğerlerine göre daha özenli olup üzerine 1900 yılında Yanyalı Mustafa Paşa’nın oğlu Ali Rıza Bey tarafından saat kulesi ilave edilmiştir.

 

Arada uzun dikdörtgen iki yanına sıralanmış beşik tonoz örtülü dükkanlardan oluşmaktadır. Avluya bakan cepheler her bölümü oluşturan yüksek sivri kemerler ve bunların aralarındaki payandalarla süslüdür.Üst kısımda cephe boyunca payandaların çevresini de dolaşarak uzanan derin silmeler iç mekana ayrı bir görünüm ve hareket kazandırmıştır.

 

Zamanla yapılan restorasyonlar sonucu kısmen değişikliğe uğrayan bedestenin giriş kapılarındaki kırmızı-beyaz kemer örgüsü dikkat çekmekte olup yapıya ayrıca renk katmıştır.1900’lerde yapılan saat kulesinin yıkılması üzerine yerine bugünkü kulelerin yapıldığı bilinmektedir.

 

Hanlar

 

Ezine Pazar Hanı

Amasya-Tokat karayolunun 35. km.sinde yol kenarındadır. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat ‘ın hanımı Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. İç kısmı kemerli üç bölümden olup tonoz örtülüdür. Osmanlılar zamanında onarım görmüştür.

 

Merzifon Taş Hanı

Merzifon İlçesi’nde, Bedesten ile karşı karşıya bulunan Taş Han, tipik Osmanlı şehir hanlarından biri olup yapı tekniği ve işçilik itibariyle 17. y.y. karakterini göstermektedir. Duvarları kesme taş, arasında tuğla hasıllıdır. Dikdörtgen planlı olup iki katlıdır. Yuvarlak kemerli kapısı güney yüzündedir. Avlu kalın kesme taş sütunlu revaklarla çevrilidir. Kuzey cephede revakların önüne yapılmış olan yan yana iki zarif çeşme hanın içine ayrı bir güzellik katmaktadır.

 

Amasya Taş Hanı

Amasya Mutasarrıfı Hacı Mehmet Paşa tarafından 1758 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen plana sahip binada alt ve üst katlardaki dükkanlarla da bağlantılı iç batı cephedeki bir portalle dışarıya açılmaktadır. Doğu-batı ve kuzeyde dış cepheler birinci kat boyunca tonozlu dükkanlarla çevrilidir. Orijinalinde, beden duvarları kesme taş tuğla sıraları ile iki kat halinde yükselmekte ise de bugün büyük bir kısmı harap durumdadır.

 

Hamamlar

 

Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemleri anıtsal mimari eserlerinden olan ve çoğunun faaliyetini sürdürdüğü hamamlar, İlimiz Merkezi ve İlçelerinde örnekleri oldukça fazladır.

 

Halen çalışır durumda olan hamam örnekleri;

 

Mustafa Bey Hamamı

Mehmet Paşa Mahallesi’ndedir.Yörgüç Paşa’nın oğlu Mustafa Bey tarafından 1436 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı soyunmalık ve sıcaklık kısımları iki ayrı kubbe ile örtülüdür.

 

Kumacık Hamamı

Bayezidpaşa Mahallesi Künç Köprü hizasındadır. Kapıağası Ayasağa tarafından 1495 yılında yaptırılmıtır. Kare planlı suyunmalığın üzeri Türk üçgenleri ile geçilen büyük bir kubbe ile kapatılmıştır. Sıcaklık kısmı, bir ana kubbe, dört eyvan ve iki halvet hücrelerinden oluşmaktadır. Kubbeler dıştan alaturka kiremitle örtülüdür.

 

Paşa Hamamı

Merzifon İlçesindedir.Sadrazam Karamustafa Paşa tarafından 1678 yılında yaptırılmış olup, Osmanlı hamam kültürü mimari öğelerinin güzel örneklerinden biridir. Kubbeli soyunmalığı, uzun dikdörtgen şekilli soğukluğu ve sekizgen kasnak üzeri sıcaklığı, kubbe ile örtülüdür.

 

Çeşmeler

hazeranlar1.jpg

Osmanlı dönemi su kültürünün mimari öğeleri olan çeşmelerden günümüze gelen örnekler

 

Narlıbahçe Çeşmesi (Osmanlı)

Hatuniye Çeşmesi (Osmanlı)

Hünkar Çeşmesi (Osmanlı)

Kadılar Çeşmesi (Osmanlı)

Çilehane Çeşmesi (Osmanlı)

Büyük Ağa Çeşmesi (Osmanlı)

Saraydüze Sultan Çeşmesi (Osmanlı)

II. Bayezid Çeşmesi (Osmanlı)

 

Amasya Evleri

amasyaevi18.jpg

Amasya kent dokusunun çeşitli yerlerinde, özellikle Yeşilırmak sahil şeridinde görsel bir şekilde yer almakta olan geleneksel Osmanlı Evi örnekleri Amasya mimarî yapıları içerisinde önemli bir grup teşkil etmektedir.

 

Amasya evleri, daha çok 19. yüzyıla ait olup, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na istinaden Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 05.05.1992 gün ve 2364 sayılı kararı ile tescil edilerek koruma altına alınmışlardır.

 

Bu konutlar, Hımış ve Bağdadî teknikle yapılmış örneklerdir. Genellikle yan yana, bitişik nizâm olarak düzenlenmiş olan bu konut mimarisinin güzel örneklerini Yalıboyu Evleri olarak bilinen konut dokusu oluşturmaktadır.

 

Yeşilırmak kenarında, tarihi sur duvarı üzerine, ahşap çatkı arası kerpiç dolgulu olarak, kırma ya da beşik çatı üzeri oluklu kiremitle örtülü bir biçimde düzenlenmiş olan ve geleneksel Osmanlı evinin bütün özelliklerini bünyesinde taşıyan bu evler Amasya’nın tarihsel kimliğiyle uyumlu bir görünüm arz etmektedir.

 

Evler, bodrum üzeri tek kat ya da iki katlı olarak düzenlenmişlerdir. Bazı uygulamalarda birinci kat üzerinde bazı uygulamalarda ise ikinci kat üzerinde köşk olarak bilinen şahniş yer almaktadır. Genellikle avlulu ve bahçelidir. Özellikle haremlik ve selamlık tarzda düzenlenmiş örneklerde bahçe ortada kalmakta ve konutlar dışa kapalı bir görünüm almaktadır. Bu dışa kapalılık diğer konutlarda bazen yüksek bir bahçe duvarı nedeniyle karşımıza çıkmaktadır.

 

Konutların ikinci kat uygulamaları genellikle dışa taşkın, cumbalı olarak yapılmakta ve bu sayede hem evin plânında bir simetri oluşmakta hem de daha fazla yer kazanmak söz konusu olabilmektedir. Özellikle Yalıboyunda tarihi sur duvarı üzerine yapılmış olan konutlarda bu durumu çarpıcı bir şekilde görmemiz olasıdır. Buradaki konut dokusu, eliböğründelerle desteklenerek dışa taşırılmış ve böylece evlerin iç mekanlarında bir genişleme meydana gelerek mekan kazanımı sağlanmıştır.

 

Taşıntılar sayesinde daha çok dışa açık, geniş ve aydınlık olan ikinci katlar, alt katlara oranla daha fazla pencere uygulamasına olanak vermiştir. Pencereler daha çok giyotin pencere tarzında ele alınmış ve üçlü gruplar halinde düzenlenmiştir. Pencere önlerinde, dışarıdan bakıldığında içerinin görülmesini engelleyen ahşap kafeslikler görülür. Günlük yaşam evlerin iç mekanında, sofa (hayat) etrafında biçimlenen odalar içerisinde geçmektedir. Bu odalarda genellikle ocak, şerbetlik, yüklük (gömme dolap), raf ve sedir gibi işlevsel birimler bulunmaktadır. Ayrıca birkaç örnek dışında evlerde bağımsız bir gusülhane bulunmadığı için de bazı odalarda büyük ve geniş olarak düzenlenmiş olan yüklükler gusülhane (banyo) olarak değerlendirilmiştir. Odalar içerisinde yer alan bütün bu birimler günlük yaşamın ayrılmaz birer parçasıdırlar.

 

Evlerin iç mekanları içerisinde yer alan birimler dışında bahçe ya da avlu içerisinde bulunmakta olan ve günlük hayatla bağlantılı başka birimlerde yer almaktadır. Bunlar arasında su kuyusu ve ocak ilk göze çarpan birimlerin başında gelmektedir. Hatta bazı örneklerde ekmek ihtiyacını karşılamak için fırın yapılmış olduğu da görülmektedir. Bu nedenle denilebilir ki; Amasya evlerinde gerek iç gerekse de dış mekanlarda yer alan bütün birimler arasında kesintisiz bir bağlantı söz konusu olup bu bağlantı birbirini tamamlayıcı niteliktedir.

 

Müzeler

 

Amasya Müzesi

 

Müzemiz ilk defa 1925 yılında II. Beyazıt Külliyesi'nin bir bölümü olan medrese binasında az sayıda arkeolojik eserler ile mumyaların bir araya getirilmesi sonucu Müze deposu olarak kurulmuştur.

 

Daha sonra eserlerin çoğalması ve teşhir edilecek yeni mekanlara ihtiyaç duyulması neticesinde 1962 yılında Selçuklu Dönemi Monumental yapılardan olan Gökmedrese’ye nakledilmiştir.

 

22 Mart 1977 yılında yeni yapılan bugünkü modern binasına taşınmış olup 14 Haziran 1980 tarihinde ziyarete açılmıştır.

 

Kalkolitik Çağ'dan itibaren Tunç Çağı,Hitit, Urartu, Frig, İskit, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait 12 aynı medeniyete ait Arkeolojik, Etnoğrafik, Sikke, mühür, El Yazması ve Mumyalar olmak üzere bugün itibari ile 23.476 eseri ile Hazeranlar Konağı ve Kral Kaya Mezarları Örenyeri ile birlikte üç birim halinde bölgenin en modern müzesi olarak ülkemiz kültür ve turizmine hizmet etmektedir.

 

Açık Hava Teşhiri (Bahçe)

Müze binasının batısında bulunan müze bahçesi içerisinde Hitit, Hellenistik, Roma, Bizans, İlhanlı, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait taş eserler teşhir edilmektedir.

 

Mumyalar

Müzemizdeki mumyalar,müze bahçesi içerisinde yer alan Selçuklu Sultanı I.Mesud ‘a ait türbede teşhir edilmektedir. Müzemizde sekiz adet mumya bulunmaktadır. İşbuğa Nuyin, Cumudar İzzettin Mehmet Pervane Bey, Cariyesi,kız ve erkek çocuklarına ait oldukları sanılmaktadır. 14.yy. İlhanlı'ların Anadolu’daki hakimiyetleri döneminde nazırlık ve emirlik yapmış şahsiyetlere aittir.

 

Etnoğrafya Müzesi (Hazeranlar Konağı)

Müze Müdürlüğüne bağlı birim, Müze-Ev Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılan Hazeranlar Konağı 1979 yılında Bakanlığımız,Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılarak restorasyonu yapılmıştır.

 

Hazeranlar Konağı teşhirinde toplam 984 Civarında Etnoğrafik eser kullanılmıştır. Bu eserler arasında 19.yy. yaşantısını yansıtan giysiler,halı ve kilimler,günlük konakta kullanılan mutfak eşyaları ve kadın ziynet eşyaları gibi malzemeler yer almaktadır.

 

Konak teşhirinde yer alan etnoğrafik eserler arasında, özellikle kitabeli olan halılar, bindallılar gümüş takılar ve altın renkli sırma işlemeler dönemin özelliklerini yansıtması açısından önem arz etmektedir. Konak bugünkü hali ile üst katlar Müze Ev,bodrum katı ise Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaktadır.

 

Alparslan Belediyesi Müzesi

Yöreden derlenen Helenistik, Roma, Bizans, Şelçuklu, Osmanlı Dönemlerine ait arkeolojik ve etnoğrafik eserler ile sikkelerinden oluşan bir belde müzesidir. XIII. Yüzyıla tarihlenen ve kasabanın kuzeyindeki ören yerinden getirilerek teşhir edilen Selçuklu Dönemi'ne ait orijinal ahşap sanduka, türbe kapısı ile orijinal vakfiyesi ve seceresi de bulunmaktadır.

 

Kaplıcalar

 

Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Merkezi’nin 21.08.1987 tarih ve 210 sayılı raporuna göre ilimiz hudutları dahilinde bulunan Terziköy, Gözlek, Ilısu ile Hamamözü Kaplıca Suları analiz sonuçlarına göre “Oligo-Mineral Suları” grubundandırlar.

 

Etkili Olduğu Hastalıklar

- Vegetatif sinir sistemini düzenler. Astım nöbetleri geçer, yüksek ve düşük tansiyonu düzenler, sinirlilik hali düzelir ve bazı cilt hastalıkları iyileşir.

- Sedatif ve Analiezik etkileri vardır. Nevralji ve nevritlerde ağırlarda etkili olur, özellikle siyatik sinir ağrılarında.

- Inflamatuvar romatizmal hastalıklarda etkilidir. Komatoid artrid. Ankilozam Spondilit, Akut Eklem Romatizması.

- Dejeneratif eklem hastalıkları (Artozları).

- Kadın hastalıklarında etkilidir. Dis menore (ağrılı adet), Amenore (adet yokluğu), Parametrit’e etkilidir.

 

Terziköy Kaplıcası

İl merkezine 32 km. uzaklıkta, 55.000 m²’lik yeşil alan üzerine kuruludur. Suyunun sıcaklığı 39.5 C° dir. Tüm odalarda termal suyu bulunan 72 yataklı otel, 45 yataklı motel, gazino, lokanta, yüzme havuzları, özel kabinler, alış-veriş imkanı, çocuk oyun bahçesi, piknik alanları ve özel pansiyonları ile ülkemiz termal turizmi alanında önemli yere sahip kaplıcadır.

 

Valiliğimizce günübirlik ve konaklama olarak iki ayrı modern tesis ihalesi yapılmış olup günübirlik tesis kaba inşaatı tamamlanmış, çalışmaları devam etmektedir. Konaklama tesisine başlanmamıştır.

 

Bakanlar Kurulunca Turizm Merkezi olarak tespit edilmiştir. Ulaşım özel oto ve tarifeli minibüslerle yapılmaktadır.

 

Gözlek Kaplıcası

Amasya-Göynücek karayolunun 22. km.’sinde bulunan 2 yıldızlı Gözlek Termal Tesisinin (256 22 22) su sıcaklığı 39.5 C° dir. Tesis bünyesinde kafeterya, lokanta kapalı yüzme havuzu, özel kabinler, Türk Hamamı, kür banyoları ile 17 oda 34 yataklı otel 4 adet de apart (toplam 42 yatak)ve piknik alanı bulunmaktadır.

 

Hamamözü Termal Tesisleri

İl merkezine 90 km. uzaklıkta Hamamözü İlçe merkezinde bulunmaktadır. Suyunun sıcaklığı 42.5 C° dir. Halen faaliyette bulunan Eski Hamam (Tel:787 60 30) ile 3 yıldızlı Gimpaş Otel (63 oda, 136 yatak) bünyesinde bulunan yüzme havuzu ve Türk Hamamları bulunmaktadır.

 

Ilısu Kaplıcası

İl Merkezine 63 km. uzaklıkta olup Göynücek İlçesi Ilusu Köyü’nde bulunmaktadır. Suyunun sıcaklığı 25 C° dir. Tesis ve konaklama imkanı yoktur.

  • 4 hafta sonra...
  • 6 ay sonra...
Gönderi tarihi:

ya bu sehır bana cok gızemlı gelıyor, bır gızemı var.amasya valılıgının yaptıgı tanıtım vıdeosunu ızledım cok etkılendım.ve halen daha bu tanıtım vıdeosu bılgısayarımda duruyor. valla ınanmıyacaksınız ama bazen acıp tekrar tekrar ızlıyom. bu sehırde bırde sevdıgımı bıraktım.neyse bunu gecelım.amasyaya elbet bırgun gıdecegım ve o harsena kalesıne,o guzelım amasya parkı var orayı.(ısmını hatırlayamadım).ha bırde magaraları var sonra bıde bır (yaa ısmın yıne unuttum)padısah vardı onun ve aılesaının mumyalandıgı muzeyı gezmek ıstıyorum.bır ara nıyetlenmıstım gelmeye rezervasyon bıle yaptırmıstım.dur neydı otelın adı ha sukru bey konagı ıdı.bırde emırhan konagı vardı.ben sukrubeyı secmıstım. (vay be amasyalı olmadıgım ve gıtmedıgım halde aklımda bırseyler kalmıs)

ya bırde evlerı varya o antık evler(amasya evlerı) cok hosuma gıdıyo keske oyle bır evım olasaydı.eger bır ımkanım olursa ılerde gercekten kafaya koydum oyle bılr ev alıcam yada yaptıracam.zaten amasya valılıgı yesıl ırmak yanındakı evlerı restore etmeye baslamıslardı.buna cok sevınmıstım.ınsallah bır gun gelecegım oraya.benı bu kadar buyuleyen sehrı gezmek ıstıyom.

yanı anlıyacagınız ben bu sehrı cok sevıyommmmmm

ya gercekten ben bu evlerden yaptırabılır mıyım amasyalı arkadaslar soyleyın

Gönderi tarihi:

ya hu ınanır mısınız bılmem ama ustekı yazıyı daha bır kac gun once yazmıstım ve hayalım bugun gerceklesıyor.bu guzel sehrı gormeye gelıyorummmm.2 gecede kalsam bana yeter gezebıldıgım gorebıldıgım kadarını gormek ıstıyorum.

 

neyse herkes kendıne ıyı baksın

bekle amasya gelıyorummmmmmmmmm :D:lol::clover:

Gönderi tarihi:
ya hu ınanır mısınız bılmem ama ustekı yazıyı daha bır kac gun once yazmıstım ve hayalım bugun gerceklesıyor.bu guzel sehrı gormeye gelıyorummmm.2 gecede kalsam bana yeter gezebıldıgım gorebıldıgım kadarını gormek ıstıyorum.

 

neyse herkes kendıne ıyı baksın

bekle amasya gelıyorummmmmmmmmm :D:lol::clover:

 

 

iyi yolculuklar bursercan :D umarım güzel haberlerle dönersin ;)

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.