Misafir katre_a Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2007 Yağmur Pazar, Şubat 4th, 2007 in Hz. Muhammed (s.a.v.), Yağmur, Sevgili, Peygamber, Nurullah Genç, Gül Vâr eden’ in adıyla insanlığa inen Nûr Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından Rahmet vâdilerinden boşanır âb-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kâinat Yıllardır boz bulanık suları yudumladım Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Hasretin alev alev içime bir ân düştü Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebî’nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebû Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak Yeryüzü âvaredir, yapayalnız ve kurak Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım Heyûlâ, bir ağ gibi ördü rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Yağmur, gülşenimize sensiz , baldıran düştü Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü Bir güzîde mektuptur, çağların ötesinden Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sükûtu yâr, sevinci duâlar kadar derin Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım Bir cezîr yaşadım ki, yaşanmamış, mâzide Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sensiz, kaldırımlara nice güzel cân düştü Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü Melekler sağnak sağnak gülümser mâverâdan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hira’dan Bir devrim kokusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça , ateşler şâhının hayalleri Keşke bir gölge kadar yakının da dursaydım O mücella çehreni izleseydim ebedi Sana sırılsıklam bir bakışta ben olsaydım Sarardı yeşil yaprak; dal koptu;fidan düştü Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü Kâtil sinekler deldi hicâbın perdesini İstiklâl boşluğunda arılan nâdân düştü Dolaşan ben olsaydım Sâve’nin damarında Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin Ebedî aşka giden esrarlı yollarında Senden bir kıvılcımın, süreyyâ bir şûlenin Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü On asırlık ocağın savurdum külünü Bazen kendine aşık deli bir fıtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü Sana meftun ve hayran, sana râm olanlara Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü Bâdiye yaylasında koklasaydım izini Kefenimi biçseydi Ebvâ da esen rüzgâr Seninle yıkasaydım acılar dehlizini Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyada Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım Tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu Bahîra’ dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü Mahkûmlar yargılıyor; hâkimler mahkum şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü Firâkınla kavrulur çölde kum tâneleri Ahûların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin, bereketin doldurur hâneleri Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların Devlerin esrârını aynalara sorsaydım Çözülürdü zihnimde buzlanış düşünceler Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü İlkin karardı yollar, sonra heyelân düştü Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer Sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü Yağmur, duysam içimin göklerimden sesini Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından Madenî arzuların ardında seyre daldım Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü Tersine döndü her şey sanki; âsuman düştü Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayâlî Hazîndir ki, dertleri aşmaya ummân düştü Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır Sesini duymayanlar girdâbında boğulur Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenîn Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin Saatlerin ardında hep kendimi aradım Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü Sensiz, kıtalar boyu uzanan vatan düştü Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra’yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir ; mevsim senin Mekanın fırçasında solmayan resim senin Yağmur, bir güm elimi ellerinde bulsaydım Güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü Islaklığı sanadır âhımın, efganımın İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler Sendendir ekşimeyen cevheri efkârımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü Silimdi hayalimden bütün efsûnu ömrün Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü Nefsinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklarına hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mü’mindir semâ; sana muhtaçtır zemin Damar damar seninle, hep seninle olsaydım Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım Kardeşler arasına heyhat, sû-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz’an düştü Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahîra’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle, hep seninle olsaydım Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım NURULLAH GENÇ Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2007 arkadaşlar hepinizin kutlu doğum haftası mübarek olsun rabbim onun izinde yürümeyi ve ona kavuşmayı bizlere nasip etsin bu güller tüm forum ailesine Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Bu kutlu dogum haftasi da hristiyanliktan ozenti galiba, ne dersiniz. Yeni yeni adetler de giriyor şu Islam'a ya neyse... Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Bu kutlu dogum haftasi da hristiyanliktan ozenti galiba, ne dersiniz. Yeni yeni adetler de giriyor şu Islam'a ya neyse... Valla nereden geçmiş bilmem ama bunu yazmana bir anlam veremedim.. Sevmediğim bir arkadaşın doğum günü topicine doğum gününü kutlamasamda olumsuz bir şey yazmam.. Sevgili Katre öncelikle böyle güzel bir topic açtığın için teşekkür ediyorum.. Hassasyetini ve Peygamberimize olan sevgini hissedebiliyorum.. Bu sevgin hiç bitmesin.. Saygılar.. Alıntı
Misafir ipek Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 arkadaşlar hepinizin kutlu doğum haftası mübarek olsun rabbim onun izinde yürümeyi ve ona kavuşmayı bizlere nasip etsin bu güller tüm forum ailesine teşekkür ederim arkadaşım Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Bu kutlu dogum haftasi da hristiyanliktan ozenti galiba, ne dersiniz. Yeni yeni adetler de giriyor şu Islam'a ya neyse... bizler heryıl peygamberimizin (s.a.s.) dünyaya gelişini dualarla yad ediyoruz....(bkz..mevlüd kandili)...ilgililere ve bilmeyenlere.... Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 bizler heryıl peygamberimizin (s.a.s.) dünyaya gelişini dualarla yad ediyoruz....(bkz..mevlüd kandili)...ilgililere ve bilmeyenlere.... Bilmeyen insanlarla tartışmanın bir anlamı yok sevgili karte_a,güzel düşünülmüş bir başlık teşekkür ederim. HADÎS Hadîs, O'nun her hareketi, her edası, her, tavrı ve hususiyle bütün sözleri... Hattâ sükûtları... O'nun ağzından üç türlü kelâm serpildi: Biri, daima ve münhasır olarak Melek vasıtasiyle gelen Allah kelâmı: Kur'ân... Öbürü, kendisini ânî bir nur kaplayarak, arada Melek olmaksızın Kur'ân dışında, doğrudan doğruya Allah'tan gelen söz;. Hâdîs-i Kudsî... Ve sonra, Resul ve insan sıfatiyle kendi sözleri... Sadece hadîs... HADÎS USULÜ Çok nâzik... — Benim ağzımdan söz uyduranın yeri ateştir.» Mealindeki hadîs ve sahabîlerin Allah Resulüne duyduğu nihayetsiz hürmet, Hadîs Usulüne en titiz ölçülere bağladı. Bu bakımdan, Hadîs ve Hadîs Usulü ilimlerinde saat, dakika, saniye, sâlise ölçülerinden" daha ince ayırt edişler, sınıflandırışlar vardır. Hadis, mutlaka, son rivayet eden şahıstan ilkhaberi veren sahabîye kadar en emin bağlantılarla zincirli olacaktır. Bu bağlantıların ismi senettir. Onun, geride bıraktığı aşk, vecd, cehd, hamle, ölçü, usul, sistem ve titizlik o kadar büyük oldu ki, İslâm âlimleri, imkânlar âleminin semasında, kehkeşandaki toz yıldızlara kadar nisbet ye kıyas hattı çekilmemiş hiçbir nokta bırakmadılar. Bugün de, en fazla, insaflı Garp âlimlerinin hayran olduğu bütün bir ölçü mimarisi, O'ndan birkaç asır sonra hemen kuruldu. Büyük İslâm âlimlerinin hayran olduğu bütün bir ölçü mimarisî, O'ndan birkaç asır sonra hemen kuruldu. Büyük İslâm âlimlerinin omuzlarında duran bu muhteşem mimarîye, bir zerrecik insaf sayesinde kâfir olarak da hayran kalmamak mümkün değildir. O hep O'nun soluğundan... Hadîs toplayıcıları, ilmî usullerle yanyana, ahlâkî şartlara da o kadar dikkat ettiler ki, Mekke'yle; Buhara arasındaki mesafeyi, tek hadîs telâkkisi için icabında yaya yürüdüler; hadîsi bilen adamı tarlasında buldular ve bir de baktılar ki, bu adam, nasılsa boşanmış atını tutmak için boş bir yem torbası kullanmakta... Atına boş yem torbasını gösterip onu kandırmaya çalışmakta... Bu manzarayı görünce: — Ben, zaruretle de olsa, atını bile aldatandan hadîs telâkki etmem! Hadîs nakline ehliyet için insan ruhunda aradıkları doğruluk çilesinin derecesini görüyor musunuz? HADİS HİKMETİ Bütün İslâm müessisesi kaynak olarak dört esasa dayanır: 1 — Kur’ân... 2 — Hadîs... 3 — Ümmetin toplu anlayışı... 4 — Fıkıhçıların kıyası... Bunlardan ilk ikisi esas... Son ikisi de esasa varmak için yol... Demek ki, Peygamberin Kitabı, Allah’ın Kitabından sonra dinin ana temeli... Bütün dünya, bütün meseleleriyle, Peygamberin Kitabında... Hadisler de, en sadık, en dürüst, vakur ve haysiyetli meâllerle nakledilebilir ve bir yıldızdan bir yıldıza çekilmiş mahyalar halinde insanlığa, muhtaç olduğu nuru pırıldatır. Hac yollarında bir velî susuzluktan nefesi sönmek üzere bir köpek görüyor ve etrafındakilere haykırıyor: — Yetmiş kere piyade hac sevabını bir içim suya kim satın alır? Veliye bir içim su veriyorlar... O da bu suyu köpeğe içiriyor ve diyor: — Bir hadiste gördüm: Her bağrı yanana su vermekte büyük ecr vardır. İşte o hadîsin yüzü suyu hürmetinedir ki... Yetmiş kere piyade hac sevabını, bir hadîs emrinin hikmetine feda eden velî, o hikmeti belirtmekte ne ulvî!. Peygamberin Kitabından HAKİKAT VE EBEDÎ YENİLİK — Yarabbi; eşyanın hakikatini bana olduğu gibi göster!.. » — Hikmet mü’minin kaybolmuş malıdır, nerede bulsa alır. » — Bir günü öbürüne eş geçen aldanmıştır. » TOPLULUK VE BİRLİK — Allah’ın eli topluluk üstünedir. » — Mü’minler birbirine dayanan binalar... » — Allah’ın en sevdiği sofra, üstünde çok el bulunan... » AHLÂK VE İYİ-KÖTÜ — Allah’ım, beni iyi ahlâka eriştir. Ona senden başkası hidayet edemez. » — İlim adına, Allah'tan korkmak, cahil adına da nefsiyle böbürlenmek yeter.» — Mü'minin üstün olanı, ahlâkça üstün olan...» — İhlâs sahipleri büyük tehlikede...» — Meddahların (Dalkavukların) yüzüne toprak saçınız!» — Ayrılık yapanlar bizden değildir.» '— Zulüm işleyenler bizden değildir.» — Tatlı dil sadakadır.» — Hasislikten beter illet yoktur.» — Kıskançlık, ateşin odunu kemirmesi gibi iyilikleri yer.» — Halktan utanmayan Hak'tan utanmaz.» — Borç dinde lekedir.» — Misafir sevmeyende hayır olmaz.» — Kendini alçaltanı Allah yükseltir.» — Nedamet tövbedir.» — Tövbe eden günah işlememiş gibidir.» — Affeden affedilir.» — Sabır zaferdedir.» — Sabır ilk darbenin başındadır.» DEVLET VE CEMİYET — Bulunduğunuz hale göre idare edilirsiniz.» — Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz.» — İdaresi altındakilerin içine casuslar salan devlet büyüğü, halkı fesada uğratır.» — Emîrin hediye alması felâket ve hâkimin rüşvet kabul etmesi küfür...» — Allah'ın en sevdiği cihad, zâlim emîre söylenen Hak kelimesi...» — Erkeklerin ölümü, kadınlara baş eğilince başlar.» — Halkın en şerlisi, halk içinde şerli âlim...» — Rüşvet alan da, veren de ateşte...» — İşler ehil olmayanlara verilmeye başladı mı, kıyamet saatini beklemek lâzım...» — Bir gün gelecektir ki, din ve imanda sabır göstermek, avuç içinde korlu ateş tutmaya dönecek...» HİKMET VE USUL — Hikmetin başı Allah korkusudur.» — Allah’a inandım de ve dosdoğru istikamet al.» — Ahmaktan kaçınınız!» — İnsanlarla, akıllarına göre konuşunuz!» — İlmi, kitapla bağlayınız!» — Büyüklerle oturunuz, âlimlere sorunuz, hikmet sahipleriyle düşüp kalkınız!» — Akılla rızıklanan kurtuldu.» — Evleniniz, çoğalınız; ben kıyâmet gününde ümmetimin çokluğu ile iftihar ederim.» — Seyahat ediniz; sıhhat bulur, rızık bulursunuz!» — Yabancı kavmi taklit, ondan olmaktır!» — Fetvayı müftüler verse de sen onu kalbine sor!» — Allah, sûrete ve mala bakmaz, kalbe ve işe bakar.» — Ölümü temenni etmeyiniz!» — Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyada, yarın ölecekmiş gibi âhirete çalışınız!» — Allah’ın en sevdiği iş, az da olsa devamlısı...» — Mü’min gayretlidir; Allah ise en gayretli...» — Din öğüttür.» İKTİSAT, TİCARET, İŞ, TEŞEBBÜS — İktisat eden muhtaç olmaz!» — Kanaat, tükenmez hazine...» — Korkak tacir, mahrum; cesur tacir mezrûk...» — Sabah uykusu rızka engeldir.» — Ahde vefa imandan...» — Allah diyor ki, ben iki ortak arasında üçüncüyüm. İşe hıyanet gird imi, ben aradan çıkarım!» — Sadık ve emin tacir, nebîler, sıddîklar ve şehidlerle birlikte...» — Müslümanlar, şartları üstündedir.» HAK VE ADALET — Komşusu açken kamını doyuran mü'min değil...» — Allah diyor ki, ben size iki zayıftır hakkını haram ettim: öksüz ve kadın...» — Cennet annelerin ayağı altında...» — Zayıfın, kuvvetlisinden hakkını alamadığı cemiyeti Allah takdis etmez.» — Nefsin için sevdiğini halk için de sev!» — Nâsın hayırlısı, nâsa faydalı dlan...» NEFS VE ÇİLE — Mücahit, Allah için nefsiyle savaşandır.» — Öfkede nefsini yenebilendir ki, kahramandır.» —Zengin, maliyle değil, nefsiyle gani (ihtiyaçsız) olabilen...» ZEVK VE GÜZELLİK — Allah güzelidir ve güzelliği sever.» — Kadınlar erkeklerin dilimleridir.» — Kul sevdiğiyledir.» — Mescitlerinizi, sade, şehirlerinizi de şerefli bine ediniz!..» — Harabelerde oturmayın; böyle yerlerde oturanların kabirde oturanlardan farkı olmaz.» — Güzellik, erkeğin lisanındadır.» — Ruhlar, karşılıklı askerler... Bir olanla anlaşır, zıd olanla çatışır.» LÜTUF VE RAHMET — Allah, rahmetim gazabımı geçti dedi.» — Allah diyor ki, ben kulumun zannı gibiyim; dilediği kadar zannedebilir.» (Umabilir, isteyebilir). Alıntı Necip F.Kısakürek /Çöle İnen Nur adlı kitabından (şiddetle tavsiye ederim okunmasını) Dünyada onun kadar sevip,onun kadar sevilen olmuşmudur acaba??sevgimizden şüphe yok dilerim sevdikleri arasındayızdır,selam olsun sana ey Resul,ey sevgili.. Alıntı
Φ antiteist Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Bu kutlu dogum haftasi da hristiyanliktan ozenti galiba, ne dersiniz. Yeni yeni adetler de giriyor şu Islam'a ya neyse... inananların bilceği bişe bu siz anlayamassınız..anlamayada çalışmayın boşuna tanımadığın birinin doğum gününü nasıl denk geldiğinde kutluyosan öle bişe iştee... kardeşim çok güsel bir topic olmuş..Allah razı olsun!! Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 HADÎS USULÜÇok nâzik... — Benim ağzımdan söz uyduranın yeri ateştir.» Allahın ağzından söz uyduranın yeri neresi olur acaba ? Alıntı
Φ swim Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 İnananların manevi atmosferini inkarcılarda keşke yaşasa... çok şey kaybediyorlar/kaybedecekler... teşekkürler katre_a Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 İnananların manevi atmosferini inkarcılarda keşke yaşasa...çok şey kaybediyorlar/kaybedecekler... teşekkürler katre_a Ben yıllarca o uyuşturucuyu kullandım. Beni bu alışkanıktan kurtaran bilime ne kadar teşekkür etsem azdır Alıntı
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2007 Ben de teşekkür ederim bilime; o ki bana Allah'ın kudretini gösteriyor; şu alemdeki karmaşık yapıyı gösteriyor bize; aklımızı başımıza getiriyor... Sağol bilim; gerçekle kal... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.