Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Hayat okyanusunun en çalkantılı olduğu, fırtınalara esir düşen dalgaların en çok mesai yaptığı dönem ergenlik dönemidir.

 

Çalkantılı sularda yolculuk yapmak herkesin kolayca yapabileceği bir iş değildir. Fırtınalı havada okyanusa açılmışsanız; geminizin sağlam olması, dümene hakim olabilme açısından kendinize güveninizin tam olması gerekir. Aniden bindirme yapan güçlü dalgalar geminize acımayacaktır. Ani dalgalara karşı, manevra yapabilme çabukluğu gösteremezseniz geminizin sağlamlığı da işe yaramayabilir.

 

Ergenlik böyle bir şeydir. Okyanusun dalgaları kabarmış, hayat geminize yapılan şiddetli saldırılar artmıştır. Ergenlik döneminde kopan fırtınalarda yol alabilmek, ancak güçlü bir özgüvenle mümkün olabilmektedir.

 

Ergenlik döneminde olan gençlerin iç dünyalarında kopan fırtınalar, özgüvenlerini tehdit etmektedir. Sağlam bir gemiye, ailelerinin desteklerine ihtiyaç duymaktadırlar. Ailelerinden alacakları destekle, içlerinde kopan fırtınalarla ve üzerlerine bindirme yapan dalgalarla mücadele edebileceklerdir.

 

Ailelerin gençlerin karşılaşabilecekleri olumsuzluklara ilişkin düşünceleri, onlara verecekleri mesajların içeriğini belirlemektedir. Dünyanın yaşanabilir bir yer olmaktan çıktığını ve çocuklarının her an zarar görebileceği inancına sahip ebeveynler, aşırı korumacı bir tutum sergileyebilmektedirler.

 

Ailelerin sergiledikleri aşırı korumacı tutum, gençlerin güven bunalımı yaşamalarına yol açmaktadır. Çocuğunu diş dünyaya karşı korumaya çalışan ebeveyn onun iç dünyasındaki bütün kaleleri yıkmakta ve dış tehditlere açık hale getirmektedir. Yani korkularla şekillenen davranışlar, korkulanın gerçekleşmesine katkı sağlamaktadır.

 

Her çağın, her dönemin kendine has sorunları vardır. İnsanların problemleri içinde bulundukları ortamdan beslenir ve o ortamın şekillendirdiği biçimde ortaya çıkar. Gençlerin yaşadıkları problemler, insanlık tarihi kadar eskidir. Her dönemde farklı şekilde tezahür etmiştir. Günümüz delikanlılarının problemleri, içinde bulunulan ortamdan bağımsız değildir. Teknolojinin getirdiği yalnızlığı, savunmasızlığı hep beraber yaşıyoruz. Televizyon ve diğer medya kuruluşlarından aldığımız kültürün bütün izlerini günlük hayatımıza yansıtıyoruz.

 

Televizyonun başında vakit geçiren anneler, kadın programlarından aldıkları korkuları, önce eşlerine sonrada çocuklarına aktarmaktadırlar. Ailenin geleneksel kültürü yerini hızla televizyon kültürüne, korku kültürüne bırakmaktadır.

 

Evden kaçan/kaçırılan çocuklar, zararlı alışkanlıklara bulaşan hayatlar ve daha nice olumsuzluklar sıralandıkça ebeveynlerin hayata ilişkin düşünceleri renk değiştirmektedir. Ebeveynlerin doğasında bulunan yavrusunu koruma refleksi devreye girmekte ve gençleri kıskaç altına almaktadır.

 

Kadın programları vasıtasıyla eğitilmiş(!) ebeveynlerin çocuklarının bütün hayatları okul ve ev arasında geçmek zorundadır. Sınırlı arkadaş ilişkileri, sınırlı sosyal hayat vb. sınırlar gençlerin özgüvenlerini yok etmektedir. Yaşamı sınırlandırılan gençler, kendilerine güvenilmediği düşüncesiyle hırçınlaşmakta olumsuz davranış kalıpları geliştirmektedirler.

 

Bu süreç devam ettirildiği takdirde, özgüvenden yoksun, bağımlı yaşamların sayısı hızla artacaktır. Kendine güvenemeyen insan, yeteneklerini verimli bir şekilde kullanamaz. Kendi başına kararlar alması, yürürlüğe koyması imkânsızdır. Böyle bir süreç, ülkelerin en büyük kaynağı olan insan kaynağının temelden kurutulması ile sonuçlanır.

 

Ebeveynlerin aslı vazifesi; çocukları korumak/kollamak değil, onların kendi ayakları üzerine durabilmelerini sağlamaktır. Olumsuzluklar üzerine kurulmuş bir hayat, gençlerin kendi ayakları üzerine durmalarını engeller. Hayatın olumsuzluklarını elbette göz ardı etmeyeceğiz. Gerekli tedbirleri imkânımız dâhilinde alacağız. Ancak ölçüyü kaçırıp, gençlerimizin tüm hayatlarını sınırlandırmamız, mahvetmemiz gerekmez.

 

Onlara güvendiğimizi hissettireceğiz. Sorumluluklar almasını alkışlayacağız, destekleyeceğiz. Koruma/kollama görevimizi de gençlere hissettirmeden ve aşırıya kaçmadan sürdüreceğiz. Gerektiğinde olumsuzlukları ortadan kaldırmak için işbirliği yapacağız. Problemleri beraber tartışıp, beraber çözüm getirmeye çalışacağız.

 

Ülkelerin bile geleceğine etki eden bu önemli konuda bir şey yapmak istiyorsanız, gençlerinizin bugünlerini ve yarınlarını mahvedecek olumsuz tutum sergilemekten kaçınmak istiyorsanız; ilk iş olarak kadın programlarının yayın saatinde televizyonumuzun düğmesini kapatabilirsiniz.

 

Gençlerine güvenen, onlarla sorumlulukları paylaşan ve iyi iletişim içinde olan milletlerin üzerinde karabulutlar barınamayacaktır. Bulutsuz, masmavi bir gökyüzünün altında yaşamak dileğiyle...

 

 

kaynak:

Mehmet Polatoğlu

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.