Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Üçüncü Ordu'nun Annesi, Nene Hatun...


Misafir birce

Önerilen İletiler

Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu nenelx7.jpg 22 Mayıs 1255 günü

 

Erzurum'da zatürreden vefat etti.

 

 

Tarihimize "93 Harbi" adıyla geçen Türk-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe kazandıran Türk kadını. 1857 yılında Erzurum'da doğdu. Tam doksan sekiz yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini "Üçüncü Ordu'nun Annesi" olarak geçirdi. 1955 yılında "Yılın Annesi" seçildikten sonra 22 Mayıs 1255 günü Erzurum'da zatürreden vefat etti.

 

 

 

Türk-Rus Harbi'nin kanlı ve karanlık günleriydi. 1877 yılı Kasım ayının 7'sini 8'ine bağlayan gece, civarda bulunan iki Ermeni köyünden gizlice harekete geçen kalabalık bir çete, sinsi sinsi yaklaşıp Erzurum'un meşhur Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmıştı. Tabyayı savunan bir avuç Türk askeri derin uykuda idi. Yataklarında bastırıldılar ve uykuda kılıçtan geçirildiler. Arkadan gelen Rus kuvvetleri de hiç bir direnme görmeksizin Aziziye Tabyası'na yerleştiler.

 

Bu ...... baskından yaralı olarak kurtulan bir asker koşa koşa Erzurum'a varıp kara haberi yetiştirdi.

 

Minarelerden sabah ezanı yerine "Moskof Aziziye'ye girdi!" sesleri yükselmeye başladı. Bir anda bütün Erzurum duymuştu bu kara haberi.

 

Ve bir anda bütün Erzurum şahlanıvermişti. Tüfeği olan tüfeğini kaptı, olmayan eline ne geçirdi ise tırpan, kazma, kürek, sopayı alıp sokaklara döküldü. Erkekli kadınlı bütün Erzurum halkı Aziziye'ye doğru koşmaya başladı.

 

Şehrin kenar bir mahallesindeki mütevazi bir evde oturan taze bir gelin vardı. Bir gün evvel ağabeyi Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve getirilmiş ve bir kaç saat önce bu taze gelinin kolları arasında ruhunu teslim etmişti.

 

Kocası cephede idi.

 

Minarelerden yükselen "Moskof Aziziye'ye girdi" seslerine, seferber olup koşanların uğultuları karışıyordu. Taze gelin, bu kara haberi duymuş gibi hemen ağlamaya başlayan üç aylık bebeğini emzirip uyuttu.

 

Usulca onu beşiğine bıraktı ve heyecan dolu bir sesle:

 

 

- Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah'a emanet ediyorum yavrum, diye mırıldandı.

Sonra şehit kardeşinin döşeğine seğirtti. Ölüyü alnından öptü:

 

- Seni öldüreni öldüreceğim ben de, dedi, kin dolu bir sesle.

 

Ve masanın üzerinden satırı kapmasıyla kapıdan dışarı fırlaması bir oldu. O da çılgınca Aziziye'ye doğru koşmakta olan kadınlı erkekli, taşlı sopalı kalabalığın arasına karıştı.

 

Bütün Erzurum, o dadaşlar diyarı şahlanmştı. Erzurum halkı bir sel gibi akıyordu canından aziz saydığı Aziziye Tabyası'na doğru.

 

Aziziye'ye yerleşmiş olan Moskof, tabyaya yaklaşmakta olanlara karşı yaylım ateşine geçince bir hayli Erzurumlu kırıldı. Onların kırılışını görmek, ayakta kalabileni büsbütün şahlandırmış ve tabyanın demir kapılarına gülle gibi yüklenen kalabalık bir anda içeri doluvermişti.

 

Demir kapılar bile dayanamamıştı bu olağanüstü iman karşısında.

 

Aziziye'de boğaz boğaza kanlı bir dövüş başladı. Balta, tırpan, kazma ve sopası olmayan pençeleriyle Moskofun gırtlağına yapışıyordu. O toplu tüfekli ordu, tam bir bozguna uğramıştı bu şahlanış karşısında. Türk demeye dili dönmeyen Moskof askerleri Osmanlı'yı da kısaltıp sadece "Osman"a çevirmişlerdi. Başı dara gelen "Osman teslim" deyip canını kurtarmaya bakıyordu.

 

Başka bir zaman olsaydı Türkün merhameti galebe çalardı, belki. Fakat bu zaman diğer zamanlardan çok farklıydı. Aziziye'nin dışında ve içinde kadınlı, ihtiyarlı çocuklu yüzlerce Erzurumlu kanlar içinde yatıyordu.

 

Onlara ateş açanlar acımışlar mıydı? Ne "Osman" dinleyen oldu, ne de "Teslim"e kulak asan...

 

Taze gelin de elinde satırı, karşısına çıkan Moskof'un kafasına, suratına indiriyordu. Şehit düşen ağabeyisinin acısını, bin Moskof'u öldürse içine atamazdı...

 

2.000'e yakın Moskof askeri öldürülmüş ve Aziziye kurtarılmıştı. Düşmanın geri kalan kısmı selameti atlarına atlayıp kaçmakta bulmuştu.

 

Onları takip etmek için Erzurumlu'nun atı yoktu. Fakat kaçan atlıyı kovalayan yayalar yine de onu yakalayıp haklamayı biliyordu.

 

Yaralılar arasında taze gelin de vardı. Elinde satırı ile döğüşürken aldığı bir yaranın etkisiyle o da kanlar içinde yere yıkılmıştı. Fakat yaralı olarak baygın bulunduğu zaman dahi elindeki kanlı satırını sıkı sıkıya kavramış bırakmıyordu hırs dolu pençelerinin arasından...

 

Adı Nene idi taze gelinin. O günden sonra o da bütün Erzurum'un tanıyıp saydığı kişiler arasına katıldı. Doksan sekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof'un Aziziye'de nasıl tepelenişini anlattı.

 

Fakat kendinden bir kaç kelime ile bahsetti.

 

Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkomutanına "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" demiş ve Amerikalı generali kendine hayran bırakmıştı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir Destanıdır Şehrin

 

 

 

Bir şehir var yaylada, tey yücelerde;

Karlı dağlara sırtını, gönlünü bir garip

Sevdaya vermis

Esen rüzgarları hudutsuz,

 

 

Uçan kusları hürriyet dermiş

Bembeyaz sabrına bürünüp, ovaların,

Dağlarınca heybetli, yıldızlarınca umutlu,

Bir eli tüfeginde, bir eli şakağında

Hudut beklermiş tabya başında

Kapılarından akmış kervanlar oluk oluk

 

 

İpek yüklü, bahar yüklü, Hind'in

Yemen'in kervanları

Erzurum, Van - Erzurum, Van

Diye ötermiş çanları

Maniler yakılmış, Erzurum ekin ekin

Türküler koşulmuş Erzurum çarsı pazar

 

 

Sen ağlama demiş canikom,

Kirpiklerin ıslanır

Ben ağlimki, deli gönül uslanir

Bile yazılmış kaderi yiğidiyle toprağım

Bir soluk dinlenmeden didinmişler, durmuşlar

Felegi hicveylemiş Nef'i, kayalar misali

 

 

Sularınca ah çekip yollara düşmüş Emrah

Yıllarca dertli Kerem, Aslı'nın peşinde

Dağ degil, Palandöken göz dağıdır

Yücesine kurulmuş camileri seslenir

Duasında mümindir Çifte Minareler

Üç Kümbetler masalda Selçuk'un üç dilberi

 

 

Şahlanan bir gururdur, beri yanda Aziziye

Sanatin çiçek açan bahçesi, Yakutiye

Hele dadaş, adan gurban

Ufaktan bir türkü çaldır,

Hasret yüklü sesinle

Yaz gelende çıkarlar mı Yayla Başına

 

Semaverler tütende çermik yolunda,

Al-yeşil giyinir, allanır mı tazeler

Kaytan bıyıkli dadaşlar, kolkola mi gezerler

Davul-zurna küte küt nabızlarimda vurur bazı

At oynatmak diler gönül, bir cirit meydanında

Düşlerimde her gece su içerim Yazıcı'dan

 

 

Anam bazı Nenehatun, ben Erzurum dadaşı

Bir şehir var yaylada

Bulutlara deger başı

Gönlümde sevdanın dumanı tüter

Rüzgarları hudutsuz

Uçan kuşları hürriyet, hürriyet diye öter

 

Şair: Sadi Akatay

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

35272.jpg

Osmanlı- Rus Harbi'nin gerçekleştiği ve Nene Hatun'un kahramanlaştığı Aziziye Tabyası'nın çevresinin bakımsızlığa terk edilmesi tepki topluyor.

 

 

Tarihte 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı- Rus Harbi'nin (1877-1878) gerçekleştiği Aziziye Tabyası ilgisizlik ve bakımsızlığa terk edilmiş durumda.

 

 

Nene Hatun'un kabrinin de bulunduğu Aziziye Tabyası'nın çevresindeki sembolik şehit mezarların bulunduğu alanın bakımsız oluşu ve çevreye duyarsız kişilerce atılan pet, poşet gibi atıkların temizlenmemesi tepkiye neden oluyor.

 

 

 

Tabyayı ziyaret eden yerli ve yabancı turistler karşılaştıkları çirkin görüntü karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyor.

 

Aziziye tabyasının çevresi 2006 yılında Palandöken Belediyesi tarafından peyzaj çalışması gerçekleştirildi.

 

 

Ancak daha sonra bakımsızlıktan tabyanın birçok yerinde döşeme taşları sökülüp, kırıldı, sembolik şehit mezarlıklarının bulunduğu alan ise yaban

 

otlarına terk edildi.

 

 

Aziziye Tabyası'nın sol giriş kısmına 9. Kolordu Komutanlığı'nca 2004 yılında yaptırılan Nene Hatun Çeşmesi muslukları takılmadı ve buradan ziyaretçilerin içmeleri, serinlemeleri için akıtılmadı.

 

 

Muğla'dan Erzurum'a tatil için geldiğini ve bu arada Aziziye Tabyası'nı görmek için Topdağı'na çıktığını belirten Nilüfer Şenoğlu (43) karşılaştığı manzaradan utanç duyduğunu söyledi.

 

 

Şenoğlu, Mecidiye Tabyası'nın çevresinin temiz olmasına karşılık Aziziye Tabyası'nın çevresine rast gele atılan boş su petleri, naylon torbalar ve içerisi boşaltılmamış çöp kutularını görünce şaşkına döndüğünü ifade etti.

 

 

Sembolik mezarlık alanının içerisinin yaban otlarına terk edilmesi karşısında ise şaşkınlığının arttığına işaret eden Şenoğlu, "Aziziye Tabyası'nın hemen giriş kısmındaki uyarı tabelasında, 'Ecdat yadigarıdır lütfen sahip çıkalım, temiz tutalım' yazısı var.

 

 

Ancak bu tabelayı koyanlar her halde buraya bekçi koymayı unutmuşlar.

 

Çünkü tabyanın çevresine takılan pet şişiler, poşetler görsel bir kirlilik oluşturuyor. Ecdat adına, üzüldüm.

 

Akrabamın aracıyla tabyaya çıkarken yolun kısmen stabilize oluşu ve asfaltlanmamış olması da ayrı bir skandal.

 

Batıda bu gibi yerlere yerel yönetimler, merkezi yönetimler büyük ilgi gösterirken burada gördüğüm ilgisizlik beni derinden sarstı." diye konuştu.

 

(cihan)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.