Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 18 yıl DİN AĞIRLIKLIK POLİTİKALARIN ÜLKEMİZE VERDİĞİ ZARARLAR... Erbakan Cumhuriyet döneminde en çok zarar vern isim. Arkasından da Demirel, Ecevit hepsi birden geliyor. Bunlar imam hatipleri çoğalttılar... 7 Mayıs 2007 tarihli Akşam gazetesinde Nagehan Alçı 'nın Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı ile yapılmış bir konuşması yayımlandı. Prof. Kağıtçıbaşı uluslararası üne sahip bir biliminsanımız. Bu konuşmada çok önemli gözlemler dile getiriyor. Konuşmanın bir bölümünü siz okurlarımla paylaşmak istedim: Yani türban bilinçli olarak mı yükseltildi? Evet. Kaleyi içeriden fethettiler. Halkın var olan dini duygularını okşayarak politika yapmaya başladılar ilk olarak, DP zamanında. Sonra ezan tekrar Arapçaya çevrildi. Bir de uluslararası arenada ABD komünizme karşı İslamcılığı destekleyince Türkiye'de zemin kolayca hazırlandı. Erbakan mı hazırladı zemini? Evet, Erbakan bu ülkeye Cumhuriyet döneminde en çok zarar veren isim. Arkasından da Demirel, Ecevit hepsi birden geliyor. Bunlar imam hatipleri çoğalttılar. Endüstrileşmesi gereken bir ülkede meslek okullarının yüzde 83'ü imam hatip haline geldi. Bugün gelinen nokta da fevkalade akıllı ve sabırlı politikaların ürünü. AKP bugün ılımlı İslamın temsilcisi olarak görülüyor. Ilımlı İslam mümkün mü, yoksa bu bir oxymoron mudur? Bir oxymoron (*1), çünkü şu haliyle İslam sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda yönetime de karışıyor. Cumhuriyet ile birlikte yapılan aslında İslamda reformdu. O zaman ne yapmak gerek? Kuran'a inanan bir Müslümana "inandığın kitapta yazanları yapma!" nasıl dersin? Zaten Kuran'da yazan her şeyi yapamıyor ki! 4 eş ile evlenebiliyor mu, erkekler ya da kadınlar mirasta yarım hak iddia ediyor mu? Hayır, etmiyor, etmek istemiyor. Yani işlerine gelene müsaade ettiler. Türkiye'de ilginç bir tablo var: Ekonomik göstergeler çok iyi, ama toplumun gelişmişliği aynı oranda artmıyor. Kopukluk nerede? Bu bir anomali. Ekonomik göstergeler almış başını gidiyor ama insan gelişme indeksi (human development index) çok geri. Çünkü kısa vadede oy getirecek yatırımlar yapıldı, ekonomi gelişti de eğitim geri bırakıldı. Din ve ataerkil sistem köpürtülerek özellikle kadınlar geri bırakıldı. Kadınlar türban yasağı dolayısıyla da geri bırakılıyor, üniversite ve diğer kamusal alanlarda görünmeleri engelleniyor, bu da onları mahreme hapsediyor. Nilüfer Göle'nin ortaya attığı "Modern Mahrem" kavramına ne diyeceksiniz? Nilüfer Göle benim öğrencimdi. Büyük bir yanlış yaptı, sansasyon yaratan bir şey söyledi ve herkes ona yapıştı. Bir zamanlar Maocu ve solcu olan sonradan dinci sempatizanlığına soyunan bir grup var. Çok az araştırıp çok şey bilenler. Bunlar türbanın modernlik göstergesi olduğunu söylüyorlar, oysa türban koruma altına almak demek. Ama altındaki motif ne olursa olsun türban da ifade özgürlüğünün bir parçası değil mi? Hayır, efendim, çıplak dolaşmak da mı ifade özgürlüğünün parçası o zaman? Kuran'ı tümüyle günümüz toplumlarına uyarlayamayız. Türban moda esintisi olarak yayılıyor. Tehlikeli bir yayılma bu. Türban takan ve profesyonel hayat içinde yer almak isteyen önemli sayıda kadın var. Bu kadınların bir günde başlarını açmalarını nasıl bekleyebiliriz? Söylediğiniz doğru, çünkü ortada bir ikilem var: Kız çocukları 7/8 yaşında kapatılıyor, imam hatiplerde başlarını açmadan eğitim görüyorlar. Sonra üniversiteye gelince bir anda başlarını açmaları bekleniyor. Bu tabii ki olmaz. Nasıl bir yol takip etmeli? İslamcılar uzun soluklu bir yol takip edip kültürü değiştirdiler. Biz de aynı şekilde eğitimde gerekli değişiklikleri yapmalıyız. Din görevlileri doğru telkinleri yapmalılar." Uluslararası değere sahip Prof. Kağıtçıbaşı 'nın gözlemlerine herkes kulak vermeli. DİPNOT_____________________________________________________________ (*1) "oxymoron", "yaşayan ölü" gibi, birlikte varolması olanaksız niteliklerle tanımlanan kavramlara denir.)
Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2007 18 yıl Yazar Büyük Ortadoğu Projesine kurban ediliyoruz Financial Times’da yayımlanan, “Turkey tests Islamist appetite for democracy”, ( Roula Khalaf, 14/05/ 2007) başlıklı yoruma göre, Türkiye’de yaşanmakta olanlar, bölgedeki siyasal İslam açısından çok önemli. Yazıda, eğer Siyasal İslam taraftarları bu gelişmelerden, parlamenter mücadelenin işe yaramadığına (diğer bir değişle amaçlarına barışçıl yollarla ulaşamayacaklarına) ilişkin bir sonuç çıkarırlarsa, Batı açısından çok olumsuz bir durumun oluşacağı savunuluyor. Öyleyse, Türkiye’de sürmekte olan siyasi mücadeleyi AKP’nin kazanması, ulusalcı laik güçlerin kaybetmesi gerekiyor, Batının çıkarları gereğince… Umarım bu Financial Times yazısı, sorunun salt “laiklik - demokrasi” çelişkisinden çok daha derin bir dinamiğe sahip olduğunun görülmesine yardımcı olur. Ve umarım hala bunu göremiyecek biz kücücük beyinlere çivi yazısıyla yazılır bütün bu olan bitenler... Neden mi?... Çünkü 60 yıldır emperyalizmin güdümünde ülkemizi idare eden sağ zihniyetin en sonuncusu ve en sinsizi hala iktidarda da ondan...
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.