Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bilime Göre Kıyamet Senaryoları


BlackCADY

Önerilen İletiler

Kıyamet için dinlerin ortak adresi gökyüzü

 

Semavi olsun olmasın tüm dinlerin ortak noktasıdır 'Kıyamet Günü'. Ve tüm dinlerde, kıyamet alametlerine dair farklı ipuçlarına rastlamak mümkün Üç büyük dinin kitapları; Kuran, Tevrat ve İncil'de, kıyamete ilişkin farklı senaryolar çizilse de hepsinde kıyamet günü için tek bir adres var: Gökyüzü!...

 

Başlarken

İnsanlığın varoluşundan bugüne milyonlarca yıl geçti. Gürcistan'daki bir müzede bulunan en eski insan kafatası ise tam 1.8 milyon yıllık. Ancak her başlangıcın bir sonu olduğu gibi insanlığın ve yaşadığımız dünyanın da bir sonu olacak. Bütün dinlerde 'Kıyamet Günü' olarak anılan bu son, ne zaman ve nasıl yaşanacak? Alametleri neler olacak? Kutsal kitapların kıyametle ilgili bölümlerinde neler yazılı? Tüm bu soruları SABAH sizler için sordu, uzmanlar yanıtladı.

 

İster semavi olsun ister değil, bütün dinlerin ortak noktalarından biri de kıyametin bir gün mutlaka geleceği... Kıyamet konusunda tüm insanları uyaran semavi dinlerin kutsal kitapları, Kuran, İncil ve Tevrat'ta kıyamet günü için gösterilen adres ise aynı; Gökyüzü!.. Kuran, kıyametin yıldızların ışığı giderildiği ve gök yarıldığı zaman kopacağını vurgularken, İncil ise, kıyamet anında güneşin kıldan çul gibi siyah ayın ise kan gibi olacağını ve yıldızların, tıpkı büyük bir yel tarafından sarsılan incir ağacının ham incirleri atması misali yer üzerine düşeceklerinden bahsediyor. Museviler'in kutsal kitabı Tevrat ise kıyametin yine göklerden geleceğini şu sözlerle tasvir ediyor: "Bütün memleketi viran etmek için, Rab ve gazabının silahları uzak bir diyardan, göklerin ucundan geliyorlar."

 

KIYAMET BİR TUFAN MI?

Ezoterik yani içsel bir din inanışa sahip ilahiyatçı ve yazarlara göre, kıyamet bir şuurlanma yani silkelenip kendine gelme süreci. Bir anlık bir olgu olmayan kıyamet ezoterik inanca göre tüm dinler gerçek niteliklerini zamanla kaybettiğinden ve aynı zamanda o gerçek nitelikleri görebilecek bilgeler deyetişmez olduğundan ötürü kopacak. Özellikle son din İslam'ın bozulmaya yüz tutması onlara göre kıyametin gerçek habercisi. Uzmanların bakış açısıyla kıyamet senaryoları her ne kadar kıyametin yaşanacağı noktasında bir fikir birliği gösterse de, kıyametin anlamı hususunda ayrılıklar da yok değil. Kimi ilahiyatçı ve yazarlara göre, göklerden gelecek ve dağları pamuk gibi atacak kıyamet aslında bir yok oluş değil; uyumakta olan insanlığın uyanışı anlamına geliyor. Kimilerine göre ise kıyamet gerçek anlamda inanılmaz bir tufan. Kıyamet konusundaki yalın bakış açısı ise kıyametin mutlak adalet için şart olduğu. Yani tüm insanlar hakkında hüküm verilecek bir gün olan kıyamet, haklı ve haksızın ebedi tayini için gerekli.

 

'VADEDİLEN EN BÜYÜK GÜN'

'Kıyamet Alametleri' adlı kitabın yazarı Ergun Candan'a göre Kuran-ı Kerim'de vadedilen en büyük gün kıyamet günü. Kıyamet olgusunun batıni bir bakış açısıyla incelediğini belirten Candan, kıyametin, kabul görmüş ezoterik İslam'a göre, ölü anlayışların uyanacağı anlamına geldiğini ifade ediyor. 'Batınilik' kavramına da açıklık getiren Candan, gizli olan şeylerin iç yüzünü bilenler için kullanılan bu tabirin, 'Kuran'daki her ayetin, bir de içsel yorumu bulunduğu' anlamına geldiğini ifade ediyor.

 

'İNSANLIK KRİTİK BİR EŞİKTE'

Bütün kutsal kitaplarda insanoğlunun uyumakta olduğunun sembolik bir manada anlatıldığından bahseden Ergun Candan, insanoğlunun dünya üzerinde kapalı bir şuurla ve bir çok bilgiden habersiz olarak yaşamakta olduğunun altını çiziyor. Candan, "Kıyamet; insanların ayağa kalkmaları, onların şuurlanıp bilgilenecekleri anlamını taşımaktadır. Kıyamet deyince bir çok kişinin aklına'toplu yok oluş' geliyor. Bu, kıyamet ile tufanın karıştırıldığını apaçık ortaya çıkarıyor. Neticede benim düşüncem, dünyanın uyanış gününe yani kıyamete doğru hızla ilerliyor olması" diyor. "On binlerce yıldır insanlığın topyekün sürdürdüğü aşağıya iniş ve sonra tekrar çıkış serüveninde çok önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. On binlerce yıl önce planlanmış kozmik bir karar ile insanlık bundan sonra yukarıya çıkışını hızlandıracak çok önemli bir eşiğin önünde bulunmaktadır. Bu eşiğin dinsel terminolojideki adı kıyamettir" diyen Candan, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca insanın, görünürde farklı inançlarıyla, bilmedikleri bir hedefe doğu ilerlemekte olduklarını kaydediyor. Bu inançların yani dinlerin ise bu hedefi kıyamet sembolüyle şifrelendirdikten sonra insanlara aktardığını vurgulayan Ergun Candan, bu nedenle kıyametin bütün dinlerde bir son nokta olarak insanların önüne konulduğunu belirtiyor. "Sıradan dindarlar için kıyamet göklerden taşların yağacağı, garip varlıkların ortaya çıkacağı, fırtınaların yeryüzünü birbirine katacağı, tufan halinde yağmurların yağmaya başlayacağı ve afetlerin ardı arkası kesilmeyeceği günlerdir" diyen Candan, 'kıyamet kopunca dünya yerle bir olacak o halde biz kendimizi kurtarmak için Allah'a dua edelim' şeklindeki bir inanışın çok yanlış olduğunu vurguluyor. Candan, bu tarz bir korkuyla insanların bir sürü gibi güdülerek hiç olmadık fikirlere ve batıl inançlara esir edildiklerini dile getiriyor. Candan, "Kıyamet dünyanın yok olup insanların cennet ya da cehenneme sevk edilecekleri günün adı değildir. Böyle bir yanlışın ortaya çıkmasının tek sebebi, kutsal kitapların sembolik bir dile sahip olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesidir" diyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ŞAŞIRTICI AÇIKLAMA...

 

Ünlü Latin ozanı Lucretius (İ.Ö. 95-52) kırk üç yaşında öldüğünde, geriye, "Hiç Bir Şey Kalıcı Değildir" diye başlayan unutulmaz şiirini bırakmıştı. Democritus'un çekirdekçi madde kuramını herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyordu dizelerinde...

 

Evrenin oluşum ve gelişimini, maddenin sürekli değişim içinde olduğunu, yıldızların, güneşin ve dünyanın ergeç öleceğini söylüyordu, şiirsi bir bilimsellikle... Birlikte izleyelim:

 

Hiç bir şey kalıcı değildir, akar gider. Madde maddeye etki yapar, nesneler böyle büyür, gelişir. Ta ki onları görene, tanıyana, adlarını koyana kadar. Sonra eriyip yok olurlar, tanınmaz olurlar.

 

Hızlı ya da yavaş hareket eden atomların güneşleri, sistemleri şekillendiricini görürüm. Yepyeni biçimlere girerler gözlerimizin önünde... Sonra, onlarda,öteki maddelerin kaçınılmaz yazgısına kapılırlar.

 

Ey Dünya! Karalarıyla, denizleriyle, imparatorluklarıyla gezegenimiz... Bütün yıldızlar, bütün sistemler gibi oluşan Dünya... Sen de onlar gibi yok olup gideceksin.

 

Geçen her saniyeyle birlikte onların yazgısına ortak olacaksın.

 

SON DEĞİL BAŞLANGIÇ

 

Evet, Lucretius, doğa kanunlarının kaçınılmaz işleyişi içinde Dünya'nın da ölüme mahkûm olduğunu söylüyordu, ama, çağdaş düşünürler kadar karamsar değildi. Ona göre, nesnelerin ölümü, "son" değil, başlangıçtı. Var oluştaki sürekliliğin, yaşamdaki kesintisizliğin bir ifadesiydi. Aynı şiirinde şöyle yazıyordu:

 

Bir zamanlar bizi oluşturan tohumlar, ölümle birlikte, kanatlanıp uçarlar.

 

Kimi toprağa karışır, kimi toz zerrecikleri gibi havalarda dolaşır.

 

Ama bunlar yitik değil, parçalanmıştır. Unufaktır.

 

Yaşam sürer gider.

 

Çünkü ölen madde değildir.

 

Candır.

 

Lucretius'un bu dizeleri evrenin tek değişmez yasasını gözler önüne seriyor. Yaşamın milyarlarca yıldır kesintisiz sürdüğü gerçeğini...

 

Lucretius'un dile getirdiği başka gerçekler de var. Satır aralarını okurken, evreni oluşturan gezegenler, yıldızlar ve yıldız sistemleri içinde insana düşünen yaratıklara özel bir önem verdiğini görüyorsunuz. Sanki çağdaş, bir inancı dile getiriyor. Dünyayı yerle bir edecek "kıyamet" gününden sonra bile bilimin katkılarıyla, insan yaşamının süreceği inancını haykırıyor. Doğru! Hem de çok doğru...

 

DOĞAL AFETLER VE "KIYAMET"

 

Dünyanın sonunu getirecek doğal afetlerin neler olabileceği konusunda düşünmeye başlamadan önce, küçük bir soruya yanıt bulmak gerekiyor: İnsanlık, kendisiyle birlikte dünyadaki öteki yaşam biçimlerini yok edebilir mi? Bu sorunun yanıtını insanlığın artan enerji ihtiyacında aramamız gerekiyor.

 

İnsanların artan ölçüde enerjiye ihtiyaç duydukları, kaynağı ne olursa olsun bu enerjinin kullanılmasının da çevreyi tehdit ettiği bir gerçek... Hem de tartışılmaz bir gerçek... Enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılan fosil yakıtlarının havadaki karbon dioksit yoğunluğunu artırdığı, oysa yerküresinin Venüs kadar sıcak (425 santigrad) olmasını önlemek için,yoğunluğun belli bir düzeyin altında tutulması gerektiği biliniyor. Bilim adamlarının birleştikleri nokta, yerküresi ısısının 5-10 derece santigrad yükselmesinin bile ölümcül tehlikeler getireceği yönünde... Yerküresi ısısında meydana gelebilecek böylesi geçici bir yükselmenin bile Kuzey ve Güney kutuplarındaki buzulları çözeceğini, dünyadaki su düzeyinin 100-120 metre yükseleceğini, böylece dünyanın en büyük gökdelenleri dışındaki çok büyük bölümünün sular altında kalacağını söylüyorlar.

 

İnsanlığı yok edebilecek bir başka "afet" de atom savaşı... Böylesi bir savaşın tarihteki tüm savaşlardan daha yıkıcı olacağı konusunda kimsenin kuşkusu yok... Ama, bunları bir yana bırakalım şimdilik... İnsanın kendi edip kendi bulduğu bu tür afetlerden sağ çıkan kalmayacağı için, üstünde düşünmeye bile gerek yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YENİ BİR BUZUL DEVRİ

 

"Kıyamet Günü'nü yaklaştıracak başka doğal afetler de var. Yer sarsıntıları, yanardağ patlamaları ve gelgit dalgalarının, yeryüzünü oluşturan tabakaların hareketinden kaynaklandığı biliniyor. Her biri yüzlerce kilometre kalınlığında ve milyonlarca kilometre kare alanında olan bu tabakaların, mil yarlarca yıldır, yılda 4 santimetre hızla yer değiştirdikleri saptanmış durumda... Yerkabuğundaki uranyum gibi radyoaktif maddelerin saldıkları enerjiyle hareket eden bu katmanlar, dünyanın bildiğimiz coğrafyasını oluşturmuşlar. Birbirleriyle temasa geldiklerinde dağlar, ovalar, yer çatlakları, yer sarsıntıları oluşturmuşlar. Ama, bunlar, öldürücü de olsalar, zarar da verseler, dünyanın oluşumunda bir nokta gibi kalmaktadır.

 

Örneğin, yeni bir "Buzul Devri"nin tehlikelerini hiç düşündünüz mü? Kim bilir, belki 25.000 yıl sonra gelecek, ama, buraya kadar sözünü ettiğimiz afetlerden çok daha büyük zararlar verecek... Yerküresinin dönüş ekseni Kuzey Yıldızı'na baktığı için, Kuzey yarımkürenin kuzey bölgelerinde yazlar sıcak, kışlar soğuk olmakta... Bunun anlamı, kuzey ekseninin, yaz aylarında güneşe dönük, kış aylarındaysa karşı yöne dönük olması... Ama, ilginçtir, dünyanın güneşe en yakın olduğu mevsim kış, en uzak olduğu mevsim de yaz... Milyarlarca yıldır durum böyle... Üstelik çok az değişiyor. Ama, kim bilir, belki birkaç bin yıl sonra durum öylesine değişmiş olacak ki, kışlar daha soğuk, yazlar da serin olacak... Yazların serin geçmesi yeni bir Buzul Çağı'nın habercisi olabilir. Kaldı ki, bu "serinleşme" yeryüzü tabakalarının temasa geçerek yeni yükseltiler yarattıkları, dolayısıyla buzların erimesinin güçleştiği bir döneme rastlayabilir. O zaman da dünyayı bir buz tabakası kaplayıverir.

 

Hayal sanmayın bunları... Bundan 25.000 yıl öncesi için yapılan hesaplara göre, buzullar 35'inci enleme kadar inmişti. Oysa, ondan da 15.000 yıl önce, buzul-arası dönemde, o enlemlerin iklimi tropik altıydı. Kısacası, yeryüzünün iklimi, elli bin yıllık devrelerle çok büyük değişiklikler geçirmekte...

 

YA METEORLAR?

 

Diyelim ki, bu doğal afetlerin hiç biri meydana gelmedi. O zaman da, gökyüzü cisimlerinden herhangi birinin yeryüzüne çarpması tehlikesi sürüyor. Dünyaya her gün çarpan meteorların sayısı milyonları bulmakta... İrili-ufaklı bunlar... Kimi atmosfere girerken sür tünmenin etkisiyle parçalanıyor, unufak oluyor. Kimi de (sayıları günde 25) yer kabuğuna ulaşıyor. Yapılan saptamalara göre yeryüzüne zarar verebilecek büyüklükte meteorların sayısı yüzyılda 2 kadar... 1908 yılında çarpan bu tür meteorlardan biri, 1 kilometre çapında, 300 metre derinliğinde bir çukur açmış ve 80 kilometre yarı çapında, bir daire içinde tek canlı bırakmamıştı. Bu büyüklükte bir meteorun yeryüzüne çarpması ihtimali 50 milyonda birdir. Dünyanın yörüngesinde dönerken bir göktaşına çarpması ihtimali, ancak 80 milyon yılda 1 kere gerçekleşebilir. Dünyanın başka gezegenlerle çarpışması ihtimali ise, yerçekimi yasaları vb. nedeniyle sıfırdır.

 

24 SAATLİK AY

 

Bilim adamlarının saptamalarına göre, gel-git olayları, dünyayla ay arasındaki ilişkileri er ya da geç etkileyecektir. Şöyle ki, suların sürekli çekilmesi . ve yükselmesi, yörüngesi etrafında dönen dünyanın dönüş hızını frenlemekte, böylece her yüzyılda günler bir saniye uzamaktadır. Dünyanın dönüşündeki bu yavaşlama esas itibariyle ayın etkilerinden kaynaklandığı için, etki-tepki yasalarının işleyişi sonucu, dünyanın yitirdiğini ay kazan makta ve bu uydu ağır ağır dünyadan uzaklaşmaktadır. Bunun sonucunda hem günler, hem aylar uzayacak ve bir kaç milyar yıl sonra "gün" ve "ay" süreleri, bugün kullandığımız "gün" birimi üstünden, 60 günde eşitlenecektir. Bunun sonunda ay artık ne doğacak, ne batacak, dünyanın yalnızca bir cephesinden görülecektir.

 

Öte yandan, güneş de dünyada suların yükselip alçalmasını sağlamaya başlayacaktır. Güneş gelgitlerinin etkisiyle günler, aylardan uzun duruma gelecek, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüş hızı ayın yörüngesindeki dönüşünden daha yavaş olacaktır. Gelgit hareketine uyabilmek için, ay, bu kez de, daha daralan bir yörüngeyle dünyaya yaklaşacak ve dünyayla uydusu birlikte güneşten uzaklaşmaya başlayacaklardır. Birkaç milyar yıl sonunda dünyanın merkeziyle ayın merkezi arasındaki mesafe 150.000 kilometreye inecek, ayın gelgit etkisi de bugünkü düzeyinin 15.000 katına çıkacaktır. Yüzlerce metre yükseklikte dalgalar, saatte 8-10 bin kilometreye yaklaşan hızlarla karaların üstünden geçip gidecekler, sürtün menin etkisiyle de kaynamaya başlayacaklardır. Dünya, bir anda, kaynar sulu bir girdaba dönüşecektir. Yeryüzün deki bu gelgit etkisi artık çok yakınlaşır iş bulunan ay üstünde etkiler yapacak ve ay unufak olacaktır. Bugün bildiğimiz ayın yerini, ay parçalarından olu şan ve dünya çevresinde dönen küçük zerrecikler alacaktır.

 

Kısacası, ya ay-dünya sistemi kendiliğinden parçalanacak, ya da güneşin beklenen ölümüyle aynı sonuç ortaya çıkacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

100 MİLYON SANTİGRAD ISI

 

Güneş, yapılan hesaplara göre, 5 milyar yıldır vardır. O günden bu yana geçen süre içinde, güneşin özgün çekirdek hidrojeninin yüzde 50'si helyuma dönüşmüştür. Güneşin çekirdeğinde hidrojenin helyuma dönüşmesiyle birlikte çekirdek daralmakta, yerçekimi enerjisini boşaltmakta, güneş de serinleyip parlaklaşmaktadır. Beş milyar yıl sonra güneş çekirdeğinin tamamı helyum olacak, yoğunlaşacak ve sonra birdenbire ısınmaya başlayarak 100 milyon derece santigrada ulaşacaktır. Bu arada güneşin genleşmesi de sürmektedir. "Kızıl bir dev" durumuna dönüşecek, bugünkü parlaklığının bin katına ulaşacak, Merih, Venüs, Ay ve Dünyayı yutacaktır.

 

Güneşin dünyayı yutması, elbette, dünyanın sonu değildir. Teknoloji öylesine hızlı gelişmektedir ki, insanlık, bir kaç milyar yıl içinde, bu tür tehlikeleri savmanın yollarını da bulmuş olacaktır. Uzay kolonileri kurulmuş, nüfusun büyük bölümü uzak gezegenlere yerleştirilmiş, belki de dev bir hidrojen bombasının yardımıyla dünya uzaklara, yeni bir yörüngeye götürülmüş olacaktır. Kısacası, Lusretius'un iki bin yıl önce düşündüğü gibi, canlar ölecek, ama, yaşam sürecektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslamcılara göre kıyamet alametleri hızla artıyor hatta Mehdi geldi ve 2010'da İslam devletini kuracak. Nurculara göre ise 2082'de dünya tümden yok olacak. Museviler Mesih ve Armageddon savaşını bekliyor, böylece 3. Dünya Savaşı çıkacak, İsrail egemenlik kuracak. Hıristiyanlara göre de İsa yakında gökten inecek.

 

Ortadoğu'da patlayan savaş, insanoğlunun dünyadaki en eski kâbusunu tetikledi: Kıyamet! En eski dinlerden başlayan, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam'da önemli yer tutan 'kıyamet' inancına göre, dünya bir gün ateşle, suyla ve dehşetengiz felaketlerle yok olacaktır. Tek Tanrılı dinlerin tümü bunu insanlar arasındaki düzenin bozulmasına, adaletin çökmesine, ahlaksızlığın artmasına bağlarlar. Tanrı, dinden imandan çıkan ve canavara dönüşen insanları cezalandırmak için dünyayı tümden yok edecektir. Nostradamus'un kehanetlerinde kıyamet önemli yer tutar. Amerika'da New Age tarikatların bazıları kıyamet yaklaştığı için taraftarlarını topluca intihara sürüklemiştir.

 

Şimdi ABD'nin Irak'ta giriştiği ve tüm Ortadoğu'ya yaymayı düşündüğü operasyon, kıyamet senaryolarına hız kazandırdı. Bağdat'ta bombalar düşerken yükselen ezan sesleri bu savaşın Hıristiyan Batı ve Müslüman Doğu arasında topyekûn bir savaşa dönüşme korkusunu da beraber getiriyor.

 

ABD Başkanı Bush'un, Irak operasyonunu, sonradan özür dilemesine rağmen 'Haçlı seferi' olarak tanımlaması ve Saddam'ı 'Deccal' ilan etmesi ve Irak, İran Suriye için kaynağını İncil'den alan 'şer ekseni' ifadelerini kullanması örtülü bir din savaşının işaretlerini taşıyor.

 

Aynı şey Saddam ve İslamcılar için de geçerli. Ortadoğu'da bugün Bush, 'En büyük Deccal ve en büyük Şeytan' diye tanımlanıyor. Saddam Cihat ilan ediyor. Saddam'la kavgalı Şiiler bile ABD'li 'kafirlere karşı' İslam'ın ve Hz. Ali'nin kutsal topraklarını korumak için ölümüne savaşa giriyor.

 

Bütün tek tanrılı dinlerde, kıyametten önce çok büyük bir din savaşının kopacağı inancı hâkimdir. Bugünkü gelişmeler ve Irak operasyonun din savaşına dönüşme tehlikesiyle birlikte 'kıyamet yakın' diyenlerin sesleri daha gür çıkıyor. Zaten savaşın olağan görüntüleri bile kıyameti hatırlatacak dehşette: Pazarda tepelerine düşen bombalarla masum insanlar ölüyor, kuyular yanıyor, Kızılhaç arabasından açılan ateşle ABD'li askerler vuruluyor, canlı bombalar kendilerini düşmanın üstüne atıyor. Her yerden kan, barut ve alevler yükseliyor.

 

Bölgenin en kilit ülkelerinden İsrail, aslında bir şifrenin de temsilciliğini yapıyor. Tevrat'ın şifresine göre bu yüzyıl Armageddon, yani 3. Dünya Savaşı'nın yaşanacağı bir dönem. İsrail'deki Megiddo Tepesi'nde gerçekleşecek olan savaşla, İsrail Yahudi devletinin tüm dünyada egemenliğini elde edeceğine inanıyor. Armageddon'da İsa gökten inecek ve Deccal'i öldürecek, böylelikle Yahudi egemenliğinde dünyada barış dönemi başlayacak. Tabii Armageddon'a gidecek süreç önce Mesih'in gelmesiyle gerçekleşecek. O nedenle şu an tüm dinlerdeki ortak nokta, her bir dinin temsilcisinin Mesih'in artık bugünlerde ortaya çıkacağına olan inançları. Yahudi bir tarikat bile bugün Ölü Deniz civarındaki bir tepede Mesih'i bekliyor. Hatta Mesih olarak beklenen kişinin Hz. İsa olduğu konusunda durumu abartanlar da var. Kâhinlerin en ünlüsü Nostradamus'a göre ise kıyametin kopacağı tarih: 3797. 2076 yılında 3. Dünya Savaşı çıkacak, onu 2106'daki 4. Dünya Savaşı izleyecek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Maya Kehanetleri'ne göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli.

 

2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak, bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak.

 

Mayalar'ın kriptoyu andıran tabletlerinde dünyanın son çağına gireceği ancak bunun büyük bir tufandan sonra olacağı yazılı.

 

Büyük tufanla gelecek olan yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz.

 

Yeni Atlantis ABD sahilleri olacak

 

Çözüldükçe yeni sırları aydınlatan Maya takvimine göre, 2012'de beklenen tufan ABD'nin doğu ve batı kıyılarını Atlantis gibi sular altına gömecek.

 

"Beklenen Tufan Yılı" olarak kabul edilen 2012'yi tarihler gösterdiğinde dünyada ne gibi değişimler yaşanacağı merak edilen en önemli konu. Mayalar'ın kehanette bulundukları gibi içinde bulunduğumuz "Beşinci Çağ"ın sonu geldiğinde dünya tamamen mi yok olacak yoksa bir bölüm mü bu tufandan etkilenecek? Maya takvimine ve bugüne kadar yapılan araştırmalara göre bu tufandan en çok Amerika ve Avrupa'nın kıyı şeridi etkilenecek

 

Dünyada o gün fiziksel anlamda neler yaşanacak? Toplu bir yok oluşa doğru gitmiyoruz. Tahminlere göre 2000'li yılların ilk çeyreğinde bir zamanlar yaşanan tufanın bir benzeri ile karşılaşılacak. Uzmanlar uzun yıllardır manyetik alandaki bir değişimin büyük doğal afetlere neden olacağına inanıyor. Bunların çoğu tarihte olageldiği üzere belirli periyotlarda tekrar eden fenomenler gibi görünüyor. Bununla beraber dünya hiçbir zaman bu kadar yoğun nüfuslu olmamıştı. Bu nedenle son tufan insanlık için tahmin edilemeyecek ölçüde hasara neden olabilir.

 

Özellikle hangi ülkeler tehdit altında?

Amerika'nın doğu ve batı sahilleri boyunca uzanan geniş alan Atlantis gibi suların altında yok olacak. Aynı zamanda Avrupa'nın birçok sahil şeridi de bundan büyük ölçüde etkilenecek. Beklenen bir diğer büyük değişiklik ise, iklimler üzerindekendisini gösterecek. Bilim adamı Cayce kutupların yer değiştireceğini ve böylelikle bugünkü kutup ve tropik bölgelerdeki iklimsel değişimleri yaratacağını söylemişti. 1900'lü yılların sonlarında elde edilen bilimsel veriler de buna benzer bir senaryoyu ortaya koyuyor. Tüm bu kehanet niteliğindeki tahminler şu an yaşadığımız dünya çağının hemen hemen aynı tarihte yani M.S. 22 Aralık 2012 tarihinde biteceğine dair Maya inanışı ile örtüşüyor.

 

BÜYÜK KEHANET

Peki takvimlerdeki tüm bu sırlar nasıl açığa kavuştu?

Mayalarla ilgili araştırma yapan uzmanlar önce Mayalar'ın zaman ve takvim sistemini çözmeye çalıştılar. Sonra da bunu şu anda kullandığımız Gregorian takvimine uyarlama çalışmaları geldi. Joseph T. Goodman'ın çalışması Maya araştırmacılarından Thompson tarafından adapte edilerek de büyük kehanet ortaya çıkarıldı. Buna göre Gregorian takvimiyle M.Ö. 13 Ağustos 3114 tarihine karşılık gelen "Büyük Devir"in 13 Baktun yani 1.872.000 gün sürdüğü düşünülürse, şu anda içinde bulunduğumuz çağın M.S. 22 Aralık 2012 tarihinde sona ereceği hesaplandı.

 

1.872.000 sayısı dünyanın kilometre saati mi? Maya rahiplerinin kehanetlerine göre 1.872.000 sayısı büyük önem taşıyor. Çünkü dünyanın döngüsü bu sayıya ulaştığında dünya büyük bir yıkım yaşayacak.

 

2012 son mu başlangıç mı?

 

Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor. Ancak bu yok oluş anlamında değil fiziksel bir değişim. İnsanoğlu dört kez geriledi ve artık değişim zamanı. Mayalar'a göre; 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak.

 

Maya Kehanetleri'ne göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli. Çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak. Büyük bir tufanla gelecek olan bu yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. "Beşinci kutupsal kayma" olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesiyle meydana geleceğini söyleyen Sınır Ötesi Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Candan, dünyadaki iklimlerin değişimini de buna bağlıyor. Candan, "Kutuplar yer veya açı değiştirdiğinde kutuplarda buzlar eriyor. Kaldı ki, küresel ısınma sonucu şu anda Kuzey Kutbu'ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda. Mayalar'a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi" diyor.

 

* Peki tüm bu bilgiler bilimsel olarak ortaya konup kanıtlandı mı? Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma (kuzey ve güney kutbu) yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı. En son Discovery kanalında dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel çevreler açıkladı. Hatta bilgisayar ekranındaki üç boyutlu animasyonlarla gösterimi yapıldı. Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var. Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. İlginç olan Mayalar bunu biliyordu. Konunun bir diğer yanı da Mayalar'ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmalarıdır. Bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli.

 

NİRVANA'YA DOĞRU

 

* Yani bu görüşe göre 2012 yılında dünya yok mu olacak? Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor. Fakat bu dünyanın top yekun yok oluşu değil, bir fiziksel değişim. Daha önce yaşanan sanki tufan gibi düşünebiliriz. Bu fiziksel değişimlerle birlikte ruhsal değişimler de birbirleriyle orantılı devam ediyor. Her bir büyük fiziksel değişimlerle birlikte insanlık ruhsal değişimde yaşıyor. Şu ana kadar insanlar aşağıya inişi yaşadı. Birincisinde biraz daha kabalaştı, ikincisinde biraz daha, üçüncüsünde biraz daha... Dördüncünün sonunda tam anlamıyla bir dip yaptı. Bu yüzden 2012'yi Mayalar insanlığın yeniden yukarı çıkışın yaşanacağı bir çağ olarak tanımlıyor. Hatta çeşitli dinler bundan Altın Çağ, vaat edilen cennet veya Nirvana gibi bahseder. 2012'nin önemi burada. Aşağıya inen insanlık tekrar yukarı çıkacaktır. Bunun da ilk basamağı 2012'dir diyor Mayalar.

 

* 2012 yılında başlayacak olan bu yukarıya doğru çıkış ne kadar zamanda tamamlanacak? Bildiğimiz kadarıyla bu yukarı çıkış süreci başladı. Belki 2012 bir final olabilir. Bu bir süreç. Ancak tufanla kıyameti birbirine karıştırmamak lazım. Kıyamet ruhsal bir değişim, tufan ise fiziksel bir değişim demektir. Kıyamet hem tasavvufi hem de ezoterik (gizli öğreticilik) anlamda ayağa kalmak ve uyanmak demektir. Bu uyanıştan kastedilen ruhsal aydınlanmadır. Böylelikle dinsel metinlerin içindeki sembollerin anlamları da çözülebilecek ve dinsel metinlerde gizlenen gerçeklerle herkes yüz yüze gelebilecektir.

 

İKİ YILLIK HATA PAYI...

 

* 22 Aralık 2012 tarihi konusunda hiç şüphe yok mu? Mayalar'ın yakın geleceğimize ilişkin kehanetleri tüm ezoterik bilgilerle örtüşmektedir. Bu nedenleverilen tarihin önemi çok büyüktür. Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de gözardı edilmemelidir. Bunun sebebi Maya Takvimi'nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvimi'ne çevrilişinde MÖ 1'den MS 1'e geçilmiş olmasıdır. Aradaki 0 atlanmıştır. Yaptığı araştırmada Astrofizikçi Cotterel de bu konuya dikkatleri çekmiştir.

 

* Bugüne kadar Mayalar'ın hangi kehanetleri yerini buldu? Şu anda bilimsel olarak ispat edilen dünyanın dört kez kutup değişimi geçirdiği. Bugün bu durum ispatlanmış durumda. Günümüz insanları bunu yeni keşfetse de, Mayalar bunun farkındaydılar. Bu bile başlı başına önemli bir şey.

 

* Mayalar'la ilgili tüm bu bilgilere nasıl ulaşıldı? Bütün bunlar dünyaca ünlü astro fizikçi Coterelli'nin bilgilerini bir BBC muhabiri Adrian Gilbert'in derlemesi sonucunda dünya kamuoyuna duyurdu. En önemli buluş da eski Maya kenti Palanque'deki Yazıt Tapınağı'nda buldukları mezar taşının kapağındaki şifreyi çözmeleriyle oldu.

 

* Şifre nasıl çözüldü? Simetriyle ilgili bilgileri çözerek çok önemli sonuçlara ulaştılar. Kapağın üzerindeki şerit motiflerini simetrik bir şekilde yan yana getirdiklerinde ortaya Jaguar ve bunun üzerinde de bir Yarasa sembolünün ortaya çıktığını gördüler. Mayalar'ın sakladıkları bu sembollerin bir anda belirmesi Cotterel'i şaşkına çevirmişti. Çünkü Mayalar'ın mitolojik yazıtlarında Jaguar beşinci yani bizim çağımızı, yarasa ise ölümü sembolize etmekteydi!... Kapağın üzerinde açık bir şekilde görülen "Güneş Haçı"nın üzerindeki ilikler ise Güneş'in manyetik iliklerini temsil etmekteydi. Bu da Mayalar'ın gizli mesajıydı. Yaşanacak trajedinin sebebi Güneş'te meydana gelecek olan manyetik değişimlerdir!..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

Kesinlikle hiç bir aslı astarı olmayan efsanevi masallar... Mayalar, İnkalar ve Aztekler, dev görkemli piramitler yapan bu uygarlıklar bir tekerleği bile keşfedememişlerdi. Tüm yüklerini kendi sırtlarında ve hayvan sırtında taşıyorlardı.

 

O dev görkemli piramitleri de ipe sapa gelmez vahşi insan kurban etme törenleri için inşa etmişlerdi.

 

Dinlerde insanlık için yararlı olabilecek hiç bir bilgi yoktur, gerçeğin bütün ipuçları bilimsel bulgulardadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Yukarıdakileri okurken başım döndü. Dünyanın batışı ile ilgili herhangi bir masala gönül kaptıracağımıza elele verip dünyayı nasıl daha güzel yaşanır bir mekan haline getirebileceğimize kafa yoralım daha iyi olur. Herkes kendi üzerine düşeni yapsa bu o kadar da zor değil diye düşünüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.