Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Featured Replies

Gönderi tarihi:

"ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ndeki temel amacı neydi?

Türkiye'nin bu projede yeri neresi?

İsrail küresel imparatorluğunu mu kuruyor?

 

Büyük Ortadoğu Projesi'nin tüm maksatlarını, iktisadi, siyasi ve dini taraflarını tespit ve tahlil etmek gerek...

 

Gelecekte memleketimizi bekleyen tehlikeler ve ABD, İsrail ile Türkiye arasında meydana gelebilecek ihtilaflar, değişen haritalar ve Büyük Savaş.

 

İsrail, mazlumu oynayarak geldiği bugünlerde Ortadoğu'yu kan gölüne nasıl çevirdi?

Mısır İmparatorluğunu, Almanya'yı mazlumu oynayarak nasıl çökertti?

 

İsrail, Tevrata göre:

 

M. Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında ise şöyle yazmaktadır:

 

O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.

 

Bir başka M. Tevrat ayeti yine aynı haritayı çizer:

 

O zaman Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak, sınırınız çölden ve Lübnandan, ırmaktan, Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Allahınız Rab size söylediği gibi, dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır.42

 

Bu uğurda BOP projesini hayata geçirmek İsrail için olmazsa olmazdır...

 

 

EMPERYAL İHTİRASLARIN ODAĞINDAKİ ORTADOĞU

 

Yüzbaşı Dreyfus ve Theodor Herzl

 

Fransız ordusunda yüzbaşı rütbesine kadar yükselen, Yahudi asıllı bir sanayici ailenin oğlu olan Alfred Dreyfus; 1855 yılında Mulhouse’de doğar. Yüksek tahsilini bitirdikten sonra orduya katılır. Kısa sürede terfi eden genç Dreyfus Fransız Genel Kurmay Başkanlığında oldukça itibarlı bir göreve atanır. Çöp tenekesinde bulunan bir yazıdan yola çıkılarak Yzb. Dreyfus Fransız ordusuna ait gizli belgeleri Almanlara vermekle suçlanır. Dreyfus’un Almanya hesabına casuslukla suçlanması ile tam oniki yıl sürecek ve Fransız kamuoyunu ikiye bölecek bir dava başlar. 1894 Aralık ayında başlayan mahkemeye çıkarılan Dreyfus bir takım hayali belgelerle suçlanır. Mahkeme görmediği belge ve sözlü bilgilere dayanarak Alfred Dreyfus’un rütbelerini geri alarak onu Fransız Guyanası’ndaki Şeytan Adasına sürgün eder. Tarih Eylül 1899.

 

Bu dava bütün dünyada geniş yankılar uyandırır. Fransa kamuoyu Dreyfusçular ve Dreyfusçu olmayanlar olarak ikiye bölünür. Jakobenler bile davanın bir tarafında yer alır. Ünlü yazar Emile Zola koyu bir Dreyfus taraftarı olarak ateşli konuşmalar yapar. Basına Dreyfusa komplo kurulduğu yönünde makaleler yazar. Dreyfusçular onun Yahudi asıllı bir Fransız olmasından dolayı bu muameleye reva görüldüğü inancındadırlar. Kısacası Dreyfus mağdurdur.

 

Der Judenstaat–Yahudi Devleti

 

Mağduru oynamak için seçilmiş bir aktör müdür Dreyfus? Buna hayır demek mümkün değil. Olayların Kronolojik gelişimi bütün dünyada bir Yahudi Davasına dikkatleri çekmiştir bile. (Dikkatlerinizi hiç yoktan mağdur edilen ve mazlumu oynayan bizim aktörlere çekmek istiyorum. Haksız yere hapis yattıktan sonra halk kahramanı unvanına kavuşan ve daha sonra olmadık olaylarla elde edilen imtiyazlar. Sonrasında sahneye konulan hiç de hesapta olmayan oyunlar. Bunu bir düşünün!) Nihayet kamuoyu baskıları sonuç verir Fransız Adalet Bakanlığı davanın yeniden görülmesine karar verir. Temmuz 1906’da dava Dreyfus’un aklanarak beraat etmesiyle sonuçlanır. Alfred Dreyfus rütbesi dahil bütün haklarını geri alır. Birinci Dünya Savaşına katılır. Fransa’nın en büyük nişanı olan “Legion d’honneur” ile taltif edilir. Yarbay rütbesiyle ordudan emekli olur.

 

Bu olay Theodor Herzl’i çok etkilemiştir. Kendisi bir anda Dreyfus olayı ile dünyanın dört bir yanında yükselen Yahudi milliyetçiliğinin önderi olacaktır. O şimdi yasaklanan Yahudilikle ilgili bütün değerlerin yeniden ortaya çıkmasının en ateşli savunucusudur. Herzl “Der Jundestaat” (Yahudi Devleti’nin Yeniden Doğuşu) adlı kitabı kaleme alır. Kısa zamanda bir doktrin olan kitap bütün dünyadaki Yahudilerin başucu kitabı olacaktır.

 

Arz–ı Mev’ud

 

Herzl’e göre savunduğu bütün değerler ancak Antik İsrailoğullarının kutsal kabul ettiği topraklar üzerinde bir Yahudi devletinin kurulmasıyla yeniden elde edilebilecektir. Bunun için arkasına aldığı zengin ve güçlü dünya Yahudilerini kullanarak İngiltere, Fransa, Çarlık Rusya’sı, ABD, Avusturya–Macaristan İmparatorluğu ile temasa geçer.

 

Bu çabaları sonucunda 1897 yılında Basel’de ilk “Siyonist Kongre”yi toplar. Dünya Yahudileri T. Herzl’in başkanlığında ilk defa organize olarak bir araya gelmişlerdir. Bu kongrede alınan kararlar sonucunda Nil’den Fırat’a Büyük İsrail Devletinin (Arz–ı Mev’ud) kurulması kararlaştırılır. Bu topraklar Devlet–i Ali Osman’a aittir.

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Nil'den Fırat'a İsrail Stratejileri

 

Kuşkusuz İsrail devlet aygıtının Ortadoğu hakkında ne gibi stratejiler geliştirdiğini dışardan bilmek pek mümkün değildir. Ancak bazı sızıntılar, fikir edinmemize yarayabilir. İsrail Dışişlerinde eski bir görevli olan Oded Yinon'un belki de bir boşboğazlık sonucunda 1982'de Dünya Siyonist Örgütü'ne bağlı Enformasyon Dairesi'nin İbranice yayın organı Kivunim'de yazdığı rapor, bu noktada oldukça önemlidir. "1980'lerde İsrail İçin Strateji" başlığını taşıyan yazı, İsrail'in yayılmacı hedeflerinin gerçekten de "Nil'den Fırat'a" tüm Ortadoğu'yu kapsadığını göstermektedir çünkü.

 

Bertrand Russel Barış Vakfı eski genel sekreteri Ralph Schoenman, Oded Yinon'un sözkonusu raporunun sıradan bir belge olmadığını, "İsrail'de gerek ordu, gerekse haberalma örgütünün üst kademelerine egemen olan düşünce yapısını" sergilediğini söylemektedir.45 Bu, bizim açımızdan oldukça önemlidir. Az önce Gush Emunim'in Mossad'a hakim olduğunu ve bu yolla devlet aygıtını kontrol ettiğini söylemiştik. Ralph Schoenman'ın verdiği bilgi ise, Gush'un ideolojisinin, "haberalma örgütü"nün yanında ordunun da üst kademelerinde de egemen olduğunu gösteriyor.

 

Raporun önemli olduğu ve İsrail'in gerçek stratejisini yansıttığı, İsrail'in muhalif seslerinden Israel Shahak tarafından da vurgulanmıştır. Shahak, The Zionist Plan for the Middle East adlı çalışmasıyla, raporu ayrıntılı olarak yorumlamıştır. Yinon'un raporunun "ciddiyeti" daha sonra Noam Chomsky tarafından da vurgulanmıştır.46 Kısacası, Oded Yinon'un "1980'lerde İsrail İçin Strateji" başlıklı raporu, İsrail devlet aygıtının gerçek hedeflerini görebilmek için oldukça önemli ve sağlıklı bir kaynaktır. (Cengiz Çandar da 1983 yılında yayınlanan Ortadoğu Çıkmazı adlı kitabında bu rapora değinmişti.)

 

Raporda anlatılan mantık oldukça ilginçtir. Israel Shahak'ın da vurguladığı gibi, rapor, İsrail devlet aygıtının tüm Ortadoğu'yu kapsayan bir fetih stratejisi güttüğünü ortaya koymaktadır. Ancak "fetih"in başlamasından önce, gidilecek uzun bir yol vardır. Önce, hedef olarak seçilen ülkelerin parçalanması hedeflenmektedir. Etnik ve dini yönden karmakarışık bir yapıya sahip olan hedef ülkelerin İsrail'in de katkısıyla bölünüp-parçalanması öngörülmektedir. Bu, klasik böl ve yönet (divide et impera) yönteminin İsrail versiyonudur.

 

Yinon, söze Ortadoğu'daki devletlerin kolayca parçalanabilecek bir yapıya sahip olduklarını vurgulayarak girer:

 

Müslüman Arap alemi, buralarda yaşayan insanların dilek ve arzuları hiç dikkate alınmadan yabancılar tarafından bir araya getirilmiş, iskambil kağıtlarından yapılma geçici bir ev gibidir. Keyfi olarak 19 devlete bölünmüştür. Herbiri birbirine düşman azınlıklardan ve etnik gruplardan oluşturulmuştur. Dolayısıyla bugün her Müslüman Arap devleti, içten etnik toplumsal çöküntü tehdidi altındadır; bazılarında iç savaş başlamıştır bile.47

 

Peki böylesine karışık bir Ortadoğu'da İsrail'in stratejisi ne olacaktır? Bu konuda, Shahak'ın sözleriyle, rapor özet olarak aşağıdaki senaryoları anlatmaktadır:

 

... Lübnan zaten fiilen var olan beş bölgeye bölünecektir. Bu bölgeler, bir Maruni-Hıristiyan bölgeyi, bir Müslüman bölgesini, bir Dürzi Bölgesi'ni ve bir Şii bölgesiyle Haddad'ın milisleri aracılığıyla İsrail'in denetimi altındaki bölgeyi içerecektir. Daha sonra sıra, Suriye ve Irak'ın etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünme-

 

sine gelecektir. Suriye'nin, kıyısında bir Alevi devleti, Halep bölgesinde bir Sünni devleti, Şam'da bir başka Sünni devleti ve Golan, Hauran ve Kuzey Ürdün'de bir Dürzi devletine bölünmesi öngörülüyor. Projede, Irak'ın da Basra çevresinde güneyde bir Şii devleti, kuzeyde Musul çevresinde bir Kürt bölgesi, ortada Bağdat çevresinde bir sünni devleti olarak üçe bölünmesi hedefleniyor...

 

Lübnan'ın beş bölgeye bölünmesi, Mısır, Suriye, Irak ve Arap Yarımadası dahil bütün Arap alemi için işarettir ve o yolda da ilerlenmektedir. Sonradan Suriye ve Irak'ın da Lübnan'da olduğu gibi etnik ve dini bakımdan ayrı ayrı bölgelere bölünmesi İsrail'in, uzun vadede Doğu cephesindeki birinci hedefidir. Kısa vadedeki hedefi ise bu devletlerin askeri gücünün dağılmasıdır...

 

Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak, bugünkü Lübnan'da olduğu gibi çeşitli devletlere ayrılacaktır. Böylece kıyıda bir Şii Alevi devleti, Halep bölgesinde Sünni devleti, Şam'da buna düşman başka bir Sünni devleti ve Havran, Kuzey Ürdün ve belki bizim Golan'da bir Dürzi devleti. Böyle bir devlet uzun vadede bölgede barış ve güvenliğin garantisi olacaktır ve bu hedef bugün artık erişebileceğimiz kadar yakındır.... İktidardaki güçlü askeri rejim dışında Suriye'nin, temelde Lübnan'dan hiçbir farkı yoktur. Bugün Suriye'de Sünni çoğunluk ile iktidardaki Alevi azınlık (nüfusun yalnızca % 12'si) arasında sürmekte olan iç savaş, ülkedeki sorunun dev boyutlarını gözler önüne sermektedir...

 

Irak bir yandan petrol bakımından zengin, öte yandan da içte bölük pörçük bir ülke olarak, İsrail İçin sağlam bir hedef olmaya adaydır. Irak'ın bölünmesi bizim için Suriye'nin bölünmesinden çok daha önemlidir... Irak, çoğunluğun Şii, yönetici azınlığın ise Sünni olmasına karşın özde komşularından farklı olmayan bir ülkedir. Nüfusun % 65'nin iktidara hiçbir siyasi katılımı yoktur. İktidar, % 20'lik bir seçkin tabakanın elindedir. Ayrıca, kuzeyde büyük bir Kürt azınlık vardır. İktidardaki rejimin elinden, ordu ve petrol gelirleri alındığında Irak'ın gelecekteki durumu, Lübnan'ın geçmişteki durumundan farklı olmayacaktır.... Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti.48

 

Görüldüğü gibi, "İsrail İçin Strateji"de, Lübnan'ın bölünmesinin Irak ve Suriye için de bir örnek olduğu ve bu iki ülkenin de Lübnan gibi bir iç savaş yaşayarak parçalanacağı söyleniyor.

 

Ne ilginç değil mi?... 1982 yılında yazılmış olan bu raporda geçen "Irak'ın bölünmesi" hedefi, bugün nerdeyse gerçekleşmiştir. Raporda Irak'ın kuzeyde bir Kürt Devleti, ortada Sünni, güneyde ise Şii Devletleri olarak üçe bölüneceği öngörülmektedir. Ve bugün Irak gerçekten de fiilen bu tarife göre bölünmüş durumdadır!... Körfez Savaşı'nı izleyen gelişmeler, 36. paralelin kuzeyinde bir Kürt Devleti, 32. paralelin güneyinde ise Bağdat'tan bağımsız bir Şii bölgesi oluşturma yolundadır. Bu parçalanmanın mimarı ise ABD'dir, yani tüm Ortadoğu politikasını İsrail'e endekslemiş olan süper güç, Yahudi Devleti'nin en büyük dostu!...

 

Peki Suriye acaba raporda belirtilen bölünme sürecine girmiş midir?... Şu anda Türkiye'den bakıldığında böyle bir tablo gözükmüyor. Ancak, anlaşılan, Kudüs'ten bakanlar olayı daha farklı değerlendiriyorlar: Türkiye'nin İsrail'e en yakın gazetecisi olan Sedat Sertoğlu, "üst düzey bir İsrailli ile yaptığı görüşme"yi köşesinde anlatırken "Hafız Esad sonrası Suriye'nin parçalanma olasılığı üzerinde duruluyor. Yugoslavya örnek gösteriliyor... Bunu söyleyen de Suriye uzmanı bir İsrailli idi" diye yazmıştı.49

 

Evet görünürde "Suriye'nin parçalanması" ile ilgili bir işaret yoktur, ama "İsrailli uzman"lar, Sertoğlu gibi yakın dostlarına ufukta böyle bir parçalanmanın gözüktüğünü fısıldayabilmektedirler. Bu, İsrail'in Suriye'nin parçalanması konusuyla oldukça yakın ilgilendiği anlamına gelmez mi sizce? Bu yakından ilgilenme; yönlendirme, provoke etme boyutunu da içeriyor olabilir mi?...

 

Her neyse, sonuçta bunu ister "tesadüf" olarak yorumlayın, ister İsrail'in stratejisinin adım adım ilerlediği şeklinde yorumlayın, Oded Yinon'un yazdıkları doğru çıkmaktadır ve Sertoğlu'nun İsrailli dostuna bakarsak, Suriye'nin parçalanması ile daha da doğru çıkacaktır.

 

"İsrail İçin Strateji"de yalnızca Suriye ve Irak değil, Vaadedilmiş Topraklar'ın üstündeki başka ülkelerde değerlendirilmektedir. Örneğin Mısır, İsrail devlet aygıtının parçalama içgüdüsünden nasibini alan ülkelerden biridir:

 

Bugünkü iç siyasal görünümüyle Mısır tam bir ölüdür; hele hele, Müslüman ve Hıristiyan alemleri arasındaki gitgide derinleşen uçurumu da göz önüne alırsak, bu daha da doğrudur. Mısır'ı farklı coğrafi bölgelere ayırmak, İsrail'in 1980'lerde batı cephesinde güttüğü başlıca siyasi hedefidir...

 

İsrail uzun vadede, ekonomik açıdan olsun, enerji rezervi olarak olsun, stratejik öneme sahip olan Sina üzerinde denetimi yeniden sağlamak için doğrudan veya dolaylı harekete geçmek zorunda kalacaktır. Mısır içteki sorunları nedeniyle askeri stratejik bir sorun yaratmamaktadır. Dolayısıyla, 1967 Savaşı sonrasındaki yerine itilebilir.50

 

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Rapor, İsrail'in 1980'lerde batı cephesinde güttüğü başlıca siyasi hedef'in Mısır'ı parçalamak olduğunu bildirmektedir. Oysa bilindiği gibi, İsrail ile Mısır 1978 yılında Camp David barış anlaşmasını imzalamışlar ve sözde dost olmuşlardı. Ancak görülmektedir ki, İsrail devlet aygıtı Mısır'a hiç de dost gözüyle bakmamakta, bu ülkenin parçalanmasını hesaplamaktadırlar. Parçalanma ile hedeflenen sonuç da önemlidir: Mısır'ı 1967 Savaşı (Altı Gün Savaşı) sonrasındaki sınırına itmek, yani Sina yarımadasını yeniden işgal etmek. Ya da bir başka deyişle, Nil'e ulaşmak...

  • 1 yıl sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

UZUN BİR YAZI OKURKEN EPEY VAKTİNİZİ ALACAK AMA OKUMANIZI RİCA VE TAVSİYE EDİYORUM... BU YAZI TÜRK/SOLU WEB. SİTESİNDEN ALINMIŞTIR... MERAK EDENLER İÇİN LİNKİ

 

BU İŞ ŞEMDİNLİ'DE BİTER

 

Bir komplo teorisi:

Bu iş Şemdinli’de biter

 

2008 Şubat:

Savcı henüz iddianameyi bile hazırlamadığından Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan sanıklar daha ilk mahkemeye bile çıkamadılar...

 

2008 Mart:

 

Savcı henüz iddianameyi bile hazırlamadığından Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan sanıklar daha ilk mahkemeye bile çıkamadılar...

 

2008 Nisan:

 

Savcı henüz iddianameyi bile hazırlamadığından Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan sanıklar daha ilk mahkemeye bile çıkamadılar...

 

2008 Mayıs:

 

Savcı henüz iddianameyi bile hazırlamadığından Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan sanıklar daha ilk mahkemeye bile çıkamadılar...

 

2008 Haziran:

 

Savcı henüz iddianameyi bile hazırlamadığından Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan sanıklar daha ilk mahkemeye bile çıkamadılar...

 

...

 

2008 yaz ayları hararetli rejim tartışmalarıyla geçmektedir. Tam o sırada gece yarısı Terörle Mücadele ekiplerine bağlı seçilmiş polisler evlerinden alınır. Çok gizli operasyonda gidilecek adresler zarflarda yazılıdır.

 

Sabah 09.00:

 

Ajanslar büyük operasyon haberlerini geçer.

 

Öğlen 12.00:

 

İstanbul’da gerçekleştirilen büyük operasyona ait ilk bilgiler basın tarafından duyurulmaya başlanır.

 

Emniyet içindeki kaynaklardan alınan bilgilere göre İstanbul’da aralarında bazı üst düzey emekli subayların da aralarında bulunduğu bir kısım şahıs gözaltına alınmıştır.

 

Öğlen 14.00:

 

Gözaltına alınanlar içinde orgeneral rütbesinde bile emekli askerler olduğu bilgisi basın tarafından duyurulur.

 

Operasyonun İstanbul’la sınırlı olmadığı Bodrum ve Ankara’da da eşzamanlı gözaltılar olduğu bilgisine ulaşılır.

 

Öğlen 15.00:

 

Gözaltına alınanlarla ilgili ilk resmi açıklama İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılır.

 

Buna göre bundan 1 yıl önce Ünraniye’de bir evde bulunan bombalarla ilgili soruşturmada uzun süredir teknik takipte bulunan savcılık sonunda yeterli delillere ulaşmıştır.

 

Bu kapsamda daha önce Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve Danıştay saldırısı da içinde olmak üzere bir çok suçun bizzat örgütleyicisi olduğu savıyla Emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Emekli Orgeneral Özden Örnek Ankara’da gözaltına alınmıştır.

 

...

 

Sabah erken saatlerden itibaren Ankara’da çok büyük bir gerginlik hakimdir. Genelkurmay Karargahında büyük bir sessizlik ve hareketlenme söz konusudur.

 

...

 

Aynı gün akşama doğru tüm basın ve TV flaş gelişmeyi ve ayrıntılarını duyurmaya başlar.

 

Emniyet ve savcılık kaynaklarına dayanılarak verilen haberlere göre, Danıştay saldırısından bu yana gerçekleşen çeşitli bombalama ve suikastlerle ilgili ipuçlarını takip eden savcılık, Ergenekon operasyonundan sonra tutuklanan Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün geriye dönük faaliyetlerini mercek altına almıştır.

 

Bu kapsamda AKP iktidarını yıkmaya yönelik bir darbe girişimine ait daha önce Nokta dergisinde yayınlanan darbe günlüklerinin orijinaline, bir istihbaratı değerlendiren polisler en sonunda bu adrese ulaşırlar.

 

....

 

Ertesi gün tüm gazeteler:

 

Korkunç darbe tezgahı!

 

Ulusalcı çetenin darbe tezgahı!

 

Tüm cinayetler ulusalcı darbe içinmiş!

 

....

 

Aynı gün:

 

Emniyet’in yeni gözaltılarının haberleri bomba gibi düşer:

 

Ankara, İstanbul ve yurdun çeşitli yerlerinde yüzlerce kişi gözaltına alınmıştır.

 

Emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Özden Örnek’in ilişkilerini izleyen Emniyet, bir sene önce Cumhuriyet mitinglerini düzenleyen kurum ve kuruluşların da aynı darbe tezgahında etkin rol aldığını tespit etmiş ve bu kişilere yönelik gözaltı operasyonuna başlamıştır.

 

Basın kuruluşları henüz yeterli bilgiye sahip değildir, ancak ADD ve ÇYDD’nin önemli yöneticileri, çeşitli şube yöneticileri gözaltına alınmıştır.

 

Aynı anda bomba bir haberi televizyon kanalları vermeye başlar:

 

İstanbul:

 

Polis savcı gözetiminde şu anda Cumhuriyet gazetesi ve Kanaltürk yönetim merkezlerinde arama yapmaya başladı.

 

Ankara:

 

Ankara’da Genelkurmay Karargahı sessizliğini korurken ATO ve TESK merkezinde polis ve savcılar belirir.

 

Aynı gün akşam saaatleri:

 

Emniyet Genel Müdürlüğü adına yapılan açıklamada, vatandaşların sakin olmaları, herşeyin kanunlar çerçevesinde ve savcılık tarafından yürütüldüğü, sanıklar mahkemeye çıkarılana kadar olay hakkında basına haber yasağı getirildiği açıklanır.

 

Başbakan Tayyip Erdoğan ülkede hiç kimsenin kanunlar üzerinde olmadığını, yargıya güvenmek gerektiğini söyler. Olayın TSK’ya karşı bir operasyon olmadığını ama bazı artniyetlilerin bunu böyle göstermeye çalışacağını söyler.

 

Ertesi gün tüm gazeteler:

 

Yeni bir 27 Mayıs atlatmışız!

 

4. günün sonunda:

 

Adliyeye çıkarılan sanıklardan Emekli Orgeneral Özden Örnek, Emekli Orgeneral Şener Eruygur, bazı üst düzey komutanlar, ATO Başkanı Sinan Aygün, Kanaltürk sahibi Tuncay Özkan, Cumhuriyet Gazetesi sahibi İlhan Selçuk, Cumhuriyet yazarlığı da yapan Emekli Orgeneral Doğu Silahçıoğlu, çıkarıldıkları mahkemece terör örgütü kurmak, darbe tezgahlamak ve halkı ve orduyu hükümete karşı isyana teşvik ettikleri savıyla tutuklanır.

 

...

 

30 Ağustos 2008:

 

Yeni Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ görevi Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan devralır.

 

Yaşar Büyükanıt yaptığı açıklamada bundan sonra ailesi, çocukları ve torunlarıyla vakit geçireceğini, kitap yazmayacağını belirtir.

 

2008 Eylül:

 

2007 yılında tutuklanan Muzaffer Tekin’in dosyası Ergenekon dosyası ile birleştirildiğinden henüz iddianamesi hazırlanmamıştır ve 1.5 yıldır mahkemeye çıkmadan tututkludur.

 

2008 yılının başında tutuklanan Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının dosyası 6 ay sonraki Sarıkız darbe dosyası ile birleştirildiğinden sanıklar 8 aydır mahkemeye çıkarılmadan tutukludur.

 

2008 yılı Haziran ayında tutuklanan Sarıkız darbe sanıkları Şener Eruygur ve arkadaşları iddianameleri henüz hazırlanmadığından mahkemeye çıkarılmamışlardır ve tutukludurlar.

 

...

 

2008 Eylül ayı:

 

Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’a yönelik kara harekâtı başlatır.

 

Başbakan Tayyip Erdoğan Türk Ordusu’nun olağanüstü kahramanlık ve başarılarını halka açıklar.

 

2008 kışı:

 

Ülkede PKK terörü durmuştur...

 

2009 Ocak ayı:

 

İki yıldır tutuklu bulunan Muzaffer Tekin, 1.5 yıldır tutuklu bulunan Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz, 7 aydır tutuklu bulunan Şener Eruygur, Özden Örnek, Doğu Silahçıoğlu, İlhan Selçuk, Tuncay Özkan ve Sinan Aygün avukatlarının yaptıkları tüm başvurulara rağmen hâla mahkemeye çıkarılmamışlardır.

 

2009 Ocak sonu:

 

Sabah 05.00:

 

Ankara’daki Zaman gazetesi istihbarat merkezi ile Roj TV’ye aynı anda bomba haber gelir:

 

Polis az sonra Yaşar Büyükanıt’ı gözaltına alacaktır.

 

Gazeteciler ortalığı telaşa vermeden Ankara’da bulunan emekli Paşanın evine gittiklerinde gerçekten de istihbaratın doğru olduğunu görürler: Savcı Paşaya gözaltı kağıdını gösterir..

 

Ve evden çıkarlar.

 

05.05:

 

Genelkurmay Karargahı’nın ışıkları yanıktır. Aynı anda tüm komutanların arabaları karargaha giriş yapar.

 

Başbakanlık’ın ışıkları yanmaktadır.

 

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün ışıkları yanmaktadır.

 

07.00:

 

Zaman ve Roj TV flash haberi duyurur.

 

Basına sızan bilgilere göre Muzaffer Tekin’le başlayan ilişkiler ağını çözen Savcılık, Şemdinli dosyasını da istemiş ve olaylar arasındaki bağlantıyı kurmuştur.

 

Buna göre AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte Genelkurmay içinde bir darbe ekibi kurulmuştur. Ancak Hilmi Özkök’ün Genel Kurmay Başkanı olması darbe planlarının başarılı olmasına engel olmuştur.

 

Bunun üzerine çeşitli provokasyonlar ve mitingler düzenleyen darbe ekibi, savcılığın zamanında gözaltıları ile başarıya ulaşamamıştır.

 

Bu arada Veli Küçük’ün evinde ele geçen belgelerde TSK içinde yasadışı bir kontrgerilla örgütlenmesinin varlığı tespit edilmiş, bu yapılanmanın başında o dönem Yaşar Büyükanıt’ın olduğu saptanmış, bu yapılanmanın PKK terörünün artması için PKK içinedki çeşitli unsurları kullanarak 2007 seçimleri öncesinde hükümeti yıpratacak bir terörist saldırı kampanyasına bizzat olanak sağladıkları tespit edilmiştir.

 

Çeşitli gazeteler, televizyonlar, dernekler, partiler, yargı üyeleri ve bürokraside de geniş bir yapılanmaya sahip olan bu grubun ülkedeki tüm terör ve karışıklığın sebebi olduğu anlaşılmaktadır.

 

...

 

Başbakan Tayyip Erdoğan operasyon ile ilgili basının sorularını yanıtlarken olayın kesinlikle TSK’ya mal edilemeyeceğini, Ordu’nun bizzat kendisine bağlı olduğunu, göz bebekleri olduğunu, ordunun kahramanlıkları sayesinde PKK terörünün durdurulduğunu açıklar.

 

...

 

Genel Kurmay Başkanı yargıya müdahale etmek istemediğini bu nedenle açıklama yapmayacağını belirtir...

 

...

 

Aynı gece Köşk...

 

MİT Müsteşarı ve Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Cumhurbaşkanı Gül’e brifing vermektedir.

 

Operasyon hemen durdurulmazsa asker içinde bir grup genç subayın başında bulunduğu yapılanmanın yönetime el koyacağını bildirirler.

 

Cumhurbaşkanı teşekkür eder ve çıkarlar.

 

Gece 01.00:

 

Cumhurbaşkanı Gül Başbakan’ı Köşk’e davet eder.

 

Başbakan AKP MYK üyeleri ile olağanüstü toplantıdadır.

 

Bazı AKP’liler Başbakan’ı bir darbe olasılığına karşı uyarırlar.

 

Başbakan kendinden emindir, “artık bu iş bitti” der.

 

Gece 02.30:

 

AKP MYK üyeleri evlerine doğru yola koyulur.

 

Gece 03.00:

 

Başbakan’ın makam aracı Köşk’ün kapısından girer.

 

Bir saat süren görüşmede Gül’ün uyarıları karşısında Başbakan düşünmek için süre ister.

 

Gece 04.00:

 

Başbakan eve döner.

 

Gece 05.00:

 

Bir askeri jip Başbakan’ın evine gelir.

 

Kapıdaki koruma müdürü ile görüşür.

 

Koruma müdürünün yüzü asılmıştır.

 

Ben haber vereyim der.

 

Teğmen izin vermez.

 

Kapıya doğru yönelir

 

Ve zili çalar...

 

...

 

Bu hafta başyazımızı bir komplo teorisine ayırdık.

 

Ve okurlarımızla paylaştık...

 

Adı üstünde komplo teorisi...

 

...

 

Yıllardan: 1941

Günlerden: 22 Haziran

 

Ömründe hiç kavga etmemişti İvan,

(hatta iyi yürekli, fakat çok aksi bir adam olan

Ermeni Sagamanyan’la bile),

korkaklığından değil

barışseverliğinden

Ve hiçbir millete düşmanlığı yoktu.

Büyük bir kusuru vardı İvan’ın:

şaşmak bahsinde çocuktu.

Ve tuhaf bir acıyla şaşmıştı

Hitler Almanya’da yerleştiği zaman.

‘Marks’ın, Engels’in, Bethoven’in ve Şiller’in milleti,

proletarya, komünist yoldaşlarımız ve Telman

Sosyal-demokratların ihanetine rağmen

nasıl olsa devirirler ***,’

diye düşündü.

Hitler devrilmedi.

Biraz daha şaştı, biraz daha üzüldü İvan.

22 Haziran Şafak vakti:

‘Gelenler Faşistlerdir,’ diye düşündü,

‘biz buradan, Alman milleti içerden

temizledik demektir işi.’

 

İvan dayandı burdan.

Alaman, Rumen, Fin, İtalyan, Macar,

bir tek ölüm bayrağı altında saldırıyordular.

Çekoslovak, Belçika, Hollanda, Fransa fabrikaları

emrindeydi gamalı haçın.

Hitler’in uçakları ve tankları çoktu,

İvan’ın askerlik sanatında henüz yeter bilgisi yoktu

ve herşeye rağmen

bu işe bir parça hala şaşan çocuktu.

Çekiliyordu içerlere doğru çarpışarak.

Yanıyordu alabildiğine

yanıyordu alabildiğine arkada toprak.

Dayanıyordu İvan.

Fakat Alman milleti

Hitler’e av köpekliğinde

ve İvan’ı şaşırtmakta devam etti.

Nazım Hikmet

 

Ve İvan kendi kendine soruyor:

‘-Nereye, nereye, nereye?

Nerde duracağız?

Nerde, nasıl ve ne zaman?’

 

Kin duymayı öğrendi İvan

vahşi fakat cana yakın bir şarkı öğrenir gibi.

Ve sırtları beyaz haçlı tankları yakıp

ve her köpek leşini serdikçe yere

gözünde bir kat daha aziz oldu vatan.

Sessiz ve öfkeliydi doludizgin.

Ve artık nefret etmeyi

ve affetmemeyi biliyordu.

Ortaçağ sürüleri habire geliyordu,

paraşütle inen

motosiklete binen

Ortaçağ sürüleri.

Subayları başlarındaydı:

yobaz

inanmış,

sormak

yasak,

düşünmek günah.

Ve kalkık bir kaşın altında tek gözlük gibi *****.

Ve zırhlarının içinde balık gibi mağrur

üstinsan

Irz düşmanı ve dehşetli obur.

 

Kiyef’e kadar bu subaylardan beşini gebertti İvan.

Kiyef kapılarında yanı başında düştü Ermeni Sagamanyan

Sessiz kucaklaştılar.

Ve yüzü gülmeyen aksi, esmer adamın,

ilk defa güldü yüzü:

‘-Bana bir cıgara ver’ dedi.

Halbuki o hiç kimseden cıgara istememişti şimdiye kadar.

İki kat dövüştü İvan.

Ve başçavuş oldular Türkistanlı Ahmet’le aynı günde

‘-Çekiliyoruz, evet,

ama Avrupa’yı kurtardığımız zaman

generallik isterim’ dedi Ahmet

Şimdi çekiliyorlardı

Önlerinde Avrupa uzaklaşıyor

arkalarında yaklaşıyordu Moskova.

Fakat emindiler:

dünya geri dönmeyecek Ortaçağa

ve olduğu yerde saymayacak.

Bu bir doğum ağrısıdır

gebedir toprak.

Nazım Hikmet

NOT: BU KONUYU NEDEN Mİ İSRAİL'İN ORTADOĞU PROJESİNDE İŞLEDİM?

ORASINIDA SİZ DÜŞÜNÜN!!!

Gönderi tarihi:
  • Yazar

ERGENEKON OPERASYONU: Darbeci ve Ulusalcı Atatürkçü Teröristlerin Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla yakalanması ve demir parmaklıklar arkasına tıkılması operasyonu... (Akp deyimiyle ve halkı inandırmak istediği şekliyle)

 

R.T.ERDOĞAN: TC başbakanı, AB ve ABD ile sıkı ilişkiler içersinde olan vatansever...!!! Ergenekon operasyonunun savcısı, avukatı, hakimi, hatta unutmadan BOP eşbaşkanı!!!

 

pkk'lar bu arada ne yaparlar meclisten halka seslenirler... eee malum insan hakları!!!

Gönderi tarihi:

Siyonizme karşıyız; tamam...

 

Dünya savaşları sonrası yapay ulus-devletler oluşturuldu hatta danışıklı-dövüşler bile söz konusu olabilir;tamam...

 

Ama bu dediklerinizi salt AKP iktidarına uyarlayamazsınız; komplo teorilerini bir bütün olarak alırsanız bunun ucu ülkemizin kurucularına kadar hatta onların hocalarına kadar gider!!!

 

Onu da geçtim; şimdi siz bana iddianamesini okumadığınız kesin olan bir soruşturma hakkında nasıl bu kadar ideolojik bir metine güvenebileceğimi anlatabilir misiniz???

 

Esas bu sonuncusunu merak ediyorum ben...

 

:zorro:

Gönderi tarihi:
  • Yazar

sadece objektif bir göz ile bakın yeter AKP hükümeti kimlerin çıkarlarını gözetiyor?

Gönderi tarihi:
sadece objektif bir göz ile bakın yeter AKP hükümeti kimlerin çıkarlarını gözetiyor?

 

Türkiye'de resmi ideoloji tarafından bastırılanların...

 

Bu benim soruma yönelik değil ayrıca; baştan belirttiğim gibi komplo teorilerinin bütünlüğünü bozmazsanız kuruculara kadar gider mesele!!!

 

:online2long:

Gönderi tarihi:

mhp=chp=akp=ABD

bunu secimden 1 gun once yazmistim nedenlerini uzun bir sekilde aciklayarak

once bagimsizlik bagimsiz olmadan hic bir sey yapamazsiniz

turkiye parcalara ayriliyor bolunuyor hic bir parti liderinin sesi cikmiyor

ve halende cikmamakta

anlasilan yukarda yazdigim esitlik henuz bozulmamis..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.