Gönderi tarihi: 29 Mart , 2007 18 yıl DTP VE PKK İLİŞKİSİ ÜZERİNE!.. DTP, TOPLUMSAL BARIŞ VE BİRLİKTELİK KONUSUNDA SAMİMİ VE İNANDIRICI DEGİL DTP'nin ciddi bir değişimden geçmesi, inandırıcılık sorununu çözmesi gerekiyor. Demokratik Toplum Partisi, parlamenter siyaset çıkışıyla üzerindeki “PKK'nın vekil partisi olma” yönündeki iddiaları silebilecek mi? CNN Türk'te (16 Mart 2007) yayınlanan “Ankara Kulisi” isimli programda Fikret Bila ve Murat Yetkin’in sorularını yanıtlayan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, DTP'nin önündeki en ciddi sorunun “inandırıcılık”, yani “söylem” ve “eylem” farkı olduğunu ortaya koydu. Nasıl mı, kısaca özetlemeye çalışayım; Birincisi; DTP'nin kendi kitlesine karşı inandırıcılık sorunu var. DTP, Ahmet Türk'ün de daha önce ifade ettiği gibi, PKK ile aynı tabanı paylaşıyor. Anlamı şu: Şu an DTP'ne oy vereceklerin, verme ihtimali yüksek olanların siyasi istikameti PKK ekseninde belirleniyor. DTP içinde aktif olanlardan bir kısmının yakınları dağlarda. Dolayısıyla sınır ötesi operasyon yapılacağı türü haberlerden tedirgin oluyorlar. DTP'nden bu konuyu daha fazla gündeme getirmesini istiyorlar. Oysa DTP, bu kadar söylediğinde dahi Türkiye'deki yasalarla başı beladan kurtulmuyor. Bu çelişki DTP'ni iki arada bir derede bırakıyor. İkincisi; DTP'nin kendi kadrolarıyla inandırıcılık sorunu var. 24 Aralık 2006'daki DTP Diyarbakır Merkez İlçe Kongresi'nde Ahmet Türk, PKK'nın ateşkesini sürdürmesi için Meclis'te girişimde bulunmayı amaçlayan “Ankara yürüyüşüne” DTP tabanından bile ilgi gösterilmediğinden yakınmıştı. "Diyarbakır'da halk bizi yalnız bıraktı. Kendimizi halka talimat veren bir konumda görmemeliyiz. Kendimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Geçmişte yaptığımız yanlışlardan dolayı özür diliyoruz" sözleri Ahmet Türk'e aittir. Üçüncüsü; DTP'nin hitap etmek istediği kitleye karşı inandırıcılık sorunu var. Yıllarca hapis yatan Orhan Doğan'ın "Dört Kürt seçmenden üçünün oyunu alamıyoruz" yakınması, bu sorunu en iyi anlatan cümle. Ahmet Türk, "Türkiye partisiyiz" sözüyle yalnızca Kürt kökenli seçmene hitap etmek istemediğini söylüyor. “Dünya değişiyor, Ortadoğu yeniden şekilleniyor, Türkiye de Kürt sorununu çözerek değişmeli” diyor. Oysa, mevcut siyasetiyle, diğer seçmen kitlesi bir yana Kürt kökenli seçmen oylarının bile ancak çeyreğini alabiliyor. Bunun anlamı, kendi tahminlerine göre her dört Kürt kökenli seçmenden üçünün oylarını etnik kökenlerine göre değil, her çağdaş, çok partili sistemde olduğu gibi siyasi tercihlerine göre kullandığıdır. Ahmet Türk ve DTP'liler, bu açıdan hatanın kendilerinde ve bugüne dek izledikleri siyasette olduğu konusunu biran önce gündemlerine almalılar. Hata, belki de PKK ile arasında mesafe koymak bir yana, dağda silahla gezen PKK'lılar üzerinden siyaset yapma çabasındadır. Söylem-eylem farkı derken en çok yasal siyasetin yasadışı siyaset üzerinden sürdürülmek istenmesi kastediliyor çünkü. Dördüncüsü; DTP'nin yalnızca söylem-eylem farkında değil, söyleminin tutarlılığında da inandırıcılık sorunu var. Ahmet Türk, programda, “Tabii Kürtlerin kendi içinde ne istediğine karar vermesi lazım, Kürtler içinde diyalog da gerekiyor” yaklaşımını birkaç kez vurguladı. Bunun üzerine “Çoğulcu sistemde herkes siyasi tercihine göre oy kullanır, etnik tercihine değil. Bu etnik milliyetçilik değil mi?” sorusuna doyurucu yanıt veremedi. DTP, Türkiye partisi olmak istiyorsa, PKK ile arasına mesafe koyma ve bu Kürtçülük merkezli bakışı terk etmek zorunda değil mi? DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün, Ankara'daki son Kurultayda söylediği önemlidir. DTP'nin yüzde 10 barajını gerekirse bağımsız adaylarla aşarak Meclis'e girmek istemesi önemli bir gelişme. Fikirlerin dağda silahla söylenmesindense, Meclis kürsüsünden ifadesi gerekli. Ama DTP'nin hem kendi kitlesi, hem de genel seçmen kitlesi nezdindeki görüntüsünü aklaması için ciddi bir değişimden geçmesi, inandırıcılık sorununu çözmesi gerekiyor. DTP Başkanı Ahmet Türk'ün çeşitli basın-yayın organlarına son dönemde yansıyan açıklamalarını şöyle bir yorumlamak gerekirse; bölge halkı sadece Kürt konusuna odaklanan bir partiyi yeterli bulmuyor, desteklemiyor. Halk artık kendi günlük sorunlarına çözüm getiren bir parti istiyor. Genel sorunlara çözüm önerilerinin yetersiz olduklarını bizzat DTP sözcüleri kabul ediyorlar ve parti toplantılarında dile getiriyorlar. DTP’nin; işsizlik, yoksulluk, sağlık, eğitim, kentin imarı, töre cinayetleri, dış ticaretle ilgili projeleri neler, belli değil. DTP, PKK’nın sözcülüğünü yapmak ve örgüt yöneticilerinin talimatlarını yerine getirmekten, “yasal ve siyasi bir parti olduğu” gerçeğini bugüne kadar hep arka plana attı veya atmak zorunda kaldı. Ama bugün PKK ile DTP arasında ihtilaf, çekişme ve sürtüşme yaşandığı ve iplerin kopma noktasına geldiği gözlerden kaçmıyor. “DTP, Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan talimatıyla kurulan ve adını bile Öcalan'ın koyduğu bir siyasi parti değil mi? Öyleyse, DTP ile PKK arasında nasıl bir ihtilaf olabilir ki?” diye soranları duyar gibi oluyorum. Son dönemde DTP ile PKK’nın söyledikleri, ilk defa birbiriyle örtüşmüyor. Mesela PKK, DTP'lilerin seçime bağımsız aday olarak katılmalarına kesinlikle karşı çıkıyor ve parti olarak girilmesi yönünde DTP’ne baskı yapıyor. DTP temsilcilerinin eğilimi ise, seçime bağımsız aday olarak girip, Meclis'te bağımsız bir grup kurmak. Bu, DTP ile PKK arasındaki çok temel bir ayrılık konusu olarak gündemde. Ancak partiye yakın çevrelerde konuşulan asıl konu; PKK'ya çok yakın duran DTP’nin, PKK'nın iki yıldır tekrar başlatıp tırmandırdığı şiddet eylemleri yüzünden oldukça önemli oranda oy kaybetmesi... Silah ve şiddetten usanan bölge insanı, geçmişte yaşanan acı ve gözyaşı dolu günlere tekrar dönmek istemiyor. İnsanlar, bu konuda o kadar kararlı ki, silahlı çatışmalarda öldürülen örgüt mensuplarının cenaze ve taziyelerinde bile barışı savunuyor, örgütün silah bırakması yönündeki beklentisini yüksek sesle dile getiriyor. Çocuğu dağda ölmüş anne, “Artık kurşun sıkılmasın. Başka çocuklar ölmesin, PKK silah bıraksın, çocuklarımızın evlerine dönmelerine izin verilsin” diye haykırıyor. Oysa eskiden böyle değildi, “Bu ölümün intikamı alınır” diyordu insanlar. Şimdi bölgede “İntikam alınmasın, kimse ölmesin, iş olsun, altyapı olsun, töre cinayetleri bitsin, çocuklar sokaklarda kalmasın, herkes demokrasinin nimetlerinden yararlanabilsin, sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmanın önündeki şiddet engeli ortadan kalsın artık” sesleri yükseliyor. Tabanda böylesine radikal bir değişim olduğu için de PKK bölgedeki desteğini kaybetmek üzere. PKK’nın mevsimsel ve takvime bağladığı ateşkesi yeterli bulmayan halk, bir daha eline almamak üzere örgütün silahlarını toprağa gömmesini ve demokratik hukuk devletinin gereklerine uygun şekilde hareket etmesini bekliyor. Geçmişte halkın oylarıyla seçilen Kürt milletvekilleri Meclis'e girmenin büyük bir fırsat olduğunu göremediler ve PKK’nın baskısına boyun eğerek, demokrasi yerine kör terörün yanında oldular. Bugün yanlış yaptıklarını kabul ediyorlar. Leyla Zana da, Orhan Doğan da, diğerleri de “hata yaptık, silahın değil, demokrasinin yanında olmalıydık” diyerek, günah çıkarıyorlar. Bunu söylerken sonlarının Hikmet Fidan gibi olmasından belki korkuyorlar, ama 28 yıllık sürecin getirdiği noktada bugün silahın çözüm olmadığını görebiliyorlar. Artık şiddete başvurma yoluyla “Kürt kökenli vatandaşlara yeni haklar” sloganının geçerliğini yitirdiğini görenler, siyasi gelecekleri için yeni formüller ile yeni partiler kurmaya başlıyorlar. Birilerine yanlış yolda olduklarını anlatmak siyasetçilerin görevidir. PKK’nın ateşkes sözüne rağmen, yeni şiddet eylemleriyle insanları öldürmeye devam etmesi yürekleri sızlatıyor. PKK’nın bundan sonra gelip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni teslim alacak, ordusunu yenecek bir durumu olmayacak. O zaman silah kullanmakta ısrar etmenin gereği var mı? Mantıklı ve gerçekçi olmak lazım. Türkiye, şiddet eylemleri nedeniyle 30 bin insanı ve milyonlarca dolarını kaybetti. Kürtlerin beklentisi ve örgüt yönetimine düşen, PKK’nın derhal silah bırakmasıdır. DTP, bugüne kadar kendisinden bekleneni veremedi, sorunların çözümü için toplumsal projeler üretemedi. “Böyle dersem PKK kızar” gibi bir handikabın içerisine kendisini hapsetti. Kürtlerin düşüncelerine tercüman olamadı, inandıklarını dile getiremedi. PKK’dan çekinerek, korkarak siyaset yapıldığı sürece sorun yaşanmaya devam edecektir. Türkiye’deki sorunlar, militarist sistemle çözülemez. PKK’nın bugün yaptığı militarizmdir ve çözüm militarist anlayıştan geçmiyor. Nail Amudi Nail Amudi
Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2007 18 yıl TASERON ORGUT PKK İCİN AMAC ONEMLİ DEGİL 1915 olaylarina iliskin Ermeni iddialarinin yildonumu nedeniyle yapilan gosteride, Turkiye'nin Moskova Buyukelciligi'ne molotof kokteyli atilmistir. Yaklasik 200 kisilik grup tarafindan, 25 Nisan 2007 tarihinde, Turkiye'nin Moskova Buyukelciligi onunde gerceklestirilen gosteri sirasinda, teror orgutu PKK bayraklari acilmis, Turk bayragi yakilmistir. Bu gosteri sirasinda, neden PKK bayraklari acildigini anlamak cok guc degil. Sonucta Turkiye’ye her platformda dusmanca tavir sergileyen Ermenilerin amaci, Turkiye’nin zayif dusmesini saglamak ya da en azindan daha fazla guclenmesini engelleye calismaktir. PKK bayragi acan Ermeniler, artik tukenme noktasina gelen teror orgutu PKK’yi yeniden gundeme getirerek, teror orgutune destek mesaji vermeye calismaktadir. Tek amaci varligini korumak icin ihtiyac duydugu teror ortamini devam ettirmek olan PKK icin gelinen asamada hangi amaca hizmet edileceginin hicbir onemi yok. Teror orgutu PKK’nin amaci, teror faaliyetlerini surdurebilmek icin Ermenilerin Turkiye’ye yonelik tepkilerinden istifade ederek, destek temin etmektir. Esasinda 1915 olaylarina iliskin Ermenilerce ortaya konulan yaklasimlar PKK acisindan hicbir onem ifade etmemektedir. Ayni sekilde, Ermeni tarihcilerin “1915 olaylarinin Kurtler tarafindan ve ozellikle Kurtlerden mutesekkil Hamidiye guclerince gerceklestirildigi” yonundeki ifadeleri dikkate alindiginda Ermenilerin de Kurtlere sempatiyle baktiklari soylenemez. Ancak, Turkiye’nin gelisiminin engellenmesi icin PKK terorunun devam etmesi gerektigini dusunen Ermeniler, teror orgutune destek olmaya devam etmektedir. Son donemlerde gerceklestirilen operasyonlarla cok zor durumda olan ve yarattigi kanda bogulan teror orgutu PKK ise, yaklasan sonunu biraz daha erteleyebilmek amaciyla kendisine verilen her turlu teror ihalesini almaya calismaktadir. Ancak bu zoraki birliktelik teror orgutunun bitis surecini daha da hizlandiracaktir. Vedat ERSİN [email protected]
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.