Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Dünyanın en iyi film yönetmenlerinden ilk beş kişisi kimdir?

Ben bu soruya cevap verirken F.Fellini’nin adını tereddüt etmeden söyleyebilirim.

İtalyan sanatçı 1920 yılında Rimini kasabasında doğdu.

Çocukluğunu ve gençliğinin bir kısmını burada yaşadı.

Rimini o yıllarda deniz kenarında olan diğerleri gibi tipik bir İtalyan kasabasıydı.

2.Dünya savaşına kadar günler sessiz ve sakin olarak geçiyordu.

Ama bu tekdüzeliğe ilave olan özel bir durum vardı:Faşizm

Sonraki yıllarda rejim çökerken kasaba da savaşın bombardımanlarından harabeye döndü.

Öyle ki birçok filmin çekiminde mekan olarak kullanıldı.

Fellini doğduğu yeri hiç unutmadı.Eğitim hayatı başarılı olmamıştı.Liseyi yıllar sonra bitirdi.

Çocukluğunda ilgi duyduğu konular,ileriki yıllarda onun sanat yaşamını etkilemiştir.

Resim ve sirklere olan aşırı tutkusu sanat görüşünün ilk unsurlarıydı.

Gençlik yıllarındaki çalışma hayatı, savaş yıllarının ekonomik durumu gibi zorluklarla doluydu.

Bir işten öbür işe geçmek zorunda kaldı.Bu işlerin birbirleri ile ilişkisi de yoktu.

Polislik,gazetecilik,çizgi roman ressamlığı yaptıktan sonra birkaç işe daha girip çıktı.

Savaştan yenik çıkan ülkelerin çekmek zorunda kaldığı sıkıntılı günlerdi.

Sonraları sinema ile ilgili çalışmalara yöneldi.Bir taraftan da skeçler yazıyor,karikatürler çiziyordu.

Onu sanat dünyasında tanınan kişi haline getiren ,bir film afişi oldu.

Sonra sinema ile ilgili bir şirkette senaryolar yazmaya başladı.

1944 yılında İtalya yenildi ve Mussolini öldürüldü.

Fellini Roma’da bir dükkan açıp çizimlerini satışa çıkardı.

Bu arada evlendi ve sinema çalışmalarını devam ettirdi.

Artık Marcello Mastroianni,Alberto Sordi ve Anita Ekberg gibi sanatçılarla birlikteydi.

1950 yılında ilk filmi ‘Luci Del Varieta’yı başka bir yönetmenle birlikte yönetti.

Senaryoyu kendisi yazmıştı.

1952 yılında tek başına ‘Lo Sceicco Bianco’ yu çekti.

Fellini kendine özgü tarzını oluşturmaya başlamıştı.

Bu filmin başrolünde Alberto Sordi oynamıştır.

Senaryoyu Michelangelo Antonioni ile birlikte yazmıştı.

Filmin çekimleri sürerken müzik yapımcısı Nino Rota ile tanıştı.

Sonraki filmlerinin müziklerini Rota yapmıştır.

Filmlerini peşpeşe çekmeye devam etti:

La Strada(1954),Il Bidone(1955),Le Notti Di Cabiria(1957)

Nihayet 1960 yılında bütün dünyada yankı uyandıran filmini çekti:La Dolce Vita.

Başrolleri Marcello Mastroianni ve Anita Ekberg’e vermişti.

Filmde genç bir gazetecinin sosyete ile ilişkisi ele alınıyordu.

Üst sınıfın sosyal yapısını irdelemiş,kültür alanındaki aydın kişileri eleştirmişti.

4 dalda Oscar’a aday gösterildi,ancak tek ödül alabildi.

Fellini artık sinema dünyasındaki yerini bulmuş,kendi tarzını iyice belirlemişti.

1963 yılında çektiği ‘Sekizbuçuk’ filmi ile sinema dünyasını ele aldı.

Bir yönetmenin ruhsal yapısı ile çevresi arasındaki ilişkiyi sergiledi.

Bu ilişkiyi sinemanın her türlü alanı ile sentezleyerek inceledi.

1969 yapımı ‘Satyricon’,onun için cesur bir deneme oldu.

Roma İmparatorluğu’nun çöküşünü oldukça değişik bir görüşle yorumladı.

1972 yılında filme aldığı ‘Roma’ tamamen değişik bir özellik taşır.

Bu film ,alışılagelmiş olanlar gibi belli bir konu içermez.

Belgesel değildir ama öyle bir özellik gösterir.

Roma şehrini hem kentsel hem de sosyal yapısı ile göz önüne sermiştir.

Kendine özgü sokak yemeklerindeki alt ve orta sınıf insanlar…

Onların kavga ediyor havası veren konuşmaları…

Şarkı söyleyen, dram oynayan basit sanatçıları salonlarda izleyen seyirciler…

Şakalaşan,kavga eden ve toplumdaki yerlerini olduğundan yüksek görenler..

Kısacası İtalyan halkının tüm sosyal sınıflarını ustaca filme aktarmıştır.

Nihayet 1973 yılı ve ‘Amarcord’.

1930’lu yıllarının olaylarını,aslında kendisi olan bir çocuk gözü ile anlatır.

Akdeniz insanlarının sıcak ve cana yakın her türlü karakterine yer vermiştir.

Faşizme çarpıcı şekilde eleştiri vardır.

İlk gençliğinin hayalleri ve anıları kasaba yaşantısındaki olaylar içinde belirginleşir.

Düşler dünyasından yaşamın gerçeklerine geçiş somut şekilde ortaya konmuştur.

Bu filminde sinema sanatındaki kendi tarzınına ait unsurların tümünü kullanmıştı.

Fellini eserlerinde abartı özelliğini sıkça işler.

Örneğin iri göğüslü kadın tipleri vazgeçemediği kişilerdir.

Detaylardaki abartı unsurları seyirciye itici gelmez.

Sinema ile ilgili düşüncelerinde bütünlük üzerinde durur.

Ona göre yaptığı her film,zamanın birliğindeki parçalardan birisidir.

Bunlar birleştirilince kendisinin fikir ve yaşantısı oluşuyordu.

Sinema eleştirmenleri onu Yeni Gerçekçilik Akımı içine dahil eder.

Ancak fanteziye sık sık yer vermesi bu görüşle çelişmektedir.

Filmlerinde detayları aşırı derecede önemsemiştir.

Semboller sık sık başvurduğu sanat unsurlarıdır.

Özellikle ‘E la Nave Va’ ‘Ve Gemi Gidiyor’ filmi bu yönüyle dikkati çeker.

Sembolleri kullanması çeşitli şekillerdedir.

Örneğin faşizmin görüntülerini sosyal kurumları ile olduğu gibi sahneye taşır.

Veya palyaço gibi kişisel tiplerde gösterir.

Senaryolarının her aşamasını bizzat kendisi titizlikle ele almıştı.

1993 yılında Oscar Onur Ödülü aldı.31 ekim 1993 yılında kalp krizi sonucunda öldü.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.