Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

DTP EŞBAŞKANI AYSEL TUĞLUK’TAN ŞOK AÇIKLAMALAR!..

 

DTP'nin ciddi bir değişimden geçmesi, inandırıcılık sorununu çözmesi gerekiyor. Demokratik Toplum Partisi, parlamenter siyaset çıkışıyla üzerindeki “PKK'nın vekil partisi olma” yönündeki iddiaları silebilecek mi?

 

DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Radikal İki’de yayınlanan “Sevr Travması ve Kürtlerin Empatisi” başlıklı yazısında, Birinci Dünya Savaşı’nın onur kırıcı anlaşmalarından biri olan Sevr’in, bugün Türk-Kürt çatışması üzerinden yeniden kurgulandığına ve ABD’nin Irak işgalinin de bu kaygıyı beslediğine dikkat çekti.

 

Türkiye ve Irak’ta yaşanan Kürt sorununun, emperyalist müdahalelere açık hale gelmesinin Sevr endişesini artırdığını vurgulayan DTP’nin Diyarbakır’dan bağımsız aday gösterdiği Aysel Tuğluk makalesinde, “Burada bizim açımızdan sorulması gereken, bölgedeki gelişmeler karşısında Kürtlerin tavrının ne olacağıdır. Bize göre, Türk halkının korku ve kaygıları ciddi düzeyde gerçekçidir ve anlaşılmaya değerdir. Bugün için Türkiye’nin, tekrar Sevr tehlikesine benzer bir tehditle karşı karşıya olduğu tespitini rahatlıkla yapabiliriz. Türkiye’yi bölmek isteyenlerin amacı, Türk-Kürt çatışması yaratmaktır” diyor.

 

DTP Eşbaşkanı Tuğluk makalesinde, Misak-ı Milli’nin mutlaka korunması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam ediyor; “Emperyalistlerin Kürtlere dayalı politikası Irak işgaliyle derinleşince, Sevr endişesi de haklı olarak Türkiye kamuoyunun gündemine geldi. Burada Kürtlerin gayet açık ve samimi olmaları gerekiyor. Kürt aydın ve siyasetçilerinin, şunu açıkça beyan etmeleri gerekiyor: Misak-ı Milli sınırları mutlak suretle korunarak, ülkede yaşanan sorunlara çözüm aranacaktır. Emperyalist müdahalelere güvenmeden ve de Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef almadan, gerçeklik dışı olmayan açılımlarla çözüm arayışı içerisinde olunacaktır.”

 

Türkiye’de binlerce yıldır birlikte yaşamış Türklerle Kürtlerin birbirlerinin en doğal müttefiki olduğuna dikkat çeken Aysel Tuğluk, Irak’ın kuzeyinin Misak-ı Milli’nin bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Sevr korkularının objesi Kürtler olmamalıdır. Komşu ülkede yaşananlar Türkiye’deki gerçeklikle örtüşmüyor. Zaten başka bir boyuttan bakılırsa, orası da Misak-ı Milli sınırlarındandır. Bu işgalci bir yaklaşım değil, samimi ve gönüllü bir kucaklaşma olacaktır. Bugün Türkiye’de korkular canlandırılıp iki toplum birbirine geriye dönüşümsüz düşman edilmek isteniyor. Kürt aydın ve siyasetçiler, etnik milliyetçilik temelinde yürütülen söylemlerden süratle kaçınmalı, bölünmeyi çağrıştıracak, çatışmayı körükleyecek ve eski korkuları anımsatacak fotoğraflarda yer almamaya özen göstermeliler.”

 

Silahla sorunların çözülemeyeceğini vurgulayan Aysel Tuğluk, makalesinde; “Kan ve gözyaşının acıları büyütüyor. Şiddet ortamına hemen son verilir, harcanan enerji ülkenin birliğini korumak için yoğunlaştırılırsa, Türkiye’de yaşayan herkesin sosyal ve ekonomik refahı artacak, demokrasi alanında reformların önü açılacaktır.

 

Burada dikkat çekmesi ve üzerinde durulması gereken husus, Türklerin Kürtlerin nezdinde sömürgeci ve despot, Kürtlerinse Türklerin nezdinde bölücü ve barbar olarak görülmesinin, bu tüm sıfatları kendinde barındıran Batı emperyalizminin işi olduğudur. Bu bakış açılarında direnmek, Türkiye’yi bölünmeye, Kürtleri ise sömürülmeye götürecek esas neden olacaktır. Her iki toplum arasındaki mevcut karşılıklı duygudaşlık korunabilirse, geçmişte yaşanan acılar ve hatalar unutulup, silah yerine, kardeşliği pekiştirecek demokratik yaklaşımlar desteklenirse, sorunlar kısa zamanda çözüme kavuşturulabilecektir. Bu ülkenin Türk-Kürt diye bölünmesinin maddi, psikolojik altyapısı asla oluşmadı. Emperyalist ülkeler kendi aralarında ilk kez bir araya gelip kalıcı hukuki, sosyolojik temelleri sağlam birliktelikler kuruyorlar. Oysa tarihleri kanlı çatışmalarla dolu. Bizler de aynı şeyleri kendi aramızda başarabiliriz. Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir. Türk halkının ortak bilincinde Sevr ve büyük kurtarıcı imgesi çok güçlü bir enerjiyle ortaya çıkmaya başlamıştır.”

 

Aysel Tuğluk’un söylediklerini son derece önemsiyor ve destekliyorum. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün, Ankara'daki son Kurultayda söylediği önemlidir. DTP'nin yüzde 10 barajını bağımsız adaylarla aşarak Meclis'e girmek istemesi önemli bir gelişmedir. Fikirlerin dağda silahla söylenmesindense, Meclis kürsüsünden ifadesi gereklidir. Ama DTP'nin hem kendi kitlesi, hem de genel seçmen kitlesi nezdindeki görüntüsünü aklaması için ciddi bir değişimden geçmesi, öncelikle inandırıcılık sorununu çözmesi gerekiyor.

 

DTP Başkanı Ahmet Türk'ün çeşitli basın-yayın organlarına son dönemde yansıyan açıklamalarını şöyle bir yorumlamak gerekirse; bölge halkı sadece Kürt konusuna odaklanan bir partiyi ve temsilciyi yeterli bulmuyor, desteklemiyor. Halk artık kendi günlük sorunlarına çözüm getiren bir parti, bir temsilci istiyor. Genel sorunlara çözüm önerilerinin yetersiz olduğunu bizzat DTP sözcüleri kabul ediyorlar ve parti toplantılarında dile getiriyorlar. DTP’nin veya onun desteklediği bağımsız adayların; işsizlik, yoksulluk, sağlık, eğitim, kentin imarı, töre cinayetleri, dış ticaretle ilgili projeleri neler, belli değil. DTP, PKK’nın sözcülüğünü yapmak ve örgüt yöneticilerinin talimatlarını yerine getirmekten, “yasal ve siyasi bir parti olduğu” gerçeğini bugüne kadar hep arka plana attı veya atmak zorunda kaldı. Ama bugün PKK ile DTP arasında ihtilaf, çekişme ve sürtüşme yaşandığı ve iplerin kopma noktasına geldiği gözlerden kaçmıyor.

 

Silah ve şiddetten usanan bölge insanı, geçmişte yaşanan acı ve gözyaşı dolu günlere tekrar dönmek istemiyor. İnsanlar, bu konuda o kadar kararlı ki, silahlı çatışmalarda öldürülen örgüt mensuplarının cenaze ve taziyelerinde bile barışı savunuyor, örgütün silah bırakması yönündeki beklentisini yüksek sesle dile getiriyor. Çocuğu dağda ölmüş anne, “Artık kurşun sıkılmasın. Başka çocuklar ölmesin, PKK silah bıraksın, çocuklarımızın evlerine dönmelerine izin verilsin” diye haykırıyor. Oysa eskiden böyle değildi, “Bu ölümün intikamı alınır” diyordu insanlar. Şimdi bölgede “İntikam alınmasın, kimse ölmesin, iş olsun, altyapı olsun, töre cinayetleri bitsin, çocuklar sokaklarda kalmasın, okula gitsin, herkes demokrasinin nimetlerinden yararlanabilsin, sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmanın önündeki şiddet engeli ortadan kalksın artık” sesleri yükseliyor.

 

Tabanda böylesine radikal bir değişim olduğu için de PKK bölgedeki desteğini kaybetmek üzere. PKK’nın mevsimsel ve takvime bağladığı ateşkesi yeterli bulmayan halk, bir daha eline almamak üzere örgütün silahlarını toprağa gömmesini ve demokratik hukuk devletinin gereklerine uygun şekilde hareket etmesini bekliyor.

 

Nitekim, bölgede yaşanan değişim süreci ABD’nin önde gelen haftalık dergilerinden Newsweek’in son sayısına (17 Haziran 2007) “Türkiye Kürtleri Kazanıyor” başlıklı makaleyle yansıdı; “Geçen yıl Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki şehirler güvenlik güçlerine karşı protestolarla sarsılırken, geçen hafta Şırnak ve Diyarbakır’ın da yer aldığı birçok kentte Kürtler tarafından bu defa PKK terörünü lanetleyen büyük mitingler düzenlendi. Bölge halkı Kürtçe sloganlarla PKK terörünü kınadı.”

 

Geçmişte halkın oylarıyla seçilen Kürt milletvekilleri Meclis'e girmenin büyük bir fırsat olduğunu göremediler ve PKK’nın baskısına boyun eğerek, demokrasi yerine kör terörün yanında oldular. Bugün yanlış yaptıklarını kabul ediyorlar. Leyla Zana da, Orhan Doğan da, diğerleri de “hata yaptık, silahın değil, demokrasinin yanında olmalıydık” diyerek, günah çıkarıyorlar. Bunu söylerken sonlarının Hikmet Fidan gibi olmasından belki korkuyorlar, ama 28 yıllık sürecin getirdiği noktada bugün silahın çözüm olmadığını görebiliyorlar. Artık şiddete başvurma yoluyla “Kürt kökenli vatandaşlara yeni haklar” sloganının geçerliğini yitirdiğini görenler, siyasi gelecekleri için yeni formüller ile yeni partiler kurmaya başlıyorlar.

 

Birilerine yanlış yolda olduklarını anlatmak siyasetçilerin görevidir. PKK’nın ateşkes sözüne rağmen, mayınlarla, bombalarla insanları öldürmesi, öldürmeye devam etmesi, Türkiye’nin dört bir yanında, Türk, Kürt demeden, herkesin yüreğini sızlatıyor. PKK son dönemde kör terörü tırmandırmasının, herhalde Kürtlerin çıkarlarının korunmasıyla bir ilgisi olamaz.

 

DTP, bugüne kadar kendisinden bekleneni veremedi, sorunların çözümü için toplumsal projeler üretemedi. “Böyle dersem PKK kızar” gibi bir handikabın içerisine kendisini hapsetti. Kürtlerin düşüncelerine tercüman olamadı, inandıklarını dile getiremedi. PKK’dan çekinerek, korkarak siyaset yapıldığı sürece sorun yaşanmaya devam edecektir. PKK’nın bugün yaptığı kör terördür, militarizmdir. Ancak çözümün militarist anlayıştan geçmediğini başta Kürtler olmak üzere, Türkiye ve dünyada herkes anladı.

 

“Bu örgüt kime taşeronluk yapıyor? sorusunun cevabını doğrusu benim gibi, herkes merak ediyor.

 

 

Nail Amudi

Nail Amudi

Gönderi tarihi:

AB,ABD ve bunları yöneten başta yahudiler olmak üzere gizli siyonist güçler tarafından kullanılıyorlar ya da sizin de dediğiniz gibi onların taşeronluğunu yapıyorlar!Çok yazık!

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.